İçeriğe atla

Guido Cavalcanti

Guido Cavalcanti
Dante ile Cavalcanti
Doğum1255
Floransa, İtalya
Ölüm29 Ağustos 1300
Floransa, İtalya

Guido Cavalcanti (d. 1255, Floransa - ö. 29 Ağustos 1300, Floransa), İtalyan şair. Dolce Stil Nuovo (Tatlı Yeni Üslup) akımının önde gelen şairlerindendir.
Günümüze 52 şiiri ulaşmıştır. 13. yüzyıl İtalyan Edebiyatının Dante'den sonra en önemli şairi kabul edilir.

Yaşamı

Cavalcanti'nin doğduğu Floransa şehrini gösteren bir 15. yüzyıl tahta kalıp baskısı.

Guido Cavalcanti (y. 1255-1300), Floransalı varlıklı, seçkin ve siyasal açıdan etkili bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldi; Orta Çağ İtalyan siyasetindeki katı Guelfo-Ghibellino kutuplaşması, yaşamını belirleyen en önemli etmenlerden biri oldu. 1260 yılındaki Montaperti yenilgisi üzerine, önde gelen Guelfolar (bu arada Guido'nun babası Cavalcante de' Cavalcanti) Floransa'dan sürüldü; 1266'da imparatorluk güçleri Benevento'da bozguna uğrayınca, bu kez Ghibellinolar Floransa'dan sürüldü. Yeni bir hükûmet kuran Guelfolar, kısmen evlilikler aracılığıyla, karşıt grupları uzlaştırma işini üstlendiler; Cavalcanti'nin 1267'de, ünlü Ghibellino önderi Farinata degli Uberti’nin (ö. 1264) kızı Beatrice'yle evlenmesi bu çabanın bir sonucudur. Nüfus kayıtlarından, Beatrice’nin Tancia ve Andrea adlarında iki çocuk dünyaya getirdiği biliniyor. Cavalcanti, 1284 yılında, tarihçi Dino Compagni ve Brunetto Latini’nin de yer aldığı Floransa Komünü Genel Meclisi üyeliğine atandı.
13. yüzyılın sonunda Guelfolar da iki karşıt gruba ayrıldılar: Ghibellinolarla ittifaka giden Beyaz Guelfolar ile yayılmacı papalık politikasını destekleyen Siyah Guelfolar. Compagni’nin anlattığı bir olay, bu karşıtlığın ilginç bir örneğini oluşturur:

Guido Cavalcanti, Ortaçağ’ın ünlü hac merkezlerinden İspanya’daki Santiago de Compostela’ya giderken, karşıt gruptan Donati onu öldürtmeye kalkışır, ama başarılı olamaz. Floransa’ya dönüşünde olayı öğrenen Cavalcanti, yolda karşılaştığı Donati’ye elindeki kargıyı fırlatır, ancak isabet ettiremez; bunun üzerine çıkan kavgada elinden yaralanır.

Cavalcanti'nin sürgüne gönderildiği Liguria bölgesindeki Sarzana kasabasının kalesi.

Guido’nun hac yolculuğunu yarıda bırakarak Nîmes’de noktaladığı ve Toulouse’da bir süre geçirdiği (29 ve 30 nolu şiirler) hemen hemen kesindir; şiirlerinden Toulouse’da La Daurade kilisesine gittiği ve Mandetta adını verdiği soylu bir kadınla ilişki kurduğu sonucu çıkar. 1300 yılında Siyahlar ile Beyazlar arasındaki bir çatışma, iki grubun önde gelenlerinin sürülmesiyle sonuçlanır, Guido Cavalcanti’nin de aralarında bulunduğu bir grup Floransalı, Sarzana’ya sürülür; sürgüne gönderilenler, kısa bir süre sonra, bulundukları yerin sağlıksız olması nedeniyle geri çağrılırlar. Guido, Sarzana’dan hasta döner; olasılıkla orada yakalandığı bir hastalıktan ötürü bir süre sonra (29 Ağustos 1300) yaşamını yitirir. Gerek çağdaşları, gerek sonraki kuşaklar, Cavalcanti’den hırslı, ancak büyük entelektüel yetenekleri olan bir insan olarak söz ederler.
Dino Compagni’ye göre:

“Nazik ve cesur, ancak başkalarını hor gören, yalnız ve kendini çalışmaya vermiş” bir kişidir.

