İçeriğe atla

Fotoğraf makinesi

Değişik Fotoğraf makineleri
Eski bir fotoğraf makinesi.
Eski bir fotoğraf makinesi.

Fotoğraf makinesi ışık ile resim çizmeye yarayan alettir.

Fotoğraf makinesinin çalışma prensibi

Basit bir ayna, görüntüleri yansıtan cisim veya merceğin işleyişinin anlaşılması yönünden çok önemli olan görüntü kavramı, optik sistemlerin analizlerinde de o derece önemlidir. Kullanımı en yaygın olan optik aletlerden biri cismin görüntüsünü bir film veya elektronik olarak bir çip üzerine kaydeden fotoğraf makinesidir.

Fotoğraf, belgelenmek istenen objeden yansıyan ışığın duyarlı yüzey üstüne düşmesi ve duyar kat üstünde sabitlenmesi işidir. Fotoğraf makinesinde; belgelenmek istenen objeden yansıyan ışık, objektifte ulaşır ve odaklanır. Sonra, hemen objektifin içinde bulunan ve adına diyafram denen diske ulaşır. Bu diskin amacı; gelen ışığın şiddetinin ayarlanabilmesidir. Bu işi ise ortasında bulunan ve kullanıcı tarafından ayarlanabilen bir delik sayesinde yapar. Objektifte toplanan ve odaklanan ışık diyaframdan geçerek örtücüye ulaşır. Örtücü perde çekim sırasında önceden seçilen bir süre boyunca açık kalarak, ışığın film üzerine düşmesini sağlar.

Fotoğraf makinesini oluşturan ana birimler

  1. Netleştirici/Focus
  2. Diyafram
  3. Obturatör
  4. Vizör
  5. Objektif
  6. Numaratör
  7. Sarma kolu
  8. Geriye sarma kolu
  9. DSLR [Digital single-lens reflex (Sayısal Tek Mercek Yansımalı)]

Diğer sınıflamalar

35 mm makineler, refleks makineleri, compact makineler, körüklü makineler, minyatür makineler, stüdyo makineleri, sualtı makineleri, polaroid makineler, otomatik ve yarı otomatik makineler, dijital makineler gibi çok değişik tipte ve özelliktedir. Film boyutuna göre ise, büyük boy fotoğraf makineleri(9 x 12, 13 x 18 cm), orta boy fotoğraf makineleri (6 x 4,5 cm, 6 x 6 cm, 6 x 7 cm, 6 x 8 cm ve 6 x 9 cm), küçük boy fotoğraf makineleri (24 x 36 mm), minyatür fotoğraf makineleri (gizli çekim için kullanılan çok küçük makinalar), Polaroid fotoğraf makineleri, dijital-sayısal fotoğraf makineleri olarak sınıflanabilir.

Tarihçe

Fotoğrafçılığın başlangıç tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Fotoğraf tarihi karanlık kutu içinde görüntü elde etmenin tarihi olduğu kadar, bu görüntüleri fotokimyasal yollarla saptamanın da tarihidir.

Fotoğrafın temelini anlamak için öncelikle görmek fiilinin nasıl gerçekleştiğini anlamak gerekmektedir. Görmenin nasıl gerçekleştiğine dair Yunan bilginler 2 görüşe sahiptiler:

1. Gözden ışınlar çıkmakta ve bu ışınlar nesneler tarafından kesilmekte idi.

2. nesnelerin temsili bir şey göze girmekte idi.

