Hipoksi

Hipoksi şu anlamlara gelebilir:
- Hipoksi (tıp)
- Hipoksi (çevre)
Hipoksi şu anlamlara gelebilir:
Şok, kalbin aorta attığı kanın akut olarak azalmasına bağlı bir hipoperfüzyon sendromdur. Şok olgusunda yaşamsal dokulara ve organlara yeterli kan gidemez. Dolaşan kanın azalması, dokuların oksijen ve enerji kaynaklarının kesilmesi, metabolizma artıklarının temizlenememesi anlamına gelir. Başlangıç belirtiler hipotansiyon, bilinç kaybı, ağızda kuruluk, deride solukluk, terleme, nabızda artma/azalma, laktik asidoz, parmak uçlarında ve dudaklarda siyanozdur.
Asfiksi, oksijen yetersizliğinden ileri gelen boğulmadır.
Elem Germanoviç Klimov. Sovyet film yönetmeni.
Apoptozis veya Apoptoz, programlanmış hücre ölümünün ana tiplerinden biridir; genetik sistemde kodlanmış kendi kendini yok etme programını içeren mekanizmanın aktifleşmesiyle tetiklenir. Çoğu hücrede bulunan “intihar” programının en önemli amacı, streslerden onarılması olanaksız zararlar gören, vücutta ihtiyaç duyulmayan veya anormalleşmiş hücrelerden kurtulmanın normal yoludur. Böylece ileride ortaya çıkabilecek komplikasyonlar önlenir.
Dağ, çevresindeki karasal alanlardan daha yüksek olan kara kütlelerine verilen addır. "Dağlık" sıfatı, dağlarla ilişkili ve kaplı alanları tanımlamak için kullanılır.
Hipoksi, beden dokularında oksijen oranının azalması ile karakterizedir. Genel olarak, dokulara oksijen iletiminin yetersizliğini ifade eder. Hipoksi yetersiz doku perfüzyonu, metabolik bozukluklar veya oksijen kaynağı eksikliği gibi nedenlerle oluşur. Sadece kandaki yetersiz oksijen durumu için hipoksemi terimi kullanılır.
Beyin ölümü, tüm beyin fonksiyonlarının geri dönüşsüz kaybıdır. İlk olarak 1968 yılında Harvard'da tanımlanmış ve beyin ölümü kriterleri Harvard Kriterleri olarak yerleşmiştir. Bu nedenle Beyin ölümü tanısı dünyanın her yerinde aynı standartlarda konur.
Havacılık tıbbı, uçağa binerek yüksek hız, irtifa, düşük basınç, radyasyon, G kuvvetleri ve 3 düzlemde hareketlere maruz kalan pilot, mürettebat ve yolcularda ortaya çıkan tıbbi problemlerle ilgilenen, bunlara çözüm veya önlemler geliştiren bir tıp dalıdır.
Çevre kirliliği, çevrenin doğal olmayan bir şekilde insan eliyle doğallığının bozulmasıdır. Bu ekosistemi bozma eylemleri; kirlenme şeklinde tabir edilmektedir.
Homeostaz (homeostasis) veya dengeleşim, çevresinde gerçekleşen olumsuzluklar karşısında hücrenin kendi dengelerini koruma çabası, değişen koşullarda iç dengenin aktif düzenlemesidir. Fransız bilim insanı Claude Bernard'ın tanımlandığı hemostaz sürecinin amacı, fiziksel ve kimyasal tüm dengelerin yerinde olduğu dinginlik durumunu korumaktır.
Anoksi bir organizmanın dokularının tümüyle oksijensiz kalması. Genel prensip olarak "parsiyel oksijen basıncı" 0.2 barın altına indiğinde anoksiden sözedilir. Dokularda yeterince oksijen bulunmamasına ise hipoksi denir.
Senkop veya bayılma, ani, kısa süreli, spontan geri dönen, postural tonus kaybı ile karakterize, geçici şuur kaybı. Genellikle, geçici serebral hipoperfüzyon veya hipotansiyon nedeniyle olur. Nedenleri arasında şunlar sayılabilir:
Erotik asfiksi, otoerotik asfiksi, seksüel mastürbatif asfiksi veya seksüel asfiksi, kişinin mastürbasyon esnasında daha fazla haz almak için kendisini oksijensiz bırakmasından ileri gelen boğulma.
İskemi (ischemia) yerel kanlanma eksikliğidir.
İrtifa hastalığı veya akut dağ hastalığı, yüksek irtifa ve rakımlarda oksijen yetersizliğine bağlı olarak görülen patolojik bir rahatsızlık. Genellikle 2.400 metre (8000 ft) üzerinde görülür. Özellikle yüksek rakımlara tırmanan dağcı ve kayakçılar ile yüksek irtifalarda oksijen desteği olmadan uçan kimselerde görülür.
Potasyum siyanür kimyasal formülü KCN olan bir bileşiktir. Bu renksiz kristal tuzu, görünüş olarak şekere benzer, suda yüksek oranda çözünebilir ve çok zehirlidir. KCN çoğu zaman altın madenciliği, organik sentez ve elektrikle kaplamada kullanılır. KCN'nin kullanıldığı daha küçük uygulamalar mücevher yaldızlama ve cilalamadır.
Atrofi ya da körelme, normal büyüklükteki bir organın sonradan küçülmesidir; edinsel bir olgudur. İrileşim ve aşırı gelişim (hiperplazi), körelmenin karşıtı olan olgulardır.
İnfarkt, dolaşım yetmezliğine bağlı yerel iskemik doku nekrozudur; bu olguya infarksiyon (infarction) nitelemsi yapılır. Kısa sürede oluşan güçlü iskemilerin büyük bölümü infarktla sonuçlanır. Çoğu infarktlar arterlerin bir embolus ya da trombusla tıkanmasına bağlı olarak ortaya çıkar. Vena tıkanmaları ve bunlara ilgili infarktlar seyrektir. İnfarktlar genellikle koagülasyon nekrozu, beyindekiler kollikuasyon nekrozu biçimindedir.
g-suit veya daha doğru kullanımıyla anti g-suit, g kuvvetine maruz kalan genellikle havacılar ve astronotlar tarafından giyilen bir uçuş kıyafetidir. Ani hızlanma sırasında g kuvvetinden dolayı vücudun alt kısmında kan birikmesinin neden olduğu göz kararmasını ve g-LOC'ı önlemek amacıyla tasarlanmıştır. Tarihte Göz kararması ve g-LOC sebepli bir dizi ölümcül uçak kazası yaşanmıştır.
Sir Peter John Ratcliffe, FRS, FMedSci ,İngiliz nefrolog ve Nobel ödüllü bilim insanıdır. Oxford'daki John Radcliffe Hastanesi'nde klinisyen ve 2004'ten 2016'ya kadar Oxford Üniversitesi'nde Nuffield Klinik Tıp Bölümü Profesörü ve Klinik Tıp Bölümü başkanı olarak çalıştı. 2004'ten beri Oxford Magdalen College'ın bir üyesidir. 2016 yılında Francis Crick Enstitüsü'nde Klinik Araştırma Direktörü oldu. Oxford'da Ludwig Kanser Araştırmaları Enstitüsü üyesi ve Oxford Üniversitesi Hedef Keşif Enstitüsü Direktörü olarak görevini sürdürdü.