İçeriğe atla

Georg Lukács

Georg Lukács
Tam adıGeorg Lukács
Doğumu13 Nisan 1885 (Budapeşte, Macaristan)
Ölümü4 Haziran 1971 (Budapeşte, Macaristan)
Çağı20. yüzyıl felsefesi
BölgesiBatı felsefesi
OkuluMarksizm
İlgi alanlarıMarksist teori, Edebiyat kuramı
Önemli fikirleriSınıf bilinci, yabancılaşma, dolayım
Etkiledikleri

Georg Lukács (13 Nisan 1885, Budapeşte - 4 Haziran 1971, Budapeşte), Batı Marksizminin ünlü isimlerinden Macar Marksist filozof ve edebiyat bilimcisidir. Marksizmi Hegelci anlamda yeniden değerlendirmiş ve geliştirmiştir. Ernst Bloch, Antonio Gramsci, Karl Korsch ile birlikte Lukacs, 20. yüzyılın ilk yarısında, Marksist felsefe ve Marksist teorinin yeniden oluşturulmasında en önemli isimlerden biri olmuştur.

Lukacs belirgin bir şekilde Ortodoks Marksizm savunusu yapar, ancak metinleri bu anlamdaki Marksizm anlayışının her zaman sınırlarını aşmıştır. Özellikle Marksist sınıf kuramını ve bu kuramın bilinç ile ilgili yönünü geliştirmiş, sınıf bilinci teorisi ile her zaman konuşulan bir isim olmuştur. Bu konu İdeoloji teorisi bağlamında her zaman önemli bir alan olmuştur. Yabancılaşma ve meta fetişizmi konuları da Lukacs'ın özellikle belirli bir dönem esas konuları durumundadır. Öte yandan Lukacs bir edebiyat bilimcisi ve eleştirmenidir. Bu noktada etkili olacak ölçütler ve kavramlar geliştirmiştir.

Yaşamı ve politik süreci

Lukacs, varlıklı bir Yahudi ailesinden gelmektedir. Budapeşte Üniversitesi'nde hukuk ve felsefe eğitimini tamamladı. İlk yazıları tiyatro üzerine eleştiri yazılarıdır. Nyugat adlı bir dergide yazılarını yayınladı. 1910'da kendisini eleştirmen olarak ünlendirecek olan Ruh ve Biçimler adlı çalışmasını yayımlandı.

1910-1914 arasında Berlin ve Heidelberg üniversitelerinde Yeni-Kantçı felsefecilerden Simmel, Windelband ve Rickert'in derslerinin izleyicisi oldu. Max Weber ve Ernst Bloch gibi düşünürlerle yakınlık kurduğu bilinmektedir. Kendisinde Hegel etkisi belirginleşmeye başladı. Roman Kuramı adlı çalışmasını, bu etkinin görüldüğü bir kitap olarak 1916'da yazdı. Giderek sanatta biçimin gelişmesini sınıf mücadelesi tarihine bağlayan edebiyat kuramının temellerini oluşturdu.

Daha sonraki yıllarda Lukacs'ın Marksizmi benimsemeye başladığı ve 1918'den itibaren Macaristan Komünist Partisi'ne girdiği bilinmektedir. 1919'da Bela Kun'un önderliğinde kurulan kısa süreli Sovyet Macaristan Cumhuriyeti'nde kültür ve eğitim komiserliğini üstlendi. Marksizmin kuramsal meseleleri üzerine önemli metinler üretti.

Bu metinler zaman zaman Ortodoks Marksizmden tepkiler aldı ve Lukacs kimi zaman görüşlerinden vazgeçmek zorunda kaldı. Özellikle politik tezleri birçok kez sapma olarak değerlendirildi. Tarih ve Sınıf Bilinci adlı yapıtını 1923'te yayımladı ve burada Marksist tarih felsefesi alanındaki özgün görüşlerini geliştirdi. Bir tür Marksist ideoloji teorisinin açılımlarını ve yabancılaşma kavramının değerlendirmesini yapmaya çalıştı. Burada Hegelci anlamda bir Marksizm değerlendirilmesi ve Hegel üzerinden Marksizmin yeniden geliştirilmesi çabası görülür.

