İçeriğe atla

Gazel

18. yüzyılın ortalarında bir gazel ve rubai koleksiyonundan resimli bir başlık

Gazel, Türkçe Divan edebiyatının en yaygın nazım şeklidir. Gazel sözcüğü sözlük tarifi ile "kadınlarla sevgi üzerine konuşmak, söyleşmek" anlamına gelir.[]

Gelişmesi

Gazel Arapça edebiyatta bir nazım şekli değildir bir kasidenin başında bulunan aşktan, sevgiliden söz eden kısımlara verilen addır. Diğer bir adla "nesîb" olarak bilinir. Fakat sonraları bir şairin bahar, aşk, sevgili, şarap vb. coşkulu haller karşısındaki duygularını, kısa veya uzun olarak, ele alan şiirlere gazel denilmiştir. Arap şiirinde nesib anlamında kadın ve aşktan söz eden kaside şeklinde yazılmış şiirlere "tegazzül" denir.

Klasik Arap şiirinde gazel genel olarak üç başlık altında incelenmektedir. Bunlardan en önemlisi saf, temiz ve iffetli duyguların işlenmiş olduğu "'Uzrî Gazel"dir. Diğer ikisi ise "Sarih (Açık) Gazel" ve "Sınaî (Yapay) Gazel"dir. Her ne kadar Cemil b. Ma'mer'in ve Mecnunu Leylâ'nın öncülüğünü üstlendiği "'Uzrî Gazel" 2016 yılında dilimizde detaylı şekilde ele alındıysa da Arap gazelinin diğer iki kolu henüz Türkçede işlenmemiştir.[1]

Islâmiyet’i kabulünden sonra İran’da Arap şiirinin etkisi altında oluşturulan "yeni İran edebiyatı" içinde gazel lirik şiirin en tercih edilen nazim şekillerinden biri olmuştur. Yeni İran şiirinde Arap edebiyatında kasidenin bir bölümü olan gazel Fars edebiyatında nazım şekli haline gelmiştir. Farsça gazel söyleyen ilk "Şehidi Belhi"'dir.

Batı Türkçesi ile ilk gazel 13.yy. ikinci yarısında ve Anadolu'daki ilk menakıbname olan "Menakıbı Evhaduddini Kirmani" adlı eserdeki gazel ile Mevlana'ya ait gazeldir.[2]

Yapısal terimler

Kafiye örgüsü "aa,ba,ca" şeklinde olur. İlk beyite "matla", matladan sonraki beyite "hüsn-i matla"; son beyite "makta", maktadan önceki beyite "hüsn-i makta" denir. En güzel beyite "beyt'ül gazel" ya da "şah beyit" denilir. Şairin "mahlas"ının geçtiği beyite "Taç Beyit" ya da "tahallüs" denir. Matla mısrası gazelin sonunda tekrarlanırsa "reddi matla" denir. Matladan başka mısra tekrarlanırsa "reddi mısra" denir.

Bu uygulama Tanzimat döneminde yapılmıştır. "Sebki hint" şairleri iki matla kullanır. Böyle gazellere "zul metali" denir. Gazeldeki beyitler sadece kafiye, vezin değil anlam bakımından da birbirine bağlanmış ise buna yek ahenk denir. Bütün beyitler aynı güzellikte ise yek avaz denir. Mahlas beyitten sonra birkaç beyit eklenerek biri övülürse ona müzeyyel gazel denir. Arapça, Farsça, Türkçe ile karışık söylenmiş gazellere mülemma gazel denir. İki şairin birlikte veya beyit beyit söyledikleri gazele müşterek gazel denir. Matladan sonra gelen beyitlerin ortalarI ilk beyit ile kafiyeli ise musammat gazel denir.

Kafiyesine de iç "kafiye" denir. Musammat gazeller
mefâ'ilün mefâ'ilün mefâ'ilün mefâ'ilün
ya da
Müstef'ilün / Müstef'ilün / Müstef'ilün / Müstef'ilün
şeklinde yazılır. Her mısrada aks sanatı yapılmış gazellere "mükerrer gazel" denir.

Gazellerde beyit sayısı genellikle 5-15 arası değişir. Ortalama olarak gazel beyit 5-7-9 arası yazılır. Gazeller her aruzun kalıbıyla yazılır.

Bir şairi aynı vezin ve kafiyeyle gazeline başka gazel yazmaya "tanzir" denir. Gazele de "naziri" denir. Eğer nazire ters anlamda yazılmışsa buna "nakize" denir.

Gazelde en çok aşk konusu işlenir. Rindlik, tasavvuf, şarap zevki diğer konulardır. Aşkla ilgili gazellere "aşıkane"; beşeri aşkı anlatan gazellere "şuhane"; yaşamdan zevk almayı anlatan gazellere "rindane"; gazel öğretici gazellere "hakimane" gazel denir.

