İçeriğe atla

Gut

Gut
Keskin dişlere sahip küçük bir yaratık, başparmağın şişmiş kısmını ısırıyor.
"Gout"(Gut), bir 1799 karikatürü James Gillray tarafından
UzmanlıkRomatoloji, İç hastalıkları Bunu Vikiveri'de düzenleyin

Gut veya damla hastalığı, (gut; ayak başparmağını da kapsadığında podagra olarak adlandırılır[1]), ayırt edici özelliği tekrarlayan akut enflamatuvar artrit—kırmızı renkli, hassas, sıcak, eklem şişliği— olan bir tıbbi durumdur. En sık etkilenen bölge, ayak başparmağının tabanındaki tarak kemiği-parmak kemiği eklemidir (vakaların yaklaşık %50'si). Bununla birlikte kireçlenme, böbrek taşı veya ürat nefropati şeklinde de var olabilir. Gutun sebebi kanda ürik asit düzeylerinin yükselmesidir. Ürik asit kristalleşir ve kristaller eklemlerde, tendonlarda ve çevre dokularda birikir.

Bu özgün kristallerin eklem sıvısında görülmesiyle klinik tanı doğrulanmış olur. Nonsteroidal antienflamatuvar ilaçlar (NSAİİ'ler), steroidler veya kolşisin ile yapılan tedaviler belirtileri iyileştirir. Akut atak geçtiğinde, hayat tarzındaki değişikliklerle ürik asit düzeyleri genelde düşer ve sık atak görülen kişilerde allopürinol veya probenesid uzun süreli koruma sağlar. Son on-on beş yıldır gutun sıklığı artmıştır ve hayatlarının bir döneminde Batıdaki popülasyonun yaklaşık %1-2'sini etkilemektedir. Bu artışın, popülasyondaki metabolik sendrom, daha uzun hayat süresi beklentisi ve beslenme düzenindeki değişiklikler gibi risk faktörlerinin artışına bağlı olduğu düşünülmektedir. Gut geçmişte "kralların hastalığı" veya "zengin hastalığı" olarak bilinmektedir.

Belirti ve işaretler

ayağın, ayak başparmağı tabanındaki eklemin üzerinde bulunan kırmızı cilt lekelerinin gösterildiği yandan görünüşü
Ayak başparmağının tarak kemiği-parmak kemiği ekleminde bulunan gut: Eklemin üzerini örten hafif cilt kızarıklığına dikkat edin.

Gut birkaç şekilde var olabilir yine de en olağan şekli tekrarlayan akut enflamatuvar artrit (kırmızı, hassas, sıcak, şiş eklem) ataklarıdır.[2] En fazla ayak başparmağı tabanındaki tarak kemiği-parmak kemiği eklemi etkilenir ve vakaların yarısında görülür.[3] Topuk, diz, bilek ve parmak gibi diğer eklemler de etkilenebilir.[3] Eklem ağrısı genellikle 2–4 saat içinde gece başlar.[3] Gece başlamasının sebebi o zamanki düşük vücut sıcaklığıdır.[1] Yorgunluk ve yüksek ateşi içeren diğer belirtiler eklem ağrısıyla birlikte nadiren ortaya çıkabilir.[1][3] Uzun süre devam eden yüksek ürik asit düzeyleri (hiperürisemi), kireçlenme olarak bilinen sert, ağrısız ürik asit kristalleri birikimini içeren diğer belirtilere de neden olabilir. Yaygın kireçlenme, kemik aşınmasına bağlı olarak kronik artrite yol açabilir.[4] Yüksek ürik asit düzeyleri kristallerin böbreklerde çökelmesine yol açıp taş oluşumuna ve sonra da ürat netropatisine neden olabilir.[5]

Neden

Gutun altta yatan nedeni hiperürisemidir. Bu durum beslenme düzeni, genetik yatkınlık veya ürik asit tuzları olan üratın yeterince atılmaması dahil birkaç nedene bağlı olarak ortaya çıkabilir.[2] Ürik asitin böbreklerden yeterince atılamaması vakaların yaklaşık %90'ında hiperüriseminin ana nedeni olmasına rağmen aşırı ürik asit üretimi %10'dan daha azında ana nedendir.[6] Hiperürisemisi olan kişilerin yaklaşık %10'unda, hayatlarının bir döneminde gut gelişir.[7] Bununla birlikte, hiperürisemi derecesine bağlı olarak risk değişiklik gösterir. Düzeyler 415 ve 530 μmol/l (7 ve 8.9 mg/dl) arasında olduğunda risk her yıl için %0,5 ve 535 μmol/l'den (9 mg/dl) daha yüksek düzeylere sahip kişilerde risk her yıl için %4,5'tir.[1]

Hayat tarzı

Beslenmeye bağlı nedenler gut vakalarının yaklaşık %12'sinden sorumludur[2] ve bu nedenlerin alkol, fruktoz ile tatlandırılmış içecek, et ve deniz ürünü tüketimi ile güçlü bir ilişkisi vardır.[4][8] Tetikleyici diğer nedenler fiziksel travma ve ameliyattır.[6] Son zamanlarda yapılan çalışmalarda, bir zamanlar ilişkili olduğu düşünülen beslenme düzeniyle ilgili faktörlerin aslında pürin-zengin sebzeler (örn., fasulye, bezelye, mercimek ve ıspanak) ve toplam protein - alımını içermediği bulunmuştur.[9][10] Kahve, C vitamini ve süt ürünleri tüketimi ile fiziksel egzersizin riski azalttığı görülmektedir.[11][12][13] Bu durumun kısmen insulin direncini azaltıcı etkilerine bağlı olduğu düşünülmektedir.[13]

Kalıtımsal faktörler

Gutun ortaya çıkışı kısmen kalıtımsaldır ve ürik asit düzeyindeki değişkenlik durumunun yaklaşık %60'ında payı vardır.[6] Genellikle SLC2A9, SLC22A12 ve ABCG2 denen üç genin gutla ilişkili olduğu bulunmuştur ve bu genlerde meydana gelen değişimler riski yaklaşık olarak iki katına çıkarmaktadır.[14][15] SLC2A9 ve SLC22A12 'deki fonksiyon kaybedici mutasyonlar ürat emilimi ve engellenmemiş ürat salgılanmasını azaltarak kalıtımsal hipoürisemiye neden olurlar.[15] Ailesel jüvenil hiperürisemik nefropati, medüller kistik böbrek hastalığı, fosforibosilpirofosfat sentetaz süperaktivitesi ve Lesch-Nyhan sendromunda görüldüğü şekliyle hipoksantin-guanin fosforibosiltransferaz eksikliği dahil nadir görülen birkaç genetik bozukluk gutla daha karmaşık hale gelir.[6]

Tıbbi durumlar

Gut sıklıkla diğer tıbbi sorunlarla birlikte ortaya çıkar. Vakaların yaklaşık %75'inde abdominal obezite, hipertansiyon, insülin direnci ve anormal lipid düzeylerinin bir birleşimi olan metabolik sendrom meydana gelir.[3] Gutla genellikle karmaşık hale gelen diğer hastalıklar şunlardır: polisitemi, kurşun zehirlenmesi, böbrek yetmezliği, hemolitik anemi, psoriasis ve solid organ transplantları.[6][16] 35 ve üzeri bir vücut kitle indeksi bir erkeğin gut riskini üç katına çıkarır.[10] Kurşuna uzun süre maruz kalma ve kurşun bulaşmış alkol, kurşunun böbrek işlevi üzerine olan zararlı etkisine bağlı olarak gut için risk faktörleridir.[17] Lesch-Nyhan sendromu genellikle gutlu organ artriti ile ilişkilidir.

