İçeriğe atla

Helene Deutsch

Helene Deutsch
Doğum9 Ekim 1884
Przemyśl, Galicia, Avusturya-Macaristan
Ölüm29 Mart 1982 (97 yaşında)
Cambridge, Massachusetts, Amerika Birleşik Devletleri
MilliyetAvusturya, Amerikan
EğitimViyana Üniversitesi
Meslekpsikanalist
Tanınma nedeniKadın Psikolojisi
Ergen psikolojisi

Helene Deutsch, Polonya asıllı ABD'li bir psikanalist.

Sigmund Freud'un çalışma arkadaşıdır. Viyana Psikanaliz Derneği'ni kurmuştur. 1935 yılında muayenelerini sürdürdüğü Cambridge, Massachusetts'e göç etti. Deutsch, psikanalist alanında uzmanlaşan ilk kişilerde birisidir. Amerikan Sanat ve Bilim Akademisi üyesidir.

Gençlik yılları ve eğitimi

Helene Deutsch, 9 Ekim 1884 yılında, Polonya'nın Przemyśl şehrinde Yahudi ebeveynler Wilhelmve Regina Rosenbach'ın çocuğu olarak dünyaya geldi.[1] Ailesindeki dört çocuktan en küçüğüydü. Malvina ve Gizela adında iki kız kardeşi ve Emil adında bir erkek kardeşi vardı.[2] Babası Almanca eğitim almış olmasına rağmen Helene Özel Polonya Dil Okuluna katıldı. 18. Yüzyılın sonlarında Polonya; Rusya, Prusya ve Avusturya tarafından bölünmüştü. Helene de, Polonya milliyetçiliğinin ve sanatsal yaratıcılığın yeniden canlandığı bu dönemde büyüdü, Mloda Polska[3] Bunun sonucunda Helene, Frédéric Chopin ve Polonya edebiyatını benimsedi ve işgal edilmiş olarak gördüğü bu ülkeye bağlılığı nedeniyle Polonya ulusal kimliğinde ısrar etti.[3] Gençliği süresince Polonyalı bir politikacı olan Herman Lieberman ile birlikte sosyalist düşüncenin savunuculuğuna dahil oldu. Herman Liebarman ile ilişkileri on yıldan fazla sürdü. 1910 yılında Lieberman ile birlikte bir Uluslararası Sosyalizm Konferansı'na katıldı orada ve Angelica Balabanoff ve Rosa Luxemburg gibi büyük sosyalist figürlerle tanıştı.[4]

Deutsch, Viyana ve Münih'te tıp ve psikiyatri eğitimi aldı. Freud'un öğrencisi ardından da asistanı oldu ve kadın psikolojisi ile ilgilenen ilk kadın oldu.[5] Sosyalist lider Herman Lieberman ile ilişkisinin ardından 1912 yılında Dr. Felix Deutsch ile evlendi ve birkaç düşük yaptıktan sonra Martin adında bir çocuğu oldu. 1935 yılında Almanya'dan kaçtı ve Amerika Birleşik Devletlerinde'ki Cambridge,Massachusetts'e göç etti. Bir yıl sonra kocası ve oğlu da yanına geldi ve Cmbridge'de ölene kadar saygın bir psikanalist olarak çalıştı.

Ailesi

Babası

Helene sık sık babasının onun ilk ilham kaynağı olduğunu belirtmiştir.[3] Babası Wilhelm, antisemitizmin kol gezdiği bir dönemde önde gelen Yahudi bir avukat, liberal ve uluslararası hukuk uzmanıydı.[2] Viyana'daki Federal Mahkemede Galiçya'nın temsilcisi ve mahkemede müvekillerini temsil eden bölgedeki ilk Yahudi oldu.[3] Freud gibi Wilhelm de müvekilleriyle evinde özel bir odada görüştü ama ayrıyeten evinin dışında resmi bir ofisi de vardı.[3]) Babası, Helene için bir idoldü ve müvekilleriyle birlikte olduğu günlerde onu sık sık gözlemliyordu.[2] Babasına olan bu hayranlığı sebebiyle bir zamanlar avukat olmayı düşünüyordu, ta ki kadınların avukatlık yapmasının yasaklandığını öğrenene kadar.[3] Bu engel onun ömür boyu sürecek kariyeri olan psikolojiye yönelmesini sağladı. Przemyśl'de Rosenbach'ın güzel kızı olarak bilinen Helene'ye “bir oğul olabilecek kadar zeki” lakabı verilmişti.[2] Helene'nin erken çocukluk döneminde babasıyla arasındaki ilişki bozulmaya başladı. Eğitime olan ilgisinden ve annesinin kendisi için planladığı hayatı küçümsemesinden dolayı babasına yakınlaştı ancak babasının da on dört yaşından sonra Helene'nin eğitimini ilerletmesine yardım etmek istemediğini gördü.[2] Deutsch, The Psychology of Women adlı çalışmasında kadınsı mazoşizmin bir yönünü babasına olan bağlılığıyla ve böyle bir özdeşleşmenin olası sonuçlarıyla ilişkilendirdi.[2] Kızı cinsel olgunluğa yaklaşmış bir babanın bazen kızıyla ilişkisini kesebileceğini belirtti.[2] Helene, daha sonra babasının bu tutumunu karısına boyun eğmesine ve evde huzur ortamı oluşturma arzusuna bağlamıştır.[3]

