İçeriğe atla

Hümanistik Terapi

Hümanistik veya varoluşçu-hümanistik veya insancıl terapi, hümanistik psikoloji yaklaşımından hareketle oluşan, duygusal yönden rahatsız insanlar yerine psikolojik olarak sağlıklı insanlar üzerine odaklanan bir terapi biçimidir.

Hümanistik terapiler Gestalt psikologlarından Kurt Lewin'in çalışmalarından türetilmiştir. Normal veya ortalama ruh sağlığına sahip insanlarla uygulanan bir terapidir. Bireylerin bilinç seviyeleri yükseltmek, kendi kendileriyle daha iyi ilişkiler kurabilmelerine yardım etmek ve kendini geliştirme ve yaratıcılığa ait gizli potansiyellerini ortaya çıkarmak amacıyla uygulanmaktadır.[1]

Hümanistik terapiye azınlıklara yönelik terapi, eşcinsellere yönelik danışmanlık, gruplarla yapılan özgürleştirici çalışmalar, kaygılı ve fobik danışanlara yönelik yapılan bilişsel-davranışçı müdahaleler, spiritüel ve dini bağlamlarda zorluk yaşayan danışanların psikodinamiklerine yönelik çalışmalar gibi çeşitli uygulama ortamlarında rastlanılmaktadır.[2] İnsancıl terapi aynı zamanda öğrencilerin erteleme ve sınav korkusu gibi sorunlarına uygulanmaktadır.[3] Çağdaş hümanistik terapi kişinin sınırları dahilinde kim olacağını seçme, o seçimlerin anlamlarını kavrama ve yaptığı seçimleri hayata geçirme kapasitesini vurgular.

Dört ana hedefi[2]

1) Danışanların hem kendi başlarına hem de başkalarının yanındayken yaşadıkları anı deneyimleyebilecekleri bir duruma gelmelerine yardımcı olmak.

2) Danışanların yaşanan anda bütünüyle kalmayı nasıl başardıklarını veya bunu ne şekillerde engellediklerini deneyimlemelerine yardımcı olmak.

3) Danışanlara yaşamlarını kendilerinin kurguladığını fark ettirmek ve bunun sorumluluğunu üstlenmelerinde onlara yardımcı olmak.

4) Danışanların sonluluk, muğlaklık ve kaygı gibi varoluşsal gerçeklerle yüzleşmelerini sağlayarak veya bunları hayata geçirmelerine yardımcı olarak bu varoluşsal gerçeklerden kaçınmalarını engellemek.

Terapi süreci

Varoluşçu-Hümanistik terapinin amacı danışanları özgürleştirmektir. Yani, danışanın değişme arzusu ve kapasitesini dikkate alarak onların seçim yapma becerilerini geliştirmelerine yardımcı olmaktır.

Hümanistik terapi, hem uzunluk hem de yoğunluk açısından değişkenlik gösterebilir. Kısa süreli olarak yürütüldüğü durumlar olabildiği gibi, genellikle uzun süreli (örneğin 3-5 yıl) ve yoğundur (örneğin haftada bir veya iki). Ayrıca hümanistik terapi genelde varsayıldığından daha geniş bir danışan popülasyonuna seslenir. En büyük faydayı içe bakışa meyilli, duygusal toleransı yüksek ve araştırmacı kişiler görürler.[2]

Temel Varoluşçu-Hümanistik koşullar

Hümanistik terapide kullanılan araçlar klasik anlamda kullanılan teknikler değillerdir. Bunlar yaşantısal özgürleşmeye ve köklü dönüşüme kaynaklık edebilecek koşullar olarak düşünülebilir. Bu koşullar şunlardır:[2]

-Yaşanan anda kalma becerisini geliştirme.

-Terapötik sürecin içine girebilmeyi, orada gerçekten olabilmeyi mücadele yoluyla geliştirme ve etkinleştirme.

-Danışan ve terapist arasındaki ilişkiyi engelleyen dirençle yani danışanın kendini koruma yöntemleri ile yüzleşme.

-Mücadele sonucunda ortaya çıkabilecek anlam, niyetlilik ve yaşama uyanma olgularını kaynaştırma.