İlaç tedavisi

Diüretik ilaçlar gut ataklarıyla ilişkilendirilmiştir. Ancak, düşük hidroklorotiazid dozunun riski artırmadığı görülmektedir.[18] İlişkilendirilmiş diğer ilaçlar niasin ve aspirindir (asetilsalisilik asit).[4] Bağışıklığı baskılayıcı ilaçlar olan siklosporin, özellikle hidroklorotiazid ile birlikte kullanıldığında,[19] ve takrolimus da gutla ilişkilendirilmiştir,[6]

Patofizyoloji

organik bileşik 7,9-dihidro-1H-pürin-2,6,8(3H)-trion
Ürik asit yapısı

Gut pürin metabolizması bozukluğudur[6] ve nihai metaboliti olan ürik asit monosodyum ürat şeklinde kristalleştiğinde ve eklem, tendon ve çevre dokularda çökeldiğinde meydana gelir.[4] Bu kristaller daha sonra bağışıklık sistemi vasıtasıyla meydana gelen yerel bir enflamatuvar reaksiyonu tetikler,[4] bu enflamasyon kaskadındaki ana proteinlerden biri interleukin 1βdır.[6] Ürik asidi yıkan ürikazın insanlar ve yüksek primatlardaki evrimsel kaybı bu hastalığı yaygınlaştırmıştır.[6] Ürik asidi çökelten tetikleyiciler iyi anlaşılmamıştır. Normal düzeylerde de kristalleşebildiği gibi, düzeyler arttıkça kristalleşme olasılığı daha fazladır.[4][20] Akut artrit vakasının tetiklenmesinde önemli olduğu düşünülen diğer faktörler soğuk sıcaklıklar, ürik asit düzeylerinde hızlı değişiklikler, asidoz,[21][22] artiküler hidrasyon ve proteoglikanlar, kolajenler ve kondroitin sülfat gibi ekstraselüler matriks proteinleridir.[6] Düşük sıcaklıklarda meydana gelen artmış çökelme durumu, neden ayak eklemlerinin en fazla etkilenen bölge olduğunu kısmen açıklamaktadır.[2] Ürik asitte görülen hızlı değişiklikler travma, ameliyat, kemoterapi, diüretik ilaçlar ve allopürinolün durdurulması ve başlatılması dahil birkaç faktöre bağlı olarak meydana gelebilir.[1] Kalsiyum kanal blokerleri ve losartan diğer hipertansiyon.ilaçlarına göre daha düşük bir gut riski ile ilişkilidir.[23]

Tanı

Sol ayak röntgeninde gut: Tipik konum ayak başparmağı eklemidir. Ayağın yan sınırındaki yumuşak doku şişliğine de dikkat edin.
mor arka plana karşı çok renkli iğne şeklinde sayısız kristal
polarize ışık.ile mikroskop altında fotoğraflanan sinovyal sıvı numunesinden elde edilen uçları sivri ürik asit kristal çubukları. Eklemlerde ürik asit kristallerinin oluşumu gut ile ilişkilidir.

Hiperürisemi ve klasik podagrası olan birinde ileri tetkikler olmaksızın gut tanısı konup tedavi edilebilir. Ancak tanıdan şüphe ediliyorsa sinovyal sıvı analizi yapılmalıdır.[1] Kronik gutun tanımlanmasına faydalı olsa da akut ataklarda röntgenin çok az bir faydası bulunmaktadır.[6]

Sinoviyal sıvı

Gutun kesin tanısı, sinoviyal sıvıda monosodyum ürat kristallerinin veya kireçlenmenin teşhis edilmesine.[3] Tanı konmamış enflamasyonlu eklemlerden elde edilen tüm sinoviyal sıvı numuneleri bu kristaller bakımından incelenmelidir.[6] Polarize ışık mikroskobu altında, iğneye benzer bir şekle ve güçlü negatif bir çiftkırılıma sahiptirler. Bu testin yapılması güçtür ve genellikle eğiim almış bir gözetmenin varlığını gerektirir.[24] Sıcaklık ve pH çözünürlüğünü etkilediğinden, sıvı, aspirasyondan sonra nispeten hızlı bir şekilde incelenmelidir.[6]

Kan testleri

Hiperürisemi gutun klasik bir özelliğidir ancak neredeyse çoğu zaman hiperürisemi olmadan meydana gelir ve yükselmiş ürik asit düzeylerine sahip çoğu insanda hiçbir zaman gut gelişmez.[3][25] Bu nedenle, ürik asit düzeylerinin ölçülmesinin tanı koyma açısından faydaları sınırlıdır.[3] Hiperürisemi, erkeklerde 420 μmol/l (7,0 mg/dl) ve kadınlarda 360 μmol/l (6,0 mg/dl) üzerindeki plazma ürat düzeyi olarak tanımlanır.[26] Yaygın olarak yapılan diğer kan testleri alyuvar sayımı, elektrolitler, böbrek fonksiyonu ve eritrosit sedimantasyon hızıdır (ESR). Ancak, enfeksiyon yokluğundaki guta bağlı olarak hem alyuvar hem de ESR yükselmiş olabilir.[27][28] 40,0×109/l'lik (40.000/mm3) yüksek bir alyuvar sayımı belgelenmiştir.[1]

Ayırıcı tanı

Gut hastalığındaki en önemli ayırıcı tanı septik artrittir.[3][6] Enfeksiyon belirtileri olan veya tedaviyle iyileşmeyen kişilerde bu duruma dikkat edilmelidir.[3] Tanı konmasına yardımcı olmak için, sinoviyal sıvı Gram boya ve kültürü yapılabilir.[3] Buna benzeyen diğer hastalıklar psödogut ve romatoid artrittir.[3] Gutlu organdaki kireçlenmeler, özellikle bir eklemde yerleşik değilse, bazal hücreli karsinom,[29] veya diğer neoplazmalarla karıştırılabilir.[30]

Önleme

Yaşam tarzında yapılan değişiklikler ve ilaçlar ürik asit düzeylerini düşürebilir. Etkili olan beslenme ve yaşam tarzı tercihleri et ve deniz ürünleri gibi gıdaların alımının azaltılması, yeterli miktarda C vitamininin tüketilmesi, alkol ve fruktoz tüketiminin sınırlandırılması ve obeziteden kaçınılmasıdır.[2] Kilolu bir adamın düşük kalorili diyet ile beslenmesiyle ürik asit düzeyleri 100 µmol/l'a (1,7 mg/dl) düşmüştür.[18] Günde 1.500 mg C vitamini alımı gut riskini %45'e kadar azaltır.[31] Kahve tüketimi (çay tüketimi değil) daha düşük bir gut riski ile ilişkilendirilir.[32] Gut, uyku apnesine bağlı olarak, oksijenden mahrum kalan hücrelerden salınan pürinler vasıtasıyla sonradan ortaya çıkabilir. Apne tedavisi atakların oluşmasını azaltabilir.[33]

Tedavi

Tedavinin ilk amacı akut atak belirtilerinin hafifletilmesidir.[34] Serum ürik asit düzeylerini düşürmek için kullanılan farklı ilaçlar tekrarlanan atakları önleyebilir.[34] Günde birkaç kez 20-30 dakika boyunca uygulanan buz ağrıyı azaltır.[2][35] Akut tedavi seçenekleri nonsteroidal antienflamatuvar ilaçlar (NSAİİ'ler), kolşisin ve steroid,[2] hastalığın önlenmesine yönelik seçenekler allopurinol, febuksostat ve probenesiddir. Ürik asit düzeylerinin düşürülmesi hastalığı tedavi edebilir.[6] eşzamanlı hastalıkların tedavi edilmesi de önemlidir.[6]