Annesi

Helene Deutsch'nin annesiyle olan ilişkisi soğuk ve mesafeliydi. Helene'nin babası ile ilişkisi genelde iyi olduysa da annesinden nefret ediyordu. Helene'ye göre annesi, “kocasının entelektüel ilgi alanlarının hiçbirini paylaşmıyordu” ve Helene annesinin sosyalliğe ve materyalistliğe tutkulu birisi olduğunu düşünüyordu.[2] Annesinin kendisini taciz ettiğini, sık sık dövdüğünü, tokatladığını ve sözlü olarak saldırdığını söyledi. Annesinin onu cezalandırmak için değil, kendi bastırılmış saldırganlıklarının bir çıkış yolu olarak ona tacizde bulunduğunu çünkü kendisinin, annesinin istediği gibi bir çocuk olmadığını belirtti.[6] Helene çocukluğunun geçtiği evde genelde annesinin sosyal uygunluk ve statü kaygısının hakim olduğunu söyledi.[3] Helene annesini kültürsüz, enetelektül açıdan yetersiz ve burjuva adabının bir kölesi olarak görüyordu.[6] Helene zaman zaman annesinin sevgisini özlese de, annesinden hiçbir zaman gerçek bir anne sevgisi görmedi. Anne varlığına duyduğu ihtiyacı kız kardeşi Malvina'dan ve mahallelerinde “Soluk Kontes” olarak adlandırılan bir kadından karşıladı.[3] Çoukluğu boyunca, dokuz farklı hemşire tarafından bakıldığını hatırladıkça annesine bağımlı hissetmekten nefret etti. Bu duygu, onun sık sık aslında annesinin başka biri olduğu ile ilgili hayaller kurmasına neden oluyordu.[6]

Kardeşleri

Helene anne şefkatini kız kardeşi Malvina'dan aldı. Anneleri Helene'yi dövmeye karar verdiğinde, Malvina onu korumaya çalışıyordu.[3] Helene Deutsch ve kız kardeşlerinden erken yaşta ve onlara sosyal açıdan uygun erkeklerle evlenmeleri bekleniyordu. Malvina, yetenekli bir heykeltıraş ve ressam olmasına rağmen hayallerindeki erkek yerine ailesinin münasip gördüğü adamla evlenmek zorunda kaldı.[2]

Helene yaklaşık dört yaşındayken erkek kardeşi Emil tarafından cinsel tacize uğradı ve bu taciz çocukluğu boyunca devam etti.[6] Helene daha sonraki yaşamında bu olayı “yalnızca gizlice hayal kurma eğiliminin değil, aynı zamanda bu hayalleri gerçekmiş gibi aktarma eğiliminin de temel nedeni” olarak gördü.[2] Emil kumarbaz, fırsatçı ve başarısız bir öğrenci olarak ailesini hayal kırıklığına uğratmasına rağmen ailenin tek oğlu olarak ailenin varisi olması gerekiyordu.[6] Helene hayatı boyunca abisinin eksiklerini telafi etmeye çalıştı ancak annesinin gözünde bunu asla başaramadığını hissediyordu. Fakat babasının gözdesi olarak babasının gözünde erkek kardeşinin yerini almıştı.[6]

Sanki Kişiliği

Helene'nin en bilinen klinik kavramı “sanki kişilik” kavramıydı. Bu kavram onun, kadınların başkalarıyla özdeşleşmeye yönelik özel yeteneklerinin kökenine ışık tutmasını sağladı.[7] Deutsch, diğer insanlarla gerçek bir duygu temasının yerine çeşitli türlerdeki sahte temasları sürdürmeyi başardıkları için yeterince normal görünen şizoid kişilikleri tespit etti. Bu kişiler gerçek olmayan sahte duygularla sanki diğer insanlarla duygusal ilişkileri varmış gibi davranırlar.[8] Yani daha genel anlamda duygularından kaçınan, genelde soğuk diye tabir edilen kişilerin; yetersizliklerini gizlemeyi ve sanki gerçek hisleri ya da insanlarla gerçek iletişimleri varmış gibi davranmayı öğrenebileceklerini öne sürdü.[9]

Bunun; Helene'nin kendisini bir amaçla özdeşleştirerek aşık olma eğilimi, ardından bu aşkı ihanete uğramış olarak deneyimlemesi ve diğer amaçlara yönelmesi olduğu ileri sürülmüştür. Helene, sanki kişiliği üzerine yaptığı çeşitli çalışmalarda kendini keşfetmiştir.[2] Hatta Lisa Appignanesi, Helene'nin anılarının bazen birilerinin yerini “sözde” duygularıyla doldurduğunu öne sürdü. Hayatını önce Lieberman'la özdeşleştirdiği “sanki” bir sosyalist, Felix ile özdeşleştirdiği “sanki” bir geleneksel eş daha sonra Freud ile özdeşleştirdiği “sanki” bir psikanalist kimliği ile yaşadı.[2]

