Hallstein Doktrini
Hallstein Doktrini, 1955'ten 1970'e kadar Federal Almanya Cumhuriyeti'nin (Batı Almanya) dış politikasında temel bir ilkeydi. Adını Walter Hallstein'dan alan doktrin, Alman Demokratik Cumhuriyeti'ni (Doğu Almanya) tanıyan herhangi bir devletle diplomatik ilişki kurmamasını öngörüyor. "Doktrinin" kamuya açık resmi bir metni yoktu, ancak ana mimarı Wilhelm Grewe bunu bir radyo röportajında alenen açıkladı.[1] 1949'dan 1963'e kadar Almanya Şansölyesi olarak görev yapan Konrad Adenauer, 22 Eylül 1955'te Alman parlamentosuna yaptığı açıklamada politikanın ana hatlarını açıkladı. Bu, üçüncü ülkelerin "Alman Demokratik Cumhuriyeti"ni (Doğu Almanya) tanıması veya Almanya'dan sorumlu Dört Güçten biri olan Sovyetler Birliği dışında onunla diplomatik ilişkileri sürdürmesi halinde, Federal Alman hükümetinin bunu düşmanca bir davranış (acte peu amical) olarak değerlendireceği anlamına geliyordu.
Batı Almanya'nın buna tepkisi, diplomatik ilişkilerin kesilmesi anlamına gelebilir, ancak bu, politika kapsamında otomatik bir yanıt olarak belirtilmedi ve aslında ultima ratio (son çare) olarak kaldı.[2]
Federal Cumhuriyet, 1970'ten sonra sürdürülmesi zorlaşan doktrinin önemli yönlerini terk etti ve Federal hükümet, politikasını Alman Demokratik Cumhuriyeti'ne doğru değiştirdi.[3] 1971'de Berlin'de Dört Kuvvet Anlaşması ve 1972'de Temel Antlaşma'nın imzalanması, Ostpolitik'in yeni stratejisine uygun olarak doktrine son verdi.
Tarihsel arka plan
Almanya'nın bölünmesi
Almanya'nın II. Dünya Savaşı'ndaki yenilgisinin ardından, Oder-Neisse hattının doğusundaki bölge Sovyet veya Polonya yönetimi altındaydı ve fiilen ilhak edilmişti.[4] Bunun batısında kalan bölge, Müttefikler tarafından kontrol edilen dört işgal bölgesine bölünmüştü ve eski başkent Berlin de benzer şekilde dört sektöre bölünmüştü.
Fransa, Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri tarafından kontrol edilen batı bölgeleri, Mayıs 1949'da Batı Almanya'nı (Bundesrepublik Deutschland) oluşturmak için birleştirildi; Ekim 1949'da Sovyet Bölgesi, Alman Demokratik Cumhuriyeti (Deutsche Demokratische Republik veya DDR) oldu.[5] Gayri resmi olarak "Batı Almanya" ve "Doğu Almanya" olarak biliniyorlardı. Bununla birlikte, 1954'ten önce, Müttefikler resmi olarak tüm Almanya'nın sorumluluğunu elinde tutuyordu ve bu nedenle ne Doğu Almanya ne de Batı Almanya egemenliklerini geri kazanamadı.
1949'da yürürlüğe giren Federal Almanya Cumhuriyeti Temel Kanunu, Batı Almanya ve Doğu Almanya da dahil olmak üzere Almanya'nın tamamının anayasası olarak yazılmıştır. Kanun, Almanya'nın yeniden birleşmesini bir hedef ve gereklilik olarak ortaya koydu.[6]
Doğu Almanya'nın Sovyetler tarafından tanınması
23 Mart 1954'te Sovyetler Birliği, Alman Demokratik Cumhuriyeti ile diplomatik ilişkiler kuracağını ilan etti. Bu, Alman Demokratik Cumhuriyeti'ne (Doğu Almanya) ayrı bir devlet olarak bir dereceye kadar meşruiyet kazandırıyor olarak görülüyordu.[7] Bonn'daki Batı Alman hükûmeti, Federal Almanya Cumhuriyeti'nin Alman İmparatorluğu'nun meşru varisi olduğunu iddia ederek bunu reddetti.
