İçeriğe atla

Hipnoz

Photographic Studies in Hypnosis, Abnormal Psychology (1938)

Hipnoz, psikolojiye göre, telkine yatkınlık gösteren bir tür yapay uyku veya uyku-uyanıklık arası haldir. Terimi ilk kullanan, Yunan mitolojisindeki uyku ilahının adından (Χυπνος) esinlenen İskoç hekim S. James Braid'dir (1795-1860). İlk zamanlar sihirbazlık ya da büyücülüğün bir dalı gibi görülen hipnotizma bilim çevrelerince önceleri mesmerist bir uygulama sanılarak aşağılanmışsa da, 19. yüzyılın sonlarında kimi psikoloji çevrelerinin, özellikle Salpetrier ve Nancy ekollerinin reddetmek yerine fenomene bilimsel araştırıcılıkla yaklaşıp, fenomeni bilimsel deneylerle sistemli bir şekilde incelemesi sonucunda, hipnoz bilim alanındaki yerini almıştır.

Hipnoz, ruh ve beden ilişkisinin (sonuçta perispri ve beden ilişkisinin) gevşemesi sonucunda oluşan bir degajman halidir.

Metapsişikteki hipnoz yöntemleri

Hipnoz hâli iki yolla sağlanır: Manyetizma yoluyla (manyetik uyku) ve hipnotizma teknikleriyle (hipnotik uyku). Manyetizma yöntemlerini süjeler üzerinde bilinen anlamda ilk uygulayan ve bu etkiye "hayvansal manyetizma" adını veren kişi, canlılar üzerindeki manyetizmanın kâşifi sayılan, Franz Anton Mesmer'dir (1734-1815). Manyetik hipnoz, hipnotik hipnoza kıyasla hem daha derin ve doğal bir degajman hâlidir hem de ruhsal incelemeler için, daha yararlı, bol ve verimli olanaklar sunar. Manyetik hipnozda ayrıca hipnotik hipnozda görülen zarar ve tehlike olasılıkları pek bulunmaz. Manyetik hipnoz hali telkinle oluşmaz ve telkinle ortadan kalkmaz. Hipnoz altındaki kişi yalan söyleyemez. Hipnoz altındaki kişiye vicdanına ya da vicdani iradesine uymayan eylemler yaptırılamaz.

Metapsişikçiler yeterince bilgi, görgü ve deneyime sahip olunmadan hipnoz deneylerine kalkışılmamasını, aksi takdirde tehlikeli ve zararlı sonuçlarla karşılaşmanın çok muhtemel olduğunu belirtmektedirler.

Hipnozun üç temel hâli

Hipnozun derinlik derecelerine ve özelliklerine göre farklı çeşitleri vardır. Başlıca üç hipnoz hâli vardır:

  • Letarji (şarm, telkin, inangaçlık hâli): Neo-spiritüalizm, hipnozun bu aşamasını “kendiliğinden imajinasyon” aşaması olarak görür. Hipnozun bu hâlinin en belirgin özelliği süjenin telkine şuursuzca yatkınlık özelliğidir. Bu hâldeki süjede telkin yoluyla, beş duyuyu ilgilendiren hipnotik halüsinasyonlar yaratılabilir.
  • Katalepsi (donma hâli): Süjenin gözleri açık olmakla birlikte, kasları donma denilen derecede uzun süre sabit kalır. Organlarını bırakıldığı konumda tutar. Çevredeki gürültüleri duymamakla birlikte, müzikten etkilendiği saptanmıştır. Telkin alma yeteneği azaldığından, emirler sonuçsuz kalır. Hipnozda tehlikeli bir safhadır. Hastanın uyandırılamaması söz konusudur. Hipnozitör, hipnozun bu safhaya geçmesine müsaade etmez.
  • Somnambülizm (uyurgezerlik hâli): Süje kendisi üzerindeki kontrol yeteneklerini biraz daha bilinçli ve kapsamlı olarak tekrar kullanmaya başlar. Telkin doğrudan doğruya olanaklı değildir, ancak ikna yoluyla olanaklıdır. Süjede olağan hâlde görülmeyen bir zekâ ve muhakeme yeteneği belirir. Bu şuur hâli 'superconscience' olarak adlandırılmıştır. Somnambülizm hâli de belirtilerine ve derinlik derecelerine göre kendi içinde sınıflara ayrılır. Hipnozdaki bu yapay somnambülizm (somnambulisme provoqué) hâli "doğal uyurgezer" denilen insanlarda kendiliğinden oluşmaktadır ki doğal uyurgezerler bu hâldeyken zekâ gerektiren karmaşık faaliyetlerde bulunabilirler fakat uyandıktan sonra, yapmış oldukları bu faaliyetlerin hiçbirini hatırlamazlar.

