
Nefron, böbreğin en küçük yapısal birimidir. Nefron böbrekte idrarın yapıldığı morfolojik üniteyi oluşturur. Bir böbrekteki nefron sayısı 1-2 milyon arasındadır. Nefronlar ortak açılma kanalları ile böbrek papillaları üzerindeki deliklere açılırlar. Böylece oluşan idrar ilk olarak kalikslerde ve dolayısı ile havuzcukta biriktirilmiş olur. Sağ ve sol böbreklere gelen günlük kan akımı 1,5 tonu bulur. Nefronlarda gerçekleşen süzme (filtrasyon), salgılama (sekresyon) ve geri emilme (reabsorpsiyon) aşamalarından sonra idrar şeklinde atılan miktar 1,5 lt kadardır. Ayrıca içindeki süzücü kanallar kanı temizlemekte yardımcıdır. Bir nefronda; bowman kapsülü, glomerulusa kan getiren afferent damar, glomerulusdan kanı uzaklaştıran efferent damar, glomerulus ve tubuluslar bulunmaktadır.
Şok, kalbin aorta attığı kanın akut olarak azalmasına bağlı bir hipoperfüzyon sendromdur. Şok olgusunda yaşamsal dokulara ve organlara yeterli kan gidemez. Dolaşan kanın azalması, dokuların oksijen ve enerji kaynaklarının kesilmesi, metabolizma artıklarının temizlenememesi anlamına gelir. Başlangıç belirtiler hipotansiyon, bilinç kaybı, ağızda kuruluk, deride solukluk, terleme, nabızda artma/azalma, laktik asidoz, parmak uçlarında ve dudaklarda siyanozdur.

Fosfor, simgesi P ve atom numarası 15 olan ve insan vücudunda kalsiyumdan sonra en fazla bulunan kimyasal elementtir.

Ödem, kan sıvısının damar dışına çıkması ve hücreler arasındaki sıvının artışı olgusudur. Ödemin yaygın biçimine anazarka (anasarca) denir. Ödem olgusunun temel ilkesi, kan sıvısı ile hücre dışı (ekstrasellüler) sıvı arasındaki dengenin yitirilmesidir. İnsan vücudunda ortalama 40 litre sıvı vardır. Bu sıvının yaklaşık ½ ‘si hücrelerin içindedir. Öteki yarısı ise kanı, lenf sıvısını ve hücreler arasındaki sıvıyı oluşturur. Kan ve lenf sıvılarının dengesini proteinler sağlar. Bunların dışındaki sıvı türlerinin dengesi elektrolitlere bağlıdır. Hücre içi sıvı dengesini potasyum, hücre dışı sıvı dengesini ise sodyum denetler.
Kreatinin klirensi — bir böbrek fonksiyon testidir.

Diatomit, mikroskobik boyutlardaki bir alg türünün fosilleşmesi sonucu meydana gelir. İçinde bol miktarda silis mineralleri bulunur. Doğada bulunabilen, beyaz, tebeşirsi, sediment taşıdır. Ezildiği zaman çok ince, beyaz-bej bir toza dönüşür. Bu tozun aşındırıcı bir etkisi vardır ve porlu yapısı sebebiyle çok hafiftir. Diatom sert kabuklu bir algae türüdür.

Böbrek diyalizi böbrekleri artık bu işlevleri doğal olarak yapamayan kişilerde fazla su, çözünen maddeler ve toksinlerin kandan uzaklaştırılması işlemidir. İlk başarılı diyaliz 1943 yılında gerçekleştirilmiştir.

Son dönem böbrek hastalığı (ESRD) olarak da bilinen böbrek yetmezliği, böbreklerin artık kandaki atık maddeleri yeterince filtreleyemediği ve normal seviyelerin %15'inden daha azında çalıştığı tıbbi bir durumdur.

İnsanlarda böbrekler, memeli böbreklerinin genellikle dış lobülasyon belirtileri göstermeyen, çok loblu, çok papiller şekilli, iki adet kırmızımsı kahverengi fasulye biçimli kan filtreleyen organlardır. Bunlar retroperitoneal boşlukta solda ve sağdadır ve yetişkin insanlarda yaklaşık 12 santimetre uzunluğundadır. Kanı eşleşmiş renal arterlerden alırlar; kan eşleşmiş renal venlere çıkar. Her böbrek, atılan idrarı mesaneye taşıyan bir tüp olan üretere bağlıdır.
Böbrek fizyolojisi. Böbrekler insan vücudundaki en karmaşık organlardan biridir ve çok sayıda işlevleri bulunmaktadır. Böbreklerin işlevlerinin anlaşılması için fizyolojisinin iyi bilinmesi gerekmektedir. Boşaltım organları olarak böbrekler, kansıvısında derişimleri olağan değerleri dışında olan elementlerin ve bilesiklerin idrarda atılımlarını düzenleyerek, derişimlerini kontrol altında tutar. Böylece gerek fizyolojik önemi olan moleküller gerekse de organik atıklar kansıvısında belirli düzeyler arasında izler ve vücudun dengesini (homeostaz) bozmaz. Vücut dengesinin ayarlanmasını büyük ölçüde üstlenen böbrekler, ayrıca, vücuttaki türlü sıvı bölmelerinin hacmini ve bunların her birindeki çözeltilerin derişimlerini de düzenler. Böbrekler aynı zamanda birer iç salgı bezleridir : renin, eritropoietin salgılayıp, vitamin D'yi etkin duruma getiren tepkimeyi tetikler.
Metabolik Asidoz, böbrekler yoluyla atılması gereken asit iyonlarının birikmesi veya aşırı bikarbonat iyonunun kaybedilmesi durumudur.
Üremi, kanda üre görülmesidir. Üre idrarın temel bileşenlerinden birisidir. Amino asit ve protein metabolizmasının son ürünü olarak da tamamlanır, Normalde idrar yoluyla kandan dışarı atılır. Üremik sondrom böbrek yetmezliğinin terminal klinik bulgusu olarak da bilinir. Bulgu ve belirtileri, yetersiz boşaltım ve börek endokrin fonksiyonları araştırması sırasında laboratuvar testleri sonucu ortaya çıkar Üremi ya da üremik sendrom terimlerinin ikisi de, böbrek yetmezliği sonucu çok yüksek plazma üre konsantrasyonlarını ifade etmek için kullanılır.

