İçeriğe atla

Hallan Çemi Höyüğü

Arkeolojik Höyük
Adı:Hallan Çemi Höyüğü
il:Batman
İlçe:Kozluk
Köy:Kaletepe
Türü:Höyük
Tescil durumu:Tescilli[1]
Tescil No ve derece:960 - 1
Tescil tarihi:12.07.1991
Araştırma yöntemi:Kazı
Tarihlendirme:MÖ 9.700 – 9.270[2]
Dönem:Çanak Çömleksiz Neolitik A[3]

Hallan Çemi Höyüğü ya da Hallan Çemi Tepesi, Batman il merkezinin 50 km. kuzeyinde yer alan bir arkeolojik yerleşimdir. Höyük, 4,3 metre yükseklikte bir tepe olup Dicle’nin kolu Sason Çayı’nın batı kıyısında dar bir vadide yer almaktadır.[1]

Hallan Çemi sakinlerinin yerleşik avcı - toplayıcı bir topluluk olduğu anlaşılmaktadır.[4] Tepe'nin günümüzden 11.700 – 11.270 yıl önce iskan edildiği ileri sürülmektedir. Bu tarihlere göre Anadolu'nun bilinen en eski yerleşim yeridir. Kazılar, herhangi bir tarımsal faaliyete ilişkin bulgu vermezken, domuzun evcilleştirilme sürecinin başlarında bulunulduğunu gösteren veriler sağlamıştır.

Kazılar

Batman Barajı inşaati sürerken, su toplama alanında Michael Rosenberg ve H. Togul tarafından yapılan yüzey çalışmaları sırasında 1990 yılında keşfedilmiştir. Bölgede yapılan incelemelerde bir yontma taş endüstrisi ve bezemeli taş kaplar bulunmuştur. Bunun üzerine Rosenberg başkanlığında, ABD Delawere Üniversitesi, ODTÜ TEKDAM (Tarihi Eserleri Kurtarma ve Değerlendirme Araştırma Merkezi) ve Diyarbakır Müzesi tarafından 1990-94 yılarında kazı çalışmaları yapılmıştır.[1] Kazı çalışmalarının birincil amacı, yerleşme sakinlerinin geçim ekonomileri hakkında yeterince bilgiye ulaşabilmekti.[5]

Mimari

Kazı çalışmaları sonucunda Çanak Çömleksiz Neolitik Çağ A evresine (PPN - Pre-Pottery Neolithic) tarihlenen[3] yerleşimde en az dört yapı evresi bulunduğu saptanmıştır. Ancak en üstteki üç yapı evresinde mimari kalıntıları açığa çıkaracak kadar kazı yapılabilmiştir.[6] Yerleşimin ortasında 15 m. çapında, bir metre derinliğinde doğal bir çukur olduğu, kulübe tarzı evlerin bu çukurun civarına yapıldığı, çukurun çöplük olarak kullanıldığı düşünülmektedir. Gerçekten de bu çukurda çok fazla hayvan kemiği ve taş parçaları bulunmuştur. Her üç yapı katında da kullanılan bu çukurda kulübe tarzı bir yapının olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca üç koyun kafatasının (boynuzlarıyla birlikte) bulunması, bu çukurun “çok işlevli” olduğunu düşündürmüştür.[1]

Her üç yapı katının mimarisi değişiktir. İlk yapı katında kumtaşı bloklar kullanılmıştır. Kazılarda ortaya çıkarılan dairesel iki yapı 5 - 6 metre çapında olup üstleri dallarla örülmüştür.[1] Yapıların giriş kısmı açık bırakılmış, buraya yarım daire şeklinde ikinci bir duvar örülmüştür. Bu duvarda da kapı açıklığı bırakılmıştır. Bu iki duvar arası, en geniş olan ön tarafta 1 metredir. Yapılar, toprak kazılarak yarı gömük olarak yapılmıştır. Duvarlar bir metreye kadar taş olup, üstünün dal örgü tekniğiyle yapıldığı anlaşılmaktadır. Taş örgü duvarlarda, çatıyı taşıyacak direklerin yerleştirildiği 10 cm. genişlikte dikey oyuklar vardır.[1] Çatıyı oluşturan payanda ve saz-kamış demetlerinin çamurla sıvandığı düşünülmektedir.[7] Her iki yapının orta kısmında üç tap blokla U şeklinde birer ocak yapılmıştır.[1] Söz konusu iki yapının konut amaçlı olmadığı, toplulukça genel amaçlı kullanıma konu olduğu anlaşılmaktadır.[8]

