İçeriğe atla

Gülbank

Gülbank, gülbenk, gulvang, gulbang[1] ya da gulweng[2] Farsça gül + ses anlamına gelen bang'tan "gül sesi" anlamındadır.[3] Abdülbaki Gölpınarlı ayrıca bülbül sesi biçiminde Türkçeleştirilmiştir.[4] Terim olarak ise Mevlevilik, Bektaşilik, Halvetilik, Kadirilik, Rufailik gibi tarikatlarda hep bir ağızdan yüksek sesle söylenen alkış, dua içerikli sözlü edebiyat ürünü anlamı taşır.[5] En eski örnekleri Mir’âtü’l-Mekâsıd fî Def’i’l-Mefâsid'de kayıtlıdır.[6]

Terceman veya tercüman türünün Gülbank yerine eş anlamlı kullanımına rastlansa da gülbankın ayin ve törenlerde belirli nitelikte kişiler tarafından söylenmesine karşılık tercemanların gündelik hayatın akışındaki olaylarda herkesçe söylenebilir nitelikte olmasıyla ayrışırlar.[7]

Gülbanklar genellikle "Allah Allah illallah", "Allah Allah eyvallah" ve "Bism-i şah Allah Allah" girişiyle başlar ve peşinden de okunduğu yer veya duruma uygun iyi dilekler ve temenniler ile devam eder.[7]

Bektaşilerde ve Alevilerde elin göğse ya da sağ elin sol el üzerine konularak "Allah Allah" şeklinde bağırmasıyla başlanır.[3] Çerağ, ikrar, sofra, ölüm, sünnet, aşure ve nevruz gibi ritüellerde okunur. Bunu da sadece Muhammed'in soyundan gelenler okuyabilir. Talibin pirinden gülbank alması ayrıca bir ritüeldir ve çeşitli şartlara bağlıdır.[6]

Mevlevîler; ayn-i cem, bayram, çerağ, cenaze, hatim, hücreye giriş ve çıkış, İsm-i Celâl, evlilik, seyahat, Şeb-i Arûs, yemeğin ateşten indirilmesi, yemek sonrası, türbe ziyareti törenlerine bir gülbankla başlar ya da bir gülbankla bitirir. Okuyan kişi postnişin, dede ya da şeyh olmalı, dinleyenler okuma esnasında sessiz kalmalıdır. Mesnevi veya Divan-ı Kebir gibi kitaplarından alıntı yaparak başlayabilirler.[6]

Gülbanklar aynı zamanda camilerde farz namazlardan önce müezzinler tarafından da okunmuştur. Günümüzde genellikle selatin camilerinde Cuma namazının farzını kılmadan iç ezandan hemen önce okunmaya devam etmektedir.

Örnekler

Yüksek lisans tezi kapsamında yapılan bir çalışmada çerağ gülbankı şu şekilde örneklenmiştir:[8]

Bismişah Allah Allah, çırağı rüşân, fahri dervişan, zuhûr-i iman, küşad-i meydan, kanûnu evliya, kuvvet-i abdalan gerçek erenler demine,

hû Allah dost!

Tığı bende bağlarken; Bism-i şah Allah Allah, hizmet-i merdan ile dil kendini, güşuvare kılmışem pir bendini,rehber ile Pir’e ettik iktida, Taktı selman boynuma tığ bendini, Allah eyvallah hû dost

Yeniçeriler, Hacı Bektaş Veli adına şu gülbankı okumuşlardır:[9]

Allah Allah, eyvallah. Baş üryan, sine püryan, kılıç alkan. Bu meydanda nice başlar kesilir olmaz hiç soran... Allah Allah nûr-ı Muhammed nebi; pirimiz, hünkârımız Hacı Bektaş-i Veli demîne diyelim, hû.

Saraybosna Hacı Sinan Tekkesi'nin devrân ve ayininden sonra şöyle bir gülbank okunmaktadır:[6]

Vaktler hayr olsun, hayrler feth olsun, fethler müyesser olsun, şerler def’ olsun. Şeref-i Nebi, kerem-i velî, himmet-i Geylanî; şerefimiz bereketimiz, seyyid Muhammed Emin Es Suleymaniyeli ve Şeyh Haci Selim Sami ve Şeyh Feyzullah Efendi Hacıbayriç ve kutb-i zaman, Uçler, Yediler, Kırklar ve cem-i hak erenler aşklerine Hû

Mevleviler'de Şeb-i Arûs töreni bitince şeyh-dede şu gülbankı okur:[6]

