İçeriğe atla

Hikâye-i Kesikbaş

Hikâye-i Kesikbaş, Süleyman Çelebi'nin Mevlid-i Şerif'ine de alınan Grijgal palangasını saran Zigetvar kumandanı Kıraçin'in 1000 askerine karşı Kuru Kadının 114 kişiyle galibiyetinde şehit olan Veli ve Abdal olduğuna inanılan Deli Mehmet'in başını vermemesi üzerine Kuru kadı tarafından yazılan Hikâye-i Kesikbaş bahri (bölümü).[1]

Beşikdüzü'lülerin Kadırga yaylasında bulunan ve Kadırga yaylasındaki Kesikbaş Tepesinde metfundur. Sinop'taki Seyit Bilal türbesi içinde bu hikâye anlatılır. Kosova'da Mestan Gazi türbesi için de bu hikâye anlatılır.

Ömer Seyfettin Olayı "Başını Vermeyen Şehit" adlı hikâyesinde şöyle anlatır.:

Grijgal'de, komşu palangalarda Kuru Kadı için "deli oldu" diyorlardı. Her an "bekâ" bâdesini içmiş ezeli bir sarhoş gibi nihayetsiz bir gaşy, pâyansız bir şevk, sükûn bulmaz bir heyecan içinde yaşıyordu. Fakat nasıl "deniz çanağa sığmaz"sa, onun büyük sırrı da ruhuna sığmadı. Taştı. Huruç günü gördüğü harikayı herkese anlatmaya başladı. Hatta daha ileri gitti, çok iyi okuduğu "Mevlid-i Şerîf" lisanıyla o gün gördüğünü yazdı. Yüzlerce beyitlik bir destan düzdü.

Ama o zaman eski şevki kayboluverdi. Ruhuna koyu bir karanlık doldu. Kalbine acı bir ağırlık çöktü. Artık Deli Mehmed'in yeşil nurdan mezarı içinde sürdüğü ilahî zevki göremez oldu. Bu mahrumiyet onu delirtti. Yemekten, içmekten kesildi. Bir gün yine perişan, kırlarda dolaşırken Deli Hüsrev'e rast geldi. Meğer o da geziniyormuş. Elindeki yayıyla yavaşça Kuru Kadı'nın arkasına dokundu.

— Ahmak, dedi, neye gördüğünü halka söyledin? Adam gördüğünü kâle geçirirse kazandığı hâli kaybeder. Eğer susaydın, gördüğün keramete ölünceye kadar şahit olacaktın...

Kuru Kadı yere diz çöktü, ağlamaya başladı:

— Çok perişanım, diye inledi, lütfet. Gel, beni gaflet uykusundan uyandır. Benim o görmüş olduğum ahvâl ne hikmettir? İçinde aklımı kaçırdığım bu mehâbet, bu heybet nedir? Benimle senden başka onu gören oldu mu? — Bir gören daha var. O "can" herkese görünmez.

Hikâye-i Kesikbaş'da Mevlid-i Şerif'in miraç ve mevlid bahirleri gibi bahirlerden birisidir. Yeniçeri isyanlarıyla Yeniçeri ocaklarının kaldırılması sonucu Bektaşi Tekkeleri de kapatılmıştır. Bektaşi Tekkeleri kapatılmasından sonra da 1970'li yıllara kadar Çorum yöresi Alevileri ve Sünnileri arasında yapılan Mevlidlerde bu bahir okunurdu. Sonra dan hocalar bu bahri okumaz oldu. Ehli beyti dahi anmaz oldular. Ondan sonra alevi-sünni düşmanlığı siyasal sebeplerlede artarak beslenmeye başladı.

Kaynakça

  1. ^ Seyfullah Yazıcı (2020). "Efsaneden Tarihe, Tarihten Edebi Esere "Başını Vermeyen Şehit"". 21. Yüzyılda Eğitim ve Toplum. 23 Temmuz 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Temmuz 2024. 

