Türk Dil Kurumu (TDK), Türkçeyi incelemek ve Türkçenin gelişmesi için çalışmak amacıyla 12 Temmuz 1932'de Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan kurumdur. Türkiye'nin başkenti Ankara'da yer alan kurum, Türk dili üzerine çalışmaların yapılıp yayımlandığı bir merkezdir. Türk Dil Kurumu 1955'ten başlayarak çeşitli dallarda ödüller verdi. Ödüller her yıl 26 Eylül Dil Bayramı'nda Ankara'da yapılan törenle sahiplerine verilirdi. Ödül verilen dallar farklı yönetmeliklere göre zaman zaman değişirdi. 1983'te Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu bünyesine alındıktan sonra Türk Dil Kurumu ödülleri kaldırıldı. Günümüzde "Türk Diline Hizmet Ödülleri"ni vermektedir.
Bir ilgi veya benzetme sonucu gerçek anlamından başka anlamda kullanılan sözlere veya kavramlara Türkçe eğretileme; Arapça mecaz, istiare; Fransızca trope denir.
Biyografi ya da yaşam öyküsü, bir kişinin yaşamını ayrıntılı bir biçimde açıklayan bir edebiyat türüdür. Kişi kendi hayatını anlatıyorsa buna otobiyografi, şairlerin yaşam hikâyesi anlatılıyorsa da buna tezkire denir. Biyografiler eğitim, iş, ilişkiler ve ölüm gibi temel olaylardan daha fazlasını içerir. Bir biyografi, bir konunun yaşam öyküsünü sunar, deneyimle ilgili samimi ayrıntılar da dahil olmak üzere yaşamlarının çeşitli yönlerini vurgular ve öznenin kişiliğinin bir analizini içerir.
Kâğıt, çoğunlukla yazma işlemlerinde kullanılan, üzerine baskı ya da çizim yapılabilen veya ambalaj amacıyla kullanılan ince malzemedir.
Canlı ya da organizma, biyoloji ve ekolojide fonksiyonlarını yaşama mümkün olduğunca uyum sağlayarak sürdürebilen basit yapı moleküllerinin veya karmaşık organ sistemlerinin bir araya gelmesiyle oluşan varlıklar için kullanılan bir kavramdır.
Papaz, Hristiyan din adamları için kullanılan sözcük. Türkçeye 1300'lü yıllarda Rumca papas sözcüğünden geçmiştir. Türkçede rahip sözcüğü de bazen papaz anlamında kullanılır ancak her rahip bir papaz değildir. Rahip sözcüğü zaman zaman İslam dışındaki dinlerdeki din adamları için de kullanılır. Rahip sözcüğü Arapça kökenlidir. Farsça kökenli peder sözcüğü de Türkçede zaman zaman papaz anlamında kullanılır.
Arife ya da ön gün, herhangi bir dinî bayramdan önceki gün. Arife günü aslen hicrî kâmerî Zilhicce ayının 9. günüdür ve bu gün Kurban Bayramı'ndan önceki, terviye gününden sonraki gündür. Ancak zamanla Ramazan Bayramı için de kullanılmaya başlanmıştır. Bunun yanı sıra herhangi bir şeyden önceki gün anlamında da kullanılır.
Mühimmat; askerî terminolojide savaş için gerekli, demirbaş olmayan tüm yedek parça ve cephaneyi kapsayan bir terim. Cephane ise ateşli silahlardan atılmak üzere hazırlanmış her türlü patlayıcı veya delici malzemedir.
Mücevher; altın, gümüş gibi değerli madenler ve elmas, zümrüt gibi değerli taşlar kullanılarak yapılan; genellikle vücuda veya elbiselere takılan; kolye, küpe, yüzük vb süs eşyası. Çoğulu mücevherattır. Değerine bakılmaksızın vücuda ve elbiselere takılan tüm süs eşyalarına takı denir. İnci gibi, organik süreçlerle oluşmuş bazı değerli malzemeler de mücevher kabul edilir.