Alman egemenliği
5 Mayıs 1955'te Paris Anlaşmalarının onaylanmasından sonra, (Batı) Alman egemenliğini büyük ölçüde yeniden kuran Genel Antlaşma (Deutschlandvertrag) yürürlüğe girdi.
Münhasır yetki
Federal Almanya Cumhuriyeti hükûmeti, tüm Alman halkı adına konuştuğunu iddia etti; bu, bir dizi beyannamede tekrarlandı.[8] 18 Eylül 1951 tarihli New York Deklarasyonu'nda, batılı işgal güçleri "Federal Almanya Cumhuriyeti hükümetini özgür ve meşru olarak kurulmuş tek Alman hükümeti olarak gördüklerini ve bu nedenle uluslararası ilişkilerde Alman ulusu adına konuşma hakkına sahip olduklarını" ilan etmişlerdi.
Federal Almanya Cumhuriyeti, Alman Demokratik Cumhuriyeti'ni tanımadı ve ne Demokratik Alman Cumhuriyeti ne de Doğu Avrupa'nın diğer Komünist devletleriyle diplomatik ilişkiler sürdürdü.
"Doktrinin" Kökeni
1955'te Konrad Adenauer, Federal Almanya Cumhuriyeti ile Sovyetler Birliği'nin diplomatik ilişkiler kurması konusunda anlaşmaya varılacağı Moskova'yı ziyaret etti. Bu açıkça Almanya Federal Cumhuriyeti'nin çıkarınaydı, ancak Sovyetler Birliği aynı zamanda Alman Demokratik Cumhuriyeti ile diplomatik ilişkiler sürdürmesinden dolayı diğer devletlerin her iki ülkeyle de diplomatik ilişkiler sürdürmemesi konusunda ısrar eden politikasıyla açıkça tutarsızdı.[9] Bu nedenle, politikayı alenen tanımlamaya ve Federal Cumhuriyet'in hem Federal Almanya Cumhuriyeti hem de ("sözde") Alman Demokratik Cumhuriyeti ile diplomatik ilişkiler sürdüren başka hiçbir devleti kabul etmeyeceği mesajını güçlendirmeye ihtiyaç vardı.
Walter Hallstein ve Wilhelm Grewe, Adenauer'e Moskova'ya kadar eşlik eden heyetin üyeleriydi. Politikanın unsurları daha önce Dışişleri Bakanlığı tarafından tasarlanmış ve uygulanmış olmasına rağmen, politikanın ana unsurları Moskova'dan dönüşte ortaya kondu.
Adenauer, 16 Eylül 1955'te düzenlediği basın toplantısında ve yine 22 Eylül 1955'te hükûmetin parlamentoya yaptığı açıklamada, diğer devletleri Alman Demokratik Cumhuriyeti ile diplomatik ilişkiler kurmanın düşmanca bir hareket olarak görüleceği konusunda uyararak politikadan bahsetti.[10] 8 Aralık 1955'te, tüm büyük Alman büyükelçiliklerinin başkanları ve Dışişleri Bakanlığı liderliğinin bir toplantısı yapıldı. Almanya Demokratik Cumhuriyeti'nin tanınmaması politikası gündemin ana maddelerinden biri oldu. Dışişleri Bakanı Brentano, Hallstein ve Grewe'nin konuşmalarının metinleri daha sonra dünya çapındaki büyükelçiliklere dağıtıldı.
Yazarlık ve isim
Hallstein Doktrini, adını o zamanlar Alman Dışişleri Bakanlığı'nda "devlet bakanı" (en üst düzey memur) olan Walter Hallstein'dan almıştır, ancak büyük ölçüde Alman Dışişleri Bakanlığı siyasi daire başkanı Wilhelm Grewe tarafından tasarlanmış ve uygulanmıştır.[8]
Doktrin, Batı Almanya 1955'te egemenliğini büyük ölçüde yeniden kazandıktan sonra, dış politikadaki yansıması olarak ele alınabilir. Hallstein Doktrini doğduğunda (veya en azından adlandırıldığında), Heinrich von Brentano dışişleri bakanıydı.[11] Bu nedenle Brentano'nun politikaya veya onun bir varyasyonuna Brentano Doktrini olarak atıfta bulunduğu da bilinmektedir.
