İçeriğe atla

Hece ölçüsü

Hece ölçüsü, şiirin her dizesindeki hece sayısının eşit olmasına dayanan bir vezindir. Türkçenin millî ölçüsü olarak bilinir.

Türkçede heceler uzunluk kısalık bakımından hemen hemen aynı değerdedir. Bu yapısal özellik şiirde hece ölçüsünün kolayca kullanılmasına imkan verir. İlk yazılı Türk edebiyatının ürünleri olarak bilinen Göktürk Kitabeleri'nde şiir bulunmamasına rağmen şiirsel özellikler taşıyan ve hece ölçüsüne uyan bölümler vardır. Kaşgarlı Mahmut’un Divanü Lugati’t Türk adlı eserindeki şiirler de hece ölçüsüyle yazılmışlardır. Türklerin İslamiyet’i kabulünden sonra divan edebiyatı ve aruz ölçüsünün yaygınlaşması hece ölçüsünün yalnızca tekke ve aşık edebiyatına özgü bir ölçü olmasına yol açmıştır.

Hece ölçüsünde kalıbı dizelerdeki hecelerin sayısı belirler. Örneğin her dizesinde 11 hece bulunan bir şiirin kalıbı "11’li hece ölçüsü" olarak gösterilir. Bir hecenin belli bölümlere ayrılmasına "durgulanma", bu bölümlerin okuma sırasında hafifçe durularak vurgulanan yerlerine de "durak" denir. Kalıplar 2'liden başlayarak 20'lilere kadar çıkar. Az heceli, yani 2'liden 6'lıya kadar kalıplar tekerleme, atasözü, bilmece gibi ürünlerin şiirsel parçalarında uyum öğesi olarak yer alır. Bu tür kısa kalıpların durakları dizenin sonundadır.

Hece ölçüsünde durağın önemi büyüktür. Bir kalıp en az 2, en çok 5 duraklı olabilir. Bir durakta bulunan hece sayısı ise 1 ile 10 arasında değişir. Hece kalıpları duraklar ve duraklardaki hece sayıları bakımından bölümlenir. Bu kalıplar içinde en çok kullanılanlar 7'li, 8'li, 11'li ve 14'lü olanlardır. 7'li ölçü daha çok mani türünde kullanılmıştır. 8'li kalıp semai, varsağı, destan ve türkülerin ölçüsüdür. 11'li ölçü ise başta koşma ve destan olmak üzere aşık ve tekke edebiyatı şiirlerinde kullanılmıştır. 14'lü hece ölçüsüne ise daha çok tekke şiiri ve çağdaş Türk şiirinde rastlanır.

Kafiye

Kafiye, halk edebiyatında, şimdiki manasında bulunmayan bir ögeydi. Eserler daha çok söyleyişe dayandığı için yarım kafiye denebilecek assonance oluşumu mevcuttu. Onlar için mısraların son hecelerinin birbirine yakınlığı yeterliydi. Şair için de söyleyiş kolaylığı verdiği için kullanımı yaygındı.[1]

Durak

Durak, hece ölçüsüne uyum sağlayan bir çeşit ses kesimidir. Hece ölçüsüyle yazılan şiirlerde, ses ahengini artırmak amacıyla dizeler okunurken dizelerin belli yerlerinde okuyucu nefes alır. Bu uygun nefes alım noktaları birer duraktır.[2][3][4] Duraklar, bazı istisnalar dışında mutlaka her dizede aynı noktalarda yer alır ve kelime aralarında yer alarak aslı kelime içinde durak olmaz. Öte yandan her hece ölçüsüyle yazılmış şiirde durak olması da şart değildir, hece ölçüsüyle yazılmış duraksız şiirler de vardır. Divan edebiyatında yoğun olarak kullanılan aruz ölçüsündeki "takti" kavramının karşılığı olarak değerlendirilebilir. Belli başlı hece ölçülerinin durakları şu şekilde formüle edilebilir:

  1. 5'li Hece Ölçüsü: 3+2 veya 2+3
  2. 6'lı Hece Ölçüsü: 3+3
  3. 7'li Hece Ölçüsü: 4+3 veya 3+4
  4. 8'li Hece Ölçüsü: 4+4
  5. 9'lu Hece Ölçüsü: 5+4 veya 4+5
  6. 10'lu Hece Ölçüsü: 5+5
  7. 11'li Hece Ölçüsü: 6+5 veya 4+4+3
  8. 12'li Hece Ölçüsü: 6+6
  9. 14'lü Hece Ölçüsü: 7+7
ÇEŞİTLİ HECE ÖLÇÜLÜ VE DURAKLI ŞİİR ÖRNEKLERİ
3+4 Duraklı 7'li Hece Ölçüsü Örneği: 4+4 Duraklı 8'li Hece Ölçüsü Örneği: 6+5 Duraklı 11'li Hece Ölçüsü Örneği: 7+7 Duraklı 14'lü Hece Ölçüsü Örneği:
Giderim / yolum yaya

