İçeriğe atla

Halo Etkisi

Halo Etkisi; bir kişi, olay, ortam, kurum veya nesne hakkında sahip olunan olumlu ya da olumsuz bir izlenimin ilgili o öznenin tüm özelliklerine genellenmesi eğilimidir[].

Hale etkisi, ayla etkisi, hare etkisi, hareleme hatası, baskın özellik etkisi ve genelleme hatası gibi farklı kavramlarla da adlandırılmaktadır. Örneğin; bir kişinin iyi bir kişi olduğu yönünde bir tutuma sahipsek o kişinin diğer bütün iyi özelliklere de sahip olduğunu düşünme eğilimi sergileriz ya da bir kişinin kötü bir kişi olduğu yönünde bir tutuma veya ilk izlenime sahipsek o kişinin diğer bütün kötü özelliklere de sahip olduğunu düşünme eğilimi sergileriz. Yani, o kötü ya da iyi özelliğin, bir meleğin aylası gibi kişiyi bütün yönleriyle yansıtacağı düşünülür. Örneğin; bir öğretmen halo etkisiyle kendi dersinde başarısız olan bir öğrencinin diğer derslerde veya toplumsal yaşamda da başarısız olduğu yanılgısına düşer.

Başka bir şekilde ifade edecek olursak bir boyutuyla veya özelliğiyle tanınan bir öznenin diğer boyutlarının, özelliklerinin bilinen veya bilindiği düşünülen bu özellikle açıklanmaya, tanımlanmaya çalışılması çabasıdır. Halo kelimesinin İngilizcedeki anlamı ise sakin ve durgun bir suya atılan taşın sahip olduğu devinim sayesinde suya uyguladığı şiddetin, taşın suyla temas ettiği bölgede yayılan dalgalar meydana getirmesidir. Halo Etkisi, ilk kez 1920 yılında Amerikalı psikolog Edward Thorndike tarafından "özel çıkarıma dayanarak genel izlenim yaratma eğilimi" olarak isimlendirilerek tanımlanmıştır. 1972'de Berscheid, Dion ve Walster tarafından yapılan bir deneyde, deneklerin kişilere güzellik derecelerine göre olumlu ve olumsuz özellikler atfettiği görülmüştür. Deneklerin güzel olarak betimledikleri kişilerin diğer özelliklerinin de olumlu, güzel olmayan olarak betimledikleri kişilerin diğer özelliklerinin de olumsuz olacağı düşüncesi taşıdığı görülmüştür.

Halo etkisi genellikle bir bireyin yeterince bilgi sahibi olmadığı kişi, nesne, kurum vb. gibi öznelerle ilgili bir yargıda bulunması veya bir karar vermesi gerektiği durumlarda ortaya çıkar. Sahip olunan bilgiden yola çıkılarak sahip olunmayanlar hakkında fikir yürütme çabası olduğu için bir tür yordama şeklidir. Ancak sahip olunduğu düşünülen bilgiler, kişiler veya nesneler hakkındaki öznel tutumları içerdiği ya da kişilerin veya nesnelerin sadece bir özelliğiyle ilgili olduğu için genelleme yanılgısı olarak da kabul edilir. Bu nedenle halo etkisi, değerlendiricinin veya araştırmacının yanlış veya eksik değerlendirme yapmasına, hatalı çıkarımda bulunmasına yol açabilmektedir.[1][2]

Kaynakça

  1. ^ "Academia.edu - Share research". www.academia.edu. 12 Ocak 2007 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Mayıs 2021. 
  2. ^ "Google Akademik". scholar.google.com. 20 Kasım 2004 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Mayıs 2021. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Bilgi</span> İnsan aklının erebileceği olgu, gerçek ve ilkelerin bütünü

Bilgi, genellikle geçerliliği veya doğruluğu varsayılacak şekilde mümkün olan en yüksek kesinlik derecesi ile karakterize edilen, kişiler veya gruplar için mevcut olan bir dizi gerçek. Bilginin tanımı kullanıldığı alana ve bakış açılarına göre değişiklik göstermektedir. Epistemolojide subje ile obje arasındaki ilişkiden doğan her türlü ürüne denir. Bilginin doğası, kökenleri ve boyutları ile ilgilenen dala epistemoloji adı verilir.

<span class="mw-page-title-main">Fenomenoloji</span> Kurucusu Edmund Husserl olan bir felsefe akımı

Fenomenoloji veya görüngü bilimi, kurucusu Edmund Husserl olan bir felsefe akımı. 20. yüzyılın ilk çeyreğinde görülen bilimlerdeki ve düşüncedeki genel bunalım içinde doğup gelişen bir felsefe akımıdır. Husserlci fenomenoloji, bu bağlamda, Metafiziği sona erdirerek somut yaşantıya dönmek ve böylece tıkanmış olan felsefeye yeni bir başlangıç yapmak iddiasıyla ortaya çıkmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Jacques Lacan</span> Fransız ruh hekimi (1901-1981)

Jacques Marie Émile Lacan, "Freud'dan bu yana en tartışmalı psikanalist" olarak anılan Fransız psikanalist ve psikiyatr.