Özellikleri

  • Gazel, beyit denilen ikili dizelerden oluşur.
  • Konusu genellikle liriktir.
  • Gazelin beyit sayısı 5-15 arasında değişir. Daha fazla beyitten oluşan gazellere mutavvel gazel denilir.
  • Gazeller eskiden bestelenerek okunurdu. Özellikle bestelenmek için yazılmış gazeller de vardır. Gazelleri makamla okuyan kişilere "gazelhan", gazel yazan usta şairlere ise "gazelsera" adı verilir.
  • Gazel, Türk müziğinde ise şiirin bir hanende tarafından doğaçtan seslendirilmesidir. Sesle taksim olarak da bilinir.
  • En güzel beytine beyt'ül gazel denir.
  • Gazelin ilk beytine matla, matladan sonraki beytine hüsn-i matla; son beytine makta, maktadan önceki beytine hüsn-i makta, denir.[3]

Klasik Arap Edebiyatında Gazel

Klasik Arap edebiyatında gazel, şiirin en yaygın konularından biridir. el-Abbâs b. el-Ahnef, Kays b. Mulavvah, Ebû Nuvâs gazel söylemiş şairlerdendir.

Konuyla ilgili yayınlar

Ayyıldız, Esat (2019). el-‘Abbâs B. El-Ahnef: İdealize Edilmiş Ask Temalı Gazellerin Abbâsî Dönemindeki Özgün Bir Temsilcisi. Uluslararası Bilim, Teknoloji ve Sosyal Bilimlerde Güncel Gelişmeler Sempozyumu, 3, 209-216.

Ayyıldız, Esat (2016). Abbasî Dönemine Kadar 'Uzrî Gazel 1 Kasım 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Yüksek Lisans Tezi, Ankara.

Kaynakça

  1. ^ Ayyıldız, Esat, Abbasî Dönemine Kadar 'Uzrî Gazel, Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2016.
  2. ^ İsen, Mustafa et.al. (2002) Eski Türk Edebiyatı El Kitabı, İstanbul:Grafiker Yayınları ISBN 9786054512232
  3. ^ "Dilbilimi.net" websitesinde Divan Edebiyatı Nazım Biçimleri ve Türleri Online: [1] 29 Mart 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Erişim tarihi: 31 Mayıs 2016

Dış kaynaklar

  • Pala, İskender (1999 27.bas. 2016), Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü, İstanbul:Kapı Yayınları, ISBN 9758950218, Sayfa
  • Dilçin, Cem (1983) Örneklerle Türk Şiir Bilgisi, Ankara:Türk Dil Kurumu Yayınları ISBN 9789751604897
  • İpekten, Haluk (1994, 14.bas.2011), Eski Türk Edebiyatı Nazım şekilleri ve Arûz, İstanbul:Dergah Yayınları, ISBN 9759953539
  • Muallim Nâci, (haz. M. A. Yekta Saraç), (2004) Edebiyat Terimleri: Istılahât-ı Edebiyye, İstanbul:
  • Tural, Sadık Kemal (ed.) (2001, 2003, 2004, 2005, 2006), Türk Dünyası Edebiyat Terimleri ve Kavramları Ansiklopedik Sözlüğü 5 Cilt, Atatürk Kültür Merkezi Yayınları, ISBN 3990000025722
  • İsen, Mustafa; Macit, Mahsun; Horata, Osman; Kılıç, Filiz; ve Aksoyak, İ. Hakkı, (2002) Eski Türk Edebiyatı El Kitabı, İstanbul:Grafiker Yayınları ISBN 9786054512232

Dış bağlantılar

  • İpekten, Haluk (1996) "Gazel", Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. c.13 say. 440-442 Online: [2][]

İlgili Araştırma Makaleleri

Servet-i Fünûn edebiyatı veya topluluğun kendini anarken kullandığı adıyla Edebiyat-ı Cedîde, II. Abdülhamid döneminde, Servet-i Fünûn adlı derginin çevresinde toplanan sanatçıların Batı etkisinde geliştirdikleri bir edebiyat hareketidir.

Kelime anlamı olarak çoğalması istenilen, artmış anlamına gelir. Günümüzde bu anlamıyla fazla kullanılmamaktadır. Bir edebiyat terimi olarak, her dizesine bir küçük dize eklenmiş divan edebiyatı nazım türünü ifade eder. Günümüzdeki kullanımı yaygın olarak edebiyat terimine işaret eder. Bir uzun, bir kısa şekilde yazılan divan edebiyatı nazım şeklidir. Murabba, muhammes, rubai, kıta, beyit gibi şekillerle birleştirilerek yazılgelmiştir. En çok "gazel müstezat" şeklinde yazılmıştır. Bir nazım şeklinin her mısrası veya her beytinin sonuna aynı ölçüde bir kısa mısra ekleyerek meydana getirilir. Eklenen kısa mısralara "ziyade" denir. Türk edebiyatına Arap edebiyatından geçmiştir. İlk örnekler Nesimi'ye aittir. Şeyhi, Nevai, Necati gibi birçok şair de müstezat yazmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Divan (edebiyat)</span> Divan edebiyatı şairlerinin eserlerini topladıkları antolojik eser

Divan, Divan edebiyatı şairlerinin belli bir düzene göre şiirlerini topladıkları yapıt.