NSAİİ'ler

NSAİİ'ler gutun olağan birinci basamak tedavisidir ve hiçbiri diğerinden anlamlı derecede daha az veya daha çok etkili değildir.[2] Bu ilaçlarla dört saat içinde iyileşme görülebilir ve bir iki haftalık tedavi önerilir.[2][6] Ancak, bu ilaçların gastrointestinal kanama, böbrek yetmezliği veya kalp yetmezliği.gibi sağlık sorunları olan kişilerde kullanılmaları önerilmez.[36] Geçmişte indometazin en sık kullanılan NSAİİ olsa da, daha üstün bir etkinin olmadığı durumlarda daha iyi yan etki profilinden dolayı ibuprofen gibi bir alternatif tercih edilebilir.[18] NSAİİ'lere bağlı gastrik yan etki riski taşıyan kişilere ilave bir proton pompası inhibitorü verilebilir.[37]

Kolşisin

Kolşisin, NSAİİ'leri tolere edemeyen kişiler için bir alternatiftir.[2] Yan etkileri (öncelikle mide-bağırsak bozukluğu) kullanımını sınırlar.[38] Ancak, mide ve bağırsakta görülen bozukluk doza bağlıdır ve daha az ancak yine de etkili dozların kullanılmasıyla risk azaltılabilir.[18] Kolşisin, yaygın biçimde kullanılan atorvastatin ve eritromisin gibi diğer reçeteli ilaçlarla etkileşebilir.[38]

Steroidler

Glukokortikoid NSAİİ'ler kadar etkili olduğu keşfedilmiş ilaçlardır[39] ve NSAİİ'ler için kontrendikasyon söz konusuysa kullanılabilirler.[2] eklem içine zerk edilme durumunda da iyileşme sağlarlar; ancak, steroidler durumu kötüleştirdiğinden eklem enfeksiyonu bunun dışında bırakılmalıdır.[2]

Peglotikaz

Peglotikaz (Krystexxa), 2010 yılında ABD'de gut tedavisi için onaylanmıştır.[40] Diğer ilaçları kullanamayan kişilerin %3'ü için bir seçenektir.[40] Peglotikaz iki haftada bir damar içi yoluyla enfüzyon şeklinde uygulanır[40] ve peglotikazın bu kişilerde ürik asit düzeylerini düşürdüğü keşfedilmiştir.[41]

Profilaksi

İleri gut vakalarının önlenmesinde ksantin oksidaz inhibitörleri(allopurinol ve febuksostatdahil) ve ürikozüriklerin (probenesid ve sülfinpirazon dahil) dahil olduğu birkaç ilaç faydalıdır. Atağı kötüleştirdiklerine dair teorik bazdaki endişelere bağlı olarak[2] genellikle akut atağın iyileşmesinden sonraki bir iki haftadan önce kullanılmaya başlanmazlar ve ilk üç ila altı ay boyunca çoğunlukla NSAİİ veya kolşisin ile birlikte kullanılırlar.[6] Yıkıcı eklem değişiklikleri, kireçlenme veya ürat nefropatisi görülmedikçe,[5] kişi iki gut atağı geçirene dek tavsiye edilmezler çünkü bu ana dek maliyetlerinin uygun olduğu düşünülmez.[2] Serum ürik asit düzeyleri 300–360 µmol/l'nin (5,0-6,0 mg/dl) altına düşene dek üratı azaltıcı önlemler artırılmalı ve süresiz olarak devam edilmelidir.[2][6] Bu ilaçlar bir atak anında kronik olarak kullanılıyorlarsa ilaçların kesilmesi tavsiye edilir.[3] Düzeyler 6,0 mg/dl'nin altına getirilemiyorsa ve tekrar eden ataklar mevcutsa, bu durum tedavi başarısızlığı veya inatçı gut olarak kabul edilir.[42] Genel olarak, probenesidin allopurinolden daha az etkili olduğu görülür.[2] Ürikozürik ilaçlar genellikle, ürik asit salgılanması normalden az olduğunda tercih edilir (ürik asit salgılanmasının normalden az olması, idrar numunelerinin 24 saat boyunca toplanması sonucunda 800 mg'dan daha az miktarda ürik asit elde edilmesi şeklinde belirtilir).[43] Ancak, kişide böbrek taşı öyküsü varsa tavsiye edilmezler.[43] 24 saatlik idrarda 800 mg'dan daha fazla miktarda ürik asit görülmesi yani aşırı üretim durumunda, ksantin oksidaz inhibitorü tercih edilir.[43] Ksantin oksidaz inhibitörleri (allopurinol ve febuksostat dahil) ürik asit üretimini engellerler. Bu ilaçlarla uzun süreli tedavi güvenlidir ve iyi tolere edilirler ve allopurinol az sayıda insanda aşırı duyarlılığa neden olsa da böbrek yetmezliği veya ürat taşı olan kişilerde kullanılabilirler.[2] Bu gibi durumlarda, alternatif ilaç olan febuksostat tavsiye edilmiştir.[44]

Prognoz

Akut gut atağı, tedavi olmaksızın, genellikle beş ila yedi gün içerisinde iyileşir. Bununla birlikte, hastaların %60'ı bir yıl içerisinde ikinci bir atak geçirir.[1] Gut hastalığı olan kişilerde hipertansiyon, diabetes mellitus, metabolik sendrom ve böbrek hastalığı ve kardiovasküler hastalık riski artmıştır, yani ölüm riski artmıştır.[6][45] Bu durum kısmen insülin direnci ve obezite ile ilişkisine bağlı olabilir ancak bu risk artışlarının bir kısmı bağımsız gibi görünmektedir.[45] Akut gut epizodları tedavi edilmezse eklem yüzeyi yıkımı, eklemlerde şekil bozukluğu ve ağrısız kireçlenmeyi içeren kronik guta dönüşebilir.[6] Bu kireçlenmeler beş yıldır tedavi edilmeyen kişilerin %30'unda, genellikle kulağın dış kulak kanalı kısmında, olekranon süreçlerde veya Aşil tendonlarında meydana gelir.[6] Agresif tedaviyle yok edilebilirler. İnsanların %10-40'ını etkileyen böbrek taşları da gutu çoğunlukla daha karmaşık hale getirir ve ürik asidin çökmesine neden olan düşük idrar pH'sına bağlı olarak oluşur.[6] kronik renal disfonksiyonun diğer şekiller meydana gelebilir.[6]

