İçeriğe atla

Gerdanlık Olayı

Gerdanlık Olayı
Orijinal adı حادثة الإفك
Tarih26 Aralık 626 ile 23 Ocak 627 tarihleri arası
KonumArap Yarımadası
Diğer adıİfk Olayı
KonuAişe'nin Muhammed'i aldattığı iddiası
Sonuçİddiaları yayanlar cezalandırıldı
SanıkAbdullah bin Ubey
Hassan bin Sâbit
Hamne
Mistah bin Üsâse
HükümKırbaç cezası

Gerdanlık Olayı veya İfk Olayı, 627 yılının ilk günlerinde Arabistan'da gerçekleşen bir olaydır. İslam peygamberi Muhammed'in eşlerinden Aişe'nin, bir sefer dönüşü sırasında Muhammed'i genç bir Müslüman asker olan Safvan bin Muattal ile aldattığı iddiası ve sonrasında yaşanan gelişmeleri içerir.

Olaylar Hicret'in beşinci yılının (627) Şaban ayında1, Arap Müstalikoğulları kabilesine düzenlenen Müreysi Gazası adlı askeri seferin dönüşünde gerçekleşti. Müslümanlar arasında çatışma çıkması olasılığı doğuran gelişmeler sonucunda iddiaları yayanlar kırbaçla cezalandırıldı ve Muhammed tarafından bir dizi yeni ayetin vahyolduğu halka bildirildi.

Etimoloji

Arapça kökenli "ifk" sözcüğü; bir suçu birine yükleme, iftira anlamına gelir. İfk Olayı ile ilgili mevcut bilgilerin tamamına yakını Aişe'nin aktardığı hadislere dayanır. Bu konuyu Müslüman tarihçilerden Muhammed bin Ömer Vakidî (ö. 822) El- Meğazi li El-Vakidi adlı eserinde, Abd-ul Malik bin Hişam (ö. 828-833) El-Siret-u El-Nebeviyye'de; Yakubi (ö. yaklaşık 905), Ebi Cafer Muhammed bin Cerir Taberi (ö. 922) ve Ali İbnü'l-Esîr (ö. 1233) ise kendi kaydettikleri tarihlerde ele almışlardır.

Müreysi baskını

Müreysi seferi Huzâa kabilesinden Müstalikoğulları sülalesine karşı düzenlenmişti. Müstalikoğulları sülalesine Müreysi su kuyusu yakınlarında baskın yapıldı. Kısa süreli çarpışmaların ardından sülalenin erkeklerinin çoğunluğu öldü ve sağ kalanlar kaçtı. Bu seferde İslam ordusunun eline büyük miktarda ganimet geçti. Beni Müstalik Kadınları ve çocukları esir düştü.[1]

Aişe'nin aktardığına göre, Muhammed sefere çıkmadan önce hanımları arasında oklarla kura çektirdi ve sefere katılma şansını Aişe elde etti.[2] Aişe sefer esnasında Yemen nazar boncuğundan dizilmiş gerdanlığını takıyordu. Bu gerdanlığın Aişe'ye nasıl ulaştığı tartışmalıdır. Bir rivayete göre gelin olduğunda annesi Ümmü Rûman hediye etmişti.[3] Bir başka rivayete göre ise kız kardeşi Esma'dan ödünç almıştı.

Cüveyriye bint-i Haris'in Muhammed'in eşleri arasına katılması

Müreysi baskınında Müstalikoğulları reisi Hâris bin Ebu-Zirar savaşta öldü ve kızı Berre Bintu’l-Hâris esir düştü. Berre, kocasını ve amcasını da kaybetmişti ve savaş ganimeti olarak İbnu Kays İbni Şemmâs'ın payına düşmüştü. Berre özgürlüğünü satın almak için İbnu Kays ile yazılı anlaşma yaptı. Daha sonra Muhammed'e giderek kendisine ödeme konusunda yardımcı olmasını talep etti. Muhammed, "Sana ondan daha hayırlısını söylesem ne dersin? Senin yerine mukâtebe ücretini ödeyeyim ve seni eş olarak alayım." dedi.[4] Berre 100 esirin serbest bırakılması şartı ile bu teklifi kabul etti[5] ve Muhammed ile evlendi. Berre'ye mehir olarak 400 dirhem gümüş verildi.[6] Muhammed İbnu Kays'a anlaşma bedelini ödedi ve Müstalik sülalesindeki tüm esirler bu evlilikle birlikte Muhammed'in akrabaları olmalarından dolayı serbest bırakıldılar.[4] Muhammed Berre'nin adını cariyecik anlamına gelen "Cüveyriye" ile değiştirdi.[6][7][8][9][10]

