İçeriğe atla

Habitus

İlk olarak Aristoteles'in eserlerinde rastlanan habitus kavramını modern dönemde Marcel Mauss sosyal bilimlere taşımış, Maurice Merleau-Ponty felsefesinde işlemiştir.

Bourdieu sosyolojisinin temel kavramlardan biri olan habitus, toplumsal faillerin algılama, hissetme, düşünme ve davranma şemaları olarak içselleştirdikleri toplumsallık anlamına gelir.[1] Buna göre habitus, toplumsal faillerin günlük hayattan siyaset alanına, kültürel beğenilerden konuşma tarzına kadar bütün toplumsal pratiklerini yapılandıran içsel yapıdır.[2]

Her bireyin kendi toplumsallaşma süreci boyunca kendi bedeninde içselleştirdiği nesnel varoluş koşulları, o birey için kalıcı ve aktarılabilir habitus'u oluşturur.[3] Bireyin toplumsal dünyayla karşılaşma ve toplumsal dünya içinde toplumsallaşmasının kurucu yapısı olarak habitus, kendisini üreten nesnel koşullarla uyum içindeyse bireye mümkün eylemler bütünü sunar. Bireyin toplumsal hayattaki eylemleri, tenis oyuncusunun rakibinden gelen topun nasıl geldiğine dair hangi vuruşu yapacağını kestirebilmesi gibidir, birey, habitusuna uygun nesnel koşullarda evinde gibidir. Habitus bu anlamda bireyin eyleme dönük yatkınlıklar setidir.

Habitus, bireydeki toplumsallığı, şimdileşmiş tarihi ve öznelleşmiş nesnelliği ifade eder. Habitus sayesinde bireyin eylemleri içinde bulunduğu toplumsal alanla karşılıklı olarak tanınır ve tanıdık bir hale gelir. Söz gelimi ilkokulun ilk senesinde öğrenciler sınıfta davranış kurallarını, öğretmenle konuşma ve diyaloğa girme tarzlarını yeni öğrenirler, fakat sınıf hayatının nesnel koşullarını bir kez öğrendikten ve içselleştirdikten sonra bu nesnel koşullar onlarda içselleşmiş öznel bir yapı olarak kalıcılık kazanır ve ortaokul ve lise hayatları boyunca bu öğrenci habitusu artık sorgulanmadan kendini her bağlamda yeniden üreterek geçerlik kazanır.

Bourdieu habitus kavramını, Cezayir üzerine ilk dönem çalışmalarından itibaren öne sürmüş,[4] başlıca teorik eserlerinden olan Le Sens Pratique'te geliştirmiştir. Habitus, Bourdieu'nün adıyla anılan inşacı yapısalcı eylem kuramının temel kavramıdır.

Kaynakça

  1. ^ Bourdieu, P. (1982). Leçon sur la leçon. Paris: Minuit, s. 37,38
  2. ^ Bourdieu, P. 1980, Le Sens Pratique, Paris: Minuit
  3. ^ Bourdieu, P. (1984). Questions de sociologie. Paris: Minuit, s. 133
  4. ^ Bourdieu, P. ve Sayad, A. (1964), Le déracinement, la crise de l’agriculture traditionnelle en Algérie. Paris: Minuit

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Ferdinand de Saussure</span> İsviçreli dilbilimcisi

Ferdinand de Saussure, 20. yüzyılda dilbilimde kayda değer gelişiminin birçoğu için fikirleriyle temel hazırlamış, İsviçreli dilbilimci.

Etik veya ahlak felsefesi, doğru davranışlarda bulunmak, iyi bir insan olmak ve insani değerler hakkında düşünme pratiğidir. Etik sözcüğü Yunanca "kişilik, karakter" anlamına gelen "ethos" sözcüğünden türemiştir.

<span class="mw-page-title-main">Émile Durkheim</span> Fransız toplum bilimci (1858 – 1917)

Émile Durkheim, Fransız sosyolog, sosyolojinin kurucularından sayılmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Max Weber</span> Alman sosyolog

Max Weber, Alman düşünür, sosyolog ve ekonomi politik uzmanı. Modern antipozitivistik toplumbilimi incelemesinin öncüsü olduğu düşünülür. Sosyolojiyi yöntem bilimsel olgunluğa eriştirmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Michel Foucault</span> Fransız filozof (1926 – 1984)

Michel Foucault, Fransız filozof, sosyal teorist, tarihçi, edebiyat eleştirmeni, antropolog, psikolog ve sosyolog.

