İçeriğe atla

Hiciv

1814 yılında basılan, "l'Le hiciv e di S. Orazio Flacco epistole".

Hiciv, hicviye ya da yergi, edebiyat ve sanatta, bir kişi, bir olay ya da durumun, iğneleyici sözlerle, alaylı ifadelerle eleştirildiği bir türdür..

Etimoloji

Hiciv (Arapça: هجو) terimi, Türkçeye Arapça üzerinden geçmiştir. Buna karşın Arap dilinde daha çok hicâ' (هجاء) terimiyle karşılık bulmaktadır. Hicâ' "sözcüğü ise sözlükte "şiirle sövmek" anlamına gelmektedir. Söz konusu terimin edebiyattaki terminolojik anlamını İslam öncesinde kazandığı anlaşılmaktadır. Bu ıstılahın türediği h-c-v kökü, Sami dillerinde köklü bir geçmişe sahiptir. Örneğin; İbranicede h-g-v (הגה) kökü Arapçadakiyle eşasıllıdır ve "kısık sesle bir şeyler söylemek, mırıldanmak" anlamına gelmektedir. Bu anlam, hiciv ile büyücülük aralarındaki kadim ilişkiye işaret etmektedir.[1]

Antik Dünyada Hiciv

Hiciv sanatı, muhtemelen ilk önce eski Mezopotamya'da yahut Eski Mısır'da ortaya çıkmıştır. Eski Mısırda, yergicilikle iştigal edildiği bilinmektedir. Belirli meslekleri yeren "Meslekler Hicvi" (Dua-Kheti Öğretisi) adında bir metin bulunmuştur.[1]

Arap Edebiyatında Hiciv

Klasik Arap şiirinde hiciv teması, oldukça geniş şekilde işlenmiştir. Arap hicvinin tarihi seyrine bakıldığında, Sümer, Eski Mısır, Babil ve Yahudi geleneklerinden etkilenildiğine dair bazı önemli ipuçlarına rastlanmaktadır. Ayrıca eski Arap hicvinin başlangıcı büyücülükle yakından ilişkilendirilmektedir. Nitekim bu dönemde kahinler, düşmanlarını lanetlemek için bir takım secili sözler söylemişlerdir. Bu secili sözlerin zamanla standartlaştırılmış hiciv dizelerine ilham verdiği düşünülmektedir.[2]

Türk Edebiyatında Hiciv

Hiciv sanatı, muhtemelen ilk önce eski Mezopotamya'da ortaya çıkmıştır. Türk edebiyatında hicvin ortaya çıkışı, daha geçtir. Eleştirici bir anlatımı olan şiirler Divan edebiyatında hiciv, Halk edebiyatında taşlama, yeni edebiyatımızda ise yergi olarak anılmaktadır. Bu tür şiirler didaktik özellikler içerdiğinden didaktik şiir içinde değerlendirilmesi mümkündür. Ancak açık bir eleştiri söz konusu olduğundan ayrı bir sınıfta ele alınması tercih edilir. Divan edebiyatında Bağdatlı Ruhi ve Nef'î, Tanzimat edebiyatında Ziya Paşa, Abdülhamit devrinde Eşref, Millî Edebiyat döneminde ise Neyzen Tevfik, Halit Nihat Boztepe, İhsan Hamami hiciv dalında önemli eserler vermişlerdir.

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ a b Esat Ayyıldız, Klasik Arap Şiirinde Emevî Dönemine Kadar Hiciv. Ankara: Gece Kitaplığı, 2020. s.25.
  2. ^ Ayyildiz, Esat (23 Aralık 2020). "Eski Arap Hicvinin Özgün Bir Edebî Tür Olarak Doğuşu". Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi. 20 (4): 269-282. doi:10.18037/ausbd.845803. []

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Gazel</span> divan edebiyatının aşktan bahseden temel şiir biçimi

Gazel, Türkçe Divan edebiyatının en yaygın nazım şeklidir. Gazel sözcüğü sözlük tarifi ile "kadınlarla sevgi üzerine konuşmak, söyleşmek" anlamına gelir.

Mersiye, şiirin temel konularından biridir. Ölülerin ardından, onların kaybı nedeniyle duyulan derin üzüntüyü ifade etmek için yazılan ağıt şiirlerini adlandırmak için kullanılan edebî bir terimdir.

Seci, edebiyat terimlerinden biridir ve düz yazıda yapılan uyakları tanımlamak için kullanılır.

<span class="mw-page-title-main">Ebu Nuvas</span> Fars şair

Ebu Nuvas veya tam ismiyle Ebu Nuvas el-Hasen b. Hani el-Hakami, Abbâsî Döneminin en meşhur şairidir. Özellikle hamriyyâtı ile tanınmaktadır.

Satirik şiir eleştirici bir anlatımı olan şiirlerdir. Bir kişi, olay veya durum iğneleyici sözlerle, alaylı ifadelerle eleştirilir. Bunlarda Didaktik şiir özellikleri de görüldüğünden, Didaktik şiirler içinde de incelenebilir. Ancak açık bir eleştiri olduğundan ayrı bir sınıfa alınması daha doğrudur.