Bir süre sonra, 1958'de gazeteciler politikayı Hallstein-Grewe Doktrini olarak adlandırdı ve bu daha sonra Hallstein Doktrini olarak kısaltıldı. Politikanın ana hatlarını tasarlayanın ve izlenecek yol haritası hakkında hükûmete opsiyonlar oluşturanın Grewe'in olması ve bu çerçevede oluşturtulan politikanın ana uygulayıcılarının dışişleri bakanı Brentano ve şansölye Adenauer olması nedeniyle Hallstein doktrini adı yanlış olarak kabul edilebilir.[12]
İçerik ve gerekçe
Hallstein Doktrini, Federal Cumhuriyet'in tüm Almanya'yı temsil etme iddiasındaki münhasır yetkisini (Alleinvertretungsanspruch) takip etti. Üçüncü ülkeler "Alman Demokratik Cumhuriyeti"ni (Doğu Almanya) tanırsa veya Almanya'dan sorumlu Dört Güçten biri olan Sovyetler Birliği dışında onunla diplomatik ilişkiler sürdürürse, Federal Alman hükümetinin bunu düşmanca bir hareket (acte peu amical) olarak göreceğini belirtti.[3] Böylesine düşmanca bir davranışa verilen yanıt, genellikle diplomatik ilişkilerin kesilmesi anlamına geliyordu, ancak bu, ultima ratio olarak kalmasına rağmen, politika kapsamında otomatik bir yanıt olarak ifade edilmedi.
Resmi tanıma ve tam diplomatik ilişkiler dışında hangi eylemlerin yaptırımları tetikleyeceği ve bu yaptırımların ne olacağı, yabancı hükümetlerin sınırları zorlamasını önlemek için kasıtlı olarak (en azından kamuoyunda) belirsiz tutuldu. Grewe, esnekliğin gerekli olduğu ve Doğu Almanya'nın devlet benzeri varlığının yokmuş gibi davranmanın mümkün olmadığı konusunda özel olarak uyardı.[13]
Ne tam diplomatik ilişkilere ne de benzer bir tanıma (exequatur) sahip konsolosluk ilişkilerine müsamaha gösterilmeyecektir. Aynısı, antlaşmanın tanıma anlamına gelmediğini belirten özel hükümler içermeyen antlaşmalar için de geçerliydi.[14] Ancak, devlet dışı ticari temsilcilikler vb. dahil olmak üzere normal ticari faaliyetlere müsamaha gösterilecektir. Ayrıca yoruma açık önemli bir gri alan vardı. Grewe biraz temkinli davransa da, dışişleri bakanı Brentano, Federal Cumhuriyet'in (ekonomik sonuçları ne olursa olsun) Alman Demokratik Cumhuriyeti'ni hukuken tanıyan veya "iki ülke gerçeğini" tanıyan herhangi bir devletle diplomatik ilişkilerini derhal keseceğini açıkça belirtti.
Yasal dayanak
Federal Almanya'nın hukuki bakış açısından Demokratik Alman Cumhuriyeti ile diplomatik ilişkiler başlatan Sovyet Bildirgesi'nin, Sovyet Bölgesi'ni üç batı bölgesinden ayırdığını kabul etmekle beraber söz konusu bölgenin Sovyetler Birliği'nin kontrolü altında olduğu için bölgede ayrı bir hükûmetin olmaması nedeniyle Doğu Almanya'nın devlet olmanın asgari gereksinimlerini karşılamadığını savunuyordu.[15] Hukuki görüş, Batı Almanya ile diplomatik ilişkiler kuran veya savaş halinin sona erdiğini ilan eden herhangi bir devletin, Federal Cumhuriyeti Almanya'yı temsil etmek için münhasır yetkiye sahip olarak zımnen tanıdığı iddiasıyla devam etti.
