İçeriğe atla

Halk etimolojisi

Halk etimolojisi (Volksetymologie) kavram ve adını ilk kez ortaya koyan Ernst Förstemann

Halk etimolojisi, çözümlenmesi zor yabancı gelen bilinmedik bir formdan, daha bilindik yerli bir forma zaman içinde dönüşen ve etimolojik açıdan yanlış ve yakıştırma olan kelime ya da deyim.[1][2][3][4][5][6]

Özellikler

Yabancı kelimeleri ses yapıları ve anlam unsurları bakımından değişikliğe uğratarak, onları eskisinden az çok farklı yeni birer ses ve anlam yapısına sokma olayıdır.[7] Sözkökünde kimi zaman anlaşılması zor değişiklikler meyadana gelebilir.

Adlandırma

Halk etimolojisi adı dünya dillerine ilk kez 1852 yılında Ernst Förstemann tarafından kullanılan Almanca Volksetymologie kelimesinden çevrilerek geçmiştir.[8]

Örnekler

Almancada

Haiti'deki Taino dilinde hamáka kelimesinden dünya dillerine geçen hamak kelimesine Almancada 1529 yılında Hamaco ya da Hamach biçiminde rastlanırken yıllar içinde Hänge («asılı») ile Matte («hasır») kelimelerinden kurulu sanılarak Hängematte biçimine dönüşmüştür. Felemenkçe (hangmat) ile İsveççe (hängmatta) biçimleri de aynı şekildedir.

İngilizcede

İngilizcede kullanılan cockroachhamam böceği») adı İspanyolca cucaracha kelimesinden geçmedir ve İngiliz halkı İspanyolcayı çözümleyemediği için etimolojik açılımını cockhoroz») ile roach («kızılgöz (Rutilus rutilus) balığı») biçiminde yakıştırır.

Türkçede

Halk, ana-dilinin yapı ve işleyişine ters düşen yabancı kelimeleri gerek ses, gerekse anlam kaymalarına uğratarak Türkçeleştirmeye çalışır ve bu durum folklor ve filolojiyi birbirine kaynaştırır. Halk etimolojisi üzerine yapılan araştırmalar Batıda 19. yüzyılın ortalarına kadar uzamasına rağmen Türkçede sistematik olarak ele alınmamıştır. Tarihi kaynaklar olarak bilinen İbni Bibi, Müsameretü’l-ahbar, Âşıkpaşazâde Tarihi, Kitab-ı Cihannüma gibi eserlerde, vakfiyelerde, şer’iyye sicillerinde, bölge tarihlerinde, eski dil ve edebiyat metinlerinde, çeşitli nitelikteki sözlüklerde, seyahatnamelerde, yer adları üzerinde yapılan araştırmalarda ve halk arasında ve derlenmiş olan efsanelerde halk etimolojisini besleyen bol malzeme varsa da bu malzemeler sistematik olarak ele alınıp işlenmemiştir.[9]

Evliya Çelebi

Evliya Çelebi (1611 - 1682) tarafından 17. yüzyılda yazılan Seyahatname adlı 10 ciltlik gezi yazısı kitabında halk etimolojisi örnekleri bolca görülür. Evliya Çelebi en çok yer adlarının açıklamasını yaparken genellikle yerleşim yerinin adıyla tarihte yaşamış bir kişinin adı arasındaki ses benzerliğinden faydalanır. Bunun yanı sıra bazı yer adları etrafında bir olay, menkıbe anlatmak suretiyle yabancı adın kökenini izah etmeye çalışır.[10]

Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde İstanbul için "Kostantiniyye" adıyla birlikte birçok cildinde "İslambol" (اسلامبول) kelimesi de kullanılmıştır ve bu "İslambol" adı diğer adlardan daha yoğun bir kullanıma sahiptir.[11] Evliya Çelebi İslāmbol adının etimolojik açıklamasını anıñçün islāmı bol ismiyle müsemmā olup... biçiminde yapar.[10] Seyahatname'de İpsala'nın adını ibtidā ṣalā, ÜsküdarEskidār, Bursa'yı Bulursa (< bulmak), Giresun'u Giresin (< girmek), Hereke (Heleke)'yi helāk yeri, Ankara'yı üzümü bol olduğundan Engüriyye yapması diğer bazı halk etimolojisi örnekleridir.[10]

