İçeriğe atla

Hak Dini Kur'an Dili

Hak Dīni Kur'an Dili
YazarMuhammed Hamdi Yazır
DilTürkçe
Sayfa5500

Hak Dini Kur'an Dili, Muhammed Hamdi Yazır tarafından yazılmış Kur'an tefsiri kitabı.[1]

Tarihçe

Cumhuriyet'in kurulmasıyla birlikte, muasırlaşmanın bir gereği olarak medreseler kapatılmış, yeni eğitim sisteminde din ve Arapça eğitimine son verilmişti. Fakat İslâm kültürünün asırlar önce yerleştiği Türkiye'de dinî ihtiyaçları karşılayacak okulların ortadan kaldırılması, ülkede dinî boşluk meydana getirmişti. Öyle ki, bu boşlukta dinî konularda ehliyetsiz kişilerce ticarî amaçlarla Kur'an tercümeleri hazırlandı. Bunlar arasında Yüce Beyan'ın aslından ziyade Batı dillerindeki tercümeleri esas alınan, tahriflerle dolu çalışmalar da bulunuyordu.[]

Konu TBMM'ye taşındı. En azından Kur'an merkezli temel İslamî kültürün millete kendi diliyle öğretilmesine karar verildi. Böylelikle Kur’an ve temel hadis kitaplarının Türkçeye çevrilmesi için Diyanet İşleri Riyâseti görevlendirildi. Dönemin Diyanet İşleri Reisi Rifat Börekçi ve yardımcısı Ahmet Hamdi Akseki'nin ısrarları ile meâl görevi Mehmed Akif Ersoy'a, tefsir görevi de Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır'a verildi.

Bir süre sonra Mısır'a giden Mehmet Akif meâl çalışmasına orada devam etti. Hatta yazdığı meâlleri Elmalılı'ya gönderiyor, o da tefsirine bu meâlleri ekliyordu. Fakat bir süre sonra Mehmet Akif, yazdığı Kur'ân'ın meâlinin ileride Türkçe ibâdet maksadıyla kullanılabileceği endişesi ile geri adım attı ve tamamladığı meâli TBMM'ye vermedi. Bu nedenle meâl yazma işi de Elmalılı Hamdi'ye verildi. Kur'ân'ın tefsiriyle birlikte meâlini de yazan Elmalılı, 1926'da başladığı görevi 1938'de tamamladı.

İslâm âlimleri tarafından en güvenilir Türkçe tefsir olarak kabul edilmektedir.[]

Kâzım Karabekir'in belirttiğine göre, Atatürk ona din ile ilgili olarak, dini olanların (bir dine mensup olanların) kazanamayacağını ve fakir kalmaya mahkûm olduklarını söyleyip netice olarak önce din anlayışını kaldırmak gerektiğini söylemiş[2] ve bu sebeple Kur'an'ın anlaşılarak okunmasına önem verip Türkçeye çevrilmesini emretmiştir.[3][4]

Diyanet'le Muhammed Hamdi Yazır arasında imzalanan tefsir protokolü

  1. Ayetler arasında münasebetler gösterilecek.
  2. Ayetlerin nüzül (iniş) sebepleri kaydedilecek.
  3. Kıraat-ı Aşere'yi (10 okuma tarzını) geçmemek üzere kıraatler hakkında bilgi verilecek.
  4. Gerektiği yerlerde kelime ve terkiplerin dil izâhı yapılacak.
  5. İ'tikat'ta Ehl-i Sünnet ve amelde Hanefî mezhebine bağlı kalınmak üzere ayetlerin ihtivâ ettiği dini, şer'i, hukûkî, içtimaî ve ahlâkî hükümler açıklanacak.
  6. Ayetlerin imâ ve işarette bulunduğu ilmî ve felsefî konularla ilgili bilgiler verilecek. Özellikle tevhid konusunu ihtivâ eden ibret ve öğüt mahiyeti taşıyan ayetler genişçe izâh edilecek.
  7. Konuyla doğrudan ya da dolaylı ilgisi bulunan İslâm Tarihi olayları anlatılacak.
  8. Batılı müelliflerin yanlış yaptıkları noktalarda okuyucunun dikkatini çeken noktalar konularak gerekli açıklamalar yapılacak.

Tefsiri üzerine değerlendirmeler

Üzerinde değişiklik yönlerinin işlendiği altı yüksek lisans, bir doktora tezi yapılmıştır. Hakkında pek çok sempozyumlarda bildiriler sunulan yapılmıştır.

