İçeriğe atla

Haram Oldu

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Hicrî takvim</span> Müslümanlar tarafından dinî günleri belirlemek için kullanılan Ay takvimi

Hicrî takvim, İslami, Müslüman ya da Arap takvimi, 1 yılı 354 ya da 355 gün olan ve 12 kameri aydan oluşan, İslam peygamberi Muhammed'in Mekke'den Medine'ye hicretini başlangıç yılı kabul eden ve Ay'ın Dünya çevresinde dolanımını esas alan bir takvim sistemidir. Resmi olarak Afganistan ve İran tarafından kullanılmaktadır. Hicretin, Muharrem ayı yani takvimin başlangıç günü ya da ayıyla bir ilgisi yoktur.

Cizye, İslam ülkelerinde Müslüman olmayanlardan alınan bir vergi türüdür. Kaynağını Tevbe suresi 29. ayetinden alır;

<span class="mw-page-title-main">Muharrem</span>

Muharrem Hicri takvime göre yılın birinci ayı. Muharrem Arapça bir kelime olup, kelime kökü itibarıyla "haram"dan türemiştir. Sözcük karşılığı, haram olan, yasaklanan anlamındadır. Araplar, İslamiyet öncesi dönemde dahi, kabile yaşantısının bencilliklerinden kaçınarak, Arabi ilk ay olan "muharrem" ayında birbirlerine savaş açmak gibi "yasaklanan" fiillerden kaçınır ve uzaklaşırlarmış. Muharrem kelimesi Kur'ân-ı Kerîm'de zaman birimi olan ay adı şeklinde geçmemektedir. Saldırıya maruz kalma dışında, savaşın haram olduğu aylardan bahsedilip Muharrem'le birlikte saygı gösterilmesi emredilmiştir.

Vâcip, Efâl-i mükellefinden sayılan İslam dini terimi. Arapça kökenli bir sözcük olan vâcip, İslam'da yapılması gereklilik ifade eden eylemleri tanımlamak için kullanılır. Türkçede dini bir mana içermeden sadece "yapılması gereken" manasında da kullanılır.

Mekruh, İslam fıkıhında haram gibi kesin ve bağlayıcı olmamakla birlikte- yapılmaması istenen şeydir. Efâl-i mükellefindendir. Sözcük anlamı olarak "hoş görülmeyen, beğenilmeyen şey" manasına gelir.

Haram, din kurallarına aykırı olan, dinî bakımdan kesinlikle yasak olan eylemleri tanımlayan bir din terimidir.

Mübah, İslami terim. Fiil-i mükellef olup, yapılmasında veya terkinde dinî yönden hiçbir mahzuru bulunmayan, yani, mükellefin yapıp yapmamakta tamamen serbest olduğu işlerdir. Oturmak, yemek, içmek, uyumak gibi... Mübah olan bunun gibi işlerin ne yapılmasında sevap vardır, ne de terkinde günah vardır.

Helal, Dini terim. Meşru, yasal veya uygun anlamındadır. Haram teriminin zıt anlamındadır. Çoğu zaman Mübah ile eş anlamlı olarak da kullanılır.

Günâh,, (Farsça: گناه ‎, genellikle dinî bağlamda kullanılan bir terimdir. Tanrı'nın açıkladığı ilâhi kanunlara karşı yapılan bilinçli ihmâlkârlık veya inkâr olarak da tanımlanabilir. Tanrı buyruklarına karşı olan, dince suç sayılan, öteki dünyada/ahirette cezayı gerektiren iş veya davranış demektir. Günâh işleyenlere veya günâhı olanlara günahkâr denir. İbrahimî dinler de dâhil olmak üzere, birçok farklı inanç ve felsefede, dinî nitelik taşısın taşımasın, günah kavramı mevcuttur.

Tevhit ya da tevhid, teizm tarifinin İslâm terminolojisindeki karşılığıdır.

<span class="mw-page-title-main">Maide Suresi</span> Kuranın 5. suresi

Maide Suresi (Arapça: سورة المائدة, Surat'ul Maide), Kur'an'ın beşinci suresidir. Sure 120 ayetten oluşur.

<span class="mw-page-title-main">Mescid-i Haram</span> Mekkede Kâbeyi çevreleyen İslam Dininin en büyük camii

Mescid-i Haram, Mekke'de Kâbe’nin de içinde bulunduğu alanı çevreleyen büyük mescittir. Hürmetli Mescid anlamına gelen bu ifade Kur'an'da 16 ayette yer almaktadır.

Süluk, bir yola, bir mesleğe girmek demektir. Meslek aynı kökten gelir ve gidilen yol anlamına gelir. Yola girene salik denir. Özel manada seyri süluk, tasavvuf yolculuğu veya manevi yolculuk anlamına gelir.

<span class="mw-page-title-main">Boko Haram</span> terör örgütü

Boko Haram, tam ismiyle Cemaat-i ehl-i sünneti't davet'ü-l ve'l-cihad, 2002 yılında Nijerya'nın Borno eyaletinde Muhammed Yusuf tarafından kurulan şeriat yanlısı radikal İslamcı silahlı örgüt. Örgüt, özellikle şeriat hükümlerinin geçerli olduğu Nijerya'nın kuzey kesiminde daha etkili konumdadır. Boko Haram örgütü binlerce insanı öldürme, kent ve kiliseleri yakma, göçlere sebep olma, genç kızları dini gerekçelerle kaçırıp satma gibi pek çok eylemle gündeme gelmiştir.

