İçeriğe atla

Gestasyonel diyabet

Gestasyonel diyabet
Universal blue circle symbol for diabetes.[1]
UzmanlıkObstetrik, Endokrinoloji Bunu Vikiveri'de düzenleyin

Gestasyonel diyabet (gebelik diyabeti), normalde diyabeti olmayan bir kadının gebeliği sırasında yüksek kan şekeri seviyelerini geliştirdiği bir durumdur.[2] Gestasyonel diyabet genellikle az sayıda semptomla sonuçlanır;[2] ancak bununla birlikte preeklampsi, depresyon ve sezaryen doğum yapma gerekliliği riskini de artırır.[2] Yetersiz tedavi edilen gestasyonel diyabetli annelerden doğan bebekler, doğumdan sonra yüksek kilolu olma, kan şekerlerinin düşük olmasına ve fazla sarılığa sahip olma riski altındadırlar.[2] Bu durum tedavi edilmezse, ölü doğum riski ile sonuçlanabilir. Bu durumda doğan çocuklarda uzun vadede, fazla kilolu olma ve tip 2 diyabet geliştirme riski daha yüksektir.[2]

Gestasyonel diyabet, vücudunuzun hamilelik sırasında ihtiyaç duyduğu ekstra insülini salgılayamadığı durumlarda ortaya çıkar.[2] Risk faktörleri arasında fazla kilolu olma, daha önceki gebeliklerde gestasyonel diyabet, tip 2 diyabet öyküsü ve polikistik over sendromu[2] bulunmaktadır. Tanı kan testi ile yapılır.[2] Normal risk taşıyan bireylerde bu test gebeliğin 24 ila 28. haftalarında yapılması önerilir.[2][3] Yukarıdaki risk faktörlerinden birine sahip, yüksek riskli hastalarda test prenatal ilk doktor ziyaretinde yapılabilir.[2]

Bu hastalıktan korunmanın yolu, hamilelik öncesi sağlıklı bir kiloyu sürdürmek ve egzersiz yapmaktır. Gestasyonel diyabet, diyabetik diyet, egzersiz ve muhtemelen insülin enjeksiyonları ile tedavi edilir. Çoğu kadın kan şekeri seviyelerini diyet ve egzersizle yönetebilmektedirler. Hastalıktan etkilenenler arasında kan şekeri testi genellikle günde dört kez önerilir. Doğumdan sonra mümkün olan en kısa sürede hastaların emzirmeye başlaması önerilmektedir.

Gestasyonel diyabet, araştırılan popülasyona bağlı olarak, gebeliklerin % 3–9'unu etkilemektedir. Özellikle hamileliğin son üç ayında yaygındır. Bu, 20 yaşın altındakilerin % 1'ini ve 44 yaşın üzerindekilerın %13'ünü etkiler. Asyalılar, Amerikan Yerlileri, Yerli Avustralyalılar ve Pasifik Adalıları gibi birçok etnik grup daha yüksek risk altındadır. Gebeliklerin % 90'ında bebek doğduktan sonra gestasyonel diyabet düzelir. Bununla birlikte, bu kadınlarda tip 2 diyabet gelişme riskide artmaktadır.

Sınıflandırma

Gestasyonel diyabet resmi olarak "Başlangıcı ya da teşhis edilmesi gebelik sırasında olan herhangi bir dereceye kadar glukoz intoleransı" olarak tanımlanır. Bu tanım, bir kadının daha önce tanı konmamış diyabetes mellitus geçirmiş olabileceğini veya gebeliği ile tesadüfen diyabet geliştirmiş olabileceğini kabul etmektedir. Gebeliğin ardından semptomların ortaya çıkıp çıkmadığı da teşhisle ilgisizdir. [4] gluGlukoz intoleransı 24 ila 28. haftanın üzerinde devam ettiğinde, bir kadın gestasyonel diyabet tanısı alır.