Gerdanlık olayından hemen önce gerçekleşen bu izdivaçta Aişe'nin genç ve güzel Cüveyriye'yi kıskandığı Abdullah İbnu Avn'dan aktarılan hadislerden anlaşılır. Aişe savaştan sonra Cüveyriye'yi Muhammed'den önce görür ve bu karşılaşmayı şöyle anlatır: "O, çok güzel bir kadındı, gözde onun için bir hisse vardı (gören göz haz duyardı)... Cüveyriye kapıda durduğu vakit onu görünce durumu hoşuma gitmedi (Resûlullah’ın onu beğenip evlenmeye kalkacağından korktum). Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’ın da benim onda gördüğüm (güzelliği) göreceğini derhal anladım."[4]

Sefer dönüşü yaşananlar

Günümüzde Suudi Arabistan sınırları içerisinde bulunan Medine.

Sefer dönüşü ordu geceyi geçirmek üzere Medine yakınlarında konakladı. Döndüğünde, gerdanlığını kaybettiğini fark etti.

Aişe kimseye haber vermeden ordugahtan tekrar ayrılarak şafak vakti gerdanlığını aramaya gitti. Gerdanlığı buldu ancak geri döndüğünde muhafızları dahil tüm kervan onun devesi üzerindeki tahtırevanında olduğunu sanarak yola çıkmışlardı. Boş tahtırevanı deveye askerler yüklemişlerdi ancak Aişe'nin içinde olmadığını farketmemişlerdi. Aişe'ye göre bunun nedeni o esnada kendisinin küçük yaşta ve zayıf olmasıydı.[11][12]

Aişe geri döneceklerini umarak konaklama yerinde beklemeye başladı ve oturduğu yerde uyuyakaldı. Ordunun artçı muhafızlarından Safvan bin Muattal güzergâhı üzerinde Aişe'ye rastladı. İstirca edip ("Biz Allah'ın kullarıyız ve Allah'a döneceğiz" deyip) başka bir söz söylemeden Aişe'yi kendi devesine bindirdi ve kendisi de yürüyerek kervanı bir sonraki molasında yakaladılar.[13] Aişe'nin kervanda olmayıp genç bir askerle birlikte gelmesi dedikodulara yol açtı.

İddialar bir süre boyunca Muhammed, Aişe ve Ebu Bekir ailesinin diğer fertlerinin kulağına gitmedi. Bu arada Aişe rahatsızlandı ve evde istirahat etmeye başladı. Muhammed iddiaları duyunca Aişe'ye soğuk davranmaya başladı ancak Aişe bu soğukluğun nedenini bilmiyordu. Aişe olayı duyduğunda babasının evinde kalmaya başladı. Ömer'den aktarılan bir rivayete göre ise Aişe babasına “Allah’ın Resulü beni evinden dışarı attı,” dedi.[14][15] Ebu Bekir'in tüm ev halkı üzgündü.[16][17] Muhammed izin verene kadar, Ebu Bekir Aişe'nin koca evine dönmesine izin vermedi.

Aişe ve Safvan'ın aklanmaları

Muhammed iddiaları duyunca Ömer, Osman, Ali, Üsame bin Zeyd ve Müreysi Gazası'nda özgür bırakarak yeni evlendiği Cüveyriye ile konuşarak fikirlerini sordu. Osman ve Zeyd Aişe'nin masum olduğuna şahitlik ettiler. Ömer, Muhammed ile Aişe'nin nikâhını Allah'ın kıydığını, Allah'ın onu temiz olmayan bir kadınla evlendirmeyeceğini söyledi. Ali "Ey Allah'ın Resulü, Allah sana darlık vermez. Sana kadın çoktur. Sen cariyene (Cüveyriye'ye) sor, sana gerçeği haber verir," dedi. Cüveyriye ise Aişe'nin hamur yoğururken uyuyakalıp hamuru keçilere yedirmek haricinde hatalı hiçbir hareketini görmediğini söyledi. Bir rivayete göre olaydan sonra Safvan hasur olduğunu (kadınlara ilgi duymadığını ya da erkeklik gücü olmadığını) belirtti.[18][19] Bu beyan Aişe'nin masum olduğu iddiasını güçlendirdi.