İkinci yapı katı ise yakındaki Sason Çayı'ndan toplanan taşlar kullanılmıştır. Ancak iki yuvarlak yapı burada da görülür ama daha küçüktür ve öndeki ikinci duvar yoktur. Tabanlar ise özenle yerleştirilen kumtaşı bloklarla oluşturulmuştur.[1]

Üçüncü yapı katı yine dere taşları kullanılmıştır. Bu yapı katında, diğer iki yapı katında da görülen U biçimli, tabanları taş döşeli olmayan ve işlevi bilinmeyen yapılar vardır.[1]

Tepenin güney eteklerinde çok az sayıda çanak çömlek bulunmuş olmasında rağmen Çanak Çömlekli Neolitik yerleşimden söz etmek, elde edilen bulgular ışığında olanaklı değildir.[1]

Buluntular

Yerleşimde bulunan yontma taş aletlerin ve artıkların % 60 kadarı obsidiyendir. En yakın obsidiyen kaynağı üç günlük mesafedeki (100 km.) Nemrut Dağı'dır. Ayrıca taştan oyulmuş keçi ve domuz başlı havanelleri bulunmuştur. Taş boncuklar, yerleşmede yaşayan insanların süs takılarından günümüze ulaşan buluntulardır. Kireçtaşından oyularak yapılan taş kaplar yüzeyde bile oldukça çok bulunmaktadır.[1] Çayönü yerleşmesinin geç tabakalarındaki bu türden buluntularla benzerlik gösterdiği belirtilmektedir.[9] İnce cidarlı, düz dipli, hemen hemen dik profilli kaseler ya da derin kaselerdir. Dış cedarlarında çoğunlukla, zigzag, çapraz çizgiler ve dalgalı hatlar şeklinde geometrik bezemeler oyulmuştur. Doğa betimlemeleri de görülmektedir. Bunlardan birinde oldukça şematize olarak canlandırılan sıra halinde yürüyen üç köpek ya da kurt betimlemesi görülmektedir.[1]

Kazılar boyunca toplanan hayvan kemikleri, büyük çoğunluğu memelilere ait olmak üzere 2 tonu bulmaktadır. Bunların % 36'ı koyun, % 7'si keçi, birlikte % 43, % 27'si kızıl geyik, % 13'ü köpek, iki tür tilki ve çakal, % 12'si domuz, % 3'ü boz ayı, % 2'si kır tavşanı kemiğidir.[10][11] Daha düşük oranda sansar, yabani kedi, kunduz, kirpi kemikleri de vardır. Yabani sığırın da avlandığı anlaşılmaktadır. Memeliler dışında iki tür balık, kertenkele, kaplumbağa ve çeşitli kuşlar avlanmıştır. Kaplumbağa büyük farkla çoğunluktadır.[10] Bu kemiklerden sadece domuz kemiklerinde evcilleştirildiklerine dair başlangıç izleri bulunmuştur. Bazı dişler evcil domuz ile yabani domuz değerleri arasındayken, bir kısmı evcil domuz dişlerindeki gibidir. Bu kanıtlar, domuzun evcilleştirilme sürecinin başlarında olunduğunu göstermektedir.[10] Koyun ve keçinin evcilleştirilmeye çalışıldığı yönünde herhangi bir bulgu yoksa da, bu hayvanlar için izlenen avlanma stratejisi ilginçtir. Muhtemelen her iki türün popülasyonunu korumak için, erkek hayvanların tercih edildiği anlaşılmaktadır.[12] Hallan Çemi kazılarının sağladığı en önemli bilgilerden biri, şimdilik, en azından Doğu Anadolu'da evcilleştirilen ilk hayvanın domuz olduğunun belgelenmesidir.[13]