Nazire, bir şairin şiirine başka bir şair tarafından aynı şekil, vezin, kafiye ve redifle yazılan şiir. Divan edebiyatı nazım türüdür. Kelime Arapça "eş, değer" anlamlarındaki nazir'den gelir. Nazire yazma, tanzir, tanzir etme diye anılır. Nazire geleneği Türk edebiyatına İran edebiyatından geçmiştir. İranlı şairler nazireye cevâb adını verirler. Alay ve şaka yollu yazılmış nazirelere tehzil veya hezil denir.

Kaside, genellikle din ve devlet büyüklerini övmek amacıyla yazılan bir şiir formudur. Ancak kaside biçiminin şiirin farklı konuları için de kullanıldığı vakidir. Kaside sanatı, öncelikli olarak Araplar tarafından geliştirilmiştir. Kaside, klasik Arap şiirinin en yüksek hali kabul edilmektedir. Eski Arap edebiyatında kasideler birkaç farklı dahili kısımdan oluşacak şekilde nazmedilmiştir.

Divan edebiyatı, Türk kültürüne has süslü ve sanatlı bir edebiyat türüdür. Bu edebiyata genellikle "divan edebiyatı" adı uygun görülmekte olup bunun en büyük nedenlerinden birisinin şairlerin manzumelerinin toplandığı kitaplara "divan" denilmesi olduğu kabul edilmektedir. Öte yandan, divan edebiyatı gibi tabirlerin modern araştırmacılar tarafından geliştirildiğini ve halk-tekke-divan edebiyatları arasındaki ayrımların bazen oldukça muğlak olduğu ve bu edebiyatlar arasında ciddi etkileşimlerin de bulunduğu vurgulanmalıdır.

Mânî, başta aşk olmak üzere hemen her konuda yazılabilen bir halk edebiyatı nazım biçimdir. Arapça kökenli bir kelimedir. Halk kültüründe goşa (koşa) olarak da bilinir. Goşa kelimesi Türkçede çiftlenmiş (ikili) demektir ve mânînin kafiye yapısından dolayı bu ad verilmiştir. Koşa kelimesi "beyit" manası da taşır. Anonim halk edebiyatında en küçük nazım biçimidir. Çoğunlukla 7 heceli dört mısralık bir bentten meydana gelir. Ama mısraları 4-5-8-10-14 heceli kalıplarla söylenmiş mânîler de vardır. Birinci, ikinci dördüncü mısralar birbirleriyle kafiyeli, üçüncü mısra serbesttir. Yani kafiye dizilişi aaxadır. aaaxa düzeninde mânîler de var. İlk iki mısra hazırlık dizeleridir. Son iki mısra ile anlam bağlantısı yoktur.Asıl anlatılmak istenen son iki dizede verilir. En çok kullanılanlar düz ya da tam mânî, kesik mânî, cinaslı mânî, yedekli mânî, artık mânîdir.

Aruz ölçüsü ya da aruz vezni, Arap edebiyatından doğarak İslamî edebiyatalara da yayılmış bir nazım sistemi; nazımda uzun veya kısa, kapalı ya da açık hecelerin belli bir düzene göre sıralanarak ahengin sağlandığı ölçüdür.

Mesnevi, özellikle Arap, Fars ve Osmanlı edebiyatında kendi aralarında uyaklı beyitlerden oluşan ve aruz ölçüsüyle yazılan divan edebiyatı şiir biçimidir.

Nazım birimi, nazım şekillerinde ölçü olarak kullanılan parçaya denir.

Sone, iki dörtlük ve iki üçlükten oluşan 14 dizelik bir nazım şeklidir. Batı edebiyatında kullanılan bu tür, Servet-i Fünûncular tarafından Türk edebiyatına geçirilmiştir. Edebiyatımızda ilk örneği Cenap Şahabettin'in, "Şi'r-i Na-Nüvişte" adlı şiiridir. Genellikle dörtlükleri sarmal kafiye ile yazılır. Sonede işlenen konuları sınırlandırmak doğru bir yaklaşım değildir. Sonede her türlü konu işlenebilir. Son dize, duygu yönunden en baskın dizedir. Devrik cümleler kullanılır. Doğu edebiyatındaki sonelerde aşk konusu işlenir.