Epidemiyoloji

Gut, hayatlarının bir döneminde Batı nüfusunun yaklaşık %1-2'sini etkiler ve gün geçtikçe daha da yaygın hale gelmektedir.[2][6] Gut oranları 1990-2010 yılları arasında neredeyse iki katına çıkmıştır.[4] Bu artışın artan yaşam süresi beklentisi, yeme alışkanlıklarındaki değişiklik ve gut ile ilişkili metabolik sendrom ve yüksek tansiyon gibi hastalıklardaki artıştan dolayı olduğu düşünülmektedir.[10] Gut oranlarını yaş, ırk ve mevsim dahil birkaç faktörün etkilediği bulunmuştur. 30 yaş üzeri erkeklerde ve 50 yaş üstü kadınlarda görülme sıklığı %2'dir.[36] Amerika Birleşik Devletlerinde gutun Afrika kökenli Amerikalı erkeklerde görülmesi Avrupa kökenli Amerikalılara göre iki kat daha olasıdır.[46] Bu oranlar Pasifik Adalarında yaşayan kişiler ve Yeni Zelanda'daki Māori arasında yüksektir ancak Avustralya yerlileri arasında nadiren görülür. Halbuki Avustralya yerlileri daha yüksek bir ortalama serum ürik asit konsantrasyonuna sahiptir.[47] Çin, Polinezya ve kırsal alt-Sahara Afrika bölgesinde yaygın hale gelmiştir.[6] Bazı çalışmalarda gutu ataklarının ilkbahar döneminde daha sık meydana geldiği bulunmuştur. Bu durum yeme alışkanlıkları, alkol tüketimi, fiziksel aktivite ve sıcaklıktaki mevsimsel değişikliklere bağlanmıştır.[48]

Tarihçe

Uzun, kıvırcık bir peruk takan ve uzun bir sabahlık giyen bir adam oturmakta ve dışarıyı seyretmektedir. Sol kolunu küçük bir masaya dayamıştır ve sol eliyle bir kutu tutmaktadır. Arkasında bir küre bulunmaktadır.
Antonie van Leeuwenhoek ürik asit kristallerinin mikroskopik görünümünü 1679 yılında tanımlamıştır.[49]

"Gut" kelimesi ilk olarak Bocking'li Randolphus tarafından milattan sonra yaklaşık 1200'lü yıllarda kullanılmıştır. Sıvı "damlası" anlamına gelen Latin kelime guttadan türemiştir.[49] Oxford İngilizce Sözlüğüne göre suyukçuluk ve "eklemin içindeki ve etrafındaki kandan hastalıklı maddenin 'damlaması' kavramından" türemiştir.[50] Gut antik çağlardan beri bilinmektedir. Geçmişte "hastalıkların kralı ve kralların hastalığı"[6][51] veya "zengin hastalığı" olarak anılmıştır.[52] Hastalık ilk defa MÖ 2600 yılında Mısır'da ayak başparmağındaki artritin tanımlanması esnasında belgelendirilmiştir. Yunan hekimi Hipokrat, MÖ 400'lü yıllarda Aforizmalar adlı eserinde bu hastalıkla ilgili düşüncesini açıklamış ve hadım edilmiş erkekler ve menopoz öncesi kadınlarda görülmediğine dikkat çekmiştir.[49][53] Aulus Cornelius Celsus (30 AD) alkolle olan bağlantıyı, kadınlarda daha geç başlamasını ve ilişkili böbrek problemlerini anlatmıştır:

Yine çökeltisinin beyaz olduğu koyu idrar, eklem ve iç organlar bölgesinde ağrı ve hastalıktan endişe edileceğine işaret etmektedir... El ve ayaklardaki eklemlerde görülen rahatsızlıklar aynı damla hastalığı ve ellerde ağrı gibi çok sık ve inatçıdır. Bu hastalıklara nadiren bir kadınla cinsel ilişkiye girmeden önce oğlanlar ve hadım edilmiş erkekler veya adet kanamaları baskılanmış olanların dışındaki kadınlar tutulur... bazıları şarap, bal likörü ve aşırı cinsel ilişkiden uzak durarak hayat boyu güvenli bir şekilde yaşamışlardır.[54]

1683 yılında, İngiliz bir fizikçi olan Thomas Sydenham bu hastalığın sabah erken saatlerde ortaya çıktığını ve yaşlı erkekleri tercih ettiğini açıklamıştır:

Gut hastaları genellikle ya yaşlı erkeklerdir ya da gençliklerinde çok çalışıp didinmiş ve erkenden yaşlanmış erkeklerdir- bu hovarda alışkanlıklardan hiçbiri erken ve aşırı cinsel ilişkiden ve yorucu tutkulardan yaygın değildir. Kurban yatağına yatar ve sağlıklı bir şekilde uykuya dalar. Sabaha karşı 2 gibi ayak başparmağında şiddetli olan, topuk, ayak bileği veya ayağın üst kısmında daha seyrek görülen bir ağrı ile uyanır. Ağrı tıpkı çıkık ağrısı gibidir ve ağrı olan bölgelerde sanki üzerlerine soğuk su dökülüyormuş gibi hissedilir. Daha sonra titreme ve ürperti ve biraz da ateş görülür... Gece ızdırap içinde, uykusuz bir şekilde, etkilenen bölgeleri döndürmeye çalışarak ve vücudun duruşunu sürekli değiştirerek geçer; vücudun savrulması ızdırap çeken eklemdeki ağrı kadar aralıksız ve hastalık nöbetine rastlandığı kadar kötüdür.[55]

Ürat kristallerinin mikroskop altındaki görüntüsünü ilk defa Hollandalı bilim adamı Antonie van Leeuwenhoek 1679 yılında tanımlamıştır.[49] 1848 yılında ise İngiliz fizikçi Alfred Baring Garrod kandaki bu aşırı ürik asit miktarının gut hastalığının nedeni olduğunu fark etmiştir.[56]

Diğer hayvanlarda

Ürik asidi parçalayan ürikaz enzimini vücutlarında üretebildiklerinden diğer birçok hayvanda gut hastalığı nadiren görülür.[57] İnsanlar ve diğer büyük maymunlar bu yeteneğe sahip değildir, bu nedenle gut çok yaygındır.[1][57] Bununla birlikte, "Sue" olarak bilinen Tyrannosaurus rex türünün gut hastalığına yakalandığına inanılmaktadır.[58]

Araştırma

Gut tedavisi için anakinra, kanakinumab ve rilonasept dahil birkaç yeni ilaç araştırılmaktadır.[59] Bir rekombinant ürikaz enzimi (rasburikaz) piyasada mevcuttur ancak otoimmün yanıtı tetiklediğinden kullanımı sınırlıdır. Daha az antijenik olan versiyonlar geliştirilmektedir.[1]

Gut hastalığı ya da Damla hastalığı, metabolik bir eklem hastalığıdır.

Damarda protein metabolizmasının son ürünlerinden biri olan ürik asit artışı ile karakterizedir. Artan ürik asit özellikle eklemlerde birikerek ağrı ve iltihaba yol açar. Kralların hastalığı olarak da bilinir. II. Mehmed'ın, IV. Murat'ın, II. Bayezid'ın, Osman Gazi'nin ve Nurullah Ataç'ın ölümüne sebep olduğu söylenir.[] Tüm romatizma türleri içerisinde en ağrılı olanıdır. Ataklar şu nedenlerle gelişebilir:

  • Çok fazla alkol alımı
  • Çok sıkı diyet ve açlık
  • Protein bazlı yiyeceklerin fazla tüketilmesi
  • Operasyon geçirme
  • Ani, şiddetli bir hastalık geçirme
  • Aşırı yorgunluk ve herhangi bir nedenle aşırı derecede endişelenme
  • Eklem travması, yaralanma
  • Kemoterapi uygulanması
  • Diüretik ilaçların alınması

Dalmaçyalılar, gut hastalığına yakalanmayan tek köpek cinsidir.[]

