İçeriğe atla

Geçmişe Dönüş (psikoloji)

Geçmişe dönüş ya da istemsiz tekrar eden bellek, bireylerin eski deneyimleri ya da eski deneyimlerin ögelerini ani ve genellikle güçlü bir şekilde yeniden deneyimlediği psikolojik fenomendir. Bu deneyimler sevindirici, üzgün, heyecan verici veya herhangi başka bir duygu olabilir. [1] Geçmişe dönüş terimi, özellikle, anı istemsiz hatırlandığında ve/veya bu anı insanın tekrar yaşayabileceği kadar yoğun olduğunda, bunun gerçek zamanda yaşanmadığını, sadece bir anı olduğunu fark edemeyeceği durumlarda kullanılır.[2]

Tarih

Hermann Ebbinghaus (1850–1909)

Geçmişe dönüşler, "bilinç ve hafızayı aramak, geri getirmek gibi önceden tasarlanmış bir çaba olmaksızın insanın farkındalığına giren kişisel deneyimlerdir".[3] Bazen, bu deneyimler içinde bulunulan durumla ya çok az bağlantılıdır ya da hiç bağlantılı değildir. Geçmişe dönüşler, travma sonrası stres bozukluğuna (TSSB) sahip kişilerin günlük hayatlarını önemli ölçüde etkileyebilir.

Hafıza, istemli (bilinçli) ve istemsiz (bilinçsiz) olarak iki sürece bölünür. Bu süreçler birbirlerinden bağımsız hareket eder. Hafıza üzerine teoriler ve araştırmaların tarihi, anlamsız heceler üzerine çalışmaya başlayan Hermann Ebbinghaus'a uzanır. [1] Ebbinghaus, hafızayı üç ayrı şekilde sınıflandırmıştır: duyusal, kısa süreli ve uzun süreli bellek .[4]

  • Duyusal bellek, belirli bir ortam içinde kısa bir bilgi depolamasından oluşur (görüş alanında bir maytap sallandıktan sonra görülen çizgi, duyusal bellek tarafından oluşturulur).[4]
  • Kısa süreli bellek, eldeki görevi tamamlamak için kullanılmakta olan bilgilerden oluşur.
  • Uzun süreli bellek, belleği uzun süre boyunca depolamak için kullanılan sistemlerden oluşur. İki gün önce, öğlen ne olduğunu veya dün gece kimin aradığını hatırlatır.[2]

Miller (1962–1974), istemsiz anılar gibi hassas şeyler üzerine çalışmaların yapılmaması gerektiğini açıklamıştır.[1] Bu açıklamanın takip edildiği, bilişsel psikoloji disiplininde geçmişe dönüşler üzerine yapılan çalışmaların azlığından görülüyor. Yine de klinik bir disiplinde çalışıldığında, geçmişe dönüşler, travma sonrası stres bozukluğu dahil olmak üzere birçok hastalığın semptomu olarak tanımlanmışlardır.

Teorik Açıklamalar

İstemsiz tekrarlanan anıların kaçamaklı doğasından dolayı geçmişe dönüşlerin öznel deneyimi hakkında çok az şey biliniyor. Bununla beraber, teorisyenler, bu fenomenin belirli olayların anılarının hafızaya başlangıçtaki kodlanma (ya da girme) tarzıyla, hafızanın düzenlenme biçimiyle ve ayrıca bireylerin anıyı sonradan hatırlama şekliyle alakalı olduğu konusunda görüş birliğindedir.[5] Genel olarak, geçmişe dönüş fenomenini açıklamaya çalışan teoriler iki bakış açısından birinde sınıflandırılır. “Özel mekanizma” görüşü klinik yönelimlidir yani istemsiz anıların travmatik olaylar sonucu olduğunu ve bu olayların anılarının bir özel hafıza mekanizmasına atıflandırılabileceğini söyler. Diğer tarafta, “basit mekanizma” görüşü daha deneysel yönelimlidir ve hafıza araştırmalarına dayanır.[6] Bu görüş, travmatik anıların, diğer tüm gündelik anılarla aynı parametrelere bağlı olduğunu savunur. Her iki bakış açısı, istemsiz tekrarlanan anıların, normalde meydana gelmeyecek nadir olayların sonucu olduğunda katılır.

Bu nadir olaylar, normal beklentileri ihlal ettiği için bireyde güçlü duygusal tepkiler uyandırır.[7] Özel mekanizma görüşüne göre, olayın hafızaya istemli kodlaması parçalı olur, böylece anının sonraki bilinçli geri getirmeleri daha zorlayıcı olur. Bununla birlikte istemsiz tekrarlanan anılar daha elde edilebilir ve dış ipuçları tarafından tetiklenmeye daha müsait olurlar. Buna karşıt olarak basit mekanizma görüşü, travmatik olayın, hafızaya güçlendirilmiş ve uyumlu bir şekilde kodlandığını ve bunun sonraki hem istemli hem istemsiz anıları hatırlanmaya daha müsait kıldığını söyler.[8]