Cemâlin / benzer aya

Eridim / hayal oldum

Günleri / saya saya

(Anonim)

Gel dilberim / kan eyleme

Seni kandan / sakınırım

Doğan aydan / esen yelden

Seni gülden / sakınırım

(Aşık Ömer-Gel Dilberim Kan Eyleme)

İptida Bağdat'a / sefer olanda

Atladı hendeği / geçti Genç Osman

Vuruldu sancaktar / kaptı sancağı

İletti, bedene / dikti Genç Osman

(Kayıkçı Kul Mustafa-Genç Osman Destanı)

Başka sanat bilmeyiz / karşımızda dururken

Söylenmemiş bir masal / gibi Anadolu'muz

Arkadaş, biz bu yolda/ türküler tuttururken

Sana uğurlar olsun / ayrılıyor yolumuz

(Faruk Nafiz Çamlıbel-Sanat)

4+4 Duraklı 8'li Hece Ölçüsü Örneği: 3+4 Duraklı 7'li Hece Ölçüsü Örneği: 7+7 Duraklı 14'lü Hece Ölçüsü Örneği: Duraksız 11'li Hece Ölçüsü Örneği:
Ecel büke / belimizi

Söyletmeye / dilimizi

Hasta iken / halimizi

Soranlara / selam olsun

(Yunus Emre-Kalanlara Selam Olsun)

Her ağza / kanarmışım

Her söze / inanmışım

Ben artık / sevgiden de

Bıkmışım / usanmışım

(O. Seyfi Orhon-Her Yalana Kanmışım)

Ben gideyim yol gitsin / ben gideyim yol gitsin;

İki yanımdan aksın / bir sel gibi fenerler

Tak, tak ayak sesimi / aç köpekler işitsin

Yolumda bir tak olsun / zulmetten taş kemerler

(Necip Fazıl Kısakürek-Kaldırımlar)

Bir düşünsen, yarıyı geçti ömrüm

Gençlik böyledir işte, gelir gider

Ve kırılır sonra kolun kanadın

Koşarsın pencereden pencereye

(Cahit Sıtkı Tarancı)


Kaynakça

  1. ^ Fuat Köprülü, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, 12.
  2. ^ Cem Dilçin, Örneklerle Türk Şiir Bilgisi, Türk Dil Kurumu, 2005.
  3. ^ Uğur Başaran, Durak Terimini Yeniden Tartışmak 17 Şubat 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Bilim ve Kültür Dergisi, S. 2, Haziran 2013, s. 108-114.
  4. ^ M. Öcal Oğuz, Türk Halk Edebiyatı ( El Kitabı), Grafiker Yayınları, 2010.

İlgili Araştırma Makaleleri

Beş Hececiler, I. Meşrutiyet'ten sonra hece vezniyle ve konuşulan halk diliyle, Millî Edebiyat akımının görüşleri doğrultusunda şiir yazan beş şairin Türk edebiyatındaki genel adıdır.

Türklerin Anadolu'ya geldikten sonra edebiyatları iki gruba ayrılmıştır. Arapça ve Farsçayı çok iyi bilen aydınların oluşturduğu "Yüksek Zümre Edebiyatı" ve İslam öncesinden gelen sözlü bir "Halk Edebiyatı". Anadolu'ya göç eden Türkler arasında aynı ayrım devam etti. Medrese eğitimi gören aydın kesim Arap ve Fars edebiyatlarının tesirini devam ettirirken, halk yine saz şairleri aracılığıyla halk edebiyatını devam ettirdi. Dolayısı ile Anadolu Türk Edebiyatı iki grupta incelenmektedir. Bu gruplardan biri halk edebiyatıdır.

Rubai, aruz ölçüsüyle yazılır. Birimi dörtlüktür. 4 dizelik (mısralık) bir Divan Edebiyatı nazım biçimidir.