Muhammed Aişe'yi babasının evinde ziyaret etti. Aişe'nin annesi Ümmü Ruman, Muhammed'i saygıyla işaret ederek Aişe'ye ayağa kalkmasını söyledi. Aişe, "Yalnızca Allah'a şükretmek için ayağa kalkarım; (Muhammed'e hitaben) sana değil," dedi.[20] Aişe bir günah işledi ise tövbe etmesini isteyen Muhammed'e şöyle dedi: "Eğer yemin etsem inanmazsın ve eğer anlatsam günahsızlığımı kabul etmezsin."[21] Aynı ziyaret esnasında Muhammed oturduğu minderde kendisine vahiy gelirken büründüğü ruh hali içerisine girdi ve Nur Suresi 11 ila 20. ayetlerin indirildiğini bildirdi:

O ağır iftirayı uyduranlar, sizin içinizden bir güruhtur. Bu iftirayı kendiniz için kötü bir şey sanmayın. Aksine o sizin için bir hayırdır. Onlardan her biri için, işledikleri günahın cezası vardır. İçlerinden (elebaşılık ederek) o günahın büyüğünü üstlenen için ise ağır bir azap vardır. (Nur: 11)[22]

Medine'de bildirilen Nur Suresi'nin 4. ayeti zina suçlaması için en az dört şahit şartını getirmişti:

Namuslu kadınlara zina isnat edip sonra da dört şahit getiremeyenlere seksen değnek vurun. Artık onların şahitliğini asla kabul etmeyin. İşte bunlar fâsık kimselerdir. (Nur [24]:4)

Nur Suresi'nin 11-20. ayetleri ise Aişe'nin masumiyetini destekliyor, iftirayı duyup sessiz kalanları eleştiriyor, iftirayı yayanların cezalandırılacağını bildiriyor ve zina suçunun ispatlanması için 4. ayetteki dört şahit şartını hatırlatıyordu.[22]

...Bu iftirayı işittiğiniz zaman, iman eden erkek ve kadınlar, kendi (din kardeş)leriniz hakkında iyi zan besleyip de, “Bu apaçık bir iftiradır” deseydiniz ya! Onlar (iftiracılar) bu iddialarına dair dört şahit getirselerdi ya! Mademki şahit getirmediler; işte onlar Allah yanında yalancıların ta kendileridir... (Nur: 12-13)

İbn-i Abbas'tan nakledilen bir rivayete göre Ebu Bekir Ayşe'nin yanına gelerek onun günahsız olduğunun vahiylerle bildirildiği haberini verdi. Ayşe şöyle dedi: "Allah'a teşekkür ederim, sana ve dostuna (Muhammed'e) değil."[23][24] Taberi Tarihi'ne göre Muhammed Aişe'ye şöyle dedi: "Ey Aişe; sana müjde veriyorum. Allah senin günahsız olduğunu nazil etti." Ayşe şu şekilde yanıtladı: "Allah'ın hamdı ve sizin kötü zannınızla…"[25]

İddiaları yayanların cezalandırılması

Abdullah b. Übey, Safvan ile sorunları olan Hassan bin Sâbit, Muhammed'in eşlerinden Zeyneb binti Cahş'in kız kardeşi Hamne ve Ebû Bekir'in yardımlarıyla geçinen Mistah b. Üsâse dedikoduları yaymaktan sorumlu tutuldular. Abdullah b. Übey'in iddiaların asıl kaynağı olduğuna karar verildi.[26] Ebu-Yesr Ensari'den nakledilen rivayete göre Abdullah b. Ubey'e iki defa diğerlerine bir defa şer'î had (kırbaç cezası) uygulandı.[16][27]

Önemi

Şeriat açısından: Bu olay sebebiyle şeriat kanunlarında bilinen 5 adet had cezasından birisi olan masum kadınlara zina isnat etme cezası şeriat kanunları arasına girmiştir.