Şu anda bir tartışma konusu olan şey, istemsiz bir hafızayı oluşturan tanımlayıcı kriterlerin doğasıdır. Yakın zamana kadar, araştırmacılar istemsiz anıların, bireyin belirli bir zaman ve yerde yaşadığı travmatik olayların bir sonucu olduğuna ve istem dışı bir hatırlama dönemi sırasında olayın tüm zamansal ve mekansal özelliklerini kaybettiğine inanıyorlardı. Başka bir deyişle, geçmişe dönüşlerden muzdarip insanlar tüm zaman ve mekan algılarını kaybederler ve sadece bir anıyı hatırlamak yerine olayı yeniden yaşıyormuş gibi hissederler.[5] Bu, istemsiz hafızanın gönüllü muadili ile karşılaştırıldığında farklı bir hafıza mekanizmasına dayanması bakımından özel mekanizma bakış açısıyla tutarlıdır. Ayrıca, kodlama sırasında deneyimlenen ilk duygular, bir flashback epizodu sırasında da yeniden yaşanır; bu, özellikle travmatik bir olayın anısı olduğunda sıkıntı verici olabilir. Ayrıca, bir kişinin yaşadığı geçmişe dönüşlerin doğasının, her izinsiz girişte aynı formu korudukları için statik olduğu da gösterilmiştir.[9] Bu, birey, müdahaleci bellekte tutulan bilgilerle doğrudan çelişen yeni bilgiler öğrendiğinde bile ortaya çıkar.[10]

Daha fazla araştırma üzerine, istemsiz anıların genellikle ya travmatik bir olayın başlangıcını gösteren uyaranlardan ya da sadece travma sırasında travma ile yakından ilişkili oldukları için birey için yoğun duygusal önem taşıyan uyaranlardan türetildiği bulundu. Etkinlik.[11] Bu uyaranlar daha sonra tekrar karşılaşıldığında bir geçmişe dönüşü tetiklemeye hizmet eden uyarı sinyalleri haline gelir. Bu uyarı sinyali hipotezi olarak adlandırılmıştır. Örneğin, bir kişi çimlerinde güneş lekeleri görürken bir geçmişe dönüş yaşayabilir. Bunun nedeni, kişinin bir trafik kazası geçirmeden önce gördüğü aracın farlarıyla noktaları ilişkilendirmesidir. Ehlers ve Clark'a göre, travmatik anılar, bireyin bağlamsal bilgileri ve genellikle günlük anılarla ilişkilendirilecek olan zaman ve yer bilgilerini dikkate almada başarısız olmasına neden olan hatalı kodlama nedeniyle geçmişe dönüşlere neden olmaya daha yatkındır.[10] Bu bireyler , travmatik olayla ilişkilendirdikleri uyaranlara karşı duyarlı hale gelirler ve bu uyaranı çevreleyen bağlam ilgisiz olsa bile, daha sonra bir geçmişe dönüş için tetikleyici görevi görür. Bu tetikleyiciler, travmatik deneyim sırasında uyarlanabilir bir tepki ortaya çıkarabilir, ancak kişi, hiçbir tehlikenin bulunmadığı durumlara aynı şekilde tepki vermeye devam ederse, kısa sürede uyumsuz hale gelir.[5]

Özel mekanizma görüşü, koruyucu bilişsel mekanizmalar asıl anının hatırlanmasını dizginlemeye çalışırken bu tetiklerin travmatik olayın parçalı anısını etkinleştirdiğini öne sürerek buna ekleme yapar.[7] Çift temsil teorisi, istemli ve istemsiz anılar için iki ayrı mekanizma önererek bu fikri güçlendirir. İlki sözlü erişilebilir hafıza sistemi, ikincisi durumsal erişilebilir hafıza sistemi olarak sunulur.[12]

Bunun aksine, temel mekanizma bakış açısına ait teoriler, istemli ve istemsiz anıları açıklayan ayrı mekanizmaların olmadığını savunur. Stresli olaylar için anıların hatırlanması, istemsiz ve gönüllü hatırlama altında farklılık göstermez. Bunun yerine, her bir geri çağırma türü için farklı olan geri alma mekanizmasının kendisidir. İstemsiz hatırlamada, harici tetikleyici, bellekte kontrolsüz bir aktivasyon yayılımı yaratırken, gönüllü hatırlamada bu aktivasyon sıkı bir şekilde kontrol edilir ve hedefe yöneliktir.[7]

Ek olarak, temel mekanizmanın olumsuz olayları istem dışı hatırlaması, olumlu olayların anılarıyla da ilişkilidir. Araştırmalar, geçmişe dönüşlerden muzdarip katılımcıların yaklaşık yüzde 5'inin travmatik olmayan olumlu geçmişe dönüşler yaşadığını göstermiştir. Bu kişiler olumsuz veya travmatik geçmişe dönüşler deneyimlemiş kişiler ile, istemsiz anıyla ilintili canlılık ve duygu da dahil olmak üzere aynı yoğunluğu deneyimliyor ve onlarla aynı geri getirme mekanizmasına sahip olurlar. Tek fark uyandırılan duygunun olumlu ya da olumsuz olmasıdır.[13]

Bilişsellik

Duyusal hafıza

Bellek tipik olarak duyusal, kısa vadeli ve uzun vadeli süreçlere ayrılmıştır.[14] Yoğun bir müdahaleci bellekle ilgili görülen öğeler veya diğer duyusal ayrıntılar, geçmişe dönüşlere neden olabilir.[15] Olaydan hemen önce gerçekleşen bu duyusal deneyimler, olayın istemsiz bir hafıza olarak ortaya çıkması için koşullandırma uyarıcısı görevi görür. Bir tetikleyicinin varlığı, hafızada geçmişe dönüşlerin olma olasılığını artırır. Duyusal hafıza buna neden olabileceği gibi, hafıza ile tetikleyici arasındaki bağlantıların silinmesine de yardımcı olabilir. Karşı koşullandırma ve duyusal işaretle ilgili olayların anılarının tekrar yazılması, anıyla tetikleyiciyi birbirinden ayırmaya yardımcı olabilir.[16]