<span class="mw-page-title-main">Koşma (edebiyat)</span>

Koşma, coşturucu duyguların dile getirildiği, İslamiyet öncesinde yazılan koşuk türünün bir devamı olan ladinî (dinî olmayan) Türk halk edebiyatı nazım biçimi. Koşmalar genellikle 11'li hece ölçüsü ile söylenir, en az 3 en çok 12 dörtlükten oluşur. Türk halk edebiyatının en çok kullanılan nazım şekli olan koşma, halk ozanları tarafından geliştirilmiş bir nazım şeklidir. Bu nazım biçimi Türk Dil Kurumu tarafından:

Âşık halk edebiyatı, halk diliyle ve hece vezniyle meydana getirilen, saz eşliğinde söylenen şiirlerden oluşan geleneksel Türk edebiyatı dalıdır. âşıkların oluşturduğu eserlerin bütününe verilen isimdir.Halk edebiyatı içerisinde yer alır. Anonim ürünlerin dışında kalan şiirlerin oluşturduğu edebi ürünler toplamıdır. Kimi âşıkların başından geçen ve yaygınlaşıp ünlenen hikâyeler de âşık edebiyatı içinde incelenir.

Varsağı, özel bir ezgiyle söylenen koşmaya denir. İlk olarak Güney Anadolu’da yaşayan Varsak Türkmenleri tarafından söylendiği için bu adla anılır. Güney Anadolu'da Maraş'tan Mersin'e kadar uzayan bölgede yaşayan Varsak Türkleri, Selçuklu Hanedanı zamanında Anadolu'ya yerleşmişlerdi. Varsağı, Varsak Türkleri'nin kendilerine özgü bir ezgiyle söyledikleri türkü biçimidir.

Aruz ölçüsü ya da aruz vezni, Arap edebiyatından doğarak İslamî edebiyatalara da yayılmış bir nazım sistemi; nazımda uzun veya kısa, kapalı ya da açık hecelerin belli bir düzene göre sıralanarak ahengin sağlandığı ölçüdür.

Semai, halk şiirinde hecenin sekizli ölçüsü ile koşma biçiminde düzenlenen ve özel bir ezgi ile söylenen şiirlerdir.

Tasavvuf, kelime anlamıyla "sufi olmak, sufiye yolunu izlemek" demektir. Tasavvuf ehline mutasavvıf ya da sufi denir. Tasavvuf edebiyatı ise tasavvufla uğraşan kişilerin ortaya koyduğu ürünleri kapsayan edebiyat türüdür. Halk edebiyatının "tasavvufi halk edebiyatı" türü 12. yüzyılda Ahmed Yesevi ile başladı. Konusu Allah'a ulaşmanın yolları, ahlak ve nefsin terbiyesidir. Anadolu’nun bu alandaki ilk ve en ünlü şairi Yunus Emre’dir.

Halk edebiyatının "tasavvufi halk edebiyatı" ya da "tekke edebiyatı" denilen türü 12. yüzyılda Ahmed Yesevi ile başladı. Ama Anadolu’nun bu alandaki ilk ve en büyük şairi Yunus Emre’dir. Anadolu’da 19'uncu yüzyıla değin çeşitli tarikatlarla gelişen bu edebiyat geleneğinin sürmesinde en önemli rolü Alevi-Bektaşi ve Melami-Hamzavi şairler oynadı.

Tuyuğ, Türklerin Divan şiirine kazandırdığı nazım şeklidir.

Kayıkçı Kul Mustafa, Türk halk edebiyatının Bektaşî koluna bağlı halk ozanı. Şairin doğum ve ölümüyle ilgili net bilgiler bulunmamakla beraber; 17. yüzyıl ozanı olduğu belirlenebilmiştir. Kimi kaynaklarca 1658'de öldüğü rivayet edilmektedir. Ancak bu iddianın tersi olarak 1659'dan sonra öldüğünü savunan araştırmalar da vardır. Edebiyatçı Ahmet Kabaklı ise Kayıkçı Kul Mustafa'nın ölümünün 1646'dan sonra gerçekleştiğini söylemektedir.

Murabbâ', bent adı verilen dört dizelik kıt'alardan oluşan şiir türüdür. Kelime anlamı "dörtlük" demektir. Aruz ölçüsüyle yazılır. Genelde 3-7 bentten oluşur. Uyak düzeni genelde aaaa/bbba/ccca/ddda/... şeklinde olmakla beraber, ilk bendi kafiyeli olmayan ya da sonraki bentlerde kafiyesi tekrarlanmayan murabbalar da vardır. Divan edebiyatında 15. yüzyılda Ahmed Paşa tarafından kullanılmıştır. Tanzimat edebiyatında da Namık Kemal bu türün başarılı örneklerini vermiştir. 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren şarkı şeklinde bestelenen eserlerin büyük bir kısmı murabba tarzında yazılmıştır.