Kazı başkanı Michel Rosenberg ve fauna buluntularını inceleyen Michigan Üniversitesi'den Dr. Richard Redding,[14] bir dizi makale yayımlayarak Hallan Çemi sakinlerinin, günümüzde Yeni Gine'de uygulanan bir tür hayvan güdücülüğünü domuzlar konusunda uygulamış olduklarını ileri sürmüşlerdir.[15] Bu tarz domuz yetiştiriciliği "Yeni Gine Modeli" olarak bilinmektedir.[16] Bu modele göre dişi domuzlar elde tutuldu ve dışardaki yaban domuzları ile çiftleşmeleri sağlandı. Erkek yavrular belirli bir yaşa gelince öldürülüp yenildi, dişi yavruların ise bir kısmı bu şekilde kullanılırken bir kısmı da yavrulamaları için beslendi.[16]

Kazılarda 130'dan fazla tatlı su istiridyesi kabuğu toplanmıştır. Bu buluntu Hallan Çemi yerleşimini değerlendirmek yönünden çok önemli bir buluntu olmuştur. Kabuklardan 63 tanesinin büyüme çizgileri, incelenebilecek kadar sağlam olarak günümüze ulaşmıştır. Bu buluntuların % 16'sı yavaş büyüme mevsiminde, yani yazın sudan çıkarılmıştır. Yüzde 43'ü hızlı büyüme dönemi öncesinde, yani sonbahar başı ya da ortasında, % 19'u tam hızlı büyüme döneminde sonbahar sonları ve kış, % 16'sı ise hızlı büyüme dönemi sonları ilkbahar gibi toplanmıştır.Buradan da bu kabukların tüm yıl boyu toplanıyor olduğu çıkmaktadır. Sonuç olarak Hallan Çemi yerleşimi mevsimlik bir yerleşim olmayıp yıl boyunca iskan edilen kalıcı bir yerleşim olduğu kanıtlanmış olmaktadır.[14]

Değerlendirme

Yapı yoğunluğu olmayan küçük sayılabilecek bir yerleşimdir.[4] Alan olarak yaklaşık olarak 1,5 dönüm kadardır.[17]

Yerleşik bir yaşam sürdürmelerine karşın Hallan Çemi halkının geçim tarzı avcı - toplayıcı bir geçim tarzıdır. Bu yerleşik avcı – toplayıcıların beslenme rejimleri ağırlıklı olarak kabuklu yemişlere, bakliyata ve çeşitli av hayvanlarına dayanmaktadır.[14] Özellikle kabuklu yemişlerin çokça tüketilmesinin altı çizilmiştir.[12] Dolayısıyla henüz tarıma geçmemiş bir topluluk olarak görülmektedir. Domuz dışında, o da evcilleştirmenin henüz "eşiğindedir", hayvan evcilleştirildiği yönünde bir kanıt yoktur.[3][4][18]

Toplanan bitkiler hakkında, ele geçen bitki kalıntıları fikir vermektedir. Yabanıl ya da kültüre alınmış tahıllara ilişkin bir bulgu yoktur. Zaten yerleşmenin yontmataş endüstrisinde orak bıçak yapmakta kullanılan tarzda buluntu görülmez. Yaygın olarak toplanan yabani bitkiler mercimek, bezelye, burçak, badem, fıstıktır.[19][20] Yabani bademi, her ne kadar toksin içerse de çokça tüketilmiştir. Muhtemelen toksini gidermek için bazı yöntemleri vardı. Kömürleşmiş yabani bademi bulguları, bu toksinden arındırma işleminin bademin kavurulması olabileceğini düşündürmektedir.[20]