Kısa Süreli Hafıza/Çalışan Hafıza

Yıkıcı anıların kısa süreli belleklerde eksikliklere neden olabileceğine dair birçok şüphe var. Geçmişe dönüşlerden muzdarip insanlar için, işleyen hafıza ile ilgili olan hipokampus hasar görmüş, bu da çalışma hafızasının etkilenmiş olabileceği teorisini desteklemektedir. Bu teoriyi test etmek için birçok çalışma yapıldı ve tüm sonuçlar, müdahaleci hafızanın kısa süreli hafızayı veya çalışan hafızayı etkilemediği sonucuna vardı.[17]

Uzun Süreli hafıza

Üç tür bellek sürecinden uzun süreli bellek, en büyük miktarda bellek depolamasını içerir ve bilişsel süreçlerin çoğunda yer alır. Rasmuseen & Berntsen'e göre, "uzun süreli bellek süreçleri kendiliğinden düşüncenin çekirdeğini oluşturabilir" (2009).[18] Bu nedenle, geçmişe dönüşlerle en çok ilişkili olan bellek süreci uzun süreli bellektir. Ek olarak, Rasmuseen & Berntsen tarafından 2009'da yapılan diğer araştırmalar, uzun süreli belleğin, erişilebilirlikle ilgili olduğu için, yenilik etkisi, uyarılma ve prova gibi yabancı faktörlere de duyarlı olduğunu göstermiştir. Gönüllü anılarla karşılaştırıldığında, istemsiz anılar daha kısa hatırlama süreleri ve daha az bilişsel çaba gösterir. Son olarak, istemsiz anılar, üst düzey bilişsel izlemeye veya yönetici kontrol işlemeye dayanmayan otomatik işleme nedeniyle ortaya çıkar. Normal olarak, gönüllü bellek bağlamsal bilgi ile ilişkilendirilerek zaman ve yer arasındaki yazışmaların gerçekleşmesine izin verilir. Bu, flashbackler için geçerli değildir. Brewin'e göre, Lanius ve diğerleri, geçmişe dönüşler bağlamsal bilgiden kopuktur ve sonuç olarak zaman ve mekandan kopuktur (2009).[19]

Bölümsel hafıza

Epizodik bellek, istemsiz anıların yoğun otobiyografik anılardan oluştuğu bir tür uzun süreli bellektir. Bildirimsel hafızanın bir versiyonu olarak, bu, hafıza ne kadar kişisel olursa, hatırlanma olasılığının o kadar yüksek olduğu fikrini takip eder. Yıkıcı anılar neredeyse her zaman pekiştirme ve yeniden pekiştirme süreci boyunca hızla güçlenen tanıdık bir uyaranla ilişkilendirilir. En büyük fark, araya giren düşünceleri unutmanın daha zor olmasıdır.[20] Çoğu zihinsel anlatı, bellekle ilgili çeşitli duygu türlerine sahip olma eğilimindedir. Geçmişe dönüşler için, onunla ilişkili duyguların çoğu olumsuzdur, ancak olumlu da olabilir. Bu duygular yoğundur ve hafızayı daha canlı hale getirir. Müdahaleci bir anı ile ilişkili duygunun yoğunluğunu azaltmak, hafızayı daha sakin bir epizodik hafızaya indirgeyebilir.[21]

Sinirbilim

İnsan beyninin orta sagital kesimi
Hipokampüs kırmızıyla vurgulanmıştır

Geçmişe dönüşlerin nörolojik temelinde birkaç beyin bölgesi suçlanmıştır. Medial temporal loblar, precuneus, posterior singulat girus ve prefrontal korteks, istemsiz anılarla ilgili olarak en tipik olarak başvurulanlardır.[18]

Medial temporal loblar genellikle bellekle ilişkilidir. Daha spesifik olarak, loblar epizodik/bildirimsel belleğe bağlanmıştır, bu da beynin bu bölgelerine verilen hasarın bildirimsel bellek sisteminde bozulmalara neden olacağı anlamına gelir.[22] Medial temporal bölgelerde yer alan hipokampus, hafıza süreçleriyle de oldukça ilişkilidir. Hipokampusta, hafıza konsolidasyonunun özelliklerini içeren çok sayıda fonksiyon vardır.[14] Beyin görüntüleme çalışmaları, hafıza geri çağırma ile ilişkili alanları aktive eden geçmişe dönüşleri göstermiştir.[18] Superior parietal lobda bulunan precuneus ve posterior singulat girus da hafızanın geri alınmasında rol oynar. Ek olarak, çalışmalar, hafıza geri alımında yer alan prefrontal korteks alanlarındaki aktiviteyi göstermiştir.

Bu nedenle, medial temporal lob, precuneus, superior parietal lob ve posterior singulat girus, hafızanın geri alınmasındaki rollerine göre geçmişe dönüşlerde rol oynar.[23]

Klinik araştırmalar

Bugüne kadar, geçmişe dönüşlerin spesifik nedenleri henüz doğrulanmadı. Çeşitli çalışmalar çeşitli potansiyel faktörler önermiştir. Gunasekaran ve diğerleri, 2009, gıda yoksunluğu ile geçmişe dönüşlerin meydana gelmesindeki stres arasında bir bağlantı olabileceğini belirtmektedir.[24] Psikiyatristler, temporal lob nöbetlerinin de bir ilişkisi olabileceğini öne sürüyorlar.[14]

