İçeriğe atla

Histopatoloji

Kontraksiyon band nekrozunun mikroskopik görüntüsü; myokard enfarktüsünün histopatolojik görüntüsü (H&E boyama yöntemi

Histopatoloji ya da patolojik histoloji, hastalıklı dokunun histolojik incelenmesinde uzmanlaşan patoloji dalıdır.[1] Anatomik patoloji açısından önemli bir araç olan histopatoloji, aynı zamanda kanser ve diğer hastalıkların doğru ve kesin teşhisi için kullanılır ve bu açıdan çok önemlidir.

Histoloji yunancada zar ya da doku anlamına gelen histos ve bilim anlamına gelen logos kelimelerinin birleşmesi ile dilimize doku bilimi olarak çevrilir. Histoloji canlıya ait yapıların özelliklerini, yapılarla fonksiyonların ilişkilerini mikroskobik olarak inceleyen bilim dalıdır.

Histoloji genel histoloji ve özel histoloji olarak ikiye ayrılır. Genel histoloji temel dokulara ait özellikleri incelerken özel histoloji ise organlar ve sistemlere ait mikroskobik özellikleri araştırır. Özel histoloji aslında bir nevi mikroskopik anatomidir.

Histopatoloji organ, doku ve hücrelerde oluşan değişikliklerin çeşitli yöntemler kullanılarak mikroskopta incelenmesidir. İncelenecek dokular öncelikle mikrotom adı verilen mikro kesicide incelenmeye uygun kalınlıklarda kesilir. Bundan sonraki işlemler ise tespit aşamasıdır. İnceleme sonucunda hastalıkların teşhisi konulur. Bazı histopatolojik çalışmalarda elektron mikroskopisi kullanılır. Bu yönteme ise ultrastrüktürel inceleme denir.

Histopatoloji alanındaki çalışmalarla elde edilen bilgiler dokuların mikroskopik yapısına ışık tutar. Çeşitli hastalıkların dokularda oluşturduğu farklı patolojik özelliklerden yararlanılarak tanı konulmasında yararlanılır.

Histopatolojinin tarihçesi

Histopatoloji, Cerrahi Patoloji ve Onkolojik Patoloji bilim dallarının temel dayanağıdır. Histopatolojinin ilk uygulaması Rudolf Virchow (1821–1902) tarafından yapılmıştır: Prens Frederick'e yapılan larinks biyopsisinin Johannes Purkinje (1787-1869) tarafından düzenlenen mikrotom ilk kez kullanılarak hazırlanan kesitlerinin mikroskopla incelenmesi cerrahi patolojinin ilk uygulamasıdır. Kesitler Virchow tarafından incelenerek rapor edilmiştir (1887).[2][3] Ayrıca bakınız Patoloji.

Rudolf Virchow 'un “Omnis cellula e cellula” tüm hücrelerin anası hücrelerdir (kök hücreler ve kanser hücrelerinin kökeni konusunda çok büyük bir aşamadır) kuramı ile patolojide büyük bir adım atıldığı yıllarda morfolojik bilimlerde devrim yapacak bir buluş gerçekleşmişti: mikroskop. Mikroskopun rutin çalışmalara ve araştırmalara girmesiyle birlikte histopatolojide büyük ataklar başladı. Mikroskopun bulunmasındaki ilk adımlar insanların küçük cisimleri büyüterek inceleme merakından gelir. Prehistorik dönemlerde, içi suyla dolu bir borunun ucuna yerleştirdikleri mercekle yazıları ve cisimleri büyütmeye çalışan Çinlilerden önce Mısır'da suyun büyütme ve ışığı kırma niteliklerini bilen bilginler bunu işgalci Romalılara öğretmişlerdi. Optik fizikteki ilk adımları eski Mısır, eski Yunan ve eski Orta-Güney Amerika uygarlıklarının attıkları konusunda farklı görüşlerin varlığına karşın ilk yazılı belge Euclid’e (İ.Ö.300ler) aittir. Ataları Romalıların İskenderiye'den (Mısır) topladıkları bilgileri değerlendiren Salvino D'Armate (1258-1317) 1284 yılında merceklerden yararlanarak ilk gözlükleri üretti. Johannes Kepler (1571-1630) görme fizyolojisini ve görme kusurlarının merceklerle düzeltilmesinin ilkelerini yayınladı. Galileo Galilei (1564-1642) ilkel teleskopun geliştirilmesinde büyük bir çaba gösterdi. Hollandalı gözlükçü Zacharias Janssen ile ailesi (1590): ilk mikroskop taslağı (gözlükçü Janssen’ler – Çinliler gibi- bir boru içine ve uçlarına mercekler yerleştirerek mikroskopta ilk adımını attılar. 1609’da Galileo Galilei mikroskop taslağında konkav ve konveks mercekler kullandı.1674’de -yine bir Hollandalı- Leeuwenhoek tarafından gerçek mikroskop düzeneği; üniversite eğitimi olmayan Antonie Philips van Leeuwenhoek (1632-1723) oluşturduğu boru-mercek düzeneği ile bakterileri bile görülebilecek kadar büyütebilen sistemi geliştirip dünyaya duyurduğunda 42 yaşındaydı.