Giovanni Villani’ye göre:

“Aşırı duyarlı ve kolay öfkelenen birisi olmakla birlikte, bir filozof olarak birçok konuda başarılı bir insan”dır.

Boccaccio'ya göre (Decameron’da):

“Dünyadaki en iyi mantıkçılardan biri, en iyi doğa filozofu, . . . seçkin, saygılı, güzel konuşan bir insan”dır.
Rime, 1813

Şiirinin kökleri

Ortaçağ Provans şiirinin ilk şairi kabul edilen Akitanya Dükü IX. Guillaume

Cavalcanti şiirinin üç ana kaynağı olduğu söylenebilir:

"Donna me prega"

Cavalcanti şiirlerinin modern basımlarındaki 27 nolu şiir, genellikle Donna me prega ("Kadınım emrettiği için bana") olarak bilinen canzone'dir. Şiir şu dizelerle başlar:

Kadınım emrettiği için bana, bir ârazdan
söz edeceğim, çoğu zaman dizginlenemez o,
ve öyle yücedir ki aşk derler adına:
inkâr eden, hakikatini hissedebilse!

Bu dizeler, bir bakıma, şiirin konusunu da açıklar: Aşkın ne olduğu. Cavalcanti'nin şiirinde bu temayı şu sekiz soru çerçevesinde irdelediği söylenebilir:

  • aşkın nerede bulunduğu
  • aşkı kimin var ettiği
  • aşkın “erdeminin” ne olduğu
  • aşkın “gücünün” ne olduğu
  • aşkın “özünün” ne olduğu
  • aşkın “etkilerinin” veya “hareketlerinin” ne olduğu
  • aşkın verdiği zevkin ne olduğu
  • aşkın görünüp görünemeyeceği

Şiirinin sanatsal özellikleri

Aşk

Cavalcanti'nin şiirlerinin önemli bir bölümü aşk hakkındadır: Aşkın gizemli başlayışı, yüceltilişi, yarattığı çeşitli ruh halleri ve yol açtığı acı çekiş ile yakınma. Bu niteliğiyle Cavalcanti'nin şiirleri, Orta Çağ Provans Şiiri'ne özgü büyük konu çeşitliliğinin kapsamının daraltılmasını gösterir; bu, öteki Tatlı Yeni Üslup şairleri üzerinde etkisini göstermiş, daha sonra Petrarca ve onun izinden giden sayısız şair, şiirlerinde aşk konusunu işlemeye devam etmiştir. Cavalcanti'nin günümüze ulaşan şiirlerinde de farklı temaları içerenleri olmakla birlikte, yapıtın temelini aşk hakkındaki şiirler oluşturur. İlk dört şiirine bakacak olursak, Cavalcanti'nin aşka yaklaşımını açıkça görebiliriz: Güzel bir kadın belirir; şair bunun yarattığı hayranlık, şaşkınlık ve coşkuyu dile getirir. Ne var ki, bu hayranlık yerini derin düşünmeye (contemplatio) bırakır; deneyimin yerini düşünme, kuşku, yeni bir niteliğe bürünen duygu-heyecanlar alır. Cavalcanti'yi asıl ilgilendiren, aşkın neden olduğu çeşitli ruh halleridir: Karşılık görme umudu, yakarma, değersizlik duygusu (acı çekme, umutsuzluk), kuşkucu bir yaklaşım ve neredeyse bilimsel bir gözlemcinin incelediği nesneye olan uzaklığı.