Blum takma adıyla yazılar yazdığı ve Blum Tezleri olarak bilinen fikirlerin ona ait olduğu bilinmektedir.Ancak bu Tezler Komintern tarafından reddedildi ve ideolojik olarak yadsındı. O sıra sosyalist düşüncede egemen olan sanat fikri gereğince, edebiyatta toplumcu gerçekçilik denilen bir düşünce egemendi. Bu süreç boyunca yalnızca politik fikirleri değil, geliştirdiği estetik anlayışı da burjuva etkisinde kalmış olarak değerlendirildi. Sonradan Marksist edebiyat anlayışının temel yapıtlarından sayılan kitapları, özellikle roman türü ve 19. yüzyılın gerçekçi romanları üzerinedir:

  • Gerçekçilik Üzerine Denemeler, 1948 yılında
  • Dünya Edebiyatında Rus Gerçekçiliği, 1952 yılında
  • 19. yüzyıl Alman Gerçekçileri, yine aynı yıl yayımlandı.

Bunlar söz konusu gerçekçi roman anlayışının ürünleri olarak ortaya çıktı. Bunların yanı sıra ve devamında Lukacs, hem Estetik üzerine Marksizm açısından temel sayılabilecek metinleri üretti, hem de Hegel, Goethe ve Thomas Mann gibi isimler üzerine çalışmalar ortaya koydu.

Sosyalist yönetimin yıkılmasının ardından Viyana'ya gitti. On yıl kaldığı Viyana'da Kommunismus dergisinin yayın yönetmenliğini yaptı, aynı zamanda Macaristan yeraltı hareketiyle ilişkisini sürdürdü.

1929-1933 arasında Berlin'de yaşadı. Daha sonra çalışmalarını Felsefe Enstitüsü'nde sürdürmek amacıyla yeniden Moskova'ya gitti. 1945'te Macaristan'a dönerek parlamento üyesi ve Budapeşte Üniversitesi'nde estetik ve kültür felsefesi profesörü oldu. 1956'da kültür bakanıydı ve Macar Ayaklanması'nın önemli kişilerinden biriydi. Ayaklanmanın bastırılmasından sonra tutuklanarak Romanya'ya sürüldü. 1957'de Budapeşte'ye dönmesine izin verildi, ancak önceki konum ve mevkilerden yalıtılmış olarak.

Bu dönemden itibaren bütün zamanını felsefe ve eleştiri alanındaki çalışmalarına ayırmaya başladı.

Lukács, döneminin siyasal atmosferi içinde sık sık eleştirilere uğramış ve görüşlerini reddetmek zorunda kalmıştır. Ancak buna rağmen günümüzde Marksist felsefe ve estetik kuramını en önemli adlarından biri kabul edilir. Bunun yanı sıra Marksizm konusunda da pek çok güncel teorik tartışma Lukacs'a bağlanacak şekilde önemli metinlerin sahibidir. Lukacs'ın 30 dan fazla kitabı ve yüzlerce deneme notları bulunduğu bilinmektedir.

Lukács'in düşüncesi

Lukacs, Tarih ve Sınıf bilinci adlı ünlü kitabında Marksizmi kavrayışını ve geliştirme yönünü ortaya koyar. Burada Bütünsellik, Dolayım, Sınıf bilinci, Şeyleşme, Devrimci özne türünde kavram ve kategorileri şekillendirir. Temel yaklaşımı özne-nesne özdeşliği üzerine kuruludur ve aynı zamanda teori-pratik birliği olarak belirgindir.

Daha sonra Lukacs burada ortaya koyduğu kimi kavram ve perspektifleri yadsıyacaktır ya da değiştirecektir, ancak buna rağmen Lukacs'ın çalışması hem Marksizm içinde (özellikle Batı Marksizminde) hem de Marksizm dışında (özellikle İdeoloji teorisi ve yabancılaşma tartışmalarında) etkili olmuştur.

Lukacs'da tüm düşünsel gelişim aşamalarında özne'ye ve pratik'e yapılan vurgu görülür. Hegel üzerinden Marksizmi yeniden değerlendirmeye çalışması da bir anlamda bu teori-pratik birliği ve bunun temeli olarak özne-nesne özdeşliğinin Hegel'de mevcut olması dolayısıyladır. Lukacs, Marks aracılığıyla Hegel'in tarih teorisini materyalist bir konuma sokmaya çalışır. Lukacs'ın teleolojik olmayan bir tarih anlayışını, özne kavramından vazgeçmeksizin kurmaya çalıştığını söylemek yanlış olmaz.

