İçeriğe atla

Granülasyon dokusu

Kontrol Edilmiş

Granülasyon dokusu, doku kaybının olduğu ya da geri emilememiş bir eksüdanın bulunduğu olguların iyileşme sürecinde da ortaya çıkan, bazı uzmanlarca “proliferatif (prodüktif) yangı olarak nitelendirilen olgudur. Granülasyon dokusu ilk kez deri yaralarının iyileşmesi sırasında tanımlanmıştır; yara bölgesini dolduran damardan zengin dokunun yüzeyi granüllü görüldüğü için granülasyon dokusu adı verilmiştir.[1]

Granülasyon dokusuna değişim

Eksüdanın veya doku kaybındaki pıhtının granülasyon dokusuna değişmesi farklı biçimlerde nitelenir:[1][2][3]

  1. Geniş doku yitirilmesinin olduğu defektleri granülasyon dokusunun doldurmasına “onarım (reparasyon) denir.
  2. Eksüda, trombus, hematom, infarkt gibi doku kaybının olmadığı lezyonların granülasyon dokusuna değişerek iyileşmesine “organizasyon” nitelemesi yapılır.

Her iki olguda kollagen lifler (fiber) arttığı için, bu tablo “fibrozis (fibrosis)” olarak nitelendirilir.

Granülayon dokusunun evreleri

Granülasyon dokusunun gelşmesinde 2 evre vardır:[1][2][3]

(1) Granülasyon Dokusu Yapımı

Yangı iyileşmesinde dokudaki eksüda eriti­lir, kan ve lenf damarlarıyla taşınarak temizlenir (rezolüsyon). Eğer bu rezolüsyon gecikir ya da gerçekleşemezse eksüdadaki proteinden zengin sıvı içinde fibroblast üremesi başlar. Kapiller damarlar tomurcuklanarak yeni da­marlar oluşturur(vaskülarizasyon dönemi). Elektron mikroskopuyla yapılan incelemelerde yeni kapillerin endotel hücreleri arasında yarıklar saptanır, bazal membran iyi oluşmamıştır. Bu nedenle proteinler ve lökositler kolayca damar dışına çıkar. Bir süre sonra lenf damarları gelişir. Proteinden zengin sıvı içindeki genç fibroblastlar ekstrasellüler matriks üretmeye başlar. Bu sırada ortamın pH’si alkalendir. Ortaya çıkan bu doku granülasyon dokusu’dur.

Granülasyon dokusunun mikroskopik özellikleri şunlardır: proteinden zengin bol sıvı (plazma), nötrofil polimorflar ve makrofajlar, yeni yapılmış çok sayıda kapiller damar, sayıları gittikçe artan fibroblastlar ve az miktarda bağ dokusu lifleri.

(2) Sikatrisleşme

Eğer etken ve onun doğurduğu zararlar ortadan kaldırılmışsa olay geri­lemeye başlar. Kapiller lümenleri kapanır ve zamanla ortadan kalkar (damarsızlanma dönem; devaskülarizasyon). Eksü­dasyon durur. Lökositler parçalanır ve erir. Eksüda artıkları rezorbe olur. Fibroblastla­rın yaptıkları lifler giderek artar. Sürecin sonunda ortaya çıkan dokuya nedbe (sikatris; cicatrix; eskar; skar) denir. Sikatris dokusunun mikroskopik özellikleri şunlardır: Damardan ve hüc­reden fakir, liften zengin bir doku izlenir. Tipik bir fibrozis örneğidir.

Granülasyon dokusu ve Nedbe karşılaştırılması

Granülasyon dokusu damardan zengin olduğu için rengi kırmızıdır ve kolay kanar. Hücre ve sıvı bol olduğundan hacmi normaldir veya biraz faz­la olabilir. İçinde çok az lif bulunduğundan yumuşak ve dayanıksızdır, kolay par­çalanır. Enfeksiyona karşı dirençlidir.[1][2][3]

Sikatris dokusu damardan yoksundur ve rengi soluktur. Yangısal ödem ve hücreler eksilmiş buna karşın ekstrasellüler matriks (kollagen lifler) artmıştır. Kollagen lifler arttıkça lezyon alanı giderek küçülür ve büzüşür. Katı ve dayanıklıdır.[1][2][3]

Granülasyon dokusu ve Sikatrisleşmenin sonuçları

Granülasyon dokusu genellikle vücut için yararlıdır. Doku kayıplarının yerini doldurduğunda dokuların sürekliliğini sağlar.[1][2][3]

Sikatris dokusu az olduğunda çoğu kez yararlı, aşırı olduğunda az ya da çok zararlıdır.[1][2][3]

(1) Metaplazi (metaplasia): Sikatriste yıllarca sonra kemikleşme olabilir.