Kadınlar Üzerine

Adını kadın cinselliği üzerine yazdığı yazılarla duyuran Helene Deutsch,[10] tuhaf bir şekilde feminist çevrede eleştirilerin hedefindeki kişi haline geldi. Kadın düşmanı olduğu iddia edilen Freud'un öğrencisi olması nedeniyle onun da adı lekelendi.[2] 1925'te kadın psikolojisi üzerine kitap yayınlayan ilk psikanlaist oldu. Paul Roazen'e göre Helene'nin ve Karen Horney'nin bu konuya gösterdikleri ilgi, geride kalmaktan hoşlanmayan Freud'u da kadınlar üzerine bir dizi makale yazmaya teşvik etti.[11] Hatta Freud, 1931 yılında yazdığı Kadın Cinselliği makalesinde Helene Deutsch'nin kızların fallik etkiniklerinin ve annesiyle ilişkisindeki gerilimin kadınsı mazoşizm ve cinsel soğukluk ile ilişkisi üzerine yazdığı son makalesinden onaylayarak bahsetti.[12]

Deutsch, 1944 yılında kadınların psikolojik gelişimi üzerine The Psychlogy of Women adında iki ciltlik kitap yayınladı. İlk cilt kızlık çağı, ergenlik çağı ve gençlik dönemi ile ilgiliydi. İkinci ciltte üvey ve bekar anneler de dahil olmak üzere anneliğin çeşitli yönlerini ele aldı.[13] Kitabın ilk cildi deneyimli psikanalistler tarafından çok duyarlı, ikinci cildiyse aynı şekilde çok kıymetli bir kitap olarak değerlendirildi.[14] Ancak Deutsch'yi 1950'lerde popüler yapan annelik övgüsü sonraki dönemde feminist çevrenin tepkisine maruz kaldı. Üstelik feministler tarafından kadın mazoşizminin gerici savunucusu olarak görüldü.[2]

Zamanla Freud'un feminist görüşleri ve Almanca yayıldıkça Helene'nin ana kitabının kadınların hayatlarının her aşamasında karşılaştıkları sorunlara ilişkin hassas anlayışlarla dolu olması takdir edildi.[2] Deutsch'nin hayatına egemen olan endişelerinin, feminizmin 1970'lerdeki ikinci büyük dalgasına katılan kadınlarla çarpıcı bir benzerlik taşıdığı öne sürüldü. Örneğin erken başkaldırı, bağımsızlık ve eğitim mücadelesi, kariyer ve aile talepleri arasındaki çatışma, annelik konusundaki kararsızlık, cinsel ve anaç kadın kimliği arasındaki bölünme gibi.[2] Aynı şekilde, Deutsch'nin psikanalitik kaygılarının kadın cinselliğinin kilit anlarıyla paralel olduğu görülebilir. Örneğin adet görme, bekaretini bozma, cinsel ilişki, gebelik, kısırlık, doğum, emzirme, anne çocuk ilişkisi, menopoz gibi herhangi bir kadın dergisinde yer alan, onun çalışmalarının da yardımıyla ele alınan konular.[2]

Hamilelik Üzerine

Helene, nisan 1912'de Felix Deutsch ile evlendi.[7] 1. Dünya savaşının başlamasından sonra yaptığı pek çok düşükten ilkini yaşadı.[2] The Psychology of Women kitabında psikolojik faktörlerin sonucu olan kürtaj ve düşük yapma kavramlarını, hamile bir kadının kendi annesiyle özdeşleşmeyi bilinçsizce reddetmesini kapsayan önemli bir etkenle ele aldı.[2] Helene; Bayan Smith takma adıyla bahsettiği bir hastasının doğum zamanının yaklaştığı süreçte yaşadığı zorlukları anlattı. Bayan Smith geniş bir ailenin son çocuğuydu ve annesi son çocuğu bir erkek olmadığı için hayal kırıklığına uğramıştı. Ancak babası ve ablası onu çok seviyorlardı ve onların bu derin sevgisiyle teselli buluyordu. Bayan Smith evlenip çocuk sahibi olmak istediğinde annesinin onu reddetmesi sebebiyle çocuk isteğini kabullenmekte güçlük çekti. Bayan Smith'in kendisi de bir anne olmak üzereyken, annesiyle benzeşme korkusu yoğunlaştı. Bu korku Bayan Smith'in doğumdan bir ay önce düşük yapmasına sebep oldu.[2]

Bayan Smith ve Helene'nin hikâyesi birbirlerine çok benziyorlardı. Helene, sanki Bayan Smith aracılığla konuşuyormuş gibiydi.[6] Helene, Bayan Smith'in hikâyesiyle anne-kız arasında kızlarını sorunsuz bir anne olmaları için sosyalleştiren sevgi dolu bir ilişki olduğunda başarılı bir hamilelik sürecinin mümkün olduğunu savunuyor.[6] Helene'nin hayatını yansıtan Bayan Smith'in sorunu bir sonraki hamileliğinde hamile bir arkadaşıyla ve özellikle de arkadaşının annesiyle özdeşleştiğinde çözüldü. Arkadaşının annesiyle kendi annesi birbirinin tamamen zıttıydı. Hem kendi kızına hem de Bayan Smith'e anne şefkatiyle yaklaşıyordu ve bu şefkat Bayan Smith'in de bir anne olmasını sağladı.[2] Helene'ye göre sağlıklı bir hamilelik için anne ile kız arasındaki sağlıklı ilişki ne ölçüde önemliyse kız kardeş gibi hareket edebilecek bir kadın arkadaşa güvenebilme kabiliyeti de aynı ölçüde önemliydi.[2] Bu fikrini, Bayan Smith ve arkadaşı tekrar aynı anda hamile kaldıklarında daha da kabullendi. Tekrar aynı zamanda hamile kaldıklarında ikisinin de hamilelikle ilgili bir korku ve endişeleri yoktu ancak Bayan Smith'in arkadaşı hamilelik sürecinde başka bir yere taşındı ve ardından Bayan Smith tekrar düşük yaptı. Helen bu durumun Bayan Smith'in rahminin aşırı uyarılmasından kaynaklandığını öne sürdü.[2] Bu nedenle Helene'ye göre başarılı bir hamilelik ancak başka bir kadına güvenerek sağlanabilirdi.

