Rubai, aruz ölçüsüyle yazılır. Birimi dörtlüktür. 4 dizelik (mısralık) bir Divan Edebiyatı nazım biçimidir.
Yusuf Nâbi, Nabî, d. 1642; Urfa - ö. 13 Nisan 1712; İstanbul), Divan Edebiyatı şairi.
Divan edebiyatı, Türk kültürüne has süslü ve sanatlı bir edebiyat türüdür. Bu edebiyata genellikle "divan edebiyatı" adı uygun görülmekte olup bunun en büyük nedenlerinden birisinin şairlerin manzumelerinin toplandığı kitaplara "divan" denilmesi olduğu kabul edilmektedir. Öte yandan, divan edebiyatı gibi tabirlerin modern araştırmacılar tarafından geliştirildiğini ve halk-tekke-divan edebiyatları arasındaki ayrımların bazen oldukça muğlak olduğu ve bu edebiyatlar arasında ciddi etkileşimlerin de bulunduğu vurgulanmalıdır.
Didaktik (öğretici) şiir, belli bir düşünceyi aşılamak veya belli bir konuda öğüt, bilgi vermek, bir ahlak dersi çıkarmak amacıyla öğretici nitelikte yazılan, duygu yönü az olan şiir türüdür. Yusuf Has Hacip'in Kutadgu Bilig, Aşık Paşa'nın Garibname, Nabi'nin Hayriye adlı eserleri bu türün ünlü örnekleridir. Tanzimat'tan sonraki Türk Edebiyatında Ziya Paşa'nın Terkib-i Bend; Tevfik Fikret'in Haluk'un Defteri ve Şermin; Mehmet Akif'in Süleymaniye Kürsüsünde, Asım adlı eserleri de bu tarzda yazılmış ünlü eserlerdir. Fabl türündeki eserler de örnek olarak gösterilebilir.
Hece ölçüsü, şiirin her dizesindeki hece sayısının eşit olmasına dayanan bir vezindir. Türkçenin millî ölçüsü olarak bilinir.
Aruz ölçüsü ya da aruz vezni, Arap edebiyatından doğarak İslamî edebiyatalara da yayılmış bir nazım sistemi; nazımda uzun veya kısa, kapalı ya da açık hecelerin belli bir düzene göre sıralanarak ahengin sağlandığı ölçüdür.
Selis, halk şairlerinin aruzun feilâtün feilâtün feilâtün feilün kalıbıyla yazdıkları gazellere denmiştir. Murabba, muhammes, müseddes biçimiyle yazılmış selisler de vardır. Uyak düzeni, divan, semai ve kalenderi de olduğu gibidir. Kafiye düzeni şiire göre değişir.
Garipnâme, Âşık Paşa'nın ünlü ahlakî, felsefî, psikolojik, tasavvufî mesnevîsidir. Tasavvufun yanında Türklerin eski kahramanlık ve Alplik devirlerini terennüm eden sosyal varlıkların tablosunu çizen, Türk dilinin arı, katıksız örneklerini yaşatan ve halkı eğitmek için yazılan bir eserdir.
Atabetü'l-Hakayık, Edip Ahmet Yükneki'nin 12. yüzyılda, Karahanlı beylerinden Muhammed Dâd Sipehsalar'a hediye ettiği, hadis ve Arapça beyitlere dayanarak yazdığı şiirlerle, ahlaklı insan olmanın yollarını, ahlak ilkelerini açıklamış, çeşitli ahlakî öğütlerde bulunmuş, İslamî düşünce ve görüşlere yol gösterici olmuş eserdir. Hakaniye lehçesi ile yazılmıştır. Eserin adı günümüzde "Hakikatlerin Eşiği" şeklinde aktarılabilir.
Mesnevi, özellikle Arap, Fars ve Osmanlı edebiyatında kendi aralarında uyaklı beyitlerden oluşan ve aruz ölçüsüyle yazılan divan edebiyatı şiir biçimidir.
Terci-i bent, Arap, İran ve Türk edebiyatlarında bentlerden oluşturulan bir nazım şekli.
Harnâme, divan edebiyatı şairi Şeyhî tarafından kaleme alınmış mesnevi. 126 beyitten oluşmaktadır.
Şeyyad Hamza, 13. yüzyılda Akşehir ve Sivrihisar'da yaşamış sufi şairlerden biridir. Şeyyad Hamza, önceleri bir şeyyad iken Ahi zümrelerine intisabı sebebiyle tarikat çevrelerine de girmiş, bu arada halk için şiirler söylemiştir.