Düşünsel arka plan

Cavalcanti şiirinin düşünsel kaynakları arasında, büyük bir olasılıkla Galenos'un tıp konusundaki görüşleri, Arap kültürü, klasik mitlerle karakterler ve Andreas Capellanus'un saraylı aşkı kavramının manifestosu kabul edilen De Amore'si (Aşk Üzerine) vardır. Keza, şiirlerinde sıkça rastladığımız tin (spirito) ya da küçük tin / tincik (spiritello) kavramı, Aristoteles'ten ve zihin-beden etkileşimini, dışsal dünyaya ilişkin algılamaların nasıl içselleştirildiğini açıklamaya çalışan Orta Çağ tıp fizyolojisinden alınmıştır.

Kalp ile göz

Cavalcanti şiirinde aşkla ilgili iki temel organın, kalp ile gözün merkezi bir yeri vardır:

  • İlk olarak, imgenin göze doğrudan çarpması gelir.
  • Sonra, imgeyi algılama ve üzerinde düşünme şeklindeki psikolojik-fizyolojik süreç.

Cavalcanti, aşkın özünü keşfetmek amacıyla, aşk deneyimini, âşık olma adını verdiğimiz o gizemli anda askıda tutuyor gibidir. Araştırdığı gizemlerden biri, bu sürecin nasıl kaçınılmaz olarak beden ile ruhu işin içine kattığı, görülen fiziksel imgenin nasıl zihinsel bir imgeye dönüştüğü, bir varlığın nasıl bir arzu nesnesi haline geldiğidir. Daha sonraki Petrarca tarzında, güzel imgenin doğrudan gözlerden geçip, kalpteki yerini bulmasıyla, süreç hızlandırılıp basitleştirilmiş olacaktır. Buna karşılık, Cavalcanti âşık olma sürecindeki her evreyi tek tek ele alır, inceden inceye işler.

Şiirinin biçimsel özellikleri

Koşuk tekniği

versa (hece sayısı)

Versa, bir dizedeki belirli hece sayısıdır. İtalyancada, bir dizenin adı, son vurgulu heceye kadar hecelerin sayılması ve buna bir eklenmesi yoluyla belirlenir. Örneğin:

  • sull’affanoso petto dizesi yedi hece içerir ve settenario (yedi heceli) olarak adlandırılır;
  • sparsa le trecce morbide / stende l’estremo vel dizeleri ise sırasıyla sekiz ve altı hece içerir; ancak bu dizeler de settenario olarak adlandırılır, çünkü son vurgulu heceleri altıncı hecedir ve buna bir eklenir. İlk dizede morbide sözünün mor- hecesi; ikinci dizede ise velo sözcüğünün kısaltılmış hali olan vel hecesi vurguludur.

İtalyan şiirinde hecelerin sayılmasında bu dile özgü bazı özellikler vardır. Diftonglar tek hece sayılır; örneğin, maestro sözcüğündeki ae diftongtur, bu yüzden sözcük iki heceli kabul edilir. Hece sayımını etkileyen diğer unsurlar şunlardır: elisione (son ünlü düşmesi), sinalefe (hece kaynaşması) ve dieresi (ikilenme).

elisione (son ünlü düşmesi)

Elisione, bir sözcüğün ünlüyle bitmesi ve bir sonraki sözcüğün ünlüyle başlaması durumunda, ses açısından ilk sözcüğün sonundaki ünlünün kaldırılması işlemidir; örneğin:

  • Cavalcanti'nin Chi è questa che vèn, ch’ogn’om la mira dizesinde, che'nin e harfiyle ogni'nin i harfi, bu iki sözcükten sonraki sözcüklerin ünlüyle başlaması nedeniyle kaldırılmıştır.

sinalefe (hece kaynaşması)

Sinalefe, bir sözcüğün sonundaki bir ünlüyle bir sonraki sözcüğün başındaki ünlünün birleştirilmesidir. Son ünlü düşmesinden farklı olmakla birlikte, sonuç aynıdır: İki ünlü tek ünlü sayılır; örneğin:

  • e ciò che luce ed è bello a vedere dizesinde, luce ile bello sözcüklerinin son ünlüleri, onları izleyen sözcüklerin ilk hece ünlüleriyle diftong oluşturur ve tek hece sayılır.

dieresi (ikilenme)

Dieresi, bir diftongtan iki hece yapmaktır. Örneğin:

  • fue la mia disïanza'da, disïanza sözcüğünün ï ve a harfleri iki ayrı hece sayılır; ancak okunuşları değişmez.

