İçeriğe atla

Hartum Kararı

Altı Gün Savaşı'ndan kısa bir süre sonra, 19 Haziran 1967'de İsrail hükümeti, Suriye ve Mısır ile Sina Yarımadası ve Golan Tepeleri'nin geri dönüşünü öngören bir barış teklifi sundu. Ancak Mısır ve Suriye, İsrail ile barışı reddetti.

1 Eylül 1967 tarihli Hartum Kararı, Altı Gün Savaşı'nın ardından Sudan'ın başkenti Hartum'da toplanan 1967 Arap Birliği Zirvesi'nin sonunda yayınlandı. Karar, (üçüncü paragrafta) "Üç Hayır" olarak bilinen sloganı içermesiyle ünlüdür: "İsrail'le barışa hayır, İsrail'i tanımaya hayır, İsrail'le müzakereye hayır!"[1]

Metin

  1. Konferans, Arap devletlerinin birliğini, ortak eylem birliğini, koordinasyon ihtiyacını ve tüm farklılıkların ortadan kaldırılması ihtiyacını teyit etti. Konferanstaki krallar, cumhurbaşkanları ve diğer Arap Devlet Başkanları'nın temsilcileri, Kazablanka'daki Üçüncü Arap Zirvesi Konferansı'nda imzalanan Arap Dayanışma Şartı'nın uygulanmasıyla ülkelerinin tutumunu teyit ettiler.
  2. Konferans, işgal altındaki toprakların Arap toprakları olduğu ve bu toprakları geri almanın yükünün tüm Arap Devletleri'ne düştüğü temelinde, saldırganlığın etkilerini ortadan kaldırmak için tüm çabaların birleştirilmesi gereği üzerinde anlaşmaya varmıştır.
  3. Arap Devlet Başkanları, saldırganlığın etkilerini ortadan kaldırmak ve saldırgan İsrail güçlerinin 5 Haziran saldırısından bu yana işgal edilen Arap topraklarından çekilmesini sağlamak için uluslararası ve diplomatik düzeyde siyasi çabalarını birleştirme konusunda mutabık kalmışlardır. Bu, Arap Devletlerinin bağlı olduğu temel ilkeler çerçevesinde, yani İsrail'le barışmama, İsrail'i tanımama, İsrail'le müzakere etmeme ve Filistin halkının kendi ülkelerindeki haklarında ısrar etme ilkeleri çerçevesinde yapılacaktır.
  4. Arap Maliye, Ekonomi ve Petrol Bakanları konferansı, petrol pompalamanın askıya alınmasının savaşta bir silah olarak kullanılmasını tavsiye etti. Bununla birlikte, konuyu derinlemesine inceledikten sonra, zirve konferansı, petrolün saldırganlıktan doğrudan etkilenen Arap Devletleri'nin ekonomisini güçlendirmek için kullanılabilecek bir Arap kaynağı olduğundan dolayı, petrol pompalamanın olumlu bir silah olarak kullanılabileceği sonucuna varmıştır. Böylece bu devletler savaşta sağlam durabileceklerdir. Bu nedenle konferans, petrolün Arap hedeflerinin hizmetinde kullanılabilecek olumlu bir Arap kaynağı olması nedeniyle petrol pompalamaya devam etmeye karar verdi. Petrol, saldırganlığa maruz kalan ve dolayısıyla ekonomik kaynaklarını kaybeden Arap Devletleri'nin sağlam durmasını ve saldırganlığın etkilerini ortadan kaldırmasını sağlama çabalarına katkıda bulunabilir. Aslında, petrol üreticisi devletler, saldırıdan etkilenen devletlerin herhangi bir ekonomik baskı karşısında sağlam durmalarını sağlama çabalarına katıldılar.
  5. Konferansa katılanlar, Bağdat'taki Arap Maliye, Ekonomi ve Petrol Bakanları Konferansı'nın tavsiyesi temelinde bir Arap Ekonomik ve Sosyal Kalkınma Fonu kurmak için Kuveyt tarafından önerilen planı onayladılar.
  6. Katılımcılar, tüm olasılıklarla yüzleşmek ve askeri hazırlığı güçlendirmek için gerekli önlemleri alma gereği üzerinde anlaştılar.
  7. Konferans, Arap Devletleri'ndeki yabancı üslerin ortadan kaldırılmasını hızlandırmaya karar verdi.

