Helios
Helios | |
---|---|
Güneş'in Efendisi Titan | |
Özellikleri | |
Alanı | Gökyüzü, Olan biten her şeyi görmek |
Mekânı | Kolkhis (Güneş'in doğduğu diyar)-Erytheia (Güneş'in battığı diyar) |
Semboller | Boğa, At, Ateş tekerleği, Horoz[1] |
Görünüşü | Genellikle başında Güneş ışınlarını simgeleyen tacıyla, 4 atın çektiği bir savaş arabasına binerken, sakalsız güzel yüzlü bir erkek |
Kişisel bilgileri | |
Ebeveynler | Hyperion ve Theia |
Kardeşler | Eos ve Selene |
Eşi | Perseis |
Çocuklar | Aietes, Perses, Kirke, Pasiphae, Aktis, Elektryo, Phaeton, Lampetia, Phaithusa |
Helios, eski Yunan dininde ve mitolojisinde Güneş Tanrısı ve Güneş'in kişileştirilmiş varlığıdır. Işık saçan bir taçla ve gökyüzünde dört atlı bir arabayla betimlenir. Yeminlerin bekçisi ve görme yetisinin de tanrısıdır.
Helios, eski Yunan’da Olymposluların çevresinde sıkça yer alan bir tanrı değildi. İkinci derecede bir tanrı olmasına karşın daha geç dönemlerde Romalıların güneşle ilişkili, özellikle Apollo ve Sol isimleriyle andıkları tanrılarla özdeşleştirilmesine bağlı olarak tapınımı önem kazanmıştır. İmparator Julianus MS 4. yüzyılda Helios'u Roma'nın kısa ömürlü geleneksel dinsel törenlerini canlandırma etkinliğinin merkezine koymuştur.
Mitoloji
Doğumu, ilişkileri ve çocukları
Hesiodos’un Theogonia (Tanrıların Doğuşu) kitabında belirttiği üzere Helios 6 erkek Titan’dan biri olan Hyperion ile 6 dişi Titan’dan biri olan Theia’nın oğludur. İki kız kardeşinin adları Eos (Şafak) ile Selene’dir (Ay). Mit yazarlarının öykülediği ilişkileri arasında Helios’un iki Okeanid’le olan ilişkisi öne çıkmaktadır: Bunlardan Klymene’den "Phaethon" adında bir oğlan ile "Heliades" grup ismiyle anılan kızlar doğmuştur. Diğer Okeanid Perseisden de kişisel öyküleri mitolojide sıkça dile getirilen Kirke, Pasiphae, Aietes ve Perses isimli çocukları olmuştur. Torunlarından Medea (Aietes'in kızı) büyücü karakteriyle mitolojinin ve oyun yazarlarının ünlü kahramanıdır. Helios'un diğer bir sevgilisi de Poseidon'un eşi Amphitrite'den veya Aphrodite'den olma kızı Rhodedir, Rodos Adası'na ismini vermiştir. Rodos'taki Helios kültünün kökenidir.[2][3] Ayrıca Homeros, Odysseia'nın 12. kitabında Helios'un Neaira isimli bir nympha'dan Lampetia ile Phaethusa adlarında iki kızı olduğundan söz eder.
