İçeriğe atla

Grup dinamiği

Moreno'nun bir grup bireyin sosyal yakınlıklarını haritalandıran ilk sosyogramları, sınıftaki öğrenciler arasındaki ilişkileri görselleştiriyor: Kim kimin yanında oturmak ister?

Grup dinamiği toplumsal grup içinde (grup içi dinamiği) ya da toplumsal gruplar arasında (gruplar arası dinamik) oluşan davranış ve psikolojik süreçler sistemidir. Grup dinamiği üzerine yapılan araştırmalar karar verme davranışını anlamaya, toplum içinde hastalıkların yayılışını izlemeye, etkin terapi teknikleri geliştirmeye ve yeni fikirler ile teknolojilerin ortaya çıkışını ve popülerlik kazanmasını takip etmede yararlı olabilir.[1] Irkçılık ve cinsiyetçilik gibi toplumsal önyargıları ve ayrımcılıkları anlamanın özünde grup dinamiği yer alır. Bu alandaki uygulamalar psikoloji, sosyoloji, antropoloji, siyaset bilimi, epidemiyoloji, eğitim, toplumsal çalışma, ticaret ve iletişim bilimlerinde araştırılır.

Bir grubun bağlılığını ya da bir arada iyi çalışmasını etkileyen üç ana etken vardır: Çevresel, kişisel ve önderlik etkenleri.

Tarihçe

Grup dinamiği ya da grup süreçlerinin tarihçesinde[2] şu tutarlı öncül önerme yatar: "bütün, onu oluşturan parçaların toplamından daha büyüktür." Toplumsal grup yalnızca içinde yer alan bireyleri inceleyerek anlaşılayamayacak niteliklere sahip olan bir varlıktır. Bu olguyu 1924 yılında tanımlayan Gestalt psikologu Max Wertheimer şöyle belirtmiştir: "Ne bütünü oluşturan bireysel ögelerinden ne de bu ögelerin bir araya gelmesinden bütünün davranışının anlaşılamayacağı varlıklar vardır; bilakis bunun tersi doğrudur: bütünün parçalarının nitelikleri bütünün içsel yapısal yasalarıyla belirlenir."[3]

Çalışma alanı olarak grup dinamiğinin kökleri hem psikoloji hem de sosyolojide bulunur. Deneysel psikolojinin kurucusu olarak nitelenen Wilhelm Wundt (1832–1920), bireylerin incelenmesi ile tanımlanamayacak dil, gelenek ve din gibi fenomenlere sahip olduğuna inandığı insan topluluklarının psikolojisi üzerine özel bir ilgi duymuştur.[2] Sosyoloji alanında ise, Wundt'tan etkilenen Émile Durkheim da (1858–1917) toplum anlayışı gibi ortak fenomenlerin farkına varmıştı. Diğer önemli kuramcılar arasında kitlelerin ilkel, saldırgan ve antisosyal içgüdülerle kendini gösteren bir "ırksal bilinçaltı" taşıdığına inanan Gustave Le Bon (1841–1931) ile grup içinde bireylerin etkileşiminden ortaya çıkan bir "kolektif zihin" olduğuna inanan William McDougall sayılabilir.[2]

Sonunda, insanlardan oluşan gruplar içindeki olumlu ve olumsuz kuvvetleri tanımlamak için grup dinamiği terimini ilk kullanan sosyal psikolog Kurt Lewin (1890–1947) olmuştur.[4] Lewin 1945 yılında Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nde yalnızca grup dinamiğini araştırmak üzere kurulmuş olan ilk enstitü olan The Group Dynamics Research Center'ı (Grup Dinamiği Araştırma Merkezi) kurdu.[5] Kariyeri boyunca grup dinamiğinin gerçek dünyaya, sosyal sorunlara nasıl uygulanabileceği üzerine yoğunlaştı.

Giderek artan sayıda araştırma grup dinamiği prensiplerine evrimsel psikolojiyi uygulamıştır. İnsanların gittikçe karmaşıklaşan bir sosyal çevreye evrimleştiği ve grup dinamiğini ilgilendiren çok sayıda adaptasyona sahip olduğu öne sürülmüştür. Bu adaptasyonlara örnek olarak statü ile başa çıkma, mütekabiliyet, hilkârları tanımlama, toplumsal haklardan mahrum etme, diğerkâmlık, grup kararı, liderlik ve gruplar arası ilişkiler gibi çeşitli mekanizmalar gösterilebilir.[6]

