İçeriğe atla

Francisco Suárez

Francisco Suárez
Tam adıFrancisco Suárez
Doğumu5 Ocak 1548
Granada, İspanya Krallığı
Ölümü25 Eylül 1617 (69 yaşında)
Lizbon, Portekiz Krallığı
Alma materSalamanca Üniversitesi
ÇağıErken modern felsefe
BölgesiBatı felsefesi
OkuluSkolastik felsefe
Ortaçağ gerçekçiliği
Salamanca okulu
İlgi alanlarıTeoloji, Metafizik
Önemli fikirleriMetafiziğin nesnesi, gerçek varlık olduğu sürece varlıktır[1]
Etkilendikleri
Etkiledikleri

Francisco Suárez (d. 5 Ocak 1548, Granada - ö. 25 Eylül 1617, Lizbon), İspanyol Cizvit rahibi, skolastik filozof ve teolog.

Yaşamı ve kariyeri

Ailesi Granada’nın soylu ve zengin ailelerindendi. Geçmiş nesillerde ailesinin kiliseye ve devlete hizmetleri oldu. Babasının da avukat olmasından etkilenen Suárez, 13 yaşındayken Latin dili ve edebiyatı bilgisiyle hukuk eğitimi almak üzere Salamanca Üniversitesi'ne girdi.

1565 ve 1570 yıllarında Salamanca Üniversitesi'nde felsefe ve ilahiyat eğitimi aldı. 1571 yılında Segovia Üniversitesi'nde profesör ünvanı aldı. Segovia, Valladolid Üniversitesi, Roma Üniversitesi, Salamanca Üniversiteleri'nde profesörlük yaptı.

Bu süreçte çalışma biçimi nedeniyle, teolojik doktrinin dışına çıktığı eleştirileri doğdu. Geleneksel yöntemin dışına çıkma isteğinden dolayı, kilise öğretisine ve dogmalarına bağlılığına ilişkin şüpheler oluştu. 1573 yılında geleneksel skolastiğin dışına çıkma nedeni ile suçlanmıştır. Bu suçlamalardan dolayı "Cizvit Topluluğunun" menfaatleri için öğretmenlik görevini bırakmayı düşünmüştür. Ancak Kastilya'nın en yüksek din görevlisi tarafından ismi aklanmıştır.

1593 yılında Coimbra Üniversitesi Teoloji Bölümü'nün başkanlığını yaptı. Bu dönemde Tractatus de legibus ac Deo legislatore' (Yasa koyucu Tanrı'nın yasalarının incelenmesi) kitabını yayımladı. 1615 yılında emekli oldu.[2]

Felsefesi

Metafizik ve ilahiyat alanındaki çalışmaları, 17. ve 18. yüzyıl Katolik ve Protestanlar arasında skolastik düşünce yönünden çok önemli bir etki yarattı. Suarez Thomas Aquinas'un felsefesinden özgürce uyarlanarak[3] İspanya, Portekiz ve İtalya'nın Katolik okullarında metafizikmüfredata ekledi. Uluslararası hukuk da dahil olmak üzere, hem metafizik hem de hukuk için Alman ve Hollanda okullarının reformcu görüşleri üzerinde büyük bir etkiye sahipti. Çalışmaları, Hugo Grotius (1583-1645) gibi diğer bilim adamları tarafından övgü aldı.

Felsefesinin temelinde gerçek olanı bilmek ve onu yaymak vardır.

Hukuk

Zeynep Hazar'ın Francisco Suárez'de Yasa, Devlet ve Sosyal Sözleşme kitabında belirtildiği gibi; Suárez'e göre yasa, yeterli bir biçimde ilan edilmiş; ortak ve değişmeyen kuraldır. Yasanın kaynağı aklı ve iradedir. Suárez'e göre yasanın kaynağının akıl olduğunu gösteren pek çok doğrulama vardır. Öncelikle yasanın işlevi düzenlemektir. Düzenleme ise iradeye değil akla bağlıdır. Zira düzenleme içerisinde kesin bir muhakemeyi barındırır. Yasanın düzenlenmesi muhakeme olmaksızın düzenlenemez. İkinci olarak düşünüre göre yasanın işlevi Kitab-ı Mukaddes'te geçen ayetlere uygun bir biçimde emretmek ve aydınlatmaktır. Aydınlatma eylemi ise akla özgüdür. Üçüncü olarak yasa İncil'de belirtildiği üzere bir kuraldır; adil olan ve adil olmayanın belirlendiği bir kural. İrade ile kural oluşturmak mümkün değildir. Zira Suárez'e göre, iradenin kendisi de akıl ile tanzim edilmelidir. Bu bakımdan yasa, akla ilişkindir.[4]