Bununla birlikte 1993 yılında yeni bulgularla yapılan tarihlendirme, yerleşmenin günümüzden kabaca 11.700 – 11.270 yıl öncesine yapılmaktadır.[2] Yerleşimin en azından MÖ 10. – 9. Binyıla dayandığı rahatlıkla söylenebilir.[14] Buna göre Hallan Çemi'nin Anadolu'daki bilinen en eski yerleşim olduğu düşünülmektedir.[21] Diğer yandan kazılarda elde edilen bilgiler, bu yerleşmenin, dönemin Levant yerleşmelerinden en düşük düzeyde etkilendiğini kabul etmeyi gerektirmektedir.[18] Burada kast edilen Levant'ın Natufian Kültürü'dür.[2] Her ne kadar Natufian Kültürü'nün etkileri zayıf ise de, Hallan Çemi kültürel geleneği köklerinin, bir Üst Paleolitik – Epipaleolitik kültür olan Zarzian Kültürü'ne dayandığı ileri sürülmektedir.[2] Kazı başkanı da yerleşmenin sürtmetaş aletlerini, Zarzian epipaleolitik aletleriyle benzer olarak tanımlamaktadır.[22]

Yerleşmenin tarihlendirilmesi konusunda çeşitli yaklaşımlar ve bunlara bağlı olarak tartışmalar sürmektedir. Kazı başkanı, her ne kadar birbirine bitişik dönemlerse de, Epipaleolitik sonları[23] ve Çanak Çömleksiz Neolitik başları[3] olarak değerlendirmektedir.[24]

Dış bağlantılar

Kaynakça

  1. ^ a b c d e f g h i j k l "TAY – Yerleşme Dönem Ayrıntıları". 22 Kasım 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Ocak 2012. 
  2. ^ a b c d B. M. Starkovich - M. C. Stiner (2009), Hallan Çemi Tepesi Sh.: 46
  3. ^ a b c d 15. Kazı Sonuçları Toplantısı 12 Eylül 2014 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Cilt 1 (1993), Sh.: 126
  4. ^ a b c M. Rosenberg - R. W. Redding, Hallan Chemi and Early Village Organization in Eastern Anatolia Sh.: 40
  5. ^ Brian L. Peasnall, Intricacies of Hallan Cemi 19 Aralık 2014 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  6. ^ M. Rosenberg - R. W. Redding, Sh.: 40
  7. ^ 16. Kazı Sonuçları Toplantısı 11 Aralık 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (1994), Sh.: 125
  8. ^ 17. Kazı Sonuçları Toplantısı 15 Eylül 2014 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (1995) Cilt 1 Sh.: 10
  9. ^ Starkovich - Stiner, Sh.: 47
  10. ^ a b c Michael Rosenberg, Hallan Çemi Tepesi: Some Preliminary Observations Concerning Early Neolithic Subsistence Behaviors in Eastern Anatolia 5 Mart 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (2002), Sh.: 5
  11. ^ M. Rosenberg - R. W. Redding, Sh.: 42
  12. ^ a b 17. Kazı Sonuçları Toplantısı, Sh.: 12
  13. ^ Rosenberg, Sh.: 8
  14. ^ a b c d 16. Kazı Sonuçları Toplantısı, Sh.: 83
  15. ^ A new system for computing dentition-based age profiles in Sus scrofa 6 Eylül 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (2014), Sh.: 187
  16. ^ a b Ximena Lemoine, Pig Exploitation at Hallan Çemi, Southeastern Anatolia: Proposing an Alternative Model 4 Mart 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  17. ^ Erica Hughes, Absolute and Relative Dating of Hallan Çemi Tepesi 4 Mart 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (2007), Sh.: 2
  18. ^ a b Rosenberg, Sh.: 3
  19. ^ 15. Kazı Sonuçları Toplantısı Sh.: 125-126
  20. ^ a b Rosenberg, Sh.: 4
  21. ^ 17. Kazı Sonuçları Toplantısı Sh.: 13
  22. ^ Erica Hughes, Sh.: 25
  23. ^ Rosenberg, Nesbitt, Redding, Peasnall, Hallan Çemi, Pig Husbandry and post-Pleistocene adaptations along the Taurus-Zagros Arc (Turkey) 1 Haziran 2014 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Sh.: 27
  24. ^ Erica Hughes, Sh.: 1