<span class="mw-page-title-main">Louis Althusser</span> Fransız filozof (1918-1990)

Louis Pierre Althusser, Fransız marksist filozof.

<span class="mw-page-title-main">Pierre Bourdieu</span> Fransız Sosyolog, Yazar

Pierre-Felix Bourdieu, Fransız sosyolog, antropolog ve felsefeci.

Gilles Deleuze,, Fransız yazar ve filozoftur.

<span class="mw-page-title-main">Suskunluk sarmalı</span>

‘Suskunluk sarmalı’, Alman siyaset bilimci Elisabeth Noelle-Neumann tarafından geliştirilen bir siyaset bilimi ve kitle iletişim teorisidir.

Toplumsallaşma, sosyalizasyon ya da sosyalleşme, toplumun mevcut değer ve normlarının bireylere öğretilmesi süreci olarak tanımlanabilir. Bu süreç içerisinde birey ferdi olduğu toplum içerisinde nasıl davranacağını öğrenir. Aynı zamanda, bireyin sahip olduğu ya da toplum tarafından verilen rollerin ve sahip olunan statülerin gerektirdiği davranış biçimlerini, toplumun kendilerinden beklentilerini öğrenir. Toplumsallaşma sürecinde birey kendi toplumunun bir üyesi olmayı, toplumu tarafından kabul gören davranış örüntülerini, insanın davranışlarına yön veren, bunları belirleyip şekillendiren temel toplumsal ve kültürel değerleri (normları) öğrenir. Öğrenmekle de kalmayıp bunları içselleştirip kendisine mal eder ve bu değer ve normlar doğrultusunda davranmaya başlar. Daha öz bir anlatımla, birey toplumu ile bütünleşir ve toplumunun bir parçası haline gelir.

Karma, Sanskrit dilinde “yapmak, eylemek, bir fiilde bulunmak” anlamındaki “kri” sözcüğünden türetilmiştir. Karma sözcüğü farklı sözcüklerle birlikte kullanılarak; karma yasası, karmik plan ve karmik telafi gibi farklı anlamlara gelen terimlerin oluşturulmasında kullanılmıştır. Hinduizm, Budizm, Jainizm, Taoizm, Sihizm ve teozofide kullanılan bir terimdir.

<span class="mw-page-title-main">Marx'ın insan doğası teorisi</span>

Karl Marx'ın insan doğası teorisi onun kapitalizm eleştirisinde, komünizm anlayışında ve maddecilik anlayışında önemli bir yer tutar. Marx, tam olarak “insan doğası” ifadesini kullanmaz, bunun yerine kullandığı “gattungswesen” kavramı genellikle ‘varlık türü’ ya da ‘tür-özü’ olarak çevrilir. Marx bu terimle insanların bir ölçüde kendi doğalarını oluşturma veya şekillendirme yeteneğine sahip olduklarını belirtmektedir. Genç Marx'ın 1844 yılına ait el yazmalarındaki bir nota göre terimi, hem birey hem de insan doğasından bir bütün olarak bahsederken kullanan Ludwig Feuerbach’tan alıntılamıştır. Bütünsel bir insan anlayışına sahip olan Marx, insanı yabancılaşmamış durumuna geri dönmeye, doğayla, başka insanlarla ve toplumla yeniden birleşmeye ihtiyaç duyan bir varlık olarak görmüştür.

<span class="mw-page-title-main">John Searle</span> Amerikalı filozof

John Rogers Searle Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley'de Slusser profesörü olarak görev yapan Amerikalı felsefecidir. 31 Temmuz 1932 Colorado, Denver doğumlu John Rogers Searle Amerikalı bir filozoftur. İlgilendiği esas alanlar; dil felsefesi, aklın felsefesi ve metafiziğin alanlarıdır. Kaliforniya'daki Berkeley Üniversitesi'nde profesör olarak çalıştı. Üniversitenin cinsel taciz politikasını ihlal ettiği tespit edildiği için 2019 yılında görevine son verildi.

