İçeriğe atla

Geçmiş şeriatler

Şeriat kavramının geniş ve detaylı açıklamasını için Şeriat maddesine bakınız.

Şer'ü men kablenâ veya Türkçe karşılığı ile Geçmiş şeriatler, bir İslâm hukuku terimidir.

En yalın anlamıyla şer'ü men kablenâ (geçmiş şeriatler) İslâm'da son peygamber kabul edilen Muhammed'den önceki peygamberlerin getirdikleri şeriatleri tanımlayan bir terimdir.

Kavramın Açıklaması

İslam dininde peygamberler, kendisine kitap verilen ve kendisine kitap verilmeyen peygamberler olarak iki ana kola ayrılır. İnanca göre Muhammed tüm peygamberlerin sonuncusu, kendisine kitap verilen bir peygamberdir. Kendisine kitap verilen peygamberler yeni bir şeriat getirmişlerdir. İslam dinine göre her peygamberin (kitabı olsun olmasın) getirdiği din ve çağrısı aynı itikadi (dini esaslar) temellere dayanmaktadır, fakat her şeriat bir diğerinden kaynak olarak farklı olmasa da uygulamalar bakımından farklı olabilir. Kısacası, İslâm'a göre farklı peygamberlerin getirdiği şeriatlerde ibadet, muamelat ve ceza konularında farklılık olmuştur.

Kavramın İslam Hukukundaki Kullanımı

Muhammed peygamberin şeriati kendisinden önceki bazı şeriatleri neshetmiş, bir kısmını aynen veya değiştirerek almış, bir kısmını ise alıp almadığı konusunda açıklama yapmamıştır. Önceki şeriatlerin neshedilen bazı hükümlerine örnek olarak Kur'an'da, En’âm Suresi 145-146. ayetlere bakılabilir.

İslâm dinine göre, örneğin kısâs, namaz ve oruç ile ilgili hükümler eski şeriatlerdeki halleri ile veya değiştirilerek benimsenmiştir. Bu tür hükümlerin şekil ve miktarlarında bir takım değişikliklerin olduğu kabul edilmiştir.

Bazı hükümlerinse neshedilip edilmediği belirtilmemiştir; yani bu hükümlerin hâlâ geçerli olup olmadığı belirtilmemiştir. Örneğin Kur'an'da Mâide sûresi 45. ayette:

Tevrat’ta İsrâiloğulları’na, “Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş... Yaralamalarda da kısas vardır. Kim kısası bağışlarsa bu kendisi için bir kefâret olur. Ve her kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar zalimlerin ta kendileridir” diye yazdık.

Fakat bu ayetin yorumlanmasında, acaba bugün Müslümanların bu kısasa itaat edip edemeyeceklerine karar verilememiştir. Zira âyette bu tür bir kısasın Tevrat'ta belirtildiği geçse de, İslâm hukuku için geçerliliğini koruyup korumadığına dair bir bilgi yoktur. İşte bu gibi konular, İslâm hukukunca Şer'ü men kablena yani "Geçmiş şeriatler" başlığı altında incelenip, değerlendirilmektedir.

Hanefî, Şâfîi ve Mâlikî mezheplerinin fakihlerinden (İslam hukukçusu) bir kısmı bu hükümlerin Müslümanlar tarafından da uyulması gereken hükümler olduğunu düşünmüş ve kabul etmişlerdir.

Bu mezheplerin hukukçularından bir kısmı bazı olaylarda Kur'an'da geçen eski peygamberlerin çeşitli uygulama ve lafızları kısacası şeriatlerine dair bilgileri delil getirerek (eğer bu bilgiler neshedilmemiş yani geçersiz sayılmamışsa) çeşitli uygulamalarda bulunmuş, neticeler çıkarmışlardır yani bunlarla istidlâlde bulunmuşlardır.

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Kur'an</span> İslamın temel dinî metni

Kur'an veya yaygın kullanılan adıyla Kur'an-ı Kerim, Müslüman inancına göre, yaklaşık 23 yıllık bir süreçte ayetleri Allah tarafından Cebrâil adındaki melek aracılığıyla Muhammed'e parça parça vahiyler hâlinde indirilen bir kutsal kitaptır. İslam inancına göre Kur'an, Muhammed'in gerçek bir peygamber olduğunu kanıtlayan en önemli ve en büyük mucizedir. Müslümanlar, namaz başta olmak üzere belli başlı ibadetlerinde Kur'an'dan çeşitli bölümler okurlar.