Tersine, birkaç fikir, geçmişe dönüşlerin olası bir nedeni olması açısından iskonto edilmiştir. Tym ve diğerleri, 2009, bu listenin ilaç veya diğer maddeleri, Charles Bonnet sendromunu, gecikmiş palinopsiyi, halüsinasyonları, dissosiyatif fenomenleri ve duyarsızlaşma sendromunu içerdiğini öne sürüyorlar.[25]

İkinci Dünya Savaşı savaş esirlerinde travmatik anıların kalıcılığı üzerine bir araştırma, anketler aracılığıyla, savaş esirlerinde meydana gelen geçmişe dönüşlerin kapsamını ve ciddiyetini araştırıyor. Bu çalışma, ağır travmatik otobiyografik anıların kalıcılığının 65 yıla kadar sürebileceği sonucuna varmıştır. Yakın zamana kadar, geçmişe dönüş çalışmaları, TSSB'den muzdarip olanlar gibi, zaten geçmişe dönüşler yaşayan katılımcılarla sınırlıydı ve araştırmacıları deneysel çalışmalardan ziyade gözlemsel/keşifsel çalışmalarla sınırladı.[26]

İstemsiz hafızanın iç işleyişi hakkında teorilere dayanan tedaviler de olmuştur. Prosedür, araya giren anıların içeriğini değiştirmeyi ve onunla ilişkili olumsuz çağrışımların silinmesi için yeniden yapılandırmayı içerir. Hastalar hayatlarını yaşamaya ve yıkıcı anılarına odaklanmamaya teşvik edilir ve geçmişe dönüşleri başlatabilecek herhangi bir uyaranı tanımaları öğretilir. Geçmişe dönüşlerle ilgili olaylar hala çoğunlukla zihinlerinde var olmaya devam etse de kişinin bunu algılama şekli değişir. Ehlers'e göre, bu yöntem travma geçirmiş hastalarda yüksek bir başarı oranına sahiptir.[16]

Nörogörüntüleme araştırmaları

Geçmişe dönüşlerin araştırılmasında beyin görüntüleme teknikleri uygulanmıştır. Bu teknikleri kullanarak, araştırmacılar, geçmişe dönüşlerden muzdarip bireylerde, yaşamayanlara kıyasla beynin anatomisindeki yapısal ve işlevsel farklılıkları keşfetmeye çalışırlar. Nörogörüntüleme, bilgisayarlı tomografi, pozitron emisyon tomografisi, manyetik rezonans görüntüleme (fonksiyonel dahil) ve manyetoensefalografi dahil olmak üzere bir dizi teknik içerir. Geçmişe dönüşleri araştıran beyin görüntüleme çalışmaları, araştırmanın temeli olarak kullanılan mevcut psikolojik teorilere dayanmaktadır. Sürekli olarak araştırılan teorilerden biri, açık ve örtük bellek arasındaki farktır. Bu ayrım, hatıraların daha sonra, yani bilinçli (istemli olarak) veya bilinçsizce (istem dışı olarak) hatırlanma şeklini belirler.[27]

Bu yöntemler, büyük ölçüde, katılımcının bir anıyı istemsiz yollarla tekrar hatırlamadan önce gönüllü olarak hatırladığı çıkarmalı akıl yürütmeye dayanmaktadır. Katılımcıda, TSSB'den muzdarip bireylerde bir geçmişe dönüşü tetiklemek için tasarlanmış, duygusal olarak yüklü bir senaryo okunarak istemsiz anılar (veya geçmişe dönüşler) ortaya çıkarılır. Araştırmacılar, bu koşulların her biri sırasında aktif olan beyin bölgelerini kaydeder ve ardından aktiviteyi çıkarır. Geriye kalan her şeyin, koşullar arasındaki nörolojik farklılıkları desteklediği varsayılır.[27]

Geçmişe dönüş deneyimlerinden geçen TSSB hastalarını inceleyen görüntüleme çalışmaları, orta oksipital lob, birincil motor korteks ve tamamlayıcı motor alanı dahil olmak üzere dorsal akıntı bölgelerinde yüksek aktivasyon tespit etmiştir.[28] Dorsal akım, duyusal işlemede yer alır ve bu nedenle, bu aktivasyonlar, geçmişe dönüşlerle ilişkili canlı görsel deneyimlerin temelini oluşturabilir. Çalışma ayrıca, allosentrik ilişkilerin işlenmesinde yer alan alt temporal korteks ve parahipokampus gibi bölgelerde aktivasyonun azaldığını buldu. Bu devre dışı bırakmalar, geçmişe dönüş deneyimleri sırasında gerçeklikten ayrılma duygularına katkıda bulunabilir.

Akıl hastalığı ve uyuşturucu kullanımı ile ilişkiler

Geçmişe dönüşler, TSSB, akut stres bozukluğu ve obsesif-kompulsif bozukluk (OKB) için bir semptom ve tanı ölçütlerinde bir özellik olduğu için genellikle akıl hastalığı ile ilişkilidir.[2] Bipolar bozukluk, depresyon, ev özlemi, ölüme yakın deneyimler, epileptik nöbetler ve madde bağımlılığı olan kişilerde de geçmişe dönüşler gözlemlenmiştir.[27]

Bazı araştırmacılar, bazı ilaçların kullanımının kişinin geçmişe dönüşler yaşamasına neden olabileceğini öne sürmüşlerdir;[29][30] LSD kullanıcıları bazen "asit geçmişe dönüşleri" rapor ederken diğer çalışmalar diğer ilaçların, özellikle esrar kullanımının TSSB'si olan kişilerde geçmişe dönüşlerin oluşumunu azaltmaya yardımcı olabileceğini göstermektedir.[31]