Önemli kuramcılar

Fransız sosyal psikolog Gustave Le Bon'un 1895 tarihli çığır açan eseri Kitleler Psikolojisi (Fransızca: Psychologie des Foules) sosyal psikolojinin bir dalı olan kitle psikolojisinin gelişmesine yol açmıştır. İngiliz psikolog William McDougall 1920 tarihli The Group Mind (Grup Bilinci) adlı eserinde çeşitli boyutlardaki ve örgütsel katmanlardaki grupların dinamiğini incelemiştir. Avusturyalı nörolog Sigmund Freud 1921 yılında yayımlanan Grup Psikolojisi ve Ego Analizi (Almanca: Massenpsychologie und Ich-Analyse) adlı kitabında Le Bon'un çalışmasından yararlanarak grup psikolojisini ilk tanımı yapar ve 1913 yılında yayımlanan Totem ve Tabu (Almanca: Totem und Tabu) adlı kitabında giriş yaptığı kendine özgü kuramını geliştirmiştir. Theodor W. Adorno, Freud'un denemesindeki fikirleri tekrarlayarak 1951 tarihli Freudian Theory and the Pattern of Fascist Propaganda (Freud'un Kuramı ve Faşist Propagandanın Üslûbu) adlı denemesinde şöyle demiştir: "Freud'un, sorunun siyasal evresiyle ilgilenmemiş olmasına rağmen, tamamen psikolojik kategoriler bağlamında faşist kitle hareketlerinin yükselişini ve doğasını açıkça öngördüğünü söylersek abartmış olmayız."[7] Psikiyatrist Jacob L. Moreno, 1930'ların başında "grup psikoterapisi" terimini kullanan ilk kuramcıdır. Toplumsal grupları bilimsel olarak inceleme akımının kurucusu olarak görülen Kurt Lewin değişen koşullar karşısında grupların ve bireylerin nasıl davrandığını tanımlamak için ilk olarak "grup dinamiği" terimini kullanan kuramcıdır.[8]

1960'larda William Schutz kişilerarası ilişkilerin evresel gelişimini tanımladı: Etkileşimde olma (ben dahil miyim?), kontrol (burada kimin sözü geçiyor?) ve duygulanım (buraya ait miyim?). Schutz'a göre grup her evredeki sorunları çözerek bir sonraki evreye geçebilir. Bunun tersine de grup eğer bulunduğu evrenin sorunlarını çözemez ise bir önceki evreye de geri dönebilir. Schutz çoğunlukla görülmeyen ve kabul edilmeyen grup süreçlerini "kişisel yeraltı", grup toplantılarının ajandasını oluşturan süreçleri de "içerik" konuları olarak adlandırır.[9][10] Wilfred Bion grup dinamiğini psikanalitik açıdan incelemiş ve birlikte çalıştığı Wilfred Trotter'dan çok etkilendiğini belitmiştir. Bion, bir işi yapmak için bir araya gelmiş olan grubun bu işi yapabilme becerisiyle çatışan ve grubun bir bütün olarak yönünü belirleyen çeşitli kitlesel grup süreçlerini ortaya koymuştur.[11] Bruce Tuckman, bir grup için dört evreli bir gelişme modeli önermiştir. İdeal grup karar alma süreci Tuckman grup modeline göre grup içinde diğer bireylerle iyi geçinir gibi görünme evresi olan "oluşum"; nezâket engelini aşarak, sorunlara eğilme evresi olan "fırtına"; diğerlerine alışma ve karşılıklı güven duyma ile verimlilik evresi olan "norm oluşturma" ve ortak hedefe doğru yüksek verimlilikle ve işbirliği ile grup olarak çalışma evresi olan "icraat/performans" evresi.[12] Tuckman daha sonradan beşinci evre olarak "dağılma" evresini modeline eklemiştir.[13] Tuckman modeli grubun genel yapısını verir ama elbette ki grup içindeki bireyler farklı şekillerde davranabilir. Eğer güvensizlik devam ederse grup hiçbir zaman "norm oluşturma" evresine geçemez.

Kaynakça

Özel

Genel

İlgili Araştırma Makaleleri

Psikoloji veya Ruh bilimi, içgüdüsel davranışları ve zihni inceleyen bilimdir. Bilinçli ve bilinçsiz olayların yanı sıra daha çok duygu ve düşüncenin incelemesini içeren Psikoloji, çok kapsamlı bir bilimsel alandır. Bu alanda uzman olan ve aynı zamanda bilgi araştırması yapanlara psikolog denir. Psikologlar, beyinin ortaya çıkan özelliklerini ve ortaya çıkan özelliklerle bağlantılı tüm fenomenleri anlamaya çalışırlar ve bu şekilde daha geniş nöro-bilimsel araştırmacı grubuna katılırlar. Psikoloji bilimi, bir sosyal bilim olmasına rağmen aynı zamanda doğa bilimleri olarak da kategorize edilebilir. Özellikle beyin biyolojisi bilgisini oldukça kullanır ve geliştirir.