Diyabet tiplerinin perinatal sonuçlara etkisi üzerine araştırmalara öncülük eden Priscilla White'dan [5] isimlendirilen White sınıflandırması, maternal ve fetal riski değerlendirmek için yaygın olarak kullanılmaktadır. [6] Gestasyonel diyabet (tip A) ve pregestasyonel diyabet (hamilelik öncesi var olan diyabet) arasında ayrım yapar. Bu iki grup, ilişkili risk ve yönetimine göre daha fazla bölünmüştür. [7]

Bu sınıflandırma sistemi altında gestasyonel diyabetin iki alt tipi şunlardır:

  • Tip A1: anormal oral glukoz tolerans testi (OGTT), açlık ve yemeklerden iki saat sonra normal kan glukoz seviyeleri; diyet değişikliği glikoz seviyelerini kontrol etmek için yeterlidir.
  • Tip A2: anormal OGTT, açlık sırasında ve/veya yemeklerden sonra anormal glukoz seviyeleriyle birleştirilen ; insülin veya diğer ilaçlar ile ek tedavi gereklidir

Gebeliğin öncesinde de var olan diyabet de bu sistem altında birkaç alt tipe ayrılmıştır:

  • Tip B: B1; Başlangıç yaşı 20 yaşında veya daha büyük. B2; Diyabet süresi 10 yıldan kısadır.
  • C Tipi: C1; Başlangıç yaşı 10–19. C2; 10–19 diyabet süresi.
  • D Tipi: D1; Başlangıç yaşı 10 yaşından önce (jüvenil). D2; Diyabet süresi 20 yıldan uzundur.
  • Tip E: kalsifiye pelvik damarlar ile açık diyabet mellitus.
  • Tip F: diyabetik nefropati.
  • Tip R: proliferatif retinopati.
  • RF tipi: retinopati ve nefropati.
  • Tip H: iskemik kalp hastalığı.
  • Tip T: önceki böbrek nakli.

Hastalığın başlangıcının erken yaşta olması ya da uzun süredir devam etmesi ilk üç alt kategoride olduğu gibi büyük riskleri beraberinde getirir.

Gestasyonel diyabetin teşhisi için, her ikisi de ölçülen kan şekeri seviyelerine dayanan iki kriter grubu daha mevcuttur.

Carpenter ve Coustan'a göre, 100 gram glukoz yüklemesi ile yapılan Oral Glukoz Tolerans Testi kullanarak gestasyonel diyabet tanısı için kriterler aşağıdaki gibidir;

  • Açlık 95 mg/dl
  • 1. saat 180 mg/dl
  • 2. saat 155 mg/dl
  • 3. saat 140 mg/dl

National Diabetes Data Group'a göre gestasyonel diyabet tanısı için kriterler:

  • Açlık 105 mg/dl
  • 1 saat 190 mg/dl
  • 2 saat 165 mg/dl
  • 3 saat 145 mg/dl

Risk Faktörleri

Gestasyonel diyabet gelişimi için klasik risk faktörleri:

  • Polikistik Over Sendromu
  • Önceden geçirilmiş gestasyonel diyabet tanısı ya da prediyabet, bozulmuş glukoz toleransı veya bozulmuş açlık glisemisi teşhisi
  • Aile hikâyesinde tip2 diyabeti olan birinci derece akrabasının olması
  • Annelik yaşı - bir kadının risk faktörü yaşlandıkça artar (özellikle 35 yaş üstü kadınlar için).
  • Etnik köken (yüksek risk faktörleri olanlar arasında Afrikalı-Amerikalılar, Afro-Caribbeans, Amerikan yerlileri, İspanyollar, Pasifik Adalıları ve Güney Asya kökenli insanlar)
  • Aşırı kilolu, obez veya ciddi obez olmak riski sırasıyla 2.1, 3.6 ve 8.6 oranında artırmaktadır.
  • Makrozomisi olan bir çocuk ile sonuçlanan bir önceki hamilelik (yüksek doğum ağırlığı:> 90 persentil (yani dengi olan her 100 bebegin 90'ınden ağır olan) ya da > 4000 gr'dan ağır doğanlar (8 lbs 12.8 oz))
  • Önceki başarısız obstetrik hikâyesi
  • Diğer genetik risk faktörleri: Özellikle de TCF7L2 olmak üzere, gestasyonel diyabet riskinde artma riski ile ilişkili olan en az 10 gen bulunmaktadır.