İtalyan dize türleri iki heceden on iki heceye çeşitlilik gösterir. Hece sayısına göre bunlar, sırasıyla şöyle adlandırılır:

  • bisillabo (iki heceli)
  • ternario (üç heceli)
  • quaternario (dört heceli)
  • quinario (beş heceli)
  • senario (altı heceli)
  • settenario (yedi heceli)
  • ottonario (sekiz heceli)
  • novenario (dokuz heceli)
  • decasillabo (on heceli)
  • endecasillabo (on bir heceli)

Dante endecasillabo'yu dizelerin en soylu, en güzel ve en verimli olanı olarak görmüştür. Bu on bir heceli dize, bir ternario, bir quaternario veya bir quinario ile eşleştirilen bir settenario'dan oluşur (eşleştirmeyi, son ünlü düşmesi, hece eklemesi uygulanması veya hecelerin olduğu gibi korunması belirler). Yedi heceli dizeyle eşleştirilen üç daha küçük dizeden her birinin ayrı bir vurgu düzeni olduğundan; endecasillabo daha kısa, ritmi belirli dizelere oranla daha geniş bir anlatım olanağı ve ritim çeşitlemesi içerir.
Cavalcanti, sonetto'larını, canzone'lerini ve ballata'larından bazılarını endecasillabo ile yazmış; öteki ballata'larında ve stanza isolata'larında, döneminin geleneğine uyarak, quinario, settenario ve novenario'yu kullanmıştır. Mottetto'su farklı dizelerden oluşan bir düzen sergiler.

strofa (kıta)

Strofa, bir uyak düzeniyle birbirine bağlı belli sayıda dizeden oluşur. Bilindiği gibi uyak, iki sözcüğün ünlülerinin ve ünsütlerinin eşleştirilmesidir. Sözgelimi:

  • dolore ile amore sözcükleri ya da
  • maestra, finestra ve ginestra sözcükleri uyaklıdır.

En yalın strofa, iki uyaklı dizeden oluşan distico'dur. Distico'nun uyak düzeni AA BB CC DD'dir. İtalyanlar bu düzene rima baciata adını verirler.
Terzina, üç dizeden oluşan strofa'dır. Birinci dizenin üçüncü dizeyle uyaklı olduğu kıtaya rima incatenata denir. Bu kıtanın uyak düzeni ABA BCB CDC DED'dir.
Quartina, dört uyaklı dizeden oluşur. Uyak düzeni ABBA (rima incrociata) veya ABAB'dir (rima alternata). Bir sonetto’nun ilk iki strofa'sında, iki eşleşen quartina kullanılır. Strofa'nın dize sayısı, aynı zamanda adını belirler:

  • quinta rima (beş dizeli)
  • sestina (altı dizeli)
  • settima rima (yedi dizeli)
  • ottava (sekiz dizeli) ve
  • nona rima (dokuz dizeli).

Şiir biçimleri

sonetto (sone)

Sonetto, on dört dizeli bir şiirdir; iki quartina ile iki terzina'dan oluşur. Bununla birlikte, bu biçim kesin değildir. Soneyi, bir ottava ile bir sestina'dan oluşmuş olarak da düşünebiliriz. Quartina'ların iki değişik uyak kalıbı olabilir: ABAB ABAB veya ABBA ABBA. İki terzina'nın uyak düzeninde daha büyük bir çeşitlilik görülür: CDE CDE; CDE DCD; CDD CDD; CDE CDE veya CDE EDC (rima invertita). Ayrıca, sonenin, sonetto caudato adı verilen bir biçimi daha vardır; sonetto caudato, kurallı bir soneye bir distico'nun eklenmesiyle oluşur, bu yüzden toplam dize sayısı on altıdır. Bir başka sone biçimi sonetto doppio veya sonetto rinterzato'dur. Guido Orlandi’nin Cavalcanti’ye yanıtında kullandığı bu biçim (48b), düzenli bir sonenin içine yerleştirilen bir sestina'dan oluşur, ancak Orlandi 6 yerine 8 dize ekleyerek bu biçimi süsler: AaBAaB AaBAaB (b)CcDdC (c)DdCcD.