Güçlü yönleri

Psikologların ve danışmanların terapiye yaklaşımlarını büyük oranda etkileyen insancıl psikoloji, diğer kuramsal bakış açılarına sahip terapistler tarafından da benimsenmiş veya değiştirilerek uygulanmıştır. Çoğu terapist Carl Rogers'ın, danışanı terapinin merkezine koyma yaklaşımının yanı sıra terapistin empati göstermesi, danışana olumlu kabul gösterme, değişme sorumluluğunu danışana verme gibi yaklaşımları da kullanmaktadır.[4]

Eleştiriler

Hümanistik psikologların görüşlerini desteklemek amacıyla yaptıkları araştırmalarda, klasik deneysel metotları kullanmayıp, kişilerin öznel izlenimlerine dayanan verileri temel alan birtakım bulgular üzerinden açıklamalar üretmeleri, psikolojide bilimselliği hedef alan yaklaşımlar tarafından eleştirilmiş; bu yaklaşımın bir insan davranış biliminden çok, bir hayat felsefesi olarak görülmesine sebep olmuştur.

Terapinin özünü oluşturan; kendini gerçekleştirme, potansiyelini tam kullanma ve özgür irade gibi kavramların iyi tanımlanamamış olması da eleştirilerden bir diğeridir. Ayrıca, hümanistik psikologların akademik psikologlardan farklı olarak araştırmalar yürütmüyor, makaleler yazmıyor ve kendi geleneklerini sürdürmeleri için lisans öğrencilerine eğitim vermiyor olmaları, etkili bir ekol oluşturamamalarına sebep olmuştur.[1] Tüm bunlar, Hümanistik terapinin alanda diğer terapi yöntemleri kadar yoğun olarak kullanılmamasına sebep olmuştur.

Kaynakça

  1. ^ a b Schultz, D. P. ve Schultz, S. E. - Modern psikoloji tarihi - 2007 - İstanbul - ISBN 978-975-6963-85-2
  2. ^ a b c d Schneider, K. J. ve Krug, O. T. - Varoluşçu-Hümanistik terapi - 2015 - İstanbul - ISBN 978-605-5134-70-9
  3. ^ Plotnik, R. - Psikolojiye giriş - 2009 - İstanbul - ISBN 978-975-256-095-6
  4. ^ Burger, J. M. - Kişilik - 2006 - İstanbul - ISBN 975-256-060-1

İlgili Araştırma Makaleleri

Psikoloji veya Ruh bilimi, içgüdüsel davranışları ve zihni inceleyen bilimdir. Bilinçli ve bilinçsiz olayların yanı sıra daha çok duygu ve düşüncenin incelemesini içeren Psikoloji, çok kapsamlı bir bilimsel alandır. Bu alanda uzman olan ve aynı zamanda bilgi araştırması yapanlara psikolog denir. Psikologlar, beyinin ortaya çıkan özelliklerini ve ortaya çıkan özelliklerle bağlantılı tüm fenomenleri anlamaya çalışırlar ve bu şekilde daha geniş nöro-bilimsel araştırmacı grubuna katılırlar. Psikoloji bilimi, bir sosyal bilim olmasına rağmen aynı zamanda doğa bilimleri olarak da kategorize edilebilir. Özellikle beyin biyolojisi bilgisini oldukça kullanır ve geliştirir.

Psikoterapi, bireylerin duygusal ve davranışsal sorunlarının çözümünü, ruh sağlıklarının geliştirilmesi ve korunmasını amaçlayan tekniklerin genel adı. Psikoterapi her zaman sadece tek tek bireyleri konu almaz, zaman zaman incelenen tüm bir ailenin etkileşimsel meseleleri zaman zamansa incelenen bir çiftin birbiriyle olan ilişkisindeki bazı sorunların ruh sağlığı temelindeki kökleri olabilir. Ruh-zihin sağlığına dair sorunların psikolojik, sosyolojik veya somatik boyutları olabilir.

<span class="mw-page-title-main">Irvin D. Yalom</span> Psikanalist, Psikiyatrist, Psikoterapist

Irvin David Yalom, Yahudi asıllı Amerikalı psikanalist, psikiyatrist, psikoterapist ve yazardır.