Hukuk; ezeli, doğal ve beşeri olmak üzere üçe ayrılır.[]

  • Ezeli Hukuk: Tanrının getirdiği kaideler olan ve değişmesi mümkün olmayan hukuktur. Tanrı var olduğu sürece ezeli hukuk da vardır. Fakat bu hukuk, insanın diğer hukuk dallarını keşfedip oradaki yasaları uygulamaya başladığında canlılık kazanmaktadır. Ezeli yasa, tüm yasaların kaynağı ve kökenidir. Ona göre bu yasa adeta yeryüzünün yaratıcısından bir sızıntıdır. Bu yasa ölümsüzdür. Zira Tanrı'daki üstün aklı temsil eder. Tanrı'nın yeryüzü ile kurduğu bütün ilişkilerde, her şeyin üstün bir akla, üstün bir yasaya göre ayarlanmıştır.[4]
  • Doğal Hukuk: Kurallarını insan aklı ile yaratır. İçeriğinde özel ilkeler barındırmaz. Kuralları geneldir. Doğal yasa, Tanrı'nın yaratmış olduğu doğaya uygun olan yasadır. Bu bakımdan onun aynı zamanda ebedî olduğu söylenebilir. Doğal yasanın kaynağı Tanrı'dır. Bu nedenle doğal yasanın kaynağı açısından ilahî olduğunu söylemek mümkündür. Düşünüre göre bu yasanın insan için doğal olması, insanın Tanrı'nın yarattığı bir canlı olmasından ileri gelir. Ona göre bu yasanın varlığı insan aklı ile keşfedilebilir.[4]
  • Beşerî Hukuk: İlahi ve doğal hukuk kurallarını harmanlayıp eksiklerini tamamlayan hukuktur. Yaptırımı asıl yasa koyucu olan Tanrı'nın gücü ve isteğidir. Suárez'in anlayışına göre iki tür beşerî yasa vardır. Birinci tür yasa örf-adet hukukundan kaynaklanan yasalardır. Beşerî yasanın ikinci türü ise her bir ülkedeki yasa koyucunun kendi toplumu için hazırladığı özel yasalardır.[4]

Francisco Suárez, ilahi hukuk ile beşeri hukuk arasında yani doğal hukuk ile devletin hukuku arasında gözle görülür farkları ortaya koymuştur. Devletin hukukunun ihtiyaçlar doğrultusunda değiştirilebilir olduğunu savunmuştur. Devletin hukuku, insanlar belli topraklara bölünse de belli bir bütünlük var olduğundan dolayı vardır.[2] İnsanlar doğaları gereği iletişim kurmadan veya yardımlaşmadan yaşayamazlar. Bu sebepledir ki insan ilişkilerini düzenleyen bir devlet ve devleti düzenleyen bir hukuk sistemine mecburiyet vardır.[2]

Siyasi iktidar

Suárez'e göre insanlar doğuştan özgürdür. Hiçbir insanın diğer bir insan üzerinde hükmetme ya da politik yargılama gücü yoktur. İnsanlar, Tanrı dışındaki hiç kimseye tabi olamaz. Bu nedenle insan egemenliği doğa düzenine aykırıdır ve içerisinde tiranlık (zorbalık) barındırır. Siyasi iktidarın kaynağı Tanrı'dır. Zira gerçek yasa iradeleri bağlar. Oysa hiçbir insan bir diğer insanın iradesini bağlayamaz. Zira bu güç, özel olarak, tek ve bir koruyan ve yok eden olan Tanrı'nın mahiyeti gibi gözükmektedir. Siyasi hakların sahibi; gerçek efendi, kral ve kanun koyucu Tanrıdır; o her şeyden üstün ve eşsizdir.[4]

Siyasi gücün halkta olduğunu ispata çalışan, diğer bir ifade ile bu gücü halka bahşetmek isteyen birçok filozof ve düşünür, devleti insanlar arasında kendi rızalarıyla meydana gelen bir uzlaşmanın neticesi olarak göstermek adına sosyal sözleşme teorisini ileri sürmüşlerdir.[4]