Vakt-i şerîf hayrola, hayırlar fethola, şerler def’ ola, leyle-i arûs-ı rabbânî, vuslat-ı halvet-serây-yı sübhânî, hakk-ı akdes-i Hudâvendigâr’de an be an vesîle-i i’tilâ-yı makâm ve füyûzat-ı rûhâniyyet-i aliyyeleri, cümle peyrevânı hakkında şâmil ü âmm ola. Dem-i Hazret-i Mevlânâ, sırr-ı Şems-i Tebrîzî, kerem-i İmâm-ı Alî, Hû diyelim Hû

Cuma namazlarında müezzinler tarafından şu gülbank okunur:[10]

Hazreti Rasül-i Ekrem ve Nebiyyi Muhterem sallallahü teala aleyhi ve sellem Efendimiz Hazretlerinin azîz, pak, münevver, mutahhar ruh-i şeriflerine salavat-ı şerife getirenlerin ahir ve akıbetleri hayrola. Âli ezvac-ı tahirat evlad-ı Rasül ashab-ı güzîn Efendilerimizin sair Enbiya-i izâm ve Rasül-i Kirâm hazeratının ervah-ı şeriflerine, pirimiz Bilâl-i Habeşî radiyallahü anh Efendimizin ve ale’l husus bu caminin banisi ve bugüne kadar içerisinden gelmiş geçmiş, imam-hatip, müezzin-kayyım, cemaatinin ve kâffe-i ehl-i imanın ervahı için, Allah rızası için el-Fatiha.

Edebî eserlerde kullanımı

Lütfi Kaleli'nin Kardeşlerin Kini romanında Cafer Dede karakteri kadehini kaldırarak bir gülbank okur.[11]

Mustafa Yeşilova'nın Kopo romanında, Molla Ağa yemeğe davet edilir ve sofrada gülbank okur.[12]

Fakir Baykurt'in Kaplumbağalar romanında Kır Abbas karakteri su içmeden önce ellerini açıp gülbank okur.[13][14]

Kaynakça

  1. ^ Munzur, Çem (2011). Dersim Merkezli Kürt Aleviliği (Etnisite, Dini inanç, Kültür ve Direniş). Vate Yayınları. ss. 279-296. ISBN 9789756278536. 
  2. ^ Mûxûndî, Seyfi (2012). Alevi Kürtler'de Dua ve Gülbenkler (Kurmancça - Türkçe). Kalan Yayınları. ss. 102-103. ISBN 9786056226175. 
  3. ^ a b Korkmaz, Esat (1994). Ansiklopedik Alevilik Bektaşilik Terimleri Sözlüğü. Ant Yayınları. 
  4. ^ Gölpınarlı, Abdülbaki (1963). Alevî-Bektaşi Nefesleri. Remzi Kitabevi. s. 323. 
  5. ^ Demircioğlu, Aytekin (2020). "ALEVİ VE BEKTAŞİ SÖZLÜ KÜLTÜRÜNDEKİ DEĞER KAVRAMLARI" (PDF), 94. Türk Kültürü ve Hacı Bektaşî Veli Araştırma Dergisi. ss. 11-35. 2 Ocak 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). 
  6. ^ a b c d e İYİYOL, Fatih (1 Ocak 2014). "Mevlevî Gülbankları Ve Mevlevî Gülbanklarının İşlevsel Açıdan Tahlili". Journal of Turkish Studies. 9 (Volume 9 Issue 6): 583-583. doi:10.7827/turkishstudies.6637. ISSN 1308-2140. 2 Ocak 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  7. ^ a b Duymaz, Ali (2020). ALEVİ-BEKTAŞİ BELLEĞİNE CÖNKLERDEN KATKILAR: TERCEMAN VE GÜLBANKLAR (PDF). IV. ULUSLARARASI ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK SEMPOZYUMU (18-20 EKİM 2018 ANKARA) BİLDİRİLER KİTABI. Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Türk Kültürü Açısından Hacı Bektaş-ı Veli Araştırmaları ve Uygulama ve Araştırma Merkezi Yayınları,. ss. 437-448. 2 Ocak 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). 
  8. ^ Çekmez, Fatih (2017). KÜTAHYA ALEVÎ-BEKTAŞÎ GELENEĞİNDENEFES, DÜVAZ VE MERSİYELER (PDF). Yüksek Lisans (Tez). Dumlupınar Üniversitesi. 2 Ocak 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). 
  9. ^ Karaalioğlu, Seyit Kemal (1975). Edebiyat Terimleri Kılavuzu. İnkılâp ve Aka Kitabevi. s. 136. 
  10. ^ "Müezzin-Kayyımların Cuma Namazının İlk Sünnetinden Sonra Okuyacakları Dua". Diyanet İşleri Başkanlığı. Erişim tarihi: 13 Ekim 2024. 
  11. ^ Erseven 246.
  12. ^ Erseven 158.
  13. ^ Erseven 120.
  14. ^ Baykurt, Fakir (1975). Kaplumbağalar. Remzi Kitabevi. s. 228. 
  • Erseven, İlhan Cem (2005). Çağdaş Türk Romanı ve Öyküsünde Aleviler. Alev Yayınevi. 