Ünlü tefsir alimi Hasan Basri Çantay'a göre;

Erkan-ı Harbiye Haritası'nı andıran bir şaheser

Doç. Dr. Abdulvahap Öztürk'e göre;

Elmalı tefsiri ve meali Türkiye için sahasında baş yapıt olduğunda şüphe yoktur. Okuyucularımızın da bunu bildikleri için Elmalı'yı tercih ettiklerini gayet iyi anlıyoruz. Bunda da haklılar. Elmalı, benzetmede hata olmasın, Osmanlı dönemi içindeki benzer eserler arasında diğerlerinki ile Fuzuli'nin eseri gibidir.

İşte bu niteliğinden dolayıdır ki bizim gördüğümüz kadarı ile şu özellikleri taşımaktadır:

  1. Lafızdan çok manaya önem verilmiştir.
  2. Şiirsel bir dille yazılmıştır. Şurası bir gerçektir ki Kur’an-ı Kerim şiir değildir. Ancak kendine has fasıla denen ve düz yazıdaki secileri karşılayan tarafı gayet açıktır. İşte Elmalı Merhum bu ahengi vermek istemiştir. Bunu kitabın her tarafında görmek mümkün olduğu gibi daha çok kısa surelerde açıkça görmekteyiz.
  3. Bir önceki maddedeki şiirselliği korumak için konuşur gibi devrik cümle kullanıyor. Yine bu özelliği kaçırmamak için şiirselliği temin eden kelimeyi kullanıyor, bir kapalılık kalırsa parantez içinde açıklıyor.
  4. Elmalı daha çok Türkçe deyimle karşılık veriyor.

Kaynakça

  1. ^ "Arşivlenmiş kopya". 16 Şubat 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Ocak 2020. 
  2. ^ Kâzım Karabekir Anlatıyor, Uğur Mumcu, Tekin Yayınevi, 5. Basım, s.40, 1993
  3. ^ "Atatürk'ün Fikir ve Düşünceleri". T.C. Başbakanlık Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı. 27 Ağustos 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Mayıs 2014. 
  4. ^ "Atatürk'ün Kur'an'a Bakışı" (PDF). Osman Zümrüt. Ondokuz Mayıs Üniversitesi. 22 Mayıs 2014 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Mayıs 2014. 

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Muhammed Hamdi Yazır</span> Türk din adamı, tercüman ve hattat

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Türk din alimi, tercüman ve hattattır. Osmanlı Devleti'nin son zamanlarında ve Cumhuriyet Dönemi'nde yaşamış olup, Kur'an'ın Türkçe tefsirlerinden birini telif etmiştir.

Haram, din kurallarına aykırı olan, dinî bakımdan kesinlikle yasak olan eylemleri tanımlayan bir din terimidir.

Müteşâbih, "Muhkem" olmayan Kur'ân âyetleri ve bazı benzer şekildeki hadisler; Kur'ân-ı Kerîm âyetleri ve hadislerin mecazî mânalara gelen ifadeleri "Müteşabih" olarak adlandırılmaktadırlar. Arapça bir sıfat olan kelimesi "benzeşen" demektir. Çoğulu olan ise "benzeşenler" mânâsına gelmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Tefsir</span> İslami dini terim

Tefsir veya Yorumlama, İslam dini terimidir. 'el-Fesr' masdarından tef'il babında yorumlamak, açıklamak manalarına gelen bir kelimedir. Eş değer bir kelime "te'vil"dir (yorum). Kur'an ayetlerinin açıklanmasına dair dalıdır. Tefsir ilmi ile uğraşan kişiye müfessir denir. Al-i İmran suresi 7. ayette yer aldığı üzere Kur'an hem anlamı açık, hem de yoruma açık (müteşabih) ayetleri bünyesinde barındırır. İslam tarihinde Kur'an ayetlerini anlamak veya anlamlandırmak üzere çok sayıda çalışma yapılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Nisa Suresi</span> Kuranın 4. suresi

Nisâ Suresi, Kur'an'ın dördüncü suresidir. Sure 176 ayetten oluşur.

<span class="mw-page-title-main">Âl-i İmrân Suresi</span> Kuranın 3. suresi

Âl-i İmrân Suresi, Kur'an'ın 3. suresidir. Sure, 200 ayetten oluşur.

