İçeriğe atla

Hikâye

Hikâye ya da öykü, gerçek ya da gerçeğe yakın bir olayı aktaran kısa, düzyazı şeklindeki anlatıdır. Kısa oluşu, yalın bir olay örgüsüne sahip olması, genellikle önemli bir olay ya da sahne aracılığıyla tek ve yoğun bir etki uyandırması ve az sayıda karaktere yer vermesiyle roman ve diğer anlatım türlerinden ayrılır.

Öyküde, olayın geçtiği yer sınırlı, anlatım özlü ve yoğundur. Karakterler belli bir olay içinde gösterilir ve çoğu zaman sadece belli özellikleri yansıtılır. Konu tümüyle hayal ürünü ya da gerçekçi olabilir. Genellikle [ironik] bir rastlantı yoluyla oluşturulan özel bir an üzerindeki yoğunlaşma sürpriz sonlara olanak verir.

Öyküde kişiler, olay örgüsü, mekân, zaman, anlatıcı ve bakış açısı olmak üzere beş temel yapı unsur vardır ve olay öyküsü ve durum öyküsü olarak ikiye ayrılır.

Etimolojisi

Arapça kökenli hikâye kelimesinin eş anlamlısı olarak kullanılan "öykü" sözcüğü Türkçedir.[1] Dil devrimi'nde öykün-(mek) kökeninden türetilmiştir. Eski Türkçede ise bu sözcük ötgünçtür. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi'nden sonra yasaklanan 205 Türkçe sözcükten birisidir.[2]

"Hikâye" kelimesi Türkçeye Arapçadan geçmiştir. Türetildiği fiil kökü "hakeve", "taklit etmek, bir metnin kopyasını çıkarmak"; aynı kökten "hekâ" ise "benzemek, aynen nakletmek" anlamlarına gelir. İlk zamanlar "destandan masala, fıkradan menkıbeye, romandan tiyatroya kadar bütün tahkiyeli" metinleri kapsadığı için kendine özgü bir türün adı olan "hikâye" özel adı ile karıştırılırken zamanla sıyrılıp türün adı olarak kullanılmaya başlanmıştır.[3]

Doğu dillerinde olduğu kadar Batı dillerinde de bu tür modern özelliklerini kazanıncaya kadar değişik adlarla anılmıştır. Meselâ Fransızcada "masal" anlamında conte, "anlatım" mânasında récit, "tarih" mânasında histoire kelimeleri aynı zamanda hikâye türü için de kullanılmıştır.[4]

Hikâye mi, öykü mü tartışması

Edebiyat eleştirmenleri ve yazarlarının tartışma içinde olduğu bir konudur öykü ve hikâye ayrımı. Klasik/modern, toplumsal/bireysel, sözlü/yazılı gibi ayrımlar söz konusu edilir. Modern Türk Hikâyesi adlı kitabında Âlim Kahraman edebî bağlamda hikâye yerine öykü sözcüğünü ilk olarak 1949 yılında Nurullah Ataç'ın kullanıldığını söyler.[5]

Feridun Andaç da hikâye ve öykünün ayrı türler olduklarını belirtmiştir. Ona göre hikâye (örneğin halk hikâyeleri) ağırlıklı olarak sözlü geleneğin içinde köklü bir ürünken, öykü ise sözlü anlatıdan ziyâde bir tasarımın söz konusu olduğu modern edebiyatın bir ürünüdür. Bunun dışında birçok edebiyat araştırmacısı aynı görüşü savunmuştur. Sait Faik Hikâye Armağanı'nda kullanılan hikâye sözcüğü ile tarihsel sıralamada daha sonra başlayan diğer yarışmaların Öykü Yarışması adıyla anılması bu sebeptendir.[5]

Bu iki kelimenin aynı anlamda kullanılmadığını söyleyen edebiyatçılarımızdan biri de Feyza Hepçilingirler'dir. Atilla Özkırımlı da modern dönemdeki yazınsal eserler için öykü kelimesinin uygun olduğunu belirtir. Aynı görüş altında birleşen onca edebiyatçı varken bile, bu iki kelimenin ayrımı edebiyat bilimi altında genelgeçer bir hükme bağlanmamıştır.[5][6][7][8]

Tarihçe

Antik Yunan'daki fabl ve kısa romanslar, Binbir Gece Masalları öykünün habercileridir. Ama öykü ancak 19. yüzyılda romantizm ve gerçekçilik akımlarının etkisiyle psikolojik ve metafizik sorunları masalsı bir anlatımla yansıtmaya başladı.