Dış bağlantılar

Aday, Erdal. (2018) ŞEYH ÇAKIR (IŞIK ÇAKIR) OCAĞI İKRAR CEMİ RİTÜELİ (Bir cem ayininde gülbankların okunuşu ve törendeki konumlarına dair örnek) 2 Ocak 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.

İlgili Araştırma Makaleleri

Alevilik, Ali ve On İki İmam'ın öğretilerini öğretmiş olduğu varsayılan Hacı Bektaş-ı Veli'nin mistik Alevi İslami öğretilerini takip eden yerel bir İslami gelenektir. Alevi öğretileri dede adı verilen din adamları tarafından aktarılır. İslam'ın altı iman esası kabul edilir, ancak yorumlamada diğer mezheplerle farklılıklar bulundurur. Alevi öğretileri, yerel bir Türk dünya görüşüyle harmanlandı ve İslam'ın heterodoks bir yorumuna yol açtı. Geçmişin aksine günümüz Alevilerinin bir kısmı kendini Müslüman olarak tanımlandırmamaktadır. Hak-Muhammed-Ali teslis inancına bağlıdırlar.

Alevî ocakları, Alevî-Bektâşî ibadetinde imam makamında oturan dedelerin soyunu ifade eder. Dede­lik kurumu yapısı gereği soy güden, soya tâbî olan bir kurumdur. Buna göre bir de­de öldüğünde yerine oğlu geçmektedir. Bu olgu Alevî geleneğinde ocak şeklinde adlandırılır.

<span class="mw-page-title-main">Bektaşîlik</span> Sufi/tasavvufî tarikat

Bektâşîlik, adını 13. yüzyıl Anadolu'sunun İslâmlaştırılması sürecinde etkin faaliyet gösteren ve Hoca Ahmed Yesevî'nin öğretilerinin Anadolu'daki uygulayıcısı konumunda olan Hacı Bektaş-ı Veli'den alan, daha sonra ise 14. ilâ 15. yüzyıllarda Azerbaycan ve Anadolu'da yaygınlaşan Hurûfilik akımının etkisiyle ibahilik, teslis (üçleme), tenasüh ve hulul anlayışlarının da bünyesine katılmasıyla 16. yüzyılın başlarında Balım Sultan tarafından kurumsallaştırılan, On İki İmam esasına yönelik sufi/tasavvufî tarikat.

Cem, Alevilerin, Bektaşilerin cemaatle birlikte yaptığı, son derece ayrıntılı kurallara bağlanmış ibadet. Cem, yalnızca dinsel nitelikli bir toplantı değil, aynı zamanda hem ruhen yenilenme, yıkanma ve hem de toplumsal ve bireysel sorgulanma yeridir.

Barak Baba, ünlü bir Babai dervişidir. Kesin olarak nerede doğduğu bilinmemektedir. Anadolu'nun Selçuklu Türklerinin eline geçmesinden sonra Müslümanlaştırılması görevini bu büyük zatlara vermesi ile Anadolu'daki çeşitli tekke ve zaviyeler bu insanlar tarafından devamlı dolaşılır olmuştur. Tüm Anadoluda bunların izleri ve saygınlıkları sürdürülmüştür. Afyonun Sandıklı ilçesinde de bir türbesi yer almaktadır. Burada yalnız Barak'ın değil Sarı Saltuk'un ve Taptuk Emre'nin de mezarlarının olması acaba Barak'ın hocalarının yanında mı olmak arzusundan dolayı mı, yoksa Babailik hareketinin merkezi olmasından mı burayı tercih ettiği kesinlik kazanamamıştır. Barak Baba böylesi bir düşünsel siyasal birikimin tam merkezinde olan biridir. Bu durum onun düşünsel ve siyasal kimliğinin oluşmasında belirleyicidir.