Johannes Purkinje (1787-1869)’nin mikrotom işlevi gören araçları kullanıma sunmasıyla birlikte hücreler, dokular ve organlar ile ilgili bilgiler sel gibi akmaya başladı: göz sinirleri ve gözdeki Schlemm kanalı (Friedrich Schlemm); kemiklerdeki Volkmann kanalları ve sempatik sinir sistemi (Alfred Wilhelm Volkmann); sinir sistemi ve duyular, kadın genital sistemindeki Müller kanalı, endokrin sistem (Johannes Peter Müller); kemiklerdeki Sharpey lifleri ve epitel hücrelerinin siliaları (William Sharpey); lenfatik sistem, kıllar, mukus, irin, epitel türleri, böbrekteki Henle kulpu (Friederich G. J. Henle); hücre/doku ilişkisi, Schwann hücreleri (Theodore Schwann); derideki Vater-Pacini cisimcikleri, Vibrio cholera (Filippo Pacini); böbrekte glomerüllerin Bowman membranı, gözde korneanın Bowman membranı, burun mukozasındaki Bowman bezleri (Sir William Bowman); timustaki Hassall cisimcikleri, gözde Hassall-Henle cisimcikleri (Arthur Hill Hassall); retinadaki nöroglial Müller lifleri, corpus ciliare (Heinrich Müller) başlıca örnekler olarak verilebilir.[2][4]

Histokimyasal teknikler

Mikroskop büyük aşamalar gösterirken 1825’de François-Vincent Raspail ile başlayan histokimya Virchow’un 1856’da Berlin Üniversitesi Patoloji Enstitüsü’nde çalışmaya başladığı yıllarda büyük ataklar yapmıştı. 20. yüzyıla gelindiğinde konuyla ilgili çok sayıda yayın vardı. Mikroskop karşısına geçen morfologlar çok renkli bir dünyada gezinirken her ay yeni bir yöntemle yeni hücreler ve ürünleri tanımlanıyordu.[2][3][5] Moleküler biyolojinin gelişmesiyle birlikte, immunohistokimya ve moleküler patoloji çalışmaları ile hastalıkların tanısı ve tedavisi için önemli buluşlara ulaşıldı.

Deneysel araştırmalar, hücreleri ve dokuların ürettiği kimyasal maddeler ile bunların birbirleri üzerindeki etkileri moleküler biyolojinin ve moleküler patolojinin doğmasına yol açtı. Temel Bilimler’in önemli bir dalı olan Moleküler Biyoloji geliştikçe Moleküler Patoloji’nin de adımları hızlanıyordu. İlk hedef antikorların işaretlenmesi oldu.[6] Bir Patolog ve İmmunolog olan Albert Hewett Coons (1912-1978)  immunohistokimyanın üç temel bilgiyi içerdiğini gördü: immunoloji, histoloji, kimya.[7] Kimyadaki en basit ilke immunohistokimyanın da temel ilkesiydi: antijen + antikor = antijen-antikor kompleksi (immun kompleks). Bu süreci iyi kavrayan Dr. Coons benzer bir mantıkla Pnömokoklara karşı oluşmuş antikorları floresan veren bir madde olan anthracene isocyanate ile işaretleyerek bakterilerin özel mikroskopla görülebilmesini sağladı. Bu ilke günümüzde de immunofloresan mikroskopinin temel ilkesiydi. İmmunofloresans tekniğinin dondurulmuş taze dokulardan elde edilen kesitlere uygulanabilmesi immunohistokimya çalışmalarının en önemli engeliydi. Bu engeli aşmaya yönelik çabalar 1966 yılında dünyanın iki farklı yöresinden geldi; Avrameas ve Uriel[8] ile Nakane ve Pierce[9] antijen-antikor komplekslerinin başka yöntemlerle de görülebileceğini kanıtladılar. Çok geçmeden peroksidaze-antiperoksidaze (PAP) tekniklerinin ilk filizleri belirdi; önce Nakane, bir yıl sonra da Mason ve ark.[10] Sternberger ve ark.[11] Mason ve Sammons.[12] Birkaç yıl sonra da “alkalin fosfataze ve monoklonal anti-alkalin fosfataze (APAAP)” gibi gelişmiş teknikler sunuldu.[13] Enzimlerden yararlanarak östrojen reseptörlerini belirleyebilen Aasmundstad ve ark immunohistokimyada yeni kapılar açtılar.[14] İmmunohistokimya yöntemleri geliştikçe istenilen yapıları uygun antikorlarla görebilmenin niteliği de artmaktaydı.  Bu dönemde Avidin-Biotin uygulamalarının sağanağı başladı.[15]