Yorumlar

Yorumcular, kararı sık sık Arap reddiyeciliğine bir örnek olarak sundular. Abdülazim Ramazan, Hartum kararlarının tek bir seçenek bıraktığını belirtti: "savaş".[2] Efraim Halevy, Guy Ben-Porat, Steven R. David, Julius Stone ve Ian Bremmer, Hartum Kararı'nın İsrail'in var olma hakkının reddi anlamına geldiği konusunda hemfikirler.[3][4][5][6][7] Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ), Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 242 sayılı kararında ifade edildiği gibi İsrail'in var olma hakkının kabulüne karşı mücadele etmek için Hartum Kararını bizzat onayladı.[8] Benny Morris, İsrail'in 19 Haziran 1967'de "barış karşılığında Sina ve Golan'dan vazgeçme teklifine rağmen" Arap liderlerin "bölgedeki tüm barış hareketlerini on yıl boyunca alt üst edecek cüretkar, reddedici bir platformu oluşturduğunu" yazdı.[9] UNTSO'dan Odd Bull, 1976'da hemen hemen aynı şekilde görüş bildirdi.[10]

Avi Shlaim, Arap sözcülerinin Hartum bildirilerini "resmi bir barış anlaşması yok, ancak bu durum barışın reddi değildir; doğrudan müzakere yok, bu durum üçüncü taraflar aracılığıyla konuşmayı reddetmek değildir; ve İsrail'in hukuki olarak tanınmaması, devlet olarak varlığının kabul edilmesi anlamına gelir" şeklinde yorumlayarak savundu. Shlaim, Nasır'ın Hüseyin'i İsrail ile "kapsamlı bir çözüm" aramaya çağırdığını belirterek konferansın Arap-İsrail ilişkilerinde bir dönüm noktası olduğunu belirtir.[11] Fred Khouri, "Hartum konferansı, Arap ılımlıların siyasi bir çözüm aramalarının, fethedilen toprakları karşılığında İsrail'i fiilen tanımanın ve onunla resmi barış anlaşmaları müzakere etmenin dışında önemli tavizler vermelerinin önünü açtı" iddiasında bulundu.[12]

İsrail, Ürdün ve Mısır arasındaki dolaylı müzakereler sonunda Jarring Misyonu (1967-1973) himayesinde başladı ve İsrail ile Ürdün arasında gizli ve doğrudan görüşmeler de gerçekleşti, ancak hiçbir yol anlamlı bir çözüme ulaşmayı başaramadı ve bu durum yeni bir çatışma için zemin hazırladı.[]

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ "This Week in History: The Arab League Three No's". Jerusalem Post. 9 Nisan 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Aralık 2017. 
  2. ^ Meital (2000). "THE KHARTOUM CONFERENCE AND EGYPTIAN POLICY AFTER THE 1967 WAR: A REEXAMINATION". Middle East Journal. 54 (1): 64-82. 11 Haziran 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Haziran 2021. 
  3. ^ "Israel's Hamas Portfolio" (PDF). Israel Council on Foreign Relations. 25 Şubat 2012 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Haziran 2012. Indeed, twenty years later, after two successive wars, the Arab world rejected Israel's right to exist at the infamous Khartoum Conference of 196[7] – 'the three NOs': no to recognition, no to negotiation, and no to peace were uttered in response to Israel's appeal to negotiate without any preconditions. 
  4. ^ "Chapter 7: Israel, Globalization, and Peace". Global Liberalism, Local Populism: Peace and Conflict in Israel/Palestine and Northern Ireland. Syracuse, New York: Syracuse University Press. 2006. s. 145. ISBN 0-8156-3069-7. Erişim tarihi: 8 Haziran 2012. Convening in Khartoum shortly after the war, Arab states declared their refusal to negotiate with Israel or to recognize its right to exist. 
  5. ^ "Chapter 13: Existential Threats to Israel". Contemporary Israel: Domestic Politics, Foreign Policy, and Security Challenges. Boulder, Colorado: WestView Press. 2009. s. 559. ISBN 978-0-8133-4385-3. Erişim tarihi: 8 Haziran 2012. Following Israel's success, in what became known as the Six Day War, the Arab states reinforced their refusal to accept Israel's existence when, in a conference in Khartoum, Sudan, they declared they would not negotiate with Israel, make peace with Israel, or recognize its right to exist. 
  6. ^ "Chapter 39: Between Ceasefires in the Middle East". The Arab-Israeli Conflict. Princeton, New Jersey: Princeton University Press. 1975. s. 336. ISBN 0691010668. Erişim tarihi: 8 Haziran 2012. The Arab states, denying Israel's 'right to exist', continued after Khartoum to insist on 'no recognition, no negotiation, no peace', demanding complete Israeli withdrawal from 
  7. ^ "Chapter Five: The Right Side of the J Curve". The J Curve: A New Way to Understand Why Nations Rise and Fall. New York, NY: Simon & Schuster. 2006. s. 209. ISBN 0-7432-9371-1. Erişim tarihi: 8 Haziran 2012. Immediately after the Six-Day War, Arab leaders—including those of the Palestine Liberation Organization—agreed in Khartoum they would not make peace with Israel, would not negotiate with Israel, would not even recognize Israel's right to exist. 
  8. ^ The Encyclopedia of the Arab-Israeli Conflict, Vol. 1. Santa Barbara, Kaliforniya: ABC-CLIO. 2008. s. 1289. ISBN 978-1-85109-841-5. Erişim tarihi: 8 Haziran 2012. The PLO disagreed entirely with the provisions whereby Arab nations were expected to recognize Israel's right to exist, claiming that these not only ran counter to the Arab states' earlier Khartoum Summit Conference declaration but were also 'fundamentally and gravely inconsistent with the Arab character of Palestine, the essence of the Palestinian cause and the right of the Palestinian people to their homeland.' 
  9. ^ Righteous victims : a history of the Zionist-Arab conflict, 1881–1999. Vintage Books. 2001. ss. 346. ISBN 9780679744757. OCLC 234104996. 
  10. ^ War and peace in the Middle East the experiences a views of a U.N. observer. Leo Cooper. 1976. ss. 126. ISBN 9780850522266. OCLC 490839078. 
  11. ^ The iron wall : Israel and the Arab world. Penguin. 2001. ss. 258-259. ISBN 9780140288704. OCLC 59510046. 
  12. ^ The Arab-Israeli dilemma. Syracuse University Press. 1987. ss. 312-314. OCLC 634263471. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">İntifada</span> başkaldırma hareketleri