Batılı müttefikler, 1955 Genel Antlaşması da dahil olmak üzere çeşitli anlaşmalarda, yalnızca Federal Almanya Cumhuriyeti'ni tanımayı kabul ettiler. Batılı işgal güçleri (Fransa, İngiltere ve ABD) önceden var olan Alman Devletinin devam eden varlığını kabul ettiler; ve 18 Eylül 1950 tarihli New York Deklarasyonu, "Federal Almanya Cumhuriyeti hükümetini özgürce ve meşru bir şekilde oluşturulmuş ve bu nedenle uluslararası ilişkilerde Alman ulusu adına konuşma hakkına sahip tek Alman hükümeti olarak gördüklerini" belirtti.[16] Aynı zamanda hazırlanan yayınlanmamış bir "yorum tutanağı", formülün Federal Cumhuriyet Hükûmeti'nin tüm Almanya'nın yasal hükûmeti olarak tanınması anlamına gelmediğini açıklığa kavuşturuyordu.
Politikanın yasal gerekçesi, bir zorunluluk olduğuydu. Siyasi argümanlar şunlardı: anayasa ve Genel Antlaşmaya dayalı olarak, Almanya'nın yeniden birleşmesi için çaba gösterme ve dolayısıyla Doğu Almanya'nın tanınmasını ve dolayısıyla Almanya'nın bölünmesini önleme. Bu tanınmama, statükonun reddi anlamına geliyordu. Bu da Federal Almanya için manevi destek veriyordu.[17]
Alman Demokratik Cumhuriyeti'nin ("Doğu Almanya") tepkisi
Başlangıçta, Alman Demokratik Cumhuriyeti, BM'nin katılımıyla serbest seçimleri kabul etmeye istekli olmasa da, yeniden birleşme için baskı yaptı. Ancak yaklaşık 1955'ten itibaren, "iki devletli" bir çözümü desteklediler ve Federal Cumhuriyet'in tüm Almanya'yı temsil etme iddiasına şiddetle karşı çıktılar; ama kendileri böyle bir iddiada bulunmadılar. 1960'larda, Berlin Duvarı'nın inşasından sonra, Doğu Almanya lideri Walter Ulbricht, giderek artan bir şekilde tüm Almanya'yı temsil ettiğini iddia etti.[18]
Alman Demokratik Cumhuriyeti başka bir ülkede bir tür temsilcilik açtığında, o ülkeyi Alman Demokratik Cumhuriyeti'nde benzer bir temsilcilik açmaya ikna etmeye çalıştı. Bu amaçla mali teşvikler sağlamaya istekli olmalarına rağmen başarıları sınırlıydı. Diplomatik ilişkilerin geliştirilmesindeki ilk aşama için, Demokratik Alman Cumhuriyeti sık sık ülkedeki yerel komünist partinin yardımından yararlandı ve Doğu Alman gazeteciler de bu amaç için kullanıldı. Bir sonraki aşama bir ticaret anlaşması yapmaktı.[19] Bu özellikle sorunlu değildi, çünkü Federal Almanya Cumhuriyeti, açık diplomatik tanıma içermediği sürece ticari ilişkilere itiraz etmiyordu. Ticari ilişkiler kurulduktan sonraki aşama, ticaret odasının daimi ofislerinin kurulmasıydı. Bu da, ilgili kuruluşların resmi olarak devletin organları olmaması koşuluyla, Federal Almanya Cumhuriyeti'nden genellikle çok az direnişle karşılaştı. Bir sonraki aşama ticari temsilcilikler kurmaktı. Resmi bayrağı veya flamayı dalgalandırmak veya normalde diplomatik birliklere mahsus resmi etkinliklere davet etmek gibi diplomatik ayrıcalıklara dair görünür belirtiler olmadığı sürece, bunlara genellikle Federal Almanya Cumhuriyeti tarafından müsamaha gösterildi.[20] Alman Demokratik Cumhuriyeti, bunları giderek daha fazla konsolosluk amaçları için kullandı ve onları "ticaret misyonları" olarak adlandırarak ve memurları için diplomatik unvanlar kullanarak diplomatik olarak "yükseltmeye" çalıştı. Bu noktada Batı Almanya direniş göstermeye başlamaktaydı. Alman Demokratik Cumhuriyeti'nin hedeflediği son aşama, bir başkonsolosluk kurmaktı. Bu genellikle, konsolosun hak ve ayrıcalıklarını garanti eden bir belge olan bir exquatur verilmesini içeriyordu. Bu, Federal Almanya Cumhuriyeti tarafından resmi diplomatik tanınmaya eşdeğer görüldü ve bir şekilde yaptırımlarla karşılanması olasıydı. Mısır gibi ülkeler, bir bildiri yayınlayarak, ancak bunun Alman Demokratik Cumhuriyeti'nin tanınması anlamına gelmediğine dair bir not ekleyerek her iki tarafı da üzmekten kaçınmaya çalıştı.