Modernite, Avrupa'da yaklaşık olarak 17. yüzyıl civarında ortaya çıkan, zamanla tüm dünyaya yayılan toplumsal değerler sistemine ve organizasyonuna verilen isimdir. Genel anlamda gelenek ile karşıtlık ve ondan kopuşun; bireysel, toplumsal ve politik yaşam alanlarının tamamındaki dönüşümü ya da değişimidir. Anthony Giddens'a göre moderniteyi özgün yapan niteliklerinden biri devamsızlık özelliğidir. Marxist felsefeye dayalı tarihsel materyalizme dayanan bu düşünceye göre özellikle modernite öncesi ile modernite arasında oldukça belirgin bir kırılma söz konusudur. Modernite, toplumsal ve bireysel hayatın her aşamasını hem derinden, hem de geniş bir açıdan sarsmış ve değiştirmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Maurice Merleau-Ponty</span> Fransız felsefeci ve fenomenolog

Maurice Jean Jacques Merleau-Ponty, Edmund Husserl ve Martin Heidegger tarafından büyük ölçüde etkilenmiş Fransız Fenomenoloji filozofu. Algı, sanat, politika, din, biyoloji, psikoloji, psikanaliz, dil, doğa ve tarih konuları üzerine yazılar kaleme almıştır. 1945 yılında Jean-Paul Sartre ve Simone de Beauvoir tarafından kurulmuş solcu Les Temps modernes dergisinde baş editörlük yapmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Georg Lukács</span> Macar siyasetçi, filozof ve edebiyat eleştirmeni (1885-1971)

Georg Lukács, Batı Marksizminin ünlü isimlerinden Macar Marksist filozof ve edebiyat bilimcisidir. Marksizmi Hegelci anlamda yeniden değerlendirmiş ve geliştirmiştir. Ernst Bloch, Antonio Gramsci, Karl Korsch ile birlikte Lukacs, 20. yüzyılın ilk yarısında, Marksist felsefe ve Marksist teorinin yeniden oluşturulmasında en önemli isimlerden biri olmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Mihail Bahtin</span>

Mihail Mihayloviç Bahtin. Rus filozof ve edebiyat teorisyeni.

<span class="mw-page-title-main">Feng şui</span>

Feng Şui, "rüzgâr" ve "su" anlamına gelen, doğada var olan yaşam enerjisini, yaşanılan mekânlarda harekete geçirme yöntemlerini gösteren eski bir Çin öğretisidir.

Alman felsefesi, 18. yüzyıl sonu ve 19. yüzyıl başlarından itibaren belirgin bir ağırlık kazanan, bir bakıma felsefenin yurdu hâline gelen Alman felsefe geleneğini ya da başka bir açıdan farklı felsefi eğilimlere sahip olan Alman felsefecilerinin bütünlüğünü ifade etmektedir.

<span class="mw-page-title-main">20. yüzyıl felsefesi</span>

20. yüzyıl felsefesi, 19. yüzyıl sonlarından başlayıp günümüze kadar gelen ve devam eden düşünce geleneklerini ve felsefi akımları kapsar. Her çağın felsefesinin kendi toplumsal, kültürel ve siyasal koşullarıyla etkileşimli olduğu gibi, 20. yüzyıl felsefesi de kendi siyasal ve toplumsal gelişmelerinden etkilenmiştir. Çağın siyasal olayları, kültürel ve teknolojik gelişmeler, bilimsel alandaki yeni sonuçlar, ortaya çıkan yeni düşünce eğilimlerinin hepsi 20. yüzyıl felsefesinde görülen bilime yönelik sorgulayıcı yaklaşımların, aklın sorgulanması girişimlerinin, dile yönelik ilginin, özne kavramı üzerinde yürütülen tartışmaların, zihin problemlerinin, yeni bir boyut kazanan bilgi sorununun, cinsellik soruşturmasının, yabancılaşma ve iktidar sorunsalının arka planını oluşturmaktadır. Bu çağın düşünürlerinin çoğunluğu bir şekilde çalışmalarında çağın kuramsal sorunlarını dillendirmiş ve yanıt arayışında olmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Lümpen proletarya</span>

Lümpen, başlangıçta Karl Marx ve Friedrich Engels tarafından ikinci ünlü ortak çalışmaları Alman İdeolojisi'nde (1854) icat edilen terim.

Cümle veya tümce; bir ifade, soru, ünlem veya emiri dile getiren; kendi başına anlamlı sözcükler dizisi. Çoğunlukla özne, tümleç ve yüklemden meydana gelir. Bazen yan cümleciklerle anlamı pekiştirilir veya genişletilir.

<span class="mw-page-title-main">Sosyal psikoloji</span> toplumun insanların düşüncelerini ve davranışlarını nasıl etkilediğini araştıran bilim dalı

Sosyal psikoloji bireylerin düşüncelerinin, iç dünyalarının ve davranışlarının başkalarının gerçek, hayalî ve anlaşılan oluşundan nasıl etkilendiğine dair bir bilimsel çalışmadır. Bu alanda araştırma yapanlar genellikle psikolog veya sosyolog'lardan oluşmaktadır. Buna rağmen bütün sosyal psikologlar hem birey, hem de topluluk bazında çalışırlar. Benzerliklerine rağmen iki alan amaçları, yaklaşımları, yöntemleri ve terimlerinde farklılaşırlar. Biyofizik ve kavrama psikolojisi gibi sosyal psikoloji de disiplinlerarası bir alandır.