Din psikolojisi, insana özgü olan dinsel yaşamın psikolojik açıdan çeşitli yönlerini inceleyen bilim dalı. Diğer bir ifade ile din psikolojisi, dinin insan ruhundaki temel karakteristiklerini, davranışlara yansıyan etki durumlarını ele alır. Psikoloji duygu, düşünce ve davranışların bilimsel olarak araştırılmasını konu edinirken; din psikolojisi dinî duygu, düşünce ve davranışların araştırılmasını konu edinmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Carl Gustav Jung</span> İsviçreli psikiyatr, analitik psikolojinin kurucusu (1875–1961)

Carl Gustav Jung, İsviçreli psikiyatr. Analitik psikolojinin kurucusudur. Derinlik psikolojisinin Sigmund Freud ve Alfred Adler ile beraber üç büyük kurucusundan birisidir.

<span class="mw-page-title-main">Psikanaliz</span> Freudun çalışmaları üzerine kurulmuş bir psikolojik kuramlar ve yöntemler ailesi

Psikanaliz, kısmen bilinçdışı zihinle ilgilenen ve birlikte zihinsel bozukluklar için bir tedavi yöntemi oluşturan bir dizi teori ve terapötik tekniktir. Bu disiplin 1890'ların başında, çalışmaları kısmen Josef Breuer ve diğerlerinin klinik çalışmalarından kaynaklanan Sigmund Freud tarafından kurulmuştur. Freud, 1939'daki ölümüne kadar psikanaliz teorisini ve pratiğini geliştirmiş ve rafine etmiştir. Bir ansiklopedi maddesinde, psikanalizin temel taşlarını "bilinçdışı zihinsel süreçler olduğu varsayımı, bastırma ve direnç teorisinin kabulü, cinselliğin ve Oedipus kompleksinin öneminin takdir edilmesi" olarak tanımlamıştır. Freud'un meslektaşları Alfred Adler ve Carl Gustav Jung, psikanalizin bireysel psikoloji (Adler) ve analitik psikoloji (Jung) olarak adlandırdıkları dallarını geliştirdiler, ancak Freud'un kendisi bunlara yönelik bir dizi eleştiri yazdı ve bunların psikanaliz biçimleri olduğunu kesinlikle reddetti. Psikanaliz daha sonra Erich Fromm, Karen Horney ve Harry Stack Sullivan gibi neo-Freudyen düşünürler tarafından farklı yönlerde geliştirilmiştir.

Alan teorisi, sosyal psikolojinin önemli figürlerinden biri olan Kurt Lewin tarafından ortaya atılmıştır. Lewin, fiziksel alan kavramını, psikolojiye taşıyarak, birbiriyle karşılıklı bağımlı olan ve dinamik bir sistem oluşturan psişik süreçler bütününü ifade eden psikolojik alan kavramını geliştirmiştir. Psikolojik alan, belirli bir anda belirli bir birey veya grup için söz konusudur ve bu birey veya grubun davranışlarını etkileyen temel dinamiktir. Psikolojik alanın öğeleri, yaşam alanı, çevre ve kişi olarak ayırdedilebilir.Bireyi değerlendirmek için ailesni okulunu ve doğal çevresini de dikkate almak gerekir

<span class="mw-page-title-main">Yapısal işlevselcilik</span>

Yapısal-işlevselcilik : Öncelikle yapısal işlevselcilik ontolojik olarak Holistik paradigma içerisinde değerlendirilebilir. Esas itibarıyla metodolojik bir araç olarak sosyoloji disiplini içerisinde kullanılmakta olan bu yaklaşım; siyaset bilimi, antropoloji, psikoloji, sosyobiyoloji, sosyal psikoloji gibi disiplinler ve alt disiplinler bünyesinde sosyal bilimler alanında önemli bir hareket noktası konumundadır. 19. yy.da Herbert Spencer'ın organizmacı toplum yapısı yaklaşımı ile bağlantılı olarak gelişen, ama asıl olarak işlevselci yaklaşımın devamı niteliğindeki bu metodolojik yaklaşım, özellikle 20. yüzyılda Talcott Parsons ile şekillenmiştir. Kuramsal çerçeve açısından antropoloji disiplinindeki en önemli kuramcıları Bronislaw Malinowski ve Alfred Radcliffe-Brown'dır. Sosyolojik gelişim çizgisinde bu yaklaşımın en önemli kuramcıları Herbert Spencer, Auguste Comte, Emile Durkheim, Talcott Parsons, Robert K. Merton ve David Keen'dir.