Nitelik geliştirme çabaları arasında frozen kesitlerine dönme çabaları ve fiksasyonlarla ilgili kuşkular öne çıktı, yeni teknikler önerildi.  Ancak nitelik uzun süre yetersiz kaldı. Çok nitelikli renk dağılımı saptanan kesitlerde pozitif ya da negatif boyanmaların niceliklerini de bilmek gerekiyordu.  Araştırmacıların bir bölümü niceliksel ölçütlerin belirlenmesi ve standardizasyonu, belirlenen ilkelere uygun bilgisayar desteğinin geliştirilmesi ve görüntü analizi programlarının oluşturulması çabalarına giriştiler.[16]

Standardizasyonu etkileyen bir başka etken “teknik personel” ile ilgiliydi. Tekniker kusurlarını ortadan kaldırmaya yönelik uğraşlar (robotik laboratuvar önerileri ve çalışmaları) immunohistokimya laboratuvar tekniklerinin büyük bir gelişme gösterdiği 1980-1990 arasında yoğunlaştı.[17]  Günümüzde immunohistokimya laboratuvarlarının yaygın olarak kullanıldığı robotik sistemleri üreten firmalar arasındaki kıyasıya savaş ve rekabet giderek artmaktadır. İmmunohistokimyada ilk girişimler infeksiyon hastalıklarının etkenlerini belirlemek amacına yönelikti. Günümüzdeki immunohistokimya yöntemleriyle çok sayıda araştırma ve inceleme yapılabilmektedir.[18]

Konvansiyonal histokimya

Dokuların mikroskopi incelemelerinde rutin olarak kullanılan uygulamalardır; Hematoksilin-Eozin yöntemi (H&E) olmazsa olmaz boyama yöntemidir. Hematoksilin, çekirdekleri ve bazı maddeleri mavi tonlarına, eozin ise sitoplazmaları ve çoğu protein içeren bazı maddeleri pembe tonlarına boyar. H&E yönteminin yeterli olmadığı incelemelerde çeşitli hücreleri ve dokuları özgün renklere boyayan boyama teknikleri vardır. Örnekler:[5][17]

  • Golgi boyası: Nöronal liflerin gösterilmesi
  • Toluidine Blue: Canlı etkenler
  • Kluver-Barrera boyası: Lipofuscin
  • Periodic Acid-Schiff (PAS): Glikojen, müsin, bazal membranlar
  • Mucicarmine: Müsin boyası
  • Gümüş boyaları (gümüş nitrat içeren boyalar; Gomori retikulin ve Grocott-Gomori yötemleri): Akciğerin ve bağırsakların argentaffin hücreleri, bağ dokusu retikulin lifleri, melanin, kalsiyum
  • Romanowsky yöntemi–Giemsa boyası: Parazit ve bakteri
  • Gram boyası: Bakteriler
  • Trikrom boyaları (Masson trikrom boyası, Ehrlich yöntemi): Bağ dokusu komponentlerinin ayırıcı tanısı, endokrin bezler
  • Prusya mavisi: Hemosiderin belirteci
  • Cresyl violet, Crystal violet, riboflavin T: Amiloid maddesi
  • Mayer musikarmin boyası: Müsin salgılayan bezler ve müsin
  • Verhoeff elastika boyası: Elastik lifler
  • Fosfotungustikasit-hematoksilin: Nöroglia hücreleri, miyelin, glomerül bazal membranı
  • Papanicolaou boyası (PAP): sitoloji (jinekolojik smear, serebrospinal sıvı, balgam, oral smear, seröz boşlukların sıvıları, idrar)

İmmunohistokimya

İmmun sistemin tepkileri sonucunda ortaya çıkan ürünleri inceler. İmmun sistem tepkilerinin en önemlisi antijenlere karşı antikor üretmektir. Organizmada yabancı olarak algılanan antijenlerin dokulardaki yerleşimi, bu antijenlere bağlanan antikorların yardımıyla saptanır. Önceden -çoğunlukla- floresan veren boyama teknikleriyle işaretlenmiş olan antikorlar antijenlere bağlandıklarında immun kompleksler oluştururlar. İmmun kompleksler özel mikroskoplarla (immunofloresan mikroskopu) incelenir.