Peygamber veya yalvaç, Tanrı aracılığıyla bir dini veya dinî öğretiyi yaymakla görevlendirildiğine inanılan kişidir. Peygamberler ayrıca dinî terminolojide âyet, işaret veya mûcize denilen doğaüstü güç veya olayların kendilerine atfedildiği mitolojik veya yarı mitolojik insanlardır. İbrahimî dinlerin inananları, peygamberlerin Tanrı'dan aldıkları “vahiy” adlı mesajları diğer insanlara ulaştırdıklarına inanırlar.

<span class="mw-page-title-main">Fıkıh</span>

Fıkıh, anlayış, anlayış tarzı veya derinliği anlamına gelen kelime, terim olarak İslami kanunların teorik ve pratik uygulama (fetva) çalışmalarına verilen ismi ifade etmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Kadir Gecesi</span> İslamda, Kuranın indirilmeye başlandığına inanılan Ramazan ayının içerisinde yer alan kutsal sayılan gece

Kadir Gecesi, İslam inancına göre Kur'an'ın, Allah tarafından Cebrail adlı melek aracılığıyla Peygamber Muhammed'e vahyedilmeye başlandığı gecedir. Tarihsel olarak Ramazan ayının son günlerinde yer alır. Kur'an'da bu günün ''bin aydan daha hayırlı'' olduğu belirtilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Şeriat</span> İslamî hukuk

Şeriat, Kur'an âyetleri ile Muhammed'in söz ve fiillerinden oluşan naslardan alimler sınıfının (Fukaha) çıkarımları (istinbat) ile oluşturulan dinî kanunlar toplamıdır. İslam'da ibadetler, muameleler ve cezalarla ilgili tüm kavram ve kuralları kapsar. Tarihsel seyir içerisinde kanun ve kuralların teorik (usul) ve pratik uygulama (füru/fetva) çalışmaları ile ilgilenen ve isimleri öne çıkan kişiler adına belirli toplum ve devlet yönetimlerinin de tercihlerini yansıtan fıkıh mezhepleri ortaya çıkmış, ancak şeriat hiçbir zaman tek başına geçerli bir hukuk sistemi olmamış, Ömer veya Emevilerden itibaren "örfi hukuk" ile birlikte kullanılmıştır. Şeriat’ın "insanlar arası ilişkiler bölümü” 1850’lerden itibaren “İslam hukuku” olarak yeni bir isimle sunulmaya başlanır. İslam hukukunda yer yer modern hukukla benzer argümanlar kullanılmasına rağmen aralarında bir takım temel farklar vardır. İslam'da hukuki argümantasyon olarak -insanların birbirlerinin maddi ve manevi alanlarına girmelerini yasaklayan- hak ve -üst makamın alt grup insanlara dengeli davranmasını içeren- adalet kavramları ön plana çıkarılır. Buna göre amirler emirleri altında bulunan insanların gözetimi ve onlara karşı adaletli olmakla, yönetilenler ise onlara itaatle yükümlüdürler. Adaletten sapan amire itaat edilip edilmeyeceği tartışmalıdır. Ayrıca bu anlayışta insanlar Allah'ın kulları (İbadullah) olmakta, şeriat onlara karşı adaletli davranmayı gerektirse bile eşit davranmayı gerektirmemektedir. Şeriat ile modern hukuk arasındaki farklardan belki de en önemlisi, insanların eşit ve özgür bireyler oldukları temelinde geliştirilen modern hukuktaki insan hakları kavramına karşılık, şeriat anlayışında bireysel özgürlük kavramı bulunmamasıdır. Dinî edebiyat ve söylemlerde sıkça kullanılan özgür irade kavramı günlük yaşam tarzını seçebilmesinde değil, kader karşısında insanın uhrevi sorumluluğu bağlamındaki felsefi tartışmalarda görülür. Kur'an'da 30 ayette tekrarlanan ve İslamcılığın temel motivasyonlarından birisi olan “şeriatta kötü olarak tanımlanan durumlar için güç kullanımı kişilerin ev, elbise, beden ve ibadet–inanç gibi özel alanlarına girmeyi gerektirse bile bu kişilerin (kul) hakkına tecavüz olarak değerlendirilmez.