Osmoregülasyon bir canlının su içeriğinin homeostazını sağlamak için o canlının sıvılarının osmotik basıncının aktif olarak düzenlenmesidir. Bu düzenleme o canlının sıvılarının çok seyrelmesini ya da çok yoğunlaşmasını önler. Osmotik basınç suyun bir çözeltiden diğerine osmoz yoluyla geçme eğiliminin ölçüsüdür. Bir çözeltinin osmotik basıncı ne kadar yüksekse suyun o çözeltiye girme eğilimi o kadar fazladır. Biyolojik zarın hipertonik kısmından uygulanan basınç suyun osmoz yoluyla saf su içeren kısma doğru difüzyonunu engeller.
Henle kulpu veya Henle kıvrımı, özellikle metanefroz böbrek nefronlarında, proksimal ve distal tüpler arasındaki U biçimli kısma verilen isimdir. Böbrekteki süzülme (filtration) işleminin yerini yavaş yavaş geri emilime (reabsorption) bıraktığı yerdir. Alman anatomici Friedrich Gustav Jakob Henle tarafından keşfedilen Henle kulpunun işlevi, böbreğin medulla (öz) bölgesinde bir yoğunluk farkı oluşturmaktır.
Mikrofiltrasyon, kontamine bir sıvının, mikroorganizmaları ve süspanse edilmiş partikülleri proses sıvısından ayırmak için özel bir gözenek büyüklüğündeki membrandan geçirildiği bir tür fiziksel filtrasyon prosesidir. İstenmeyen kirletici maddeler içermeyen bir ürün akışı sağlamak için, membran teknolojisi kullanılarak ultrafiltrasyon, nanofiltrasyon ve ters osmoz gibi çeşitli ayırma işlemleriyle birlikte kullanılır.

Ayırma işlemi, bir kimyasal madde karışımını en az iki veya daha fazla ürüne dönüştürmek için kullanılan yönteme verilen addır. Ayırma işlemi sonucunda oluşan ürünlerden en az biri, kaynaktaki bileşenlerden en az biri ya da birden fazlası bakımından zenginleşir. Bazı durumlarda karışımlar bir ayırma işlemiyle neredeyse tamamen saf iki bileşene ayırabilir. Karışımın bileşenleri arasındaki fiziksel veya kimyasal farklarından yararlanılarak ayırma gerçekleştirilir.

Kronik böbrek hastalığı, böbrek yapısında veya işlevinde 3 aydan uzun süreli anormalliklerin görüldüğü bir rahatsızlıktır.

Otopsi kimyası, nekrokimya veya ölüm kimyası, ölü bir organizmanın kimyasal yapılarının, reaksiyonlarının, süreçlerinin ve parametrelerinin araştırıldığı bir kimya alt disiplinidir. Ölüm sonrası kimya, adli patolojide önemli bir rol oynar. Camsı sıvı, beyin omurilik sıvısı, kan ve idrarın biyokimyasal analizleri ölüm nedeninin belirlenmesinde veya adli vakaların aydınlatılmasında önemlidir.
Podosin, podositlerin filtrasyon slitlerinin bir protein bileşenidir. Glomerüler kapiller endotel hücreleri, glomerüler bazal membranı ve filtrasyon slitleri, glomerulusun filtrasyon bariyeri olarak işlev gösterir. Podosin geni NPHS2'deki mutasyonlar, fokal segmental glomerüloskleroz (FSGS) veya minimal değişiklik hastalığı (MDH) gibi nefrotik sendrom hastalıklarının ortaya çıkmasına neden olabilir. Semptomlar, doğum sonrası ilk birkaç ay içinde veya daha sonra çocukluk döneminde ortaya çıkabilir.

Böbrek fonksiyonları arasında kan basıncı, asit-baz ve sıvı dengesinin yanı sıra sodyum, potasyum ve diğer elektrolitlerin düzenlenmesi; toksinlerin temizlenmesi ; glikoz, amino asitler ve diğer küçük moleküllerin emilimi; eritropoietin yapımı gibi çeşitli hormonların üretimi; ve D vitamini aktivasyonu bulunur.