<span class="mw-page-title-main">Dikkat</span>

Dikkat, düşünceyi belli bir şey üstünde yoğunlaştırabilme gücü. Nesnel olarak, bütün duyumsal ya da belleğe yerleştirilmiş bilgilerden, daha sonra kullanmak için bir bölümünü seçmeyi gerektirir. Bir toplantıda konuşan çeşitli kişiler arasında yalnızca birini dinlerken bir resme bakarken şekilleri dikkate almaksızın yalnızca renklere yoğunlaşırken, kalabalıkta bir tanıdığı ararken ya da akıl bir problemi çözmeyi yoğunlaştırılırken, farklı verimlilik derecelerinde farklı dikkatler söz konusudur. Bireyin seçmek zorunda kalması algılamanın, düşünmenin ya da birçok şeyin aynı anda yapmanın bir sınırı olduğunu gösterir.Dikkat, bir bilginin belli öznel veya nesnel olarak dikkate alınan yönünü seçerek ona odaklanan, diğer bir taraftan o bilginin algılanabilen diğer yönlerini göz ardı eden davranışsal ve bilişsel süreçtir. Dikkat, sınırlı işlenen kaynakların paylaştırılmasıdır.

Kişilik psikolojisi, bireylerin kendilerine özgü davranış, düşünce ve duygu biçimleriyle ilgilenir.

Kolektivizm ya da ortaklaşacılık, bireyler arasındaki kaynaşmanın vurgulanması ve grubun birey üzerinde önceliklendirilmesi ile karakterize edilen bir değerdir. Toplumcu (Kolektivist) bir dünya görüşüne sahip olan bireyler veya gruplar, ortak değerleri ve hedefleri bilhassa dikkat çekici bulma eğilimindedirler ve grup dışına kıyasla grup içine daha fazla yönelim gösterirler. "Grup içi" teriminin, kolektivist bireyler için çekirdek aileden dini veya ırksal/etnik bir gruba kadar değişen toplumsal birimleri içerecek şekilde daha yaygın olarak tanımlandığı düşünülmektedir. Bireyciliğin tam zıttıdır.

Sosyal temsiller teorisi, Fransız sosyal psikolog Serge Moscovici tarafından, sosyal psikolojinin bireylerin bilişsel süreçlerinden çok sosyal biliş süreçlerine önem verilmesi gerektiği eleştirisiyle geliştirdiği teorik bir yaklaşımdır. Teori ilk olarak Moscovici'nin 1950 ve 1960'lı yıllarda Fransız toplumunda psikanalizin sosyal temsillerinin nasıl oluşturulduğunu ve biçimlendirildiğini incelediği çalışması ile ortaya çıkmış ve 1961 yılında La Psychanalyse: son image et son public başlığı altında yayınlanmıştır.

Sosyal kimlik kuramı, grup olgusunun analizinde iç grup dinamikleri, gruplar arası ilişkiler ve kolektif benliğe yönelik açıklamalar getiren bir sosyal psikoloji kuramıdır. Sosyal psikologlar Henri Tajfel ve John Turner tarafından geliştirilmiştir. Kişisel bilişsel süreçleri, kişiler arası etkileşimleri ve sosyolojik süreçleri bir arada ele alarak sosyal kimlik kavramının farklı analiz düzeylerinden incelenmesini mümkün kılmaktadır.

Sosyal baskınlık kuramı (SBK) artı değer üreten toplumlarda görülen grup temelli sosyal hiyerarşinin nasıl oluştuğunu ve sürdürüldüğünü açıklamak hedefiyle Jim Sidanius ve Felicia Pratto isimli iki Amerikalı sosyal psikolog tarafından geliştirilen bir gruplararası ilişkiler kuramıdır.

Psikoloji, davranış ve zihinsel süreçlerin bilimidir. Öncelikli hedefi, hem genel prensipler oluşturarak hem de spesifik vakaları araştırarak bireyleri ve grupları anlamaktır.