Freud ve Ötesi

Helene, 1916 yılında Freud'un Çarşamba Topluluğu olarak adlandırdığı bir grup öğrenciyle düzenlenen Viyana Psikanaliz Dreneği'nin adı pek iyi anılmayan toplantılarına katılmak istedi.[2] Helene kabulünün bir koşulu olarak Lou Andreas Salomé'nin 'Vajina ve Anal' makalesi hakkında yorum yapmak zorunda kaldı.[6]

1919'da Freud'dan süpervizyonu altında ilk hastası olan Viktor Tausk'u tedavi etmeye başlarken aynı zaman da Freud da Helene ‘yi tedavi ediyordu.[5] Helene, üç ay sonra Freud'un isteği üzerine Tausk'un seanslarını sonlandırdı. Helene, Freud ile seansları sırasında Freud'a aşık olduğunu belirtti.[6] Freud'un ona ilham verdiğini ve yeteneklerini ortaya çıkardığını düşünüyordu. Ayrıca kendisini sık sık Freud'un kızı gibi hissediyordu.[2] Freud, Helene ile olan seanslarında genelde Helene'nin babası ve Lieberman ile olan ilişkilerine odaklanıyordu.[6] Freud'un seanslarından birinde rüyasında hem kadın hem erkek organlarına sahip olduğunu gördü. Bu seanslar sayesinde kişiliğinin büyük ölçüde çocukluğunda sahip olduğu babasının hem en güzel kızı hem de en zeki oğlu olma arzusu tarafından şekillendiğini keşfetti.[2] Freud, bir yıl sonra Kurt Adam Vakası çalışmasına odaklanabilmek için Helelne ile olan seanslarını sonlandırdı.[2] Yine de Helene, gerektiğinde Freud'a karşı çıkabilen, aynı fikirde olmadığında ondan paçasını kurtarabilen başarılı bir klinisyendi.[1]

1920'de Karl Abraham'ın düzenlediği Hague Kongresi'nde kadınlık, penis kıskançlığı ve kadınlarda hadım edilme kompleksi konulu sunumunun ardından Freud ile yaptığı psikanalizden ayrıldı.[2] Bu Kongre'de Güvensizlik Psikolojisi üzerine yazdığı makalesini sundu. Makalesinde yalan söylemenin bir yaratıcılık eylemi olduğu gibi aynı zamnda gerçek olaylara karşı geliştirilen bir savunma olduğunu öne sürdü. Helene, Abraham ile Freud'a göre daha etkili bir tedavi süreci geçirdiğini hissettiği için eşi Felix ve oğlu Martin olmadan Berlin'e taşındı.[2] Helene, Abraham'la çalışırken kendisini daha rahat hissediyordu ve Abraham'ın analitik tarzı ve karışık deneyim aktarımından sıyrılmış nesnel içgörüsünü beğeniyordu.[2] Abraham, bir seansları esnasında Freud'un kendisine hitaben yazdığı bir mektubu Helene'ye gösterdi. Freud mektubunda Helene ile olan seansları sırasında Felix ve Helene'nin evliliğinin masaya yatırılmaması gerektiğinden bahsediyordu.[2] Abraham daha sonra Freud'un, Helene'ye karşı yoğun hisler beslediği için Helene'ye psikanaliz tedavisi uygulayamadığını itiraf etti.[2] Freud'un Helene'nin tedavisini aniden bitirerek ve Abraham'a mektup göndererek Helene'nin tekrar etme dürtüsünü kırmaya çalıştığı varsayılmaktadır.[2]

1924'te Avuturya'dan Berline geri döndü. Aynı zamanda Felix ve Freud'a da geri döndü. Freud ile devam eden ilişkisi arkadaşça fakat zaman zaman gergindi. Freud'un ölümünün ardından Helene kendisinden Frud'un hayaleti olarak bahsetti.[2] Berlin'e döndükten bir yıl sonra, 1925'te Kadınların Cinsel İşlevlerinin Psikanalizi'ni yayınladı.[5] Bu yazısında Freud'un mantığından ayrılıyordu. Yazısında, fallik dönemde küçük kızların birincil erojen bölgelerinin erkek organından daha değersiz olan klitoris (kadın cinsel organı) olduğunu savundu.[2] Küçük kızları edilgen, içe dönük olmaya ve aktif cinselliğinden uzaklaşmaya zorlayan şeyin aslında klitorisin değersizliğinin farkındalığı olduğunu yazdı.[2] Aynı yıl Viyana Eğitim Enstitüsü'nü kurdu ve ilk başkanı oldu.[2] 1935'te ailesiyle birlikte Viyana'dan Boston, Massachusetts'e göç etti ve burada ömrünün sonunda kadar psikanalist olarak çalışmaya devam etti.[7]