Rusya'da Gogol, Dostoyevski, Turgenyev ve Çehov'un öyküleri, öykü türünün edebi eserler arasında sağlam bir yere oturmasına büyük katkı sağlamıştır. Bilinen ilk öykü örneği ise İtalyan yazar Giovanni Boccaccio'nun Decameron adlı eseridir. Eser temel olarak 1348 yılında İtalya'da ortaya çıkan bir veba salgınını konu alır. 10 gün boyunca anlatılan 100 öyküden oluşur. Mutluluklar, kadın erkek ilişkileri, gönül yaraları, yerinde verilen yanıtlar, çıkar peşinde koşan din adamları öykülerin başlıca konularını oluşturur.

Öykü zaman içerisinde ikiye ayrılmıştır; olay hikâyesi ve durum hikâyesi.

Olay Hikâyesi: Bir olay merkezinde gelişen ve sonuçlanan hikâyelerdir. Bu tür metinlerde merak unsuru ön plandadır. Bu türün en önemli örneklerini Fransız yazar Maupassant vermiştir. Bu yüzden olay hikâyesi, Maupassant tarzı hikâye olarak da adlandırılmaktadır.

Durum Hikâyesi: Olay anlatımına dayanmayan, kişilerin veya hayatın bir kesitinin ele alındığı hikâyelere denir. Bu tür hikâyelerde merak duygusu geri plana itilir ve bir durum veya kişi betimlenir. Durum hikâyesinin en önemli örnekleri, Rus yazar Anton Çehov tarafından verilmiştir. Bu nedenle durum hikâyelerine Çehov tarzı hikâye de denmektedir.

Türkiye'de hikâye

Türkiye'de öykü ya da hikâye kavramı diğer yeni türler gibi Tanzimat'tan sonra edebiyata girmiştir. Hikâyenin Türkiye'deki ilk gerçek temsilcisi olarak Ömer Seyfettin'i görmek mümkündür. Falaka, Başını Vermeyen Şehit, Pe'de hikâyeciliğin gelişmesine çok büyük katkı sağlamıştır. Ayrıca Sait Faik Abasıyanık da Türk öykücülüğünün önemli temsilcilerinden biridir. Toplumun problemlerine değil bireyin toplum içindeki sorunlarına yönelen yazar, öykülerinde çoğunlukla kendisinden yola çıkıp bireyler hakkında yazarak insan gerçeğini anlamaya çalıştı. Çoğunlukla şehirli alt sınıfın hayatını yazan Abasıyanık, balıkçı, işsiz, kıraathane sahibi gibi karakterleri anlattı. İnsanların yaşama biçimlerini, isteklerini, tasalarını, korkularını ve sevinçlerini irdeleyerek, toplum meselelerinden çok "insanı ele alan sanatçılar" sınıfında yer aldı. Türk edebiyatında olay hikâyesinin temsilcisi Ömer Seyfettin, durum hikâyesinin temsilcisi ise Memduh Şevket Esendal'dır.

Kaynakça

  1. ^ "Öykü Kelime Kökeni, Kelimesinin Anlamı - Etimoloji". www.etimolojiturkce.com. 7 Şubat 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Mart 2022. 
  2. ^ "205 Türkçe Sözlüğü Yasaklanan Akademisyenler Profesör Oldu/Uunutulan Türkçe Yasağının Öyküsü". huseyincanerik.com. 10 Nisan 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Mart 2022. 
  3. ^ Özgül, M. Kayahan (2000). "Hikâyenin Romanı". Hece Türk Öykücülüğü Özel Sayısı. 46-47. s. 33. 
  4. ^ Yazıcı, Hüseyin. "Hikâye" (PDF). TDV İslâm Ansiklopedisi. Cilt 17 (1998). s. s. 480. 12 Temmuz 2018 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Mayıs 2017. 
  5. ^ a b c Gündüz, Osman (1 Aralık 2013). "Küçürek Öykü, Kısa Kısa Öykü mü, Anlatı mı?". Erdem (65): 11-22. ISSN 1010-867X. 6 Mart 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Mart 2022. 
  6. ^ "Hikâye mi Öykü mü?". 26 Aralık 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Mart 2022. 
  7. ^ "Öykü mü hikâye mi, ikilemi üzerine | Selva Ulupınar | edebiyathaber.net" (İngilizce). 5 Aralık 2019. 6 Aralık 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Mart 2022. 
  8. ^ Sakar, Ekrem. "Hikâye mi Öykü mü?" (İngilizce). 6 Mart 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Mart 2022. 