Psikoloji temel bilimi, psikoloji alanında yapılan araştırmaların bazıları, uygulanan psikolojik disiplinlerde yapılan araştırmalardan daha "temel" dir ve doğrudan bir uygulaması yoktur. Psikoloji içerisindeki temel bilim yönelimini yansıttığı düşünülen alt disiplinler arasında biyolojik psikoloji, bilişsel psikoloji, nöropsikoloji vb. alt dallar sayılabilmektedir. Bu alt disiplinlerdeki araştırmalar, metodolojik titizlik ile karakterizedir. Psikolojinin temel bilim olarak kaygı, davranış, biliş ve duyguların altında yatan yasaları ve süreçleri anlamaktır. Temel bilim olarak psikoloji, uygulamalı psikoloji için bir temel sağlar. Uygulamalı psikoloji, aksine, temel psikolojik bilimlerin ortaya koyduğu psikolojik ilkelerin ve teorilerin uygulanmasını içerir; bu uygulamalar zihinsel ve fiziksel sağlık ayrıca eğitim gibi alanlarda sorunların üstesinden gelmeyi veya refahı artırmayı amaçlamaktadır.

Otoriter kişilik; muhafazakarlık, toplumsal normların ve geleneksel değerlerin sürdürülmesine karşı duyulan kuvvetli bir ihtiyaç ve bu değerlere aykırı davranışlarda bulunanların cezalandırılması için sert yasa ve kuralların gerekliliğine inanma eğilimlerin kümelendiği kişilik özelliğidir.

<span class="mw-page-title-main">Akran grubu</span> yaklaşık olarak aynı yaştaki ve genellikle benzer rütbe veya sosyal statüdeki ortaklar

Sosyolojide, bir akran grubu hem bir sosyal grup hem de benzer ilgi alanlarına (homofilik), yaşa, geçmişe veya sosyal statüye sahip birincil bir grup insandır. Bu grubun üyeleri, kişinin inançlarını ve davranışlarını etkileyebilir. Akran grupları hiyerarşiler ve farklı davranış kalıpları içerir. Örneğin bir lise ortamında, 18 yaşındakiler 14 yaşındaki bir akran grubudur çünkü okulda benzer ve paralel yaşam deneyimlerini birlikte paylaşırlar. Bunun aksine, öğretmenler öğrencileri bir akran grubu olarak paylaşmazlar çünkü öğretmenler ve öğrenciler iki farklı rol ve deneyime sahiptir.

Psikanalitik teori, psikopatolojiyi tedavi etmek için klinik bir yöntem olan psikanalizi yönlendiren kişilik organizasyonu teorisi ve kişilik gelişiminin dinamiğidir. İlk olarak 19. yüzyılın sonlarında Sigmund Freud tarafından ortaya konan psikanalitik teori, ortaya atılışından bu yana birçok iyileştirme geçirdi. Psikanalitik teori, yirminci yüzyılın son üçte birinde, 1960'lardan sonra psikolojik tedavilerle ilgili eleştirel söylem akışının bir parçası olarak tam olarak öne çıktı. Freud, beyin analizini ve fizyolojik çalışmalarını durdurmuş ve odağını zihni ve zihni oluşturan ilgili psikolojik özellikleri incelemeye, özgür birliktelik ve aktarım olgularını kullanarak tedaviye kaydırmıştı. Çalışması, yetişkinlerin zihinsel işleyişini etkileyebilecek çocukluk olaylarının tanınmasını vurguladı. Genetik ve daha sonra gelişimsel yönleri incelemesi psikanalitik teoriye özelliklerini kazandırdı. 1899'da Rüyaların Yorumu'nu yayınlamasıyla başlayan teorileri öne çıkmaya başladı.

Terapötik İttifak, çalışma ittifakı olarak da tanımlayabilen, danışan ile psikolojik danışman arasında, görev ve sorumlulukların belirlenip ortak hedefe ulaşmayı sağlayan bir ortaklıktır.

Bastırılmış hafıza, özellikle bireyleri haksız ve yanlış bir şekilde suçlamak için kullanıldığı ve önemli zararlara yol açtığı yasal bağlamlarda tartışmalı bir kavramdır. Amerikan Psikoloji Derneği çalışma grubu, "çocukken cinsel istismara uğrayan çoğu insan, başlarına gelenlerin tamamını veya bir kısmını hatırlarken, uzun süredir geçmiş istismar anılarının unutulmasının mümkün olduğunu belirtmiştir. Sigmund Freud, daha sonra teorisini revize etse de, başlangıçta çocukluk cinsel travması anılarının sıklıkla bastırıldığını ancak bu travmaların bilinçsizce davranışları ve duygusal tepkileri etkilediğini savunmuştur.

Feminist psikoloji, sosyal yapılara ve cinsiyete odaklanan bir psikoloji biçimidir. Feminist psikoloji, tarihsel psikolojik araştırmaları, erkeklerin norm olduğu görüşüyle, erkek bakış açısıyla yapıldığı şekliyle eleştirir. Feminist psikoloji, feminizmin değer ve ilkelerine odaklanır.