<span class="mw-page-title-main">Michel Serres</span> Fransız filozof, felsefe ve bilim tarihçisi

Michel Serres Fransız filozof, felsefe ve bilim tarihçisi, teorisyen ve yazardır. Çalışmalarında bilim, zaman ve ölüm temalarını araştırdı ve daha sonra bunları düzyazı olarak birleştirdi. 1955 yılında felsefe doçenti oldu. 1956-1958 arasında deniz subayı olarak görev yaptı: 1968 yılında doktora tezini verdi. Felsefe ile birlikte bilim tarihiyle de ilgilendi. Pozitif bilimler ile toplumsal bilimler arasındaki ilişkiyi sorgular. 1990 yılında Fransız Akademisi'ne seçildi ve Légion d'honneur nişanı aldı. Stanford Üniversitesi'nde tarih dersleri verdi. 1990'da çıkan Doğayla Sözleşme adlı kitabı postmodern doğa felsefesi olarak nitelendirildi. Çevre sorunlarının küreselleşmesine itiraz etti. Toplumun iniş çıkışlarını insan evriminin sürekliliğine dahil eder. Doğayla Sözleşme adlı çalışması Turhan Ilgaz çevirisiyle Türkçede yayımlanmıştır. Michel Serres, Doğayla Sözleşme

Doxa kavramının kaynağı, Sokrates öncesi ilk felsefe metinleridir. Yunanca "kanaat" anlamına gelen doxa, Parmenides'in felsefesinde gerçekliğin bir bölümüne veya genel olarak varlığa dair çarpık ve yanlış kanaat demektir. Bu anlamda yine Yunanca "bilgi" anlamına gelen episteme kavramıyla zıt bir diyalektik içinde düşünülür. Gerçekliğe dair yanlış tanıma, yanlış tasavvur ve tahayyül anlamlarını kendinde toplar. Kişilere, topluma veya bütünüyle varlığa dair basmakalıp düşünceler, yaygın stereotipler ve klişeler doxa'ya dahildir.

<i>Bir Halkı Savunmak</i>

Bir Halkı Savunmak, PKK lideri Abdullah Öcalan tarafından yazılan ve ilk kez 2004 yılında basılan kitap. Aynı zamanda Öcalan'ın yakalanmasından sonra mahkemeye verdiği savunma metni olarak da bilinmektedir.

Max Horkheimer “Akıl Tutulması” isimli kitabında genel hatlarıyla yazarın Hitler Almanyası'ndan ABD'ye kaçış sürecinde toplumsal felsefeye bugünlerin izleri açısından yeni bir yaklaşım kazandırır. Akıl ve aydınlanma tarihini Avrupa'da faşizmin yükselişi ve ABD'de bireyci anlayışın geldiği nokta ile pekiştirmiştir. Aynı zamanda eserin döneme ettiği şahitlik de söz konusudur. Çıkarsamalarını ABD ve Avrupa'da yakından inceleme şansını yakalamıştır. Yazar genel olarak pragmatizmi eleştirmektedir. Pragmatizm ise pozitivizmin içinde gelişme alanı bulur. Batı düşüncesi tarihinde mitosla başlayan süreç hurafeye ve nesnel akla karşı bir mücadele olarak gelişirken kendini zamanla kaçındığı ve yok etmeye çalıştığı unsurların içinde bulmuştur. Öznel akıl kendi içinde bireyselleşmiş bir akıl mitini var ederek nesnelleşme eğilimi göstermiştir. Bu durumda akıl tekrar bir araç haline gelir ve akıl ile yürütüldüğü iddia edilen eylem aslında bir yabancılaşmayı doğurmuş olur. Aydınlanma dogma kültüre karşı başlamış bir mücadeleyi esas almış olsa da sonuç olarak aşırı özgülleşmiş bir aklı ve toplumsal felsefeyi var etmiştir.

Vita Activa, insan etkinliklerinin tümünü temsil eden bir terimdir.

<span class="mw-page-title-main">Terör sosyolojisi</span>

Terör sosyolojisi, terörizmi sosyal bir fenomen olarak anlamaya çalışan sosyolojinin bir alandır. Alan, terörizmi tanımlar, niçin gerçekleştiğini araştırır ve toplum üzerindeki etkisini değerlendirir. Terörizm sosyolojisi, siyaset bilimi, tarih, ekonomi ve psikoloji alanlarından meydana gelmektedir. Terörizm sosyolojisi, terörizmi meydana getiren sosyal koşullara vurgu yapması ile önemli terörizm araştırmalarından farklılık göstermektedir. Terörizm sosyolojisi ayrıca devletlerin böyle olaylara nasıl tepki gösterdiğini araştırır.

<span class="mw-page-title-main">Sosyal hareket teorisi</span>

Sosyal hareket teorisi, sosyal bilimler içinde, genellikle sosyal mobilizasyonun neden meydana geldiğini, ortaya çıkardığı biçimleri açıklamaya çalışan disiplinler arası bir düşünceler bütünüdür. Sosyal hareketlerin oluşumu ve işleyişinin potansiyel sosyal, kültürel ve politik sonuçları üzerine incelemeler içerir.