Teknik Üzerine

1926 tarihli bir makalesinde – Freud'un daha sonradan alıntı yaptığı bir makale- psikanalistin hastanın aktarımlarıyla özdeşleşme yeteneği olan sezginin güçlü bir terapötik araç olduğunu vurguladı, böylece psikanalistin karşıaktarımında önemli bir unsur olan askıda duran yanıtlatıcılık (free-floating responsiveness) üzerine çok daha sonra yapılacak olan çalışmaların öncüsü olduğunu kanıtlamıştır.[15]

Deutsch, Freud'un yöntemlerine sıkı sıkıya bağlı kalmaya karşı temkinliydi.[2] Ancak kendisi psikanaliz tarihinin en başarılı öğretmenlerinden biriydi. Seminerleri öğrenciler için önemli bir deneyimdi ve girdiği derslerde de büyük beğeni toplamıştı.[11] Vaka incelemeleriyle ilgili olan seminerlerinin genelde sabahın erken saatlerine kadar sürdüğü bilinen çok saygın ve sevilen bir eğitim psikanalisti ve süpervizördü.[2]

1950'den Ölümüne

1950'den sonra kadın psikolojisi alanındaki çalışmalarıyla tanınmaktan pişmanlık duyduğunu söylemeye başladı.[6] Bu sırada tekrar erkek psikolojisine ve her iki cinsiyette bulunan narsizme yöneldi.[6] Giderek çalışmalarını egoizm ve narsizm araştırmalarında yoğunlaştırdı ve böylece kendisini adadığı feminizm araştırmalarını bıraktı.[6]

1963 yılında eşi Felix'in sağlık durumunun kötüye gitmesi ve hafıza kaybı sebebiyle psikanalist eğitmenliğinden emekli oldu.[2] 1963' te eşi Felix öldü.[2] Eşinin ölümünün ardından eşiyle olan hayatından ve eşinin verdiği şeylerle ilgili anılarını anlatmaya başladı.[6] O zamana kadar Felix'le olan ilişkisi hep biraz gergindi. Deutsch yaşadığı sayısız aşk ilişkisinde, Felix'in her zaman ondan daha çok anne figürü gibi olduğunu hissetmişti.[2] Deutsch'a göre Felix, doğal bir şekilde anne figürünü sergilemekte hiçbir sorun yaşamıyordu. Bir çocuğun genelde annesini aradığı durumlarda bile çocuğu Martin'in daha çok babası Felix' yöneldiğini belirtmişti.[2]

1963'te Felix'in ölümün ardından 1960'ların cinsel özgürleşmesine ve Beatlemania'ya yöneldi.[6] Bu iki durumun da babaların çocuk yetiştirmede geri planda kalmasından kaynaklandığını savundu.[6] Babalarının geri planda kalması ilerleyen yıllarda akranlarıyla teselli arayan çocuklarda yalnızlığa yol açtı.[6]

1975'te Amerikan Sanat ve Bilim Akademisi üyeliğine seçildi.[16]

Deutsch, 29 Mart 1982'de 97 yaşında vefaat etti.[7] Hayatının son günlerinde kendisine en yakın üç adamı yani Lieberman, Freud ve babasını anımsıyordu.[6] Otobiyografisinde hayatındaki üç önemli dönüm noktası esnasında yani: annesiyle yaşadığı özgürlük sorununda; sosyalizmi keşfinde ve psikanalizle geçirdiği zamanda hem babasından hem Lieberman'dan hem de Freud'dan etkilendiğinden ve yardım aldığından bahsetti.[17]

Çalışmaları

Helene Deutsch tarafından yazılan bir kitap
  • Psychoanalysis of the Sexual Functions of Women, Internationaler Psychoanalytischer Verlag, Leipzig/Wien/Zürich, 1925 (Neue Arbeiten zur ärztlichen Psychoanalyse No. 5). 1991'de İngilizceden çevrilmiştir, 978-0-946439-95-9.
  • The Psychology of Women, Cilt 1: Girlhood, Allyn & Bacon, 1943, 978-0-205-10087-3.
  • The Psychology of Women, Cilt 2: Motherhood, Allyn & Bacon, 1945, 978-0-205-10088-0.
  • Neuroses and Character Types, International Universities Press, 1965, 0-8236-3560-0.
  • Selected Problems of Adolescence, International Universities Press, 1967, 0-8236-6040-0.
  • A Psychoanalytic Study of the Myth of Dionysus and Apollo, 1969, 0-8236-4975-X.
  • Confrontations with Myself, Norton, 1973, 978-0-393-07472-7.
  • The Therapeutic Process, the Self, and Female Psychology, 1992, 978-0-393-07472-7.

