
Eşcinsellik veya homoseksüellik, aynı cinsiyetteki insanlar arasındaki romantizm, cinsel çekim ya da cinsel davranıştır. Eşcinsellik, bir yönelim olarak “kişiyi ağırlıklı olarak ya da tümüyle kendisiyle aynı cinsiyette olan kişilere karşı romantik ya da cinsel çekimleri yaşamaya yönlendiren kalıcı kişisel nitelik” olarak ifade edilir. Aynı zamanda kişiyi bu çekimlere dayanan davranışlarla ilişkili kimlik hissi ve bu çekimleri paylaşan diğer kişilerden oluşan topluluğa olan üyeliğini de tanımlar.

Cinsel yönelim kişilerin karşı cinsiyete, hemcins veya cinsiyete veya birden fazla cinsiyete karşı romantik veya Cinsel çekim hissetmeye yönlendiren kalıcı kişisel bir niteliktir. Bu çekimler genellikle karşıcinsellik (heteroseksüellik), eşcinsellik (homoseksüellik), biseksüellik, altında toplanır; bununla beraber aseksüellik de bazen dördüncü kategori olarak tanımlanır. Bu kategoriler cinsel kimliklerin daha ayrıntılı dünyasını yönleridir. Örneğin, insanlar panseksüel veya poliseksüel, veya hiçbirinden olmak gibi diğer etiketleri de kullanabilir. Amerikan Psikologlar Derneği'ne göre, cinsel yönelim "aynı zamanda bir kişinin bu çekimlere dayanan, davranışlarla ilişkili kimlik hissi ve bu çekimleri paylaşan diğer kişilerden oluşan topluluğa olan üyeliğini de tanımlar".

Biyoloji ve cinsel yönelim, biyolojinin insan cinsel yöneliminin gelişimindeki rolünü inceleyen araştırma konusudur. Cinsel yönelimin kökeni olarak kesin bir şekilde tek bir ana sebep veya kaynak bulunamamıştır. Çeşitli araştırmaların sonuçları farklı hatta çelişen noktalara işaret etmektedir. Bilim insanları cinsel yönelimin genetik, hormonal ve çevresel faktörlerin bir kombinasyonu olduğu üstüne hipotez kurmuştur. Cinsel yönelimin nedenlerini açıklama konusunda biyolojik teoriler daha çok benimsenmiştir ve biyolojik faktörler, genetik faktörlerle erken rahim ortamının kompleks etkileşimini içerebilir. Heteroseksüel, eşcinsel, biseksüel veya aseksüel yönelimin gelişimiyle bağlantılı olabilen bu faktörler genleri, doğum öncesi hormonları ve beyin yapısını kapsamaktadır.
El yanlılık ve cinsel yönelim arasında bir ilişki olduğu ortaya atılmış ama birkaç araştırmacı tarafından doğrulanmamıştır. Araştırmacılar heteroseksüel kişilerin sağ yanlı olma ihtimalinin eşcinsel kişilere göre bir parça daha fazla olduğunu rapor etmiştir. El yanlılığı ve cinsel yönelim arasındaki ilişki her iki cinsiyet içinde rapor edilmiştir. Bu ilişki aynı zamanda eşcinselliğin biyolojik etiyolojisinide ifade edebilir. Ray Blanchard tarafından yapılan son araştırmalar bu ilişkiyle bir erkeğin büyük erkek kardeşlere sahip olmasıyla eşcinsel olma ihtimalinin arttığını öne süren doğum sırası efekti arasında bir bağlantı kurmuştur.
Doğum sırası ve erkeklerin cinsel yönelimi arasındaki ilişki araştırmacılar tarafından ortaya atılmıştır. Ray Blanchard bu ilişkiye doğum sırası efekti demiştir. Bu efekte göre bir erkek büyük erkek kardeşlere sahip oldukça eşcinsel yönelime sahip olma ihtimali artar. Buna bazen büyük erkek kardeş efekti de denir. Erkek eşcinsel demografisinin tahminen yüzde 15'i doğum sırası efektiyle ilişkilidir.
Çevre ve cinsel yönelim insanların cinsel yöneliminin gelişimindeki olası çevresel faktörleri konu alır. Bazı araştırmacılar çevresel faktörleri hormonal faktörlerden ayırırken diğerleri doğum öncesi hormonlar gibi biyolojik faktörleri çevresel faktörlerin bir parçası olarak görür.

