
Omurilik soğanı veya medulla oblongata, ya da basitçe medulla beyin sapının ayrılmaz bir parçasıdır. Beyin sapının alt segmenti olarak konumlanmış olup, beyinciğin önünde ve biraz altında yer alır. Koni şeklindeki bu nöron kümesi, çeşitli otonom (istemsiz) bedensel işlevler için çok önemlidir. Bunlar kusma, hapşırma ve daha fazlası gibi refleks eylemleri içerir.

Bel fıtığı, bel bölgesi omurları arasında yer alan disk adlı yapının sinirlerin ve omuriliğin geçtiği kanala doğru yer değiştirmesi sonucu çıkan ağrılı durumların tümüne verilen tanımlamadır. Lomber disk hastalığı fizik tedavi ve rehabilitasyon, nöroşirurji ve algoloji bölümlerinin çalışma sahası içindedir.
Pankreas kanseri, pankreastaki sağlıklı hücrelerin kontrolden çıkıp hızla çoğalmaları sonucu ortaya çıkan hastalık. Pankreasın normalde yağ ve proteinlerin sindirilmesine yardımcı olan enzimlerin üretilmesi ve aralarında insülinin de bulunduğu hormonları salgılamak gibi işlevleri bulunur. Anormal hücreler, pankreasta tümör oluştururlar. Bu kötü huylu hücreler vücudun başka bölgelerine yayılabilirler (metastaz).

Baş ağrısı, başta ve bazen de boyun veya sırtın üst kısmında gerçekleşen ağrı. Yaygın ağrı şikâyetlerinden biridir ve hemen hemen tüm insanlar değişik nedenlerle baş ağrısından muzdarip olurlar.

İnsan beyni, insan sinir sisteminin merkezi organıdır ve omurilikle birlikte merkezi sinir sistemini oluşturur.

Nörofibromatoz, deri ve sinirlerde görülen doku bozuluklarının bulunduğu belirgilerin bir yelpazesidir. Nörofibromatoz Latince'de sinir lifliliği ya da sinir lifli olma durumu anlamına gelmektedir. Tıp dünyasında şimdiye dek bu belirgilerin en az sekiz türüne rastlanılmış olsa da, yalnızca ikisi belirgin bir biçimde ayırt edilebilmiştir. Bunlar Nörofibromatoz tip 1 ve Nörofibromatoz tip 2 (NF2) olarak adlandırılırlar. Nörofibromatoz 1'in sıklığı 3,000 doğumda 1'dir. Nörofibromatoz 2'ye ise her 50,000 doğumda 1 rastlanır. Nörofibromatoz tip 3 (NF3) ve Nörofibromatoz tip 4 (NF4) ender görülür.

Horner sendromu, Claude Bernard-Horner sendromu, Claude-Bernard-Horner sendromu veya Bernard-Horner sendromu, sempatik sinir sistemi hasarının neden olduğu klinik bir sendromdur.

Baş dönmesi, kişinin uzaydaki konumunu algılayamaması ve dengesini kaybetmesi. Baş dönmeleri çok çeşitli nedenlerle gerçekleşebilir. Büyük bir kısmı tıbbi nedenlerle meydana gelirken kendi ekseni etrafında bir süre dönmek gibi oryantasyonu bozucu suni nedenlerle de baş dönmesi tetiklenebilir. Bazen düşme hissi veya sersemleme ile birlikte görülebilir. Baş dönmeleri aşağıdaki başlıklar altında incelenir:
- Vertigo: Kişinin kendisi ya da çevresindeki nesneler dönüyormuş (yuvarlanıyormuş) hissine kapılması. Vertigo bazen mide bulantısı veya kusma ile birlikte gerçekleşir. Baş dönmesi vakalarının yaklaşık %25'i vertigo sınıfına girer.
- Disequilibrium: En belirgin özelliği dengeyi kaybetmek ve belirli bir yöne doğru düşmektir. Bu sorunda genellikle mide bulantısı veya kusma görülmez.
- Presenkop: Baş dönmesi ile birlikte kasların boşalması ve bayılacak gibi hissetmektir. Presenkoptan bir sonraki aşama senkop yani bayılmadır.