Sonraki gelişmeler "peroksidaze" ilkeleri üzerine kuruldu; örnekler,[10][11][12][13][15]

  • Peroksidaze-antiperoksidaze (PAP)
  • Alkalin fosfataze ve monoklonal anti-alkalin fosfataze (APAAP)
  • Avidin-Biotin uygulamalarının sağanağı başladı

Moleküler patoloji teknikleri

Etkenlerin, etkilenen hücrelerin ve dokuların ürettiği kimyasal maddeler ile bunların birbirleri üzerindeki etkileri, DNA'daki değişimler, çoğu genetik kökenli markerler (belirteçler) moleküler patolojinin önemli çalışma alanlarıdır. Bı çalışmaların başlıca örnekleri şunlardır:

  • Canlı etkenlerin belirlenmesi: H.pylori, T.pallidum, H.capsulatum, virüsler (HHV1, HHV2, CVM, HHV8),  parazitler (T.gondii, P. jiroveci) ile bazı mikobakteriler
  • Nöropatoloji: dejeneratif beyin hastalıkları ile distrofik kas hastalıklarının tanısı ve izlenmesi
  • Sitolojik materyallerin incelenmesi
  • Deneysel araştırmalar
  • Yangı (inflamasyon): yangı hücreleri, medyatörler, vb
  • Reseptörler: östrojen, androjen, vd
  • Hücre siklusu: apoptozis, vb
  • Tümör markerleri (tümörlerin tanısı ve izlenmesi):
    • Genomik markerlar: DNA'daki, kromozomlardaki, onkogenlerdeki ve tümör süpressör genlerindeki değişikliklerin saptanmasında kullanılırlar (p53, p63)
    • Diferansiyasyon markerleri (ABO): yüzey antijenleri, sitokeratinler
    • Proliferasyon markerleri: Kİ67
    • Progresyon markerleri: Tumor growth factor (TGF), CD44v9, MUC1, chemokine ligand-13(CXCL13 )

Kaynakça

  1. ^ Çöloğlu AS. Oral Patoloji (Ağız Patolojisi), TC Yeditepe Üniversitesi Yayınları No.37, Mor Ajans, İstanbul, 2007
  2. ^ a b c Bynum W. Tıp Tarihi. Çeviri:N.Gökçeoğlu, Kültür Kitaplığı 144, Dost Kitabevi Yayınları, Ankara, 2014
  3. ^ a b Ackerknecht EH. Rudolf Virchow: Doctor, Statesman, Anthropologist. University of Wisconsin Press, Madison, 1953
  4. ^ Maulitz R. MNorbid Appearances: The Anatomy of Pathology in the Early 19. Century. Cambridge University Press, Cambridge, 1987
  5. ^ a b Titford M. Progress in the Development of Microscopical Techniques for Diagnostic Pathology, Journal of Histotechnology, 32 (1): 9-19, 2009
  6. ^ Marrack J. Nature of antibodies. Nature, 133: 292-293, 1934
  7. ^ Coons AH. Histochemistry with labeled antibody. Int Rev Cytol, 5: 1-23, 1956
  8. ^ Avrameas S, Uriel J. Method of antigen and antibody labelling with enzymes and its immunodiffusion application. C R Acad Sci Hebd Seances Acad Sci D, 262: 2543-2545, 1966
  9. ^ Nakane PK, Pierce GB. Enzyme labeled antibodies: Preparation and application for the localization of antigens. J Histochem Cytochem, 14: 929-931, 1966
  10. ^ a b Mason TE, Phifer RF, Spicer SS. An immunoglobulin-enzyme bridge method for localizing tissue antigens. J Histochem Cytochem, 17: 563-569, 1969
  11. ^ a b Sternberger LA, Hardy PH Jr, Cuculis JJ, Meyer HG. The unlabeled antibody-enzyme method of immunohistochemistry. Preparation and properties of soluble antigen-antibody complex (horseradish peroxidase-antihorse-radish peroxidase) and its use in identification of spirochetes. J Histochem Cytochem, 18: 315-333, 1970
  12. ^ a b Mason DY, Sammons R. Rapid preparation of peroxidase: anti-peroxidase complexes for immunocytochemical use. J Immunol Methods, 20: 317-324, 1978
  13. ^ a b Cordell JL, Falini B, Erber WN, Ghosh AK, Abdulaziz Z, MacDonald S, Pulford KA, Stein H, Mason DY. Immunoenzymatic labeling of monoclonal antibodies using immune complexes of alkaline phosphatase and monoclonal anti-alkaline phosphatase (APAAP complexes). J Histochem Cytochem, 32: 219-229, 1984
  14. ^ Aasmundstad TA, Haugen OA, Johannesen E, Höe AL, Kvinnsland S. Oestrogen receptor analysis: correlation between enzyme immunoassay and immunohistochemical methods. J Clin Pathol, 45: 125-129, 1992
  15. ^ a b Hsu SM, Raine L, Fanger H. The use of antiavidin antibody and avidinbiotin-peroxidase complex in immunoperoxidase technics. Am J Clin Pathol, 75: 816–821, 1981
  16. ^ Alves VA, Wakamatsu A, Kanamura CT, Magalhaes ES, Siqueira SA. The importance of fixation in immunohistochemistry: distribution of vimentin and cytokeratins in samples fixed in alcohol and formol. Rev Hosp Clin Fac Med Sao Paulo, 47: 19-24, 1992
  17. ^ a b Slaoui M, Fiette L. Histopathology procedures: From tissue sampling to histopathological evaluation. “Drug Safety Evaluation” içinde. Pp.69-82, Humana Press, New York, 2011
  18. ^ Teruya-Feldstein J. The immunohistochemistry laboratory: looking at molecules and preparing for tomorrow. Arch Pathol Lab Med, 134: 1659-1665, 2010