(2) Keloid: Derideki yara nedberinde görülür. Yüzeyden birkaç cm kabarık, kırmızı, ağrılı bir dokudur. Bazı kişilerde kollagen lif yapımına eğilim fazladır ve granülasyon dokusunda aşırı derecede kollagen meydana gelir. Karaderililerde sıktır.

(3) Nedbeleşmede olası komplikasyonlar (örnekler): Endokardit sonucunda kalp deliklerinde darlık ve/veya yet­mezlik meydana gelir. Geniş deri yanıklarından sonra kalan sikatrisler kol ve bacak hareketlerini kısıtlayabilir. Mide ülserindeki nedbeler kanallardaki geçişi zorlaştırır.

(4) Organizasyon sonuçları (örnekler):

Seröz zarların fibrinli yangısında (fibrinli plevra yangısı, fibrinli perikardit, fibrinli peritonit) eğer fibrin eritilemezse organize olur ve nedbeleşir. Seröz zarlar üzerinde beyaz kalınlaşmalar ve zarlar arasında yapışıklıklar meydana gelir.[1][2][3]

Pnömonide alveol boşluklarındaki eksüdanın organizasyonu ile alveol yapısı ortadan kalkar veya alveoller içinde saplı kitle şeklinde granülasyon dokusu meydana gelir. Solunum alanı azalır. Plevradaki eksüdanın organizasyonuna bağlı yapışıklıklarda akciğer­lerin solunum hareketleri azalır ve kan dolaşımı zorlaşır. Kalp ve damarlardaki yerinden kopmamış veya erimemiş trombuslar organize olur. Bu durum yerlerinden kopmalarını ve embolus halini almalarını önler. Doku içindeki emilemeyen kan kitleleri (hematom) eğer küçükse tümü, büyükse yalnızca çevresi organize olur. Büyük nekrozların yalnız çevresinde organizasyon görülür. Daha küçük nekrozların tümü organize olur.[1][2][3]

Onarım olgusu

Kronik yangıda genellikle proliferasyon (granülasyon dokusu yapımı, fibroblastik proliferasyon) ve fibrozis (nedbeleşme) ön plandadır. Yoğun fibrozis organ fonksiyonlarını etkiler. Fibrozis alanlarında önceleri bol fibroblast (beyinde glia hücreleri) vardır. Zamanla ekstrasellüler matrikse özgü liflerin (beyinde glial lifler) egemenliği başlar. Stromal hücre (fibroblast, fibrosit, vb) aktivasyonu ve ekstrasellüler matriks (kollagen, elastik lif, vb) üretimi ile hücresel bağışıklık tepkileri arasında belirgin bir etkileşim vardır.[1][2][3]

Fibrozis süreci

Fibrozis olgusunda aşırı fibroblast proliferasyonu ve yoğun ekstrasellüler matriks (kollagen) üretimi vardır.[1][2][3]

Kaynakça

  1. ^ a b c d e f g h i j k Tahsinoğlu M, Çöloğlu AS, Erseven G. Dişhekimleri için Genel Patoloji, Altın Matbaacılık, İstanbul, 1981
  2. ^ a b c d e f g h i j Kumar V, Abbas AK, Aster JC. Robbins and Cotran Pathologic Basis of Disease. 9th edt., Elsevier Saunders, Philadelphia, 2015
  3. ^ a b c d e f g h i j Goljan EF. Rapid Review Pathology. 5th edt., Elsevier, Philadelphia, 2019

İlgili Araştırma Makaleleri

Şok, kalbin aorta attığı kanın akut olarak azalmasına bağlı bir hipoperfüzyon sendromdur. Şok olgusunda yaşamsal dokulara ve organlara yeterli kan gidemez. Dolaşan kanın azalması, dokuların oksijen ve enerji kaynaklarının kesilmesi, metabolizma artıklarının temizlenememesi anlamına gelir. Başlangıç belirtiler hipotansiyon, bilinç kaybı, ağızda kuruluk, deride solukluk, terleme, nabızda artma/azalma, laktik asidoz, parmak uçlarında ve dudaklarda siyanozdur.

<span class="mw-page-title-main">Ödem</span>

Ödem, kan sıvısının damar dışına çıkması ve hücreler arasındaki sıvının artışı olgusudur. Ödemin yaygın biçimine anazarka (anasarca) denir. Ödem olgusunun temel ilkesi, kan sıvısı ile hücre dışı (ekstrasellüler) sıvı arasındaki dengenin yitirilmesidir. İnsan vücudunda ortalama 40 litre sıvı vardır. Bu sıvının yaklaşık ½ ‘si hücrelerin içindedir. Öteki yarısı ise kanı, lenf sıvısını ve hücreler arasındaki sıvıyı oluşturur. Kan ve lenf sıvılarının dengesini proteinler sağlar. Bunların dışındaki sıvı türlerinin dengesi elektrolitlere bağlıdır. Hücre içi sıvı dengesini potasyum, hücre dışı sıvı dengesini ise sodyum denetler.