Ayrıca bakınız


İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Edebiyat</span> sözlü ya da yazılı anlatıma dayanan sanat

Edebiyat, yazın veya literatür, dil aracılığıyla; duygu, düşünce, hayal, olay, durum veya herhangi bir olgunun edebî bir tarzda ve etkili bir şekilde yazılı veya sözlü anlatımını gerçekleştiren; malzemesi söz ve ses; muhatabı insan olan bir sanat dalıdır. Edebî yazılar yazan sanatçılara edebiyatçı denir. Daha kısıtlayıcı bir tanımla, edebiyatın; bir sanat formu olarak oluşturulan yazılar olduğu düşünülmüştür. Bunun nedeni, günlük kullanımdan farklı olarak edebiyatın, dil ürünü olmasıdır.

<span class="mw-page-title-main">Roman</span> bir kişi ya da bir grup insanın başından geçenleri, onların iç ve dış yaşantılarını belli bir kronolojik, mantıksal, duygusal ya da sanatsal ilişkiyi gözeterek öyküleyen uzun kurgusal anlatı

Roman, genellikle düzyazı biçiminde yazılan, kurgusal, görece uzun, insanın (ya da insan özellikleri atfedilen varlıkların) deneyimlerini bir olay örgüsü içinde aktaran ve genellikle kitap halinde basılan bir edebî tür. Uluslararası ve akademik platformlarda beşinci sanat olarak kabul gören edebiyatın bir alt türüdür.

Mitoloji, mit veya söylen bilimi belirli bir din veya kültürdeki insanlık ile evrenin yaratılış ve doğasını, geleneklere özgü inanç ve uygulamaların sebebini açıklamaya yönelik söylencelerin tümü. Mit (söylen) sözcüğü gerçekte doğru olmayan bir hikâye veya anlatı için tercih edilir ve çoğunlukla bir yanlışlık, doğru olmayan unsur vurgusu barındırır.

<span class="mw-page-title-main">Sait Faik Abasıyanık</span> Türk hikâye ve roman yazarı, şair (1906–1954)

Sait Faik Abasıyanık, Türk hikâye ve roman yazarı, şair. Türk hikâyeciliğinin önde gelen yazarlarından birisi olan Sait Faik, çağdaş hikâyeciliğe yaptığı katkılar nedeniyle Türk edebiyatının köşe taşlarından biri olarak kabul edilir.

<span class="mw-page-title-main">Memduh Şevket Esendal</span> Türk yazar, diplomat, siyasetçi

Mustafa Memduh Şevket Esendal, Türk yazar, diplomat ve siyasetçi.

<span class="mw-page-title-main">Biyografi</span> Bir insanın yaşamındaki olayların belirli bir sıraya göre anlatıldığı edebiyat türüdür

Biyografi ya da yaşam öyküsü, bir kişinin yaşamını ayrıntılı bir biçimde açıklayan bir edebiyat türüdür. Kişi kendi hayatını anlatıyorsa buna otobiyografi, şairlerin yaşam hikâyesi anlatılıyorsa da buna tezkire denir. Biyografiler eğitim, iş, ilişkiler ve ölüm gibi temel olaylardan daha fazlasını içerir. Bir biyografi, bir konunun yaşam öyküsünü sunar, deneyimle ilgili samimi ayrıntılar da dahil olmak üzere yaşamlarının çeşitli yönlerini vurgular ve öznenin kişiliğinin bir analizini içerir.

<span class="mw-page-title-main">Masal</span> kurgusal bir hikaye içeren folklorik fantezi karakterler

Masal ya da erteği esas itibarıyla sözlü anonim halk edebiyatı ürünü, kahramanları arasında olağanüstü kişi veya yaratıkların bulunabildiği, anlatılan olayların tamamen gerçek dışı olduğu, yer ve zaman ögesinin ise daima belirsiz olduğu bir anlatı türüdür.

Destanların nazım şekli ve türünü, hem Halk Edebiyatı hem de Âşık Edebiyatı bünyesinde bulmak mümkündür.

<span class="mw-page-title-main">Türk edebiyatı</span> Türkçe yazılmış edebî eserler

Türk edebiyatı, Türk yazını veya Türk literatürü; Türkçe olarak üretilmiş sözlü ve yazılı metinlerdir.