Buna ek olarak, istatistikler sigara içenlerde gestasyonel diyabet riskinin ikiye katlandığını göstermektedir. Her ne kadar sunulan kanıtlar tartışmalı olsa da, Polikistik over sendromu da bir risk faktörüdür. Bazı çalışmalar, kısa boylu olmak gibi daha tartışmalı potansiyel risk faktörlerini değerlendirmiştir.

Gestasyonel diyabeti olan kadınların yaklaşık olarak % 40-60'ında kanıtlanabilir bir risk faktörü yoktur; bu nedenle pek çok kişi tüm gebe kadınlarnı taramadan geçirilmesini tavsiye etmektedir. Tipik olarak, gestasyonel diyabeti olan bazı kadınlar hiçbir belirti göstermezken (her gebenintaramadan geçirilmesi için bir başka neden), bazı kadınlar susama, idrara çıkma sıklığının artması, yorgunluk, bulantı ve kusma, mesane enfeksiyonu, mantar enfeksiyonları ve bulanık görme belirtilerini gösterebilirler.

Patofizyoloji

İnsülinin hücre içine glukoz alımı ve metabolizma üzerine etkisi. İnsülin, birçok proteinin aktivasyon kaskadını başlatan reseptörüne (1) bağlanır. Bunlar arasında: Glut-4 taşıyıcısının plazma membranına translokasyonu (2) ve glukozun hücre içine alınması (3), glikojen sentezi (4), glikoliz (5) ve yağ asidi sentezi (6) sayılabilir.

Gestasyonel diyabetin altında yatan kesin mekanizmalar bilinmemektedir. Gestasyonel diyabetin en ayırıcı özelliği, insülin direncinin artmasıdır. Hamilelik hormonlarının ve diğer faktörlerin, insülin reseptörüne bağlandıkça insülinin etkisine müdahale ettiği düşünülmektedir. Bu müdahale muhtemelen insülin reseptörünün ötesinde, hücre sinyal yolağı seviyesinde gerçekleşir. İnsülin, birçok hücrede glukozun hücre içine girmesine neden olduğu için, insülin direnci glukozun hücrelere doğru şekilde girmesini önler. Sonuç olarak, glukoz kan dolaşımında kalır, bu da glukozun kan seviyesini yükseltir. Bu direncin üstesinden gelmek için ortamda daha fazla insülin gereklidir; Normal gebelikte yaklaşık 1.5-2.5 kat daha fazla insülin üretilir.

Başvurular

  1. ^ "Diabetes Blue Circle Symbol". International Diabetes Federation. 17 Mart 2006. 5 Ağustos 2007 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Aralık 2018. 
  2. ^ a b c d e f g h i j "Gestational Diabetes". NIDDK. Eylül 2014. 16 Ağustos 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Temmuz 2016. 
  3. ^ Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi; AP2010 isimli refler için metin sağlanmadı (Bkz: )
Sınıflandırma
Dış kaynaklar


Kaynakça

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Hamilelik</span> Sperm ile yumurtanın döllenmesi ile meydana gelen fetusun kadın organ ve dokularında değişiklikler meydana getirdiği, doğuma kadar geçen yaklaşık 9 aylık dönem

Hamilelik veya gebelik, erkekten gelen sperm ile kadının yumurtalıklarından atılmış olan yumurtanın döllenmesi ile meydana gelen fetusun kadın organ ve dokularında değişiklikler meydana getirdiği, doğuma kadar geçen yaklaşık 9 aylık dönem.

