İçeriğe atla

Grenadiye

Eski Muhafızların grenadiyesi, yaklaşık 1812, Édouard Detaille

Grenadiye (İngilizce telaffuz: [ˌgrɛnəˈdɪər], Fransızca telaffuz: [ɡʁə.na.dje]; grenade (el bombası) kelimesinden türetilmiştir),[1] ilk olarak 17. yüzyılın ortalarıyla sonları arasında, el bombası atmak ve bazen saldırı operasyonlarında görev almak üzere ortaya çıkan uzman bir asker türüdür. O zamanlar grenadiyeler en güçlü ve iri askerler arasından seçilirlerdi. 18. yüzyıla gelindiğinde bu tarz el bombası atıcılığı yaygın değildi ancak grenadiyeler hala fiziksel olarak en güçlü askerler arasından seçiliyordu ve savaş alanında saldırılara öncülük ederlerdi. Grenadiyeler, ayrıca kuşatma savaşlarında tahkimatlardaki gediklere yapılan taarruzlara öncülük ederlerdi.

Fransa (Grenadiers à Cheval de la Garde Impériale) ve Arjantin (Atlı Grenadiye Alayı) gibi bazı ülkeler Atlı Grenadiye birlikleri kurmuştu ve Britanya Ordusu bir zamanlar Atlı Grenadiye Muhafızları'na sahipti. Piyade grenadiye mevkidaşları gibi bu atlı askerler de boyutları ve güçleri göz önünde bulundurularak seçilmişti (ağır süvari).

Günümüzde terim Batı dillerinde özel olarak tasarlanmış büyük kalibreli bir patlayıcı, sis ya da gaz başlığı fırlatan bir bomba atar kullanan bir askeri tanımlamak için de kullanılmaktadır. Bu askerler bir timin parçası olarak hareket ederler.

Kaynakça

  1. ^ "grenadier". 28 Kasım 2004 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Mart 2018 – The Free Dictionary vasıtasıyla. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Bomba</span> yakıcı ve yıkıcı maddelerle doldurulmuş, türlü büyüklükte patlayıcı

Bomba, içi patlayıcı ve yanıcı maddeyle dolu, bir ateşleme düzeneğiyle donatılmış, çeşitli şekillerde bulunan yok edici patlayıcı silah. Son derece ani ve şiddetli bir enerji salınımı sağlamak için patlayıcı bir kimyasalın ekzotermik reaksiyonunu kullanır. Patlamalar, esas olarak, zeminden ve atmosferden iletilen mekanik stres, basınçla yönlendirilen mermilerin çarpması ve nüfuz etmesi, basınç hasarı, şarapneller ve patlamanın oluşturduğu etkiler yoluyla hasar verir. Sözcük, Latince bombus'tan gelir. Yunanca βόμβος romanlaştırılmış bombos'tan gelir, 'patlayan' ve 'uğultu' anlamlarına gelen onomatopoetik bir terimdir.

<span class="mw-page-title-main">Simón Bolívar</span> Büyük Kolombiyanın kurucusu

Simón José Antonio de la Santísima Trinidad Bolívar y Palacios Ponte-Andrade y Blanco, genellikle bilinen ismiyle Simón Bolívar, günümüzde Kolombiya, Venezuela, Ekvador, Peru, Panama ve Bolivya olarak bilinen ülkelerin İspanyol İmparatorluğu'ndan bağımsızlıklarını kazanmalarına öncülük etmiş Venezuelalı askeri ve siyasi liderdir. Halk arasında El Libertador ya da Amerika'nın Kurtarıcısı olarak bilinir.

<span class="mw-page-title-main">Nükleer silah</span> Nükleer enerji ile yıkım gücü sağlayan silah

Nükleer silah, nükleer reaksiyon ve nükleer fisyon birlikte kullanılmasıyla ya da çok daha kuvvetli bir füzyonla elde edilen yüksek yok etme gücüne sahip silahtır. Genel patlayıcılardan farklı olarak çok daha fazla zarar vermek amaçlı kullanılır. Sadece kullanılan bir silah, tüm bir kenti ya da bir ülkeyi canlı, cansız ne varsa tamamen yok edecek güçtedir.

<span class="mw-page-title-main">Ceneviz Cumhuriyeti</span>

Cenova Cumhuriyeti veya kısaca Cenevizliler, 1005 yılından 1797 yılına kadar İtalya Yarımadası'nın kuzey batısında, Ligurya olarak bilinen bölgede, bugünkü Cenova merkezli olarak hüküm sürmüş bir denizci cumhuriyeti. 1100 yılına kadar bir şehir devleti olarak varlığını sürdürmüş devlet, büyüyerek ve güçlenerek Avrupa'da önemli bir konuma gelmiş, Venedik Cumhuriyeti'nin büyük bir rakibi olmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Mahşerin Dört Atlısı</span> Sosyolojik-dini kavram

Mahşerin Dört Atlısı, Hristiyanlıkta Kıyamet alameti olarak ortaya çıkacağına inanılan dört atlı. Yeni Ahit'teki -Vahiy Kitabı olarak da bilinen- Apokalips bölümüne göre, Kıyamet felaketlerini getirecek olan yedi mührün açılması ile birlikte ortaya çıkacaklardır. Bazı akademisyenlere göre beyaz at ve binicisi İsa'yı, kızıl at ve binicisi kan ve savaşı, siyah at ve binicisi kıtlığı, soluk renkli at ve binicisi ise salgın hastalıkları ve ölümü sembolize eder.