Tarih ve Sınıf bilinci'den sonra Lukacs, özellikle Marks'ın ekonomi politik eleştirisine odaklanır ve bunun üzerinden düşünmeye başlar. Özne-nesne özdeşliği konusundaki fikirlerini, 1960'larda bu kitaba yazdığı yeni bir önsezde yadsır, aşırı öznelcilik eğilimi gösterdiğini dile getirir. Temel argümanlarını öznel düşünmenin etkisinde olarak görür. Lukacs'ın daha materyalist ve nesnel bir düşünce yöneliminde olduğunu belirtilmektedir ki 2000 sayfa civarında olmasına rağmen tamamlayamadığı kitabı Toplumsal Varlığın Ontolojisi adlı çalışması bu yönelimin bir işareti olarak değerlendirilir. Bu değişme ve öz eleştirilerle birlikte, yine de özne'den vazgeçmeksizin bir teleolojik olmayan tarih düşüncesine ulaşmak çabasının, Lukacs'ın Marksizm-içi arayışının ana meselesi olduğunu belirtmek gerekir.

Şeyleşme ve sınıf bilinci

Lukacs'a göre, kapitalizmle birlikte, dünya tarihinde ilk kez, toplumsal yaşamı bütünü ya da bütünlüğü içinde, kendi amaçlı faaliyetinin nesnesi haline getirebilecek bir özne ortaya çıkmıştır. Bu özne proletaryadır ve bunu mümkün kılan, nesnel dünyanın, yani kapitalizmin yapısal nitelikleridir. Kapitalizm, genelleşmiş meta üretimi düzenidir ve Meta üretimi şeyleşmeye (reification) yol açar, bu şeyleşme nesnel ve öznel yönleri olan bir şeyleşmedir. Kapitalist pazarın yasaları bu sürecin nesnel yönünü oluşturur. Emek bu süreçte salt bir nicelik konusu haline gelir, insan emeği rasyonelleştirilir.

Bu sürece, insanın kendi emeğine yabancılaşmasının eklenmesiyle, şeyleşmenin öznel boyutu ortaya çıkmış olur. Lukacs böylece, insan etkinliğinin, insandan bağımsızlaşarak kendi yolunda giden bir metaya dönüştüğünü belirtir. Üretimin ve ürünün organik birliğinin bu dağılmasının sonucu, insan düşüncesinin, toplumsal bilinçin parçalanmasıdır. Bu parçalanmanın sonucunda da bütünsel bakış olanaksızlaşır. Lukacs'a göre, mevcut ihtisaslaşma durumu, burjuva bilimlerinin bu parçalanmışlığın ürünleri olması dolayısıyladır. Bu şeyleşmenin kaçınılmaz bir sonucu olarak özne- nesne kopukluğu gündeme gelmektedir Lukacs'a göre. Bu da teori ile pratik arasındaki bağların kopmasını getirir beraberinde. Böylece düşünce değiştiricilik niteliklerinden vazgeçer ve salt bir gözlemci konumuna itilir.

Lukacs tespit ettiği bu sorunlar kümesinin çözümünü Hegel'de aramaya girişir. Ona göre Hegel, özne-nesne özdeşliğini, teori-pratik birliğini kuran kişidir. Hegel'de özne, hem tarihin yapıcısı hem de tarih tarafından yapılan bir şeydir. Marx'ın özellikle başlangıç yapıtlarında bu görüşün belirgin bir yorumu vardır. Hegel burada tarihin öznesiyle nesnesini özdeş kılmaktadır ve bu Lukacas'a göre, toplumsal-tarihsel gerçekliği anlamanın tek yoludur. Özne, kendisini tarihin bir ürünü olarak görürken tarihi de kendi eylemi olarak görmelidir. Hegel'in öznesi bilindiği gibi Tin'dir. Lukacs bu noktadan itibaren Hegel'in aşılması ve onun teorisinin Marksist materyalist bir temelde değerlendirilmesine yönelmek ister.