Kaynakça

  1. ^ a b c d e f g h i j Eggebeen AT (Eylül 2007). "Gout: an update". Am Fam Physician. 76 (6). ss. 801-8. PMID 17910294. 
  2. ^ a b c d e f g h i j k l m n o p q r Chen LX, Schumacher HR (Ekim 2008). "Gout: an evidence-based review". J Clin Rheumatol. 14 (5 Suppl). ss. S55-62. doi:10.1097/RHU.0b013e3181896921. PMID 18830092. 
  3. ^ a b c d e f g h i j k l m Schlesinger N (Mart 2010). "Diagnosing and treating gout: a review to aid primary care physicians". Postgrad Med. 122 (2). ss. 157-61. doi:10.3810/pgm.2010.03.2133. PMID 20203467. 
  4. ^ a b c d e f g Terkeltaub R (Ocak 2010). "Update on gout: new therapeutic strategies and options". Nat Rev Rheumatol. 6 (1). ss. 30-8. doi:10.1038/nrrheum.2009.236. PMID 20046204. 
  5. ^ a b Tausche AK, Jansen TL, Schröder HE, Bornstein SR, Aringer M, Müller-Ladner U (Ağustos 2009). "Gout--current diagnosis and treatment". Dtsch Arztebl Int. 106 (34–35). ss. 549-55. doi:10.3238/arztebl.2009.0549. PMC 2754667 $2. PMID 19795010. 
  6. ^ a b c d e f g h i j k l m n o p q r s t u v w x y z aa Richette P, Bardin T (Ocak 2010). "Gout". Lancet. 375 (9711). ss. 318-28. doi:10.1016/S0140-6736(09)60883-7. PMID 19692116. 
  7. ^ Vitart V, Rudan I, Hayward C; ve diğerleri. (Nisan 2008). "SLC2A9 is a newly identified urate transporter influencing serum urate concentration, urate excretion and gout". Nat. Genet. 40 (4). ss. 437-42. doi:10.1038/ng.106. PMID 18327257. 
  8. ^ Weaver, AL (Temmuz 2008). "Epidemiology of gout". Cleveland Clinic journal of medicine. Cilt 75 Suppl 5. ss. S9-12. PMID 18819329. 
  9. ^ Choi HK, Atkinson K, Karlson EW, Willett W, Curhan G (Mart 2004). "Purine-rich foods, dairy and protein intake, and the risk of gout in men". N. Engl. J. Med. 350 (11). ss. 1093-103. doi:10.1056/NEJMoa035700. PMID 15014182. 
  10. ^ a b c Weaver AL (Temmuz 2008). "Epidemiology of gout". Cleve Clin J Med. Cilt 75 Suppl 5. ss. S9-12. PMID 18819329. 
  11. ^ Hak AE, Choi HK (Mart 2008). "Lifestyle and gout". Curr Opin Rheumatol. 20 (2). ss. 179-86. doi:10.1097/BOR.0b013e3282f524a2. PMID 18349748. 
  12. ^ Williams PT (Mayıs 2008). "Effects of diet, physical activity and performance, and body weight on incident gout in ostensibly healthy, vigorously active men". Am. J. Clin. Nutr. 87 (5). ss. 1480-7. PMID 18469274. 
  13. ^ a b Choi HK (Mart 2010). "A prescription for lifestyle change in patients with hyperuricemia and gout". Curr Opin Rheumatol. 22 (2). ss. 165-72. doi:10.1097/BOR.0b013e328335ef38. PMID 20035225. 
  14. ^ Merriman, TR (Ocak 2011). "The genetic basis of hyperuricaemia and gout". Joint, bone, spine : revue du rhumatisme. 78 (1). ss. 35-40. doi:10.1016/j.jbspin.2010.02.027. PMID 20472486. 
  15. ^ a b Reginato AM, Mount DB, Yang I, Choi HK (Eylül 2012). "The genetics of hyperuricaemia and gout". Nat Rev Rheumatol. doi:10.1038/nrrheum.2012.144. PMID 22945592. 
  16. ^ Stamp L, Searle M, O'Donnell J, Chapman P (2005). "Gout in solid organ transplantation: a challenging clinical problem". Drugs. 65 (18). ss. 2593-611. PMID 16392875. 
  17. ^ Loghman-Adham M (Eylül 1997). "Renal effects of environmental and occupational lead exposure". Environ. Health Perspect. 105 (9). Brogan & Partners. ss. 928-38. doi:10.2307/3433873. JSTOR 3433873. PMC 1470371 $2. PMID 9300927. 
  18. ^ a b c d Laubscher T, Dumont Z, Regier L, Jensen B (Aralık 2009). "Taking the stress out of managing gout". Can Fam Physician. 55 (12). ss. 1209-12. PMC 2793228 $2. PMID 20008601. 
  19. ^ Gary S. Firestein, Ralf C. Budd, Sherine E. Gabriel, Iain B. Mcinnes, James R. O'Dell (2008). "Chapter 87: Gout and Hyperuricemia". KELLEY'S Textbook of Rheumatology (8. bas.). Elsevier. ISBN 978-1-4160-4842-8. 
  20. ^ Virsaladze DK, Tetradze LO, Dzhavashvili LV, Esaliia NG, Tananashvili DE (Mayıs 2007). "[Levels of uric acid in serum in patients with metabolic syndrome]" [Levels of uric acid in serum in patients with metabolic syndrome]. Georgian Med News (Rusça), 146. ss. 35-7. PMID 17595458. 
  21. ^ Moyer RA, John DS (Nisan 2003). "Acute gout precipitated by total parenteral nutrition". The Journal of rheumatology. 30 (4). ss. 849-50. PMID 12672211. 
  22. ^ Halabe A, Sperling O (1994). "Uric acid nephrolithiasis". Mineral and electrolyte metabolism. 20 (6). ss. 424-31. PMID 7783706. 
  23. ^ Choi HK, Soriano LC, Zhang Y, Rodríguez LA (2012). "Antihypertensive drugs and risk of incident gout among patients with hypertension: population based case-control study". BMJ. Cilt 344. ss. d8190. doi:10.1136/bmj.d8190. PMC 3257215 $2. PMID 22240117. 
  24. ^ Schlesinger N (Aralık 2007). "Diagnosis of gout". Minerva Med. 98 (6). ss. 759-67. PMID 18299687. 
  25. ^ Sturrock R (2000). "Gout. Easy to misdiagnose". BMJ. 320 (7228). ss. 132-33. doi:10.1136/bmj.320.7228.132. PMC 1128728 $2. PMID 10634714. 9 Temmuz 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Şubat 2014. 
  26. ^ Sachs L, Batra KL, Zimmermann B (Kasım 2009). "Medical implications of hyperuricemia". Med Health R I. 92 (11). ss. 353-55. PMID 19999892. 
  27. ^ "Gout: Differential Diagnoses & Workup - eMedicine Rheumatology". 22 Aralık 2010 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  28. ^ "Gout and Pseudogout: Differential Diagnoses & Workup - eMedicine Emergency Medicine". 10 Aralık 2010 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  29. ^ Jordan DR, Belliveau MJ, Brownstein S, McEachren T, Kyrollos M (2008). "Medial canthal tophus". Ophthal Plast Reconstr Surg. 24 (5). ss. 403-4. doi:10.1097/IOP.0b013e3181837a31. PMID 18806664. 
  30. ^ Sano K, Kohakura Y, Kimura K, Ozeki S (Mart 2009). "Atypical Triggering at the Wrist due to Intratendinous Infiltration of Tophaceous Gout". Hand (N Y). 4 (1). ss. 78-80. doi:10.1007/s11552-008-9120-4. PMC 2654956 $2. PMID 18780009. 
  31. ^ Choi HK, Gao X, Curhan G (Mart 2009). "Vitamin C intake and the risk of gout in men: a prospective study". Arch. Intern. Med. 169 (5). ss. 502-7. doi:10.1001/archinternmed.2008.606. PMC 2767211 $2. PMID 19273781. 