Bununla birlikte, 1969'a kadar, Alman Demokratik Cumhuriyeti, iki olası istisna dışında tam diplomatik temsil elde edemedi:[21]
- Mart 1960'ta Gine'den bir büyükelçi belgelerini Doğu Almanya devlet başkanı Başkan Wilhelm Pieck'e resmen sundu. Ancak Federal Almanya Cumhuriyeti'nin protestolarının ardından Gineliler bir hata olduğunu ve Alman Demokratik Cumhuriyeti'nin bir büyükelçisinin Gine tarafından asla akredite edilmediğini iddia etti.
- 1963'te Zanzibar adası İngiltere'den bağımsızlığını kazanmış ve 1964'ün başlarında Zanzibar Halk Cumhuriyeti'nin kurulmasına yol açan bir devrim yaşanmış ve yeni oluşan sosyalist kimliği nedeniyle Zanzibar hükûmeti Demokratik Alman Cumhuriyeti ile diplomatik ilişkiler konusunda anlaşmaya varmıştı. Ancak Nisan 1964'te yeni cumhuriyet Tanganyika ile birleşti ve ortaya çıkan devlet kısa süre sonra Birleşik Tanzanya Cumhuriyeti olarak yeniden adlandırıldı ve Demokratik Alman Cumhuriyeti büyükelçiliğini kapatmak zorunda kaldı.
Hallstein Doktrini Tarihi
Doktrin, 1957'de Yugoslavya'ya ve 1963'te Küba'ya olmak üzere iki kez uygulandı. Her ikisi de önce Doğu Almanya'yı tanımıştı.
1958'de yeni kurulan Gine cumhuriyeti, bir Federal Alman büyükelçisini ve bir Doğu Almanya ticaret misyonunu kabul etti. 1960 yılında ülke Doğu Almanya'ya bir büyükelçi gönderdiğinde, Federal Cumhuriyet kendi büyükelçisini geri çekti.[22] Gine daha sonra Doğu Almanya'ya hiçbir zaman büyükelçi göndermediğini açıkladı.
Doktrinin sorunları
Doktrin, Doğu Almanya'yı en azından önemli Batı veya Üçüncü Dünya devletlerinden izole etmeyi uzun süre başarmış gibi görünüyordu. Ama aynı zamanda federal hükûmetin siyasetini de sınırladı ve 1960'larda bunu sürdürmek giderek daha zor hale geldi.[23]
Birkaç durumda, doktrin aslında uygulanmadı. 1957'de Doğu Almanya, tüm Arap dünyasıyla temas kurmak için Kahire'de bir ofis açtığında, Federal Cumhuriyet Mısır'daki büyükelçisini geri çekmedi. Aynı şekilde 1965'te Federal Cumhuriyet İsrail ile diplomatik ilişkiler kurduğunda, birçok Arap devleti Federal Cumhuriyet ile olan ilişkilerini dondurdu ancak Doğu Almanya'yı tanımadı.[24] Bu, sonunda 1967'den sonra oldu, çünkü Doğu Almanya, Altı Gün Savaşı'nda Arap devletlerini desteklemişti. Doktrin, Doğu Almanya'yı tanımasına rağmen 1969'da Kamboçya'ya da uygulanmadı.