İnsülin direnci, pankreas tarafından üretilen normal miktarda insülinin yağ, kas ve karaciğer hücrelerinde gerekli veya yeterli tepkiyi oluşturamaması durumudur. Yağ hücrelerindeki insülin direnci, depolanmış trigliseritlerin serbest kalmasına ve kan plazmasındaki yağ asidi miktarının artmasına sebep olurken, kas hücrelerine girmesi ve karaciğer hücrelerinde depolanması zorlaştığından kandaki şeker (glikoz) oranı da artar. İnsülin direnci sonucu kan plazmasındaki yüksek seviyelerdeki insülin ve şeker oranı genellikle metabolik sendrom ve tip 2 diyabete sebep olur.

Polikistik over sendromu (PCO), yumurtalıklarda birçok küçük iyi huylu kist oluşmasıyla beliren bir hastalıktır. Yumurtalıkta oluşan ve kist olarak adlandırılan bu organizmalar yumurtalıkların çevresine yerleşmiş çok sayıda yumurta hücresidir. Bu hücreler ultrasonda özel bir görüntü oluşturmaktadırlar.

<span class="mw-page-title-main">Rosiglitazon</span>

Rosiglitazon, insüline karşı duyarlılığı artırarak anti-hiperglisemik etki gösteren tiyazolidindion sınıfından bir antidiyabetik ilaç. İlaçlarda, rosiglitazon maleat şeklinde kullanılır.

<span class="mw-page-title-main">Hipoglisemi</span>

Hipoglisemi, kan şekerinin olması gerektiğinden daha düşük olması durumudur.

<span class="mw-page-title-main">Diyabet</span> Kandaki glikoz seviyesinin aşırı artmasından kaynaklanan metabolik bozukluk

Diabet ya da Diabetes mellitus, sıklıkla yalnızca diabet ya da diyabet veya halk arasında şeker hastalığı olarak adlandırılan, genellikle kalıtımsal ve çevresel etkenlerin birleşimi ile oluşan ve kandaki glukoz seviyesinin aşırı derecede yükselmesiyle (hiperglisemi) sonuçlanan metabolik bir bozukluktur. Vücutta kan şekerinin düzenlenmesi pek çok sayıda kimyasal madde ve hormonun karmaşık etkileşimi sonucunda sağlanır. Şeker metabolizmasının düzenlenmesinde rol oynayan hormonlardan en önemlisi pankreasın beta hücrelerinden salgılanan insülin hormonudur. Diyabetes Mellitus ya insülin salgılanmasındaki yetersizlik ya da insülinin etkisindeki veya insülin cevabındaki bir bozukluk sonucunda ortaya çıkan yüksek kan şekerinin yol açtığı birkaç grup hastalığı tanımlamak için kullanılan ortak bir terimdir.

Hemoglobin A1c bir şekere kimyasal olarak bağlanmış bir hemoglobin (Hb) formudur. Glukoz, galaktoz ve fruktoz dahil olmak üzere çoğu monosakkarit, kan dolaşımında bulunduğunda kendiliğinden hemoglobin ile bağlanır. Ancak glukozun bunu yapma olasılığı galaktoz ve fruktoza göre daha düşüktür, bu da glukozun insanlarda neden birincil metabolik yakıt olarak kullanıldığını açıklayabilir.

Sülfonilüre türevleri tip 2 diyabet tedavisinde kullanılan oral antidiyabetik ilaç sınıflarından biri. Temel etkilerini pankreasın beta hücrelerinden insülin salgılanmasını artırarak gösterirler.

<span class="mw-page-title-main">Tip 2 diyabet</span> metabolik bozukluk

Tip 2 diabetes mellitus önceki adıyla insüline bağımlı olmayan diyabet (NIDDM) veya erişkin dönemde ortaya çıkan diyabet –, insülin direnci ve buna bağlı insülin eksikliği bağlamında yüksek kan şekeri ile karakterize edilen bir metabolik bozukluktur. Bu, pankreastaki adacık hücrelerinin yok oluşundan kaynaklanan kesin bir insülin eksikliği bulunan tip 1 diyabetin tam tersine bir durumdur. Klasik semptomlar arasında aşırı susama, sık idrara çıkma ve sürekli açlık bulunmaktadır. Diyabet vakalarının %90’ı tip 2 diyabetten oluşurken tip 1 diyabet ile gestasyonel diyabet, geri kalan %10’unu oluşturur. Genetik olarak obeziteye yatkın olan insanlarda tip 2 diyabetin ana sebebinin obezite olduğu düşünülmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Kan şekeri seviyesi</span>