Popüler kültürde

Psikolojik fenomen, film ve televizyonda sıklıkla tasvir edilmiştir. Geçmişe dönüşlerle ilgili en doğru medya tasvirlerinden bazıları, savaş zamanı ve geçmişe dönüşlerin savaşın travmaları ve streslerinin neden olduğu TSSB ile ilişkilendirilmesiyle ilgili olanlardır.[1] Bunun en eski ekran tasvirlerinden biri 1945 yapımı Mildred Pierce filminde.[32]

Ayrıca bakınız

  • Halüsinojen kalıcı algı bozukluğu

Kaynakça

  1. ^ a b c d Bernsten D. (2002). "Emotionally Charged Autobiographical Memories Across the Life Span:The Recall of Happy, Sad, Traumatic, and Involuntary Memories". Psychology and Aging. 17 (4): 636-652. doi:10.1037/0882-7974.17.4.636. PMID 12507360.  Kaynak hatası: Geçersiz <ref> etiketi: "bernsten_rubin" adı farklı içerikte birden fazla tanımlanmış (Bkz: )
  2. ^ a b c Brewin, C. (2010). "Intrusive Images in Psychological Disorders: Characteristics, Neural Mechanisms, and Treatment Implications". Psychological Review. 117 (1): 210-232. doi:10.1037/a0018113. PMC 2834572 $2. PMID 20063969. 
  3. ^ Ball C. (2006). "A Comparison of Involuntary Autobiographical Memory Retrievals". Applied Cognitive Psychology. 20 (9): 1167-1179. doi:10.1002/acp.1264. 
  4. ^ a b Memory. New York: Psychology Press. 2009. 
  5. ^ a b c Ehlers A. (2004). "Intrusive Re-Experiencing in post-traumatic stress disorder: Phenomenology, theory and therapy". Memory. 12 (4): 403-415. doi:10.1080/09658210444000025. PMID 15487537. 
  6. ^ Mole, C. Are there Special Mechanisms of Involuntary Memory?. Rev.Phil.Psych. 8, 557–571 (2017). https://doi.org/10.1007/s13164-016-0326-z
  7. ^ a b c "Memory in Posttraumatic Stress Disorder: Properties of Voluntary and Involuntary, Traumatic and Nontraumatic Autobiographical Memories in People With and Without Posttraumatic Stress Disorder Symptoms". Journal of Experimental Psychology. 137 (4): 591-614. 2008. doi:10.1037/a0013165. PMC 2597428 $2. PMID 18999355. 
  8. ^ Hall, N. M. (2008). "The effect of emotional stress on involuntary and voluntary conscious memories". Memory. 16 (1): 48-57. doi:10.1080/09658210701333271. PMID 17852728. 
  9. ^ Van der Kolk B. A. (1991). "The intrusive past: the flexibility of memory and the engraving trauma". American Imago. 48 (4): 425-454. 
  10. ^ a b Ehlers A. (2000). "A cognitive model of post-traumatic stress disorder". Behaviour Research and Therapy. 38 (4): 319-345. doi:10.1016/s0005-7967(99)00123-0. PMID 10761279. 
  11. ^ Ehlers A. (2002). "The nature of intrusive memories after trauma: The warning signal hypothesis". Behaviour Research and Therapy. 40 (9): 1021-1028. doi:10.1016/S0005-7967(01)00077-8. PMID 12296496. 
  12. ^ Brewin C. R. (1996). "A dual representation theory of post-traumatic stress disorder". Psychological Review. 103 (4): 670-686. doi:10.1037/0033-295x.103.4.670. PMID 8888651. 
  13. ^ Involuntary autobiographical memories : an introduction to the unbidden past. Cambridge University Press. 2012. ISBN 978-1-107-40598-1. OCLC 784577389. 19 Temmuz 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Temmuz 2021. 
  14. ^ a b c Pinel, J. (2009) Biopsyschology. Boston: Pearson.
  15. ^ Chris (2012). "Source memory errors associated with reports of posttraumatic flashbacks: A proof of concept study". Cognition. 124: 234-238 – doi:https://doi.org/10.1016/j.cognition.2012.05.002 vasıtasıyla. 
  16. ^ a b Ehlers (2010). "Understanding and Treating Unwanted Trauma Memories in Posttraumatic Stress Disorder". Z Psycholog. 218: 141-145. PMC 3072671 $2 – doi:doi: 10.1027/0044-3409/a000021 vasıtasıyla. 
  17. ^ Swick, D., Cayton, J., Ashley, V., & Turken, A. U. (2017). Dissociation Between Working Memory Performance and Proactive Interference Control in Post-Traumatic Stress Disorder. Neuropsychologia, 111-121. doi:doi: 10.1016/j.neuropsychologia.2017.01.005
  18. ^ a b c Rasmuseen A. (2009). "The Possible Functions of Involuntary Autobiographical Memories". Applied Cognitive Psychology. 23 (8): 1137-1152. doi:10.1002/acp.1615. 
  19. ^ Brenwin C. (2009). "Reformulating PTSD for DSM-V: Life After Criterion A" (PDF). Journal of Traumatic Stress. 22 (5): 366-373. doi:10.1002/jts.20443. PMID 19743480. 3 Mayıs 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 7 Temmuz 2021. 
  20. ^ Brewin, C.R. Memory and Forgetting. Curr Psychiatry Rep 20, 87 (2018). https://doi.org/10.1007/s11920-018-0950-7
  21. ^ Högberg G, Nardo D, Hällström T, Pagani M. (2011) Affective psychotherapy in post-traumatic reactions guided by affective neuroscience: memory reconsolidation and play. Psychology Research and Behavior Management, 87-96. DOI: 10.2147/prbm.s10380.
  22. ^ Squire, L. R., Stark, C. E. L., & Clark, R. E. (2004). The Medial Temporal Lobe. Annual Review of Neuroscience, 27(1), 279–306. https://doi.org/10.1146/annurev.neuro.27.070203.144130
  23. ^ Whalley, M. G., Kroes, M. C. W., Huntley, Z., Rugg, M. D., Davis, S. W., & Brewin, C. R. (2013). An fMRI investigation of posttraumatic flashbacks. Brain and Cognition, 81(1), 151–159. https://doi.org/10.1016/j.bandc.2012.10.002
  24. ^ "Reintoxication: the release of fat-stored D9-tetrahydrocannabinol (THC) into blood is enhanced by food deprivation or ACTH exposure". British Journal of Pharmacology. 158 (5): 1330-1337. 2009. doi:10.1111/j.1476-5381.2009.00399.x. PMC 2782342 $2. PMID 19681888. 
  25. ^ Tym R. (2009). "Two Persisting Pathophysiological Visual Phenomena Following Psychological Trauma and Their Elimination With Rapid Eye Movements: A Possible Refinement of Construct of PTSD and Its Visual State Marker". Traumatology. 15 (3): 23. doi:10.1177/1534765609335521. 
  26. ^ Rintamaki L. S. (2009). "Persistence of traumatic memories in World War II prisoners of war". Journal of the American Geriatrics Society. 57 (12): 2257-2262. doi:10.1111/j.1532-5415.2009.02608.x. PMID 20121989. 
  27. ^ a b c Involuntary Memory. Oxford: Blackwell Publishing. 2007. 
  28. ^ Whalley, Matthew G. (2013). "An fMRI investigation of posttraumatic flashbacks". Brain and Cognition. 81 (1): 151-159. doi:10.1016/j.bandc.2012.10.002. PMC 3549493 $2. PMID 23207576. 
  29. ^ "Ocular Manifestations of Crystal Methamphetamine Use". Neurotoxicity Research. 15 (2): 187-191. 2009. doi:10.1007/s12640-009-9019-z. PMID 19384581. 
  30. ^ Suzuki, J. (2009). "Pharmacology and treatment of substance abuse: Evidence- and outcome-based perspectives". 
  31. ^ Fraser G. A. (Bahar 2009). "The use of a synthetic cannabinoid in the management of treatment-resistant nightmares in posttraumatic stress disorder (PTSD)". CNS Neuroscience and Therapeutics. 15 (1): 84-88. doi:10.1111/j.1755-5949.2008.00071.x. PMC 6494011 $2. PMID 19228182. 
  32. ^ "Mildred Pierce (1945)". 2009. 4 Şubat 1997 tarihinde kaynağından arşivlendi. 