Siyasi açıdan: İfk olayı, sonuçları açısından İslam tarihinde önemli bir yere sahiptir. İfk olayının ardından ilgili ayetlerin bildirilmesi ve sorumluların cezalandırılmasına kadar geçen bir aylık sürede Muhammed Aişe'nin masum olup olmadığı konusunda sahabeden önemli kimselerin fikirlerini aldı. Danıştığı kimselerin hemen hepsi Aişe'nin masum olduğunu düşündüklerini belirttiler, ancak Ali Aişe'nin suçlu veya suçsuz olduğunu iddia etmemekle birlikte Muhammed'e Aişe'nin cariyesi Cüveyriye ile görüşmesini tavsiye etti. Ayrıca Aişe'den aktarılan bir rivayete göre Muhammed'e "Sana kadın çoktur," dedi. İfk olayındaki tutumu nedeniyle Aişe'nin Ali'ye darıldığı, bu nedenle Ali'nin hilafetini desteklemediği düşünülür.[28] Osman'ın öldürülmesinden sonra Aişe suçluları yakalamakta yavaş davrandığı gerekçesiyle Ali'yi suçlamış, gelişmeler Ali ile Aişe arasında Cemel Vakasının yaşanması ve İlk Fitne dönemi ile son bulmuştur.

Notlar

1.^Miladi takvimde 26 Aralık 626 ile 23 Ocak 627 tarihleri arasına denk gelmektedir.

Kaynakça

  1. ^ İbni Hişam, es-Sire c. III, s. 244
  2. ^ Buhârî, Şehâdet, s.15
  3. ^ Vakidî, Meğazî, II, s. 428
  4. ^ a b c Ebu Davud, Itk 2, (3931)
  5. ^ The life of Mahomet and history of Islam, Cilt 3, Sir William Muir ,sf 238
  6. ^ a b M. Âsim Köksal, Islâm Tarihi, XII, s. 55-56
  7. ^ Ahmed b. Hanbel, VI, 430
  8. ^ Ebû Dâvud, II, 81
  9. ^ Tirmizî, V, 556
  10. ^ Ibn Sa'd, Tabakât, VIII, 119
  11. ^ Müslim, Tevbe 56, (2770)
  12. ^ Tirmizi, Tefsir,(3179)
  13. ^ İbn Hişam, es-Sîre, II, s. 298
  14. ^ El-Dorrulmensur C. 6, s. 146
  15. ^ El-Tibyan c. 7,s. 415
  16. ^ a b El-Dorrulmensur c. VI, s. 146
  17. ^ El-Tibyan, c. VII, s. 415
  18. ^ İbn Hişam, es-Sire, c. II, s. 306
  19. ^ Müslim, Tevbe, s. 57
  20. ^ El- Meğazî (Vakidî"nin) C:1, S: 434
  21. ^ Musned-i Ahmet c. VI, s. 194
  22. ^ a b Nur Suresi: 11-20 19 Ağustos 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Diyanet.gov.tr. Erişim: 21 Haziran 2011
  23. ^ El-Dorrulmensur C: 6, S: 146
  24. ^ El-Tibyan C:7, S: 415
  25. ^ Taberî Tarihi C: 2, S: 114
  26. ^ Yakubî Tarihi, c. II, s. 53
  27. ^ El-Tibyan, c. V, s. 415
  28. ^ Sarıçam, İbrahim. Emevi-Haşimi İlişkileri, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1997

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Kadir Gecesi</span> İslamda, Kuranın indirilmeye başlandığına inanılan Ramazan ayının içerisinde yer alan kutsal sayılan gece

Kadir Gecesi, İslam inancına göre Kur'an'ın, Allah tarafından Cebrail adlı melek aracılığıyla Peygamber Muhammed'e vahyedilmeye başlandığı gecedir. Tarihsel olarak Ramazan ayının son günlerinde yer alır. Kur'an'da bu günün ''bin aydan daha hayırlı'' olduğu belirtilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Ali</span> İslam Devletinin dördüncü halifesi ve Şiilerin birinci imamı

Ali bin Ebu Talib, İslam Devleti'nin 656-661 yılları arasındaki halifesi. İslam peygamberi Muhammed'in damadı ve amcası Ebu Talib'in oğlu olan Ali, Muhammed'in İslam'a davetini kabul eden ilk erkek kişidir. Sünni İslam'a göre Ali, dört halifenin sonuncusu, Şii İslam'a göre ise imamların ilki ve Muhammed'in hak vârisidir. Şii ve Sünni İslam arasındaki farklılaşmanın ana nedeni Muhammed'in gerçek vârisinin kim olduğu konusundaki görüş farklılığından ileri gelmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Fatıma</span> İslam peygamberi Muhammedin küçük kızı

Fatıma bint Muhammed, Fatımatü'z-zehra, İslam peygamberi Muhammed'in kızı, Ali bin Ebu Talib'in eşi.