canzone

Canzone, Dante'ye göre bütün şiir biçimlerinin en soylusudur. Cavalcanti bu biçimi aşk üzerine iki “felsefî” sorgulamasında kullanır: Io non pensava che lo cor giammai (9) ile Donna me prega (27). Canzone, stanza adı verilen bir dizi strofa'dan oluşur. Donna me prega'da olduğu gibi bazı canzone'ler, commiato veya congedo adı verilen tek bir strofa içerebilir. Kıtalar yapısal değişiklikler gösterseler de, her zaman iki kısımdan oluşurlar: İki piede'ye bölünen bir fronte ile iki volta'ya bölünen bir sirma. Fronte ile sirma, chiave veya diesis adı verilen ve fronte'nin son dizesiyle uyaklı tek bir dizeyle birbirine bağlanabilir, ancak Cavalcanti bu tekniği kullanmamıştır. Io non pensava che lo cor giammai (9) şu örüntüyü izler: Fronte'nin iki piede'sinde ABBC BAAC; sirma'nın iki volta'sında ise DeD FeF. Bu şiirde, Donna me prega'nın aksine congedo yoktur.

ballata

Ballata, ripresa adı verilen kısa bir strofa ile başlar; bunu, mutazione adı verilen iki eşit kıta izler, onların ardından bir volta ya da sirma gelir. Ripresa'nın son dizesi, volta'nın son dizesiyle uyaklıdır. Ripresa'nın çeşitli adları vardır:

  • Yalnızca bir quinario, settenario veya ottonario'dan oluşuyorsa ballata minima
  • Bir endecasillabo'dan oluşuyorsa ballata piccola
  • İki dizeden oluşuyorsa ballata minore
  • Üç dizeden oluşuyorsa ballata mezzana veya ballata media
  • Dört veya daha fazla dizeden oluşuyorsa ballata stravagante

Tamamen teknik adlandırmalar olan bu adların ballata'nın estetik değerine ilişkin herhangi bir önyargıyı göstermediğine dikkat edilmelidir. Orta Çağ şiiri müzikle yakından bağlantılı olmakla birlikte, müzikle sergilenebilecek tek İtalyan şiir biçimi ballata'dır. Bir solocu stanza'ları söylerken, koro bir halka halinde onun çevresinde dans eder ve her stanza'nın sonunda ripresa'yı söylerdi.

Decameron'un bir öyküsünde Cavalcanti

Boccaccio'nun Decameron'undaki öykülerden birinde (6. Gün, 9. Öykü) Cavalcanti'den söz edilir. Calvino'nun Amerika Dersleri'nde belirttiği gibi, Boccaccio şairi bize, "bir kilisenin önündeki mermer mezarlar arasında dolaşan, derin düşüncelere dalmış, ağırbaşlı bir filozof olarak sunar. Floransa’nın zengin ve şık gençleri atlarıyla şehirde dolaşıyor, kendilerine hep yeni davet imkânları yaratma peşinde, toplu halde bir eğlenceden ötekine gidiyorlardı. Bu gençler, Cavalcanti’den pek hoşlanmıyorlardı; çünkü zengin ve zarif bir kişi olmasına karşın, onlarla yiyip içip eğlenmeyi asla kabul etmiyordu. Ondan hoşlanmamalarının ikinci bir nedeni de, gizemli felsefesinin tanrıtanımaz olduğu yolundaki kuşkulardı":