İlgili Araştırma Makaleleri

Amnezi veya hafıza kaybı, belleğin (hafızanın) rahatsız olması, bozukluğa uğraması durumudur. Amnezinin nedenleri organik veya fonksiyonel olabilir. Travma veya hastalıklar yüzünden beynin zarar görmesi veya belirli maddelerin kullanımı organik nedenlerindendir. Fonksiyonel nedenler psikolojik faktörlerdir, savunma mekanizmaları gibi. Histerik travma-sonrası (post-travmatik) amnezi bunun örneklerindendir. Amnezi aniden olabilir, geçici global amnezi gibi. Bu tip amnezi orta yaş veya daha yaşlı kişilerde, özellikle erkeklerde daha yaygındır ve genellikle 24 saatten kısa sürer.

Bellek ya da hafıza, yaşananları, öğrenilen konuları, bunların geçmişle ilişkisini bilinçli olarak zihinde saklama gücüdür.

Kısa süreli bellek, kısa bir süre için aktif, hazır bir durumda az miktarda bilgiyi işlemeden akılda tutma yetisidir. Örneğin, kısa süreli bellek, kısa bir süre önce söylenen bir telefon numarasını hatırlamak için kullanılabilir. Kısa süreli hafızanın süresinin saniyeler düzeyinde olduğuna inanılmaktadır. En çok bahsedilen kapasite, Miller'ın kendisinin figürün "bir şakadan biraz daha fazlası" olarak tasarlandığını belirtmesine rağmen, Büyülü Sayı Yedi, Artı veya Eksi İki' dir ve Cowan'ın (2001) daha gerçekçi bir figürün 4 ± 1 birim olduğuna dair kanıt sağlamıştır. Buna karşılık, uzun süreli bellek bilgileri süresiz olarak tutabilir.

Uzun süreli bellek ya da Uzun dönemli hafıza, iki depolama hafıza modeli teorisinin bir parçası olarak, öğeler arasındaki ilişkilerin depolandığı bellektir. Teoriye göre uzun süreli bellek, kısa süreli bellekten farklı işlevlere sahiptir. Bu da kısa süreli belleğin 20 ila 30 saniye içerisindeki bilgileri çağırmasından farklı olarak, depolanmış bilgileri uzun sürelerde tekrar, tekrar çağırabilmesidir. Bu iki bellek arasında bir fark görünmüyor gibi olsa da, her ikisi bilgiyi farklı yer ve alanlarda depolamaları bağlamında modelleri farklıdır.

<span class="mw-page-title-main">Temporal lob</span> İnsanların beyninde bulunan dört lobdan biri

Temporal lob, memelilerin beynindeki serebral korteksin dört ana lobundan biridir. Temporal lob, memeli beyninin her iki serebral hemisferindeki lateral fissürün altındadır.

Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) veya posttravmatik stres bozukluğu (PTSD), travma yaratan bir olayın yaşanmasından sonra, o olayın günlük yaşamda veya rüyada tekrar yaşanması, o olayı hatırlatan durumlardan kaçınmaya yol açan bir aşırı uyarılmışlık, kaygı ve kolayca irkilmeyi içeren bir kaygı bozukluğudur.

Çocukluk amnezisi aynı zamanda bebeklik amnezisi yani unutkanlık olarak da bilinir. Yetişkinlerin 2-4 yaşına kadar olan dönemde olaysal belleklerinde bulunan belirli anılarının zamanını, mekânını, yaşadığı duyguyu ve kimle, nasıl, nerede olduğunu hatırlayamamalarıdır. Bunun yanı sıra 10 yaşından önceki süreçte de olması gerekenden daha az anıya sahip olmaları beklenir. Aynı zamanda bilişsel benlik gelişiminin de kodlama ve ilk anıların saklanması üzerinde etkisi olduğu düşünülür. Araştırmalara göre çocuklar 1 yaşından önce oluşan anılarını hatırlayabilir fakat büyüdükçe ve yaşlanmaya başladıkça bu anıların hatırlanma oranı azalmaya başlar. Çocukluk amnezisi psikologlar tarafından farklı şekillerde tanımlanmıştır. Bazılarına göre ilk anıların hatırlanmaya başlandığı 2-8 yaş aralığında oluşan anıları kodlama, saklama ve geri alma sırasında oluşan değişikliklerin çocukluk amnezisi için çok önemli olduğu düşünülür. Bu bellek yitiminin nedenleri konusunda başlıca üç teori ortaya atılmıştır. Psikanalistler bunun bastırmadan kaynaklandığını ileri sürerken; bilişsel psikologlar dilin gelişmesiyle birlikte bellek kodlamada ortaya çıkan değişikliklerin bu ilk anıların bellek izlerini canlandırmayı imkânsız kıldığını; nöro-psikologlar ise uzun süreli bellek için gerekli sinir mekanizmalarının bu ilk yıllarda işlevsel anlamda yeterince olgunlaşmamış olabileceğini savunmaktadır. Çocukluk amnezisi özellikle sahte anı durumlarında ve beynin erken yaşlardaki gelişimi açısından dikkate alınmalıdır. Çocukluk amnezisi için önerilen açıklamalar Freud’un delillerle desteklenmeyen ve genellikle güvenilmeyen travma teorisi, nörolojik gelişim, bilişsel benlik gelişimi, duygu gelişimi ve dil gelişimidir.

Hafıza güçlendirme ilk ediniminden sonra bazı bilgilerin hafızaya yerleşmesi için sürdürülen sürecin bütünüdür. Hafıza izi, bir şeyin ezberlenmesi sonucu sinir sisteminde meydana gelen değişikliktir. Hafızanın sağlamlaşması iki özel sürece ayrılır. Geç faz uzun vadeli güçlenmeye karşılık geldiği düşünülen ilk sinaptik güçlendirme, öğrenmeden sonraki ilk birkaç saatte sinaptik bağlantılarda ve sinir devrelerinde küçük ölçekte olur.

Psikolojide konfabulasyon, kişinin kendisi ya da dünya hakkında uydurma, çarpık veya yanlış yorumlanmış anılar üretmesi olarak tanımlanan bir bellek hatasıdır. Konfabulasyon sergileyen insanlar, “ince değişikliklerden tuhaf uydurmalara” kadar, geniş bir ölçekte çeşitlenen yanlış anılar sunarlar ve çelişkili olduklarına ilişkin kanıtlara rağmen genellikle hatırladıkları anılardan çok emindirler.

Epizodik bellek, açıkça belirtilebilen veya bir araya getirilebilen günlük olayların hafızasıdır. Belirli zamanlarda ve yerlerde meydana gelen geçmiş kişisel deneyimlerin toplanmasıdır; örneğin, kişinin 7. doğum günündeki parti gibi. Semantik bellek ile birlikte, uzun süreli hafızanın iki ana bölümünden biri olan açık belleği oluşturur(diğeri örtük bellek).

Flaş bellek, duygusal olarak uyarıcı bir anın veya olayların detaylandırılmış ve son derece can alıcı parçalarının 'enstantene' resmidir. Flaş bellek terimi şaşkınlık uyandıran, gelişigüzel aydınlanmalar, detay, görüntünün özü gibi kelimeleri akla getirir. Bununla beraber flaş bellekler bir parça gelişigüzel ve tamamlanmışlıktan da uzaktır. İnsanlar genellikle hatıralarından bir hayli emin de olsalar, araştırmalar bu hatıraların birçok detayının unutulduğunu göstermektedir.

Bir travma tetikleyicisi, önceki bir travmatik deneyimin hatırlanmasını sağlayan psikolojik bir uyarandır. Uyarıcının kendisinin korkutucu veya travmatik olması gerekmez ve yalnızca dolaylı veya yüzeysel olarak koku gibi daha önceki bir travmatik olayı anımsatıyor olabilir. Tetikleyiciler tahmin edilmesi zor olabilir.

