Hayvanat bahçesi
Hayvanat bahçeleri, farklı coğrafyalara ait hayvanların, doğal veya yapay engellerle sınırlandırılmış alanlarda kent insanlarıyla buluşturulduğu mekanlardır.
Çeşitli hayvan türlerini koruyup nesillerinin devamını sağlamak, eğitim ve öğretimde yararlanmak, hayvanlar üzerinde bilimsel çalışmalar için olanak yaratmak ve kent insanlarının yaban hayvanları ve davranışlarını izleyip gözleyebilecekleri rekreasyon etkinliklerinde bulunmalarını sağlamak gibi amaçlarla tesis edilirler.[1]
Geçmişi
Eski Mısır tapınaklarının yanında da, mabetlere kurban edilecek hayvanları saklamak için bir yer ayrılırdı. Tarihte ilk hayvan koleksiyonun M.Ö. 1100 yılında Çin İmparatoru Vu-Vang tarafından yapıldığı kabul edilir.[1] İmparator, sarayda "Bilgi Bahçesi" adını verdiği bir bölüm ayırmıştı. M.Ö. 1000 ile 400 arasında Kuzey Afrika, Hindistan ve Çin'de çok sayıda küçük hayvanat bahçesi kuruldu. Eski Yunan ve Roma'da hayvanların soyluların zevki için sergilenmesi popüler hale geldi.[2]
Hükümdarların ve soyluların prestij koleksiyonları tarzında hayvanat bahçeleri Türkçede "arslanhane" olarak anılmıştır. 16. yüzyılda Osmanlı saraylarında yabani ve yırtıcı hayvanların korunduğu ve terbiye edildiği birer "arslanhane" bulunmakta ve yabani hayvanlar, Sultan'ın gücünün bir göstergesi olarak saraydaki törenlerde sergilenmekteydi. Hayvan koleksiyonları 16. 17. ve 18. yüzyılda Avrupa kraliyet ve asiller çevresinde yaygınlaşmış, Fransa Kralı XI. Louis, 1650'de Versay Sarayı'nda Avrupa'nın ilk hayvanat bahçesini kurmuştu. Versay Sarayı'ndan esinlenerek Viyana'da Prens 1. Franz tarafından 1752'de kurulan Schönbrunn Sarayı'nda oluşturulan hayvan koleksiyonu, günümüz hayvanat bahçelerinin öncüsü kabul edilir ve günümüze kadar etkinliğini sürdürür.[2]
Halka açık modern hayvanat bahçeleri ise Aydınlanma Çağı'nda yaygınlaştı. Hayvan davranışlarını ve anatomisini araştırmak isteyen araştırmacılar için hayvanları onların doğal yaşam alanlarına yakın veya benzeyen yerlerde tutma gereği ortaya çıktı. İlk modern hayvanat bahçesi (Ménagerie du Jardin des plantes) 1793 yılında Paris'te kuruldu.
19. yüzyılda, izleyenlerin merak duygusunu tatminden çok bilimsel araştırma yapılmasına olanak sağlamak üzere hayvan koleksiyonları oluşturulmaya başlandı. 1828 yılında Londra'da kurulan hayvanat bahçesi bunun örneklerindendir.
1907'de Hamburg'da kurulan hayvanat bahçesi, hayvanları kuşatmada parmaklıklı kafesler yerine, görünüşte yapay olduğu belli olmayan, aşılması imkânsız hendekleri kullanan ilk hayvanat bahçesi idi. Bu hayvanat bahçesi, bir vahşi hayvan satıcısı olan Carl Hagenbeck tarafından kuruldu. Türlerin yaşam ortamlarının birebir benzerlerinin yaratılması ve ziyaretçilerin de bu ortamlarda bulunmasını ortaya koyma düşüncesi ilk defa 1976'da Seattle'daki Woodland Park Hayvanat Bahçesi master planı kapsamında ortaya çıktı.[1]
Türkiye'de halka açık hayvanat bahçesi ilk kez 1937 yılından sonra sırasıyla İzmir, Ankara ve İstanbul'da kuruldu. Günümüzde hayvanat bahçeleri Türkiye'de A ve B grubu olmak üzere sınıflandırılır. 2014 yılı itibarıyla 11 adet A grubu (en az yetmiş çeşit hayvan türü bulunduran) ve 15 B grubu (en fazla 69 çeşit hayvan türü bulunduran) olmak üzere 26 adet ruhsatlı hayvanat bahçesi ve akvaryum vardır.[3]
Hayvanların sergilenmesi
ABD'deki hayvanat bahçelerinin çoğunda doğal ortam mümkün olduğunca taklit edilir. Bazı hayvanat bahçelerinin gececil hayvanlar için özel bölümleri vardır. Bu bölümlerde insanların hayvanları görebilmesi için gündüzleri ışık yakılır, gece olduğunda ışıklar daha çok yakılır ki hayvanlar uyuyabilsin.