Konuyla ilgili yayınlar

  • Tahsinoğlu M, Çöloğlu AS, Erseven G. Dişhekimleri için Genel Patoloji, Altın Matbaacılık, İstanbul, 1981
  • Cattoretti G, Becker MH, Key G, et al. Monoclonal antibodies against recombinant parts of the Ki-67 antigen (MIB 1 and MIB 3) detect proliferating cells in microwave-processed formalin-fixed paraffin sections. J Pathol, 168: 357-363, 1992
  • Taylor CR. An exaltation of experts: concerted efforts in the standardization of immunohistochemistry. Hum Pathol, 25: 2-11, 1994
  • Swanson PE. HIERanarchy: the state of the art in immunohistochemistry. Am J Clin Pathol, 107: 139-140, 1997
  • Taylor CR. The total test approach to standardization of immunohistochemistry. Arch Pathol Lab Med, 124: 945-951, 2000
  • Demir R, Yılmazer S, Öztürk M ve ark. Histolojik Boyama Teknikleri, Palme Yayıncılık, Ankara, 2001
  • Teruya-Feldstein J. The immunohistochemistry laboratory: looking at molecules and preparing for tomorrow. Arch Pathol Lab Med, 134: 1659-1665, 2010
  • Kubbutat MH, Key G, Duchrow M, et al. Epitope analysis of antibodies recognising the cell proliferation associated nuclear antigen previously defined by the antibody Ki-67 (Ki-67 protein). J Clin Pathol, 47: 524-528, 1994
  • Brey EM, Lalani Z, Johnston C, Wong M, McIntire LV, Duke PJ, Patrick CW Jr. Automated selection of DAB-labeled tissue for immunohistochemical quantification. J Histochem Cytochem, 51: 575-584, 2003
  • Taylor CR, Levenson RM. Quantification of immunohistochemistry—issues concerning methods, utility and semiquantitative assessment II. Histopathology, 49: 411-424, 2006
  • Yaziji H, Barry T. Diagnostic immunohistochemistry: what can go wrong? Adv Anat Pathol, 13: 238-246, 2006
  • Dabbs DJ. Diagnostic Immunohistochemistry: Theranostic and Genomic Applications. 3rd ed. New York, Saunders, 2010
  • Kumar GL, Rudbeck L. Education Guide-Immunohistochemical (IHC) Staininig Methods, 5th ed. DAKO North America, Carpinteria CA, 2009
  • Richard J Cole, Clive R. Taylor. Immunohistochemistry and related marking techniques, Chapter 8. In “Ivan Damjanov James Linder(ed). Anderson’s Pathology Volume I, 10th edition” pp 136–175St. Louis Mosby-Elsevier,2009.
  • Suvarna K, Layton C, Bancroft J. Bancroft's Theory and Practice of Histological Techniques, 7th Edition, Elsevier, 2013
  • Jackson P, Blythe D. Immunohistochemical techniques Chapter no 21. In “John D Bancroft, Marilyn Gamble (ed). Theory and practice of Histological techniques, 6th edition” pp 433–472, Churchill Livingstone, Elsevier, 2008
  • Coleman WB, Tsongalis GJ. Molecular Pathology: The Molecular Basis of Human Disease. Academic Press, San Diego-Oxford, 2009
  • Lindblom A, Liljegren A. Tumor markers in malignancies. Br Med J, 320: 424-427, 2000
  • Guerry M, Vabre L, Talbot M, et al. Prognostic value of histological and biological markers in pharyngeal squamous cell carcinoma: a case-control study. Br J Cancer, 77(11): 1932–1936, 1998
  • Bodey B. The significance of immunohistochemistry in the diagnosis and therapy of neoplasms. Expert Opin Biol Ther, 2: 371-393, 2002
  • Coindre JM. Immunohistochemistry in the diagnosis of soft tissue tumours. Histopathology, 43: 1-16, 2003
  • Travis WD, Brambilla E, Müller-Hermelink HK, Harris CC. Pathology and Genetics of Tumours of the Lung, Pleura, Thymus, and Heart, IARC Press, Lyon, 2004
  • Sharma S. Tumor markers in clinical practice: General principles and guidelines. Indian J Med Paediatr Oncol, 30: 1-8, 2009
  • Kimura S, Naganuma S, Susuki D, Hirono Y, Yamaguchi A, Fujieda S, Sano K, Itoh H. Expression of microRNAs in squamous cell carcinoma of human head and neck and the esophagus: miR-205 and miR-21 are specific markers for HNSCC and ESCC. Oncol Rep, 23: 1625-1633, 2010
  • Watanabe S, Kato M, Kotani I, Ryoke K, Hayashi K. Lymphatic vessel density and Vascular Endothelial Growth Factor expression in squamous cell carcinomas of lip and oral cavity: A clinicopathological analysis with immunohistochemistry using antibodies to D2-40, VEGF-C and VEGF-D.Yonago Acta Med, 56: 29-37, 2013
  • Kumar V, Abbas AK, Aster JC. Robbins and Cotran Pathologic Basis of Disease. 9th edt., Elsevier Saunders, Philadelphia, 2015
  • Goljan EF. Rapid Review Pathology. 5th edt., Elsevier, Philadelphia, 2019

