
William James, psikolojide işlevselcilik hareketinin öngörücüsü, pragmatizmin öncüsü Amerikalı filozof ve psikologdur.

Budizm, bugün dünya üzerinde yaklaşık 500 milyonu aşkın inananı bulunan bir dindir. İlk önce Hindistan’da ortaya çıkmış, daha sonra zaman içinde Güneydoğu ve Doğu Asya’da yayılmıştır.
Melamîlik (ملامتيه) ya da Melamîler 8. yüzyılda Samanîler devrinde Horasan, İran’ında faaliyet gösteren bir sufi topluluktur. Melamet kelimesi, "kınanmışlık; itab ve serzenişlik; rezillik ve rüsvaylık" anlamlarına gelmektedir.
Tasavvuf, kelime anlamıyla "sufi olmak, sufiye yolunu izlemek" demektir. Tasavvuf ehline mutasavvıf ya da sufi denir. Tasavvuf edebiyatı ise tasavvufla uğraşan kişilerin ortaya koyduğu ürünleri kapsayan edebiyat türüdür. Halk edebiyatının "tasavvufi halk edebiyatı" türü 12. yüzyılda Ahmed Yesevi ile başladı. Konusu Allah'a ulaşmanın yolları, ahlak ve nefsin terbiyesidir. Anadolu’nun bu alandaki ilk ve en ünlü şairi Yunus Emre’dir.

Derviş, bir tarikata ve şeyhe bağlı olan mürid, sûfiyâne bir hayat yaşayan kişi.

Anne ya da ana, bir çocuğu doğuran, bakımını üstlenen veya kendi doğurmadığı bir çocuğu evlat edinen ve bakımını üstlenen kadın. Genlerin yarısı anneden gelir. Bir çocuğu evlat edinen veya eşinin kendinden olmayan çocuklarına annelik yapan kadınlara üvey anne denir. Tanımlama amacıyla kullanılan bu terim çocuklar veya ebeveynler tarafından tercih edilmeyebilir. Bu durumda üvey olsun ya da olmasın ilgili şahıs, anne olarak adlandırılır. Bir çocuğun dünyaya gelmesinde yumurta hücresi kullanılan ve genellikle çocuğu dünyaya getiren anneye öz anne, tıbbi olarak da fizyolojik anne denir. Yumurta hücresini sağlamayan ve başka bir annenin çocuğunu dünyaya getiren kişiye de taşıyıcı anne denir. Taşıyıcı anneler, genellikle annelik haklarından feragat ederler ve bu işlemi, ya çocuk sahibi olamayan bir yakınlarına yardımcı olmak ya da maddi kazanç elde etmek için uygularlar.
Tarîkat Kapısı, Bektaşîliğin yol kuralları, ilkeleri, töreleri bu aşamada öğrenilir. Kısaca yola girilir. “Zâhîdlik”le özdeşleşilir. Hakk yolu bulunmaya çalışılır. Bu evre, kamil insan olma sürecinde ikinci aşamadır. Eğitim ve aydınlanma olayı gerçekleşir.
Marifet Kapısı, Alevî-Bektaşi anlayışında gönül yolunda en yüce düzeye ulaşma, tanrısal gizlere(sır) erme evresidir. Bu evre "arifler"le özdeşleştirilir. Su gibi arılık aranılır.
Nesnellik, yaygın olarak her tür öznel etki ve ögelerden bağımsız olabilme durumunu ifade etmek için kullanılan bir terimdir. Nesnel bilginin temellendirilmesinde ileri sürülen argümanları şekilde burada da geçerlidir. Nesnellikten kastedilen, özneden kesin bir şekilde bağımsızlıktır, daha doğru bir deyişle öznenin birebir nesnenin kendisine uygunluğudur. bunun nasıl olabildiği, kuramsal düzlemde açık değildir; dolayısıyla da bu haliyle nesnellik bir varsayımdan ibarettir. Örneğin resimde çizgi tekniği kullanılması.