Hipnozun kullanım alanları

Günümüzde spiritüalizmde ve parapsikolojide kullanılmasının yanı sıra, psikoterapide, kriminolojide ve sancısız doğum, sancısız diş çekme (ABD'deki dişçilerin yaklaşık dörtte birinin uyguladığı belirlenmiştir.), yabancı dili çabuk öğrenme gibi çeşitli amaçlarla birçok alanda kullanılan bir yöntemdir. Ayrıca uluslararası istihbaratta da kullanıldığı ileri sürülmektedir. Manyetik hipnozla yapılan tedavi sistemine ve uzmanlık alanına kimi ülkelerde biyoterapi adı verilmektedir. Bir başka uyku türüne ilaçla (enjeksiyonla) uyku denilmektedir fakat bu uyku yöntemi metapsişikçilerce, bilinen hipnoz yöntemleri kapsamında ele alınmadığı gibi, bu uyku hâli de hipnoz olarak ele alınmaz. Beslenme düzeni bozukluklarında, motivasyon/özgüven eksikliklerinde ve kilo problemlerinde hipnoz yardımcı tedavi olarak rahatça kullanılabilir.

Hipnotize edilebilirliği kolaylaştıran etkenler

Pierre Janet (1859-1947) deneyleri sonucunda, sürenin hipnotize edilmesini kolaylaştırıcı etkenlerden bazılarını şöyle sıralamıştır:

  • Geçmişte ruhsal bir çöküntü, kriz geçirmiş olma.
  • Doğal uyurgezer olma.
  • Zihinsel yorgunluk, yani devamlı dikkatten doğan yorgunluk.
  • Aşırı heyecan hâllerinde kendini kolayca kaybediyor olma.
  • Hipnoz yapan kişiye bağlılık duyma.
  • Yönlendirilmeye ve yönetilmeye eğilimli olma.

Hipnozla ilgili olan başlıca terimler

  • Biyoterapi
  • Hipnotizma
  • Hipnotizör
  • Katalepsi
  • Kendi kendine telkin
  • Letarji
  • Manyetik akışkan
  • Manyetik pas
  • Manyetizma (Hayvansal manyetizma)
  • Oto-hipnoz (Kendi kendine hipnoz)
  • Posthipnotik anahtar
  • Posthipnotik telkin
  • Psikolojik ayrışma
  • Sinirsel akışkan
  • Sofroloji
  • Somnambülizm
  • Stigmat
  • Süje
  • Şuurüstü (superconscience)
  • Telkin
  • Telkinbilim (suggestology, suggestologie)
  • Trans
  • Uzaktan hipnotizma
  • Yaşamsal akışkan

Günlük hayattan örnekler

  • Rahat bir şekilde otomobil kullandıktan sonra varılan noktaya gelince sürüşün nasıl geçtiğini hatırlayamamak.
  • Akşam uzun süre televizyon izlerken saatlerin nasıl geçtiğini fark edememek.
  • Bazı yaralanma durumlarında sonradan gelen acı hissi.

Ayrıca bakınız

Kaynakça

İlgili Araştırma Makaleleri

Meditasyon ya da dalınç, Latince meditatio kelimesinden türetilmiş, sözcük anlamıyla birçok Batı dilinde "derin düşünme" anlamına gelmekte olan bir terim olup, sözlüklerde, "kişinin iç huzuru, sükûnet, değişik şuur halleri elde etmesine ve öz varlığına ulaşmasına olanak veren, zihnini denetleme teknikleri ve deneyimlerine verilen ad" olarak tanımlanır. Meditasyon tekniklerine, ait oldukları, Budizm (Hindistan), Taoizm (Çin), Bön (Tibet), Zen (Japonya) ve İslamiyet'te (tefekkür) gibi inanç sistemlerine göre ve izledikleri yöntemlere göre değişik adlar verilmiştir. Ayrıca günümüzde mevcut farklı inanç sistemleri, mezhepler ve ekoller meditasyonu farklı olarak yorumlamakta ve farklı şekillerde uygulamaktadırlar. Bu bakımdan standart ya da tek biçimli bir meditasyondan söz etmek olanaksızdır.

<span class="mw-page-title-main">Ruh</span> yaşayan bir varlığın manevi özü

Ruh, can ya da tin; din ve felsefede, insan varlığının fiziksel olmayan yönü ya da özü olarak tanımlanır ve genellikle bireysellikle eşanlamlı olarak ele alınır. Teolojide ruh kişinin tanrısallığa ortak olan kısmı olarak tanımlanır ve genellikle bedenin ölümünden sonra kişinin varlığını sürdüren kısmı olarak ele alınır.