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Mikroskop</span> küçük cisimlerin mercek yardımıyla incelenmesini sağlayan alet

Mikroskop, çıplak gözle görülemeyecek kadar küçük cisimlerin birkaç çeşit mercek yardımıyla büyütülerek görüntüsünün incelenmesini sağlayan bir alettir. Öncelikle adından da anlaşılacağı üzere, mikro, yani çok küçük hücrelerin incelenmesinin yanı sıra, sanayi, menakür, genetik, jeoloji, arkeoloji ve kriminalistik alanında da büyük hizmetler görmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Histoloji</span> Bitki ve hayvanların hücre ve dokularının mikroskobik anatomisinin incelenmesi

Histoloji veya doku bilimi, bitki ve hayvan dokularının bileşimini ve yapısını özelleşmiş işlevleriyle bağlantılı olarak inceleyen bilim dalı. Doku biliminin temel amacı dokuların hücre ve hücreler arası maddelerden organlara dek tüm yapı aşamalardaki düzenini saptamaktır. Histoloji, mikroskobik anatomi olarak da tanımlanabilir. Doku alımı cerrahi, biyopsi veya otopsi yollarıyla gerçekleştirilir.

Akyuvarlar ya da lökosit olarak da adlandırılan beyaz seri kan hücreleri; ilikte ve lenf bezlerinde üretilirler. Bağışıklık sisteminin hücresel bileşenini oluşturan, vücudu bulaşıcı hastalıklara ve yabancı maddelere karşı korumaya koşullanmış hücrelerdir. Sağlıklı bir yetişkin insanın bir milyon hücreli kanında 4×103–11×103 adet, bir başka tanımla bir damla kanda yaklaşık 4.000 ilâ 11.000 arasında akyuvar bulunur.