İslam alimleri kendilerine ulaşan bilgilerden yola çıkarak görme mevzusu üzerinde çalışmalar yapmış ve görmenin hakikatini ortaya koymuşlardır. İslam alimlerinden Kindî, görmenin, hacimli, üç boyutlu ve sürekli ışınlardan meydana geldiğini ifade etmiştir. Bu görüşü geliştiren İbn-i Heysem ise günümüz optik biliminin temellerinin hemen tamamının dayandığı Optik (Kitabu'l Menazir) isimli eserini te'lif ederek Optik Biliminin kurucusu olmuştur. Buna ilave olarak İbn-i Heysem, göze dioptrik bir sistem olarak yaklaşmak suretiyle kırılma geometrisini uygulamış ve bu metod ile de atmosferin yüksekliğini günümüz ölçülerinde saptamıştır. İbn-i Heysem, ışık huzmelerinin küçük delikten geçerken dağılmayarak deliğe paralel düz beyaz yüzey üzerinde baş aşağı bir görüntü oluşturduğunu açıklamıştır. Delik ne kadar küçük ise görüntü o kadar nettir. Görüntü ters düştüğü halde neden düz gördüğümüzü ise, optik sinirlerinin görüntüyü analiz eden ve tanımlayan beyinle bağlantı sağladığını izah ederek açıklamıştır. Işık kaynaklarını ve yaydıkları ışıkların niteliklerini incelemiş, kendisi ışık kaynağı olan nesnelerin ışığına birincil, ışıklandırılmış nesnelerin yaydığı ışığa da ikincil ışık adını vermiştir. Aynı zamanda ışığın doğru boyunca yayıldığını düşünerek bunun kanıtlanması için -bugünkü fotoğraf makinesinin esasını teşkil eden- karanlık oda deneyini ve gölgelerin niteliklerini dikkate alan daha başka deneyleri düzenlemiştir..[1] Bu bilgilerden yola çıkarak, fotoğrafın temelini hangi bilim adamının hangi asırda attığı ortaya çıkmaktadır: M. 10. yy, İbnü'l Heysem.

10. yüzyılda Müslüman bilgin İbn-i Heysem, gümüş nitrat'ın güneş ışığı etkisiyle karardığını bulması ve 15. yüzyılda büyük sanatçı Leonardo da Vinci'nin karanlık odada mevcut ufak bir deliğin dış dünyadaki görünümlerini aksettirmesi fotoğrafçılık tarihindeki önemli başlangıçlardır. Sanatçılar Rönesans devrinde karanlık kutuyu buldular. Böylece, ışığın girdiği ufak bir delik aracılığıyla karanlık kutunun öbür ucunda konunun ters çevrilmiş bir görüntü görebiliyordu. 18. yüzyılda karanlık kutunun bir ucuna mercek ve diğer ucuna da buzlu cam konularak görüntü kutunun dışında görülebilir hale getirildi.

Işığın kimyevi maddeler üzerindeki etkisi ve gümüş tuzlarının görüntü sapma duyarlılığı 200 yıl önceden biliniyordu. 1725 yılında, kireç ve gümüş nitrat sürülmüş bir kâğıt üzerine bir şekil konulup güneşe tutulduğunda kâğıt üzerinde bu şeklin bir görüntüsünün meydana geldiği görülmüştür. 19. yüzyılın başında kâğıt, gümüş nitrat çözeltisine batırılarak negatiflerin elde edilmesi başarıldı. Fotoğrafçılığın ilk ve esaslı gelişmesi, vernikle saydam hale getirilmiş olan kâğıt üzerindeki bir görüntünün kalay levha üzerine getirilmesidir. Daha sonra, Yuda Bitümü ile kaplanmış kalay levha üzerine düşürülen bir görüntüde güneş ışığı düşen yerlerin beyazlaştığı görülmüştür.

Niepce ile başlayan fotoğraf çalışmaları 1829'da Jacques Mande, Daugerre ile birleşip 1837'de Daugerreotype'ı ortaya koymalarıyla birden gelişim göstermeye başladı. Bu işlem gümüşle karıştırılmış bakır bir levhanın sünger tozu ve zeytinyağı ile silindikten sonra 1/16 oranında su ve nitrik asit birleşiminde yıkanıp hafif bir ateşte ısıtılmasını ve ikinci defa nitrik aside batırılmasını gerektiriyordu. Böylece hazırlanan levha iyoda batırılıp makineye yerleştiriliyor, ışık durumuna göre 5 ile 40 dakika poz veriliyordu. Elde edilen görüntü 47.5 °C ısıdaki cıvayı kapsayan bir tepsinin içine konulana kadar ortaya çıkmıyordu.