Kaynakça

  1. ^ a b Wisdom, J.O. (1987). "The Middle Years of Psychoanalysis: The Two Great Ladies and Others". Philosophy of the Social Sciences (İngilizce). 17 (4): 523-534. doi:10.1177/004839318701700406. ISSN 0048-3931. 13 Şubat 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Mart 2023. 
  2. ^ a b c d e f g h i j k l m n o p q r s t u v w x y z aa ab ac ad ae af ag ah ai aj ak al am an ao ap aq Philipson, Ilene; Appignanesi, Lisa; Forrester, John (1993). "Freud's Women". Contemporary Sociology. 22 (6): 878. doi:10.2307/2076016. ISSN 0094-3061. 
  3. ^ a b c d e f g h i j Roazen, Paul (1985). Helene Deutsch, a psychoanalyst's life. Garden City, N.Y.: Anchor Press/Doubleday. ISBN 0-385-19746-2. OCLC 11113554. 9 Ocak 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Mart 2023. 
  4. ^ Tréhel, Gilles (2010). "Helene Deutsch, Rosa Luxemburg, Angelica Balabanoff". L'information psychiatrique. 86 (4): 339. doi:10.3917/inpsy.8604.0339. ISSN 0020-0204. 
  5. ^ a b c Deutsch, Helene (1963). "From Helene Deutsch". Journal of the American Psychoanalytic Association. 11 (2): 227-228. doi:10.1177/000306516301100201. ISSN 0003-0651. 
  6. ^ a b c d e f g h i j k l m n o p q r s Sayers, Janet (1991). Mothers of psychoanalysis : Helene Deutsch, Karen Horney, Anna Freud, Melanie Klein. 1st American ed. New York: W.W. Norton. ISBN 0-393-03041-5. OCLC 23769222. 28 Nisan 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Mart 2023. 
  7. ^ a b c d Roazen, Paul (2000). Deutsch, Helene Rosenbach (1884-1982), psychoanalyst and psychiatrist. American National Biography Online. Oxford University Press. 
  8. ^ Fenichel, Otto (16 Ocak 2006). "The Psychoanalytic Theory Of Neurosis". doi:10.4324/9780203981580. 21 Aralık 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Mart 2023. 
  9. ^ Harris, Benjamin (2000). Fenichel, Otto (1897-1946), psychoanalyst. American National Biography Online. Oxford University Press. 
  10. ^ Seigel, Jerrold; Gay, Peter (1990). "Freud: A Life for Our Time". The American Historical Review. 95 (2): 448. doi:10.2307/2163759. ISSN 0002-8762. 
  11. ^ a b Paul, Roazen (27 Nisan 2018). "Psychoanalysis". doi:10.4324/9781351307802. 
  12. ^ Sigmund Freud, On Sexuality (PFL 7) p. 390
  13. ^ W.D. (1963). "The Layman's Guide to Psychiatry". Psychosomatics. 4 (2): 118. doi:10.1016/s0033-3182(63)72587-4. ISSN 0033-3182. 
  14. ^ Rosner, Rachael I. (2002). Berne, Eric (1910-1970), psychiatrist. American National Biography Online. Oxford University Press. 
  15. ^ Casement, Patrick (30 Ekim 2013). "Further Learning from the Patient". doi:10.4324/9781315871103. 10 Aralık 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Mart 2023. 
  16. ^ "Erratum: Remarks by Newly Elected Members". Bulletin of the American Academy of Arts and Sciences. 52 (3). 1999. doi:10.2307/3824125. ISSN 0002-712X. 
  17. ^ Deutsch, Helene (1973). Confrontations with Myself. Norton. pp. 131

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Sigmund Freud</span> Psikanaliz biliminin kurucusu olan nörolog

Sigmund Freud veya doğum adı ile Sigismund Schlomo Freud, psikolojinin en önemli alt dallarından biri olan psikanaliz biliminin kurucusu olan Avusturya doğumlu Yahudi nörolog. Psikanaliz, hasta ile psikanalist arasında gerçekleşen diyalog yoluyla psikopatolojik vakaları tedavi etmekte kullanılan klinik yöntemidir. Hastaların zihinsel süreçlerinin bilinç dışı unsurlarla olan bağlantılarını ortaya çıkarmaya çalışır. Freud'a göre, bilinç dışına itimler yaşantıların kendileri değil, anıları üzerinde gerçekleşirler. Ancak söz konusu istekler gerçeğe dönüştürüldüğünde, daha doğrusu doyurulduğunda karşılaşılacak üzüntü ve pişmanlık duygusundan kaçınılmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Jacques Lacan</span> Fransız ruh hekimi (1901-1981)

Jacques Marie Émile Lacan, "Freud'dan bu yana en tartışmalı psikanalist" olarak anılan Fransız psikanalist ve psikiyatr.