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Çayönü</span>

Çayönü Höyüğü ya da Çayönü Tepesi Diyarbakır il merkezinin kuzeybatısında, Ergani İlçesi'nin 7 km güneybatısında yer alan bir höyüktür. Höyük, 4,5 metre yükseklikte 160 x 350 metre boyutlarında yayvan, geniş bir tepe üzerindedir. Güneyinden Boğazçay Deresi geçmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Göbeklitepe</span> Dünyanın bilinen en eski kült yapılar topluluğu

Göbeklitepe veya Göbekli Tepe, Türkiye'nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki Şanlıurfa ilinin 18 km kuzeydoğusunda, Haliliye ilçesine bağlı Örencik köyü yakınlarında yer alan Neolitik bir arkeolojik sit alanıdır. MÖ 9600–9500 civarına tarihlenen Göbeklitepe, dünyanın şu ana kadar bilinen en eski tarihî yapısıdır. Bazı popüler kaynaklarda "tarihin sıfır noktası" nitelendirmesiyle de anılmaktadır. Yapıt, dünyanın bilinen en eski megalitleri olan taş sütunlarla, bir dizi büyük dairesel yapıdan oluşmaktadır. Çanak Çömleksiz Neolitik Çağ'a ait olduğu düşünülen bu yapıda T biçimindeki 10-12 dikilitaş yuvarlak planda dizilmiş, araları ise taş duvarlarla örülmüştür. Yapının merkezinde daha yüksek boyda olan iki dikilitaş, karşılıklı olarak yerleştirilmiştir. Bu dikilitaşların çoğu üzerinde insan, eller ve kollar, çeşitli hayvan ve soyut semboller, kabartılarak veya oyularak betimlenmiştir. Bölgede yapılan kazılarda çıkartılan bazı heykel ve taşlar, günümüzde Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Çatalhöyük</span> Konya, Türkiyede bulunan tarihi yerleşim yeri

Çatalhöyük, bugün Konya'nın Çumra ilçesine bağlı Küçükköy yakınlarında, milattan önce 7000 yıllarından itibaren Cilalı Taş Devri ve Bakır Çağı'nda yerleşim yeri olarak kullanılmış arkeolojik kalıntılardır.

Demirköy Höyüğü, Diyarbakır Silvan ilçesinin Demirkuyu köyü yakınlarındaki Demircitepe olarak bilinen yükseltinin doğu kesiminde yer alan bir höyüktür. Bazı kaynaklarda Demircitepe Höyüğü ve Demirci Höyüğü olarak geçmektedir. Höyük, Dicle Nehri'nin kollarından biri olan Batman Çayı'nın batı tarafında, Dicle'ye katıldığı bölgenin kabaca 20 km. kuzey-kuzeydoğusunda bulunmaktadır. Höyüğün bulunduğu alanda halihazırda pamuk tarımı yapıldığından hem genişliği saptanamamakta hem de tahribat görmektedir.

Bademağacı Höyüğü, Antalya'nın merkez ilçenin 2,5 km kuzeydoğusunda, Çubuk Geçidi'nin 5 km kuzeyinde yer alan arkeolojik bir yerleşimdir. Höyüğün eski adı Kızılkaya'dır. Yerleşim alanı 210 metreye 120 metredir. Tepenin yüksekliği 7 metredir.