İnsan doğanın bir sonucudur. Halkın huzur ve refah seviyesini gerektiği yerde tutabildikçe, kral, kralın otoritesi ve halk arasındaki sözleşmeye dayalı olan monarşi, en iyi yönetim biçimidir fakat bu sözleşmenin geçerli olabilmesinin şartları vardır. Bu şartlar kralın halka eziyet etmemesi ve halka iyi davranmasıdır. Sözleşme, ancak bu şartlar sağlandığında geçerli olabilmektedir. Kral halka iyi davranmadığı takdirde, halkın, papanın çağrısı ile direnme hakkı da sözleşmede yer almaktadır. Yani papanın, kralın kararlarına müdahale edebilmesi söz konusu olmuştur. İnsanların herhangi bir edim veya özellik dolayısıyla birbirlerinden üstün hale gelmeleri mümkün değildir. Üstün olan tek varlık Tanrı'dır ve bütün insanlara ait kılınmıştır. Ayrıcalık hakkı, toplumun buna rıza göstermesi ve zamanı geldiğinde iade edilmek koşuluyla krala devredilebilir. Böylelikle kralların tümünün ilahi gücü olduğu düşüncesine karşı çıkmış ve bunu Defensio Fidei Catholicae (Katolik İnancın Savunması) eserinde işlemiştir. O dönem İngiltere'sinde yöneticilerin gücünü Tanrı'dan aldığı inanışının yaygın olmasından bahisle kitap, I. James tarafından yaktırılmıştır.[2]

Eserleri

  • Disputationes Metaphysicae (Metafizik Tartışmaları)
  • De Deo Incarnato (İsa'nın Yeniden Vücut Bulması Hakkında)
  • De Defensio Fidei (İmanın Savunması Hakkında)

Kaynakça

  1. ^ "Francisco Suárez". İnternet Felsefe Ansiklopedisi. 
  2. ^ a b c d Felsefeye Giriş / Felsefe Tarihi Ders Kitapları, Anadolu Üniversitesi.
  3. ^ Hıristiyanlık Tarihi. John P. Donnelly. Yeni Yaşam Yayınları. 1977. s. 422 ISBN 975-8318-86-1. 
  4. ^ a b c d e f Hazar, Z. (?). Francisco Suárez'de Yasa, Devlet ve Sosyal Sözleşme.

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Hukuk</span> genellikle devlet otoritesi tarafından desteklenen kurallar ve yönergeler sistemi

Hukuk ya da tüze birey, toplum ve devletin hareketlerini, birbirleriyle olan ilişkilerini; yetkili organlar tarafından usulüne uygun olarak çıkarılan, kamu gücüyle desteklenen, muhatabına genel olarak nasıl davranması yahut nasıl davranmaması gerektiğini gösteren ve bunun için ilgili bütün olasılıkları yürürlükte olan normlarla düzenleyen normatif bir bilimdir. Ayrıca, toplumu düzen altına alan ve kişiler arası ilişkileri düzenleyen, ortak yaşamın huzur ve güven içinde akışını sağlayan, gerektiğinde adaleti yerine getiren, kamu gücü ile desteklenen ve devlet tarafından yaptırımlarla güvence altına alınan kurallar bütünüdür. Hukuk, birey-toplum-devlet ilişkilerinde ortak iyilik ve ortak menfaati gözetir.

<span class="mw-page-title-main">Anayasa</span> devleti yöneten temel ilkeler bütünü

Anayasa, ülke üzerindeki egemenlik haklarının kullanım yetkisinin içeriğinde belirtildiği şekliyle devlete verildiğini belirleyen toplumsal sözleşmelerdir. Hans Kelsen'in normlar hiyerarşisine göre diğer bütün hukuki kurallardan ve yapılardan üstündür ve hiçbir kanun ve yapı anayasaya aykırı olamaz. Devletin temel örgüt yapısını kuran, önemli organlarını ve işleyişlerini belirleyen; ayrıca temel hak ve özgürlükleri tespit edip, sınırlarını çizen hukuk metinleridir. Toplumsal bir sözleşme niteliği taşır. Devlet faaliyetlerini ve oluşum biçimini düzenleyen yasa metnidir.

Dogmatizm, A priori ilkeler, çeşitli öğretiler ve asla değişmeyeceği kabul edilen mutlak değerleri kabul eden, bu bilgilerin mutlak hakikat olduğunu, inceleme, tartışma yahut araştırmaya ihtiyacın olmadığını savunan anlayışa verilen isimdir. Bu tür savlara, öğretilere ve inançlara ise dogma veya nas denir.

Deizm veya yaradancılık, din, peygamber veya vahiy aracı olmaksızın bireyin akıl, gözlem, sezgi gibi yollarla Tanrı'nın varlığına inanmasına dayalı bir felsefi görüştür.