Ceset veya naaş, ölü bir insanın bedeni. Aynı anlama gelen kadavra sözcüğü genelde tıbbî anlamda kullanılır. Cenaze töreni için hazırlanmış cesede cenaze denir.
Buharlı gemi, hareket enerjisini su buharı gücünden alan deniz taşıtıdır. Özellikle askerî amaçlarla kullanılan daha küçük buharlı gemilere ise istimbot denir.
Pupa veya kıç, bir deniz taşıtının gövdesinin arka kısmı. Türkçeye 16. yüzyılda İtalyanca "puppa" sözcüğünden geçmiştir. Modern İtalyancada sözcük "poppa" şeklindedir. Pupanın tam zıt istikâmetinde olan (öndeki) bölüme ise pruva denir.
Güverte; gemilerde gövde, depo ve kamaraların üzerini kaplayan, sabit, sert malzemelerden inşa edilmiş yüzey. Gövdenin üzerini yatay düzlemde bir çatı gibi kaplayan ve geminin yapısını güçlendirmenin yanı sıra çeşitli iş ve görevlerin gerçekleştirildiği geniş yüzeye "ana güverte" veya "üst güverte" denir.
Bodoslama, bir geminin baş ve kıçında, gövdenin her iki yanının tam ortada birleştiği kalas veya metal dikme. Pruvadakine "baş bodoslama", pupadakine "kıç bodoslama" denilmekle birlikte, bodoslama sözcüğü ile çoğunlukla baş bodoslama kastedilir.
Asil veya soylu, bazı kültürlerde toplumun ayrıcalıklı en üst katmanına mensup kişi. Doğuştan veya hükümdar buyruğuyla, bazı ayrıcalıklara sahip olan ve özel unvanlar taşıyan kimselere denir. Asil olma durumuna asalet veya soyluluk denir. Pek çok toplumda soyluluk ebeveynlerden çocuklara geçer. Kavramın tanımı ülkeden ülkeye veya aynı ülkede çağdan çağa farklılık gösterebilir. Örneğin bazı toplumlarda soylu sınıfı iktidara ve çok geniş yetkilere sahip iken diğerlerinde sembolik olabilir.
Dizgin, binek hayvanlarını kontrol etmek için binicinin tuttuğu ip veya kayış. Hayvanı önden çekmek için kullanılan ipe ise yular denir.
Öreke; yün, keten gibi lifli malzemelerin tutturulduğu, bir ucu çatal değnek. Eğirme esnasında iğ veya kirmen ile birlikte kullanılır. Eğrilmesi planlanan yün, keten vs. fitilleri önce öreke üzerine sarılır ve buradan iğ veya kirmene boşaltılırken iki dönme hareketi gerçekleştirilir.
Boyunduruk veya nir; arabaya koşulan hayvanların birlikte yürümesini sağlamak için boyunlarına geçirilen, çoğunlukla m şeklindeki tahta çerçeve. Genellikle boyun üzerine yatay şekilde yerleştirilen bir çubuk ve boynun her iki yanına sarkan çubuklardan (zelve) meydana gelir. Tek hayvana takılan nal şeklinde boyunduruklar da mevcuttur. Hayvanların boynuzuna takılan boyunduruklara da rastlanır.
Koşum, bir hayvanı çekeceği araca bağlamak için vücudunun çeşitli bölgelerine sarılan kayış takımı. Sözcük, köpek gibi diğer hayvanlara takılan benzer takımlar için de kullanılır.
Kayınpeder, kayınbaba veya kaynata; bir erkeğe göre karısının, bir kadına göre kocasının yani evli çiftlerin eşlerinin babası için kullandığı sözcüktür. Karşılıklı olma durumunda baba olarak hitap edilir. Genellikle kayınpederden 3. bir kişi olarak bahsedildiğinde öz baba ile karıştırılmamak için bu şekilde kullanılır.