Nevali Çori, Şanlıurfa ilinin Hilvan ilçesine bağlı Güluşağı mahallesinin hemen kuzeybatısında bulunan bir höyüktür. Höyük, Atatürk Baraj Gölü suları altında kalmadan önce Fırat'ın bir kolu olan Kantara Deresi'nin iki yanında yer almaktaydı. Dere höyüğü ikiye bölmüş durumdadır. Yerleşme, derenin doğu yakasında 90 X 40 metre boyutlarında, batı yakasında ise daha küçük bir alandır. Bu yerleşmelerden büyük olanı (doğu) Nevali Çori I, batı taraftaki ise Nevali Çori II olarak adlandırılmaktadır. Yerleşmenin arkeolojik olarak en önemli tabakaları, beş yapı katı olarak izlenen, Nevali Çori I olarak tanımlanan kesimdeki Çanak Çömleksiz Neolitik Çağ tabakalarıdır. Bu tabakalarda yürütülen kazı çalışmaları ve buluntular üzerinde yapılan analizler, Nevali Çori neolitik halkının esas olarak avcı - toplayıcı yaşam tarzını sürdürmekle birlikte, tarım ve hayvancılık yaptığını ortaya koymaktadır. Ortaya çıkarılan mimari kalıntılar ise Orta Fırat Havzası'nın Erken Neolitiği hakkında önemli bilgiler vermiştir. Özellikle, Göbekli Tepe, Urfa – Yeni Mahalle, Karahan, Sefer Tepe, Hamzan Tepe ve Taşlı Tepe gibi arkeolojik alanlarda benzerleri görülen T biçimli sütunların yer aldığı kült binası önemli bir keşif olmuştur.

Değirmentepe Höyüğü, Malatya ilinin 24 km. kuzeydoğusunda Karakaya Barajı Gölü suları altında kalmış olan bir höyüktür.

<span class="mw-page-title-main">Köşk Höyük</span> Niğde il merkezine 17 km mesafedeki bir höyük

Köşk Höyüğü, Niğde il merkezine 17 km mesafede bulunan bir höyüktür. Höyük 80 metre çapında 15 metre yüksekliktedir. Kazılarda ulaşılan buluntular Niğde Müzesinde sergilenmektedir. Müze'de diğer buluntular yanında MÖ 4883 yılına tarihlenen bir Kalkolitik ev modeli, birebir ölçülerde sergilenmektedir.

Horum Höyük, Gaziantep'in Nizip İlçesi'nin 15 km. kuzeyinde Fırat'ın batı kıyısında yer alan bir höyüktür.

Domuztepe Höyüğü, Osmaniye il merkezinin 35 km. güneydoğusunda yer alan bir höyüktür. Günümüzde Aslantaş Barajı kıyısında yer alan höyüğü tarihöncesi yerleşim katları su altında kalmıştır.

Bakla Tepe Höyüğü, İzmir il merkezinin 30 km. güneyinde, Menderes (Cumaovası) ilçesinde, Tahtalı Barajı nedeniyle terk edilen Bulgurca Çiftlik Köyü'nün hemen yakınında yer alan bir Höyüktür. Yıllardır bakla yetiştirilen bir alan olduğundan Köy'de Bakla Tepe olarak bilinmekteydi. Tarihöncesi bir yerleşimin höyükten köy altına kadar uzandığı, sapılan sondalardan anlaşılmaktadır.

Akarçay Tepe Höyük ya da Akarçay Höyük, Şanlıurfa il merkezinin batısında, Birecik ilçesinin 15 km. güneyinde bulunan bir höyüktür. Yaklaşık 350 x 150 metre büyüklüğündeki höyük 6 metre yüksekliktedir. Çanak çömlek yayılımına göre yerleşmenin 2,9 hektarlık bir alana yayıldığı belirtilmektedir.

Temenye Höyük, İstanbul ili Pendik ilçe merkezinin kabaca 1,5 km. doğusunda, günümüzde Borusan Fabrikası ve SSK Hastanesi bahçesi altında bulunan bir höyüktür. Tepe, Marmara Denizi kıyısında, Temenye Burnu'nun doğusundadır. Oval biçimli, oldukça yayvan bir yükseltidir. Çanak çömlek buluntularına bakılarak 280 x 180 metre boyutlarında olduğu düşünülmektedir. Birçok arkeolojik metinde Pendik Höyük olarak geçmektedir.