<span class="mw-page-title-main">Thomas Hobbes</span> İngiliz filozof (1588-1679)

Thomas Hobbes, felsefede materyalizmi, etikte haz ahlakını, siyasette monarşiyi benimseyen bir İngiliz filozoftur. En tanınmış eseri olan 1651 tarihli Leviathan, Batı siyaset felsefesinin izleyeceği yolu çizmiş ve baş ucu eseri olmuştur. Leviathan, Tevrat'ta geçen bir canavarın adıdır ve Hobbes'ta her şeye egemen olan devletin simgesidir. Bir siyaset felsefecisi olarak tanınsa da, tarih, geometri, etik ve genel felsefe gibi pek çok alanla ilgilenmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Siyaset felsefesi</span> felsefe ve siyaset bilimi alt disiplini

Siyaset felsefesi, devlet, hükûmet, siyaset, özgürlük, mülkiyet, meşruiyet, haklar, hukuk gibi konular hakkındaki, bu kavramlar nedir, neden ihtiyaç vardır, bir hükûmeti ne meşru kılar, devlet hangi özgürlükleri ve hakları neden korumalıdır, hangi biçimde kurumsallaşmalıdır, kanun nedir, vatandaşın devlete karşı yükümlülükleri nelerdir, bir hükûmet yasal olarak neden ve nasıl görevden çekilmelidir gibi temel sorulara cevap arayan ve bu konuları felsefeden faydalanarak inceleyen sosyal bilim dalıdır.

<span class="mw-page-title-main">John Locke</span> İngiliz filozof ve fizikçi (1632–1704)

John Locke, Aydınlanma Çağı düşünürlerinin en etkililerinden biri olarak kabul edilen ve genellikle “liberalizmin babası” olarak bilinen bir İngiliz filozof ve doktordu. Francis Bacon geleneğini takip eden İngiliz deneycilerinden ilklerinden biri olarak kabul edilen Locke, toplumsal sözleşme teorisi için de aynı derecede önemlidir. Çalışmaları epistemoloji ve siyaset felsefesinin gelişimini büyük ölçüde etkiledi. Yazıları Voltaire ve Jean-Jacques Rousseau'nun yanı sıra birçok İskoç Aydınlanma düşünürünü ve Amerikan Devrimcilerini etkiledi. Klasik cumhuriyetçiliğe ve liberal teoriye katkıları, Amerikan Bağımsızlık Bildirisi'nde yer almaktadır. Uluslararası alanda Locke'un siyasi-hukuki ilkeleri, sınırlı temsili hükûmet teorisi ve uygulaması ile hukukun üstünlüğü altında temel hak ve özgürlüklerin korunması üzerinde derin bir etkiye sahip olmaya devam etmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Hugo Grotius</span>

Hugo Grotius, doğal hukuk öğretisiyle ün kazanmış olan Hollandalı düşünür. Hukuk alanında, Descartes bilgi felsefesiyle modern düşünce açısından ne kadar önemliyse, o kadar önemli olan Grotius, Descartes'ın bilgi alanında gerçekleştirdiği şeyi, hukuk alanında yapmıştır. Başka bir deyişle, nasıl ki modern felsefenin kurucusu olan Descartes, kuşku yoluyla bilgiyi teolojik-skolastik tasalluttan kurtararak özneden yola çıktıysa, aynı şekilde Grotius da hukuku, Tanrı iradesi karşısında bağımsız ve nesnel bir kurum olarak öne sürmüştür.

Hukuki pozitivizm, hukuk felsefesi ve hukuk biliminde bir düşünce okulu. Hukuki pozitivizmin başlıca iddiaları şunlardır:

Devlet, toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlıktır. Devlet siyasal bir birliktir. Bunun için her şeyden önce devleti kuran bireyler arasında kültürel bir birlik lazımdır. Ancak kültürel birlik devletin yaşaması için yeterli değildir. Tarihte görülen birçok iç savaş, kültürel birliğin devlet kurulmasında yeterli olmadığını göstermektedir. Amerikan İç Savaşı'nın anayasal düzenin kurulmasının ne kadar gerekli olduğunu ortaya koyması ve savaş kültürü yerine hukuk devlet ilişkisinin kavranması açısından önemi büyüktür.

<span class="mw-page-title-main">Egemenlik</span> Bir bölge içinde yüksek otorite ve diğer devletlerden dış özerklik

Egemenlik ya da hâkimiyet, bir toprak parçası ya da mekân üzerindeki kural koyma gücü ve hukuk yaratma kudretidir. Bu güç siyasi erkin dayattığı yasallaşmış bir üst iradeyi ifade etmektedir.