<span class="mw-page-title-main">Bağışıklık sistemi</span> canlılarda hastalıklara karşı koruma sağlayan biyolojik savunma sistemi bütünü

Bağışıklık sistemi, bir canlıdaki hastalıklara karşı koruma yapan, patojenleri ve tümör hücrelerini tanıyıp onları yok eden işleyişlerin toplamıdır. Sistem, canlı vücudunda geniş bir çeşitlilikte, virüslerden parazitik solucanlara, vücuda giren veya vücutla temasta bulunan her yabancı maddeye kadar tarama yapar ve onları, canlının sağlıklı vücut hücrelerinden ve dokularından ayırt eder. Bağışıklık sistemi, çok benzer özellikteki maddeleri bile birbirinden ayırabilir, örneğin; bir amino asidi farklı olan proteinleri bile birbirinden ayırabilecek özelliğe sahiptir. Bu ayrım, patojenlerin konak canlıdaki savunma sistemine rağmen enfeksiyon yapmaları için yeni yollar bulmalarına, bazı uyumlar sağlamalarına neden olacak kadar karmaşıktır. Bu mücadelede hayatta kalmak için patojenleri tanıyan ve onları etkisizleştiren bazı mekanizmalar gelişmiştir. Doğadaki tüm canlılar kendilerinden olmayan doku, hücre ve moleküllere karşı savunma sistemlerine sahiptirler. Hatta bakteriler gibi basit tek hücreli canlılarda da onları viral enfeksiyonlara karşı koruyan enzim sistemleri bulunur. Yüksek canlılardaysa çok daha karmaşık bir bağışıklık sistemi vardır. Omurgalılarda bağışıklık sistemi özel işlevlere sahip çok sayıda farklı hücre ve molekül içermektedir.

<span class="mw-page-title-main">İnflamasyon</span> iltihaplanma

İnflamasyon, canlı dokunun her türlü canlı, cansız yabancı etkene veya içsel/dışsal doku hasarına verdiği sellüler (hücresel), humoral (sıvısal) ve vasküler (damarsal) bir seri vital yanıttır. İnflamasyon normalde patolojik bir durum olmasına karşın, inflamatuar reaksiyon fizyolojik olarak vücudun gösterdiği bir tepkidir. Halk arasında iltihap tabiri yangı için kullanılmasına rağmen sık sık apseler için de iltihap denmesinden dolayı inflamasyon (inflammare) terimini kullanmak daha yerinde olacaktır. Hücre dejenerasyonu ile birlikte inflamasyon konusu, hastalıkların patolojik temelini oluşturmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Hücrelerarası madde</span>

Hücrelerarası madde (HAM), Ekstrasellüler matriks veya zemin maddesi, bağ dokusu hücreleri tarafından sentezlenen, şeffaf, şekilsiz bir maddedir.

<span class="mw-page-title-main">Patoloji</span> hastalıkla ilgili hücrelerdeki, dokulardaki ve organlardaki yapısal ve işlevsel değişikliklerin tanınması, araştırılması ve incelenmesiyle ilgilenen bilim dalı

Patoloji , hastalık çalışması ve bilimi kelimelerinin birleşmesi ile oluşmuş hastalıklar bilimi anlamına gelen bir sözcüktür. Ayrıca belirli bir bozukluğun tipik özellikleriyle birlikte bütününe patoloji denilebilir.

<span class="mw-page-title-main">Otofaji</span>

Otofaji, yeni ve daha sağlıklı hücreler elde edinmek için vücudun hasarlı hücreleri temizleme yoludur.

Carnoy Çözeltisi %60 etanol'den, %30 kloroform'dan ve %10 glasiyal asetik asit'ten oluşan bir fiksatiftir.

<span class="mw-page-title-main">Tıp tarihi</span> Tıbbın zaman içerisindeki gelişimi

Tıp tarihi, toplumların antik çağlardan günümüze, insan ve hayvan sağlığı ile ilgili olayları değerlendirirken neden-sonuç ilişkilerini görebilme, geçmişle bugünü değerlendirirken geleceği de öngörebilme becerisi kazanılmasını amaçlayan bir bilim dalıdır. Erken dönem tıbbi gelenekler içerisinde Antik Mısır ve Babil'den de bilgiler içermekte ve antik Yunanların teşhis, prognoz ve ileri düzey tıp etiği hakkında açıklamalara da yer verilmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Flexner-Wintersteiner rozeti</span>

Flexner–Wintersteiner rozeti retinoblastom ve diğer bazı oftalmik tümörlerde görülen tekerlek şeklindeki gerçek rozetlerdir. Rozet terimi, güle benzeyen yapı ya da oluşumları temsil eder.