<i>Haram</i> (film, 1983) film

Haram, 1983 yapımı Türk filmi. Ayrıca bu film, Hülya Avşar'ın oynadığı ilk sinema filmidir.

<i>Haram Oldu</i> (albüm)

Haram Oldu, 22 Şubat 1986 tarihinde Ferdi Tayfur'un Ferdifon Müzik firmasından çıkardığı albümdür. Albümde toplam 10 şarkı bulunmaktadır.

Zerâyi, bir İslâm hukuku terimi.

Haran Çölü, Pakistan'ın Belucistan eyaletinde, Haran şehrindeki çöl. Afganistan güneyinde uzanan Pakistan topraklarında yer alır. Güneydoğusunda 250 m olan yükseklik, kuzey bölgesinde 1000 m'ye ulaşır. Ortalama yıllık yağış 100 mm'den azdır. Yaz aylarının çok sıcak geçtiği çöl Pakistan'ın en sıcak alanlarındandır. Yüzölçümü 20.000 km2'den fazladır.

<span class="mw-page-title-main">Saionji Kinmochi</span> Japon siyasetçi (1849 – 1940)

Kinmoçi Sayonci, 1906-1908 ve 1911-1912 yılları arasında Japonya'nın yedinci başbakanı olarak görev yapmış Japon siyasetçi. Yaşayan son genrō olarak, 1920'ler ve 1930'larda Japonya'nın en saygın devlet adamıydı.

Antik zamanlardan günümüze kadar hayvanlar dinlerde aktif rol almışlardır. Çeşitli dinlerde ve mitolojilerde tanrı seviyesinde görülmüş, bazen tanrıları temsilen kullanılmış bazen de tanrıların elçileri olarak görülmüştür. Lakin İslam ve diğer semavi dinler hayvanları din içinde çok kullanmaz. İslam yayıldığı coğrafya gereği Ortadoğu'ya özel bazı varlıkları dini hikâyelerde anmıştır. Bunlardan en çok bilineni Muhammed ve Ebubekir'in müşriklerden kaçmak için sığındığı Sevr Dağı çevresinde bulunan bir mağaraya saklanmaları ve mağaranın girişinin bir örümcek tarafından ağ ile gizlenmesi hikâyesidir. Başka bir hikâye ise Nuh ile ilgili olan hikâyedir. İnanışa göre Nuh tufan sırasında gemisine her ırktan iki cinsiyete ait canlılar almış ve tufandan sonra bu canlılar üreyerek soyunu devam etmiştir. İslam neredeyse tüm İbrahimî dinler gibi insanları hayvanların sahibi olarak kabul eder. Kur'an'da ise hayvan kelimesi bazen hakaret olarak kullanılır. Lakin Allah Kur'an'da hayvanlara merhameti de emretmiştir. Muhammed'in kedisi Müezza bu konu üzerinde fikir vermek için kullanılabilir. Kaynaklara göre bir gün kedi Muhammed'in kıyafeti üstünde uykuya dalmış, Muhammed ise onu uyandırmamak için kıyafetindeki kumaşı kesmiştir. Bu yüzden kedi beslemek İslam inancına göre sünnettir. Muhammed'in kedi sevgisine atıfta bulunan bir başka hikâye ise Uhud Savaşı sırasında gerçekleşir. Muhammed ordunun önüne yavrularını emziren bir kedi çıkınca durdurmuştur. Ayrıca kedinin başına ezilmemesi için bir nöbetçi dikmiş, orduyu o kedinin etrafından dolaştırmıştır. Savaş sonunda ise nöbetçiden kediyi geri istemiş ve ismini Müezza koyup sahiplenmiştir. İddialara göre Müezza siyah ve beyaz renklerinde bir Habeş kedisidir. Müezza isminin geçtiği son hikâye ise kedilerin temizliği ile ilgilidir. Muhammed, kedisi Müezza içtikten sonra kapta kalan su ile abdest alacakken Sahabe-i Kiram Ebu Nuaym "Ya Resul o sudan kedi içti" deyince, Muhammed "Onlar en temiz ağıza sahiptirler." demiş ve abdest almıştır. Ayrıca Muhammed'in Umeyr adını verdiği kuşu ölen Zeyd adlı bir çocuğa taziye ziyaretine gittiği de söylenir. Deve ayrıca coğrafya gereği İslam kaynaklarında geçer, Muhammed ile ilgili hikâyelerin bazılarında deve geçer. Bunlardan biri Muhammed'in torunlarının deve isteğidir. Muhammed parası olmadığı için deve alamamış ama çocukları sırtına almıştır. Bu konuyla ilgili son hikâye ise Abdullah bin Ömer'in deve istediği hikâyedir. Bir gün Abdullah, babası ve Muhammed'in bulunduğu bir kafilede deveye biniyordu. Abdullah hafif olduğu için hızlı gidiyor ve sık sık kafilenin başına geçiyordu, babası ise bu duruma oldukça kızıyordu. Bunun üzerine Muhammed deveyi satın almak istedi, Abdullah'ın babası ise ücretsiz olarak vermek istedi, Muhammed ısrarcı oldu ve deveyi satın aldı. Deveyi aldıktan sonra ise deveyi çocuğa verdi. Ayrıca istediği kadar hızlı gidebileceğini söyledi.