İçeriğe atla

Gencîne-i Râz

Gencîne-i Râz
گنجنهء راز
 
Taşlıcalı Yahya
ÜlkeOsmanlı İmparatorluğu
Özgün diliOsmanlı Türkçesi
Konu(lar)Din, ahlâk
TürMesnevi

Gencîne-i Râz (Osmanlıcaگنجنهء راز), Taşlıcalı Yahya'nın dinî konular üzerine yazdığı mesnevi. 1540 ya da 1541 yılında telif edilen eser feilâtün feilâtün feilün kalıbıyla yazılmış olup 3050 beyitten oluşmaktadır ve bir ay içerisinde yazılarak I. Süleyman'a ithaf edilmiştir. Taşlıcalı Yahya eseri yazma sebebini peygamberi rüyasında görmesi üzerine hamse meydana getirme isteği olarak vermektedir.

Kaynakça

  • Ünver, İsmail (1996). "Gencîne-i Râz". İslâm Ansiklopedisi. 14. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı. s. 20. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Yahya Kemal Beyatlı</span> Türk yazar ve siyasetçi

Yahya Kemal Beyatlı, doğum adıyla Ahmed Agâh, Türk şair, mütefekkir, yazar, siyasetçi ve diplomattır.

Hamse, bir şâirin beş mesnevisinin bir araya getirilmesiyle oluşturulan yapıttır.

Aruz ölçüsü ya da aruz vezni, Arap edebiyatından doğarak İslamî edebiyatalara da yayılmış bir nazım sistemi; nazımda uzun veya kısa, kapalı ya da açık hecelerin belli bir düzene göre sıralanarak ahengin sağlandığı ölçüdür.

<span class="mw-page-title-main">Rüstem Paşa</span> 33. Osmanlı sadrazamı

Rüstem Paşa, Kanuni Sultan Süleyman saltanatı döneminde 28 Kasım 1544 - 6 Ekim 1553 ve 29 Eylül 1555 - 10 Temmuz 1561 tarihleri arasında sadrazamlık yapmış Osmanlı devlet adamıdır.

Halvetilik, cehri zikir adı verilen ve ilahi isimlerin yüksek sesle tekrar edilmesi anlamına gelen zikir yöntemini kullanan bir tarîkattır. Tarikat 14. yüzyılda yaşamış olan Ömer el-Halvetî'ye nisbet edilir. Pîr Ömer Halvetî'nin bir ağaç kovuğunda uzun süre halvet çıkarması ve ardından gelen müridlerin de tenhada kalmayı tercih etmeleri üzerine tarikat bu isimle anılmaya başlamıştır.

Şebüsterî, İranlı mutasavvıf ve şair.

Mesnevi, özellikle Arap, Fars ve Osmanlı edebiyatında kendi aralarında uyaklı beyitlerden oluşan ve aruz ölçüsüyle yazılan divan edebiyatı şiir biçimidir.

<span class="mw-page-title-main">Taşlıca</span> Karadağda bir şehir

Taşlıca Karadağ’ın kuzeyinde bir şehir. Karadağ’ın kuzeybatı köşesinde, Bosna-Hersek ve Sırbistan devletlerinin sınırlarının olduğu bölgede yer alır. Koordinatları 43°36′ Kuzey ve 19°36′ Doğu şeklindedir.

Murabbâ', bent adı verilen dört dizelik kıt'alardan oluşan şiir türüdür. Kelime anlamı "dörtlük" demektir. Aruz ölçüsüyle yazılır. Genelde 3-7 bentten oluşur. Uyak düzeni genelde aaaa/bbba/ccca/ddda/... şeklinde olmakla beraber, ilk bendi kafiyeli olmayan ya da sonraki bentlerde kafiyesi tekrarlanmayan murabbalar da vardır. Divan edebiyatında 15. yüzyılda Ahmed Paşa tarafından kullanılmıştır. Tanzimat edebiyatında da Namık Kemal bu türün başarılı örneklerini vermiştir. 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren şarkı şeklinde bestelenen eserlerin büyük bir kısmı murabba tarzında yazılmıştır.

Harnâme, divan edebiyatı şairi Şeyhî tarafından kaleme alınmış mesnevi. 126 beyitten oluşmaktadır.

Mehmet Kaplan,, Türk edebiyat kuramcısı, eleştirmen, edebiyat tarihçisi, yazardır.

Zekeriyâzâde Yahyâ Efendi 16. yüzyılın son yarısında ve 17. yüzyılın ilk yarısında çok uzun yaşayan, Sultan I. Mustafa, Sultan IV. Murat ve Sultan İbrahim devirlerinde üç defa Şeyhülislam olarak yüksek devlet görevi yapmış bir âlim ve aynı zamanda ünlü bir Türk divan şairidir.