Menteşe Höyüğü, Bursa İl merkezinin doğu-kuzeydoğusunda, Menteşe Köyü'nün yaklaşık 500 metre güneybatısında yer alan bir höyüktür. Höyük, Yenişehir Ovası'nın kuzeybatısında olup, 100 x 4 metre boyutlarındadır. Ilıpınar Höyüğü'ne 25 km. mesafededir. Yakın zamanlara kadar tepenin birkaç yüz metre mesafesinde bataklık bir alan vardı. Bu bataklık alan antik çağlarda geniş bir alana yayılmış bir göldü. Höyük'te ele geçen buluntular İznik Müzesi'nde sergilenmektedir.

İmikuşağı Höyüğü, Elazığ İli, Baskil İlçesi, İmikuşağı Köyü'nün kuzeybatısında yer alan bir höyüktür. Fırat'ın doğu kıyısındadır. Tohma Çayı'nın Fırat'a döküldüğü bölgenin karşısındadır. Nehir yatağından 38 metre yüksekteki höyük 200 x 150 metre boyutlarındadır. Ovadan yüksekliği ise 20 metredir.

Yenibademli Höyük, Kuzey Ege'de, Gökçeada'nın güneyinde, Kaleköy'ün yaklaşık 1,7 km. güney-güneybatısında yer alan bir höyüktür. Günümüzde denizden uzaklığı 1,5 km.dir. Tepe 130 x 120 metre ölçülerindedir.

Kaman Kalehöyük, Kırşehir İl merkezinin kuzeybatısında, Kaman İlçesi'nin 3 km. doğu-kuzeydoğusunda yer alan bir höyüktür. Tepe yaklaşık 280 metre çapında olup 16 metre yüksekliktedir.

Hüseyindede Höyüğü, Çorum İl merkezinin güneybatısında, Sungurlu İlçesi'nin kuzeybatısında Yörüklü beldesinin 2,5 km. güneyinde yer alan bir höyüktür. Tepe, Hüseyindede Tepesi olarak da bilinmektedir. Kazılar sonucunda höyüğün bir Eski Hitit kült merkezi olduğu, kült yapılarının dışında başkaca yapı bulunmadığı ve Hüseyindede'nin geniş bir yerleşim olmadığı anlaşılmıştır.

Boncuklu Höyük, Konya İl merkezinin güneydoğusunda, Karatay İlçesi'ne bağlı Hayıroğlu Beldesi sınırları içinde, Çatalhöyük'e 9 km. mesafede yer alan bir höyüktür. Boncuklu Höyük'ü iskan eden topluluk yerleşik avcı-toplayıcı bir topluluktur. Kazı çalışmalarında tarım yapıldığına ilişkin herhangi bir bulguya rastlanmamıştır. Bununla birlikte Boncuklu Höyük sakinlerinin "tarımcılık aşamasının başlarında bulunan bir grup" olduğu düşünülmektedir ve Çatalhöyük Kültürü'nün öncüsü olarak görülmektedir. Tepe, 180 x 120 metre boyutlarında olup 2 metre yüksekliktedir. Bu tepe üzerindeki yerleşmenin 1 hektarlık alana yayıldığı belirtilmektedir.

Musular, Aksaray İli, Aksaray İlçesi, Kızılkaya Köyü'nün yaklaşık 1 km. güneyinde, Musular Mekii'nde yer alan bir düz yerleşmedir. Hasan Dağı ve Melendiz Dağı'nın kuzeyine düşen volkanik bir arazide Ihlara Vadisi'nin verimli ovasında, Melendiz Çayı'nın batı kıyısındadır. Aşıklı Höyük'ün 300-400 metre batısında yer almaktadır.