Federal Cumhuriyet, 1967'de Romanya ile diplomatik ilişkiler kurdu ve 1968'de Yugoslavya ile ilişkileri yeniden kurdu. Hükûmetin iddiası, komünist devletlerin aslında Doğu Almanya'yı tanımaya zorlandıkları ve bunun için cezalandırılmaması gerektiğiydi.[25]
Kaldırma
1969'da Willy Brandt, sosyal demokrat/liberal bir hükûmetin başı olarak Almanya Şansölyesi oldu. Yeni hükûmet, Almanya'nın barış ve özgürlük içinde yeniden birleşmesi gibi ana siyasi hedefleri sürdürdü, ancak bu hedeflere ulaşmanın yolunu değiştirdi. Brandt'ın yeni Ostpolitik'i, Alman Demokratik Cumhuriyeti'ndeki Almanların durumunu iyileştirmek için Alman Demokratik Cumhuriyeti hükûmeti ile müzakere etme politikasıydı ve Almanya'nın bir tarafından diğerine destekleyici ziyaretleri içeriyordu.[26] Bunun bir parçası olarak, Federal Cumhuriyet de jure, Alman Demokratik Cumhuriyeti'ni, Almanya'nın Federal Cumhuriyet içinde olmayan bölgelerinin bir devlet örgütü olarak tanıdı. Brandt her iki Alman devletinin de birbirine "yabancı" olamayacağını vurguladı.
1971'de Berlin'de Dört Kuvvet Anlaşması ve 1972'de Temel Antlaşma'nın imzalanması, Ostpolitik'in yeni stratejisine uygun olarak doktrine son verdi.
Benzer durumlar
Diplomaside, başka bir devletin tanınmaması ve üçüncü devletlerin aynısını yapmaktan caydırılması eski bir araçtır. Komünist Sovyetler Birliği ve Çin'in kurulmasından sonraki ilk yıllarda ABD, onlarla diplomatik temas kurmayı reddetti. Benzer politikaları Çin'in Çin Cumhuriyeti (Tayvan) politikasında izlediği Tek Çin politikasında ve iki Vietnam'ın birleştirilmesi için yapılan Vietnam Savaşı sırasında Vietnam'daki iki yönetimin izlediği politikalarda da gözlemlemek mümkündür.
Yeni yaklaşım
2016 yılında Torben Gülstorff, Hallstein doktrinine yeni bir yorum getirdi. Ona göre doktrinin Batı ve Doğu Almanya dış politikası üzerindeki etkisi yalnızca marjinaldi, gerçeklikten çok efsaneydi. Tüm Soğuk Savaş boyunca, ulusal ekonomik ve uluslararası jeostratejik çıkarlar, duvarın her iki tarafında da Alman dışişlerine egemen oldu.
Kaynakça
- ^ "The resumption of diplomatic relations between the FRG and the USSR and the Hallstein Doctrine (1955)". CVCE.EU by UNI.LU (İngilizce). 8 Eylül 2016. 17 Nisan 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Ağustos 2023.
- ^ Gülstorff, Torben (4 Kasım 2016). Trade follows Hallstein? (doctoralThesis tez). Humboldt-Universität zu Berlin, Philosophische Fakultät I. 10 Nisan 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Ağustos 2023.
- ^ a b Gülstorff, Torben (9 Ağustos 2017). "Die Hallstein-Doktrin – Abschied von einem Mythos". bpb.de (Almanca). 7 Mayıs 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Ağustos 2023.
- ^ "Students on the Cold War - Bekes Kalmar" (PDF). 20 Haziran 2018 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Mayıs 2023.
- ^ ROAPE (1 Ağustos 2018). "On Both Sides of the Berlin Wall: Africa and the Two Germanies - ROAPE" (İngilizce). 24 Ağustos 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Ağustos 2023.
- ^ "documentArchiv.de - Grundgesetz für die Bundesrepublik Deutschland (23.05.1949)". www.documentarchiv.de. 16 Kasım 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Ağustos 2023.