Lukacs'a göre Marx'ın analiz ettiği kapitalist toplumsal yapı ve bu yapı içindeki işçi sınıfının konumu, Hegel'in tezini gerçek değerine kavuşturacak bir gelişmedir. İşçi sınıfının nesnel konumu tarihsel özne konumunun gerçekleştirilmesini olanaklı kılmaktadır. Elbette proletarya da şeyleşmenin hüküm sürdüğü dünyada yaşamaktadır ancak buna rağmen, o içinde bulunduğu koşulları bütünlüğü içinde görebilir.

Lukacs, bunun nasıl olabildiğini tamamen açıklamaz, ancak bir şekilde işçi sınıfı dolaysız varoluşunu görebileceğini, yani gerçek varlığının olgular düzeyinde görünen yanının ötesinde gerçekliğin bilgisine ulaşabileceğini varsayar. Öyle ki bu durum, bizzat işçi sınıfının yaşadığı koşulların zorunlu bir sonucudur adeta. Bu koşullar, bir şekilde, işçi sınıfına bu dolaysız varoluşu aşmasını buyurur. İşçi sınıfı, bu bilince ulaşmasını mümkün kılan özgül dolayım kategorilerine de sahiptir.

Bilinç durumları böylece, sınıf konumları üzerinden kapitalist toplumsal yapının maddi gerekliliğine götürülmüş ve Hegel'in idealist teorisi maddileştirilmiş olur. Bu toplumsal süreç, genel olarak bütünselliğin yitirilmesini getirirken beraberinde de, işçi sınıfı açısından Bütünsellik'in kavranabilme olanağını getirir. İşçi, emek gücünü satmak konumunda olduğundan dolayı, içinde bulunduğu yabancılaşmayı algılayabilecek ve kendi öznelliği ile nesnelliği arasındaki kopukluğun bilincine ulaşabilecek noktadadır.

Bu noktada, Lukacs'ın sınıf bilinci değerlendirmesine gelinebilir. Söylendiği gibi, proletarya kendini içinde bulduğu olumsuz koşullar içinde, bu koşulların olumsuzluğu ile ilintili olarak bütünsel bir bakış açısına sahip olma olanağını elde eder. İşte Lukacs'ın işçi sınıfına atfettiği devrimci bilincin temeli bu olanaktır. Bu sınıf, toplumsalın bütünselliğini değiştirmeye yönelik pratiğin bilgisine sahiptir çünkü. Bu söylenenler bir bakıma Lukacs'ın "sınıf bilinci" anlayışının temel ögelerini vermektedir. Tarih ve Sınıf Bilinci adlı kitabında Lukacs, Sınıf bilinci fikrini bu eksende şekillendirir.

Sınıf bilinci, tek tek bireylerin taşıdıkları bilincin bir toplamı değil, Lukacs'a göre sınıfın üretimdeki yerinden kaynaklanan ya da bu yere göre belirlenen bir bilinçtir. Lukacs burada "atfedilen bilinç" şeklinde bir tanımlama yapar. Üretimdeki konumu işçi sınıfına bütünsel gerçekliği görmek anlamında sınıf bilinci atfetme olanağını sağlar. Bu bilinç, hem proletaryanın nesnel koşullarının ürünüdür hem de onun çıkarlarına uygundur. Bu nesnel konum, özne-nesne özdeşliğini ve bunun devamında teori-pratik birliğini beraberinde getirir.

Konuyla ilgili yayınlar

  1. Raddatz, Fritz J. (1984). Lucacs. (Çev. Ender Ateşman). İstanbul: Alan. 
  2. Uslu, Ateş (2006). Lukacs: Marx'a Giden Yol. Chiviyazıları Yayınevi

Dış bağlantılar

Şablon:Macaristan Sovyet Cumhuriyeti hükûmeti

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Marksizm</span> Alman filozof Marxın düşüncelerine dayanan devrimci sosyalist akım

Marksizm, özgün bir siyasal felsefe akımı, tarihin diyalektik materyalist bir yorumuna dayanan ekonomik ve toplumsal bir dünya görüşü, kapitalizmin Marksist açıdan çözümlenmesi, bir toplumsal değişim teorisi, Karl Marx'ın ve Friedrich Engels'in çalışmalarından çıkarılan, insanın özgürleşmesiyle ilgili bir düşünce sistemidir.

Leninizm veya Lenincilik, Marksizm üzerine kurulmuş siyâsî ve iktisâdî bir teoridir.