Destân-ı Yûsuf, Şeyyad Hamza'nın Yusuf ve Züleyha hikâyesini kendi edebî diliyle ele aldığı mesnevi. 1.529 beyitten oluşmakta olup Anadolu'daki Türk edebiyatının bilinen ilk Yusuf ve Züleyha'sı olmasıyla öne çıkmaktadır. Aruzu fa'ilâtün / fa'ilâtün / fâ'ilün kalıbıyla yazılmış olan mesnevi gerek vezin gerekse imla bakımından iyi bir nüsha olmamakla birlikte eski Eski Anadolu Türkçesinin ilk örneklerinden olması ve dönemin ses ve imla özelliklerini tanıtması bakımından önemlidir.
İslamiyet etkisinde gelişen Türk edebiyatı, Türklerin İslamiyet'e geçişi ile başlayan edebi dönemdir. Türkler edebiyat alanında ilk olarak sözlü edebiyat ürünleri olan: şiir, destan, sav, sagu, koşuk gibi türlerde eserler vermiştir. Yazının icadı ve Türkler tarafından öğrenilmesi ile de Türk edebiyatında yazılı dönem başlamıştır. Türklerin Karahanlılar döneminde kitleler halinde İslam dinine geçmesi ile edebiyat alanında bir geçiş dönemi yaşanmıştır. İslamiyet öncesindeki Türk edebiyatı, Türklerin İslam'a geçişleri ile birlikte Halk edebiyatı başlığı altında devam etmiştir. İslamiyet etkisinde gelişen Türk edebiyatına geçiş dönemi edebiyatı da denmektedir. Bu dönemde hece ölçüsünün yanı sıra aruz ölçüsü de kullanılmıştır. Bu dönem eserleri daha çok didaktik bir özellik taşıyarak öğüt verici yapıtlar olarak bilinmektedir. Bu dönemin yapıtlarında İslam dininin etkisi ile Arapça ve Farsça sözcüklerde görülmektedir. Dönemin diğer bir özelliği ise eski Türk şiir biçimleri ile mesnevi, gazel, kaside gibi yeni şiir biçimlerinin beraber kullanılmasıdır. İlk yapıtlar gibi Halk ve Divan edebiyatı da İslamiyet etkisinde gelişen Türk edebiyatı ayrımına girmektedir.
Câmasbnâme, İranlı Nasîrüddin Tûsî'nin gizli ilimlerden bahseden yıldıznâme türündeki otuz üç beyitlik aynı adlı mesnevîsinin genişletilmiş tercümesidir. Tûsî bu eserinde Muhammed'in hicretinden 803'e kadar olan dönem içerisinde olacak olaylardan bahsetmiştir. Ahmed-i Dâî'nin bu eseri bugünkü bilgilere göre Câmâsbnâme'nin Türkçeye ilk tercümesidir. Aruzun "feûlün feûlün feûlün feûl" kalıbıyla yazılmıştır.
Hamdullah Hamdi (doğumu: 1449, Göynük - ölümü: 1503, Göynük) Türk divan şairi, mutasavvıf. Mesnevileri ile tanınmıştır.
Hubanname; Enderunlu Fazıl tarafından erkek sevgilisinin sormuş olduğu "Hangi memlekette güzel çoktur?" sorusu üzerine yazmış olduğu farklı milletlerden güzel oğlanları (huban) anlattığı bir mesnevidir. 796 beyitten oluşan eser aruzun feilatun feilatun feilun yazılmış olup şehrengiz geleneğine eklenebilir. Eser Reisülküttab Ebubekir Efendi'ye ithaf edilmiştir.
Nehcü'l-Enam Molla Halil Siirdî'nin (1754-1843) ünlü eseri olup akaid konularının ele alındığı Kürtçenin Kurmanci lehçesiyle yazılmış manzum bir eserdir.
Gencîne-i Râz, Taşlıcalı Yahya'nın dinî konular üzerine yazdığı mesnevi. 1540 ya da 1541 yılında telif edilen eser feilâtün feilâtün feilün kalıbıyla yazılmış olup 3050 beyitten oluşmaktadır ve bir ay içerisinde yazılarak I. Süleyman'a ithaf edilmiştir. Taşlıcalı Yahya eseri yazma sebebini peygamberi rüyasında görmesi üzerine hamse meydana getirme isteği olarak vermektedir.