Beyit, iki mısradan meydana gelen nazım parçası. Batı edebiyatında beyte "kuple" denir. Divân edebiyatında nazım birimi sayılan beyit, aynı vezinde olan ve birbiri peşinden gelen iki mısradır. Çoklukla anlamın tamamlandığı bir bölüm beytin bir nazım birimi olarak kabul edilmesi yüzünden, divan edebiyatı şiirlerinde konu birliği pek az görülür. Divan şairinin bütün düşüncesi, beyitleri meydana getirecek kafiyelerle ikişer mısra söyleyebilmekti. Divan edebiyatındaki bu şiir anlayışı, Türkiye'de "Edebiyat-i Cedide" ile değişmeye başlamıştır. Anlamın bir beyitte tamamlanmasının şart olmadığı sonraki beyitte, hattâ daha sonraki beyitlere geçebileceği hakkındaki örnekler, bu edebiyat akımı ile edebiyatımızda gelişmiştir. Böylece, bir nâzım şeklinde konu birliğine önem verilmesi yoluna geçilebilmiştir.

Terci-i bent, Arap, İran ve Türk edebiyatlarında bentlerden oluşturulan bir nazım şekli.

Matla, Divan edebiyatında bir şiirin ilk beyiti. Daha çok kaside ve gazel türleri için kullanılır. "Doğmak" anlamındadır.

Nazım biçimleri, dize ve uyakların belli bir düzene göre sıralanmasıyla oluşur. Hiçbir manzumeye bağlı olmayan tek başına bir dize en küçük nazım şeklidir, buna azade mısra denir.

Sözlük anlamıyla “parça” demek olan kıt'a, nazım terimi olarak iki ya da daha çok, 9-10 beyte kadar olan, matla ve mahlas beyti bulunmayan, gazelde olduğu gibi, yani xa xa xa kafiyeli bir nazım şeklinin adıdır. Matla ve mahlas beytinin yokluğu dışında da kıt'a ile gazel arasında şekil ve konu bakımlarından ayrılıklar vardır. İki beyitli kıt'a yazıldığı halde bu kadar kısa ga­zel yoktur. Ayrıca gazelin beyit sayısı sınırlı olduğu halde 15 beyitten de uzun 30-40 beyte kadar uzayan kıt'alar yazılmıştır. Böyle uzun kıt'alara Kıt'a-i ke­bîre denir. Gazeller genellikle aşk ve sevgili konularını işledikleri halde kıt'anın konusu daha geniştir: Felsefî, tasavvufî bir fikir, bir hayat görü­şü, bir nükte, bir kişiyi övme ya da yerme, bir olayın tarihi kıt'anın konusu olabilir.

<span class="mw-page-title-main">Kays b. Mulavvah</span> Arap şair

Kays b. el-Mulavvah, Emevî Döneminin en önemli Arap şairlerinden birisidir. Pek çok doğu edebiyatında karşımıza çıkan Leylâ ile Mecnûn anlatısındaki ana karakterdir. Şairin gerçekten yaşayıp yaşamadığı yahut ne zaman doğup öldüğü tam olarak bilinmemektedir.

el-‘Abbâs b. el-Ahnef, Abbâsî Döneminin en önemli gazel şairlerinden birisidir. Benû ‘Adiyy b. Ḥanîfe'ye mensup olan Iraklı şairin tam ismi, el-‘Abbâs b. el-Ahnef b. el-Esved b. Talha b. Ceddân b. Kelede şeklindedir. Onun klasik Arap edebiyatındaki önemi, nazmettiği iffetli gazel şiirlerinden kaynaklanmaktadır. Selefleri olan Ömer b. Ebî Rebî‘a'dan ve özellikle Cemîl b. Ma‘mer, el-Ahvas ve el-‘Arcî'den esinlenerek biçimlendirdiği şiiri, batı Endülüs edebiyatını, dolaylı yoldan da Avrupa edebiyatlarını etkilemiştir.

<span class="mw-page-title-main">Antere bin Şeddad</span> Arap savaşçı ve şair

Antere olarak da bilinen Antere bin Şeddad b. Amr el-Absî, hem şiiri hem de maceracı hayatıyla ünlü İslam öncesi Arap şövalyesi ve şairiydi. Baş şiiri, efsanevi olarak Kabe'de askıya alındığı söylenen yedi askı koleksiyonu olan Muallakat'ın bir parçasını oluşturur. Hayatının açıklaması uzun ve abartılı bir romantizmin temelini oluşturur.

Hudbe b. Haşram el-Uzri, Emevî döneminin başlarında yaşamış önemli Arap şairlerinden biridir. Söylediği gazel şiirleri meşhurdur. Bir kasidesinde, seçkin bir şair olduğunu, şiirleriyle kabilesini koruyacağını ve kabilesinin hasımlarını hicvedeceğini belirtmektedir.