Sosyoloji veya toplum bilimi, toplum ve insanın etkileşimi üzerinde çalışan bir bilim dalıdır. Toplumsal (sosyolojik) araştırmalar sokakta karşılaşan farklı bireyler arasındaki ilişkilerden küresel sosyal işleyişlere kadar geniş bir alana yayılmıştır. Bu disiplin insanların neden ve nasıl bir toplum içinde düzenli yaşadıkları kadar bireylerin veya birlik, grup ya da kurum üyelerinin nasıl yaşadığına da odaklanmıştır.
Isidore Marie Auguste François Xavier Comte, pozitivizm doktrinini formüle eden Fransız filozof, matematikçi ve yazardır. Genellikle modern anlamda ilk bilim filozofu olarak kabul edilir. Comte'un fikirleri aynı zamanda sosyolojinin gelişimi için de temel teşkil etti; nitekim bu terimi icat etti ve bu disiplini bilimlerin taçlandırılmış başarısı olarak ele aldı.
Sanat tarihi, en yalın haliyle görsel sanatların tarihsel evrimini inceleyen bilim dalıdır. Bir başka tanım vermek gerekirse tarih koşullarından doğan maddi kültür eşyasını inceleyen bilimdir denebilir.
Bilgi, genellikle geçerliliği veya doğruluğu varsayılacak şekilde mümkün olan en yüksek kesinlik derecesi ile karakterize edilen, kişiler veya gruplar için mevcut olan bir dizi gerçek. Bilginin tanımı kullanıldığı alana ve bakış açılarına göre değişiklik göstermektedir. Epistemolojide subje ile obje arasındaki ilişkiden doğan her türlü ürüne denir. Bilginin doğası, kökenleri ve boyutları ile ilgilenen dala epistemoloji adı verilir.
Henri-Louis Bergson, Fransız filozoftur.
Sosyalist gerçekçilik, sosyalizm ideolojisinin sanat ve edebiyata yansıması olarak 1930'lu yıllarda ortaya çıktı. Özellikle SSCB'de ve Çin'de ön plana çıktı ve komünistlerden de destek gördü. Sosyalist ideolojinin idealizmini ortaya çıkarmayı hedefleyen bu akımın etkisinde edebiyat eserlerinde devrimci kahramanlarla, halka örnek olacak kişiler yaratılması hedeflendi. Maksim Gorki'nin Ana romanı bu akımın ilk örneklerinden sayılır. Resim sanatında ise devrimci ruhun ön plana kuvvetli bir imajla çıktığı eserler desteklendi. Sosyalist gerçekçi akımın ana konuları arasında devrim, işçi sınıfı ve sanayi bulunmaktadır.
Claude Henri de Rouvroy, comte de Saint-Simon, genellikle Henri de Saint Simon olarak anılır, Fransız sosyalizminin kurucusu.
Toplumsallaşma, sosyalizasyon ya da sosyalleşme, toplumun mevcut değer ve normlarının bireylere öğretilmesi süreci olarak tanımlanabilir. Bu süreç içerisinde birey ferdi olduğu toplum içerisinde nasıl davranacağını öğrenir. Aynı zamanda, bireyin sahip olduğu ya da toplum tarafından verilen rollerin ve sahip olunan statülerin gerektirdiği davranış biçimlerini, toplumun kendilerinden beklentilerini öğrenir. Toplumsallaşma sürecinde birey kendi toplumunun bir üyesi olmayı, toplumu tarafından kabul gören davranış örüntülerini, insanın davranışlarına yön veren, bunları belirleyip şekillendiren temel toplumsal ve kültürel değerleri (normları) öğrenir. Öğrenmekle de kalmayıp bunları içselleştirip kendisine mal eder ve bu değer ve normlar doğrultusunda davranmaya başlar. Daha öz bir anlatımla, birey toplumu ile bütünleşir ve toplumunun bir parçası haline gelir.
Georg Simmel, Ferdinand Tönnies ile birlikte Alman Sosyolojisi'nin kurucularından biri olan sosyolog, filozof ve eleştirmen.
Sözlü tarih, tarihi yazılı belgelere ek olarak yaşayan bireylerin belleğe dayalı anlatıları aracılığıyla yazma ve sıradan insanları, gündelik yaşamı ve öznelliği tarihin araştırma alanına dahil etme dürtüsüyle şekillenen ve ses kaydetme teknolojilerinin gelişmesiyle de desteklenen disiplinler arası bir çalışma alanı ve araştırma yöntemidir.
Henri Lefebvre, Fransız sosyolog, entelektüel ve felsefecidir. Daha çok Neo-Marksist olarak bilinir.