Marksist feminizm, marksizm ve feminizmin bileşimi olan bir feminist harekettir.

<span class="mw-page-title-main">Louis Althusser</span> Fransız filozof (1918-1990)

Louis Pierre Althusser, Fransız marksist filozof.

<span class="mw-page-title-main">Diyalektik materyalizm</span> Karl Marx ve Friedrich Engelsin eserlerinden türetilen felsefi görüş

Diyalektik Materyalizm, materyalizmin Karl Marx tarafından yorumlanmış biçimi, Marksist felsefenin adlandırılma biçimi ya da Marksizmin felsefi öğretisidir.

<span class="mw-page-title-main">Tarihsel materyalizm</span>

Tarihsel materyalizm, Marx ve Engels tarafından ortaya konulan diyalektik materyalizmin doğadan topluma doğru geliştirilerek tarihsel süreçlerin anlaşılmasında ve açıklanmasında kullanılmasıyla formüle edilen yöntemsel yapı. Diyalektik materyalizmde olduğu gibi tarihsel materyalizmi de bir felsefe dizgesi olarak anlayıp açıklamanın yanı sıra, bir bilim yöntemi dahası bir bilimsel kuram olarak değerlendiren düşünceler de vardır. Bu görüşler, Marksizm içindeki eğilimlere göre çeşitli ayrımlar gösterir.

<span class="mw-page-title-main">Proleter enternasyonalizm</span>

Proleter enternasyonalizm, işçi sınıfına ait bütün dünyadaki insanların millete bakmaksızın dünya devrimini gerçekleştirmek için birlik içerisinde hareket etmesi gerektiğini söyleyen Marksist sosyal sınıf teorisidir. Komünist Manifesto'nun son dizesi "Dünyanın bütün işçileri, birleşin!", proleter enternasyonalizmin sloganıdır.

<span class="mw-page-title-main">Sınıf bilinci</span> aynı sınıfa mensup bireylerinin paylaştığı ortak çıkar ve hedeflerle ilgili olarak bilinç durumu

Sınıf bilinci, siyasal ve toplumsal bir öğreti olarak Marksizm'de kilit kavramlardan birisidir. Bunun ardında hem bir sınıf teorisi hem bir İdeoloji teorisi ve hem de bir Tarih perspektifi söz konusu edilmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Batı Marksizmi</span>

Batı Marksizmi, ilk olarak genel anlamda Perry Anderson'un Batı Marksizmi Üzerine Düşünceler kitabında bahsettiği anlamda, 19. yüzyıldan ve 20. yüzyıla Marksizmin Batı'daki hikâyesinden oluşur. Bu anlamda Marks'ın eserinden bugüne kadarki gelişimi, ayrışmaları, iç bölümlenmeleri, farklılıklarıyla teorik ve politik bir sistematik öğreti olarak Marksizmin Batı düşüncesindeki ve pratiğindeki yeri değerlendirilir. Karl Kautsky ve Lenin'in tartışmaları da bu bağlamda genel anlamdaki bu Batı Marksizmi içinde yer alır.

<span class="mw-page-title-main">Yapısalcı Marksizm</span>

Yapısalcı Marksizm, Marksizmin yapısalcılık felsefesi ışığında yeniden yorumlanması. Kuruluşu ve kuramsal şeklini almasında Louis Althusser öncü isimdir. Nicos Poulantzas ve Ernst Bloch Yapısalcı Marksizmin diğer önemli isimleridir.

<span class="mw-page-title-main">Post-Marksizm</span>

Post-Marksizm'in iki ilişkili fakat farklı kullanımı vardır. İlk olarak, Post-Marksizm Doğu Avrupa ve Sovyetler Birliği'nde komünizmin çöküşü sonrasında ortaya çıkan duruma işaret edebilir.

<span class="mw-page-title-main">Lümpen proletarya</span>

Lümpen, başlangıçta Karl Marx ve Friedrich Engels tarafından ikinci ünlü ortak çalışmaları Alman İdeolojisi'nde (1854) icat edilen terim.