<span class="mw-page-title-main">Psikanaliz</span> Freudun çalışmaları üzerine kurulmuş bir psikolojik kuramlar ve yöntemler ailesi

Psikanaliz, kısmen bilinçdışı zihinle ilgilenen ve birlikte zihinsel bozukluklar için bir tedavi yöntemi oluşturan bir dizi teori ve terapötik tekniktir. Bu disiplin 1890'ların başında, çalışmaları kısmen Josef Breuer ve diğerlerinin klinik çalışmalarından kaynaklanan Sigmund Freud tarafından kurulmuştur. Freud, 1939'daki ölümüne kadar psikanaliz teorisini ve pratiğini geliştirmiş ve rafine etmiştir. Bir ansiklopedi maddesinde, psikanalizin temel taşlarını "bilinçdışı zihinsel süreçler olduğu varsayımı, bastırma ve direnç teorisinin kabulü, cinselliğin ve Oedipus kompleksinin öneminin takdir edilmesi" olarak tanımlamıştır. Freud'un meslektaşları Alfred Adler ve Carl Gustav Jung, psikanalizin bireysel psikoloji (Adler) ve analitik psikoloji (Jung) olarak adlandırdıkları dallarını geliştirdiler, ancak Freud'un kendisi bunlara yönelik bir dizi eleştiri yazdı ve bunların psikanaliz biçimleri olduğunu kesinlikle reddetti. Psikanaliz daha sonra Erich Fromm, Karen Horney ve Harry Stack Sullivan gibi neo-Freudyen düşünürler tarafından farklı yönlerde geliştirilmiştir.

Ensest, yakın akrabalar arasında gönüllü ya da gönülsüz cinsel ilişkidir. Çoğu kültürde ensest bir tabudur.

<span class="mw-page-title-main">Cinselliğin Diyalektiği: Kadın Özgürlüğü Davası</span>

Cinselliğin Diyalektiği: Kadın Özgürlüğü Davası, radikal feminist olan Shulamith Firestone'un 1970 tarihli kitabıdır. Sigmund Freud, Wilhelm Reich, Karl Marx, Friedrich Engels ve Simone de Beauvoir’ın düşüncelerini sentezleyerek bir feminist teori oluşturduğu kitabı ile Firestone, ABD’de İkinci Dalga Feminizm önemli metinlerinden birisini yaratmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Sándor Ferenczi</span> Macar ruhçözümcü ve psikiyatr (1873-1933)

Sandor Ferenczi İlk adı Sandor Fraenkel., Macar psikanalist.

Fallik dönem , psikoseksüel gelişim evrelerinin üçüncüsüdür. 3.yaşın sonundan 6. ya da 7. yılın sonuna dek sürecek olan bu evrede, çocuklar cinsel organlarına, cinsel farklılıklara ve onların anlamlarına yönelir. Sevgisini kendisinin dışında ve karşı cinse doğru yöneltmeye başlar. Erkek çocuklarda sevgili “anne”, kız çocuklarında ise “baba”dır. Bu evreyi rahat ve mutlu yaşamış, bir sonraki evreye başarıyla geçmiş olan çocuklar tüm yaşamları boyunca mutlu, sağlıklı, sevecen ve yaratıcı olurlar.

<i>Yolun Sonundaki Küçük Kız</i>

Yolun Sonundaki Küçük Kız, 1976 Kanada-ABD-Fransa ortak yapımı psikolojik gerilim filmi. Filmin Türkiye'de sinemalarda gösterildiğine dair bir kayıt bulunmamaktadır. Film Ekim 2009'da Digitürk'ün şifreli kanallarından Türkçe dublaj seçeneğiyle gösterime verilmiştir.

<i>Oğullar ve Sevgililer</i>

Oğullar ve Sevgililer, 20. yüzyıl İngiliz yazarı David Herbert Richards Lawrence'nin romanı. Modern Library'nin 20. yüzyılın en iyi 100 roman listesinde dokuzuncudur. Ayrıca roman, modern İngiliz edebiyatının en parlak romanlarından biri ve D. H. Lawrence'nin de en iyi romanı olarak kabul edilir.

<span class="mw-page-title-main">Marie Bonaparte</span>

Prenses Marie Bonaparte, Fransız yazar ve Sigmund Freud'la yakından bağlantılı bir psikanalisttir. Serveti psikanalizin popülerleşmesine ve Freud'un Nazi Almanyası'ndan kaçmasına katkıda bulundu.

Penis kıskançlığı, Sigmund Freud tarafından ortaya atılmış psikanaliz kuramına göre kadınların penise sahip olmadıklarını fark ettiklerinde hissettikleri eksikliktir. Kurama göre psikoseksüel gelişimin fallik evresinde kız çocuğu penise sahip olmadığı gerçeğini öğrenir ve bu yüzden annesini suçlar, aynı zamanda babasına sahip olmak ister. Bu karmaşa, anneyle özdeşleşme ve cinsiyet rolünün kazanımıyla sonlanır. Penis kıskançlığı kavramı Karen Horney, Melanie Klein ve Ernest Jones gibi dönemin çeşitli psikanalistleri tarafından eleştirilmiştir.

Çevre ve cinsel yönelim insanların cinsel yöneliminin gelişimindeki olası çevresel faktörleri konu alır. Bazı araştırmacılar çevresel faktörleri hormonal faktörlerden ayırırken diğerleri doğum öncesi hormonlar gibi biyolojik faktörleri çevresel faktörlerin bir parçası olarak görür.