- ^ "German Case | Foreign Law Translations | Texas Law". law.utexas.edu. 14 Mart 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Ağustos 2023.
- ^ a b "Zusammenfassung Interview des Ministerialdirektors, Professor Dr. Wilhelm G. Grewe mit dem Chefredakteur des Nordwestdeutschen Rundfunk, Hans Wendt [Hallstein-Doktrin], 11. Dezember 1955 / Bayerische Staatsbibliothek (BSB, München)". www.1000dokumente.de. 2 Ocak 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Ağustos 2023.
- ^ "Volltext Interview des Ministerialdirektors, Professor Dr. Wilhelm G. Grewe mit dem Chefredakteur des Nordwestdeutschen Rundfunk, Hans Wendt [Hallstein-Doktrin], 11. Dezember 1955 / Bayerische Staatsbibliothek (BSB, München)". www.1000dokumente.de. 24 Ağustos 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Ağustos 2023.
- ^ "Hallstein" (PDF). 26 Mart 2009 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 22 Mayıs 2023.
- ^ Glenn, Gray, William (22 Nisan 2005). "Die Hallstein-Doktrin: Ein souveräner Fehlgriff?". bpb.de (Almanca). 24 Ağustos 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Ağustos 2023.
- ^ "Note der Bundesregierung an Kuba (Bonn, 14. Januar 1963)". CVCE.EU by UNI.LU (Almanca). 7 Mart 2015. 24 Ağustos 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Ağustos 2023.
- ^ ""Der Abbruch der deutsch-jugoslawischen Beziehungen" in Bulletin des Presse- und Informationsamtes der Bundesregierung". CVCE.EU by UNI.LU (Almanca). 7 Mart 2015. 8 Mayıs 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Ağustos 2023.
- ^ Deutschland, Stiftung Deutsches Historisches Museum, Stiftung Haus der Geschichte der Bundesrepublik. "Gerade auf LeMO gesehen: LeMO Kapitel: Alleinvertretungsanspruch". www.hdg.de (Almanca). 21 Mayıs 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Ağustos 2023.
- ^ "Hallstein". 30 Eylül 2007 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Mayıs 2023.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 27 Eylül 2007 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Mayıs 2023.
- ^ "Die Bonner Regierung, Konzerninteressen und das Pinochet-Regime in Chile" (Almanca). 3 Kasım 2013. 5 Ekim 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Ağustos 2023.
- ^ "Chile: Mit Pinochet machte die DDR beste Geschäfte - WELT". DIE WELT (Almanca). 4 Ekim 2022. 17 Haziran 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Ağustos 2023.
- ^ "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 1 Nisan 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 22 Mayıs 2023.
- ^ "Starke Geste im Übergang Als die... | F.A.Z. Frankfurter Allgemeine Zeitung". www.genios.de (Almanca). 27 Mayıs 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Ağustos 2023.
- ^ "Die Kabinettsprotokolle der Bundesregierung, Band 12. 1959". ISBN 978-3-486-56699-4 (Almanca). 9 Mayıs 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Ağustos 2023.
- ^ "Deutsche an keinem Tisch". Der Spiegel (Almanca). 26 Mayıs 1959. ISSN 2195-1349. 8 Mayıs 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Ağustos 2023.
- ^ "Arşivlenmiş kopya". 5 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Mayıs 2023.
- ^ "Einführung Verfassung der Deutschen Demokratischen Republik, 7. Oktober 1949 / Bayerische Staatsbibliothek (BSB, München)". www.1000dokumente.de. 12 Mayıs 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Ağustos 2023.
- ^ "ZEIT ONLINE | Lesen Sie zeit.de mit Werbung oder im PUR-Abo. Sie haben die Wahl". www.zeit.de. 8 Mart 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Ağustos 2023.
- ^ "Interview with Wilhelm Grewe (11 December 1955)". CVCE.EU by UNI.LU (İngilizce). 7 Mart 2015. 27 Mart 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Ağustos 2023.