Cavalcanti ile neşeli ya da savurgan çete olarak bilinen soylu, varlıklı, "şamatacı" gençler (Decameron'un Cavalcanti'den söz eden öyküsünü gösteren 15. yüzyıl minyatürü).
Şimdi, bir gün Guido, Orto San Michele’den yola çıkıp, Corso degli Adimari’den geçerek San Giovanni’ye kadar geldi; bugün Santa Reparata’da bulunan büyük mermer lahitlerin ve San Giovanni civarındaki başka birçok mezarın arasından geçtiği için, sık sık bu yoldan yürürdü. Guido, orada dikili duran porfir sütunlar, lahitler ve San Giovanni’nin kilitli kapısı arasında dolaşırken, Messer Betto ve arkadaşları atlarına binmiş, Santa Reparata Meydanı’ndan geçiyorlardı. Guido’yu o mezarların arasında görünce: “Gidip şuna haddini bildirelim,” dediler. Ve atlarını mahmuzlayıp, daha Guido ne olup bittiğini anlamadan, şaka yollu bir saldırıyla yanında bitiverdiler. “Guido, grubumuza katılmayı reddediyorsun; iyi güzel de, Tanrı’nın var olmadığını kanıtladığında, eline ne geçecek?” dediler.
Guido çevresinin sarıldığını görünce, hemen karşılık verdi: “Beyler, kendi evinizde istediğinizi söyleyebilirsiniz bana.” Sonra elini o yüksek mezar taşlarından birine dayadı, çok hafif olduğu için, bir sıçrayışta kendini öteki tarafa attı, ellerinden kurtulup kendi yoluna gitti.

Gene Calvino yukarıda sözünü ettiğimiz yapıtında, buradaki jesti Cavalcanti'nin İbn Rüştçü felsefesine bağlar; Cavalcanti, gençlere şöyle demek istiyor gibidir:

Bireysel ruh, evrensel anlığın bir parçasıdır: Mezarlar sizin evinizdir, benim değil, çünkü zihnin düşünme yetisiyle evrensel düşünceye ulaşan kişi, bedensel ölümü aşmış demektir.

Türkçede Cavalcanti

Cavalcanti'nin şiirleri iki dilli bir basımla (İtalyanca metinler ile Türkçe çevirileri) Türkçeye çevrilmiştir:

  • Guido Cavalcanti, Bütün Şiirleri, çev. Kemal Atakay (Ankara: İmge Kitabevi, 1997).

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Sabahattin Ali</span> Türk yazar, şair, gazeteci ve öğretmen (1907–1948)

Sabahattin Ali, Türk yazar ve şair. Edebî kişiliğini toplumcu gerçekçi bir düzleme oturtarak yaşamındaki deneyimlerini okuyucusuna yansıttı ve kendisinden sonraki Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatını etkileyen bir figür hâline geldi. Daha çok öykü türünde eserler verse de romanlarıyla ön plana çıktı; romanlarında uzun tasvirlerle ele aldığı sevgi ve aşk temasını, zaman zaman siyasi tartışmalarına gönderme yapan anlatılarla zaman zaman da toplumsal aksaklıklara yönelttiği eleştirilerle destekledi. Kuyucaklı Yusuf (1937), İçimizdeki Şeytan (1940) ve Kürk Mantolu Madonna (1943) romanları Türkiye'deki edebiyat çevrelerinin takdirini toplayarak hem 20. yüzyılda hem 21. yüzyılda etkisini sürdürdü.

<span class="mw-page-title-main">Koşma (edebiyat)</span>

Koşma, coşturucu duyguların dile getirildiği, İslamiyet öncesinde yazılan koşuk türünün bir devamı olan ladinî (dinî olmayan) Türk halk edebiyatı nazım biçimi. Koşmalar genellikle 11'li hece ölçüsü ile söylenir, en az 3 en çok 12 dörtlükten oluşur. Türk halk edebiyatının en çok kullanılan nazım şekli olan koşma, halk ozanları tarafından geliştirilmiş bir nazım şeklidir. Bu nazım biçimi Türk Dil Kurumu tarafından:

<span class="mw-page-title-main">Dante Alighieri</span> İtalyan ozan ve siyasetçi

Dante Alighieri, İtalyan şair ve siyasetçi.