Kan şekeri seviyesi, kan şekeri konsantrasyonu veya kan glukoz seviyesi, insanların ve hayvanların kanında bulunan glukoz miktarıdır. Glukoz basit bir şekerdir ve her zaman 70 kilogram ağırlığında bir insanın kanında yaklaşık 4 gram glukoz bulunur. Vücut, metabolik homeostazın bir parçası olarak, başta karaciğer ve pankreas ve bunların yanında ekstrahepatik dokular ve birkaç hormonun rol oynadığı, çok duyarlı homeostatik bir mekanizma ile kan glukoz seviyelerini sıkı bir şekilde düzenler. Glukoz, iskelet kası ve karaciğer hücrelerinde glikojen formunda depolanır. Aç kalan bireylerde, kan glukozu karaciğer ve iskelet kasındaki glikojen depoları harcanarak sabit seviyede tutulur.

<span class="mw-page-title-main">İnsülin (ilaç)</span> enjekte edilebilir ilaç olarak kullanılan biyosentetik insülin

İnsülin, yüksek kan şekerini tedavi etmek için ilaç olarak kullanılan protein yapıda bir hormonudur. İnsülininin kullanıldığı durumlar, tip 1 diabetes mellitus, tip 2 diabetes mellitus, gestasyonel diyabet ve diyabetik ketoasidoz ve hiperosmolar hiperglisemik durum gibi diyabet komplikasyonlarını içerir. Ayrıca yüksek kan potasyum düzeylerini tedavi etmek için glukoz ile birlikte kullanılır. İnsülin, tipik olarak deri altına enjeksiyon yoluyla uygulanır, ancak bazı formları damar yoluyla veya kas içine enjeksiyon yoluyla da kullanılabilir.

Glukoz tolerans testi, hastalara belirli bir miktarda glukozun verildiği ve ardından verilen glukozun kandan ne kadar çabuk sürede temizlendiğini belirlemek için kan örneklerinin alındığı tıbbi bir testtir. Test genellikle diyabet, insülin direnci, bozulmuş beta hücre fonksiyonu, ve bazen reaktif hipoglisemi ve akromegali veya daha nadir karbohidrat metabolizması bozukluklarını test etmek için kullanılır. Testin en sık yapılan versiyonunda, oral glukoz tolerans testi (OGTT), standart dozda glukoz ağız yoluyla alınır ve iki saat sonra kan düzeyleri kontrol edilir. Glukoz tolerans testinin birçok varyasyonu yıllar boyunca farklı standart dozlarda glukoz, farklı uygulama yolları, farklı aralıklar ve örnekleme süreleri ve kan glukozuna ek olarak farklı maddeler ölçümlerinin de eklenmesiyle geliştirilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Erişkinlerde latent otoimmün diyabet</span>

Erişkinlerde latent otoimmün diyabet ('LADA), yetişkinlikte ortaya çıkan, genellikle çocuklarda tanı konulan tip 1 diyabetten daha yavaş bir başlangıç seyrinde olan bir tip 1 diabetes mellitus tipidir. LADA'lı yetişkinler başlangıçta yaşlarına göre özellikle de güçlü bir aile öyküsü veya obezite gibi tip 2 diyabet için risk faktörleri varsa tip 2 diyabete sahip olarak yanlış teşhis edilebilirler.