<span class="mw-page-title-main">II. Ramses</span> Antik Mısırda, 19. Hanedan firavunlarından biri

II. Ramses, Mısır'ın 19. Hanedanının üçüncü firavunuydu. Genellikle Eski Mısır'ın en güçlü dönemi olan Yeni Krallık'ın en büyük, en ünlü ve en güçlü firavunu olarak kabul edilir.

<span class="mw-page-title-main">Antik Çağ'da savaş</span> Antik Çağ Savaşları

Antik çağlarda savaş yazılı tarihin başlangıcından antik dönemin sonuna kadar geçen dönemdeki savaş tarzıdır. Avrupa'da Eski Çağ'ın sonu genellikle Batı Roma İmparatorluğu'nun yıkılmasıyla (476) eş tutulur. Çin'de de aynı şekilde beşinci yüzyılın sonu sayılabilir.

Orta Çağ'da savaş, genellikle Orta Çağ Avrupası'nda kullanılan savaş tarzını anlatmak için kullanılır.

<i>Rome: Total War</i> 2004 video oyunu

Rome: Total War ya da kısaca RTW, MÖ 270 ve MS 14 yılları arasında Roma Cumhuriyeti ve erken Roma İmparatorluğu döneminde geçen bir strateji oyunudur. Creative Assembly tarafından geliştirilmiş ve Activision tarafından 22 Eylül 2004’te piyasaya sürülmüştür.

<span class="mw-page-title-main">Kırım Hanlığı</span>

Kırım Hanlığı veya Taht-i Kırım ve Deşt-i Kıpçak, 1441-1783 yılları arasında Kırım'da hüküm sürmüş Kırım Tatar devletiydi. Altın Orda Devleti'nin yerini alan dört Hanlıkların en uzun süre hüküm süreni idi. Bazı kaynaklarda 1475'ten 1774 yılında Küçük Kaynarca Antlaşması'nın imzalanışına kadar Osmanlı İmparatorluğu'na bağlı kaldığı belirtilmektedir.

Eyalet askerleri, başlıca topraklı veya tımarlı sipahi olarak adlandırılan süvarilerle; yaya, müsellem, azab ve akıncılardan oluşan askerî bir sınıftı. Osmanlı ordusunun önemli bir kısmını oluşturan Türk ve Müslüman askerlerden oluşmaktaydı. Bu askerler yeniçerilere göre daha üst düzey sayılmış ve daha fazla gelir elde etmiştir. Bu sınıfa dahil askerler de gördükleri hizmetlere göre, azablar, sekban ve tüfekçiler, icareliler, lağımcılar ve müsellemler olmak üzere beş gruba ayrılırdı.

<span class="mw-page-title-main">Polonya-Litvanya Birliği</span> 1569-1795 Avrupada iki konfederasyonlu monarşi

Polonya-Litvanya Birliği, Birinci Polonya Cumhuriyeti, İki Ulus Cumhuriyeti, İki Ulus Birliği veya İki Halk Birliği, 17. yüzyıl Avrupası'nın en güçlü ülkelerinden biriydi.

<span class="mw-page-title-main">I. Maximinus</span> Roma imparatoru (235-238)

Gaius Iulius Verus Maximinus, Maximinus Thrax ve I. Maximinus olarak da bilinen, 235–238 arasında hükümdarlık etmiş Roma imparatoru.

<span class="mw-page-title-main">Sipahi</span> askeri sınıf

Sipahi, Osmanlı ordusunun ağır süvari sınıfı askeri. Tımar sahibi olan tımarlı sipahiler ve Kapıkulu Ocağı'na bağlı kapıkulu sipahileri olmak üzere ikiye ayrılır. "

<span class="mw-page-title-main">Süvari</span> At sırtında savaşan birlikler

Süvari, tekil bir atlı asker veya bu atlı askerlerin oluşturduğu birlikleri kapsayan askerî sınıf. Geçmişte daha çok ani baskınlarda ve vurucu saldırılarda kullanılırdı. Sözcüğün kökeni Farsça سوار suvâr = at kelimesinden gelir.