  32. ^ Choi HK, Curhan G (Haziran 2007). "Coffee, tea, and caffeine consumption and serum uric acid level: the third national health and nutrition examination survey". Arthritis Rheum. 57 (5). ss. 816-21. doi:10.1002/art.22762. PMID 17530681. 
  33. ^ Abrams B (Şubat 2005). "Gout is an indicator of sleep apnea". Sleep. 28 (2). s. 275. PMID 16171252. 
  34. ^ a b Zhang W, Doherty M, Bardin T; ve diğerleri. (Ekim 2006). "EULAR evidence based recommendations for gout. Part II: Management. Report of a task force of the EULAR Standing Committee for International Clinical Studies Including Therapeutics (ESCISIT)". Ann. Rheum. Dis. 65 (10). ss. 1312-24. doi:10.1136/ard.2006.055269. PMC 1798308 $2. PMID 16707532. 
  35. ^ Schlesinger N; ve diğerleri. (2002). "Local ice therapy during bouts of acute gouty arthritis". J. Rheumatol. 29 (2). ss. 331-4. doi:10.1093/rheumatology/29.5.331. PMID 11838852. 
  36. ^ a b Winzenberg T, Buchbinder R (Temmuz 2009). "Cochrane Musculoskeletal Group review: acute gout. Steroids or NSAIDs? Let this overview from the Cochrane Group help you decide what's best for your patient". J Fam Pract. 58 (7). ss. E1-4. PMID 19607767. 
  37. ^ Clinical Knowledge Summaries. "Gout - Management -- What treatment is recommended in acute gout?". National Library for Health. 16 Aralık 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Ekim 2008. 
  38. ^ a b "Information for Healthcare Professionals: New Safety Information for Colchicine (marketed as Colcrys)". U.S. Food and Drug Administration. 1 Ekim 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Şubat 2014. 
  39. ^ Man CY, Cheung IT, Cameron PA, Rainer TH (2007). "Comparison of oral prednisolone/paracetamol and oral indomethacin/paracetamol combination therapy in the treatment of acute goutlike arthritis: a double-blind, randomized, controlled trial". Annals of Emergency Medicine. 49 (5). ss. 670-7. doi:10.1016/j.annemergmed.2006.11.014. PMID 17276548. 
  40. ^ a b c "FDA approves new drug for gout". FDA. 23 Haziran 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  41. ^ Sundy, JS (17 Ağustos 2011). "Efficacy and tolerability of pegloticase for the treatment of chronic gout in patients refractory to conventional treatment: two randomized controlled trials". JAMA: the Journal of the American Medical Association. 306 (7). ss. 711-20. doi:10.1001/jama.2011.1169. PMID 21846852. 
  42. ^ Ali, S (Kasım 2009). "Treatment failure gout". Medicine and health, Rhode Island. 92 (11). ss. 369-71. PMID 19999896. 
  43. ^ a b c Elizabeth D Agabegi; Agabegi, Steven S. (2008). Step-Up to Medicine (Step-Up Series). Hagerstwon, MD: Lippincott Williams & Wilkins. s. 251. ISBN 0-7817-7153-6. 16 Ekim 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Şubat 2014. 
  44. ^ "Febuxostat for the management of hyperuricaemia in people with gout (TA164) Chapter 4. Consideration of the evidence". Guidance.nice.org.uk. 14 Mayıs 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Ağustos 2011. 
  45. ^ a b Kim SY, De Vera MA, Choi HK (2008). "Gout and mortality". Clin. Exp. Rheumatol. 26 (5 Suppl 51). ss. S115-9. PMID 19026153. 
  46. ^ Rheumatology Therapeutics Medical Center. "What Are the Risk Factors for Gout?". 1 Ocak 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Ocak 2007. 
  47. ^ Roberts-Thomson RA, Roberts-Thomson PJ (Mayıs 1999). "Rheumatic disease and the Australian aborigine". Ann. Rheum. Dis. 58 (5). ss. 266-70. doi:10.1136/ard.58.5.266. PMC 1752880 $2. PMID 10225809. 19 Haziran 2006 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Şubat 2014. 
  48. ^ Fam AG (Mayıs 2000). "What is new about crystals other than monosodium urate?". Curr Opin Rheumatol. 12 (3). ss. 228-34. doi:10.1097/00002281-200005000-00013. PMID 10803754. 
  49. ^ a b c d Pillinger, MH (2007). "Hyperuricemia and gout: new insights into pathogenesis and treatment". Bulletin of the NYU Hospital for Joint Diseases. 65 (3). ss. 215-221. PMID 17922673. 16 Aralık 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Şubat 2014. 
  50. ^ "gout, n.1". Oxford English Dictionary, Second edition, 1989. 8 Mayıs 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Eylül 2011. 
  51. ^ Kubitz possibly has gout."The Disease Of Kings - Forbes.com". Forbes. 23 Mayıs 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  52. ^ "Rich Man's Disease - definition of Rich Man's Disease in the Medical dictionary - by the Free Online Medical Dictionary, Thesaurus and Encyclopedia". 14 Kasım 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  53. ^ "The Internet Classics Archive Aphorisms by Hippocrates". 24 Ekim 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Temmuz 2010. 
  54. ^ "LacusCurtius • Celsus — On Medicine — Book IV". 30 Haziran 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  55. ^ "BBC - h2g2 - Gout - The Affliction of Kings". BBC. 18 Mayıs 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Temmuz 2010. 
  56. ^ Storey GD (Ekim 2001). "Alfred Baring Garrod (1819-1907)". Rheumatology (Oxford, England). 40 (10). ss. 1189-90. doi:10.1093/rheumatology/40.10.1189. PMID 11600751. 28 Haziran 2009 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Şubat 2014. 
  57. ^ a b Agudelo CA, Wise CM (Mayıs 2001). "Gout: diagnosis, pathogenesis, and clinical manifestations". Curr Opin Rheumatol. 13 (3). ss. 234-9. doi:10.1097/00002281-200105000-00015. PMID 11333355. 
  58. ^ Rothschild, BM (1997). "Tyrannosaurs suffered from gout". Nature. 387 (6631). s. 357. doi:10.1038/387357a0. PMID 9163417. 18 Ocak 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Şubat 2014. 
  59. ^ "New therapeutic options for gout here and on the horizon - The Journal of Musculoskeletal Medicine". 14 Ekim 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. 