<span class="mw-page-title-main">Semih Gümüş</span> Türk Yayıncı ve Eleştirmen

Semih Gümüş, Türk yayıncı ve eleştirmen. 1974'te Ankara Fen Lisesi'ne girdi, 1981'de Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdi. İlk yazısı aynı yıl Yazko Edebiyat Dergisi'nde yayınlandı. 1981-1985 yıllarında Yarın Dergisi'nin genel yayın yönetmenliğini yaptı. 1995-2005 yıllarında Adam Öykü Dergisi'nin genel yayın yönetmenliğini yürüttü. 2006 Aralık ayında Notosöykü Dergisi'ni çıkardı ve şimdilerde bu derginin genel yayın yönetmenliğini yürütüyor. Kendine özgü bir eleştiri anlayışına sahip olan Semih Gümüş'ün 1991'de Roman Kitabı, 1994'te Kara Anlatı Yazarı, Karşılıksız Yazılar, Yazının ve Tarihin Bilinci, 1996'da Cevdet Kudret Eleştiri Ödülü'nü alan Başkaldırı ve Roman, 1999'da Öykünün Bahçesi, 2002'de Puslu Ada, 2003'te Yazının Sarkacı Roman, 2005'te Yazarın Yalnızlık Burcu adlı kitapları yayınlandı. Yazarın Belki Sonra Başka Şeyler de Konuşuruz isimli ilk romanı 2015'te, Yalnızlık Kime Benzer, isimli ikinci romanı ise 2017 Mart'ında Can Yayınları'ndan çıkmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Saga</span> düz yazı türü

Saga, Orta Çağ'da Viking, Cermen ve İzlanda edebiyatında düz yazı anlatım türlerinden biridir. Geniş olarak ele alındığında "saga" terimi, her türlü düzyazı öykü veya tarihî anlatıyı kapsar. Daha dar anlamda ise yazarın, geçmişte yaşanan olayları, hayâl gücüyle yeniden kurguladığı ve okuyucularına estetik bir şekilde aktardığı tarihsel öykülerdir.

<i>Semaver</i> (kitap)

Semaver, Türk yazar Sait Faik Abasıyanık'ın Nisan 1936'da yayınlanan ilk kitabı. Eser, Sait Faik'in babasının maddi yardımıyla basılabilmiştir. Kitap, daha sonraki yıllarda Varlık Yayınları tarafından pek çok kez yayınlandı. Faik, bu kitabına ilk yazdığı öykü olan İpekli Mendil'i de aldı.

<i>Lüzumsuz Adam</i>

Lüzumsuz Adam, Türk yazar Sait Faik Abasıyanık'ın 1948 yılında yayınlanan dördüncü kitabıdır. Sait Faik bu kitapla yeni bir öykü tarzına yönelmiştir. Kitaptaki on dört hikâye de İstanbul'da geçmektedir.

<i>Kumpanya</i> (kitap)

Kumpanya, Türk yazar Sait Faik Abasıyanık'ın 1951'de yayınlanan hikâye kitabı. Bu kitapta üç uzun öykü yer alır. Kitaba adını veren uzun hikâye Kumpanya, 8 Mayıs 1948 ile 31 Temmuz 1948 tarihleri arasında Yedigün Dergisi'nde Tiyatro Kumpanyası ismiyle yayınlandı.

<i>Alemdağda Var Bir Yılan</i>

Alemdağ'da Var Bir Yılan, Türk yazar Sait Faik Abasıyanık'ın 1954 yılının Mart ayında yayınlanan öykü kitabı. Eser, yazarın vefatından önce yayınlanan son kitabıdır. Abasıyanık, bu kitabında kendi yalnızlığını anlattı.

Fabl ya da Öykünce sonunda ders verme amacı güden, güldüren, düşündüren ve genellikle manzum öykülerdir. İnsana ait bir özelliğin insan dışında bir varlığa verilmesidir. Fablların kahramanları genellikle hayvanlardır. Ama bu hayvanlar insanlar gibi düşünür, konuşur ve insanlar gibi davranır.