Karacaoğlan, şiirlerine 17. yüzyılda yazılmış mecmualardan beri rastlanan ünlü saz şairidir.

Ölçü, şiirde ritmi sağlamak için kullanılan bir tekniktir.

Nazım şekilleri; Gazel, Rubai, Kaside, Tuyuğ, Mesnevi, Murabba, Kıt'a, Şarkı, Müstezat, Terkib-i Bent, Terci-i Bent, Musammat olmak üzere 12 türe ayrılır.

<span class="mw-page-title-main">Edebî tarz</span> Edebi eserlerin dil, konu, akım vb. niteliklerine göre sınıflandırma düzeni.

Edebî tarzlar, edebî eserlerin bir kategorilendime biçimidir. Tarzlar edebi teknikler, ses, içerik ve kurgusal eserler söz konusu olduğunda eserin uzunluğu ile belirlenebilir. Tarzlar eserlerin yetişkin, gençlik ve çocuk olarak sınıflandırılabileceği yaş kategorileri ile karıştırılmamalıdır. Bunun yanı sıra çizgi roman gibi kategorileri kapsayan format ile de karıştırılmamalıdır. Tarzlar arasında ayrımlar genellikle esnektir ve pek çok tarzın alt tarzları bulunur.

Narmanlı Sümmani veya Aşık Sümmani, Türk aşık asıl adı Hüseyin. Samikale köyünden Hasan Ağa'nın oğludur. Çobanlık yapmıştır, koşmaları ve hayali sevgilisi Gülperi'yi bulmak için yaşadığı maceraları anlattığı Sümmani ile Gülperi hikâyesiyle ünlüdür. Kendi adıyla anılan türkü ağzının sahibidir. 11 yaşında gördüğü rüya ile aşk ateşine düşmüş, ömrü boyunca rüyasında gördüğü sevgilisi Gülperi'yi aramıştır. 11 Yaşında yine dönemin büyük şairlerinden olan Âşık Erbabi ile karşılaşmış kendisini ustası olarak kabul etmiş, ilk eğitimini Âşık Erbabi'den almıştır. Şiirlerinde daha çok aşk, sevgi, tasavvuf ve nasihat konularını işlemiş olan şair, genellikle şiirlerini hece ölçüsüyle yazmıştır. Aruz vezni ile yazdığı çokça şiiri mevcuttur. Ancak 11'lik hece ölçüsü ile yazdığı şiirleri hafızalarda daha çok yer etmiştir. Birçok halk şairi ile karşılaşmıştır. Ancak Aşık Şenlik ile yaptığı karşılaşmalar Erzurum ve Kars'ta dillere pelesenk olmuş dizelerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. 5 Şubat 1915 yılında vefat eden Sümmâni, Samikale köyündeki mütevazı türbesinde ebedi istirahatine devam etmektedir.

Tanka veya Waka, klasik Japon şiirinin günümüze kadar gelmiş en önemli nazım şekillerinden biridir. Çok uzun bir gelişme devresinden sonra bu form, bir nazım şeklinden çok bir şiir türü, hatta bir ekol haline gelmiştir. Tanka 5 dizedir, hece ölçüsüyle yazılır, hecelerin ölçüsü 5-7-5-7-7 şeklindedir. İlk üç dizeye " üst kıta" anlamında KAMİ NO KU, son iki dizeye de " alt kıta" anlamında SHİMO NO KU denir. Hecelerin toplam sayısı 31 dir.

Millî Edebiyat Dönemi, II. Meşrutiyet ile Cumhuriyet'in ilk yılları arasında faaliyet gösteren edebiyat akımıdır. Genellikle Ali Canip Yöntem, Ömer Seyfettin ve Ziya Gökalp'in Genç Kalemler dergisinde savundukları Yeni Lisan Hareketi ile başlatılır. Dilde sadeleşme, şiirde aruzun yerine aruz ölçüsü, içerikte halkın sorunları ve yerli yaşam Millî Edebiyat Dönemi'nin temelini oluşturur. Bu dönemde Türk edebiyatı Doğu ve Batı taklitçiliğinden kurtarılmaya çalışılmış, yalın bir anlatım benimsenmiştir. Ayrıca Türk kültürü ve tarihi, incelenmemiş bir hazine olarak kabul edilmiştir.