Türklerin Anadolu'ya geldikten sonra edebiyatları iki gruba ayrılmıştır. Arapça ve Farsçayı çok iyi bilen aydınların oluşturduğu "Yüksek Zümre Edebiyatı" ve İslam öncesinden gelen sözlü bir "Halk Edebiyatı". Anadolu'ya göç eden Türkler arasında aynı ayrım devam etti. Medrese eğitimi gören aydın kesim Arap ve Fars edebiyatlarının tesirini devam ettirirken, halk yine saz şairleri aracılığıyla halk edebiyatını devam ettirdi. Dolayısı ile Anadolu Türk Edebiyatı iki grupta incelenmektedir. Bu gruplardan biri halk edebiyatıdır.
Ahmedî divan şairi ve hekim.
Divan edebiyatı, Türk kültürüne has süslü ve sanatlı bir edebiyat türüdür. Bu edebiyata genellikle "divan edebiyatı" adı uygun görülmekte olup bunun en büyük nedenlerinden birisinin şairlerin manzumelerinin toplandığı kitaplara "divan" denilmesi olduğu kabul edilmektedir. Öte yandan, divan edebiyatı gibi tabirlerin modern araştırmacılar tarafından geliştirildiğini ve halk-tekke-divan edebiyatları arasındaki ayrımların bazen oldukça muğlak olduğu ve bu edebiyatlar arasında ciddi etkileşimlerin de bulunduğu vurgulanmalıdır.
Şeyhî, Kütahya doğumlu 15. asır Türk divan şairi ve tabip.
Tasavvuf, kelime anlamıyla "sufi olmak, sufiye yolunu izlemek" demektir. Tasavvuf ehline mutasavvıf ya da sufi denir. Tasavvuf edebiyatı ise tasavvufla uğraşan kişilerin ortaya koyduğu ürünleri kapsayan edebiyat türüdür. Halk edebiyatının "tasavvufi halk edebiyatı" türü 12. yüzyılda Ahmed Yesevi ile başladı. Konusu Allah'a ulaşmanın yolları, ahlak ve nefsin terbiyesidir. Anadolu’nun bu alandaki ilk ve en ünlü şairi Yunus Emre’dir.
Mantıku't-Tayr İranlı sufi şair Ferîdüddîn-i Attâr tarafından kaleme alınmış bir manzum eserdir. Eserde Gazali'nin XII. yüzyılda yazdığı Risaletü't-tayr adlı eserden yararlanılmıştır. Ali Şîr Nevaî, Attar'ın eserine nazire olarak Lisânü't-Tayr eserini kaleme almıştır.
Ferîdüddin Attâr, İranlı mutasavvıf, şair. Hekim ve eczacı olmasından dolayı Attâr (aktar) olarak anılır. Fars edebiyatındaki ilk tezkire olan Tezkiretü'l-evliyâ'nın yazarıdır.
Âşık Paşa, Türk şâir ve mutasavvıf.
Şeyh Ahmed Gülşehri, Türk tasavvuf şairi. Türkçenin Anadolu'da bir kültür dili olması için çaba harcamıştır
Şebüsterî, İranlı mutasavvıf ve şair.
Feleknâme, 1301 yılında Türk şair Gülşehrî tarafından Farsça kaleme alınmış bir mesnevidir. Eserde insanın nereden geldiği ve nereye gideceğine değinilir, dönemin astronomi, teoloji ve astroloji bilgisine dayanan çeşitli bilgiler verilir. Gülşehrî'nin mutasavvıf olması sebebiyle eserde tasavvuf etkisi görülür. Eser "fâilâtün fâilâtün fâilün" vezniyle yazılmıştır.
Tezkire, sözcük anlamıyla "zikredilen, zikri geçen" anlamına gelen, Fars ve Türk edebiyatlarında kişilerin yaşamlarını, eserlerini ve edebi kişiliklerini anlatan eserlere verilen ortak addır. Tezkireler ilk kez İran edebiyatında ortaya çıkmıştır.
Nizamüddin Ali Şîr Nevaî veya yaygın adıyla Ali Şîr Nevaî, 15. yüzyıl Türk şairi.
Şeyyad Hamza, 13. yüzyılda Akşehir ve Sivrihisar'da yaşamış sufi şairlerden biridir. Şeyyad Hamza, önceleri bir şeyyad iken Ahi zümrelerine intisabı sebebiyle tarikat çevrelerine de girmiş, bu arada halk için şiirler söylemiştir.
Edirneli Nazmi, Türki-i basit akımı temsilcisi divan şairi. Edirne'de doğmuştur.
Âşık Çelebi, 16. yüzyıl şair, mütercim, yazar.
Hamdullah Hamdi (doğumu: 1449, Göynük - ölümü: 1503, Göynük) Türk divan şairi, mutasavvıf. Mesnevileri ile tanınmıştır.
Hakim Senaî veya tam adıyla Ebü’l-Mecd Hakim Mecdûd b. Adem Senaî-yi Gaznevî, İranlı mutasavvıf, şair ve Farsça tasavvufi mesnevi üslubunun kurucusu.
Yusuf Meddah , Azerbaycan divan şairiydi. "Varqa ve Gülşah" adlı eseriyle ünlüdür. Hayatı hakkında çok az şey bilinmekte ancak 14. yüzyılın başlarında yaşadığı tahmin edilmektedir. Meddah iyi eğitim almıştı, Azerbaycanca, Arapça ve Farsça bilmekteydi.