<span class="mw-page-title-main">Tromboz</span> Kan pıhtılarının neden olduğu tıbbi durum

Tromboz (thrombosis), canlı organizmada kan elemanlarının kalp ve damar iç yüzüne kitle (pıhtı) ha­linde yapışması olgusudur; oluşan pıhtı kitlesine trombüs ya da trombus (thrombus) adı verilir. Trombozun yaşam kurtarıcı (fizyolojik) ve öldürücü (patolojik) sonuçları vardır. Tromboz olgusu genellikle damarlara yönelik olumsuzluklarda görülür. Endotel zararıyla birlikte pıhtılaşma (hemostaz) mekanizması çalışmaya başlar. Önce trombin aktive olur, sonra da fibrinojen fibrine dönüşür. Fibrin, pıhtının ana elemanıdır. Ayrıca, genel bir tanım olarak herhangi bir damardaki trombustan kopan pıhtı parçasının başka bir bölge damarını tıkamasına tromboembolizm denir.

Doku, bitki, hayvan ve insan organlarını meydana getiren, şekil ve yapı bakımından benzer olup, aynı vazifeyi gören, birbirleriyle sıkı alâkaları olan aynı kökten gelen hücrelerin topluluğu. İlkel canlılar bütün hayatları boyunca bir tek hücre olarak kaldıkları halde yüksek organizmalar çok sayıda hücrelerin bir araya gelmesi ile meydana gelmiştir. Bitkisel organizmaları meydana getiren çok sayıdaki hücrelerin protoplastları birbirinden cansız hücre çeperleriyle ayrılmış olmakla beraber aralarında sıkı bir ilişki göstermektedir. Böyle hücre çeperi içinde bulunan, birbiriyle sıkı ilişki gösteren, aynı kökenden gelmiş protoplast topluluklarına doku, dokuların özelliklerini konu eden morfoloji biliminin dalına da histoloji denir.

Abse, irinli yangı bölgesinde doku erimesi vardır, oluşan boşluğu irin doldurur. Genellikle piyojen bakterilerin neden olduğu fokal bir yangı türüdür.

<span class="mw-page-title-main">Atardamar</span> Kanı kalpten alıp organlara götüren yani uzaklaştıran damarlar

Atardamar veya diğer adıyla arter, kalpten vücuda kan taşıyan damarlardandır. Pulmoner arter ve umblikal arterler dışında oksijenlenmiş kanı taşırlar.

<span class="mw-page-title-main">Kılcal damar</span> vücuttaki en küçük kan damarları

Kılcal damar veya kapiler vücuttaki en küçük kan damarlarına verilen isimdir. Büyüklükleri yaklaşık 5-10 μm'dir. Atardamarlar ile toplardamarları birleştiren kılcal damarlar, dokularla etkileşimi en yoğun olan kan damarlarıdır. Kılcal damar duvarları tek bir hücre tabakasından (endotel) oluşur. Bu tabaka öyle incedir ki oksijen, su ve lipitler gibi moleküller difüzyon ile bu tabakadan geçip dokulara girebilirler. Karbondioksit ve üre gibi zararlı ve atık maddeler de difüzyon ile kılcal damar içindeki kana dağılırlar. Belirli bazı sitokinlerin salınımıyla kılcal damarların geçirgenliği (permeabilite) daha da arttırılabilir.

<span class="mw-page-title-main">İnflamasyon</span> iltihaplanma

İnflamasyon, canlı dokunun her türlü canlı, cansız yabancı etkene veya içsel/dışsal doku hasarına verdiği sellüler (hücresel), humoral (sıvısal) ve vasküler (damarsal) bir seri vital yanıttır. İnflamasyon normalde patolojik bir durum olmasına karşın, inflamatuar reaksiyon fizyolojik olarak vücudun gösterdiği bir tepkidir. Halk arasında iltihap tabiri yangı için kullanılmasına rağmen sık sık apseler için de iltihap denmesinden dolayı inflamasyon (inflammare) terimini kullanmak daha yerinde olacaktır. Hücre dejenerasyonu ile birlikte inflamasyon konusu, hastalıkların patolojik temelini oluşturmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">İnsan vücudu</span> fiziksel ve kimyasal yapılardan oluşan sistemler bütünü

İnsan vücudu bir insanın tüm yapısıdır. Birlikte dokular ve ardından organları ve sonra organ sistemlerini oluşturan birçok farklı hücre türünden oluşur. Bunlar insan vücudunun homeostazisini ve canlılığını sağlar.