Dış bağlantılar

1.Gut Hastalığına Dair Ders Notları Doç.Dr.Gökmen KALKAN İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi yayınları[]

Sınıflandırma
Dış kaynaklar


İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Yüksek tansiyon</span> atardamarlardaki kan basıncının yükseldiği kronik bir tıbbi durum

Yüksek tansiyon da denilen hipertansiyon, atardamarlardaki kan basıncının sürekli yükseldiği uzun süreli tıbbi bir durumdur. Yüksek tansiyon genellikle semptomlara neden olmaz. Ancak felç, koroner arter hastalığı, kalp yetmezliği, atriyal fibrilasyon, periferik arter hastalığı, görme kaybı, kronik böbrek hastalığı ve demans için önemli risk faktörüdür.

<span class="mw-page-title-main">Bakteri</span> mikroorganizma üst âlemi

Bakteri (İngilizce telaffuz: [bækˈtɪəriə] ( dinle); tekil isim: bacterium), tek hücreli mikroorganizma grubudur. Tipik olarak birkaç mikrometre uzunluğunda olan bakterilerin çeşitli şekilleri vardır, kimi küresel, kimi spiral şekilli, kimi çubuksu, kimi virgül şeklinde olabilir. Yeryüzündeki her ortamda bakteriler mevcuttur. Toprakta, deniz suyunda, okyanusun derinliklerinde, yer kabuğunda, deride, hayvanların bağırsaklarında, asitli sıcak su kaynaklarında, radyoaktif atıklarda büyüyebilen tipleri vardır. Tipik olarak bir gram toprakta bulunan bakteri hücrelerinin sayısı 40 milyon, bir mililitre tatlı suda ise bir milyondur; toplu olarak dünyada beş nonilyon (5×1030) bakteri bulunmaktadır, bunlar dünyadaki biyokütlenin çoğunu oluşturur. Bakteriler gıdaların geri dönüşümü için hayati bir öneme sahiptirler ve gıda döngülerindeki çoğu önemli adım, atmosferden azot fiksasyonu gibi, bakterilere bağlıdır. Ancak bu bakterilerin çoğu henüz tanımlanmamıştır ve bakteri şubelerinin sadece yaklaşık yarısı laboratuvarda kültürlenebilen türlere sahiptir. Bakterilerin araştırıldığı bilim bakteriyolojidir, bu, mikrobiyolojinin bir dalıdır.

<span class="mw-page-title-main">RNA</span> nükleotitlerden oluşan polimer

Ribonükleik asid (RNA), bir nükleik asittir, nükleotitlerden oluşan bir polimerdir. Her nükleotit bir azotlu baz, bir riboz şeker ve bir fosfattan oluşur. RNA pek çok önemli biyolojik rol oynar, DNA'da taşınan genetik bilginin proteine çevirisi (translasyon) ile ilişkili çeşitli süreçlerde de yer alır. RNA tiplerinden olan mesajcı RNA, DNA'daki bilgiyi protein sentez yeri olan ribozomlara taşır, ribozomal RNA ribozomun en önemli kısımlarını oluşturur, taşıyıcı RNA ise protein sentezinde kullanılmak üzere kullanılacak aminoasitlerin taşınmasında gereklidir. Ayrıca çeşitli RNA tipleri genlerin ne derece aktif olduğunu düzenlemeye yarar.

<span class="mw-page-title-main">Aspirin</span> ağrı, ateş ve iltihaplanmayı azaltmak için kullanılan bir ilaç

Asetilsalisilik asit (ASA) olarak da bilinen aspirin, ağrı, ateş ve/veya inflamasyonu azaltmak için ve antitrombotik olarak kullanılan nonsteroid antiinflamatuar bir ilaçtır (NSAID). Aspirinin tedavi etmek için kullanıldığı spesifik inflamatuar durumlar arasında Kawasaki hastalığı, perikardit ve romatizmal ateş yer alır.

<span class="mw-page-title-main">Migren</span> Tekrarlayan orta-şiddetli baş ağrılarına neden olan bozukluk

Migren, nörolojik, sindirim sistemi ve otonom sinir sistemindeki değişikler ile beraber meydana gelen, aralıklı bir baş ağrısı bozukluğudur. Çoğunlukla otonom sinir sisteminde görülen orta şiddette ve şiddetli baş ağrısı ile karakterize kronik bir rahatsızlıktır. Kelimenin kendisi Yunanca ἡμικρανία (hemikrania), "başın bir tarafındaki ağrı" (ἡμι-, "yarım" ve κρανίον, "kafatası" ifadesinden türemiştir.

<span class="mw-page-title-main">Romatoid artrit</span>

Romatoid artrit (RA), öncelikle eklemleri etkileyen uzun süreli bir otoimmün hastalıktır. Tipik olarak sıcak, şiş ve ağrılı eklemlerle sonuçlanır. Ağrı ve sertlik genellikle istirahatten sonra kötüleşir. En yaygın olarak, bilek ve eller tutulur ve aynı eklemler tipik olarak vücudun her iki tarafında tutulur. Hastalık ayrıca cilt, gözler, akciğerler, kalp, sinirler ve kan dahil olmak üzere vücudun diğer kısımlarını da etkileyebilir. Bu, düşük alyuvar sayısı, akciğer çevresinde iltihaplanma ve kalp çevresinde iltihaplanma ile sonuçlanabilir. Ateş ve düşük enerji de mevcut olabilir. Genellikle semptomlar haftalar ve aylar içinde kademeli olarak ortaya çıkar.

<span class="mw-page-title-main">Pürin</span>

Pürin (1), heterosiklik, aromatik bir organik bileşik bir molekül. Birbiriyle kaynaşmış imidazol ve pirimidin halkalarından oluşur. Pürin molekülü türevleri genel olarak "pürinler" olarak adlandırılır. Pürinler ve pirimidinler azotlu bazlar arasında yer alan iki gruptur. Bu bazlar deoksiribonükleotitler ve ribonükleotitlerin içinde yer alarak hücrelerdeki genetik bilginin kodlanmasında önemli bir rol oynarlar. DNA ve RNA'nın canlılardaki yaygınlığı nedeniyle, pürinler doğada en çok görülen azotlu heterosiklik bileşiklerdir.

Non-steroidal antiinflamatuar ilaçlar ya da steroid dışı yangı önleyici ilaçlar, kısaca NSAİİ'ler, analjezik, antipiretik ve antiinflamatuar ilaçlardır. "Non-steroidal" terimi bu ilaçları benzer etkileri olan steroidlerden ayırmak için kullanılır. NSAİİ'ler narkotik değildirler. NSAİİ'ler bazen NSAİA olarak da adlandırılırlar. Bu grubun en çok bilinen üyeleri aspirin ve ibuprofendir. Parasetamol (asetaminofen) çok az anti-inflamatuar etki gösterdiği için NSAİİ'ler içerisinde kabul edilmezler.

<span class="mw-page-title-main">Böbrek taşı</span> böbreklerde biriken sert madensel maddeler

Tıpta nephrolithiasis' veya urolithiasis olarak da bilinen böbrek taşı hastalığı, idrar yolunda katı madde parçası oluşması durumudur.

<span class="mw-page-title-main">Peroksizom</span> Bir organel türü

Peroksizom, hemen hemen tüm ökaryotik hücrelerde bulunan bir organeldir. Çok uzun zincirli yağ asitlerinin, dallı zincirli yağ asitlerinin, D amino asitlerinin, poliaminlerin katabolizmasında ve memelilerin beyin ve akciğerlerinin normal fonksiyonu için önem taşıyan bir eterfosfolipid olan plazmalojenlerin biyosentezi için gereklidir. Ayrıca enerji metabolizması için önemli olan pentoz fosfat yolundaki iki enzimin toplam aktivitesinin yaklaşık olarak %10'unu içerir. Peroksizomların, hayvanlardaki izoprenoid veya kolesterol senteziyle ilişkili olup olmadığı tartışılmaktadır. Filizlenen tohumlardaki glioksilat döngüsü ("glioksizom"), yapraklardaki fotosolunum, tripanazomatidlerdeki glikoliz ("glikozom") ve bazı mayalardaki metanol veya amin oksidasyonu ile asimilasyonu bilinen diğer peroksizomal işlevlerdir.

<span class="mw-page-title-main">Diklofenak</span>

Diklofenak enflamasyonu azaltmak ve ağrıyı dindirmek için artrit ve akut sakatlanmalarda kullanılan bir non steroidal antiinflamatuar ilaçtır. Âdet sancısı ve ağrılı âdet görmede de kullanılır. Diklofenak en güçlü analjezik etkiye sahip narkotik olmayan bir ağrı kesicidir.