Melanom,, melanositlerden kaynaklanan malign bir kanser türüdür. Melanositler koyu renkli bir pigment olan melanin üreten hücrelerdir ve cilt renginden sorumludurlar. Genellikle deride bulunurlar ancak bağırsaklar ve göz gibi vücudun diğer bölgelerinde de bulunabilirler. Bu yüzden Malign Melanom, melanosit içeren vücudun herhangi bir bölümünden kaynaklanabilir.

Kan-beyin bariyeri (KBB), nöron'ların olduğu merkezi sinir sistemi'nin hücre dışı sıvısı'na dolaşımdaki kan'daki çözünen'lerin seçici olmayan geçişini önleyen endotelyal hücreler'in yüksek düzeyde seçici yarıgeçirgen sınırıdır. Kan beyin bariyeri, kılcal duvar, astrosit uç-ayaklarının kılcal damarı kaplayan endotel hücreleri ve kılcal taban zarı içine gömülü perisit'ler tarafından oluşturulur. Bu sistem, bazı küçük moleküllerin pasif difüzyon ile geçişine ve ayrıca çeşitli besinlerin, iyonların, organik anyonların ve glikoz ve amino asitler gibi makromoleküllerin seçici ve aktif taşınmasına izin verir. Sinirsel fonksiyon için çok önemlidir.
Glioblastoma multiforme (GBM), yeni adıyla glioblastom grade IV bir astrositomdur. En ölümcül ve en agresif primer beyin tümörüdür. GBM 100,000'de 2-3 oranında izlenen nadir bir hastalıktır.

Sinir, çevresel sinir sistemindeki kapalı, kablo benzeri sinir lifleri demetidir.

Malign kanser sayılabilecek türden tümör türleridir. Kötü huylu bir tümör, oluştuğu bölgede primer tümör diye adlandırılır. Buna karşın bu tümörün vücudun başka yerlerinde oluşturduğu kardeş tümörler ise metastaz diye adlandırılır.
Glial tümör, astrositomlar, ependimomlar, oligodendrogliom ve embriyonik tümörler dahil olmak üzere merkezi sinir sisteminin (MSS) sayısız tümörleri için kullanılan genel bir terimdir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tümörleri ciddiyet ve nüks açısından farklı kategorilere ayırmaktadır. Bu kategorilendirme en son 2016 yılında yenilenmiştir. Derece I olarak sınıflandırılan ilk tümöre pilositik astrositom denir ve en sık çocukluk çağında görülür. Bir sonraki tümör, difüz astrositomlar derece II-III ve IV olabilirler. Düşük evreli glial tümörler zamanla evre atlayabilirler. Bu tümörler davranışsal olarak agresif yani malign özellik gösterirler. Evre 3 astrositomlar anaplastik astrositom, evre 4 astrositom ise Glioblastom olarak isimlendirilir.
Kanser ağrısı tümörün yakındaki vücut kısımlarına baskı yapması veya sızmasından, tedavi ve teşhis yöntemlerinden veya hormon dengesizliği veya bağışıklık tepkisinin neden olduğu deri, sinir ve diğer değişikliklerden kaynaklanabilir. Çoğu kronik ağrı hastalıktan, akut ağrıların çoğu ise tedavi veya teşhis yöntemlerinden kaynaklanır. Ancak radyoterapi, cerrahi ve kemoterapi tedavi bittikten sonra uzun süre devam eden ağrılı durumlar oluşturabilir. Ağrının varlığı esasen kanserin yerine ve hastalığın evre'sine bağlıdır. Herhangi bir zamanda kötü huylu kanser teşhisi konan tüm insanların yaklaşık yarısı ağrı duyar ve ilerlemiş kanseri olanların üçte ikisi uykularını, ruh hallerini, sosyal ilişkilerini ve günlük yaşam aktiviteleri olumsuz yönde etkileyecek kadar şiddetli ağrı hisseder.