Doğum öncesi hormonal teori, belli hormonların fetüsün cinsiyet farklılaşmasında rol oynaması gibi kişinin cinsel yönelimine de etki ettiğini söyler. Doğum öncesi hormonlar cinsel yönelimin ana belirleyicisi olabilir ya da genler, biyolojik faktörler, çevresel ve sosyal durumlarla birlikte yardımcı bir faktör olabilir.

Cinsel yönelim, bir bireyin, cinsellikle ilgili davranışlarını, düşüncelerini ve/veya duygularını kapsayan kişisel veya toplumsal kimliğini ifade eder. İnsanların cinsel yöneliminin gelişiminin nasıl olduğu ve mekanizmaları belirsizliğini sürdürmektedir. Bu konuda ortaya atılan birçok teori kurgusal ve tartışmalıdır. Ama nöroloji bilimindeki gelişmeler sonucu cinsel yönelimle bağlantılı karakteristikler açıklanabilmektedir. Araştırmalar insanların cinsel yönelimiyle ilgili yapısal sinirler bağlantılar, fonksiyonel ve/veya bilişsel ilişkiler keşfetmiş ve gelişimsel teoriler ortaya atmıştır.
Cinsiyet kimliği, kişinin kendi cinsiyetine ilişkin kişisel duygusudur. Cinsiyet kimliği, bir kişinin atanmış cinsiyetiyle ilişkili olabilir veya ondan farklı olabilir. Çoğu bireyde, cinsiyetin çeşitli biyolojik belirleyicileri, bireyin cinsiyet kimliğiyle uyumludur ve tutarlıdır. Cinsiyet ifadesi tipik olarak bir kişinin cinsiyet kimliğini yansıtır, ancak bu her zaman böyle değildir. Bir kişi, belirli bir toplumsal cinsiyet rolüyle tutarlı davranışlar, tutumlar ve görünümler ifade etse de, bu tür ifadeler mutlaka cinsiyet kimliklerini yansıtmayabilir. Cinsiyet kimliği terimi, 1964 yılında psikiyatri profesörü Robert J. Stoller tarafından icat edildi ve psikolog John Money tarafından popüler hale getirildi.

Snowballing, ağıza alınan erkek menisinin; iki erkek, iki kadın veya bir erkek ve bir kadın tarafından genelde öpüşme vasıtasıyla ağızdan ağıza aktarıldığı cinsel aktivite. Öpüşme dışında ağızdan ağıza akıtılarak veya tükürülerek de sperm transferi gerçekleştirilmektedir. Grup sekslerde, özellikle de porno sektörü tarafından çekilen grup seks videolarında, sıklıkla yapılmaktadır.
Analloerotizm, diğer kişilere herhangi bir cinsel ilgi göstermemektir. Bunun aseksüellikten farklı olduğu düşünülmektedir. Analloerotik kişiler kadın veya erkek partnerlere ilgi duymaz ancak tüm cinsel davranışlardan mahrum değildir.
Translara olan cinsel çekim, bilimsel araştırmaların ve sosyal çalışmaların konusu olmuştur. Psikologlar trans kadınlara, çapraz giyimlilere, non-binary kişilere yönelen çekimi araştırdılar. Ciserkekler, kendini çoğunlukla heteroseksüel, bazen biseksüel olarak ve nadiren eşcinsel olarak tanımlayan transseksüel kadınları cezbeder. Cinsel uyarılma araştırmaları, onların uyarılmalarının eşcinsel erkeklerinkinden farklı olduğunu, heteroseksüel erkeklerinkine benzediğini doğruladı fakat transkadınlara ek olarak ciskadınlar tarafından da uyarıldılar. Transseksüel kadınlara ilgi duyan ciserkeklerin önemli bir kısmı otojinefili yani kendilerini kadın olarak yansıtmalarına tepki olarak cinsel uyarılma yaşadıklarını bildiriyor. Transerkeklere yönelik bazı çekim tartışmaları oldu ancak bu henüz bilimsel çalışmanın konusu olmadı.
Hetero-esnek, birincil olarak heteroseksüel yönelimde minimal eşcinsel aktivite ile karakterize edilen bir cinsel yönelim veya durumsal cinsel davranıştır ve onu biseksüellikten ayırabilir veya ayırmayabilir. "Çoğunlukla düz" olarak nitelendirilmiştir. Bazen heteroseksüellik ve biseksüellik arasındaki geniş bir cinsel yönelim sürekliliğini tarif etmek için iki bi-meraklı da eş tutulsa da, diğer yazarlar hetero-esneği, iki bi-meraklının ima ettiği "cinselliği denemek arzusu"ndan ayırıyorlar. Eşcinselliğin baskın olduğu buna karşılık gelen durum da homo-esnek olarak adlandırılmıştır.