Kaynakça

  1. ^ Oxford English Dictionary Online, "folk-etymology, usually, the popular perversion of the form of words in order to render it apparently significant"
  2. ^ Routledge Dictionary of Language and Linguistics Folk Etymology 4 Nisan 2014 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  3. ^ R.L. Trask, Dictionary of Historical and Comparative Linguistics, Folk Etymology 4 Nisan 2014 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  4. ^ "Folk Etymology", p 142, The Concise Oxford Dictionary of Linguistics
  5. ^ "Folk Etymology" 4 Nisan 2014 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Winfred Lehmann, Historical linguistics: an Introduction.
  6. ^ Sihler, Andrew L. (2000). Language History: an introduction. John Benjamins. ss. 86-88. ISBN 978-90-272-3697-5. 4 Nisan 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Kasım 2012. 
  7. ^ Zeynep Korkmaz (1995), “Halk Etimolojisi ve Folklor”, Türk Dili Üzerine Araştırmalar, C. 2, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 1995
  8. ^ Ernst Förstemann: Ueber deutsche Volksetymologie. In: Zeitschrift für vergleichende Sprachforschung auf dem Gebiete des Deutschen, Griechischen und Lateinischen [= Kuhns Zeitschrift] 1, 1852, 1–25.
  9. ^ Hasan Köksal (2007), Halk Etimolojisinde Yer Alan Bazı Kelimelerle İlgili Yakıştırmalar 18 Nisan 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., GAU J. Soc. & Appl. Sci., 3(5), 25-35, 2007
  10. ^ a b c Fatih Kemik (2008), Evliya Çelebi Seyahatnamesi'ndeki halk etimolojisi örnekleri üzerine, Uluslararası Evliya Çelebi ve Seyahatname Sempozyumu 3-5 Nisan 2008, Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Merkezi
  11. ^ Evliya Çelebi Seyahatnamesi, 5. Kitap, "Hazırlayan": Yücel Dağlı, Seyit Ali Kahraman, İbrahim Sezgin, YKY Yayınları, İstanbul 2001, s. 7, 8, 10… ISBN 975-08-0235-7

Bibliyografya

Ayrıca bakınız

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Tulum (çalgı)</span> Karadeniz bölgesine özgü üflemeli çalgı

Tulum, Anadolu'nun kuzeydoğusunda Rize, Artvin, Ardahan, Erzurum ve Gümüşhane'de kullanılan nefesli bir halk çalgısı. Balkan yarımadası ve İskoçya'da kullanılan gaydadan en önemli farklı pes sesleri kontrol edebilen boruya sahip olmamasıdır.

Etimoloji veya kökenbilim, sözcüklerin köklerini, hangi dile ait olduklarını, ne zaman ortaya çıktıklarını, ilk olarak hangi kaynakta kayıt altına alındıklarını, ses ve anlam bakımından geçirdikleri dönüşümleri inceleyen bilim dalıdır.

<span class="mw-page-title-main">IV. Murad</span> 17. Osmanlı padişahı (1623–1640)

IV. Murad, dîvân edebiyatındaki mahlası Murâdî, 17. Osmanlı padişahı ve 96. İslam halifesi. 1623 ile 1640 yılları arasında hüküm sürdü. Revan ve Bağdat fatihidir. IV. Murad İstanbul'da, Sultan I. Ahmed'in ve Kösem Sultan'ın oğlu olarak dünyaya geldi. Ağabeyi II. Osman'ın Yedikule Zindanları'nda bir grup isyancı tarafından öldürülmesi üzerine amcası I. Mustafa tahta geçmişti. Aklî dengesi bozuk olan amcası I. Mustafa'nın yerine 11 yaşındaki IV. Murad padişah yapıldı.