Üstlendiği görev
Helios, her sabah Eos'un hazırladığı ve atlarını koştuğu Güneş'in altın arabasını bilinen dünyanın doğusundan, Kolhis'ten (bugünkü Gürcistan) gök kubbeye doğru yola çıkarıp her gün izlediği yola sadık kalarak Güneş'i insanları yakacak denli yere yakın, onları donduracak denli yerden uzak tutmadan sürer, akşam olunca da yolculuğunu bilinen dünyayı kuşatan Okeanos'un batı ucundaki sularında sonlandırır. Gece olunca yolculuğun başladığı doğuya dönmek için gündüz gökyüzünden yaptığı yolculuğun tersini bilinen dünyayı kuşatan Okeanos üzerinde yapmak zorundadır. Bunun için zanaatkâr tanrı Hephaistos'un armağan ettiği altından yapılma tekneyi kullanır.[3]
Yer aldığı mitoslar
Phaethon
Helios'un yer aldığı söylenceler arasında en iyi bilineni oğlu Phaethon ile yaşadığı bir günü bile doldurmayan talihsiz serüvendir; çünkü Phaeton babasının görevini bir günlüğüne üstlenmek istemiş ama başarılı olamamıştır. Onun öyküsünü Ovidius 'Dönüşümler' kitabında anlatır. (Phaethon)
Persephone’nin kaçırılışı
Ölüler Diyarı'nın kralı Hades, kendine bir kraliçe ararken yeryüzüne çıkıp kardeşi Zeus'un Demeter'den olan kızı Persephone'yi kaçırdığında Demeter analık özlemi içinde diyar diyar kızını ararken Perses'in kızı Hekate'nin yönlendirmesiyle Helios'a başvurmuştu. Her şeyi ilk gören, bu nedenle ışığının düştüğü her şeyden haberi olan ve bu niteliğinden ötürü Panoptes (her şeyi gören) unvanını alan Helios'a kızını görüp görmediğini sorduğunda aldığı yanıt ana Demeter'i perişan etmişti. Persephone Ölüler Diyarı'na kaçırılmıştı. Bu işi yapan Hades'ti, bu olaya göz yuman da Zeus.[4]
Ares ile Aphrodite’nin yasak aşkı
Bu iki Olymposlunun yasak aşkının açık edilmesinde yine Helios'un Panoptes niteliği rol oynamıştı. Aphrodite demirci/zanaatkâr tanrı Hephaistos'la evliydi ama kocasını savaş tanrısı Ares'le aldatıyordu. Buna tanık olan Helios, Hephaistos'u haberdar etmiş, o da hemen işliğine gidip görünmeyecek denli ince, demirden bir ağ örmüş, âşıkların yasak aşklarını yaşadıkları yatağa uygun bir biçimde sermişti onu. Bunu yaparken üzüntülüydü, çünkü o yatak kendi gerdek yatağıydı. Tuzağını kurduktan sonra Lemnos (Limni) Adası'na gideceğini söyleyerek evinden ayrılınca âşıklar tekrar buluşmuş, ancak sabah olup da tuzaklı yatakta kımıldayamaz duruma geldiklerinde Helios yine devreye girmiş ve hemen Hephaistos'a haber vermişti. Talihsiz koca da Olymposluları çağırmış ve kurduğu tuzağa takılan âşıkları onların huzurunda utanç içinde bırakmıştı.[5]
Zaman içinde bu öyküye yapılan bir eklentide Helios'un ismi bir kez daha geçer. Buna göre Helios'un âşıkların ilk buluşmasını açık etmesi üzerine Ares, Alektryon isimli bir askeri Hephaistos'un gelişini haber vermesi için kapıya nöbetçi koyar. Fakat asker uyuyup kalınca Helios'un Hephaistos'u uyarması kaçınılmaz olur. Sonuçta olan zavallı nöbetçi askere olur. Öfkeli Ares güneşin ilk ışığını görür görmez haber versin diye onu horoza dönüştürür.[6]
Leukothoe ve Klytie