Balım Sultan, Alevî-Bektaşiliği sağlam bir sistemle hem Türkmen hem de Alevî ve ocaklarıyla kurumlaştırmasıyla bilinen Horasan kökenli Seyyid Alevî-Bektâşî bir Türkmen ve Tasavvuf âlimi olup, Alevî Pîri ve Horasanlı Türkmen Şeyhi Hacı Bektâş Velî'den sonraki ikinci Pîri'dir. Anadoluya Türk-İslam'ı yaymaya görevlendirilen Hacı Bektâş Velî ile birlikte kendisiyle Anadoluya gelen 90.000 Alevî Türkmen Horasan Erenlerin soyuna mensup olup, önemli bir kişiliği vardır. Alevî-Bektâşî Türkmenlerinin günümüz Türkiye'de en çok yoğun olarak Çorum, Tokat, Amasya, Nevşehir (Hacıbektaş) ve Türkiye'nin birçok yöreleri ve illerindeki gibi, Türkmen aşireti ve Balım Sultan'ın Alevî ocaklarından sorumlu olduğu gibi, Alevî-Bektâşî Müslümanların, Hacı Bektaş Velî'den sonra ikinci Pîr, yani Şia-î Batınîyye (Tasavvufî) âlimi bir Rehber, Pîr, Mürşid ve Önder olarak kabul edilir.

Kalenderîlik ya da Kalender'îyye 10. yüzyılda İran'da, Horasan Melametiliği'nden kaynaklanan bir sufilik akımı olarak ortaya çıkan 12. yüzyılın sonunda Cemaleddin-i Savi adlı Safevi Devletinden bir sufinin gayretiyle teşkilatlanarak Orta Doğu'da ve Orta Asya'da geniş taraftarlar toplayan bir tasavvuf akımıdır. Kalenderîler, mala, mülke ve şöhrete önem vermeyen, toplumdan önemli ölçüde kendilerini tecrid etmiş, kanaat anlayışına sahip bir topluluktu. Kalenderilik, yaşadığı toplumun nizamına karşı çıkararak dünyayı kaale almaya değer görmeyen ve bu düşünce tarzının günlük hayat ve davranışlarıyla da açığa vuran tasavvuf akımıdır. Kalenderîlik söz konusu mistik temelini ve sosyal niteliğini tarihî akış içinde İslâm dünyasının çeşitli yerlerinde ve değişik zamanlarda yeni unsurlarla zenginleştirerek geliştirmiş ve hep muhalif bir çevre olarak süregelmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Şeytan taşlama</span>

Şeytan taşlama, Müslüman inancına göre Hac ibadetinin bir parçası olarak yapılan bir törendir.

<span class="mw-page-title-main">Kul Himmet</span>

Kul Himmet, 16. yüzyılda yaşamış bir halk ozanıdır. Mezarı, doğduğu yer olan Tokat iline bağlı Almus ilçesinin Görümlü (Varzıl) köyündedir. Alevi-Bektaşi mezhebinin Erdebil Tekkesi'ne bağlı Safeviye kolundan olduğu öne sürülür. Yaşadığı dönemde, Pir Sultan Abdal ve Şah Hatayi'yle adı anılmıştır ve Yedi Ulu Ozan'dan biridir. İnancından dolayı çileli bir hayat geçirdiği, zindanlarda yattığı söylenir. Ölümüyle ilgili kesin bilgiler olmamakla beraber, Pir Sultan Abdal’ın 1560'ta asılmasından sonra uzun süre kaçak yaşayıp köyünde vefat ettiği sanılmaktadır. Sevgi, barış, dostluk temelli nefesler söylemiştir.

<span class="mw-page-title-main">Tekke</span> tarikattan olanların barındıkları, Tanrı’ya tapındıkları, dinsel törenler yaptıkları yer, dergâh.

Tekke, tarikattan olanların barındıkları, ibadet ve tören yaptıkları yer, dergâh gibi yapılardır. Osmanlı İmparatorluğu'nda tekke anlamında günümüz Türkiye'deki Müslüman Türkmen Alevî-Bektâşîlerin Cem Evi, yani Mescid'in yanı sıra dergâh, âsitane sözcükleri olarak kullanılmıştır. Bazı tarikatlarda hankâh ve âsitane yalnızca merkez tekkeye denir.