Hassân b. Sâbit, hem İslam öncesinde hem de İslam sonrasında şiir söylemiş önemli bir Arap şairiydi. Özellikle Müslüman olduktan sonra Muhammed'i ve Müslümanları desteklemek için söylediği şiirleriyle ün kazanmıştır. Bu yüzden Muhammed'in baş şairi olarak anılmaktadır. Özellikle methiye ve hicviye şairi olarak bilinmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Abdullah bin Revaha</span> sahabe

Abdullah b. Revâha el-Hazrecî, Sadru'l-İslam döneminin en meşhur şairlerinden birisidir. İslam peygamberi Muhammed'in sahabilerindendir ve İslam'ın müdafaası için şiirler söylemiştir. Döneminde özellikle bu bağlamda söylediği hiciv şiirleriyle tanınmıştır.

Lebîd b. Rebî'a el-'Âmirî (ö.660?), Câhiliye döneminin en meşhur şairlerinden biridir. Muallaka şairlerinden biri kabul edilmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Lanet</span>

Lanet, Tanrının sevgi ve ilgisinden yoksun olma, beddua. Lanetleme Tanrı tarafından olursa "dünyada iyilik ve hidayetten, âhirette lutuf ve merhametten mahrum bırakma", insan tarafından olursa "küfür, sövme, hakaret, beddua" anlamına gelir. Birçok inanç sisteminde, lanetin kendisine neden olan birtakım nedensel kuvvetler olduğu düşünülmektedir. Bir laneti tersine çevirmek veya ortadan kaldırmak bazen "kaldırma" veya "bozma, kırma" olarak adlandırılır ve sıklıkla ayrıntılı ritüeller veya dualar ile gerçekleşir.

Zuheyr b. Ebî Sulmâ (520-609?), Câhiliye döneminin en meşhur Arap şairlerinden birisidir. Önemli bir muallaka ve hiciv şairidir.

Tarafe b. e-'Abd Câhiliye döneminin en meşhur Arap şairlerinden biridir. Muallaka şairleri arasında sınıflandırılmakta ve yetenekli bir hiciv şairi olarak tanınmaktadır.

el-Hutay'a Arap edebiyatındaki en meşhur muhadram şairlerden biridir. Özellikle hicviyeleri sayesinde şöhret kazanmıştır.

Nakâ'id, Nakîda, yahut Türkçede kimi zaman yanlış transkribe edilen şekliyle nakaiz veya nakiza, klasik Arap şiirinde hiciv sanatının altında tasnif edilen bir hiciv şekildir.

Medîh, klasik Arap şiirinde, şiirin temel konularından birisi olarak kabul görmektedir. Methiye sanatı için kullanılan tabirlerden birisidir ve aynı anlama gelmektedir. Klasik Arap edebiyatında, övgü şiirleri oldukça erken bir dönemde yaygın şekilde icra edilen bir tür haline gelmiştir.

Munâfere, Arap edebiyatı altında, hiciv sanatıyla ilişkili olan bir olgudur. Munâferede, iki rakip taraf, bir yargıcın önünde belirli bir takım savları savunurlar ve birbirleriyle mücadeleye girerlerdi. Arap hicvinin en kadim biçimlerine munâferelerde tesadüf edilmektedir. Munâfere organizasyonları, bilhassa İslam sonrasında gelişecek olan edebî tartışmaların filizlenmesine olanak sağlamıştır. İlk munâferelerin oldukça erken bir dönemde düzenlendiği düşünülmektedir.

el-Mehâsin ve'l-Mesâvi', Arap edebiyatında kullanılan edebî bir terimdir. Bu terim, Arapçada "iyilikler ve kötülükler" anlamına gelmektedir. İslam'ın ilk yüzyılında, Arap-İslam medeniyetinden etkilenerek şekillenen edebî bir türdür. Arap edebiyatında iki farklı nesnenin iyi ve kötü cihetleriyle karşılaştırılarak işlendiği türlerden biridir. Bazı araştırmacılar, Arap edebiyatındaki bu türün, şâyest nâ-şâyest adındaki kadim İran modelinden ilham alındığını öne sürmüşlerdir, ama bu iddia doğru kabul edilmemektedir. Meşhur Arap edebiyatçısı el-Câhiz'in bu türde kaleme alınmış çeşitli kitapları bulunmaktadır. el-Câhiz bu eserlerinde, tacirlerle memurları, zencilerle beyazları, kızlarla oğlanları, Abdu Şems kabilesiyle Mahzûm kabilelerini birbirleriyle kıyaslamıştır.

Recez, Arap edebiyatında Arap şiirinin en yaygın formlarından biridir. Recez, nazım sanatıyla alakalı bir terimdir. Eski Arapların, kaside ve recez başta olmak üzere bir takım şiir nevileri bulunmaktadır.

Yezid b. Amr b. es-Sa'ik Cahiliye döneminde yaşamış Arap şairlerinden biridir. Söylemiş olduğu bir hicviye günümüze kadar ulaşmıştır.

en-Necâşî el-Hârisî Arap edebiyatındaki muhadram şairlerden biridir. Şehirleri hicvetmek maksadıyla nazmedilmiş ilk kasidelerden birisi ona aittir.

Ebû Sumâme b. 'Ârim ed-Dabbî, Eski Arap şairlerinden biridir. Klasik kaynaklarda, Muhriz adındaki birisi için nazmettiği bir hicviyesi nakledilmiştir. Şair bu şiirinde, Muhriz'in evine sığınan kişilerin etlerinin yenileceğini iddia etmektedir. Klasik Arap edebiyatında yamyamlığın hicvedildiği bir takım örneklere rastlamak mümkündür. Ne var ki Ebu Sumâme'nin söz konusu kasidesinde mecazi bir anlamın olması da olasılık dahilindedir.