<span class="mw-page-title-main">Abdülmuttalib bin Haşim</span> İslam peygamberi Muhammedin dedesi

Şeybe bin Haşim veya daha çok bilinen adıyla Abdülmuttalib, İslam peygamberi Muhammed'in dedesidir. Altı yaşındayken annesi ölen Muhammed'e sekiz yaşına kadar bakmış ve ölmeden önce emaneti, oğlu Ebu Talib'e devretmiştir. Künyesi Ebü'l-Haris Abdülmuttalib bin Haşim bin Abdülmenaf bin Kuseyy şeklindedir. Abdülmuttalib'in diğer isimlerinden biri de Âmir'dir.

<span class="mw-page-title-main">Hasan bin Ali</span> Sünnilerin 5. halifesi, Şiilerin 2. imamı; sahabe

Hasan bin Ali bin Ebu Talib, Ali bin Ebu Talib ve Fatıma’nın büyük oğulları ve İslam peygamberi Muhammed'in ilk torunudur. Şiâ çoğunlukla onu on iki imamlarının ikincisi kabul eder, çok küçük bir fırkaya göre ise ikinci imam Hüseyin bin Ali'dir. Bununla birlikte hem Sünni, hem de Şiî ve Alevî İslam anlayışında çok önemli bir yeri vardır; onun, peygamberin Ehli beyt'inden olduğu konusunda herkes hemfikirdir. Babası ile 37 yıl, dedesi ile ise 8 yıl birlikte bulunmuştur. Soyundan gelenlere Şerif denilir.

İtikâdî mezhepler veya Akide mezhepleri ya da İnanç mezhepleri, İnançla ilgili konular İslam'da başlangıçta bir fıkıh dalı kabul edilen kelâm, daha sonra ilm-i tevhid olarak adlandırılmıştır. Daha sonraları Fıkıh, amelî meseleler üzerinde, kelâm ise itîkâdî meseleler üzerinde yoğunlaşmıştır. Müslümanlar, İslâm Peygamberi Muhammed döneminde akıllarındaki soruları hemen ona sorabiliyorlardı. Ancak peygamberin ölümünden sonra sorularına cevap bulamayınca zamanın büyük İslam alimleri Kur'an'ı akıl ile yorumlamaya koyuldular. Böylelikle de i'tikadi mezhepler oluşmuş oldu. Bu mezhepler farklı coğrafyalara yayıldı ve oralarda benimsendi.

<span class="mw-page-title-main">Zina</span>

Zina, aralarında bir nikâh bağı bulunmayan yetişkin bir erkek ile kadın arasındaki cinsel ilişkidir, ancak efendi-cariye ilişkisinde de nikah bağı yoktur ve onlar zina sayılmamıştır.

Rüfailik ya da Rifâiyye, tasavvufi inanışa göre kurucusu ve piri Ahmed er Rüfâi olan İslamîyetin bir tarikatıdır.

<span class="mw-page-title-main">Cemel Muharebesi</span> Basrada gerçekleşen muharebe

Cemel Muharebesi, Cemel Vakası, Basra Savaşı ya da Deve Olayı 8 Aralık 656 tarihinde, Halife Ali bin Ebu Talib ile İslam Peygamberi Muhammed'in dul eşi Aişe'nin taraftarları arasında, Basra'da gerçekleşen muharebe. Müslümanlar arasındaki ilk iç savaştır. Cemel Savaşı, Ali'nin zaferiyle sonuçlandı. Aişe'nin müttefiklerinden Talha bin Ubeydullah ve Zübeyr bin Avvam öldürüldü. Aişe, Ali tarafından Medine'ye gönderildi. Savaşta her iki taraftan yaklaşık yirmi bin kişi hayatını kaybetti.