<span class="mw-page-title-main">Wilhelm Wundt</span>

Wilhelm Maximilian Wundt, Alman fizyolog, psikolog, filozof, profesör, tıp doktoru ve modern psikolojinin kurucularındandır. Almanya'nın Leipzig şehrinde 1879 yılında ilk psikoloji laboratuvarını kurarak deneysel psikolojinin adımlarını atmıştır. Zihnin yapısını incelemeye alan yapısalcılık ekolünün kurucusu sayılır. Almanya'da Leipzig Üniversitesi'nde kurulan bu laboratuvar sayesinde insan davranışlarının sebepleri bilimsel ortamda araştırmaya tabi tutulmuştur. Wundt özellikle "KBY" olarak bilinen "konfüzyonel beden algısı" isimli konuda yaptığı çalışmaları ile kendisinden söz ettirmiştir. Halen bu çalışmaların psikolojik alanda geçerliliği bulunmamaktadır.

Bilişsel psikoloji, düşünme, hissetme, öğrenme, anımsama, karar verme, dil, problem çözme ve yargılama gibi zihinsel süreçlerin en geniş anlamda incelenmesidir. Yani bilişsel psikologlar insanların bilgiyi anlama, saklama ve bilincine geri getirmeleriyle ilgilenirler. Bilişsel psikologlar zihinsel süreçlerin incelenebileceğine ve incelenmesi gerektiğine inanırlar. Her ne kadar bilişsel süreçler doğrudan gözlenemeseler de, davranışlar gözlenebilir ve bu davranışların altında yatan bilişsel süreçler hakkında çıkarımlar yapılabilir.

<span class="mw-page-title-main">Viktor Emil Frankl</span> Avusturyalı nörolog ve psikiyatr

Viktor Emil Frankl, Holokost'tan kurtulan Yahudi nörolog ve psikiyatrdı. Varoluşçu psikolojinin bir şekli olan ve "Psikoterapinin Üçüncü Viyana Okulu" olarak da bilinen logoterapinin kurucusudur. En çok satan İnsanın Anlam Arayışı adlı kitabında bir toplama kampındaki deneyimlerini anlatmıştır. Kazandığı deneyimlerle yaşamın anlamını bulabilmek için öncelikle bir amacımızın olması gerektiğini vurgulayan Frankl, acının vazgeçilmez olduğu durumlarda acının da bir anlamı olabileceğini vurgulamıştır. Varoluşsal terapinin en önemli ismi olan Frankl, insancıl psikolojiye önemli bir ilham kaynağı olmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Deneysel psikoloji</span>

Deneysel psikoloji, psikolojiye doğa bilimleri gözlüğüyle bakar ve onu bilimsel yöntem yardımıyla anlamaya çalışır. Deneysel psikolojinin odaklandığı konular davranışı belirleyen süreçler ve zihinsel yaşamın doğasıdır. Bu dal, psikolojik bilgi birikimini günlük yaşamda karşılaşılan sorunları çözmekte kullanan uygulamalı psikoloji ve zihinsel hastalıkları terapi yoluyla ortadan kaldırmayı amaçlayan klinik psikolojiden ayrılır.

Lightner Witmer, klinik psikoloji hareketinin öncüsü Amerikalı psikologdur.

Albert Ellis, Amerikalı evlilik ve seks terapisi gibi alanlarda çalışmış Akılcı Duygusal Davranışçı Terapi'nin kuramcısı psikoterapist.

Akılcı (Rasyonel) Duygusal Davranışçı Terapi, Albert Ellis tarafından geliştirilmiş br psikoterapi yöntemidir.

Pozitif psikoloji, 1990'lı yılların sonlarında başlayan bir akımdır ve günümüze geldikçe önem kazanan bir araştırma alanı haline gelmiştir. Pozitif psikoloji hakkındaki araştırmalar ve kuram geliştirme çabaları sayıları gittikçe artan bir psikolog grubunun dikkatini çekmektedir ve hümanistik psikoloji hareketinin en uzun soluklu mirasını temsil edebilir. Ancak bazı psikologlar, hakkını teslim etseler de, pozitif psikolojiyi hümanistik psikolojinin ‘’ yeniden paketlenmesi’’ olarak görüyorlar. Pozitif psikoloji, “bireylerin, grupların ve kurumların uygun bir şekilde işlev görmesine yardımcı olan ve onların gelişmelerine katkı sağlayan durumlar ve koşulların bir çalışması” olarak tanımlanmıştır.