İlgili Araştırma Makaleleri

Türklerin Anadolu'ya geldikten sonra edebiyatları iki gruba ayrılmıştır. Arapça ve Farsçayı çok iyi bilen aydınların oluşturduğu "Yüksek Zümre Edebiyatı" ve İslam öncesinden gelen sözlü bir "Halk Edebiyatı". Anadolu'ya göç eden Türkler arasında aynı ayrım devam etti. Medrese eğitimi gören aydın kesim Arap ve Fars edebiyatlarının tesirini devam ettirirken, halk yine saz şairleri aracılığıyla halk edebiyatını devam ettirdi. Dolayısı ile Anadolu Türk Edebiyatı iki grupta incelenmektedir. Bu gruplardan biri halk edebiyatıdır.

<span class="mw-page-title-main">Bektaşîlik</span> Sufi/tasavvufî tarikat

Bektâşîlik, adını 13. yüzyıl Anadolu'sunun İslâmlaştırılması sürecinde etkin faaliyet gösteren ve Hoca Ahmed Yesevî'nin öğretilerinin Anadolu'daki uygulayıcısı konumunda olan Hacı Bektaş-ı Veli'den alan, daha sonra ise 14. ilâ 15. yüzyıllarda Azerbaycan ve Anadolu'da yaygınlaşan Hurûfilik akımının etkisiyle ibahilik, teslis (üçleme), tenasüh ve hulul anlayışlarının da bünyesine katılmasıyla 16. yüzyılın başlarında Balım Sultan tarafından kurumsallaştırılan, On İki İmam esasına yönelik sufi/tasavvufî tarikat.

<span class="mw-page-title-main">III. Ahmed</span> 23. Osmanlı padişahı (1703–1730)

III. Ahmed divan edebiyatındaki mahlasıyla Necib, 23. Osmanlı padişahı, 102. İslam halifesi ve Lale Devri padişahıdır.

<span class="mw-page-title-main">Sarı Saltuk</span> Türk ermiş

Sarı Saltuk Baba Balkanların Osmanlılar tarafından fethedilmesinden önce başlıca Balkanlarda ve civârındaki bölgelerde seyahat ederek insanlara İslâm'ı tebliğ eden Alevî-Bektâşî şeyhi ve Türkmen bir Derviştir.

Âşık halk edebiyatı, halk diliyle ve hece vezniyle meydana getirilen, saz eşliğinde söylenen şiirlerden oluşan geleneksel Türk edebiyatı dalıdır. âşıkların oluşturduğu eserlerin bütününe verilen isimdir.Halk edebiyatı içerisinde yer alır. Anonim ürünlerin dışında kalan şiirlerin oluşturduğu edebi ürünler toplamıdır. Kimi âşıkların başından geçen ve yaygınlaşıp ünlenen hikâyeler de âşık edebiyatı içinde incelenir.

<span class="mw-page-title-main">Karaca Ahmet</span>

Karaca Ahmet Sultan, Hacı Bektaş Veli’nin yanında dervişlik hizmeti yaptı. Üsküdar sınırları içinde, Gündoğumu Caddesi ile Nuhkuyusu Caddesi'nin birleştiği köşede "Karacaahmet Sultan Dergahı" ve türbesi vardır. Türbe Kanuni Sultan Süleyman'ın Bektaşi tarikatına mensup eşi Gülfem Hatun tarafından yaptırılmıştır.

Kemankeş Kara Mustafa Paşa IV. Murad saltanatının son yıllarında ve Osmanlı Padişahı İbrahim saltanatının ilk yıllarında, 23 Aralık 1638 - 31 Ocak 1644 tarihleri arasında beş yıl bir ay sekiz gün sadrazamlık yapmış bir Osmanlı devlet adamıdır.

Balım Sultan, Alevî-Bektaşiliği sağlam bir sistemle hem Türkmen hem de Alevî ve ocaklarıyla kurumlaştırmasıyla bilinen Horasan kökenli Seyyid Alevî-Bektâşî bir Türkmen ve Tasavvuf âlimi olup, Alevî Pîri ve Horasanlı Türkmen Şeyhi Hacı Bektâş Velî'den sonraki ikinci Pîri'dir. Anadoluya Türk-İslam'ı yaymaya görevlendirilen Hacı Bektâş Velî ile birlikte kendisiyle Anadoluya gelen 90.000 Alevî Türkmen Horasan Erenlerin soyuna mensup olup, önemli bir kişiliği vardır. Alevî-Bektâşî Türkmenlerinin günümüz Türkiye'de en çok yoğun olarak Çorum, Tokat, Amasya, Nevşehir (Hacıbektaş) ve Türkiye'nin birçok yöreleri ve illerindeki gibi, Türkmen aşireti ve Balım Sultan'ın Alevî ocaklarından sorumlu olduğu gibi, Alevî-Bektâşî Müslümanların, Hacı Bektaş Velî'den sonra ikinci Pîr, yani Şia-î Batınîyye (Tasavvufî) âlimi bir Rehber, Pîr, Mürşid ve Önder olarak kabul edilir.