<span class="mw-page-title-main">Altyapı ve üstyapı</span> Marksist toplum kuramında, insan öznelliği ve toplumun maddi varlığının birlikteliğinin özgün biçimi

Marksist üstyapı, Marksist toplum kuramında, insan öznelliği ve toplumun maddi varlığının birlikteliğinin özgün biçimidir. Biçim bir dereceye kadar nesnel bir dereceye kadar özneldir. Altyapı, üretici güçler ve üretim ilişkilerinden oluşur. Marksist teoride altyapı, üstyapıyı oluşturan kültür, kurumlar, siyasi iktidar ilişkileri, roller, ritüeller, devlet gibi toplumun diğer ilişkilerini ve düşüncelerini belirler. Üstyapı ve altyapı arasındaki ilişkinin diyalektik olduğu, "dünya"daki gerçek varlıklarla arasında bir ayrım olmadığı düşünülmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Marx'ın insan doğası teorisi</span>

Karl Marx'ın insan doğası teorisi onun kapitalizm eleştirisinde, komünizm anlayışında ve maddecilik anlayışında önemli bir yer tutar. Marx, tam olarak “insan doğası” ifadesini kullanmaz, bunun yerine kullandığı “gattungswesen” kavramı genellikle ‘varlık türü’ ya da ‘tür-özü’ olarak çevrilir. Marx bu terimle insanların bir ölçüde kendi doğalarını oluşturma veya şekillendirme yeteneğine sahip olduklarını belirtmektedir. Genç Marx'ın 1844 yılına ait el yazmalarındaki bir nota göre terimi, hem birey hem de insan doğasından bir bütün olarak bahsederken kullanan Ludwig Feuerbach’tan alıntılamıştır. Bütünsel bir insan anlayışına sahip olan Marx, insanı yabancılaşmamış durumuna geri dönmeye, doğayla, başka insanlarla ve toplumla yeniden birleşmeye ihtiyaç duyan bir varlık olarak görmüştür.

<span class="mw-page-title-main">Sınıf mücadelesi</span>

Sınıf mücadelesi kavramını ilk olarak Karl Marx ele almış ve 1848 yılında Friedrich Engels'le birlikte kaleme aldığı Komünist Manifesto adlı eserde "Şimdiye kadarki bütün toplumların tarihi, sınıf savaşımları tarihidir" demiştir. Marx'a göre, kapitalizmde üretici pozisyonda bulunan ama bu pozisyonuna karşın üretim araçlarının burjuvazinin özel mülkiyetinde olmasından dolayı sömürülen işçi sınıfının, bu sömürüden kurtulması için burjuvazinin iktidarına son vermesi ve üretim araçlarını kamulaştırması gerekmektedir.

<span class="mw-page-title-main">İşçi sınıfı</span> alt kademe işlerde istihdam edilen toplum üyelerinden oluşan sosyal sınıf

İşçi sınıfı, sosyolojide ve gündelik konuşma dilinde kullanılan terim. Marksist terminolojide proletarya kavramıyla karşılık bulur.

Öncü parti ya da öncücülük, klasik Marksizm'de yer alan sınıf mücadelesi teorisine, Lenin tarafından "Proletarya Partisi" kapsamında yaptığı katkıyı ifade eden terim. Bu kavram Lenin tarafından Ne Yapmalı? adlı eserinde detaylı olarak açıklanır. Sovyet Anayasası 6. maddesi bu teoriye göre hazırlanmıştır.

Teori ve Politika, Marksizm içinde özgün bir akımı temsil iddiasında olan kolektifin 1996 yılından beri kesintisiz olarak yayımladığı mevsimlik dergi. Editörlüğünü Metin Kayaoğlu yürütmektedir.

Neo-Marksizm, Marksizmi ve Marksist teoriyi tipik olarak eleştirel teori, psikanaliz veya varoluşçuluk gibi diğer entelektüel geleneklerden unsurları birleştirerek değiştiren veya genişleten 20. yüzyıl yaklaşımlarını kapsar.

Marksist sınıf teorisi, bireyin sınıf hiyerarşisi içindeki konumunun üretim sürecindeki rolü tarafından belirlendiğini ileri sürer ve siyasi ideolojik bilincin sınıf konumu tarafından belirlendiğini savunur. Bir sınıf, otak ekonomik çıkarları paylaşan, bu çıkarların bilincinde olan ve bu çıkarları ilerletmek için kolektif eylemde bulunan kişilerdir. Marksist sınıf teorisi içinde, üretim sürecinin yapısı sınıf inşasının temelini oluşturur.