Dereceli maruz bırakma terapisi olarak da bilinen sistematik duyarsızlaştırma, Güney Afrikalı psikiyatrist Joseph Wolpe tarafından geliştirilen bir tür davranış terapisidir. Klinik psikoloji alanında, birçok insanın klasik koşullanmaya dayanan fobileri ve diğer anksiyete bozukluklarını etkili bir şekilde aşmasına yardımcı olmak için kullanılır ve hem bilişsel-davranışçı terapi hem de uygulamalı davranış analizinin aynı unsurlarını paylaşır. Davranış analistleri tarafından kullanıldığında, meditasyon ve nefes alma gibi karşı koşullandırma ilkelerini içerdiğinden, radikal davranışçılığa dayanır. Bununla birlikte, bilişsel psikoloji bakış açısından, bilişler ve duygular motor eylemleri tetikler.

Online terapi, çevrimiçi terapi veya internet terapisi, internet teknolojileri kullanılarak bireysel veya grup terapilerinin gerçekleştirildiği bir uzaktan psikolojik yardım uygulamasıdır. Online terapi uygulamaları, başta ABD ve Avrupa olmak üzere çeşitli ülkelerde uzun yıllardır uygulanmakta olan bilimsel bir yöntemdir. Telepsikiyatri, Telepsikoloji, Çevrimiçi Psikolojik Danışmanlık gibi isimlerle ifade edilen bu uygulamanın dünyadaki gelişim sürecine bakıldığında oldukça eskiye dayandığı görülmektedir.

Psikoloji, davranış ve zihinsel süreçlerin bilimidir. Öncelikli hedefi, hem genel prensipler oluşturarak hem de spesifik vakaları araştırarak bireyleri ve grupları anlamaktır.

<span class="mw-page-title-main">Neriman Samurçay</span> Türk ruhbilimci

Neriman Samurçay (1923-2015), Türk bilim insanı, psikolog.

Gerçeklik Terapisi, Amerikalı psikiyatrist William Glasser tarafından geliştirilmiş bir psikolojik danışma/psikoterapi yaklaşımıdır. Yine Glasser tarafından ortaya konan Seçim Kuramı ile birlikte uygulanmaktadır. Günümüzde pek çok ruh sağlığı uzmanı tarafından bireysel, grup ve örgütsel bağlamda kullanılmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Psikoterapinin tarihi</span>

Modern, bilimsel psikoloji genellikle 1879'da Wilhelm Wundt tarafından ilk psikolojik kliniğin açılışına dayansa da, zihinsel sıkıntıyı değerlendirmek ve tedavi etmek için yöntemler yaratma girişimleri çok daha önce vardı. Kaydedilen en eski yaklaşımlar, dini, büyüsel ve/veya tıbbi bakış açılarının bir kombinasyonuydu. Bu tür psikolojik düşünürlerin ilk örnekleri arasında Patanjali, Padmasambhava, Rhazes, Avicenna ve Rumi bulunmaktadır.

Hümanist psikoloji, 20. yüzyılın ortalarında iki teoriye yanıt olarak ortaya çıkan psikolojik bir bakış açısıdır. Bu teoriler; Sigmund Freud'un psikanalitik teorisi ve BF Skinner'ın davranışçılığıdır. Böylece Abraham Maslow, psikolojide "üçüncü bir kuvvete" olan ihtiyacı ortaya koymuştur. Hümanistik psikoloji düşünce okulu, 1950'lerde hümanist hareket döneminde kilit figür olan Abraham Maslow nedeniyle ilgi gördü. 1950'lerde kişinin kendi yeteneklerini ve yaratıcılığını gerçekleştirme ve ifade etme süreciyle popüler hale geldi.

Cinsel terapi, cinsel işlevin geliştirilmesi ve cinsel işlev bozukluklarının tedavisi için kullanılan bir terapi stratejisidir. Bu, erken boşalma, geç boşalma, sertleşme bozukluğu, cinsel ilgi veya uyarı eksikliği, ağrılı cinsel ilişki gibi işlev bozukluklarını içerir. Ayrıca, cinsel ilgi alanlarına uymayan cinsel ilgi alanları (parafili), cinsel kimlik ve yönelim gibi konularda yaşadıkları sorunları ele alan, aşırı aktif libido veya hiperseksüalite, cinsel özgüven eksikliği ve cinsel istismarın üstesinden gelme ; yaşlanma, hastalık veya engellilikle ilişkili cinsel sorunları içerir.

Bu liste, farklı psikoterapi yöntemlerinin bir kısmıdır.