Halk hikâyesi veya halk öyküsü, toplumsal iz bırakmış bir olaydan veya bir yazınsal ürünün sözlü kültürde bıraktığı derin etkiden kaynaklanarak ortaya çıkan halk edebiyatı ürünlerine verilen ad. Ayrıca, bazı halk bilimciler halk öyküsünü: "Çağdaş çağlara yaklaştıkça geçirdiği değişimle destanların yerini tutan halk ürünü." olarak görmüştür. Destanlar olağanüstü ögelerin çokça rastlandığı türlerdir. Halk hikâyeleri ise olağanüstülük düzeyinin ikinci safhasında yer alır ve destanlara oranla halk hikâyelerinin olay örgüsü daha gerçekçidir. Halk hikâyeleri bu yönüyle modern çağların yazın türleri olan roman ve öykü gibi mensur türlerle, destan arasında bir geçiş sürecini yansıtan ürünlerdir. Halk hikâyelerinde olaylar belirli kahramanların üzerine kurulmuştur. Bu kahramanlar çoğu kez; tanınmış bir edebî ürünün içeriğinde yer alan kahramanların topluma mal olması ve anonimleşmesiyle oluşmuştur. Aslen Divan edebiyatı'na ait mesneviler olan Leyla ile Mecnun ve Ferhat ile Şirin gibi eserler, taç eserlerin toplum tarafından sözlü kültüre aktarılıp "halk hikâyesi" haline gelmesinin en önemli örnekleridir. Bunun yanında halk edebiyatı ürünlerinde de bu duruma rastlanmaktadır. Örneğin, Kayıkçı Kul Mustafa'nın Genç Osman Destanı; toplumun beğenerek halk hikâyeleştirme sürecine dahil ettiği eserlerdendir. 1930'da edebiyat tarihçisi Fuat Köprülü, Genç Osman Destanı'nı halk hikâyelerinin oluşum evrelerini tespit etmek maksadıyla incelemiştir. Ayrıca bu çalışma; Türk edebiyatındaki anonim hikâyeleşme süreci hakkında yapılmış ilk çalışmalardan biri olmuştur.

Türk edebiyatı'nda hem sözlü hem yazılı, manzum ve mensur hikâye geleneğine sahip olmasına rağmen Tanzimat'tan sonra farklı yapısal özellikler taşıyan bir anlatı türü olarak yeni bir hikâye tarzı oluşmuştur. Giritli Ali Aziz Efendi tarafından 1796-97'de yazılan ve ilk defa 1852 tarihinde basılan Muhayyelât, Batı tesiri olmadan gerçekçi anlatıma olan yakınlığı noktasında modern Türk hikâyesinin başlangıcı sayılmaktadır. Bunun dışında, XIX. yüzyılda basımları yapılarak yaygınlık kazanmış olan meddah hikâyeleri "yeni hikâyeye" zemin hazırlayan eserler olarak görülmektedir. 1875-1890 yılları arasında Ahmed Midhat Efendi'nin devam eden Letâif-i Rivâyât serisinin dışında Mehmet Celal'in Venüs, Cemile gibi uzun hikâyeleri ile Nabizâde Nâzım'ın ilk dönem hikâyeleri bulunmaktadır. Samipaşazade Sezai'nin Küçük Şeyler adlı eseri Türk edebiyatında modern anlamda kısa hikâyenin başlangıcı kabul edilmektedir. Halid Ziya Uşaklıgil'in 1888'de yazdığı Bir Muhtıranın Son Yaprakları ile Bir İzdivacın Tarih-i Muaşakası adlı çalışmaları Avrupaî tarzda ilk hikâyeler kabul edilmektedir.

Türk edebiyatında masal, sözlü edebiyat geleneğinin eski ve en önemli ürünlerinden biridir. 19. yüzyıldan itibaren yazıya geçirilmiştir. "Masal" sözcüğü Arapça "mesel" kelimesinden Türkçeye geçmiştir. Türk masalları ile ilgili en eski eser M. Digéon'un Nouveaux Turc et Arabes (1781) aittir. Bu eserde bulunan beş metinden üçü Türk masalı olup bunlar, Halil, Derviş ve Şirvanlı Tüccar'dır.

<i>Küçük Şeyler</i> Samipaşazade Sezainin 1891de yayımlanan hikâye kitabı

Küçük Şeyler, Samipaşazade Sezai'nin 1891'de yayımlanan hikâye kitabıdır. Kısa hikâyenin, Batı edebiyatındaki hikâyelerle benzer özellikler gösteren Türk edebiyatındaki ilk örneği olarak kabul edilmektedir. Edebiyat tarihçilerinin kısa değerlendirmeleri dışında pek fazla dikkat çekmemiş, ilk baskısından sonra bir daha basılma imkânı bulamamıştır. Yeni harflerle de ayrı bir basımı yapılmamış, yazarın bütün eserlerini bir araya toplayan Zeynep Kerman tarafından okuyucuya ulaştırılmıştır. Günümüzde farklı yayınevleri tarafından günümüz Türkçesiyle Küçük Şeyler adıyla yayımlanmaktadır. Eserin 1891 tarihli Matbaa-i Ebüzziya basımı nüshası İstanbul Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kitaplığı'nda yer almaktadır.