<span class="mw-page-title-main">Hücrelerarası madde</span>

Hücrelerarası madde (HAM), Ekstrasellüler matriks veya zemin maddesi, bağ dokusu hücreleri tarafından sentezlenen, şeffaf, şekilsiz bir maddedir.

Yağ dokusu ya da adipöz doku; omurgalılarda kısmen retiküler bağ dokudan, kısmen gevşek bağ dokudan meydana gelir. Dokuyu meydana getiren; mezenşimal hücrelerden farklılaşan yağ hücreleri; lipoblastlar dir. Oluşan genç lipoblastların bir kısmı fibroblastlara, bir kısmı ise kübik epitel hücrelerine benzer. Bu evrede hücre içinde yağ birikimi görülmez. Bu hücreler önce etraflarına bazal laminayı sentezler, daha sonra iki farklı yağ dokusunu oluşturmak üzere farklılaşırlar. Bunlar:

<span class="mw-page-title-main">Pulmoner ödem</span> akciğerlerin hava boşluklarında ve parankiminde sıvı birikmesi

Pulmoner ödem, pulmonary edema, akciğer ödemi, akciğer konjesyonu; çeşitli sebeplerden ötürü alveollerde transudat birikmesi sonucu meydana gelir. Akciğer ödemi bir hastalık değil polifaktöriyel kaynaklı bir semptomdur. Süngersi bir yapısı olan akciğeri ödem oluşmasından koruyan 3 önemli faktör vardır. Bu faktörlerin olumsuz etkilendiği her süreç akciğer ödemi ile sonlanır:

<span class="mw-page-title-main">İskemi</span> Dokulara kan akışında eksiklik

İskemi (ischemia) yerel kanlanma eksikliğidir.

İnfarkt, dolaşım yetmezliğine bağlı yerel iskemik doku nekrozudur; bu olguya infarksiyon (infarction) nitelemsi yapılır. Kısa sürede oluşan güçlü iskemilerin büyük bölümü infarktla sonuçlanır. Çoğu infarktlar arterlerin bir embolus ya da trombusla tıkanmasına bağlı olarak ortaya çıkar. Vena tıkanmaları ve bunlara ilgili infarktlar seyrektir. İnfarktlar genellikle koagülasyon nekrozu, beyindekiler kollikuasyon nekrozu biçimindedir.

<span class="mw-page-title-main">Periodontal ligament</span> Dişleri içinde bulundukları kemiğe bağlayan lifler

Periodontal ligament, genellikle PDL olarak kısaltılır, dişi içinde bulunduğu alveol kemiğine bağlayan bir grup özel bağ dokusu lifidir. Bir tarafı kök sementine, diğer tarafı alveol kemiğine bağlanır.

Seröz enflamasyon, eksüdatif yangının en hafif türüdür. Akut yangılar genel­likle eksüdatif karakterdedir. Kronik yangılarda da yer yer eksüdasyon görülebilir. Damarlardan çıkan elemanların hangisi daha fazla ise, eksüdatif yangı ona göre adlandırılır:

Fibrinli enflamasyon, eksüdatif yangının görece hafif bir türüdür. Akut yangılar genel­likle eksüdatif karakterdedir. Kronik yangılarda da yer yer eksüdasyon görülebilir. Damarlardan çıkan elemanların hangisi daha fazla ise, eksüdatif yangı ona göre adlandırılır:

Fibrozis (fibrosis), bir dokudaki ya da organdaki yoğun bağ dokusu artışına bağlı olarak ortaya çıkan katılaşmadır. Artan bağ dokusu kollagen liflerden zengin olduğu için “fiber ya da fibre” kökünden türetilmiş, “-osis” takısıyla da patolojik bir artışı betimleyen “fibrosis” tanımı ortaya çıkmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Ülser</span> Vikimedya anlam ayrımı sayfası

Erozyon (erosion) ve Ülser (ulcus), deri ve mukozaların nekrozlu yangısıdır. Deri ve mukozalardaki yüzeysel nekrozla erozyon (erosion) denir. Yalnız epitel tabakası or­tadan kalkmıştır. Rejenerasyonla iz bırakmadan iyileşir ya da derinleşerek ülser halini alır. Bir ülserde, deri ve mukozanın epitel örtüsüyle birlikte daha derin katmanlar da nekroza uğrar, erir ve yerinde defekt bırakır.

<span class="mw-page-title-main">Stroma (doku)</span> hayvan dokusunda, biyolojik bir hücre, doku veya organın bağlayıcı, destekleyici iskeleti

Stroma bir doku veya organın yapısal veya bağlayıcı rolü olan kısmıdır. Organın belirli işlevleri olmayan tüm parçalardan oluşur - örneğin bağ dokusu, kan damarları, kanallar vb. Diğer kısım olan parankim, doku veya organın işlevini yerine getiren hücrelerden oluşur.