Adil Savaş teorisi veya adil savaş kuramı, savaşın gerekçesini, koşullarını ve ilkelerini belirlemeye yönelik kuram. Savaşın ahlaki boyutları üzerinde düşünmeye, sorgulamaya dayalı, Batı kaynaklı bir anlayışı ifade eden adil savaş kuramı, Adil savaş, sivillerin savaştaki rolü ve savaşın koşulları hakkında birçok filozof yorum yapmıştır. Tarih boyunca filozofların katkılarıyla oluşan savaş ahlakı bazı kurallar gözetmiştir. Aristoteles, İbni Rüşd, John Locke, J.S. Mill, Cicero ve daha birçok düşünür savaşın kaçınılmaz olması ve hak arayışının niteliklerini betimlemiştir. Antik çağlardan modern zamanlara gelene dek savaşın ahlaki boyutu göz ardı edilmeye başlanmıştır. 20. yüzyılın başında savaş hala savaşanlar arasındayken bu yüzyıldaki I. Dünya Savaşı ve II. Dünya Savaşı ile savaştaki sivil ölümler artmıştır. Savaşlardaki ortalama %10'luk sivil kayıp II. Dünya Savaşında %50'ye, 20. yüzyılın sonunda ise %75'e yükselmiştir. Savaşlarda sivillerin rolü ve savaş koşulları hakkında Cenevre Sözleşmeleri ile bazı kurallar ve yaptırımlar getirilmiştir.

Kapıkulu, Osmanlı Devleti'nin sürekli ordusunu oluşturan ve doğrudan padişaha bağlı olan yaya, atlı ve teknik sınıftan asker ocaklarına ve bu sisteme verilen addır. Kapıkulu ocaklarının kurulmasından önceki dönemde Osmanlı Devleti'nin askerî gücünü yayalar ve müsellemler oluşturuyordu.

1990'lar, 1 Ocak 1990 tarihinde başlayan ve 31 Aralık 1999 tarihinde biten Miladi takvimin on yılıdır.

<span class="mw-page-title-main">Arkebüz</span> 15 ila 17.yüzyıllar arasında kullanılan namludan doldurulan bir tüfek türü

Arkebüz, 15 ila 17. yüzyıllar arasında kullanılan namludan doldurulan bir tüfek türüdür. Ateşli silahın adı Almanca hakenbüchse kelimesinden türetilerek diğer dillere farklı şekillerde geçmiştir. Öncülü olan küçük toplardan farkı çakmaklı/fitilli olmasıdır. Ardılı olan tüfekler gibi yivsizdir.

<span class="mw-page-title-main">Türk okçuluğu</span>

Türk okçuluğu, Türklerde okçuluğun ve özellikle atlı okçuluğun önemi tarih öncesi zamanlara kadar uzanır. Yaklaşık MÖ 5000'den itibaren Altay ve Tanrı Dağları çevresinde ortaya çıkan, daha sonra da İç Asya’ya tamamen egemen olan "Atlı Bozkır Kültüründe" atlara ve okçuluğa büyük önem verilmektedir. Tarihteki Türk atlı okçuları, dört nala giderken eyer üstünde dönüp arkaya ok atarak hedefe tam isabet ettirme ustalıklarıyla tanınmışlardır. Uluslararası literatürde "Part Vuruşu" olarak isimlendirilen at üzerinde geriye doğru yapılan ok atışının en başarılı ve en ünlü uygulayıcıları Türkler olmuşlardır. Türk kahramanı Tarkanların tolgalarına şahin tüyü takma hakkı yalnızca Part atışını başarılı bir şekilde uygulayabilenlerine verilmiştir. Vur-kaç, sahte geri çekilme ve düşmanın etrafını sarma gibi taktikler Türk atlı okçularının kullandığı ve birçok zaferde kilit rol oynayan taktiklerdir. Türk destanlarından Oğuz Kağan Destanı'nda ok ve yay, sembolik anlamlarla yer almaktadır. Türk kültürünün geçmişinde okçuluk geniş bir alanda öneme sahip olmuştur. Orta Asya'da geçim kaynağı ve askerî tatbikat niteliği olan sürek avları, Türk atlı okçuluğunun gelişmesini sağlamış; Türkler bu becerilerini Orta Asya'dan Anadolu'ya taşımışlardır. Savaşçılık, avcılık, sporculuk gibi alanların dışında sosyal alanda da okçuluk önem teşkil etmiştir. Örneğin askeri bayramlarda, dinsel törenlerde çeşitli sportif okçuluk yarışmaları toplumsal hayatta yer almıştır. Avrasya coğrafyasında göçebe yaşayan Türklerin ok ve yay yapımında kullanılan özel malzeme ve teknikleri gizli bir şekilde usta-çırak yoluyla nesilden nesle aktarması, teknolojik fark sayesinde yerleşik halklara karşı Türklere üstünlük sağlamış ve silah üreticisiyle ailesine sosyal yaşamda seçkinlik kazandırmıştır.