Eleştirel düşünme akıl yürütme, analiz ve değerlendirme gibi zihinsel süreçlerden oluşan bir düşünme biçimidir. Eleştirel düşünme yerine kimi zaman tartışma mantığı ya da biçim dışı (enformel) mantık terimleri de kullanılmaktadır. Sorgulama ve şüpheciliğe dayanan eleştirel düşünme sağduyu ve bilimsel kanıtlarla uyuşan net hükümlere varmak için somut veya soyut konular üzerinde düşünme süreçlerini de içermektedir. Bu yönüyle diğer bir düşünme biçimi olan yaratıcı düşünmeyi tamamlamaktadır.

Doğrulama yanlılığı ya da teyit yanlılığı, kişilerin kendi inançlarını, düşüncelerini ve varsayımlarını destekleyen ya da teyit eden bilgileri kayırma, dikkate alma ve öne çıkarma eğilimidir. Bu yanlılığa sahip kişiler inançlarına, düşüncelerine ve varsayımlarına ters düşen, karşı duran, onlarla çelişen bilgileri ihmal etme, yok sayma eğilimi gösterir. Bilişsel eğilimin bir çeşidi ve tümevarımın sistematik hatasıdır. İnsanlar bilgiyi seçici olarak topladıklarında veya anımsadıklarında ya da belirli bir eğilime göre bu bilgiyi yorumladıklarında doğrulama yanlılığına eğilim gösterirler. Etkisi, duygusallıkla yaklaşılan konularla, iyice yerleşmiş ve değişmesi zor inanışlarla ilgili olduğu takdirde çok daha güçlüdür. İnsanlar aynı zamanda müphem ve belirsiz kanıtları da kendi görüşlerini destekleyici yönde yorumlamaya eğilimlidir. Yanlı araştırma, yorumlama ve bellek karşı tarafların aynı kanıtlara ulaşması durumunda bile anlaşmazlığın daha keskinleşmesi olan tutum kutuplaşmasını, doğru olmadığının kanıtları gösterilmesine rağmen inançlarda ısrar, ilk olarak edinilen bilgiye daha fazla güvenme olan irrasyonel öncüllük etkisi ve iki olay ya da durum arasında bir bağlantı olduğuna dair yanlış algılama olan yanılsama korelasyonunu açıklamak için kullanılır.

Sosyal karşılaştırma teorisi, 1954 yılında sosyal psikolog Leon Festinger tarafından geliştirilmiş bir sosyal psikoloji kuramı.

Adil dünya inancı, dünyanın adil bir yer olduğu, insanların hayatta hak ettiklerini yaşadıkları; kötü şeylerin kötü insanların başına, iyi şeylerinse iyi insanların başına geldiğini varsayan hipotez.

Bilgisayar güvenliğinde genel erişim denetimi; tanımlama, yetkilendirme, kimlik doğrulama, erişim onayı ve kimlik denetimini içerir. Erişim kontrolünün daha dar bir tanımı, sadece erişim onayını kapsar. Erişim onayı yapısında sistem; nesnenin erişim yetkisine bağlı olarak, zaten kimliği doğrulanmış bir nesneden erişim isteği verme veya erişim isteğini reddetme kararı alır. Kimlik doğrulama ve erişim kontrolü genellikle tek bir işlemde birleştirilir; böylece erişim, başarılı kimlik doğrulamasına veya anonim erişim belirtecine(jetonuna) dayalı olarak onaylanır. Kimlik doğrulama yöntemleri ve belirteçleri arasında parolalar, biyometrik taramalar, fiziksel anahtarlar, elektronik anahtarlar ve aygıtlar, gizli yollar, sosyal engeller, insanlar ve otomatik sistemler tarafından izleme bulunur.

<span class="mw-page-title-main">Hüsnükuruntu</span>

Hüsnükuruntu, kanıt, rasyonellik ya da gerçeklik üzerine olmaktan çok hayal etmesi zevk veren şeyler üzerine karar verme ve inanç oluşturma kavramıdır. İnanç ile istek arasındaki çatışmaları çözümlemenin bir ürünüdür.

Kişilerarası ilişki, bir kişinin başka toplum fertleri ile bilişsel ve fiziksel olarak devamlı etkileşimde olması durumudur. Bu tür ilişkiler genellikle insan türünün "ait olma" içgüdüsüne paralel olarak oluşturduğu sözlü veya sözsüz ilişkiler ağını kapsar. Bu ilişkiler duygu, düşünce tarzları ve davranış tarzları ekseninde gelişme gösterir. Kişilerarası ilişkilerde ilk izlenimler kilit bir rol oynar; ilk izlenimler genellikle fiziksel çekicilik, yakınlık, benzerlik ve saygınlık başlıkları altında oluşur.