Hipoksemi
Hipoksemi | |
---|---|
Daha yüksek oksijen içeriğine sahip kan parlak kırmızı görünür | |
Uzmanlık | Hematoloji |
Hipoksemi, kanda anormal derecede düşük oksijen bulunmasıdır. Daha spesifik olarak, arteriyel kandaki oksijen eksikliğidir.
Hipoksemi | |
---|---|
Daha yüksek oksijen içeriğine sahip kan parlak kırmızı görünür | |
Uzmanlık | Hematoloji |
Hipoksemi, kanda anormal derecede düşük oksijen bulunmasıdır. Daha spesifik olarak, arteriyel kandaki oksijen eksikliğidir.
Kan, atardamar, toplardamar ve kılcal damarlardan oluşan damar ağının içinde dolaşan; akıcı plazma ve hücrelerden meydana gelmiş kırmızı renkli hayati sıvıdır.
Oksijen atom numarası 8 olan ve O harfi ile simgelenen kimyasal elementtir. Oksijen ismi Yunanca ὀξύς (oxis - "asit", tam anlamıyla "keskin", asitlerin acı tadı kastedilir) ve -γενής (-genēs) ("üretici", tam anlamıyla "sebep olan şey") köklerinden gelmektedir, çünkü isimlendirildiği zamanlarda tüm asitlerin oksijen içerikli olduğu sanılırdı. Standart şartlar altında, elementin iki atomu bağlanarak çok soluk mavi renkte, kokusuz, tatsız, diatomik yapıdaki, O2 formülüne sahip dioksijen gazını oluşturur.
Alyuvar, kırmızı kan hücresi veya eritrosit, en yaygın kan hücresi türüdür. Çağdaş bilim insanları laboratuvarda alyuvar geliştirebilmeyi başarmışlardır.
Kalp ya da yürek, pek çok hayvanda bulunan kaslı bir organdır. Bu organ dolaşım sisteminin kan damarları yoluyla kan pompalar. Pompalanan kan besin ve oksijeni vücudun gerekli yerlerine taşırken, karbondioksit gibi metabolik atıkları da akciğerlere taşır. İnsanlarda kalp yaklaşık olarak kapalı bir yumruk boyutundadır ve akciğerler arasında, göğüsün orta bölmesinin içindedir. Temel görevi kanı vücuda pompalamak olan kalp, metabolizma eylemleri sonucunda oluşan artık ürünlerin vücuttan uzaklaştırılması, vücut ısısının düzenlenmesi, asit-baz dengesinin korunması, hormonlar ve enzimlerin vücudun gerekli bölgelerine taşınması gibi görevleri yapar. Kalp, dolaşım sistemi içerisinde motor görevi yapar. Kalp insanda dakikada 60-80 atım arasında değişen bir hızla dakikada 5-35 litre arası, günlük ise 9.000 litre kanı vücuda pompalar. Günde yaklaşık 100 bin, yılda 40 milyon, tüm insan hayatı boyunca yaklaşık 2,5 milyar kere, hiç durmadan yaklaşık 8 bin ton kanı vücuda pompalar. Yetişkin bir kadında ortalama ağırlığı 200-280 gram, yetişkin bir erkekte ise 250-390 gram ağırlığındadır. Her kişinin, kalbinin yaklaşık kendi yumruğu büyüklüğünde olduğu sanılır.
Karbonmonoksit, CO formülüne sahip sadece bir karbon ve bir oksijen atomundan oluşan inorganik bileşiktir Karbonmonoksitte karbon ve oksijen arasında üçlü bağ vardır. Endüstride jeneratör gazı, su gazı, kuvvet gazı ve hava gazı içinde kullanılır. Yakıt olarak da kullanılmaktadır.
Kan plazması, kanın sıvı kısmıdır. Plazma hafif sarı renklidir. İçinde su, kan proteinleri, tuzlar (elektrolitler), glikoz, hormonlar, çeşitli metabolizma artıkları, lipitler bulunur. Oksijen ve karbondioksit alyuvarlardaki hemoglobin tarafından taşınır ama az miktarda plazmada da bulunurlar. Kanı ayırıp kan plazması alınmak istenirse yöntem olarak santrifüjleme kullanılabilir.
Solungaç, su hayvanlarının solunum organı. Suda çözünmüş oksijenin kana alınmasını ve kandaki karbondioksitin atılmasını sağlayacak yapıdadır. Solunum yüzeyinin kıvrılması ve dallanması ile meydana gelirler. Solungaç solunumu, sürekli suda yaşayan omurgasız hayvanlarda, balıklar ve kurbağa larvalarında görülür. Amfiyoksüsta bağırsağın ön kısmı genişlemiş ve birçok yarıkla delinerek solungaç sepeti denilen kan damarlarıyla zengin özel bir organ halini almıştır.
Atardamar veya diğer adıyla arter, kalpten vücuda kan taşıyan damarlardandır. Pulmoner arter ve umblikal arterler dışında oksijenlenmiş kanı taşırlar.
Venler veya toplardamarlar kanı kalbe taşıyan kan damarlarıdır. Venler dolaşım sisteminin bir bölümünü oluştururlar. Oksijen bakımından fakir, metabolizma artıklarını taşıyan, kirli kanın kalbe dönüşünü sağlayan damardır. Derinde bulunan toplardamarlar, kasların arasından geçer. Bu damarlar ve yüzeysel toplardamarlar arasında köprüler bulunmaktadır. Bu oluşumda dolaşımın en fazla zorlandığı bölge bacaklardır.
