Allah (Arapça: الله, romanize:
Tasavvuf veya Sûfîzm ya da Sûfîlik, İslam'ın iç veya mistik yüzü olarak tarif edilir. Ayrıca Sufizmin batıda yükseltilen içeriğinin "Budizm ve Taoizm gibi içeriksiz güzel yaşama tarzı" olarak yorumlanması da vardır.
Melamîlik (ملامتيه) ya da Melamîler 8. yüzyılda Samanîler devrinde Horasan, İran’ında faaliyet gösteren bir sufi topluluktur. Melamet kelimesi, "kınanmışlık; itab ve serzenişlik; rezillik ve rüsvaylık" anlamlarına gelmektedir.
Şirk İslam'da, Allah'a ortak koşma anlamına gelen bir kavramdır. Kur'an'a göre en önemli iman sorunu olan şirk, Allah'a ortak koşmak, Allah'tan başka ilah olduğuna inanmak ve ona tapmak anlamlarına gelir. Şirk eyleminde bulunanlar müşrik olarak isimlendirilir.
Mürşit, tasavvufta tabi olunan kâmil insan örneği. İslam tasavvuf ekollerinin hemen hemen tamamında müritlerini ya da intisaplılarını) terbiye eden Kur'an ve Sünneti Seniyyeye ait ölçüleri hayata geçirerek bu ölçüleri nefsinde bizzat yaşayan ve bağlılarını Dinin esasları, Dini hayat, Tevhit, Marifetullah, konusunda terbiye ederek onları fenafillaha eriştirmek için önderlik eden öğretmen
Tasavvuf, kelime anlamıyla "sufi olmak, sufiye yolunu izlemek" demektir. Tasavvuf ehline mutasavvıf ya da sufi denir. Tasavvuf edebiyatı ise tasavvufla uğraşan kişilerin ortaya koyduğu ürünleri kapsayan edebiyat türüdür. Halk edebiyatının "tasavvufi halk edebiyatı" türü 12. yüzyılda Ahmed Yesevi ile başladı. Konusu Allah'a ulaşmanın yolları, ahlak ve nefsin terbiyesidir. Anadolu’nun bu alandaki ilk ve en ünlü şairi Yunus Emre’dir.
Derviş, bir tarikata ve şeyhe bağlı olan mürid, sûfiyâne bir hayat yaşayan kişi.
Nefis ya da Nefs (نفس), Arapça kökenlidir, sözlükte ruh, bir şeyin kendi, akıl, insan bedeni, ceset, kan, azamet, arzu ve kötü istekler gibi manalara gelmektedir.
Dört Kapı Kırk Makam, İslamın temel öğretisi, genel kurallar bütünü, Allah'a giden yolda geçirilmesi gereken aşamalar bütünüdür. Öğretisi Muhammed döneminde İslam diniyle birlikte doğmuştur, her kapı ve her makam Kur'an ayetlerine dayanmaktadır. Ehl-i beyt ile devam etmiş, son yıllarda yapılan tarih araştırmaları ve analizler sonucunda bu anlayışın Hoca Ahmed Yesevî'nin Ehli Beyt'e ulaşan icazetnâme ve tarikat silsilesiyle İmam Ali Rıza'ya, yani Horasan'a ulaştığı bilinmektedir. Böylece, Anadolu Türkmen Ocaklarının temellerini atarak sistem haline getirilmiştir. Türkmen Ocakların Ehli Beyt'e ulaştığı ve günümüz Bektaşi tarikatının silsile yoluyla Yesevi tarikatına ve dolayısıyla da İmam Ali Rıza'ya ulaştığı bilinmektedir. Tasavvuf tarikatlarının silsilesi Ehli Beyt'e dayanmaktadır; bunun için tasavvufta kendileri gibi tasavvuf ehli bir kimsenin önderlik/pirlik makamında olması zorunludur.
Tevhit ya da tevhid, teizm tarifinin İslâm terminolojisindeki karşılığıdır.
Mâtüridîlik, Matüridî'nin kurduğu, Hanefî Mezhebi'nin kurucusu İmam-ı A'zam'ın düşüncesini tâkip eden, akla önemli bir yer veren İslam dini itikad mezhebidir. Türkiye, Afganistan, Pakistan, Hindistan ve Orta Asya ülkelerinde yaygındır.
Sufi metafiziği başlıca vahdet (birlik) düşüncesi etrafında gelişmiştir. Öyle ki varlık bir "Mutlak Varlık" ve O'nun aynada yansımalarından oluşan görüntülerden ibarettir. Bu anlayışı açıklayan iki farklı ifade biçimi kullanılır; Vahdet-i vücud ve vahdet-i şuhut. Bazı İslami reformcular bu iki deyim arasındaki farklılığın sadece semantik ve deyimle ilgili olduğunu, özünde bir farklılık içermediğini söylerler. Sufi metafiziğinde diğer dikkat çeken konular hulul, teşkik ve maksut birliği gibi konulardır. Allah ile evren arasındaki ilişkinin tarzı sufiler arasında olduğu gibi, sufi olmayan müslümanlar arasında da tartışılagelmekte olan bir konudur.
Râbıta, bir tasavvuf terimi. Tasavvufta belirli tarikatlarda bulunan bir uygulamaya verilen isimdir. Etimolojik açıdan râbıta sözcüğü rabt kökünden türemiştir ve “birleştirmek” ve “bağlamak” anlamlarına gelmektedir. Tasavvufta ise müridin, konsantre olup şeyhini aklında canlandırarak şeyhinden yardım istemesi, şeyhinin yardımı ile Allah'tan feyz alması anlamına gelir.
Sadreddin Konevî, Fars sufi. Malatya'da doğmuştur.
Zikir; hatırlamak, anmak, zihinde tutmak, unutmamak anlamında Kur’an kaynaklı bir terimdir.
Hakikât İslâmiyet'in mistik kollarından biri olan Sufilik'teki bir mertebenin adıdır.
İrfâniye, İslam'da Allah'ı ilahi yaratıcı olarak tanımak ve bilmek demektir. Kavram İslami terminolojide mârifetullâh olarak da bilinirken İsevi terminolojideki karşılığı gnosistir.
Fena, tasavvufta kişinin duygularından ve iradesinden sıyrılarak benliğini Tanrının varlığında yok etmesi. Çeşitli aşamalardan oluşur. Kişinin aşama aşama benliğinden sıyrılması değişik terimlerle ifade edilir ve fena makamları olarak adlandırılır.
Allah'ın sıfatları, İslam dini kelamcılarına göre genel olarak Allah'ın zâti ve sübûti olmak üzere sahip olduğuna inanılan niteliklerine verilen isimdir. Bu sıfatlar birbirleriyle ve Allah'ın isimleri ile de ilişkilidir.