
Sri Lanka veya resmî adıyla Sri Lanka Demokratik Sosyalist Cumhuriyeti Güney Asya'da, Hindistan'ın 31 kilometre güneyinde ve Hint Okyanusu'nda bulunan bir ada ülkesidir. 1972 yılından önce Seylan olarak bilinirdi. Hint Okyanusu'nun İncisi olarak da adlandırılan ülkede yaklaşık 21 milyon kişi yaşamaktadır.

Robert Solow, özellikle ekonomik büyüme üzerine yaptığı çalışmalarıyla bilinen A.B.D'li ekonomist. 1961 yılında John Bates Clark Ödülü'nü, 1987 yılında da Nobel Ekonomi Ödülü'nü kazanmıştır.
Sovyetler Birliği'nin dağılması Gürcistan ekonomisi üzerinde olumsuz bir etki yaratmış ve oldukça istikrarsız bir yapı ortaya çıkmıştır. Hammadde, enerji ve diğer endüstri ürünlerinin pazarlandığı diğer Cumhuriyetlerle arasındaki bağların ortadan kalkması Gürcistan ekonomisini olumsuz etkilemiş, bireysel gelirlerde, tarımsal ve sanayi üretiminde, turizm gelirlerinde önemli düşüşler yaşanmış, enflasyon ve işsizlik önemli ölçüde artmıştır.

Ekonomik büyüme, bir ekonomide zaman içinde mal ve hizmet üretimi miktarında artış olmasıdır ve para yaratımında artış olmasına bağlıdır. Büyüme, geleneksel olarak reel veya reel GSYİH artış oranı yüzdeleriyle ölçülür. GSYİH genellikle reel olarak hesaplanır. Örneğin "enflasyona göre düzeltilmiş" terimi, mal ve hizmet üretiminin fiyatı üzerindeki enflasyonun net satış etkileri için kullanılır. Ekonomide, "ekonomik büyüme" veya "ekonomik büyüme teorisi", potansiyel üretimin büyümesi manasına gelir. Örneğin, toplam talep veya gözlenen satıştaki büyümenin neden olduğu, "tam istihdam"daki üretim.

Gayri safi yurtiçi hasıla (GSYİH), belirli bir yılda bir ülkedeki tüm nihai mal ve hizmetlerin piyasa değeridir. Ülkeler, piyasa veya devlet resmi döviz kurlarında hesaplanan mali ve istatistiksel kurumlardan alınan nominal GSYİH tahminlerine göre sıralanır. Nominal GSYİH, farklı ülkelerdeki yaşam maliyetlerindeki farklılıkları hesaba katmaz ve sonuçlar, ülkenin para biriminin döviz kurlarındaki dalgalanmalara bağlı olarak bir yıldan diğerine büyük ölçüde değişebilir. Bu tür dalgalanmalar, nüfusunun yaşam standardında genellikle çok az veya hiç fark yaratmasalar da, bir ülkenin sıralamasını bir yıldan diğerine değiştirebilir.

Arnavutluk ekonomisi, serbest piyasa ilkelerine dayalı olarak merkezi bir ekonomiden piyasaya dayalı bir ekonomiye geçiş sürecinden geçmiştir. Arnavutluk, üst-orta gelirli bir ülkedir ve Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO), Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ), Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) ve Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (KEİ) üyesidir.

Bu dış borca göre ülkeler listesi, yurt içinde ikamet etmeyenlere olan, toplam kamu ve özel sektör borçlarını göstermektedir. Burada kamu borcu olarak devletin merkezi ya da yerel herhangi bir birimi tarafından alınmış para ve krediler; özel sektör borcu olarak ise hanehalkı veya şirketler tarafından alınmış para ve krediler göz önüne alınmaktadır.

Yunan hükûmeti borç krizi, Yunanistan, 2007-08 mali krizinin ardından bir devlet borcu kriziyle karşı karşıya kaldı. Ülkede yaygın olarak kriz, yoksullaşmaya, gelir ve mülk kaybına ve ayrıca küçük çaplı bir insani krize yol açan bir dizi ani reform ve kemer sıkma önlemi olarak halka yansıdı. Toplamda, Yunan ekonomisi, herhangi bir gelişmiş karma ekonominin bugüne kadarki en uzun durgunluğunu yaşadı. Sonuç olarak, Yunan siyasi sistemi alt üst oldu, sosyal dışlanma arttı ve yüz binlerce iyi eğitimli Yunan ülkeyi terk etti.