16.yyda yaşamış, Kanuni dönemi divan şairlerindendir. Mersiyeleri ile ün yapmıştır. Şehzade Mustafa ile ilgili mersiyeleri ünlüdür.

<span class="mw-page-title-main">Taşlıcalı Yahya</span> 16. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğunda yaşamış Osmanlı askeri ve divan edebiyatı şairi

Taşlıcalı Yahya ya da Dukaginzâde Yahyâ, 16. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'nda yaşamış Osmanlı askeri ve divan edebiyatı şairidir.

Figânî, 16. yüzyıl Osmanlı divan şairi.

<span class="mw-page-title-main">Divan şairi</span>

Divan şairi, belli kıstasları ve mazmunları bulunan divan edebiyatı içinde eserler veren şairlere verilen addır. Eski Türk edebiyatını içerdiği gibi İslam coğrafyasındaki diğer dillerin edebiyatlarını da içine alan bu edebiyatta ortak bazı kurallar bulunmaktadır. Divan şairleri bu kurallara katiyen riayet etmiştir. 19. yüzyıla kadar yerel ya da bağımsız bir edebiyat anlayışı türetilmemiştir. Klasik Türk edebiyatı içerisinde şiir dışındaki yazı şekilleri rağbet görmüyordu. Yazılan her şey nazım- yani şiir şeklindeydi. Bu yüzden "divan şairi" tamlaması divan edebiyatçılarına işaret edebilir. Şairler divan edebiyatının ilk dönemlerinden beri tezkirelerde anılmıştır. Bu edebiyat tarihlerinde divan şairlerinin biyografileri, şiirlerinden örnekler bulunmaktadır. Osmanlı coğrafyasında yazılan tezkirelerde toplam 3182 şair yer almaktadır. Divan şairleri çeşitli mesleklere sahiptiler. İlmiye(%36), derviş(%5.7), bürokrat(%2.8), asker(%4), esnaf(%3.7) bunlardan birkaçıdır. En çok divan şairi yetiştiren yöreler bürokrasi ve saray eşrafının yoğun olduğu yerlerdir. İstanbul 609, Bursa 156, Edirne 150, Konya 69, Diyarbakır 40, Kastamonu 36, Bağdat 35, Gelibolu 30, Bosna 26, Kütahya 24 şairle önemli tezkirelerde yer alan yörelerdir.

<span class="mw-page-title-main">Hayriyye</span> Nâbinin öğüt içerikli kitabı

Hayriyye, Divan edebiyatı şairlerinden Nâbi'nin eseridir. Eser aruz ölçüsüyle yazılmış bir öğüt kitabıdır. Nâbi bu eseri oğluna öğüt vermek için yazmıştır.

Hubanname; Enderunlu Fazıl tarafından erkek sevgilisinin sormuş olduğu "Hangi memlekette güzel çoktur?" sorusu üzerine yazmış olduğu farklı milletlerden güzel oğlanları (huban) anlattığı bir mesnevidir. 796 beyitten oluşan eser aruzun feilatun feilatun feilun yazılmış olup şehrengiz geleneğine eklenebilir. Eser Reisülküttab Ebubekir Efendi'ye ithaf edilmiştir.

Kitâb-ı Usûl ya da Usûlnâme, Taşlıcalı Yahya'nın ahlâki konular üzerine yazdığı mesnevi. 3100 beyitten oluşan eser on iki kısımdan oluşan makam ve yedi kısımdan oluşan şube bölümlerinden haiz olup adalet, doğruluk, yiğitlik kavramlarının irdelendiği bir içeriğe sahiptir.

<span class="mw-page-title-main">Dukakinzâdeler</span>

Dukakinoğulları veya Dukaginzâdeler, Orta Çağ'da bir Arnavut ailesiydi. Dukaginzâdeler, 13. yüzyılın sonlarında büyük bir boydan feodal bir aileye dönüştü. 15. yüzyılın başlarında, ülkenin en önemli feodal ailelerinden birinde evrimleşmişlerdi. Osmanlı İmparatorluğu'nun Arnavutluk'u fethinden sonra, bir kısmı Venediklilerin hakimiyetindeki Koper'e sığındı burada son erkek Docaini'nin öldüğü 17. yüzyılın başlarına kadar kentin valiliğini yapan Docaini ailesi olarak tanındılar. Başka bir kısmı ise İslamiyeti kabul ederek Osmanlı'ya hizmet ettiler ve burada Osmanlı liderliğinin yüksek mevkilere ulaştılar ve içlerinden Ortadoğu'da torunlarının modern dönemde yaşadığı birçok vali (paşa) çıktı.