<span class="mw-page-title-main">İlk Fitne</span> Müslüman halkların bölünmesine sebep olan savaş

İlk Fitne, Halife Osman'ın evinde öldürülmesi ile başlayan ve Muaviye'nin İslam Devleti'nin başına geçmesi ile sonuçlanan iç savaş dönemine İslam tarihinde verilen isim.

<span class="mw-page-title-main">Hüseyin</span> Alinin oğlu, Şianın 3. imamı, sahabe

Hüseyin bin Ali bin Ebu Talib, İslâm peygamberi Muhammed'in torunudur. Dördüncü Hâlife olan Ali bin Ebu Talib'in oğludur. Annesi, Muhammed'in kızı Fatıma Zehra’dır. On İki İmâmlar'ın üçüncüsü olan Hüseyin bin Ali, İslam Devleti’nin bir Emevî saltanatına dönüşmemesi için mücadele vermiş ve Emevîler tarafından öldürülmüştür. Soyundan gelenler Hüseynî ya da Seyyid olarak tanımlanır.

Ezarika ya da Ezrâkîler, Hanife oğullarından Nâfi bin el-Ezrak'a tâbi olan bir Harici fırkasıdır.

Ehli Aba veya Ehli Kisa hadisi, İslam peygamberi Muhammed'in sırtında abası olduğu halde, abanın altına, Fatıma'yı, Ali bin Ebu Talib'i, Hasan'ı ve Hüseyin'i alması ve Ahzab Suresi'nin "Ey Ehli Beyt! Allah sizden günahı gidermek ve sizi tertemiz kılmak istiyor." mealindeki 33. ayetini okumasını anlatır. Ehl-i Aba olayı, Şiilikteki İmametin köklerinin dayandığı önemli olaylardandır.

<span class="mw-page-title-main">Ebu Zer el-Gıfârî</span> İlk Müslümanlardan biri

Cündeb bin Cünâde bin Süfyân, lakabı Ebu Zer, Ebu Zer el-Gıfârî, İslam'ı ilk kabul eden sahabilerden biriydi. İslam peygamberi Muhammed kendisine Abdullah adını vermiştir. Beni Gifar kabilesindendi. Doğum tarihi bilinmemektedir. 652 yılında, Medine çölü yakınlarındaki El-Rabaza kentinde ölmüştür.

<span class="mw-page-title-main">Gadîr-i Hum</span> Muhammedin 632 yılında damadı Ali lehine bir beyan içeren vaazı.

Gadîr-i Hum İslam peygamberi Muhammed'in 16 Mart 632 tarihinde vereceği vaaz için Müslümanların toplanmış olduğu tarihsel etkinliktir. Şiilerin ve Arap Alevilerinin inancına göre İslam peygamberi bu vaazinde, Ali bin Ebu Talib'i kendisinden sonra gelecek halef tayin etmiştir. Bu günün hicri yıldönümü Şiiler ve Arap Alevileri tarafından her yıl Gadir-i Hum Bayramı olarak kutlanır.

<span class="mw-page-title-main">Cüveyriye bint Haris</span> Muhammedin eşi

Cüveyriye bint-i Haris, İslam peygamberi Muhammed'in eşidir. Muhammed ile evlenmeden önce adı Berre idi. Muhammed tarafından kendisine "küçük kadın, kızcağız" anlamlarına gelen Cüveyriye adı verildi. Muhammed'den yedi hadis rivayet etmiştir.

Safvan bin Muattal, İfk Hadisesi'ne adı karışan sahabedir.

Bu liste İslam peygamberi Muhammed'in sahabelerini alfabetik olarak göstermektedir. Sahabe, Muhammed'i hayatında en az bir defa görmüş kişilerdir. Sayılarının 124.000 civarında olduğu sanılmaktadır. İlk sahabe eşi Hatice, son ölen sahabe Ebu Tufeyl Âmir bin Vâsile el-Leysî'dir.

Fedek, Hayber Muharebesi'nden sonra yarısı Muhammed'e verilen, Medine'ye yaklaşık 150 km. uzaklıkta Medine ile Hayber arasında Yahudilerin yaşadığı köy.

Müreysî Seferi Aralık 627'de Benî Mustaliḳ kabilesine karşı Müslümanların ilk seferidir.