Harran Muharebesi
Harran Muharebesi | |||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|
Haçlı Seferleri | |||||||
| |||||||
Taraflar | |||||||
Antakya Prensliği Urfa Kontluğu | Artuklu Beyliği | ||||||
Komutanlar ve liderler | |||||||
Urfa Kontu II. Baudouin (esir) Antakya Prensi I. Boemondo Antakya Prensi Tancred I. Joselin (esir) | Musul Atabeyi Cekirmiş, Mardin Atabeyi Sökmen Bey | ||||||
Güçler | |||||||
3.000 Zırhlı Süvari 9.000 Piyade ve Okçu | Sökmen: 7.000 Türk Atlısı Cekirmiş: 3.000 Türk Atlısı | ||||||
Kayıplar | |||||||
Yüksek | Bilinmiyor |
Harran Muharebesi, 7 Mayıs 1104 tarihinde Selçuklu emirleri ile Haçlı devletleri Antakya Prensliği ve Urfa Kontluğu arasında 12. yüzyılda (şimdi Türkiye'de bulunan) Harran'in hemen güneyinde (şimdi Suriye'de olan) Rakka'da yapılan bir muharebe. Birinci Haçlı seferi sonucunda yeni kurulan iki Haçlı devletine karşı yapılan ilk büyük muharebedir ve Haçlı orduları büyük bir yenilgiye uğratılmıştır. İki önemli Haçlı komutanı da Selçuklu Hanedanına esir düşmüştür.
Muharebe Öncesi
1104'te Birinci Haçlı Seferi sonunda Haçlılar Filistin'de iyice yerleşmişler ve Kutsal Kudüs Krallığı Haçlıların liderlerinin olup, yeni liderler idareyi ele almakla birlikte Kudüs ve bölgesinde iyice tutunmuştur. Urfa Kontluğu Burg'lu II. Baudouin hükümdarlığı altında ve Antakya Prensliği ise Trante'li Norman asıllı I. Boemondo'nun idaresinde idi.
Diğer taraftan Büyük Selçuklu Devleti bir sıra taht kavgalarına sahne olmaktaydı. Melikşah'ın 1092de ölümünden sonra 5 yaşındaki oğlu I. Mahmud'u sultan ilan edilip adına hutbe okunmuş; önce Melikşah tarafından veliaht ilan edilmiş olan 14 yaşındaki şehzade Berkyaruk hapse konmuştu ama 1093'te Nizamülmülk Berkyaruk'u hapisten kurtarıp Sultan ilan etmiştir. Fakat amcası Tutuş ve Anadolu da I. Kılıç Arslan, emiri bulundukları bölgelerde özerk hareket etmekteydiler. Berkyaruk Ocak 1104'te diğerleri ile anlaşarak Musul, el Cezire ve Suriye üzerinde egemen olmayı kabul etmiş; ama özellikle Suriye üzerindeki egemenliği sırf kâğıtta kalmıştır. Musul'da atabeglik, Kerboğa'nın ölümüyle daha yeni olarak Türk emir Çekermiş eline geçmişti ve bu değişme daha herkes tarafından kabul edilmemişti.
Yeni kurulan Haçlı devletleri bu kargaşadan istifade etmek isteyerek idarelerinde bulunan bölgeleri genişletme hevesine kapıldılar. Özellikle Urfa Kontu olan Burg'lu II. Baudouin Harran kalesine gözünü dikmişti. Bu kale Musul'a ve hatta Bağdat'a giden yolda önemli bir stratejik merkezdi. Esasında Harran şehri Haçlılar için hiç çekici değildi. Bu muharebeden birkaç yıl sonra Harran'ı ziyaret eden ve bir seyahatname yazan İbni Jübayr'a göre
Harran'da su hiçbir zaman soğuk değildir. Şiddetli bir güneş araziyi bir fırın gibi yakıp kavurur. Öğlen uykusuna yatmak için gölgeli köşe bulabilmak imkânsizdir. İnsan nefesiyle ağrı veren sıcak havayı göğsüne çeker. Harran bomboş bir ovada tek başına bırakılmış bir yerleşke hissini verir. Şehirde parlak olan tek şey bulunmaz.