Sosyal ağ kavramını ilk kez 1954 yılında Barnes, kişinin çevredeki diğer insanlarla olan ilişkilerini tanımlamak amacıyla kullanmıştır. İnternet ortamında, kullanıcıların kendilerini tanımlayarak her kültürden farklı kullanıcı ile iletişime geçtiği, bunun yanında normal sosyal yaşamda kullanılan jest ve mimik hareketlerini simgeleyen sembollerle duygu ve düşüncelerini sanal olarak ifade ettiği, bu şekilde sosyal iletişim kurduğu ortamlar “sosyal ağ” olarak tanımlanmaktadır. Bugün sosyal ağlar dediğimizde en büyük örnek olarak karşımıza Facebook, Instagram, Twitter ve LinkedIN gibi web siteleri çıkmaktadır.
Öncü parti ya da öncücülük, klasik Marksizm'de yer alan sınıf mücadelesi teorisine, Lenin tarafından "Proletarya Partisi" kapsamında yaptığı katkıyı ifade eden terim. Bu kavram Lenin tarafından Ne Yapmalı? adlı eserinde detaylı olarak açıklanır. Sovyet Anayasası 6. maddesi bu teoriye göre hazırlanmıştır.
Sosyoloji ve tarih arasında yer alan bir araştırma disiplinidir. Bu iki kavram arasında sıkı bir ilişki bulunur. En yüzeysel anlamıyla tarihi, geçmişteki olaylara ait bilgilerin keşfedilip, toplanması ve bir araya getirilip sunan bilim olarak tanımlarsak sosyolojiyi de tarih boyunca yaşayan insanların, toplumların çeşitli yönlerini inceleyen bilim olarak kabul etmeliyiz. Bir tarihi olay örneği ile sosyoloji tarih ilişkisini anlayabiliriz. Her tarihi olay bir sosyo-kültürel olaydır. Sosyoloji de bu sosyo-kültürel olayları, sosyal ilişkileri araştırır. Böylece tarih ile sosyoloji birbirleriyle örtüşür.
"Sosyal bilimkurgu" terimi psikoloji, ekonomi, politik bilimler, sosyoloji, antropoloji gibi sosyal bilimleri esas alan bilimkurgu edebiyatı türünü tanımlamak için kullanılabilir. Bu alandaki kayda değer yazarlar arasında Ursula K. Le Guin ve Philip K. Dick sayılabilir. Terim öncelikli olarak karakterler ve duygular üzerine odaklanan hikâyeleri tanımlar. SFWA Büyük Ustası Ray Bradbury bu sanatın tanınmış bir üstadıdır. Bazı yazarlar katı bilimkurgu ve sosyal bilimkurgu arasındaki sınırı bulanıklaştırmışlardır. Ütopya ve distopya hikâyeleri sosyal bilimkurgunun dallarıdır;The Handmaid's Tale, Bin Dokuz Yüz Seksen Dört ve Brave New World gibi hikâyeler sosyal bilimkurgu örnekleri arasındadır. Gulliver'in Seyahatleri gibi fantastik ortamlarda geçen hicivsel romanlar yaratıcı kurgulamalar olarak kabul edilebilir.
Simgesel etkileşim, büyük ölçekli sosyal yapılar yerine insan eylemine odaklanan ve bununla birlikte insanlar ve toplum arasındaki ilişkiyi anlamaya çalışan teorik yaklaşım. Sembolik etkileşimcilik insan eyleminin ve etkileşimin yalnızca anlamlı iletişim veya sembol alışverişi yoluyla anlaşılabilir olmasıdır. Sembolik etkileşimcilik mikro düzey etkileşimlere odaklanmanın bir sonucu olarak, sosyal ve sosyal sistemlerin makro yapılarının nesnel yönlerini değil, sosyal yaşamın öznel ve kültürel yönlerini incelemeye odaklanmıştır.
Sosyoloji; bilimsel bir disiplin olarak öncelikle, aydınlanma düşüncesinin yanı sıra, Fransız Devrimi'nden kısa bir süre sonra pozitivist bir toplum bilimi olarak ortaya çıktı. Sosyoloji oluşumu, modernite, kapitalizm, kentleşme, rasyonalizasyon, sekülerleşme, sömürgeleştirme ve emperyalizm gibi konulara tepki olarak ortaya çıkan bilim felsefesi ve bilgi felsefesindeki çeşitli kilit hareketlere borçludur.
Sosyoloji, insan ve toplumların ilişkilerini ele alan bir bilim dalıdır. Konu bakımından, birçok konuyu ele alabilir. Din, siyaset, kültür, ırk ve sosyal sınıf gibi birçok konu sosyoloji biliminin araştırması kapsamındadır.
Duygu sosyolojisi, insani duyguların incelenmesini ele alarak, sosyolojik teoriler ve tekniklerden yararlanır. Sosyoloji modernleşmenin getirdiği olumsuz faktörler incelemek için ortaya çıktığından, birçok alt dalı da duygularla ilgilenmektedir. Duygularla ilgilenen birçok araştırma bulunmaktadır, örnek olarak Georg Simmel, kentselleşmenin bireyler üzerindeki etkisini araştırırken, Karl Marx ise kapitalizmin insan varlığına zarar verdiğini belirtti.
Mysore Narasimhachar Srinivas (1916-1999) Hint sosyolog.