1840 yılında ışığı 16 kere fazla geçiren bir mercek kullanılarak poz süresi düşürüldü. Daugerre tipi ile elde edilen görüntü çok net olmakta ise de gümüş bakır karışımı levhanın kolayca kırılması ve bu yönden çok pahalı olması fazla gelişmesini önledi.

Aynı süreler içinde Henry Fox Talbot bir takım kimyasal maddelere batırılmış kâğıtlar üzerinde görüntü elde etmeyi başardıysa da yavaş yavaş kararması ve görüntünün net olmaması nedeniyle kolayca unutuldu. Ancak Talbot'un bu buluşu için ilk defa "FOTOĞRAF" kelimesi kullanılmıştır. Bir süre sonra da negatiflerin pozitife çevrilmesi başarılmıştır. Böylece modern fotoğrafçılığın temeli atılmıştır.

Daha sonra fotoğraf kâğıtları, yumurta akına batırılarak pürüzsüz bir yüzey elde edilmiştir. Ancak bu yöntem ayrıntıları ortaya çıkarmakta başarısız olmuştur. Yumurta akının iyotlaşması ise başarılı sonuç vermiştir. Bundan sonra ıslak levha yöntemi daha sonra da kuru levha yöntemi bulunmuştur.

Bu tarihlerde bir fotoğraf çekebilmek için ulaşılabilmiş en büyük poz süresi 1/25 saniye idi.

1888 yılında George Eastman, Kodak makinelerinde 10 poz çekebilen bromür kaplı Jelatin rulolar bulunan Kodak fotoğraf makinelerini piyasaya sürerek çok büyük aletler taşıması gereken fotoğrafçıya kolay hareket imkânı sağladı. Fotoğraf çekildikten sonra makine fabrikaya gönderiliyor ve jelatin film kâğıttan ayrıldıktan sonra bir cam üzerine yerleştiriliyor ve sonra yeniden makineye film doldurularak sahibine iade ediliyordu.

1870'te Hermann Vogel emülsiyonları muhtelif banyolara batırılarak duyarlılıklarını arttırma yolunu buldu. 1880 yılında kırmızıya karşı duyarlılığı çok sınırlı olan ortokomatik filmin yanında, pankromatik filmler ortaya çıktı. Fotoğraf 19. ve 20. asırda değişik astigmat merceklerin, selüloz asıllı filmlerin kullanılması, fotoğraf makinesi ve film sanayinde gelişmelerle günümüzdeki durumuna geldi.

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ Dünyamızda İslam Mirası 1001 İcat, Salim T S Al-Hassani, İslam Düşünce Atlası, İbnu'l Heysem md.(https://www.islamdusunceatlasi.org/detail/person345 9 Haziran 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.), TDV DİA İbnu'l Heysem md.(https://islamansiklopedisi.org.tr/ibnul-heysem 9 Haziran 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.)
  • D. Young Hugh, Roger A. Freedman. Sears ve Zemansky'nin Üniversite Fiziği. Baskı 12 Cilt 2, İstanbul: Pearson Yayınları, 2010. s.1182-1183

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Fotoğrafçılık</span> sanat, bilim ve ışık ya da diğer elektromanyetik radyasyonu kaydederek dayanıklı görüntüler yaratma pratiği

Fotoğrafçılık, Kullanılacak düzene göre farklı sistemleri içermekle beraber, görüntü sensörü, film, karanlık oda, lens ve ışık kullanarak, gözle görebildiğimiz cisim ve şekilleri, film ya da dijital ortam üzerine kaydederek görüntü oluşturma işidir. İşlevsel uygulamaları nedeniyle bir zanaat olduğu gibi, estetik yönüyle bir sanat olarak kabul edilir.