Birinci İntifada (ayaklanma) veya Birinci Filistinli İntifada, İsrail’in, aralık 1987’den 1993 Oslo Anlaşmasının imzalanmasına kadar süren, Filistin topraklarını ele geçirmesine karşı, Filistinlilerin ayaklanmasıdır. Ayaklanma 9 Aralık'ta Cebaliye mülteci kampında başladı. Gittikçe yükselen tansiyon, ölen Filistinli ve İsrailliler ve son olarak İsrail ordusuna ait bir aracın dört Filistinli’ye çarpıp öldürmesi, ayaklanmayı ateşledi. Aracın dört Filistinliye kasıtlı çarptığı söylentisi hızlı bir şekilde Gazze’de, Batı Şeria’da ve Doğu Kudüs’te yayıldı. Genel grev, Gazze ve Batı Şeria’daki İsrailli kurumları boykot, ordu emirlerine karşı sivil itaatsizlik, İsrail yerleşkelerinde çalışmamak, İsrail ürünlerini satın almamak, vergi vermemek, Filistinli araçları İsrail ehliyetleriyle kullanmayı reddetmek, grafitiler yapmak, barikatlar kurmak ve Filistin sınırları içindeki İsrail’e ait askeri binalara taş ve molotofkokteyli atmak, ayaklanma sürecinde gerçekleşen eylemlerdi. Buna cevaben, İsrail, ayaklanmaları durdurmak için 80.000 askeri mobilize etti. Çocuk haklarını dünya çapında savunan “Save the Children” raporuna göre ilk iki yıl boyunca, 18 yaş altı bütün Filistinlilerin 7% si ateşlenen silahlardan, dayaklardan veya göz yaşartıcı gazdan dolayı yaralandı. Filistinlilerin kendi arasında, İsraille iş birliği yapma suçlamarından dolayı gerçekleşen şiddet eylemleri de ayaklanmaların daimi özelliklerinden biriydi. İsrail güvenlik güçleri 1087 Filistinliyi öldürürken, Filistinliler, 100 İsrailli sivili ve 60 İsrail güvenlik personelini öldürdü, 1400 den fazla sivili ve 1700 askeri yaraladı. Filistinliler 822 Filistinliyi, İsraille iş birliği yapma suçlamalarıyla öldürdü, yarısından fazlasının sonralarda İsraille hiçbir alakalarının olmadığı kanıtlandı.