Ekonomide kemer sıkma politikası, harcama kesintileri, vergi artışları veya her ikisinin bir kombinasyonu yoluyla hükümet harcamalarını azaltmayı amaçlayan bir dizi siyasi ve ekonomik politikadır. Başlıca üç kemer sıkma yöntemi vardır: harcamaları finanse etmek için daha yüksek vergiler, harcamaları kısarken vergileri yükseltmek, daha düşük vergiler ve daha düşük hükûmet harcamaları. Borçlanmakta veya borçlarını geri ödemek için mevcut yükümlülüklerini yerine getirmekte zorlanan hükûmetler genellikle kemer sıkma önlemlerini kullanır. Bu önlemler, hükûmetin gelirlerini harcamalara yaklaştırarak bütçe açığını azaltmayı amaçlar. Bu önlemlerin savunucuları, kemer sıkma politikasının gereken borçlanma miktarını azalttığını ve aynı zamanda bir hükûmetin mali disiplinini alacaklılara ve kredi derecelendirme kuruluşlarına gösterebilmesinin bir yolu olacağını öne sürmektedir.

İrlanda ekonomisi, hizmet, yaşam bilimleri, yüksek teknoloji endüstrisi ve ticaret, sanayi ve yatırım odaklı modern bir bilgi ekonomisidir. İrlanda, kişi başına düşen GSYİH açısından OECD içerisinde ve 2008 yılı itibarıyla OECD-28 AB-27 sıralamasında beşinci en zengin ülkelerinden biridir.

Amerika Birleşik Devletleri ekonomisi, oldukça gelişmiş bir liberal-kapitalist piyasa ekonomisidir. Nominal olarak dünyanın en büyük ve satınalma gücü paritesi bakımından ikinci büyük ekonomisi olup nominal olarak dünya GSYİH'sinin %22'sini oluşturmaktadır.

Çekya ekonomisi, yüksek gelirli refah durumunu ve Avrupa Sosyal modelinin "karasal" türünü koruyan hizmetler, üretim ve yeniliklere dayalı gelişmiş bir ihracat odaklı sosyal piyasa ekonomisidir. Çek Cumhuriyeti, Avrupa Birliği üyesi olarak Avrupa tek pazarına katılmış ve bu nedenle Avrupa Birliği ekonomisinin bir parçası olmuştur; ancak Euro yerine kendi para birimi olan Çek korunasını kullanmaktadır. OECD üyesidir. Guardian tarafından "Avrupa'nın en gelişmiş ekonomilerinden biri" olarak tanımlanmıştır.

Bu madde, Çin'in üst düzey idari bölümlerinin kişi başına GSYİH'larının listesidir. Tüm sayılar, o zamanki döviz kuruna ve satın alma gücü paritesine dayalı olarak Çin'in ulusal para birimi olan Renminbi (CNY) ve Amerikan dolarının nominal değerleriyle gösterilmektedir. Burada kullanılan ortalama CNY döviz kurusu Çin Ulusal İstatistik Bürosu'ndadır; CNY satın alma gücü paritesi döviz kurları ise Uluslararası Para Fonu (IMF)'nun tahminleridir.

İngiliz ulusal borcunun geçmişiİngiltere Bankası, William III dönemine kadar dayanır. 1815'te, Napolyon Savaşları'nın sonunda, Britanya hükûmetinin borcu 1 milyar sterlinlik bir zirveye ulaştı.
Tiksindirici borç, iğrenç borç ya da korkunç borç; bir ülkenin despotik hükümetinin yerine gelen demokratik hükûmetin, kendinden önceki yönetimin edindiği borçların devletin yararına değil; mevcut ulusal ve uluslararası yasalar dışında veya yasaları kendi işine yarayacak şekilde esnetip, yolsuzluk içinde diktatörün kendisinin ve çevresindeki bir zümrenin çıkarları için yapıldığını öne sürerek, geri ödemek istemediği borçları ifade eder.