Hoyrat, halk edebiyatında maninin bir türüdür. “Kesik Mani, Cinaslı mani” adlarıyla geleneksel halk edebiyatımızda yer almaktadır. Bu tür manilere, Azerbaycan Türkleri, “Bayatî”, Doğu ve Güneydoğu Anadolu ile Irak Türkleri “Hoyrat” demektedir.

<i>İlahi Komedya</i> Dante tarafından yazılan İtalyanca uzun anlatı şiiri

İlahi Komedya, Dante tarafından 1308 civarında yazılmaya başlanan ve 1321 civarında, yazarın ölümünden kısa bir süre önce tamamlanan epik şiir. İtalyan edebiyatının en önemli örneği ve dünya edebiyatının en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilir. İlahi Komedya'da Dante, ölüm sonrası sırasıyla Cehennem, Araf ve Cennet'te geçen seyahati, hikâyenin kahramanı da olan kendisinin ağzından anlatır. Orta Çağ'da "komedya", "tragedya"nın aksine, sonu iyi biten hikâye anlamına gelirdi. Burada eserin adındaki "komedya" kelimesi, öyküsünün güldürü unsurları taşıdığı anlamına gelmez.

Aruz ölçüsü ya da aruz vezni, Arap edebiyatından doğarak İslamî edebiyatalara da yayılmış bir nazım sistemi; nazımda uzun veya kısa, kapalı ya da açık hecelerin belli bir düzene göre sıralanarak ahengin sağlandığı ölçüdür.

<span class="mw-page-title-main">Orhan Veli Kanık</span> Türk şair (1914–1950)

Orhan Veli Kanık, daha çok Orhan Veli olarak tanınan Türk şairdir. Melih Cevdet ve Oktay Rifat ile birlikte yenilikçi Garip akımının kurucusu olan Kanık, Türk şiirindeki eski yapıyı temelinden değiştirmeyi amaçlayarak sokaktaki adamın söyleyişini şiir diline taşıdı. Şair otuz altı yıllık yaşamına şiirlerinin yanı sıra hikâye, deneme, makale ve çeviri alanında birçok eser sığdırdı.

Kafiye ya da uyak, şiirde mısra sonlarında bulunan sözcüklerin son heceleri arasındaki ses benzerliğidir. Şiirde uyak, dize sonlarında bulunan farklı görevlerdeki ekler veya anlamları ayrı sözcükler arasında görülür. Dize sonlarında yinelenen aynı görevdeki ekler ya da sözcükler uyak değildir. Bunlara redif denir.

<span class="mw-page-title-main">Petrarca</span>

Francesco Petrarca, İtalyan hümanist ve şair.

Karacaoğlan, şiirlerine 17. yüzyılda yazılmış mecmualardan beri rastlanan ünlü saz şairidir.

<span class="mw-page-title-main">Canzoniere</span>

Canzoniere, Francesco Petrarca'nın İtalyanca yazdığı iki yapıtından biridir .
Öncelikle, Canzoniere adının yapıta sonradan verildiği belirtilmelidir. Petrarca'nın yapıtı için kullandığı başlık, Rerum vulgarium fragmenta ya da tam adıyla Francisci Petrarche laureati poete Rerum vulgarium fragmenta'dır. Bu başlığı aşağı yukarı şöyle çevirebiliriz: Defne Taçlı Şair Francesco Petrarca'nın İtalyanca Dağınık Şiirleri.

Guido Guinizelli, 13. yüzyıl İtalyan edebiyatının önde gelen şairlerindendir. Dolce Stil Novo akımının başlatıcısı kabul edilir.