Aphrodite'nin, yasak aşkını açık ederek kendisini Olymposluların huzurunda küçük düşüren Helios'a duyduğu öfke öç duygusuna dönüşür. Tanrıça aşk konusunda kendisini inciteni yine aşkla incitmek ister.[7] Helios'u diğer eş ve sevgililerini unutturacak kadar çılgın bir aşkla Leukothoe adında bir prensese âşık eder. Helios'un tutkunları arasında sevgisine karşılık bulamayan Klytie de vardır. Gözleri Leukothoe'den başkasını görmeyen Helios önce Leukothoe'nin annesinin görünümüne bürünerek kızın odasına girer, sonra da gerçek kimliğine dönüşerek ona yaklaşır. Tanık olduğu bu birliktelikle kalbi kırılan Klytie öfke ve kıskançlık duyguları içinde Leukothoe'nin babasına gidip kızının yaşadığı ilişkiyi açık eder. Gazaba gelen yabanıl karakterli kral baba kızını canlı canlı gömer. Helios kederler içinde ışınlarıyla sevdiceğine ulaşmaya çalışır ama Leukothoe'nin ölümüne engel olamaz. Mezara güzel kokulu nektar serpmekten başka bir şey gelmez elinden. Klytie ise Leukothoe'nin ölümü sonucu ilgi görmek beklentisi içinde gözleri hâlâ Helios'da tek başına gece gündüz açıkta, çıplak, aç susuz dokuz gün yüzü Helios'a dönük, hiçbir ilgi görmeden öyle oturur, beklemeyi sürdürür. Giderek durduğu yerdeki toprakla bütünleşmeye, dönüşmeye başlar, bir yanı kızıl, menekşeye benzer bir çiçek kaplar yüzünü, köküyle toprağa bağlı kalsa da dönüşümüne karşın aşkından şaşmaz, yüzünü Helios'a dönük tutar ve hep öyle kalır, günebakana dönüşür.[8]
Herakles
Helios, Herakles'in yaşam öyküsünde iki kez yer alır. İlkinde Zeus'un buyruğu üzerine üç gün sefere çıkmamış, böylece Herakles'in dünyaya gelişinin tohumunun atıldığı geceyi üç gece olarak yaşatmıştı dünyaya. Çünkü Zeus Mykenai prensesi Alkmene ile birlikte olmak için o gecenin uzun olmasını istemiş ve gerçek kimliğini gizlemek amacıyla prensesin kocası Amphitryon’un görünümüne bürünmüştü.[9] Helios’un, Herakles’in yaşamında ikinci kez yer alması ise kendi isteğiyle değil, yetişkin Herakles’in saldırısına uğramasıyla olmuştu. Çünkü on iki zorlu görevinin onuncusunda Geryoneus’un sığırlarını alıp getirmek için bilinen dünyanın en batı ucuna doğru yollara düşen Herakles Güneş’in sıcaklığından o denli bunalmıştı ki bundan sorumlu tuttuğu Helios’a öfkeyle bir ok fırlatmak istemişti. Fakat çok geçmeden Herakles hatasını anlamış ve Helios’tan özür dilemişti. Helios da olayı uzatmamış, bu özür karşılığında ve onun cesaretini takdir ederek Herakles’in hedefine varmak için geçmek zorunda olduğu denizi rahatlıkla geçebilmesi için kendi kullandığı altın tekneyi ona ödünç vermişti.[10]
Helios ve Rodos Adası
Pindaros’un yazdığına göre Olymposlular yeryüzündeki sorumluluk bölgelerini paylaşırlarken Helios aralarında değildi. Bu yüzden onun payına düşen bir kara parçası olmadı. Helios bu durumla ilgili olarak Zeus’a şikayette bulunmak üzereyken denizden yeni doğmakta olan bir kara parçası görünce bu karanın yani adanın kendisine verilmesini istedi; Zeus da bu dileğini kabul edince Helios adaya sevgilisinin ismini verdi: Rhodos (veya Rhode). Çocukları Ada’nın ilk sakinleri oldular.
Rodos Adası antik Yunan’da Helios’un önemli bir tanrısal varlık olarak tapınım gördüğü kült merkezleri arasında önde geliyordu. Helios’un onuruna her sene dinsel törenler ve oyunlar düzenleniyordu. Bunlardan birinde Phaethon’un öyküsünü canlandırmak üzere denize bakan bir uçurumdan aşağı dört atlı bir araba atılırdı. Limanın girişinde dev bir Helios heykeli vardı. Dev anlamına gelen ‘Kolossos’ sıfatıyla birlikte anılırdı. MÖ 292-280 yılları arasında yapılmış, MÖ 226 veya 225 de bir deprem sonucu yıkılmış olan Rodos heykeli, antik dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul edilir.
Helios’un Sığırları
Troia’nın düşmesinden sonra on yıl sürecek olan eve dönüş yolculuğuna başlayan Odysseus’un yolu söylencesel Thrinakia Adası’na düşmüştü. Burada Helios’un büyük ve küçük baş hayvan sürüleri otluyordu. Bu kutsal hayvanları güden çobanlar da Helios’un adalı bir nympha olan Neaira’dan doğma iki kızıydı: Lampetia ile Phaethusa.