Dolaşım sistemi veya kardiyovasküler sistem maddelerin vücuttaki dolaşımını sağlayan organ sistemidir.
Solunum sistemi, kandaki karbondioksit (CO2) gazının oksijen gazı (O2) ile yer değiştirmesini sağlayan sistemdir.
İnsan vücudu bir insanın tüm yapısıdır. Birlikte dokular ve ardından organları ve sonra organ sistemlerini oluşturan birçok farklı hücre türünden oluşur. Bunlar insan vücudunun homeostazisini ve canlılığını sağlar.
Hipoksi, beden dokularında oksijen oranının azalması ile karakterizedir. Genel olarak, dokulara oksijen iletiminin yetersizliğini ifade eder. Hipoksi yetersiz doku perfüzyonu, metabolik bozukluklar veya oksijen kaynağı eksikliği gibi nedenlerle oluşur. Sadece kandaki yetersiz oksijen durumu için hipoksemi terimi kullanılır.
Kimyada amid sözcüğü iki anlama sahiptir: - Birinci anlamıyla amid, bir azot atomuna (N) bağlı bir karbonil grubu bulunduran bir organik fonksiyonel grup veya bu gruba sahip bir bileşiktir. - İkinci anlamıyla amid, bir azot anyonudur.
Kan damarları dolaşım sisteminin organlarındandır. Görevleri kanı vücudun bölümlerine taşımak olan kan damarlarının farklı türleri vardır. Temel kan damarı tipleri atardamarlar (arter) ve toplardamarlardır (ven). Atardamarlar kanı kalpten alıp vücudun farklı bölümlerine taşırken, toplardamarlar vücudun farklı bölümlerinden kanı kalbe taşırlar. Bununla birlikte iki istisna mevcuttur: pulmoner arter kirli kan, pulmoner ven ise temiz kan taşır. Vücuttaki en büyük damar kanın kendisi aracılığıyla tüm vücuda doğru pompalandığı aort atardamarıdır. Vücutta bulunan her organın en az bir tane temiz kanı kalpten getiren ve birden fazla kirli kanı kalbe götüren damarı vardır. İnsan vücudundaki damarların toplam uzunluğu 100 km kadardır.
Vena kava superior veya üst anatoplardamar, vücudun üst kısımlarından gelen oksijenden fakir kanı kalbe taşır.
Siklopropan, C3H6 molekül formüllü bir sikloalkan molekülüdür. Ayrı ayrı ikişer hidrojen atomuna bağlı üç karbon atomunun birbiri ile oluşturduğu bir halkadan ibarettir. Anestezik olarak ilk defa 1930 yılında Henderson ve Lucas tarafından kullanılmıştır. Renksiz, suda çözünmeyen bir gazdır ve kısa sürede etkili olan bir anesteziktir. Cerrahî anestezi için kanda %26 oranında bulunması yeterlidir. Düşük konsantrasyonda verildiği zaman hasta bilincini kaybetmeden anestezi edilebilir. Başlıca sakıncası oksijenle karıştığı zaman çok kolay yanması ve patlayıcı olmasıdır. Doğalgazdan elde edilen propanın klorlandırılmasıyla sentezlenen 1,3-dikloropropanın metalik sodyum veya alkollü ortamda çinko (Zn) ile reaksiyonu sonucu elde edilir.
Nefes almak, soluk almak ya da Teneffüs havanın akciğerlere alınıp verilme işlemidir. Aerobik organizmalar enerji açığa çıkarabilmek için solunum yoluyla oksijene ihtiyaç duyar. Nefes almak vücudun ihtiyacı olan oksijenin alınıp karbondioksidin atıldığı tek işlemdir. Gaz değişimi, akciğer alveolleri ve akciğer kılcal damarlarındaki kan arasında, gazların pasif difüzyonuyla meydana gelir. Kandaki çözünmüş gazlar, kalbin kanı pompalamasıyla dolaşım sistemi yoluyla tüm vücuda yayılır. Nefes alma işlemi, nefes alma (inspirasyon) ve nefes verme (expirasyon) aşamalarından oluşur.
Orak hücreli anemi, alyuvarlardaki oksijen taşıyıcı protein olan hemoglobinin anormalliği sonucu alyuvarların orak şeklini almasıyla oluşan otozomal resesif kalıtılan genetik bir hastalıktır.
Oksijen doygunluğu, kandaki oksijen derişimini belirten bir terimdir. İnsan vücudu, kandaki oksijen düzeyinin çok duyarlı olarak özellikli bir değerde bulunmasına ihtiyaç duyar ve vücut bunun için gerekli düzenlemeleri yapar. İnsan kanındaki oksijen düzeyinin yüzde 97 ile 100 arasında olması olağan kabul edilir. Yüzde 90'ın altındaki oksijen düzeyi düşük olarak kabul edilir ve bu, hipoksemiye neden olabilir. Yüzde 80'in altındaki oksijen düzeyleri, bu düzeylerde beyin ve kalp gibi organların çalışması bozulabileceğinden, gecikmeksizin müdahale gerektirir. Düşük oksijen düzeyinin sürekli olması, solunum krizi ya da kalp krizi ile sonuçlanabilir.