2012-2013 Kıbrıs mali krizi, Kıbrıs Cumhuriyeti'nde, Yunan hükümeti borç krizini, Kıbrıs bankalarının aşırı kaldıraç kullanan yerel emlak şirketlerine maruz kalmasını, Kıbrıs hükûmetinin tahvil kredi notunun uluslararası kuruluşlarca çöp statüsüne düşürülmesini, devlet harcamalarını uluslararası piyasalardan geri ödeyememeyi, hükûmetin sorunlu Kıbrıs finans sektörünü yeniden yapılandırma konusundaki isteksizliği içeren bir ekonomik krizdi.

Borç köleliği ya da borç esareti, bir kölelik biçimi olarak bilinir. Bir kişinin borcunun ya da başka bir yükümlülüğünün geri ödenmesi için hizmetlerinin teminat olarak verilmesidir. Geri ödeme koşullarının açıkça belirtilmediği durumlarda, borcu elinde bulunduran kişi, özgürlüğü borcun geri ödenmesine bağlı olan işçi üzerinde bir miktar kontrole sahiptir. Borcun ödenmesi için gereken hizmetler ve bu hizmetlerin süresi tanımsız olduğu zaman, borcu olan kişinin süresiz olarak hizmet etmesi talep edilebilir. Borç esareti nesilden nesile aktarılabilir.
Hoover Moratoryumu, 20 Haziran 1931 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Herbert Hoover tarafından yapılan ve yaklaşan uluslararası ekonomik krizi hafifletmeyi ve I. Dünya Savaşı'ndan kaynaklanan Alman ve Müttefikler arası savaş borcu ödemelerinde bir yıllık moratoryum başlatarak toparlanma için zaman sağlamayı uman bir kamu açıklamasıydı. Öneri hem anapara hem de faiz geri ödemelerini ertelemeyi öngörüyordu. Hem Amerika Birleşik Devletleri'nde hem de yurtdışında birçok kişi bu fikre öfkelendi.
"Borç tuzağı diplomasisi", alacaklı bir ülke ya da kurumun borç alan bir ülkeye kısmen ya da yalnızca borç verenin siyasi gücünü artırmak için borç verdiği uluslararası finansal ilişkileri tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Ancak bu terim yerine "Stratejik tuzak diplomasisi" teriminin kullanılmasının daha doğru olabileceği Asanga Abeyagoonasekera gibi bazı uzmanlarca savunulmaktadır. Alacaklı ülkenin, borçlu ülkeye ödeyemeyeceği şekilde aşırı kredi vermesinin veya bu yönde borçlanmasına izin vermesinin amacı borçlu ülke geri ödeme yükümlülüklerini yerine getiremez hale geldiğinde ekonomik veya siyasi imtiyazlar elde etmek onu bir nevi her yönden kendine bağlamaktır. Kredilerin koşulları genellikle kamuoyuna açıklanmamaktadır. Ödünç alınan para genellikle alacaklı ülkeden temin edilen yüklenicilerin ve malzemelerin masraflarını karşılar. Bir İhtira olan bu terim ilk kez 2017 yılında Hint akademisyen Brahma Chellaney tarafından, Çin hükümetinin jeopolitik amaçlar doğrultusunda küçük ülkelere borç verdiğini ve borç yükünü artırdığını iddia etmek için ortaya atılmıştır. Ancak bu politikanın benzerleri daha öncesinde İngiltere ve Fransa gibi ülkelerce de farklı diplomasi teknikleri ile çeşitli ülkelere uygulanmıştır.

1998-2002 Arjantin ekonomik bunalımı, Arjantin'de 1998'in üçüncü çeyreğinde başlayan ve 2002'nin ikinci çeyreğine kadar süren ekonomik bunalım. On beş yıllık bir durgunluk ve serbest piyasa reform döneminin ardından yaşanmıştır. Rusya ve Brezilya mali krizlerinin ardından başlayan bunalım; yaygın işsizliğe, ayaklanmalara, hükûmetin düşmesine, ülkenin dış borcunda temerrüde düşmesine, alternatif para birimlerinin yükselişine ve ABD doları karşısında Arjantin pesosu sabit kurunun sona ermesine neden oldu. Ekonomi 1998'den 2002'ye kadar %28 küçüldü. Gelir açısından bakıldığında, Arjantinlilerin %50'sinden fazlası resmi yoksulluk sınırının altında yaşıyordu ve %25'i yoksuldu. 2002'deki krizin en derin noktasında Arjantin'deki on çocuktan yedisi yoksuldu