İnsan cinselliğinde kink, basmakalıp olmayan cinsel uygulamaların, kavramların veya fantezilerin kullanılmasıdır. Terim, bu tür davranışları "düz" veya "sade" cinsel adetler ve eğilimlerle karşılaştırmak için kişinin cinsel davranışındaki "ilginçlik" fikrinden türemiştir. 21. yüzyılda BDSM, deri ve fetiş gibi ifadelerle birlikte "kink" terimi, parafili teriminden daha yaygın olarak kullanılmaya başlandı. Bazı üniversitelerde, daha geniş LGBTI ilgisi bağlamında, kinke odaklanan öğrenci örgütleri de bulunmaktadır. Psikolog Margie Nichols, kinki "LGBTQ'daki 'Q'yu oluşturan varyasyonlardan" biri olarak tanımlar.

Cindy Meston, kadın cinsel uyarılmasının psikofizyolojisi üzerine yaptığı araştırmalarıyla tanınan Kanadalı-Amerikalı bir klinik psikologdur. Austin'deki Texas Üniversitesi'nde Klinik Psikoloji profesörü, Cinsel Psikofizyoloji Laboratuvarı Direktörü ve Kadınlar Neden Seks Yapar kitabının yazarıdır. 2016 yılında BBC, Meston'u dünyadaki en etkili ve ilham verici 100 kadından biri olarak seçmiştir.

Efebofili, genellikle 15 ila 19 yaşları arasındaki orta-geç ergenlere olan cinsel ilgidir. Terim ilk olarak 19. yüzyılın sonlarından 20. yüzyılın ortalarına kadar kullanılmıştır. Bu, kronofili teknik terimi altında toplanan yaş gruplarındaki bir dizi cinsel tercihten biridir. Efebofili yalnızca bir düzeyde cinsel çekimin varlığını değil, orta ila ileri ergen cinsel partnerlerinin tercihini de ifade eder. Psikiyatrik bir teşhis değildir.
Otonepiofili ve yetişkin bebek olarak da bilinen parafilik çocukçuluk, yetişkin bir insanın bebek gibi rol yapmasını içeren bir cinsel fetiştir. Parafilik çocukçuluk bir ageplay biçimidir. Parafilik çocukçuluk uygulayan kişiler genellikle halk arasında "yetişkin bebekler" olarak anılır.

Kadın teslimiyeti, bir kadının cinsel partnerinin tahakkümüne boyun eğdiği veya vücudunun partneri tarafından partnerinin cinsel zevki için cinsel olarak kullanıldığı bir ilişkidir. İfade genellikle BDSM ile ilişkilendirilir, burada bu tür eylemlere boyun eğme genellikle gönüllü ve rızaya dayalıdır. Boyun eğme genellikle kadının eşine bir dereceye kadar güven duymasını içerir. Baskın partner genellikle bir erkektir, ancak başka bir kadın da olabilir veya aynı anda birden fazla baskın partner olabilir. İtaatkar kadın, kontrolü baskın bir partnere bırakıp cinsel zevk veya duygusal tatmin elde edebilir.
Cinsel sadizm bozukluğu, diğer insanların acı, ızdırap veya aşağılanmasına tepki olarak cinsel uyarılma yaşama durumudur. Bu bozukluk, rızaya dayalı olarak bireylerin cinsel heyecan için acıyı taklit ederek veya aşağılayıcı kelimeler kullandığı durumdan farklı olarak rıza olmadan gerçekleşir. Sadizm ve sadist kelimeleri, cinselleştirilmiş işkence ve şiddet olarak Fransız yazar Marquis de Sade öncülüğünde türetilmiştir.
Kronofili, belirli yaş aralığındaki bireylere karşı duyulan romantik ve/veya cinsel çekim biçimleridir. Ergenlik öncesi veya yaşlı bireylere duyulan cinsel ve romantik çekim daha çok parafili olarak adlandırılır. Terim John Money tarafından ortaya atılmış olmasına rağmen seksologlar tarafından kullanılmayarak yerine söz konusu yaş aralığını ifade eden terimler kullanılmıştır. Bir diğer adlandırılmalarından biri ise Richard von Krafft-Ebing tarafından öne atılan "yaş fetişizmi" kavramıydı. Kronofili teknik olarak yaşa göre değil, vücut tipi, ikincil cinsel özellikler ve özellikle Tanner ölçeğinin aşamalarıyla ölçülen diğer görünür özellikler gibi cinsel olgunluk aşamalarına göre belirlenir.