Odysseus bu adadan önceki duraklarında karşılaştığı bilici Teiresias ile büyücü Kirke’den duyduklarını tayfalarına aktarmış, başlarına bir bela gelmemesi için Helios’un kutsal hayvanlarından uzak durmaları konusunda uyarmıştı onları. Fakat bir ay boyunca şiddetle esen lodos yüzünden Ada’dan ayrılamayan ve erzakları tükendiği için açlık çekmeye başlayan tayfalar Odysseus’un uyarısını göz ardı ettiler. Odysseus yanlarında değilken sürülerden alıp kestikleri hayvanlarla açlıklarını gidermekten çekinmediler. Suçluluk duygusu içinde kendilerini bağışlatmak için de evlerine döndüklerinde Helios onuruna zengin bezekli bir tapınak yapacakları konusunda birbirlerine söz verdiler. Fakat güzel çoban kızlardan Lampetia babasını olaydan haberdar etti. Öfkelenen Helios, Zeus ve diğer tanrılara çağrıda bulunup Odysseus ve adamlarından öç alınmasını isterken kesilen hayvanlarının diyeti ödetilmezse Hades’e inip oradaki ölüler arasında ışıldayacağını söyledi onlara. Zeus onu yatıştırdı, bereketli yeryüzünde ölümlü insanlar üzerine ışıldamayı sürdürmesini istedi, suçluları cezalandıracağı konusunda güvence verdi. Lodos etkisini azaltınca Odysseus ve adamları yolculuğu sürdürmek için denize açıldılar. Çok geçmeden Zeus çıkardığı kasırgayla ve attığı yıldırımlarla gemilerini parçaladı. Tayfaların hepsi öldü. Odysseus bir sonraki durağına ulaştığında tek başına kalmıştı.[11]
Medea
Helios’un torunu Medea (veya Medeia), Argonautika destanının dönüş yolculuğu bölümünün başında İason ile anayurdu Kolkhis’i terk ettikten sonra yolculuk sırasında İason ile evlenmiş ve son durak olan Iolkos’da kral Pelias’ın ölümündeki rolünden dolayı kocasıyla birlikte Korinth’e kaçmıştı. Orada konukladıkları on yıl içinde iki çocuk sahibi oldular. Krallıkta gözü olan İason, kral Kreon’un kızı Glauke ile evlenince bunu kendine yediremeyen Medea bağlılık yeminini tutmayan kocasından öç almak için yeni geline hediye olarak zehir sürülmüş bir giysi ile bir taç gönderdi. Glauke can çekişirken onu kurtarmak için yanına gelen Kral Kreon da kızıyla birlikte can verdi. Gözü kararmış Medea İason’u daha acılı bir kederle baş başa bıraktı. İki çocuğunu birden öldürdü. Korinth’den ayrılırken bindiği, kanatlı ejderlerin çektiği arabayı dedesi Helios göndermişti.[12]
Boreas ile iddialaşma
Ezop’un (Yun. Aisopos) bir fabl’ında Helios ile kuzey rüzgârı Boreas kimin en güçlü olduğu üzerine iddiaya tutuşurlar. Buna göre yoldan geçen bir gezginin paltosunu kim daha önce çıkarttırabilirse iddiayı o kazanacaktır. Önce Boreas başlar. Ne denli sert eserse essin başarılı olamaz. Aksine, gezgin paltosuna daha sıkı sarılır. Oysa aynı gezgin Helios’un gönderdiği ışınların sıcaklığına dayanamayıp paltosunu çıkartır. İddiayı Helios kazanır. Kıssadan hisse: İkna etmek güç kullanmaktan daha iyidir.
Apollon ile özdeşlik kurulması
Homeros ile ilişkilendirilen yazında Apollon (Lat-İng. Apollo) güneşsi bir niteliği olmayan gümüş yaylı bir tanrıdır, diğer özellikleri de Helios’tan farklıdır. Apollon’u Helios ile özdeşleştiren ilk değini, Euripides’in Phaethon başlıklı oyunundan günümüze kalan bazı parçalarda oyunun son bölümündeki bir konuşmada yer almaktadır. Burada Phaethon’un annesi Klymene Helios’u oğlunun ölümünden sorumlu tutarak ağıt yakarken insanların Helios’u "Apollon" (yok eden) diye anmalarını haklı bulur.
Hellenistik dönemde Apollon güneş kültüyle yakından ilişkilendirilmiş, Phoebus (ışıltılı) lakabıyla Roma'ya geçerek Güneş Tanrısı Sol ile özdeşleştirilmiştir.
Kaynakça
- ^ Homeros. İlyada X. 61.
- ^ Hesiodos, Theogonia
- ^ a b Robert Graves, The Greek Myths, Vol. 1, Md.42
- ^ Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü
- ^ Homeros, Odysseia, 8. kitap
- ^ Lukianos, Gallus 3
- ^ Ovidius, Dönüşümler, IV, 190-193
- ^ Ovidius, Dönüşümler, IV, 195-270
- ^ Robert Graves, The Greek Myths, Vol.2, Md.118
- ^ Apollodoros, Bibliotheka, 2.5.10
- ^ Homeros, Odysseia, 12. kitap
- ^ - Euripides, Medea (Oyun); Apollodoros 1.9.28