Harran'da da Selçuklu idaresi bir keşmekeş içinde idi. Harran'ın idarecisi bir muhafız subayı olan İsfahanlı Muhammed'i çok içkili bir toplantı da öldürmüş ve bu subayın akraba ve arkadaşları başlarında (sonradan Musul atabegi olacak) Javalı Sakava bunun öcünü almak için idareciye suikast düzenleyip onu öldürmüşlerdi. Şehri sanki kan bulamıştı.
II. Baudouin 1104'te Harran kalesine yürüdü ve kaleyi kuşatmaya aldı. Elinde bir kale kuşatması için yeter sayıda asker bulunmadığı için (şimdi Oğuzeli, Gaziantep'te bulunan o zaman çok önemli Tilbaşar Kalesi komutanı olan ve o yıl Maraş'ı eline geçirmiş olan) kuzeni I. Joselin ve Antakya Prensi I. Boemondo (d. 1058 - o. 3 Mart 1111) ve yeğeni olan Celile Prensi Tancred'den (d. 1072 - o. 5/12 Aralık 1112) yardım istedi. Boemondo ve Tancred kuzeydoğu yönüne, Antakya Patriği Valonslu Bernard, Kudüs Patriği Pisalı Daimbert ve Urfa Başpiskoposu Benedictus eşliğinde Antakya'dan yürümeye başladılar ve I. Joselin (ö. 1131) birlikleri ile birleştiler.
Selçuklu idaresinde bulunan Harran, Musul Atabek'ine bağlı idi ve yeni atabek olan Çekermiş de kendi askerî gücünü yeterli bulmayarak komşu emirden yardım istedi. Komşu emir Mardin'de Artukoğlularından (eski Kudüs emiri olan) Sökmen Bey idi. Tarihçi Ali ibn el-Esir'e[1] göre Sökmen ve Çekermiş birbirleriyle kavgalı idi. Sökmen daha önce Çekermiş tarafından öldürülen bir yeğeninin öcünü almak istiyordu ve iki taraf birbirleriyle çarpışmaya girmeye hazırlanmakta idiler. Fakat Haçlıların Harran'a hücum için hazırlık haberi gelince her ikisi de müttefiklik yapmaya hazırdılar. Sökmen'in sağladığı 7.000 atlı ve Çekermiş'in katkısı 3.000 atlı idi. Bu ordu toplanıp Harran üzerine yürümeye başladı.
Selçuklu komutanları, Musul valisi Çekirmiş ve Mardin Emiri Artuklu Sökmen önce Habur dolaylarında, muhtemelen Ras el-Ayn (Antik dönemde Rhesaina) civarında konuşlandılar. 1104 yılının Mayıs ayında, muhtemelen Haçlıların ilgisini Harran'dan başka yere çekmek ve şehri Haçlıları başka yerde meşgul ederek şehri ele geçirmek amacıyla, Urfa'ya saldırdılar.
Muharebe
Şamlı Arap tarihçi İbn el-Kalansı[2] Tancred ve Boemondo'nun, II. Boudouin Harran'da kuşatmada iken Urfa'ya ulaştıklarını bildirir. Fakat 1234 Vakainame yazma eserine[3] göre ise, Urfa'ya uğramadan doğrudan doğruya Harran kalesine geldiler. Çok kere kullandıkları bir taktik uygulayan Selçuklu Hanedanı Harran yakınlarına geldiklerinde, Haçlıların gücünü görüp kale bölgesinden çekiliyormuş gibi oradan uzaklaşmaya başladılar. Haçlılar Selçuklular'ı hafif çatışmalarla güney yönünde bu atlı Selçuklu ordusunu kovalamaya koyuldu. Çağdaş tarih olayları yazarı Urfalı Mataios, kovalamayı iki günlük olarak bildirmekte iken, Caen'li Ralph üç gün olarak rapor eder.[4]
Arap tarihçi İbn Esir'e göre ana muharebe Harran'dan 12 kilometre (7,5 mi) uzak mesafede Fırat Irmağı'nın bir kolu olan Belih Irmağı kıyılarında meydana geldi. Savaş yeri ile ilgili veri aykırılıklarına rağmen çok tarihçi, Aachen'li Albert (veya Aix'li Albert)[5] ve Foucher de Chartres[6] bildirdikleri muharebe mevkiinin kabul etmektedirler. Bunlara göre muharebe, Harran'ın güneyinde yaklaşık iki gün uzaklıkta olan Rakka önlerinde Mayıs 1104'te yapılmıştır.