Eş'ârîyye veya Eş'ârîlik, İslâm içinde bir teoloji ekolü ve Sünnî itikadi mezheplerinden birisidir. Kurucusu Ebü'l Hasan Eş'arî'dir. Sünnî Müslümanlar arasında Mâtûrîdîlik ve Selefîlik gibi yaygındır. Aklı Mu'tezile kadar önemsememekle birlikte, Selefîyye kadar da küçük çapta ele almaz.

<span class="mw-page-title-main">Yunus Emre</span> Türk şair ve mutasavvıf (1240–1320)

Yunus Emre (1240-1320), Anadolu sahasında yetişmiş Türk şair ve mutasavvıf. 13. yüzyılın son yarısı ve 14. yüzyılın başlarında yaşamış Türkmen bir derviş olan Yunus Emre, Anadolu'da Türkçe şiirin öncüsüdür. Tarihî şahsiyeti hakkındaki bilgiler yetersiz, hatta birbirini yalanlayıcı nitelikte olmakla birlikte biraz da menkıbelere karışmıştır. Yunus Emre hakkında biyografik bilgi veren velayetnameler ile manzum şiirler dışında temel kaynak bulunmamaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Yeniçeri</span> Osmanlı Devletinde askerî bir sınıf

Yeniçeri Ocağı, Osmanlı İmparatorluğu'nda padişaha bağlı kapıkulunun en büyük birimiydi. Kesin kuruluş tarihi bilinmese de, on dördüncü yüzyılın son yarısında I. Murad döneminde (1362-1389) kurulduğu kabul edilir. Avrupa'nın ilk modern daimi ordusudur.

<span class="mw-page-title-main">Eyüpsultan</span> İstanbul ilçesi (Avrupa Yakası)

Eyüpsultan ya da eski adıyla Eyüp, İstanbul ilinin Avrupa yakasında yer alan bir ilçesidir. 1936'da Fatih, Beyoğlu ve Sarıyer ilçelerinin bir bölümüyle kurulan Eyüpsultan ilçesinin yüzölçümü 242 km²'dir. 29 mahallesi bulunan Eyüpsultan ilçesinin nüfusu 2021 yılındaki Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi verilerine göre 417.360'tır. İlçenin Haliç'in iç kesiminde kısa bir sahil şeridi, Karadeniz'de Akpınar ve Çiftalan köyleri arasında da uzun bir sahil şeridi vardır. Kurulduğunda bugünkü Sultangazi ilçesinin Eskihabipler Mahallesi dışında tamamını, Gaziosmanpaşa ve Bayrampaşa ilçelerini de kapsayan Eyüpsultan, bugünkü sınırlarına 2009'da Yayla mahallesini Sultangazi'ye vererek ulaşmıştır. Eyüpsultan ilçesi doğuda Sarıyer, güneydoğuda Kâğıthane ve Beyoğlu, güneybatıda Gaziosmanpaşa ve Bayrampaşa, güneyde Zeytinburnu ve Fatih, batıda Arnavutköy ve Sultangazi, güneybatıda Başakşehir ilçelerine komşudur.

<span class="mw-page-title-main">Yirmisekiz Mehmed Çelebi</span> Osmanlı devlet adamı

Yirmisekiz Mehmed Çelebi, Osmanlı devlet adamı.

<span class="mw-page-title-main">Alaman, Şarkışla</span>

Alaman, Sivas ilinin Şarkışla ilçesine bağlı bir köydür.