<span class="mw-page-title-main">Parapsikoloji</span> Paranormal ve psişik olayların incelenmesi

Parapsikoloji; duyular-dışı algılama, psikokinezi, ölümden sonra yaşam gibi konulara ilişkin paranormal olayların; deneysel yöntem yoluyla, çok disiplinli etüdü. Parapsikologlar tarafından, telepati, durugörü gibi paranormal yetenekleri, psikokinezi fenomenini ve diğer çeşitli psişik fenomenleri konu alan bir araştırma alanı olarak görülür. Ortodoks psikoloji bilimi tarafından, kapsam dışı ya da açıklanamaz kabul edilir.

<span class="mw-page-title-main">Rüya</span> diğer adıyla düş, uykunun genel bir özelliği olup, uykunun REM evresi ile yakından ilgili, görsel ve işitsel algı ve duyulardır

Rüya ya da düş, uykunun genel ve karakteristik özelliklerinden biri olup, uykunun hızlı göz hareketi (REM) adlı evreleriyle yakından ilişkili bulunan, görsel ve işitsel algı ve duygulardır. Rüyaların biyolojik içeriği, işleyişi ve maksatları tümüyle anlaşılmış değildir. Rüyalara “duyusuz algı”nın bir türü veya nesnesiz algı olarak da bakılabilir. Çeşitli inanışlara ve tahminlere de neden olan rüyalar, her zaman için ilginç ve yoruma açık bir konu oluşturmuşlardır. Farklı psikoloji ekollerinin, parapsikologların ve deneysel spiritüalistlerin rüyaları farklı biçimlerde açıklama çabaları olmuştur. Rüyaların işleyişinin açıklanması bilimsel topluluğun genel kabulüne göre varsayımlar düzeyinden öteye pek gidememiş olup, rüyalar hâlen esrarını korumakta olan bir inceleme alanını oluşturmaktadır. Rüyaların bilimsel incelenmesi oneiroloji adını alır.

Canlısal manyetizma ya da kısaca manyetizma, insanları etkilediğine inanılan görünmez ve gizemli bir kuvvet. Manyetizma çalışmaları, insandan yayıldığına inanılan bir takım titreşimler ve akışkanların diğer canlılar üzerinde fizyolojik ve psikolojik etkileri olduğu inancı çevresinde kurulmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Değişik şuur halleri</span>

Değişik şuur hâlleri, parapsikolojide insanın uyanıkken bulunduğu olağan şuur hâlinden farklı şuur hâllerini kapsayan bir terim olarak kullanılmaktadır.

Duyarlığın dışarılaşması metapsişikte kullanılan bir terim olup, özellikle manyetik hipnoza sokulan kişilerde görülen, dokunma duyarlığının beden dışına taşma halini belirtir. Bir başka deyişle, bu, manyetik hipnozdaki kişinin, bedeni civarında meydana gelen hareketleri -bedeniyle teması olmadığı halde- bedeni üzerinde yapılmış gibi hissetmesini doğuran duyarlık türüdür.

<span class="mw-page-title-main">Vecd</span> Şuur hali

Vecd, vecit ya da ekstaz, kimi sözlüklerde «ruhun dünyevi gerçeklikten kurtulduğu kendinden geçme ve coşkunluk hali» olarak tanımlanmakta olup, kişinin bilinci ve hafızası yerinde olmakla birlikte kendine ilişkin hiçbir algılamasının olmadığı ve kişinin tümüyle kendi haricindeki bir nesneyle ya da varlıkla ilgi kurduğu nadir şuur hallerinden biridir. Parapsikoloji’de « değişik şuur halleri»nden biri olarak ele alınan vecd, spiritüalist sözlüklerde ise «ruh ile beden ilişkisinin belirli bir dereceye kadar gevşediği, dış dünya ile bağların kesildiği özel bir hal, bir degajman hali» olarak tanımlanır.

<span class="mw-page-title-main">John Tyndall</span> İrlandalı fizikçi ve dağcı (1820-1893)

John Tyndall FRS (; 2 Ağustos 1820 – 4 Aralık 1893) oldukça seçkin bir 19. yüzyıl fizikçisidir. Bilimsel alandaki ünü 1850'lerde diyamanyetizma üzerine yaptığı çalışmalarla ortaya çıkmıştır. Daha sonra kızılötesi ışınların açığa çıkardığı radyasyon alanında ve havanın fiziksel özellikleri ile ilgili keşiflere imza atmıştır ve 1859'da atmosferik CO2 ile günümüzde sera etkisi olarak bilinen olay arasındaki bağlantıyı kanıtlamıştır.

<span class="mw-page-title-main">Ruhsal kriz</span>

Ruhsal kriz, ruhsal deneyimler sonucunda bedensel ve zihinsel düzlemde bireyde güçlük doğuran durumları ifade eden psikospiritüel dönüşüm süreci.