Haçlı ordularında sol kanat Baudouin ve I. Joselin komutasındaki Urfa Kontluğunun birliklerinden ve sağ kanat ise Boemondo ve Tancred komutasındaki Antakya Prensliğinin birliklerinden oluşmaktaydı. Caen'li Ralf, geri çekilir gibi görünen Selçuklu ordusunun geri çekilmeği bırakıp birden cephelerini takip eden Haçlı ordusuna döndürdüklerini; bunu Haçlıların hiç beklemediklerini ve bu nedenle Boadouin ve Boemondo'nun zırhlarını giymeye vakit kalmadan savaşa başlamak zorunda kaldıklarını yazmıştır.
İbn Esir'e göre muharebede Boemondo ve Tancred ufak bir birlikle ana Haçlı ordusundan ayrı olarak bir ufak tepe arkasında saklandılar. Selçuk ordusu hücuma geçip onların saklandıkları tepeyi geçince Selçukluların arkasına düşüp onları arkadan çevirmeyi planlamışlardı. Fakat Baudouin'in komutasındaki birlikler tümüyle hezimete uğratıldı. Bunun için Beomondo ve Tancred ufak birlik ile geceye kadar saklandıkları yerden ayrılmadılar. Ordusu yenilen Baudouin ve Joselin ise Selçuklular tarafından esir alındı. Saklanmış olan Antakya prensliği birlikleri başlarında Beomondo olarak, Urfa'ya kaçabildiler.
İbn Esir'e göre bundan sonra Haçlı ordusunun ordusunun giysilerini, silahlarını ve bayraklarını toplayan Sökmen askerlerine bunları giydirerek hala Haçlılar elinde bulunan önemsiz bazı küçük kaleler üzerine gitmiş ve kendi askerlerinin gelmekte olduğu için kale kapılarını açan kale muhafızlarını sürprize uğratarak birkaç kaleyi eline geçirmiştir.
Fakat bu iki Selçuklu komutanı tekrar birlikte olarak Urfa'ya hücum etmediler. Bu muharebeden iki gün sonra iki tarafın arası açıldı. Çekermiş aldığı ganimeti az bulmakta olduğu için sonuçtan hiç hoşnut değildi ve bu nedenle Sökmen'in kampını basarak orada esir olarak bulunan Baudouin'i alıp kaçırdı.
İçinde artçı kamp takipçileri bulunan Çekermiş'in kampı bundan biraz sonra Tancred tarafından baskına uğradı. Tancred, Çekermiş'in kampında bulunan bazı esirleri alıp kaçmayı başardı. Bunlar arasında Çekermiş'in çok beğendiği bir cariye vardı. Çekermiş, Beomondo ve Tancred'e haber göndererek bu cariyeyi geri almak için ya 15.000 dinar altın ödemeyi ya da elinde esir olan Urfa Kontu II. Baudouin'i geri vermeyi teklif etti. Beomondo ve Tancred 15.000 dinar almayı tercih ettiler ve esir cariyeyi Çekermiş'e gönderdiler.[7]
Fidye ödenmesine rağmen, Hasan Keyft'da Sökmen tarafından hapis altında tutulan I. Joselin 1107de serbest bırakıldı. Buna karşılık Tancred ve Beomondo'nun esirlikten kurtarmadıkları Çekermiş'in esiri olan Baudouin ise üç yıl sonra 1108 tarihinde serbest kaldı.
Anlam ve önemi
Muharebe, Haçlılar için ilk tümüyle kesin yenilgi oldu ve Antakya Prensliği için çok büyük sorunlar ortaya çıkarttı.