Doğal hukuk kuramı, doğal hukuk veya doğa hukuku içeriği doğal olarak var olan, doğal olarak ayarlanmış ve her şeyin üzerinde geçerliliğe sahip bir hukuk olarak tanımlanabilir. Doğal hukuk; insanın akılla erişebileceği, yazılı olmayan hukuk kuralıdır. Bu kuramı destekleyenler arasında Aristoteles ve Thomas Aquinas da yer alır ki, Aquinas'ın tavrı Katolik Kilisesi tarafından da kabul edilmektedir. Doğal hukuk kuramı, gerek etik gerekse hukuk felsefesi açısından büyük önem taşımaktadır ve farklı filozofları farklı yönlerde etkilemiştir.

Yasa ya da diğer adıyla kanun anayasal hukuk sisteminde, yetkili organlarca meydana getirilen hukuk kurallarıdır. Yasalar, tüzükler, yönetmelikler birer hukuk kuralıdır. Yürürlükte olan hukuk kurallarının tümüne mevzuat denir. Dar anlamında yasa, yasama organınca yapılan yasa adıyla gerçekleştirilen işlerdir. Hukuk karşılıklı hakları ifade eden üst mefhumdur, yasa ise bu hakları koruyan ve belirleyen kuralları ifade eder.

<span class="mw-page-title-main">Roma hukuku</span> Antik Romanın hukuk sistemi

Roma hukuku, Antik Roma'nın hukuk sistemidir. Kamu hukuku ve özel hukuk ayrımına dayanmaktadır. Bu ayrım ilk kez Roma hukukunda yapılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Anayasa hukuku</span>

Anayasa hukuku, ulus devletlerin ve diğer siyasi organizasyonların kurucu ve temel yasaları hakkındaki çalışmaları içermektedir. Anayasalar hükûmetler için bir çatı oluşturur, otorite, yeni yasa ve düzenlemelerin yapılmasında siyasi yapıların işlevlerini sınırlandırabilir veya tanımlayabilir.

<span class="mw-page-title-main">Francisco de Vitoria</span>

Francisco de Vitoria, İspanyol sömürgeciliğine karşı Amerika Yerlilerinin haklarını savunan ve haklı savaş kavramını daraltmaya çalışan İspanyol ilahiyatçı.

<span class="mw-page-title-main">Adolfo Suárez</span> İspanya eski başbakanı (1976–1981)

Adolfo Suárez González, Temmuz 1976-Ocak 1981 arasında İspanya başbakanı. Francisco Franco'nun Falanj örgütünü yeniden düzenleyen Milliyetçi Hareket'in genel sekreterliğini yapmıştır.

<i>Toplumsal Sözleşme</i>

Toplumsal Sözleşme ya da Toplum Sözleşmesi, 1762'de Cenevreli filozof Jean-Jacques Rousseau tarafından yazılan kitap. Kitapta, siyasi bir sistemin kurulabilmesi için en iyi yöntemin toplumsal sözleşme olduğu açıklanmaktadır. Yazar kitabı neden yazdığını eklediği birinci bölümde “Eğer dedikleri gibi, yasa koyucu ya da hükümdar olsaydım, ne yapmak gerektiği hakkında yazı yazmakla oyalanmaz; ya yapılması gerekeni yapar, ya da susarım” şeklinde açıklamıştır.

Lâik hukuk insanların bir toplum olarak birlikte yaşama ihtiyacından doğan, kaynağını doğrudan insan aklından alan, toplumsal gereksinimlere göre değişebilen, evrensel nitelikte genel geçerliliğe sahip olduğu kabul edilen hukuk anlayışıdır.

Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi 100 sayfayı aşmayan oldukça kısa bir metin olmasına rağmen Immanuel Kant'ın ahlak felsefesinin temellerini ortaya koyduğu en önemli metindir. Ahlak felsefesi alanında sistematik bir eser hazırlama girişiminden ilk kez 1768'de bahseden Kant, yazımına 1783 yılında başladığı eserin ilk baskısını 1785 tarihinde, en önemli eseri kabul edilen Saf Aklın Eleştirisi'nden dört yıl sonra yaptı. Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi aslen Pratik Aklın Eleştirisi'ne hazırlık olarak düşünülmüştü. Bu eserde ortaya konan ahlak felsefesinin esasları Pratik Aklın Eleştirisi'nde ve geç bir dönemde yazdığı Ahlak Metafiziği'nde geniş biçimde açıklanır ve incelenir.