<span class="mw-page-title-main">Arap-İsrail savaşları</span> Arap ülkeleri ve İsrail Devleti arasındaki savaşlar

Arap-İsrail savaşları, Arap Birliği ülkeleri ve İsrail arasındaki politik gerilim ve askeri savaşlar dizisidir. Modern Arap-İsrail savaşlarının kökenleri, 19. yüzyıl sonlarına doğru ortaya çıkan Siyonizm ve Arap milliyetçiliğine dayanır. Yahudiler tarafından tarihi anavatan olarak adlandırılan toprakları, Pan-Arap hareketi, Filistinli Araplara ait olarak görür ve Pan-İslamist bağlamda ise, bu toprakların, Müslümanlara ait olduğuna inanılır. Filistinli Yahudiler ve Araplar arasındaki savaş; 20. yüzyılın başlarındaki Nebi Musa ayaklanması (1920), Jaffa ayaklanması, 1929 yılında Filistin ayaklanması ve 1947 yılında büyük bir sivil savaşa dönüşen ve 1948 yılında İsrail Devleti'nin kurulmasıyla bütün Arap Ligi ülkelerine sıçrayan Arap başkaldırışıyla ortaya çıktı.

<span class="mw-page-title-main">Süveyş Krizi</span> 1956da yaşanmış diplomatik ve askerî karşılaşma

Süveyş Krizi, Süveyş Savaşı ya da İkinci Arap-İsrail Savaşı, 1956 yılında, bir tarafta Mısır; diğer tarafta İngiltere, Fransa ve İsrail; üçüncü tarafta Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşmiş Milletler’in olduğu diplomatik ve askeri karşılaşmalarla gerçekleşmiş krizdir.

<span class="mw-page-title-main">İsrail-Filistin çatışması</span> Levantta devam eden askerî çatışma

İsrail-Filistin çatışması, Filistin ile İsrail Silahlı Kuvvetleri arasında Filistin topraklarında devam eden silahlı çatışmadır. Başta 1897 Birinci Siyonist Kongresi ve 1917 Balfour Deklarasyonu olmak üzere, Filistin'deki bir Yahudi vatanına ilişkin iddiaların kamuoyuna duyurulması, bölgede erken gerilim yarattı. O zamanlar, Yahudi göçü önemli ölçüde artmasına rağmen, bölgedeki Yahudi nüfusu çok azdı. İngiliz hükûmetine "Filistin'de Yahudi halkı için ulusal bir yuva kurulması" için bağlayıcı bir yükümlülük içeren Filistin Mandası'nın kurulması ardından gerilim, Yahudiler ve Araplar arasında çatışmaya dönüştü. Erken çatışmayı çözme girişimleri, 1947 Birleşmiş Milletler Filistin Bölme Planı ve daha geniş Arap-İsrail çatışmasının başlangıcı olan 1947-1949 Filistin savaşıyla sonuçlandı. İsrail-Filistin süregelen durumu, 1967 Altı Gün Savaşı'nda İsrail'in Filistin topraklarını işgal etmesiyle başladı.

<span class="mw-page-title-main">Altı Gün Savaşı</span> 1967 yılında İsrail ile Arap ülkeleri arasında yapılan savaş

Altı Gün Savaşı ; diğer adlarıyla 1967 Arap-İsrail Savaşı, Üçüncü Arap-İsrail Savaşı, Altı Günün Savaşı veya Haziran Savaşı, 5 Haziran 1967 Pazartesi, İsrail ile Arap komşuları Mısır, Ürdün ve Suriye arasında başlayan ve 6 gün süren savaşa verilen addır. Arap İttifakı'na Irak, Suudi Arabistan, Sudan, Tunus, Fas ve Cezayir de asker ve silah yardımıyla katılmışlardır.

<span class="mw-page-title-main">İsrail</span> Batı Asyada bulunan bir ülke

İsrail, resmî adıyla İsrail Devleti (İbranice: מְדִינַת יִשְׂרָאֵל‎,

<span class="mw-page-title-main">Golan Tepeleri</span> İsraile ait bir bölge

Golan Tepeleri ya da Cevlan Tepeleri veya sade bir şekilde Golan, Levant'ta yaklaşık 1,800 kilometrekarelik bir bölgedir. 'Golan Tepeleri' olarak tanımlanan bu bölge, disiplinler arasında farklılık gösterir: jeolojik ve biyocoğrafik bir bölge olarak Golan Tepeleri, güneyde Yermuk Nehri, batıda Celile Denizi ve Hula Vadisi ile sınırlanan bazaltik bir platoyu ifade eder. Sosyo-politik olarak Suriye'nin güneybatı, İsrail'in ise kuzeydoğu ucundaki bir bölgedir. Lübnan ve Ürdün ile komşudur. Bir bölümü Kuneytire Valiliği, bir bölümü Dera Valiliği'nin sınırları içinde kalır.