Divan edebiyatı, Türk kültürüne has süslü ve sanatlı bir edebiyat türüdür. Bu edebiyata genellikle "divan edebiyatı" adı uygun görülmekte olup bunun en büyük nedenlerinden birisinin şairlerin manzumelerinin toplandığı kitaplara "divan" denilmesi olduğu kabul edilmektedir. Öte yandan, divan edebiyatı gibi tabirlerin modern araştırmacılar tarafından geliştirildiğini ve halk-tekke-divan edebiyatları arasındaki ayrımların bazen oldukça muğlak olduğu ve bu edebiyatlar arasında ciddi etkileşimlerin de bulunduğu vurgulanmalıdır.

<span class="mw-page-title-main">Köroğlu</span> efsanevi Türk halk ozanı

Köroğlu, hem bir Türk destan kahramanının adıdır, hem de 16.yüzyılda yaşayıp büyük ün kazanmış bir halk ozanının mahlasıdır.

<i>Seyahatnâme</i> (Evliya Çelebi) Osmanlı seyyahı evliya çelebi tarafından yazılan eser

Seyahatname veya Evliya Çelebi Seyahatnamesi, Evliya Çelebi tarafından 17. yüzyılda yazılmış olan gezi yazısı kitabıdır. On ciltten oluşur. Seyâhatnâme ilk olarak 1848’de Kahire Bulak Matbaasında Müntehâbât-ı Evliya Çelebi adıyla yayımlanmıştır. İkdam Gazetesi sahibi Ahmed Cevdet Bey ile Necib Asım Bey, Pertev Paşa Kütüphanesindeki nüshayı esas alarak 1896 senesinde İstanbul’da basmaya başlamışlardır. 1902 senesine kadar ancak ilk altı cildi yayımlanabilmiştir. Yedinci ve sekizinci ciltleri 1928’de Türk Tarih Encümeni, dokuz ve onuncu ciltleri ise 1935-1938 yılları arasında yeni harflerle Türkiye Cumhuriyeti Maarif Vekâleti tarafından yayımlanmıştır. Seyahatname’nin 1814 yılında Hammer tarafından keşfedilmesinden sonra birçok yabancı bilim insanı Çelebi hakkında araştırmalar yapmış eseri birçok dile çevrilmiş ve yayımlanmıştır. Orhan Şaik Gökyay, Seyahatname'nin birinci cildini Latin alfabesine çevirmiş ve böylece eser daha çok kişi tarafından incelenmeye başlanmıştır.

Adigece, Adığece veya Batı Çerkesçesi, Kuzeybatı Kafkas dilleri ailesinin Çerkes dilleri kolunda yer alan bir dildir. Aynı koldaki Kabardeyce ile karşılıklı anlaşılabilirliğe sahiptir. Kuzey Kafkasya’da yer alan eski Batı Çerkesya topraklarını kapsayan Adige Cumhuriyeti ile Krasnodar Krayı bölgelerinde ve Çerkes Sürgün ve Soykırımı ile Kafkasya'dan Osmanlı İmparatorluğu topraklarına zorla sürülen ve bugün Türkiye ve Ürdün gibi ülkelerde yaşayan Çerkesler tarafından konuşulur. Kiril alfabesiyle yazılan dil, geçmişte Arap ve Latin alfabeleriyle de yazılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Toponimi</span>

Toponimi veya yer adı bilimi, yer isimlerinin (toponimlerin), onların orijinlerinin, anlamlarının, kullanımlarının ve tiplendirmesinin bilimsel araştırmasıdır. Toponimi sözcüğü Yunanca tópos (τόπος) ('yer') ve ónoma (ὄνομα) ('ad') sözcüklerinden kaynaklanır. Toponimi, her türlü adın bilimi olan onomastik bilminin bir alt dalıdır. Toponimi, sözcüklerin kökenini araştıran etimolojiden farklıdır ama çoğu zaman onunla karıştırılır. Bu konu ile uğraşanlara toponimist denir.