<span class="mw-page-title-main">Türkiye Türkmenleri</span> Anadoluda yaşamını sürdüren çoğunlukla Oğuz kökenli Türk halkları

Türkiye Türkmenleri ya da Anadolu Türkmenleri, Anadolu Oğuzları veya kısa söylenişiyle Türkmenler, Selçuklular döneminde Anadolu ve çevresinde Türkmeneli denen bölgelerde yerleşmeye başlayan, dilleri Türkiye Türkçesine bağlı Anadolu ağızları içinde ele alınan ve Türkiye Türklerini oluşturan Oğuz oymakları Müslüman olup, Hanefi Sünni ve Anadolu Aleviliği olarak görülür. Anadolu’nun Türkleşmesi sürecinde etkili olmuşlardır. Türkmen (تركمنلر) ve Yörük (يوروك) kelimeleri tarihî belgelerde eş anlamlı olarak da kullanılmıştır. Osmanlı arşiv belgelerinde, yerleşim durumuna ve şekline bağlı olarak köylü «Türk» olarak adlandırılırken, göçer veya yarı-göçer topluluklar «Türkmen» ya da «Yörük» tabiriyle anılmışlardır. Aşiretler, yerleşik veya konar-göçer olma durumlarına ve bulundukları bölgelere göre «Türkmen» ya da «Yörük» adını almışlardır. Kimilerine göre Kızılırmak'ın doğusundakilere Türkmen batısındakilere ise Yörük denir. Maraş ve çevresinde yaşayan Dulkadirli Türkmenleri için Osmanlı kaynaklarında hem Türkmen hem de Yörük tabiri birlikte kullanılmıştır. Etnik olarak akraba oldukları Türkmenistan Türkmenleri ile aynı adı taşıdıkları gibi kimi uruğ/oymak adları da ortaktır.

<span class="mw-page-title-main">Alexandru Macedonski</span> Rumen edebiyat eleştirmeni ve yazar (1854-1920)

Alexandru Macedonski ; Rumen şair, romancı, oyun yazarı ve edebiyat eleştirmenidir. Özellikle anavatanında Fransız Sembolizmini desteklemesiyle ve ilk on yılında Romanya Sembolist hareketine liderlik etmesiyle tanınıyordu. Yerel modernist edebiyatın öncüsü olan, serbest dizeyi kullanan ve bazıları tarafından modern Avrupa edebiyatında ilk olduğunu iddia eden ilk yerel yazardır. Rumen edebiyatı çerçevesinde Makedonski, eleştirmenler tarafından ulusal şair Mihai Eminescu'nun ve okulunun içe dönük gelenekselliğine taban tabana zıt olduğu Literatorul dergisi etrafında şekillenen kozmopolit ve estetikçi bir akımın ikinci lideri olarak görülüyor.

İtalya, batı medeniyetinin doğum yerlerinden biri ve kültürel bir süper güç olarak kabul edilir. İtalya, Roma İmparatorluğu, Roma Katolik Kilisesi, Romanesk sanat, Rönesans, Bilimsel devrim, Barok, Neoklasizm, Risorgimento, Faşizm ve Avrupa entegrasyonu gibi uluslararası etkiye sahip fenomenlerin başlangıç noktası olmuştur. Tarihi boyunca, ulus muazzam sayıda önemli insan doğurmuştur. İtalya, ivmesini Klasik Yunan ve Roma dünyasının yeniden değerlendirilmesinden alan Rönesans'ın sanatsal ve entelektüel gelişmelerinde ön saflarda yer aldı. İtalya'daki sanatçılar ve bilim adamları, antik çağın maddi kalıntılarıyla çevrili olduklarından, böyle bir canlanmada önderlik etmek için özellikle iyi bir konumdaydılar. Hem sanatta hem de mimaride daha önceki Romanesk ve Gotik formların yerini, 16. yüzyılın Barok tarzlarına doğru bir gelişmeyle yükselen Rönesans aldı.

Yidiş edebiyatı, Aşkenaz Yahudilerinin Yidiş dilinde üretilmiş yazılı eserler bütünü.