Raşomon 1950 Japonya yapımı dramatik filmdir. Özgün adı Rashōmon'dur. (羅生門) Japon kısa hikâyesinin babası olarak anılan Ryūnosuke Akutagawa (1892-1927)'nın 1915 tarihinde yazdığı Rashomon ve Korulukta adlı iki kısa hikâyesinden uyarlanan filmi Akira Kurosawa yönetmiştir. Kurosawa aynı zamanda Shinobu Hashimoto ile birlikte filmin senaryosunu yazmış, ayrıca filmin kurgusunu da yapmıştır. Başlıca rollerinde Toşiro Mifune, Machiko Kyō, Masayuki Mori ve Takashi Shimura'nın oynadıkları filmin siyah beyaz görüntülerini Kazuo Miyagawa çekmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Bâtınîlik</span> İslam dininin kutsal kitabı olan Kuranın bâtıni tevillere dayanan ezoterik yorumu

Bâtınîlik ya da Bâtınîyye ; İslamda Kur'an ayetlerinin görünür anlamlarının dışında, daha derinde gerçek anlamları bulunduğu inancı, ayetleri buna göre yorumlayan akıma Bâtınîlik, bu düşünceyi benimseyen kişiye de Bâtınî denir. Şiîlikte bu anlamları ancak Tanrı ile ilişki kurabilen ve Ali'nin soyundan gelen masum On İki İmam'ın bilebileceğine inanılır.

Osmanlı İmparatorluğu'nda Alevilere yapılan haksızlıklar, Osmanlı Sultanı I. Selim'in hükümranlığıyla (1512–1520) ve 1514'te Safevîlere karşı savaşıyla bağlantısı olan bir durumdur. Ancak 14. yüzyıldan beri Osmanlı İmparatorluğu ve Alevi vb. toplumları arasında önceden bulunan problemleri işaret eden örnekler vardır.

Osmanlı Devleti'nin kuruluş devrinde Aleviler

Yemînî'nin hayatına dair çok az bilgi bulunmaktadır. Doğum ve ölüm tarihleri kesin olarak bilinmemektedir. Faruk Sümer'e göre Eğribozlu olduğu ve babasının adının Semerkantlı Hâfız olduğu belirtilir. Gerçek adı Muhammed olan Yemînî, zaman zaman Derviş unvanını da kullanmıştır. XVI. yüzyıldan itibaren genellikle şehir merkezlerinden uzak bölgelerde yaşayan halk arasında "Yemînî" mahlasıyla tanınmıştır. Yemînî'nin yaşadığı dönem ve bağlı olduğu şahsiyetler, kendi beyanlarından tahmin edilebilmektedir. Eserinde kutub saydığı kişiler arasında Otman Baba ve İbrâhim-i Sânî gibi isimler yer alır. Yemînî'nin senkretik bir doktrini benimsediği ve Kalenderî-Hayderî erkânıyla benzerlik gösterdiği düşünülmektedir. Ayrıca, Yemînî'nin XVII. yüzyıldan itibaren Kalenderî zümrelerini de içine alan Bektaşî geleneğinin mirasını devraldığı düşünülmektedir. Yemînî'nin 1533 yılında Manastır'da şehit edildiği iddiası, daha sonraki bir döneme ait bir kaynaktan gelmektedir ve doğrulanması mümkün değildir. "Fazîletnâme" adlı eseri, kendi içine kapanmış bir tekke edebiyatının ürünüdür ve yaklaşık 7400 beyitten oluşur. Eser, genellikle Rum gazilerine ithaf edilmiştir. Yemînî'nin, Şeyh Rükneddin'in Farsça mensur eserinin manzum tercümesi olduğu düşünülmektedir. Eserde, Ali bin Ebu Talib'in hayatını anlatan hikâyeler ve şiirler bulunur. Bu eser, bir nasihatnâme niteliği taşır ve Tahtacılar tarafından mukaddes bir kitap gibi değer görür. Yemînî'nin şiirleri genellikle orta düzeydedir ve kıssa anlatmaya dayalıdır. Estetik kaygıları geri planda tutar ve içinde yaşadığı çevrenin dilini ustalıkla kullanır. Dini ve tasavvufi konuları siyasi bir muhtevayla yorumlayarak muhalif bir çizgiye temayül eder. Alevilik ve Bektaşilikte Yedi Ulu Ozan'dan birisi olarak kabul edilir. Günümüzde Fazîletnâme tekrar derlenerek Türk Dil Kurumu Yayınları tarafından basılmış ve satışa sunulmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Merdivenköy, Aşkale</span>

Merdivenköy, Erzurum ilinin Aşkale ilçesine bağlı bir mahalledir.