<span class="mw-page-title-main">Türk folkloru</span>

Türk folkloru, Türkçe çevresinde gelenekselleşmiş folklor, halk bilimidir.

<span class="mw-page-title-main">Çeng</span>

Çeng, arp ailesinden telli bir çalgıdır. Bu çalgıyı çalan kişiye çengî (ﭼﻨﮕﻰ) denir.

<span class="mw-page-title-main">Ankara (isim)</span> Ankara şehrinin adının etimolojik tarihçesi

Ankara, tarih boyunca pek çok değişik isimle anılmıştır. Şehir, Frigler, Galatlar ve Romalılar tarafından gemi çapası anlamına gelen Ἄγκυρα olarak adlandırıldı; bu ad Latin harfleri ile Batılı kaynaklarda Ankyra ve Ancyra olarak yazılmıştır. Ankara, Arapça kaynaklarda "Beldei-el Selasil", "Mamuriye" ve "Ma'muriye-i Selâse" olarak geçer. Klasik Yunanca "Anküra" şeklinde telaffuz edilen şehrin adı, Araplar tarafından korunmuştu. Türkler'in Anadolu'ya gelmesinden sonra bu ad "Ankara" ve "Engürü" olarak değişime uğradı, batı dillerine de "Angora" olarak geçti. "Engürü" adı, Arapça ekiyle Engüriye olmuştur. Ankara'yı egemenliğinde tutan devletler tarafından basılan sikkelerde kullanılan resmî ad, Selçuklular'da "Ankara", İlhanlılar döneminde "Engürü" ve "Engüriye", Osmanlı Devleti'nde "Engürü" ve "Ankara" olmuştur. Osmanlılar'da 16. yüzyıldan itibaren şehrin adı resmen Ankara (آنقره) olmasına rağmen, halk arasında "Engürü", Batılılar arasında ise "Angora" şeklinde kullanılmaya devam etmiştir. Türkiye'nin kuruluşundan sonra diğer adların kullanımı son bulmuş ve Ankara adı evrenselleşmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Evliya Çelebi</span> Osmanlı Türk gezgini ve yazar (1611–1682)

Derviş Mehmed Zıllî veya bilinen adıyla Evliyâ Çelebi, 17. yüzyılın önde gelen bir Osmanlı seyyahı ve nesir yazarıdır. Evliyâ Çelebi, imparatorluk kültürel zirvesinde iken, elli yılı aşkın süreyle Osmanlı topraklarını ve komşu toprakları gezmiş, gördüklerini ve yaşadıklarını Seyahatnâme adlı 10 ciltlik ünlü eserinde toplamıştır. Hayatı boyunca gezdiği şehir sayısı 257'dir.

<span class="mw-page-title-main">Huri</span> Cennette erillere verileceği vadedilen dişiler

Huri veya Arapça kullanım şekliyle Hûr, Cennet kadınlarını ve bu kadınların güzelliğini ifade eden bir tabir.

17. yüzyıl klasik Türk edebiyatı; Nefi, Nabi ve Şeyhülislam Yahyâ gibi tanınmış divan şairlerinin yanında, Evliya Çelebi, Naima ve Kâtip Çelebi gibi önemli nesir yazarları da çıkarmıştır. Bu dönem, toplumsal ve iktisadi alanlarda büyük bir karmaşanın içine giren Osmanlı İmparatorluğu'nun Gerileme Dönemi'ne rastlar. Dönem içerisinde her ne kadar, belirli münşilerden bahsedilse de; bu dönemdeki nesir yapıtlar klasik tarzla sınırlı değildir. 17. yüzyılda İstanbul’daki Floransa konsolosu sekreteri Filippo Argenti, İtalyan papazlarından Pietro Ferraguto (1580-1656) gibi yabancıların Türkçeyi iyice öğrenip, nesir alanında önemli Türkoloji çalışmaları yaptıkları bilinmektedir. Ayrıca “Cizvitlerin misyonerlik faaliyetleri için” matbaa kurdukları ve bu matbaanın 1703'te kapatıldığı söylenmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Hatukaylar</span> Çerkes boyu