<span class="mw-page-title-main">Hacı Bektaş-ı Veli</span> Anadolu ermişi

Hacı Bektâş Velî ; mistik, seyyid, mutasavvıf, âlim ve İslam filozofu. Alevi-Bektâşiliğin fikir ve isim öncülerindendir. Kendisinin yolunu takip edenlere Bektâşi adı verilir.

İmâmet ya da İmâmîlik İslam'ın bir kolu olan Şiiliğin temel ilkelerinden birisidir. Sünnilik imâmeti imanın esaslarından biri olarak saymaz.

<span class="mw-page-title-main">İmamet (İsnâaşeriyye öğretisi)</span>

Onikicilik / On ikiciler İlâhiyatı ya da On İki İmamcılık; Şiîliğin "İsnâaşeriyye" meşrebi içerisinde mevcûd olan On İki İmamcı tüm tarikat ve mezheplerin ortak itikadını tanımlamak maksadıyla kullanılan bir fıkıh deyimi olup, Ca'feriyye, Alevîlik, Bektaşîlik ile Arap Aleviliği'ni de kapsamı altına almaktadır. Şiîliğin "İsnâaşerîyye" ya da "On ikiciler" şubesine göre "On İki İmam", Muhammed bin Abdullah'ın ruhani ve siyâsi takipçileri olarak kabul edilmektedirler. Onikiciler'in İlâhiyâtı'na göre, Muhammed ile tâkipçilerinden oluşan toplam "On Dört Masum" insan (Muhammed, Fâtıma ve On İki İmâm) sadece toplumu adaletle yönetmekle kalmayıp, ayni zamanda şeriatın tefsiri ve Kur'an-ı Kerîm'in bâtınî te'vilini yapmakla selâhiyetlendirilmişlerdir. Toplum için birer rehber ve model olma husûsiyeti taşıyan peygamber ve imâmlar hatadan ve günahtan arındırılmış şahsiyetler olup, Allah tarafından ilâhî bir hüküm yani nass neticesinde seçilerek tâyin edilmişlerdir. On ikiciler'in itikadına göre, müslümanları ilgilendiren itikadî ve fıkhî konuların hepsi üzerinde tam bir mutlak otorite sahibi olan ve Cenâb-ı Hak tarafından ilâhî olarak atanmış olan bir "Mehdî" her çağda mevcûttur. Bu sıra içerisinde Ali birinci sırada yer almakta ve arkasından on bir tane imâm daha gelmektedir. (Bu kural Ehl-i Sünnet tarikat için de geçerli olup, orada yalnızca imâma, "Hazreti Üstâd", "Efendi", ya da "Pîr" gibi ünvânlar verilmekte olup, fıkhî ve diğer hususlarda bu hazreti üstâd efendiler tam bir mutlak otoriteye sahip bulunmaktadırlar.) Bunlar Muhammed bin Abdullah'ın neslinden olup, onun kızı olan Fâtıma'nın erkek çocuklarının soyundan gelmektedirler. Her bir "İmâm-ı Zamân" evvelkinin erkek çocuğu olmak zorundadır ve silsile bu şekilde devam etmektedir. Burada istisnâi kural sadece Hasan el-Mûctebâ'nın erkek kardeşi olan Hüseyin için geçerlidir. On İkinci ve son imâm olan Mehdî'nin ise hâlâ sağ olduğuna ve gayba halinde gizlendiğine inanılmaktadır.

İmamîye Şiası, Şiîlik meşrebi içerisinde mevcut olan tüm tarikât ve mezheplerin ortak i'tikatlarını tanımlamak maksadıyla kullanılan bir fıkıh deyimi olup, Aşırı Ghulât (Radikal dinci fırkalar), Keysanîlik (Dörtçüler), Zeydîlik (Beşçiler), İsmailîlik (Yedicilik/Yedi İmamcılık) (Mustâlîlik ve Nizarîlik) ve İsnâaşerîyye (Onikicilik/On İki İmamcılık) (Câferiyye Şiîliği ve Anadolu Alevîliği) ile Arap Aleviliği'ni de kapsamı altına alan bir şekilde tanımlanmaktadır.

Kalender Çelebi İsyanı ya da Kalender Şah İsyanı, 1527'de Kalender Çelebi liderliğinde başlayan ayaklanmadır. Kalender Çelebi İsyanı 1527 yılında Osmanlı İmparatorluğu'na karşı Anadolu'da çıkan dini içerikli büyük bir isyandır.