<span class="mw-page-title-main">Binyamin Netanyahu</span> 9. İsrail başbakanı

Binyamin "Bibi" Netanyahu (; İbranice: 

<span class="mw-page-title-main">1991 Madrid Konferansı</span> İsrail-Filistin barış konferansı

İspanya hükûmetinin ev sahipliğini üstlendiği, ABD ve SSCB tarafından desteklenen Madrid Konferansı 30 Ekim 1991 tarihinde başlamış ve üç gün sürmüştür. Konferansın amacı İsrail ile Filistin ve Suriye, Lübnan ve Ürdün'ün de içinde bulunduğu Arap ülkeleriyle bir barış süreci başlatabilmekti. Körfez Savaşı'nın hemen ardından bir araya gelen ABD Başkanı George H.W. Bush ve Dışişleri Bakanı James Baker Sovyetler Birliği'ni de yanlarına alarak İsrail, Suriye, Lübnan, Ürdün ve Filistin'i Madrid Konferansı'na çağırmışlardır.

<span class="mw-page-title-main">Faysal-Weizmann Anlaşması</span>

Faysal-Weizmann Anlaşması, Hicaz Kralı'nın oğlu Emir Faysal ile daha sonra Dünya Siyonist Teşkilatı'nın başkanlığına gelecek olan Chaim Weizmann arasında, I. Dünya Savaşı'ndan kaynaklanan anlaşmazlıkların çözüme kavuşturulması amacı ile toplanan 1919 Paris Barış Konferansı kapsamında, 3 Ocak 1919 tarihinde imzalanmıştır. Filistin'de Yahudiler için bir yurt, Orta Doğu'nun büyük bölümünde de bir Arap devleti kurulması amacıyla Arap-Yahudi işbirliğini öngören, ancak kısa ömürlü olmuş bir anlaşmadır.

<span class="mw-page-title-main">General Harbord Raporu</span>

General Harbord Raporu, I. Dünya Savaşı sonrasında Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Woodrow Wilson tarafından Ermenistan ile olan ilişkilerin incelenmesi için Yakın Doğu'ya gönderilen komisyon tarafından hazırlanan rapor.

<span class="mw-page-title-main">2000 Camp David Zirvesi</span>

2000 Camp David Zirvesi, 2000 yılının Temmuz ayında Maryland'deki Camp David'de Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Bill Clinton'un, İsrail başbakanı Ehud Barak'ın ve Filistin Ulusal Yönetimi başkanı Yaser Arafat'ın bir araya geldikleri zirvedir.

<span class="mw-page-title-main">Likud</span> İsrailde bir sağ siyasi parti

Likud, İsrail'in ana sağ siyasi partisidir.

<span class="mw-page-title-main">Yeşil Hat (İsrail)</span> 1948 Arap-İsrail Savaşı sonrası, İsrail ile 4 Arap devleti arasında yapılan 1949 Ateşkes Anlaşmaları neticesinde çekilen sınır çizgisi

Yeşil Hat ya da 1947 Öncesi Sınırlar ya da 1949 Ateşkes Sınırları, 1948 Arap-İsrail Savaşı sonrası İsrail ile 4 Arap devleti arasında yapılan 1949 Ateşkes Anlaşmaları neticesinde çekilen sınır çizgisidir. Bu sınır hattı ile Araplara ait olan Batı Şeria ve Gazze şeridi İsrail'den ayrılmıştır. Oluşturulan bu hat ile birlikte sınırların durumu 1967 yılındaki Altı Gün Savaşı'na kadar devam etmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Trump Barış Planı</span> Trump yönetiminin 2020de İsrail-Filistin barış önerisi

Refah İçin Barış: Genellikle Trump Barış Planı olarak bilinen Filistin ve İsrail Halkının Yaşamlarını İyileştirme Vizyonu, Trump yönetiminin İsrail-Filistin çatışmasını çözme niyetini taşıyan bir önerisidir. Donald Trump, 28 Ocak 2020'de İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ile birlikte bir Beyaz Saray basın toplantısında planı resmen açıkladı; Filistinli temsilciler davet edilmedi.