<span class="mw-page-title-main">Sabina Spielrein</span>

Sabina Spielrein (Rusça: Сабина Нафтуловна Шпильрейн, nüfus kaydında Sabina Naftulovna Spielrein) Yahudi kökenli hekim ve ilk kadın psikanalist. Psikanaliz'in geliştirilmesine ve bir yöntem olarak kullanılmasına büyük katkıları olmuş, ölüm içgüdüsünü ve tahrip içgüdüsünü sistematik bir şekle sokmuştur. Genç yaşta ağır bir depresyon geçirdiğinde Carl Jung'ın önce hastası, sonra asistanı, sonra da sevgilisi olmuştur. Jung ile ilişkileri Cronenberg'in 2011 yapımı A Dangerous Method adlı sinema filmine konu olmuştur. Ayrıca Sigmund Freud'la tanışmış, yazışmış ve mesleki bir ilişkisi olmuştur. İsviçreli gelişim psikoloğu Jean Piaget ile de psikanaliz üzerine çalışmıştır. İsviçre ve Rusya'da psikiyatrist, psikanalist, öğretmen ve çocuk doktoru olarak çalıştı. Otuz yıllık profesyonel kariyeri boyunca üç dilde psikanaliz, gelişim psikolojisi, psikodilbilim ve eğitim psikolojisini kapsayan 35'in üzerinde makale yayınladı. Psikanaliz alanındaki çalışmaları arasında 1912 yılında Almanca yazdığı "Varlığın Sebebi Olarak Yıkım" başlıklı makalesi de yer alır. Çalışmaları, mektupları ve bulguları Sigmund Freud ve doktoru Carl Jung'a yaramıştır. Sovyetler Birliği'ndeki Nazi Almanyası işgali sırasında 29 ve 16 yaşlarındaki iki kızıyla birlikte SS ölüm mangası tarafından öldürülmüştür.

<span class="mw-page-title-main">Melanie Klein</span>

Melanie Klein Avusturya asıllı İngiliz psikanalist. Çağdaş psikanaliz ve çocuk psikolojisi alanların etkili olan Klein, serbest oyun gözlemleri sayesinde çocuğun bilinçaltına ilişkin içgörüler sahibi olabileciğini göstererek iki ya da üç yaşlarındaki çocuklarına psikanaliz edilmesinin önünü açmıştır. Aynı zamanda Nesne İlişkileri Okulu'nun kurucusu olarak kabul edilir.

<span class="mw-page-title-main">Meme ilişkisi</span> Penisin, kadının göğüslerinin arasına koyarak uyarılması

Meme ilişkisi insan penisinin, kadının meme ve göğüslerinin arasına yerleştirilerek uyarılması ile gerçekleşir. HIV bulaştırma riskinin oldukça az olduğu bir cinsel ilişki türüdür. Clifford Allen tarafından sapkınlık olarak belirtilen bu ilişki türü, Freud tarafından normallik sınırları içerisinde sınıflandırılmıştır. Erkeklerin yanında, kadınlarda da orgazma yol açabilir.

Nancy Julia Chodorow feminist sosyolog ve bir psikanalisttir.. Anneliğin Yeniden Üretimi: Psikanaliz ve Cinsiyetin Sosyolojisi, 1978, Feminizm ve Psikoanalitik Kuram, 1989, Dişilikler, Meşillikler, Cinsellikler: Freud ve Ötesi(1994) ve Duyguların gücü: Psikanaliz, Toplumsal Cinsiyet ve Kültürde Kişisel Anlam gibi eserleri içeren pek çok kitap yazmıştır. Anneliğin Yeniden Üretimi adlı eseri Çağdaş Sosyoloji dergisi tarafından son yirmi beş yılın en önemli on eserinden biri seçildi.

<span class="mw-page-title-main">Tecavüz hamileliği</span>

Hamilelik tecavüzün olası sonuçlarından biridir. Bu, savaş dönemlerinde cinsel şiddet, özellikle de soykırımcı tecavüz, kapsamında çalışılageldi. Bunun yanında reşit olmayanla cinsel ilişki, ensest ve genç hamileliğiyle ilişkili çalışmalar yapıldı. Bugünkü ortak bilimsel kanı tecavüzün, en azından rızaya dayalı cinsel ilişki kadar gebeliğe yol açma olasılığı olduğudur. Bazı araştırmalar, tecavüzün aslında rızaya dayalı ilişkiden daha yüksek gebelik oranlarına yol açabileceğini öne sürmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Otto Rank</span> Yazar

Otto Rank, Avusturyalı psikanalist, yazar ve filozoftu.

<span class="mw-page-title-main">Orestes (oyun)</span> Evripides trajedisi

Orestes, Euripides Makedonya'ya göç etmeden önce Atina'da sergilenen son oyunudur. Bu oyunun M.Ö. 480 civarında sergilendiği düşünülmektedir. Adaletin koruyucusu mitolojik yaratıklar olan Erinyeler, Orestes'in işlediği cinayet yüzünden Orestes'in peşine düşerler. Ancak ona halisülasyonlar gördürür ve hem bedensel hem de zihinsel olarak zayıf düşmesini sağlarlar.

Ergen hamileliği olarak da bilinen genç gebelik, WHO'ya göre 20 yaşın altındaki bir kadında gebeliktir, ancak kimilerince 18 veya 17 yaşın altı da genç gebelik olarak sayılabilir. Hamilelik, ilk adet döneminden (menarş) önce olabilen ancak genellikle adetlerin başlamasından sonra ortaya çıkan yumurtlamanın başlamasından sonra cinsel ilişki ile ortaya çıkabilir. İyi beslenmiş kadınlarda ilk regl genellikle 12-13 yaş civarında gerçekleşir.