<span class="mw-page-title-main">Perde hızı</span> fotoğrafçılıkta diyaframdan geçen ışınların ne kadar süreyle sensörde kalacağını kontrol eden sistem

Perde hızı veya enstantane, fotoğrafçılıkta diyaframdan geçen ışınların ne kadar süreyle sensörde kalacağını kontrol eden sisteme denilmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Diyafram (optik)</span>

Diyafram fotoğraf makinelerinde, objektif içinden geçen ışığın, yeğinliğini ayarlamak için kullanılan ve çoğunlukla objektif içine yerleştirilmiş olan metal düzenek.

<span class="mw-page-title-main">Fotoğraf</span>

Fotoğraf, “ışık “, “aydınlık“ ve Yunanca: γράφειν (grafein), “çizmek“, “kazımak“, “resim yapmak“, "yazmak" kelimeleri birleştirilerek türetilmiş bir isimdir. Kelime anlamı, ışık yardımı ile iz bırakmaktır. Osmanlı döneminde fotoğraftan bahsedilirken ilk olarak "ateş yazması" şeklinde bir tanımla adlandırıldığı belirtilmektedir. Halk dilinde fotoğraf anlamında kılık sözcüğü tespit edilmiştir. Fotoğraf anlamında yaygın bir kullanımı bulunmamakla birlikte yaçın sözcüğü de mevcuttur. Fotoğraf, cisimlerden yansıyan elektromanyetik radyasyonun toplanıp odaklanmasıyla oluşturulur. En yaygın rastlanan fotoğraflar insan gözünün görebileceği kalıcı görüntüler meydana getiren dalga boylarıyla olan fotoğraflardır.

<span class="mw-page-title-main">Alan derinliği</span>

Netlik derinliği, odak derinliği veya Net Alan Derinliği, fotoğrafı çekilen konunun ön ve arka kısmında kaldığı halde göze net gibi görünen alanı anlatan fotoğrafçılık terimidir.

<span class="mw-page-title-main">İbnü'l-Heysem</span> Arap fizikçi, matematikçi ve astonom (965–1040)

İbn-i Heysem, Ḥasan Ibn el-Heysem, Batılıların söyleyişiyle Alhazen veya tam ismiyle Ebū ʿAlī el-Ḥasan ibn el-Ḥasan ibn el-Heysem, Arap matematikçi, astronom, ve İslam'ın Altın Çağının önemli fizikçilerinden biriydi. "Modern optiğin babası" olarak da anılır. Özellikle görsel algı dinamiklerine önemli katkılarda bulunmuştur. En etkili eseri, 1011–21 yılları arasında oluşturduğu ve Latince baskılar sayesinde günümüze kadar gelmiş Kitāb el-Manāzir olmuştur. Polimat, felsefe, teoloji ve tıp üzerine yaptığı birçok çalışmayı da kitaplarına kaydetmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Mikroskop</span> küçük cisimlerin mercek yardımıyla incelenmesini sağlayan alet

Mikroskop, çıplak gözle görülemeyecek kadar küçük cisimlerin birkaç çeşit mercek yardımıyla büyütülerek görüntüsünün incelenmesini sağlayan bir alettir. Öncelikle adından da anlaşılacağı üzere, mikro, yani çok küçük hücrelerin incelenmesinin yanı sıra, sanayi, menakür, genetik, jeoloji, arkeoloji ve kriminalistik alanında da büyük hizmetler görmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Teleskop</span> uzaydan gelen her türlü radyasyonu alıp görüntüleyen, astronomların kullandığı, bir rasathane cihazı

Teleskop veya ırakgörür, uzaydan gelen her türlü radyasyonu alıp görüntüleyen astronomların kullandığı, bir rasathane cihazıdır. 1608 yılında Hans Lippershey tarafından icat edilmiştir ve 1609 yılında Galileo Galilei tarafından ilk defa gökyüzü gözlemleri yapmakta kullanılmıştır. Uzaydaki cisimlerden yansıyarak veya doğrudan gelen görülen ışık, ultraviyole ışınlar, kızılötesi ışınlar, röntgen ışınları, radyo dalgaları gibi her türlü elektromanyetik yayınlar; kozmos hakkında bilgi toplamak için çok gerekli kanıtlardır. Bu kanıtlar, klasik manada optik teleskoplarla ya da çok daha modern radyo teleskoplarla incelenir.