Tümör belirteci ya da Tümör markeri, kanserin varlığını veya kanser davranışını(ilerleme veya tedaviye yanıt gibi) belirlemek için kullanılabilen biyobelirteçlere verilen addır.

<span class="mw-page-title-main">Gregory Winter</span> Nobel ödüllü İngiliz biyokimyacı

Sir Gregory Paul Winter Nobel Ödülü sahibi, İngiliz biyokimyagerdir. En bilinen çalışması monoklonal antikorların tedavide kullanımı üzerinedir.

Dev hücreli reparatif granülom ya da dev hücreli granülom, çoğunlukla dişetleri ya da çene kemiklerinde ortaya çıkan, nedeni kesin olarak bilinmeyen oluşumlardır; son yıllarda yüz kemiklerinde, el ve ayak parmak kemiklerinde ortaya çıkan dev hücreli lezyonların reparatif granülom olguları bildirilmektedir. Adlandırılmasındaki en önemli öge, mikroskopik incelemede çok sayıda osteoklastik dev hücresinin bulunmasıdır. Kemik içinde oluşanlar “santral tip”, dişetlerinde meydana gelenlerse “periferik tip” olarak nitelenirler. Kökenleri tartışmalıdır; onarım dokusu, displazi, tümör ya da reaktif lezyon oldukları düşünülmekte, ancak kesin ayrım yapılamamaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Giemsa boyası</span>

Giemsa boyası, adını Alman kimyager ve bakteriyolog Gustav Giemsa'dan alan, sıtma ve diğer parazitlerin histopatolojik tanısında ve sitogenetikte kullanılan bir nükleik asit boyasıdır.

<span class="mw-page-title-main">Wright boyası</span>

Wright boyası, kan hücresi tiplerinin ayırt edilebilmesini kolaylaştıran hematolojik bir boyadır. Aslında eozin (kırmızı) ve metilen mavisi boyaların bir karışımıdır. Öncelikle ışık mikroskobu altında incelenecek periferik kan yaymalarını, idrar örneklerini ve kemik iliği aspiratlarını boyamak için kullanılır. Sitogenetikte, sendromların ve hastalıkların teşhisini kolaylaştırmak için kromozomların boyanmasında kullanılır.

<span class="mw-page-title-main">Ramnoz</span>

Ramnoz, doğal olarak oluşan bir deoksi şekerdir. Metilpentoz veya 6-deoksiheksoz olarak sınıflandırılabilir Ramnoz ağırlıklı olarak doğada L -formunda L -ramnoz olarak bulunur. Bu olağandışı bir durumdur çünkü doğal olarak oluşan şekerlerin çoğu D -formundadır. İstisnaları, metil pentozlar, L - fukoz, L -ramnoz ve pentoz ve L - arabinozdur. Bununla birlikte, doğal olarak oluşan D-ramnoz örnekleri, Pseudomonas aeruginosa ve Helicobacter pylori gibi bazı bakteri türlerinde bulunur.

<span class="mw-page-title-main">Rudolf Virchow</span> Alman doktor ve polimat (1821-1902)

Rudolf Ludwig Carl Virchow Alman hekim, antropolog, patolog, prehistoryacı, biyolog, yazar, editör ve siyasetçidir. "Modern patolojinin babası", sosyal tıbbın kurucusu ve meslektaşları tarafından "tıbbın Papa'sı" olarak bilinir.

<span class="mw-page-title-main">Sitopatoloji</span> hastalıkları hücresel düzeyde inceleyen ve teşhis eden patoloji dalı

Sitopatoloji, hastalıkları hücresel düzeyde inceleyen ve teşhis eden bir patoloji dalıdır. Bu disiplin 1928 yılında George Nicolas Papanicolaou tarafından kurulmuştur. Sitopatoloji, tüm dokuları inceleyen histopatolojinin aksine, genellikle serbest hücre veya doku parçaları örnekleri üzerinde kullanılır. Sitopatoloji sıklıkla, daha az kesin olarak, "hücrelerin incelenmes" anlamına gelen "sitoloji" olarak adlandırılır.

<span class="mw-page-title-main">Adli patoloji</span>

Adli patoloji, bir cesedi inceleyerek ölüm nedenini belirlemeye odaklanan patoloji bilimidir. Bir postmortem inceleme, genellikle ceza hukuku davalarının ve bazı yargı bölgelerinde medeni hukuk davalarının soruşturulması sırasında bir adli tabip veya adli patolog tarafından gerçekleştirilir. Adli tabipler ve tıbbi tetkikçilerden de sıklıkla kalıntıların kimliğini teyit etmeleri istenir.