<span class="mw-page-title-main">Kolşisin</span> kimyasal bileşik

Kolşisin (colchicine) gut ve Behçet hastalığı'nın tedavisinde kullanılan bir ilaçtır. Gut hastalığında NSAID'lere veya steroidlere göre daha az tercih edilir. Kolşisin ayrıca perikardit ve ailevi Akdeniz ateşi tedavisinde kullanılır.

<span class="mw-page-title-main">Diyabet</span> Kandaki glikoz seviyesinin aşırı artmasından kaynaklanan metabolik bozukluk

Diabet ya da Diabetes mellitus, sıklıkla yalnızca diabet ya da diyabet veya halk arasında şeker hastalığı olarak adlandırılan, genellikle kalıtımsal ve çevresel etkenlerin birleşimi ile oluşan ve kandaki glukoz seviyesinin aşırı derecede yükselmesiyle (hiperglisemi) sonuçlanan metabolik bir bozukluktur. Vücutta kan şekerinin düzenlenmesi pek çok sayıda kimyasal madde ve hormonun karmaşık etkileşimi sonucunda sağlanır. Şeker metabolizmasının düzenlenmesinde rol oynayan hormonlardan en önemlisi pankreasın beta hücrelerinden salgılanan insülin hormonudur. Diyabetes Mellitus ya insülin salgılanmasındaki yetersizlik ya da insülinin etkisindeki veya insülin cevabındaki bir bozukluk sonucunda ortaya çıkan yüksek kan şekerinin yol açtığı birkaç grup hastalığı tanımlamak için kullanılan ortak bir terimdir.

<span class="mw-page-title-main">Çomak parmak</span> Bir dizi hastalıkla ilişkili olarak el veya ayak tırnaklarında şekil bozukluğu

Çomak parmak veya clubbing, çeşitli hastalıklarda görülebilen bir semptom olup; parmak ve tırnaklarda deformiteyi tanımlar. Sıklıkla akciğer ve kalp hastalıklarında görülebilmekle beraber, idyopatik de olabilir. Tırnaklar kıvrık ve parlak görünümdedir.

Osteoartrit veya Osteoartroz, Amerika Birleşik Devletleri'nde 7 yetişkinden 1'ini etkileyen, eklem kıkırdağı ve altındaki kemiğin yıkımından kaynaklanan dejeneratif bir eklem hastalığıdır. Dünyadaki engelliliğin dördüncü önde gelen nedeni olduğuna inanılıyor. En yaygın semptomlar eklem ağrısı ve sertliğidir. Semptomlar genellikle yıllar içinde yavaşça ilerler. Diğer belirtiler arasında eklem şişmesi, hareket açıklığının azalması ve sırt etkilenmesinde kol ve bacaklarda zayıflık veya uyuşma şeklindedir. En sık tutulan eklemler, parmak uçlarına yakın iki eklem ve başparmaktaki dip eklem, diz ve kalça eklemleri ve boyun ve bel eklemleridir. Semptomlar işe ve normal günlük aktivitelere engel oluşturabilir. Diğer bazı artrit türlerinin aksine, iç organlar etkilenmez. Sıklıkla el küçük eklemlerini, diz, kalça ve omurga eklemlerini etkilemektedir. Diz eklemi tutulumu gonartroz, kalça eklemi tutulumu koksartroz olarak da adlandırılır.

<span class="mw-page-title-main">Hepatit C</span> Karaciğeri etkileyen enfeksiyon

Hepatit C özellikle karaciğeri etkileyen bir enfeksiyondur. Hastalığa, hepatit C virüsü (HCV) sebep olur. Hepatit C, genellikle herhangi bir belirtiye sahip değildir ancak kronik enfeksiyon, karaciğerde yara oluşumu ve uzun yıllar sonra siroza sebep olabilir. Aynı zamanda, bazı durumlarda, sirozlu hastalarda, karaciğer yetmezliği ve karaciğer kanseri ya da ölümcül kanamaya sebebiyet verebilecek, yemek borusu ve midedeki damarlarda aşırı şişmeye yol açabilir.

<span class="mw-page-title-main">Hepatit</span> Karaciğer inflamasyonu

Hepatit, karaciğer hücrelerinde inflamasyon ile karakterize tıbbi durumdur. İsim Yunanca hepar (ἧπαρ); hepat- (ἡπατ-), karaciğer kökünden ve sonek -itis, "inflamasyon" 'dan türemiştir (c. 1727) Karaciğerdeki inflamasyon zamanla kendini sınırlayabilir ya da fibrozis ve siroza ilerleyebilir.

Çocukluk çağı alternan hemipleji, çocukluk çağı alternatifleşen- kısmi felci etiyolojisi bilinmeyen nadir bir nörolojik bozukluktur. Giderek çoğalan kanıtlar hastalığın öncelikli nedeni olarak ATP1A3 geninin değişinimini (mutasyonunu) göstermektedir. Atak olarak da ifade edilen, geçici ve bozukluktan muzdarip hemipleji nöbetleri ile bilinir. Hemipleji atakları vücudun bir ya da iki tarafında, hafif halsizlikten tamamen felce kadar, birçok şeye sebep olabilir. Süre olarak da değişken ve çeşitlidir. Ataklar vücudun bir tarafından diğerine, alternatif bir seyir izleyebilir. Tek atak esnasında, vücudun bir ya da iki tarafını etkilemek üzere değişebilir. Hastalık hemipleji ile birlikte birçok belirtiye sahiptir. Belirtilerin çoğu bebeklik döneminde ortaya çıkar. Bebek 18 aylıktan önce tipik belirtilere sahiptir. Genellikle hemipleji ve diğer ilgili belirtiler uyku ile kesilir, ancak uyanınca tekrarlanabilir. Bu nörolojik bozukluk yakın bir tarihte keşfedilmiştir. Karakteristik özellikleri 1971'de tanılanmıştır. 1 milyon insanda 1 birey olmak üzere çok nadir görülen bir hastalıktır. Hemipleji ile birlikte bozukluğun belirtileri çok geniş nörolojik ve gelişimsel zayıflıklar içerir. Bu hastalık kamuoyunda yeterince bilinmemektedir. Tüm dünyada 7.000 kişide bulunduğu tahmin edilirken, hastaların yalnızca %10'u STK ya da topluluklardan bilgi desteği almaktadır. Hastalık hakkındaki yayınların çoğu hastalık hakkındaki bilgi eksikliğini gidermeye yöneliktir.

İntersitisyel nefrit (veya tübülo-intersitisyel nefrit) böbrek tübüllerini çevreleyen intersitisyumunu etkileyen bir nefrit türüdür. Bu hastalık akut, yani aniden veya kronik, yani yavaş seyirli olarak gelişip devam eden ve böbrek yetmezliğiyle sonuçlanan tablolar halinde ortaya çıkabilir.

Kalça eklemi vücudun en fazla ağırlık taşıyan eklemlerinden biridir, osteoartritin el ve diz ekleminden sonra en sık etkilenen üçüncü eklemdir. Kalça kireçlenmesinde eklem kıkırdağının ilerleyici kaybıyla ortaya çıkan dejeneratif sürece, reaktif kemik oluşumu ve yeniden yapılanma ile onarıcı bir süreç eşlik eder. Dinamik yıkım ve onarım süreci hastalığın nihai tablosunu belirler.