<span class="mw-page-title-main">Film (fotoğrafçılık)</span> Analog kameralar tarafından kullanılan film

Film, fotoğrafçılık, sinema, röntgen ve radyografide görüntüyü tespit etmeye yarayan yarı saydam plastik şerit. Esasını bir plastik şerit üzerine emülsiyon halinde sürülüp kurutulmuş ince, ışığa duyarlı bir tabaka teşkil eder.

Distorsiyon,eklemin fizyolojik sınırlarını aşan, ani bükülme ve gerilme sonucu eklem yüzlerinin ani olarak birbirinden ayrılmasıdır.Bunun sonucilu kapsül ve bağlardan bir kısmı gerilir veya yırtlır.Genellikle bilek ve diz eklemlerinde görülür.Kemik uçları birbirinden tamamen ayrılmadığı için uygulanan güç kalkınca eklem yine eski haline dönebilir.Eklem bütünlüğününün bozulmaması burkulmayı çıkıktan ayıran en önemli özelliktir.

<span class="mw-page-title-main">Filtre (fotoğrafçılık)</span>

Filtre, film üzerine vuran ışığın özelliklerini değiştirmek ve objektifin içine giren ışığı filtre etmek için objektifin ön kısmına takılan ve cam, plastik gibi maddelerden imal edilen yardımcı araçtır.

Pozometreler genellikle orta tona göre ölçüm yaparak kullanılacak diyafram ve enstantane değerlerini öngörürler. Pozometrelerin bu özelliğinden dolayı karanlık konular daha aydınlık, aydınlık konular da daha karanlık çıkar. Poz düzeltmesi, aydınlık tondaki bir konunun poz değerlerini ölçerken film üzerine pozometrenin öngördüğünden daha fazla ışık, karanlık tondaki bir konunun poz değerlerini ölçerken de pozometrenin işaret ettiğinden daha az ışık verilmesi işlemidir. Örneğin konumuz beyaz bir kediyse ve beyaz kedi fotoğrafın büyük bir bölümünü kaplıyorsa fotoğraf makinelerinin Av fotoğraf makinesi konumuzun beyaz bir kedi olduğunu bilmediğinden etrafın çok aydınlık olduğunu değerlendirecek ve seçtiğimiz diyafram açıklığına göre otomatik olarak poz süresini olması gerekenden kısa olarak atayacaktır ve fotoğrafımız az pozlanmış olduğundan konu karanlık çıkacaktır. Bu durumda poz telafisinde duruma göre +1,5 gibi bir değere getirmemiz ve makinenin buna göre poz süresini daha uzun seçmesini sağlamamız gerekecektir. Poz düzeltmesi yarı otomatik modlarda kullanılabilir. Genellikle +2 ve -2 arasında 0,5 veya 1/3 lük adımlar halinde makinelerde sunulur. Poz telafisinin yeterli olmadığı durumlarda makineyi M modunda kullanarak doğru pozlamayı yapmak mümkündür.

<span class="mw-page-title-main">Holografi</span>

Holografi, lazer ışınlarına dayanılarak gerçekleştirilen üç boyutlu görüntü işlemine verilen addır.