<span class="mw-page-title-main">Reaktif hipoglisemi</span>

Reaktif hipoglisemi, postprandiyal hipoglisemi ya da tatlı krizi, diyabetli ve diyabeti olmayan kişilerde, yüksek karbonhidrat içeren bir yemekten sonraki dört saat içinde ortaya çıkan semptomatik ve tekrarlayan hipoglisemi ataklarını tanımlayan bir terimdir. Hipogliseminin nedenini belirlemek için bir değerlendirme yapılmasını gerektirdiğinden bu terim tek başına bir tanı değildir.

Prediyabet, diyabet teşhisi için gerekli olan tüm semptomların bulunmadığı ancak kan şekerinin anormal derecede yüksek olduğu diyabetes mellitusun ön safhasıdır. Bu aşamaya genellikle "gri alan" denir. Bir hastalık değildir; Amerikan Diyabet Derneği'ne göre; "Prediyabet kendi başına klinik bir durum olarak görülmemeli, daha çok diyabet ve kardiyovasküler hastalık (KVH) için bir risk faktörü olarak görülmelidir". Prediyabet obezite, yüksek trigliserit ve/veya düşük HDL kolesterol şeklindeki dislipidemi ve hipertansiyon ile ilişkilidir. Bu nedenle metabolik bir diyatezi veya sendromdur ve genellikle belirti (semptom) vermez ve verdiği tek semptom yüksek kan şekeridir.

İnsülinoma, pankreasın insülin salgılayan beta hücrelerinde oluşan bir tümördür. Nöroendokrin tümörlerin nadir bir şeklidir. İnsülinomaların çoğu benign olup, sadece pankreas içindeki kökenlerinde gelişirler, azınlıktaki bazı tipleri ise metastaz yaparlar. İnsülinomalar, işlevsel pankreatik nöroendokrin tümör (PNET) grubunun bir üresidir. "Tıp Konusu Başlıkları" sınıflandırmasında, insülinoma, "adacık hücresi adenomasının" tek tipidir.

<span class="mw-page-title-main">Diyabetes insipitus</span>

Diyabetes insipitus (DI) , yüksek miktarda seyreltik idrar ve aşırı susuzluk hissi ile karakterize bir durumdur. Üretilen idrar miktarı günde yaklaşık 20 litre kadar olabilir. Sıvı alımının azaltılması idrarın konsantrasyonu üzerinde çok az etkiye sahiptir. Komplikasyonlar dehidratasyon veya nöbetleri içerebilir.

<span class="mw-page-title-main">Tip 1 diyabet</span> Hastalık

Tip 1 diabetes mellitus, pankreas tarafından ya çok az ya da hiç insülin üretilmeyen bir diyabet şeklidir. Tedavi edilmemesi vücutta yüksek kan şekeri seviyesine neden olur. Klasik belirtiler sık idrara çıkma, susuzluğun artması, açlığın artması ve kilo kaybıdır. Ek belirtiler arasında bulanık görme, yorgun hissetme ve yara iyileşmesinin bozulması olabilir. Belirtiler tipik olarak çok kısa bir süre içinde gelişir.

Diyabetik ketoasidoz, diyabetin ölümcül olabilecek bir komplikasyonudur. Belirtiler arasında kusma, karın ağrısı, derin ve çırpınarak nefes alıp verme, idrara çıkma sıkılığında artış, halsizlik, zihin bulanıklığı ve bazen bilinç kaybı görülebilir. Hastanın nefesi belirli bir "meyve" kokusuna sahip olabilir. Semptomların başlangıcı genellikle hızlıdır. Önceden diyabet teşhisi konmamış kişiler, ilk belirti olarak ketoasidoz geliştirebilirler.

<span class="mw-page-title-main">Dulaglutit</span>

Dulaglutit, diyet ve egzersiz ile birlikte tip 2 diyabet hastalığının tedavisinde kullanılan bir ilaçtır. ABD'de majör olumsuz kardiyovasküler durumları azaltması için kardiyovasküler hastalığı veya çoklu kardiyovaskülar risk faktörüne sahip tip 2 diyabet hastası yetişkinlerde kullanılmasına onay verilmiştir. Haftada bir kullanılması gereken bir enjeksiyondur.