Alevîler'in dinî i'tikadı Siyâseten İslâmiyet’in “İmamiye-i İsnâ‘aşer’îyye / Onikicilik” fıkhî mezhebinden olan Alevîler, i’tikaden Horasan Melametîliği’nden köken alan Hoca Ahmed Yesevî’in kurduğu “Sünnîliğin Tasavvufî–Yesev’îyye Tarikâtı” ile Fâtımîler Halifeliği devrinde Orta Asya ve Türkistan’da çok önemli fa’aliyetlerde bulunan Muin’ed-Dîn Nâsır-ı Hüsrev’in kurucusu olduğu Pamir Alevîliği’nin de altyapısını oluşturan “Şiîliğin Bâtınî–İsmâilîyye” fıkhî mezhebinin şiddetli etkisi altında gelişimini tamamlayarak ortaya çıkan “Tasavvufî-Bâtın’îyye” i’tikadî mezhebi mensûplarıdır. Alevîlik içerisinde Kızılbaş, Dazalak, Kalender’îyye, Bedr’îyye, Bektâş’îyye, Câm’îyye, Şems’îyye, Edhem’îyye gibi farklı birçok bâtınî tarîkat (yol) yer almaktadır. 13. asırda Babâîlik’ten ve 14. asrın sonlarından itibaren de yoğun olarak Hurûfîlik’ten etkilenen Anadolu kaynaklı Bektaşilik Tarikatı bunların içlerinde en meşhur olanıdır. 14. ve 15. asırlarda “Fadl’Allah Ester-Âbâdî” tarafından Şiîlikten ayrılarak zuhur eden “Hurûfîlik” mezhebinin tesirleri altında kendisini yeniden yapılandırmış olan Bektâşîlik, Alevîliğin içinde yer aldığı varsayılan bir tarîkat (yol) olması itibarıyla Anadolu Alevîliği’nin tamamını tanımlamamaktadır.

Alevî nüfusu, Türkiye'de üçte biri İstanbul bölgesinde yaşayan Alevîler’in daha sonra en yoğun olarak bulundukları yöreler arasında Ankara, Adana, Bursa, Antalya, Aydın Damal ve Zile şehirleriyle, Orta ve Doğu Anadolu'da yer alan Erzincan, Sivas, Malatya, Tunceli illeri gelmektedir. Türkiye'de en çok Alevî köyü ise 60'ı karışık olmak üzere toplam yaklaşık 460 adet köy olup Sivas ilinde yer almaktadır. Bunların ardından sırasıyla, Tunceli, Erzincan, Tokat, Çorum, Kahramanmaraş, Bingöl, Amasya, Erzurum, Malatya, Adıyaman, Yozgat, Hatay, Elazığ, Muş, Balıkesir, Mersin, Kars, Adana, Ankara, Eskişehir, Gaziantep, İzmir, Kırıkkale, Kütahya ve Ordu illeri gelmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Bektaşî inancı</span>

Hurûfî-Bektâşî inancı Hurûfîlik akımı İranlı bir Şiî mutasavvıf olan “Fadl’Allah Ester-Âbâdî” tarafından kuruldu. Halep sınırlarından, Batı Anadolu’ya doğru hareket eden “Hurûfîler” Seyyid Nesîmî’nin H. 820 / M. 1417 yılında Halep’te idamından sonra Irak’tan Azerbaycan’a ve oradan da Doğu Anadolu’ya kadar olan bölgelerde Hurûfîliği yaydılar. Nesîmî’nin Divânı ve hayat hikayesi birçok mutasavvıf için iyi bir kaynak ve sermaye oldu. Nesîmî, daha Fadl’Allah Yezdânî’nin “Hurûfîlik” mezhebinin ortaya çıkmasından beş asır önce yaşayan Hulûl ve ilhada yönelik söylemleri nedeniyle de aynı sonucu paylaşmış olan Hallâc-ı Mansûr’un yolunda olarak kabul edildi. Aslen İbâh’îyyûn olan “Hurûfîler”, aynı zamanda Mücessime’den olduklarından dolayı, Cenâb-ı Hakk’ın cisim olarak, Bâtınîliğin esas prensibi olan hulûle olan inançları nedeniyle de “Fadl’Allah Hurûfî” şeklinde belirdiğine inanırlar.

Baki Öz, Türk tarih araştırmacısı ve yazar. Alevilik-Bektaşilik, Milli Mücadele tarihi ve Atatürk ile ilgili araştırmalar yapmıştır.