<span class="mw-page-title-main">Dijital fotoğraf makinesi</span>

Dijital fotoğraf makinesi, fotoğrafları elektronik olarak çeken ve saklayan elektronik bir cihazdır. Geleneksel fotoğraf makinelerinde olduğu gibi fotoğraf filmleri kullanılmaz. Bunun yerine ışık film görevi gören ve adına sensör denen yeşil, kırmızı ve mavi renge duyarlı hücrelerden oluşan sandviç tipinde sıkıştırılmış bir katmandan geçer ve bu katmandan alınan değerlerle fotoğraf dijital olarak saklanabilir. Günümüzün dijital fotoğraf makineleri tipik olarak çok fonksiyonludur ve fotoğraf çekiminin yanı sıra ses ve/veya görüntü kaydetme özelliklerine de sahiptir.

Sinematografi veya görüntü yönetimi, sinema filmi için görüntü kaydederken ışıklandırma ve kamera tercihleri yapma disiplinidir. Birçok açıdan fotoğraf sanatıyla yakından ilgilidir; fakat kamera ve görüntü elemanlarının hareket hâlinde olduğu durumlarda birtakım ek özellikler de gösterir. Elektronik görüntü sensörüyle görüntü yakalamak, görüntüdeki her piksel için elektronik olarak işlenen ve sonraki işleme veya görüntüleme için bir video dosyasında saklanan bir elektrik yükü üretir. Fotoğraf emülsiyonu ile yakalanan görüntüler, film stoğu üzerinde kimyasal olarak "geliştirilen" bir görünür görüntüye dönüşen bir dizi görünmez/gizli görüntüyle sonuçlanır.

<span class="mw-page-title-main">Single-lens reflex</span>

Single-lens reflex (SLR), Türkçe tek mercek yansıtma anlamına gelir. Bir mercek kullanan filmli fotoğraf makinalarına verilen isimdir. Aynı zamanda en çok bilinen profesyonel fotoğraf makinası çeşididir. Günümüzde yerini sayısal modellere (DSLR) bırakmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Dijital fotoğrafçılık</span>

Sayısal Fotoğrafçılık, nesnelerin görüntülerini oluşturmak için sayısal teknolojinin kullanıldığı bir fotoğrafçılık tarzıdır. Sayısal teknolojinin gelişimine kadar fotoğrafçılıkta görüntülerin karta basılması için kimyasal işlemlere ihtiyaç duyulan fotoğraf filmi kullanılmaktaydı. Aksine, sayısal görüntü kimyasal işleme gerek olmaksızın tamamen sayısal teknoloji ve bilgisayar kullanılarak görüntülenebilir, basılabilir, işlenebilir, taşınabilir ya da arşivlenebilir.

<span class="mw-page-title-main">Objektif (fotoğrafçılık)</span> fotoğraf makinesi merceği

Objektif veya lens, fotoğraflanacak konunun odak noktasında film emülsiyonuna veya sensöre, ışığın iletilerek görüntünün oluşmasını sağlayan, mercek veya mercekler topluluğudur. Objektifin fikir babası Aristo olarak bilinir. Fakat yaptığı düzeneği kaydedebilecek film ancak 18. yüzyılda icat edilebilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">İğne deliği kamera</span>

İğne deliği kamera lenssiz bir kamera türüdür. Bir yanında küçük bir delik olan ışık geçirmez bir kutu ile donanmıştır. Manzaradan gelen ışık bu kutunun üzerindeki delikten geçerek kutunun karşı tarafına ters çevrilmiş bir görüntü yansıtır. Parlak ışığa maruz kalan insan gözü ve küçük diyafram açıklıklı fotoğraf makineleri de benzer davranış sergiler.

<span class="mw-page-title-main">Magnifikasyon</span>

Magnifikasyon bir şeyin fiziksel boyutunu değil, yalnızca görünüşünü büyütme işlemidir. Bu büyütme işlemi hesaplanmış bir sayı olan ve yine ‘magnifikasyon (büyütme)’ olarak adlandırılan bir değerle gösterilir. Bu sayı 1'den küçük olduğunda, bazen minifikasyon veya de-magnifikasyon olarak adlandırılan, boyutlarda bir azalmaya tekabül eder.