Hatukaylar, tarihsel olarak Çerkesya'nın Hatukay vilayetinde yaşayan Çerkes boyu. Savaşçı kimlikli bir boy olarak biliniyorlardı. Günümüzde sayıları az olup çoğunlukla Türkiye'de yaşarlar. Çerkes bayrağında yer alan ve 12 Çerkes boyunu temsil eden yıldızlardan biri de Hatukayları ifade eder. Rus-Çerkes Savaşı döneminde Kafkasya'daki varlıkları Çerkes soykırımı sırasında yok edildi. Günümüzde Kafkasya'da kalmadıkları için Çerkes diyalektolojisinde adları geçmez. Şapsığlar, Hakuçlar, Abzehler gibi Batı Çerkeslerinde soylu sınıfı bulunmaz iken, Bjeduğ ve Çemguylarda olduğu gibi Hatukaylarda da bu sınıf görülür.

Çıtak, Evliyâ Çelebi'nin eseri Seyahatnâme'de nakledildiğine göre, Bulgaristan'ın Tuna boylarında yaşayan bir Türk boyuydu. Çıtak Türkleri, Orhan Gazi'nin oğlu Süleyman Gazi'nin ordusundaki Türk askerlerin zamanla Tuna boylarındaki Bulgarlar ve Ulahlar ile karışıp kaynaşmasından ortaya çıktı. Çıtak Türkçesinde kullanılan bazı kelimeler ve ibâreler şunlardı: Alatla!, Kavra! (Getir!), Çoğaç (Güneş), Ocak getir!, hışır (kavun), hışırka (karpuz), alaf (saman), kalayık (câriye), defke (kız), börk (kalpak), çalma (sarık), baytal (at), Tahırla! (Bekle!), Ocak kavra!, Baytalı akıt!, Selâm ayıttım!.

Toharca veya Tohar dilleri, Hint-Avrupa dil ailesinin soyu tükenmiş bir dalıdır. Dil, Tarım Havzası'nın kuzeyindeki vaha kentlerinde ve Lop Çölü'nde bulunmuş M.S. 6. yüzyıldan 8. yüzyıla kadar uzanan el yazmalarıyla bilinmektedir.

<span class="mw-page-title-main">İstanbul'un isimleri</span>

İstanbul'a çağlar boyunca değişik adlar verilmiştir. Bu kent adları, kent tarihinin farklı dönemleriyle ilişkilidir. Bu adlar tarihsel sırayla, Byzantion, Augusta Antonina, Nova Roma, Konstantinopolis, Kostantiniyye, İslambol ve İstanbul'dur. Bunun dışında tarihte Moğollar Çakduryan, Polonlar Kanatorya, Çekler Aylana, Macarlar Vizenduvar olarak adlandırmışlardır.

<span class="mw-page-title-main">Dev (Fars mitolojisi)</span>

Bir dev veya Osmanlı edebiyatında dîv Fars mitolojisinde ve Türk edebiyatında bulunan acı ve musibet yaratmayı seven kötü bir mahluktur. Bu kelimenin etimolojisi Hint-Avrupa dilinde " deiva " anlamına gelen kelimeden gelmektedir. semavi, parlak ". Devlerin âmiri Ehrimen'dir. Rakipleri, Hürmüz'e itaat eden İzidler veya hayırsever ruhlardır.

Yula, Müslüman ve Bizans kaynaklarına göre 9. ve 10. yüzyıllarda Macar kabile federasyonunun liderlerinden birinin ve sıralamada ikinci olanın ünvanıydı. En eski Macar kaynaklarında ünvan adı yalnızca kişisel ad olarak kaydedilir.