<span class="mw-page-title-main">Şafii</span> Şafi mezhebinin kurucusu ve imamı

Şafii, İslam hukuku bilgini. Şafii mezhebinin kurucusudur.

İslam peygamberleri, İslâm dininde Âdem ile başlayıp Muhammed ile son bulan ve peygamber oldukları kabul edilen dinî şahsiyetlere denir.

Zahiri mezhebi ya da Zâhiriye, bir İslâm dini fıkhı mezhebidir. İslâmî hükümleri Kur'ân ve sünnetin zâhirî mânâsına bakar. İbni Hazm, âyet ve hadislerin zahir, yani görünen mânâlarından başka hiçbir delili ve kıyası kabul etmezdi.

İcmâ, bir İslam hukuku terimi.

Fer'î deliller, bir fıkıh terimi.

İtikâdî mezhepler veya Akide mezhepleri ya da İnanç mezhepleri, İnançla ilgili konular İslam'da başlangıçta bir fıkıh dalı kabul edilen kelâm, daha sonra ilm-i tevhid olarak adlandırılmıştır. Daha sonraları Fıkıh, amelî meseleler üzerinde, kelâm ise itîkâdî meseleler üzerinde yoğunlaşmıştır. Müslümanlar, İslâm Peygamberi Muhammed döneminde akıllarındaki soruları hemen ona sorabiliyorlardı. Ancak peygamberin ölümünden sonra sorularına cevap bulamayınca zamanın büyük İslam alimleri Kur'an'ı akıl ile yorumlamaya koyuldular. Böylelikle de i'tikadi mezhepler oluşmuş oldu. Bu mezhepler farklı coğrafyalara yayıldı ve oralarda benimsendi.

<span class="mw-page-title-main">Fetih Suresi</span> Kuranın 48. suresi

Fetih Suresi, Kur'an'ın 48. suresidir. Sure, 29 ayetten oluşur.

Mâtüridîlik, Matüridî'nin kurduğu, Hanefî Mezhebi'nin kurucusu İmam-ı A'zam'ın düşüncesini tâkip eden, akla önemli bir yer veren İslam dini itikad mezhebidir. Türkiye, Afganistan, Pakistan, Hindistan ve Orta Asya ülkelerinde yaygındır.

İslâm'da iman, İslam dininin esaslarına inanmaktır. İslam'a göre kişinin kurtuluşa erebilmesi için iman etmesi şarttır. İnanç konusunda ise, farklı mezheplerin farklı görüşleri bulunmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Âl-i İmrân Suresi</span> Kuranın 3. suresi

Âl-i İmrân Suresi, Kur'an'ın 3. suresidir. Sure, 200 ayetten oluşur.

<span class="mw-page-title-main">Maide Suresi</span> Kuranın 5. suresi

Maide Suresi (Arapça: سورة المائدة, Surat'ul Maide), Kur'an'ın beşinci suresidir. Sure 120 ayetten oluşur.

İslam mezhepleri, başlangıçta İlk dönemlerde Ali ile Muâviye b. Ebû Süfyân arasındaki savaş ve İslâm toplumundaki bölünme Ehl-i Sünnet, Şîa ve Hâricîler şeklinde ilk mezhepsel ayrışmayı beraberinde getirmiştir.

Usûl-i fıkıh veya fıkıh usûlü, fıkıh yani İslâm hukukunun iki dalından biridir. Fıkhın diğer dalı “fürû” olarak tanımlanır. Salt “fıkıh” denildiğinde ise kastedilen şey de fürû’dur. Fıkhın diğer dalı olan “usûl” ise usûl-ü'l-fıkh veya fıkıh usûlü olarak anılır. “Nazarî Hukuk” olarak tanımlayabileceğimiz fıkıh usûlüne bir ilim olduğunu vurgulayarak ilmu usûli'l-fıkh dendiği gibi sadece ilmu'l-usûl dendiği de olur.

<span class="mw-page-title-main">Sureler listesi</span> Vikimedya liste maddesi

Kur'an, İslam dininin kutsal kitabıdır. Müslümanlar, ibadetlerinde ondan çeşitli bölümleri okurlar. İslam'da inanç, ibadet, şeriat, ahlak, tasavvuf gibi uygulamaların dayandırıldığı ana kaynak Kur'an'dır.

Nesih, tefsirde şer'i bir hükmün yerine yeni bir hüküm getirilmek suretiyle kaldırılması olarak tanımlanan bir teoridir.