Bizans İmparatoru, bu yenilgiden sonra Haçlılara Antakya üzerindeki egemenlik haklarını zorla kabul ettirme avantajını elde etti. Lazkiye ve Kilikya'nın bir kısmını tekrar Bizans'ın eline geçti. Antakya Prensliği tarafından idare edilmekte birçok şehir, kasaba ve köy isyan ettiler ve Halep'te bulunan Müslüman emirliği bu toprakların idaresini eline geçirdi. Kilikya Ermenileri ise ya Bizans idaresine ya da özerk yerel Ermeni idaresi lehine ayaklanmalara katıldılar.
Bu olaylara asker azlığı nedeniyle müdahale edemeyen Boemondo yeni asker toplamak nedeniyle İtalya'ya geri dönmek zorunda kaldı ve yerine yeğeni Tancred'i taht naibi olarak Antakya Prensliği idareciliğine bıraktı. Zamanın tarih yazarı Surlu Vilyam[8] yazdığı tarihte zamanında Harran Muharebesi'nden daha felaketli olan bir savaş görmediğini yazmıştır. Antakya'da durum ertesi yıl biraz iyileşti. Fakat, o yıl Bizans İmparatoru Beomondo'yu Divol Anlaşmasını imzalamaya zorladı. Bu anlaşmayı Antakya'da vekil prens olarak görev yapan Tancred kabul etseydi Antakya Prensliği Bizans İmparatorluğu'nun bir bağımlı hükümdarlığı haline dönüşecekti. Beomondo gitmiş olduğu İtalya'dan Antakya'ya bir daha dönmemiştir. Antakya Prensliği, Halep'teki Artukoğullarından Ilgaz orduları tarafından 1119 yılındaki Balat Muharebesi'nde (veya Ager Sunguinis muharebesi) ordusunun tümüyle imha edilmesi sonucu olarak güçsüz bırakıldı ve bundan 10 yıl sonra Bizans idaresine girdi.
Urfa Kontluğu devleti ise de çok zayıf olarak kaldı ve 1144 yılına kadar sadece Müslümanların arasındaki bölünmelerden dolayı idame ettirilebildi.
Kaynakça
- Özel
- ^ Cizre doğumlu müslüman tarihçi Ali ibn el-Esir d. 1160- o 1233 "Al-Kamil fi al-Tarıkh" kitabında
- ^ Samlı tarihçi ve siyasetçi Hamza ibn Asad Ebu Ya'la ibn El-Kalansı, d. 1070 - ö. 18 Mart 1160
- ^ 1234 Vakainame (Latince: Anonymi auctoris Chronicon ad annum Christi 1234 pertinens) ismi bilinmeyen ama olasılıkla Urfalı bir papaz veya keşiş tarafından batı Süryanice yazılmış evren'in yaratılışından 1234e kadar gelen bir evrensel tarihtir ama tamı elimizde olmayıp parçalar halindedir.
- ^ Bacharach ,say.164
- ^ İlk Haçlı tarihçisi ve daha sonra Aachen katedrali rahibi
- ^ Foucher de Chartres yaklaşık 1509 yılında doğdu.
- ^ Maalouf 1998, s. 71.
- ^ Surlu Vilyam (1130-1185) Sür başpiskoposu ve ortaçağın ve Haçlıların tarihi olay yazarı
- Genel
- Maalouf, Amin (1998). Arapların Gözüyle Haçlı Seferleri. Kılıçbay, Mehmet Ali tarafından çevrildi. İstanbul: Telos Yayıncılık. ISBN 975-545-092-0.
- Raoul (de Caen), (İngilizceye çeviren ve haz.: Bernard S.Bachrach ve David S.Bachrach ) (2005) The Gesta Tancredi of Ralph of Caen: A History of the Normans on the First Crusade, Burlington VT:Ashgate Publishing ISBN 0-7546-3710-7 0754637107 Online edisyonu[] (İngilizce) (Erişme tarihi:25.9.2009)
- Surlu Vilyam, (İngilizceye çeviren: E.A.Babcock ve A.C.Krey) (1943), A History of Deeds Done Beyond the Sea, Columbia University Press (İngilizce)
- Ibn al-Athir, Izz al-Din (İngilizceye çeviren: Donald. S. Richards) (2008) The Chronicle of Ibn al-Athir for the Crusading Period from al-Kamil, Burlington VT:Ashgate Publishing ISBN 0-7546-4078-7. Online referans (İngilizce)