Meninksler, merkezi sinir sistemini çevreleyen zar tabakalarına verilen addır. Dura mater, araknoid mater ve pia mater yapıları bir araya gelerek meninks zarlarını oluşturmaktadır. Pia mater ve araknoid mater zarları birlikte leptomeninks adıyla anılmaktadır. Beyin-omurilik sıvısı, omurgada ve kafatasında araknoid materin hemen altındaki subaraknoid boşlukta dolaşmaktadır. Meninksler, hem internal hem de eksternal karotid arterlerden çıkan dallar tarafından beslenmektedir. Kirli kan genellikle en yakın sinüse aracılığıyla internal juguler venlere akmaktadır. Meninkslere ait lenfatik damarlar, çeşitli çözünmüş maddeleri toplamaktadır. Meninkslerin önemli bir görevi beyne koruyucu bir kaplama sağlamaktır. Kan-beyin bariyerinin oluşumuna katkıda bulunmaktadır. Buna ek olarak meninksler, çevre doku ile etkileşimin sağlandığı ek bir merkezi sinir sistemi bariyeri işlevi görmektedir.
Herpes simpleks, herpes simpleks virüsünün neden olduğu bir enfeksiyon hastalığıdır. Enfeksiyonlar, vücudun enfekte olan kısmına göre kategorize edilir. Oral uçuk, yüzü veya ağzı içerir. Genellikle uçuk veya gruplanmış küçük kabarcıklara neden olabilir veya sadece boğaz ağrısına neden olabilir. Genellikle basitçe herpes olarak bilinen genital herpes, minimal semptomlara sahip olabilir veya küçük ülserlerle sonuçlanan kabarcıklar oluşturabilir. Bunlar tipik olarak iki ila dört hafta içinde iyileşir. Kabarcıklar ortaya çıkmadan önce karıncalanma veya ağrılar oluşabilir. Herpes, aktif hastalık dönemleri arasında döngü yapar ve arada semptomsuz dönemler mevcuttur. İlk bölüm genellikle daha şiddetlidir ve ateş, kas ağrıları, şişmiş lenf düğümleri ve baş ağrıları ile ilişkilendirilebilir. Zamanla, aktif hastalık ataklarının sıklığı ve şiddeti azalır. Herpes simpleksin neden olduğu diğer bozukluklar şunları içerir: parmakları tuttuğunda herpetik dolama gözün herpes enfeksiyonu, beynin herpes enfeksiyonu ve yenidoğanı etkilediğinde yenidoğan herpes enfeksiyonu.

Stereotaktik radyocerrahi, beyin dokusuna veya sinir hücrelerine müdahale etmek için enerjiden yararlanan tıbbi uygulamalar bütünüdür. "Stereotaktik" kelimesi, radyasyonu düzlemsel bir şekilde iletmek için 3 boyutlu bir koordinat sisteminin kullanımını ifade eder. Radyocerrahi, ilk olarak 1951 yılında İsveçli beyin cerrahı Lars Leksell tarafından " intrakraniyal bölgeye stereotaktik olarak yönlendirilmiş tek bir yüksek doz radyasyon fraksiyonu" olarak tanımlanmıştır. "Radyocerrahi", hedefini ortadan kaldırmak adına tek seferli yüksek doz radyasyon kullanımını ifade eder. "Cerrahi" kelimesinin "radyocerrahi" isminin bir bileşeni olmasına rağmen, aslında cerrahi bir müdahale yoktur. Tedavinin temelini, terapötik radyasyon, tümörü tedavi etmek için yüksek enerjili fotonların gönderilmesi oluşturur. Tek bir yüksek doz radyasyonun tümörü tedavi ettiği mekanizma tam olarak açıklanamamaktadır. Ancak yüksek dozlar, tümör hücrelerinin ve komşu kan damarlarının, "apoptoz" adı verilen hücre ölümüne yol açan koordineli bir dizi olaya maruz kalmasına neden olabilir.
Sinir sistemi hastalıkları; nörolojik bozukluklar olarak da bilinir ve sinir sistemini etkileyen tüm durumları tarif eder. Bu kategori, genetik bozukluklar, enfeksiyonlar, kanser, nöbet bozuklukları, kardiyovasküler kaynaklı durumlar, konjenital ve gelişimsel bozukluklar ve dejeneratif bozukluklar içermektedir.

Sırt ağrısı, sırtta hissedilen ağrıdır. Sırt ağrısı, etkilenen segmente göre boyun ağrısı (servikal), orta sırt ağrısı (torasik), bel ağrısı (lomber) veya koksidinia olarak ayrılır. Bel bölgesi en çok etkilenen bölgedir. Sırt ağrısı atağı, süreye bağlı olarak akut, subakut veya kronik olabilir. Ağrı, donuk, delici veya yanma hissi olarak nitelenebilir. Rahatsızlık, bacaklar veya ayakların yanı sıra kollara ve ellere de yayılabilir ve bacaklarda ve kollarda uyuşma veya güçsüzlük olabilir. Sırt ağrısının çoğunluğu belirli değildir ve idiyopatiktir.