<span class="mw-page-title-main">Kur'an mealleri</span>

Meal Arapça kökenli bir kelimedir, "meydana gelen netice", "mana", "anlam", "sonuç" anlamlarına gelir. Kur'an mealleri Kur'an'ı oluşturan sure ve ayetlerin tümünün Arapça dışında bir dile yazarın anladığı mana üzerinden aktarımıdır ve bu açıdan tercüme'den farklıdır. Türkçe meallere ana metinde yer almayan eklemeler yapılır ve bu eklemelerin esas metinde bulunmadığını okuyucunun anlaması beklenir. Ancak bunun genel kural olmadığı da bilinmelidir.

<span class="mw-page-title-main">Dücane Cündioğlu</span> Türk yazar felsefeci

Dücane Cündioğlu, Türk felsefeci ve yazar.

Sâbiîlik veya Mandeizm/Mandaeizm (Mandaeans) (Arapça: الصابئة veya مندائية), Orta Doğu'da bir din. Araplarca Sabiiye olarak adlandırılan grup, kendilerine bilgili, gnostik anlamlarına gelen Manden, din adamlarına ise Nasura demektedirler.

Usûl-i fıkıh veya fıkıh usûlü, fıkıh yani İslâm hukukunun iki dalından biridir. Fıkhın diğer dalı “fürû” olarak tanımlanır. Salt “fıkıh” denildiğinde ise kastedilen şey de fürû’dur. Fıkhın diğer dalı olan “usûl” ise usûl-ü'l-fıkh veya fıkıh usûlü olarak anılır. “Nazarî Hukuk” olarak tanımlayabileceğimiz fıkıh usûlüne bir ilim olduğunu vurgulayarak ilmu usûli'l-fıkh dendiği gibi sadece ilmu'l-usûl dendiği de olur.

<span class="mw-page-title-main">Kâmil Miras</span>

Kâmil Miras, Türk siyasetçi ve din adamı.

Suhuf; "sahife" kelimesinin çoğulu olup Allah tarafından vahiy meleği Cebrâil vâsıtasıyla "dört peygambere" gönderildiğine inanılan ilâhî risâlelerdir. Dört kutsal kitapla karıştırılmamalıdır.

Dirayet tefsiri Kur'an'ın akla göre yapılan tefsirine verilen isimdir. Rivayetleri ikinci plana atan, akıl ve mantık yoluyla yapılan tefsir türüdür.

<span class="mw-page-title-main">Mustafa İslamoğlu</span> Türk ilahiyatçı, araştırmacı, şair ve yazar

Mustafa İslamoğlu, Türk yazar. Fıkıh, tefsir, hadis gibi alanlarda çalışmakta ve bu konularda kitaplar yazmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Hasan Basri Çantay</span>

Hasan Basri Çantay, TBMM 1. Dönem Balıkesir Milletvekili, öğretmen, gazeteci, politikacı, fikir ve din adamı, Kur'an müfessiri.

<span class="mw-page-title-main">Abese Suresi</span> Kuranın 80. suresi

Abese Suresi (Arapça: سورة عبس, Sūra-tul Abese), Kur'an'ın 80. suresidir. 42 ayetten oluşmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Tanrı adları</span> mukaddes isimler

Tanrı adları ya da mukaddes isimler, monoteist anlamdaki tekil bir tanrı inancında, Tanrı'ya karşı litürji veya dua aracılığıyla hitap şeklini tasvir ederler.

<span class="mw-page-title-main">Mustafa Öztürk (ilahiyatçı)</span> Türk ilahiyatçı ve akademisyen

Mustafa Öztürk, tefsir ve Kur'an araştırmaları alanında çalışmalar yapmış, çeşitli ilmî eserler vermiş Türk ilahiyatçı ve akademisyen. Öztürk, Kur'an başta olmak üzere İslam'a ilişkin her şeyin tarihsel bağlamlarına göre yorumlanması gerektiğini savunan tarihselci anlayışıyla tanınır.

İslam ilimleri ya da İslami ilimler, İslam'ın ana kaynağı olan Kur'an ve Sünnet'ten doğmuş olan bilim dallarıdır. Bu ilim dalları şunlardır.

<span class="mw-page-title-main">Hanne</span> Meryemin annesi

Hanne veya Anne, Hristiyan geleneğine göre Meryem'in annesi ve İsa'nın büyükannesidir. Meryem'in annesi kilise kanununa göre belirlenen (kanonik) İncilller'de adlandırılmamış olup yazılı olarak Hanne ile Yehoiakim adları, sadece Yeni Ahit apokrifasında geçmektedir.