<span class="mw-page-title-main">Birleşik Arap Emirlikleri-İsrail Barış Anlaşması</span>

Birleşik Arap Emirlikleri-İsrail Barış Anlaşması veya İbrahim Anlaşması, 13 Ağustos 2020'de Birleşik Arap Emirlikleri ile İsrail arasında yapılan anlaşmadır. Birleşik Arap Emirlikleri bu anlaşmayla birlikte İsrail'in Mısır'dan ve Ürdün'den sonra anlaşma yaptığı üçüncü Arap ülkesi olmuştur ve Körfez ülkeleri arasında İsrail'le anlaşan ilk ülke konumundadır. İbrahim Anlaşması'nın açıklanmasından saatler sonra Birleşik Arap Emirlikleri medyası İsrail'in anlaşma karşılığında Filistin'deki ilhak politikasını kalıcı şekilde durdurduğunu yazmıştır, buna karşın İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, ilhak politikasının kalıcı şekilde durdurulmadığını, bir süre askıya alındığını belirtmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Filistin toprakları</span> Orta Doğudaki topraklar

"Filistin toprakları" terimi, 1967'den beri İsrail'in işgal ettiği bölgeler olan, Batı Şeria ve Gazze Şeridi'ni tanımlamak için uzun yıllardır kullanılmaktadır. Uluslararası Adalet Divanı (UAD), Doğu Kudüs dahil Batı Şeria'dan "İşgal Altındaki Filistin Toprakları" olarak bahsetti ve bu terim UAD tarafından verilen Temmuz 2004'teki kararda yasal tanım olarak kullanıldı. 1999'dan bu yana, Birleşmiş Milletler (BM) resmî terminolojisinde, işgal edilmiş Filistin toprakları giderek diğer terimlerin yerini almıştır. Avrupa Birliği (AB) de bu kullanımı benimsemiştir. "İşgal Altındaki Filistin Bölgesi" terimi, BM ve diğer uluslararası kuruluşlar tarafından Ekim 1999 ile Aralık 2012 arasında Filistin Ulusal Yönetimi tarafından kontrol edilen alanlara atıfta bulunmak için kullanıldı. AB, aynı dönemde ara sıra "Filistin Yönetimi toprakları" gibi paralel bir terim de kullanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Golan Tepeleri'nin statüsü</span> İsrail-Suriye sınırına yakın platonun uluslararası yasal statüsü

Golan Tepeleri, Batı Asya'nın Levant bölgesinde yer alan ve 1967'deki Altı Gün Savaşı'nda İsrail tarafından Suriye'den ele geçirilen kayalık bir platodur. İsrail ve ABD dışındaki uluslararası toplum, Golan Tepeleri'nin İsrail tarafından askeri işgal altında tutulan Suriye toprağı olduğunu kabul etmektedir. Savaşın ardından Suriye, Hartum Kararı'nın bir parçası olarak İsrail ile herhangi bir müzakereyi reddetti.

Arap Kemeri, Suriye Baas hükümetinin Haseke Valiliği'nin kuzeyindeki Kürt bölgelerini Araplaştırma projesidir. Projenin temel amacı bölgenin etnik yapısını Araplar lehine çevirmek ve diğer etnik grupların, özellikle de Kürtlerin aleyhine çevirmekti. Proje Esad Gölü'nün oluşturulması ile yerlerinden edilen Arapların Kürt bölgelerine yerleştirilmesiyle arazilerin ele geçirilmesini içeriyordu.

İbrahim Anlaşmaları, İsrail ile Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn arasında 15 Eylül 2020'de imzalanan, Arap-İsrail normalleşmesine ilişkin ikili anlaşmalardır. Amerika Birleşik Devletleri'nin aracılık ettiği, 13 Ağustos 2020 tarihli ilk duyuru yalnızca İsrail ve Birleşik Arap Emirlikleri ile ilgiliydi. 11 Eylül 2020'de İsrail ile Bahreyn arasında bir takip anlaşmasının duyurulmasından önce, 15 Eylül 2020'de, İbrahim Anlaşmalarının ilk yinelenmesine ilişkin resmi imza töreni, Trump yönetiminin ev sahipliğinde 11 Eylül 2020'de gerçekleştirildi. İkili anlaşmaların bir parçası olarak hem Birleşik Arap Emirlikleri hem de Bahreyn, İsrail'in egemenliğini tanıdı ve tam diplomatik ilişkilerin kurulmasına olanak sağladı.