Hayvanat bahçelerinin birçoğunda mutlaka balıkların, omurgasızların ve deniz memelilerinin yaşaması için suyla doldurulan sergiler vardır. Bu sergilere akvaryum denilir. Akvaryumlar kendi aralarında tatlı su ve tuzlu su akvaryumu olarak ikiye ayrılır. Bazı akvaryumlar ise hayvanat bahçelerinden tamamen bağımsız olur.
Hayvanat bahçelerindeki kuşlara ayrılan bölüme kuş evi, sürüngenler ve böceklere ayrılan bölümlere ise teraryum denir. Ayrıca bazı hayvanat bahçelerinin kelebeklere ayrılan kelebek evleri de bulunur.
Hayvanların bakımı
Her hayvan türünün ayrı bir besine ihtiyacı vardır. Etçil hayvanların beslenme alışkanlıkları kendi aralarında değişir. Örneğin yılanlar avlarını parçalamaya uygun dişleri olmadığı için avlarını bütün yutmak zorundadır. Bu yüzden yılanlar haftalarca, hatta aylarca yemek yemeleri gerekmez. Aslan ve kaplan gibi diğer yırtıcılara ise haftada bir gün yemek verilmez. Bunun sebebi bu hayvanların her gün av bulamamalarıdır. Aynı şekilde kartal gibi yırtıcı kuşlara da haftanın bir günü yemek verilmez.
Otçul hayvanlar ise her gün bol bol yemek yemek zorundadır. Çünkü otlaklarda her zaman ot bulunur. Ancak bu durum çok yiyen hayvanlar için sorun olabilir. Örneğin bir fil günde yaklaşık 15 kg saman, 6 balya taze ot (kışın aynı miktarda kök), bol miktarda yulaf ezmesi, patates, havuç, elma ve biraz ekmek yemeleri gerekir.
Suaygırları ise günde 50 kg saman, yeşillik ve kök karışımı yemek zorundadırlar. Ancak bazı hayvanlar için yedikleri bitkinin türü önemlidir. Örneğin okapi için yediği bitkinin türü hiç sorun değildir. Ancak, örneğin koalalar okaliptüs yaprağından başka bir şey yemez. Bu yüzden Avustralya dışında nadiren yetiştirilirler. Panda ise bambudan başka bitki yemez. Bu bitkiyi de çok yedikleri için bakımları ayrıca zordur.
Et, saman, meyve ve sebzeler en kolay bulunan yiyeceklerdir. Ancak böcek yiyen hayvanlar için özellikle böcek üretmek gerekir. Genelde bu iş için çekirge, un kurdu ve sinek kurdu yetiştirilir. Böcek yiyen kuşlar ise katı yumurta sarısı, böcek, karınca larvası, soya fasulyesi ve çiğ kıymadan oluşan bir karışımlar beslenir .Hayvanat bahçelerinin çoğunda hayvanların sağlıklı beslenebilmesi için yemlerine vitamin eklenir. Bu şekilde eskiden hayvanat bahçelerinde sağlıklı yaşayamayan hayvanlar artık sağlıklı bir şekilde yaşayabilirler.
Foklar günde 3 ila 6 kg balık yemek zorundadır. Penguenler de balık yer ancak daha küçük oldukları için daha az balık yerler.
Hayvanat bahçelerindeki kafeslerin üzerinde yazan "Hayvanlara yiyecek vermeyiniz" uyarıları verilen yiyeceklerin sağlıklarını bozabileceği ve insanların ısırılma riski olduğu için yerleştirilmektedir.
Kaynakça
- ^ a b c Altuğ Turan, İpek; Malkoç True, Emine. "Kentsel Bir Dış Mekân Olarak Hayvanat Bahçeleri: Türkiye'den Öne Çıkan Örnekle". ADÜ Ziraat Dergisi 2017;14(2). 25 Mart 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Şubat 2021.
- ^ a b Yılmaz, Serap; Özbilen, Ali. "Hayvanat bahçeleri tasarım ilkeleri ve tipolojileri". SDÜ Orman Fakültesi Dergisi, Yıl: 2011, Sayı: 12. 25 Mart 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Şubat 2021.
- ^ "Türkiye'de B Grubu Hayvanat Bahçeleri ve Akvaryumların Durumu". DPÜ Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi, Haziran 2016, Sayı 36. 25 Mart 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Şubat 2021.
Ayrıca bakınız
Dış bağlantılar
- Hayvanat Bahçeleri Gerçeği - HAYTAP 20 Aralık 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.