Eidetik hafıza bir görüntüyü yalnızca bir kez gördükten sonra ve anımsatıcı bir cihaz kullanmadan kısa bir süre için yüksek hassasiyetle bellek ten geri çağırma yeteneğidir. Eidetik bellek ve fotoğrafik bellek terimleri popüler olarak birbirinin yerine kullanılsa da, eidetik bellek, bir nesneyi artık yok olduktan sonra birkaç dakika boyunca görme yeteneğidir. Fotoğrafik bellek ise metin, sayı veya benzeri sayfaların çok ayrıntılı olarak hatırlanma yeteneğidir. Kavramlar ayırt edildiğinde, eidetik belleğin az sayıda çocukta meydana geldiği ve genellikle yetişkinlerde bulunmadığı bildirilirken gerçek fotoğrafik belleğin var olduğu hiçbir zaman kanıtlanmamıştır.

<span class="mw-page-title-main">Hafıza ve yaşlanma</span>

Bazen "normal yaşlanma" olarak tanımlanan yaşa bağlı hafıza kaybı, Alzheimer hastalığı gibi demans türleriyle ilişkili hafıza kaybından niteliksel olarak farklıdır ve farklı bir beyin mekanizmasına sahip olduğuna inanılır.

İkonik hafıza, görsel alanla ilgili görsel duyusal bellek kaydı ve hızla bozulan görsel bilgi deposudur. Görsel kısa süreli bellek (VSTM) ve uzun süreli bellek (LTM) içeren görsel bellek sisteminin bir bileşenidir. İkonik bellek, çok kısa, kategori öncesi, yüksek kapasiteli bellek deposu olarak tanımlanır. Çok kısa bir süre için tüm görsel algımızın tutarlı bir temsilini sağlayarak görsel kısa süreli belleğe katkıda bulunur. İkonik hafıza, sakkadlar sırasında değişim körlüğü ve deneyimin sürekliliği gibi fenomenleri açıklamaya yardımcı olur. İkonik hafıza artık tek bir varlık olarak düşünülmemekte bunun yerine en az iki ayırt edici bileşenden oluşmaktadır. Sperling'in kısmi rapor paradigmasının yanı sıra modern teknikleri içeren klasik deneyler bu duysal hafıza deposunun doğası hakkında fikir vermeye devam etmektedir.

Otobiyografik hafıza, epizodik ve anlamsal hafızanın bir kombinasyonuna dayanan, bireyin hayatından hatırlanan bölümlerden oluşan bir bellek sistemidir. Bu nedenle bir tür açık bellek olarak kabul edilir.

Hasta KC olarak da bilinen Kent Cochrane, 25 yıl boyunca 20'den fazla nöropsikoloji makalesinde vaka çalışması olarak kullanılan geniş çapta incelenmiş hafıza bozukluğuna sahip Kanadalı bir hastaydı. 1981 yılında Cochrane, kendisini ciddi anterograd amnezi ve ayrıca geçici olarak dereceli retrograd amnezi ile bırakan bir motosiklet kazası geçirdi. Diğer amnezik hastalar gibi, Cochrane'in anlamsal hafızası sağlamdı, ancak tüm geçmişine ilişkin epizodik hafızadan yoksundu. Bir vaka çalışması olarak, Cochrane, bireysel bir hafızanın beyindeki tek bir yere lokalize olduğunu belirten amnezi ile ilgili tek hafıza tek lokus hipotezinin çökmesiyle ilişkilendirilmiştir.

Çoklu Mağaza veya Modal Model olarak da bilinen Atkinson-Shiffrin Modeli, 1968 yılında psikolog Richard Atkinson ve Richard Shiffrin tarafından önerilen bir bellek modelidir. Modele göre insan hafızasının üç ayrı bileşeni vardır:

  1. Duyusal Kayıt adı verilen duyusal bilgilerin belleğe girdiği bileşen
  2. Hem duyusal kayıttan hem de uzun vadeli bellekten girdi alan ve tutan Kısa Süreli Depo
  3. Kısa süreli depoda tekrarlayarak, prova yaparak hatırlanan, bilgilerin süresiz olarak tutulduğu Uzun Süreli Depo

Travma sonrası amnezi veya posttravmatik amnezi (PTA), travmatik beyin hasarının hemen ardından meydana gelen, yaralı kişinin oryantasyonunu kaybettiği ve yaralanmadan sonra meydana gelen olayları hatırlayamadığı bir kafa karışıklığı durumudur. Kişi adını, nerede olduğunu ve saatin kaç olduğunu söyleyemeyebilir. Sürekli bellek geri döndüğünde bu tip amnezinin çözüldüğü kabul edilir. Posttravmatik amnezi sürerken yeni olaylar bellekte saklanamaz. Hafif kafa travması olan hastaların yaklaşık üçte birinin hastanın yalnızca bazı olayları hatırlayabildiği "hafıza adaları"na sahip olduğu bildirilmektedir. PTA sırasında hastanın bilinci "bulutlanır". Posttravmatik amnezi tipik hafıza kaybına ek olarak kafa karışıklığını da içerdiğinden, "travma sonrası kafa karışıklığı durumu" terimi bir alternatif olarak önerilmiştir.

Bastırılmış hafıza, özellikle bireyleri haksız ve yanlış bir şekilde suçlamak için kullanıldığı ve önemli zararlara yol açtığı yasal bağlamlarda tartışmalı bir kavramdır. Amerikan Psikoloji Derneği çalışma grubu, "çocukken cinsel istismara uğrayan çoğu insan, başlarına gelenlerin tamamını veya bir kısmını hatırlarken, uzun süredir geçmiş istismar anılarının unutulmasının mümkün olduğunu belirtmiştir. Sigmund Freud, daha sonra teorisini revize etse de, başlangıçta çocukluk cinsel travması anılarının sıklıkla bastırıldığını ancak bu travmaların bilinçsizce davranışları ve duygusal tepkileri etkilediğini savunmuştur.