Psikanalizde id, ego ve süper-ego, insan zihninde etkileşime giren üç katman kümesidir. İlk defa Sigmund Freud tarafından, yapısal psişe modellemesiyle tanımlandı. Bu üç katman, bir kişinin zihinsel yaşamının faaliyetlerini ve etkileşimlerini tanımlayan teorik yapılardır. Psişenin ego psikolojisi modelinde id, koordine edilmemiş, zevk temelli içgüdüsel arzular kümesidir—temel ve en ilkel benliktir, ana kaynağı cinsellik ve açlık gibi ihtiyaçların en bencilce doyurulmasıdır; süper-ego eleştirel ve ahlaki rolü oynar; ve ego, idin içgüdüsel arzuları ile eleştirel süper-egonun arasında aracılık eden gerçekçi bir katmandır—id, bu hayali istekleri gerçeklikle ölçüp mümkünatını değerlendiren katmandır. Freud, ego hakkında şunu dedi:
Ego, şahlanmış bir at üzerindeki şövalye gibidir. [Ego] İd ve süperegonun isteklerini uzlaştırmaya çalışan hakemdir.
Letaif. Arapça Latife'nin çoğulu. Latifeler anlamına gelir. Lataif-e-sitta Sufi ruhani psikolojisinde özel algı organları, deneyim veya eylem için süptil insan kapasiteleridir. Bağlama bağlı olarak letaif, bu deneyimlere veya eylemlere karşılık gelen bilinç nitelikleri olarak da anlaşılır.
Ünlem ya da nidâ; sevinç, üzüntü, kızgınlık, korku, şaşkınlık gibi duyguları belirten; tabiat seslerini yansıtan, bir kimseye seslenmek için ve ani bir iş oluş hareketi bildiren cümlelerde kullanılan kelime... Ünlemler tek başına kullanıldıklarında genelde bir anlam ifade etmez. Yazı dilinde ünlem cümlelerinin arkasından genellikle ünlem işareti (!) gelir.

Ölümün Gölgesi Yok, Adnan Binyazar'ın Can Yayınları'ndan çıkardığı romanıdır. Yazar, 34.Orhan Kemal Roman Armağanı'nı kazanan eserinde eşi Filiz Binyazar'ı Çorum Öğretmen Okulu'nda nasıl tanıdığını ve onu yıllar sonra Berlin'de amansız hastalıktan kaybedişini anlatıyor.

Şüphe veya kuşku, bir insanın, bir olay karşısında duyduğu emin olamama duygusu veya güvensizlik duygusudur. Şüphenin en genel tanımı ise; "inanç ve inançsızlık arasında kalan duygu"dur. Şüphe, çoğu insan için olağan bir duygu olsa da, kimi zaman bu duygu gereksiz veya aşırı olarak belirebilir. Aşırı şüphe duyan insanlara "paranoyak" veya "kuşkucu" adı verilir.
Budist felsefede anatta (Pāli) ya da anātman (Sanskritçe) "bensizlik" veya "ayrı bir benliğin yokluğu" olarak tanımlanan kavramdır. Geçicilik (anicca) ve ızdırap (dukkha) ile birlikte olgular dünyasının üç özelliğinden biridir. Kimi araştırmacılara göre, "bensizlik, insanlarda ve nesnelerde kısıtlayıcı ben kimliğinin yokluğu" anlamına gelmektedir. Buda'nın açıkça reddettiği yeniden doğumdan sonra varlığını sürdüren bir ruh ya da Ben'in varlığı anlamına gelen atta (Pāli) ya da ātman (Sanskrit) kavramının tam karşıtıdır.

Vicdan azabı başkasına zarar verdiğine inanan bir kişinin duyduğu pişmanlık duygusunun bir ifadesidir. Vicdan azabı suçluluk duygusuyla ilintili bir duygu olup kişinin kendi kendine yönelttiği bir kızgınlık halidir. Vicdan azabı, kişinin geçmişteki bir eyleminden kaynaklanabildiği gibi eylemsizlikten de kaynaklanabilir.

Vecd, vecit ya da ekstaz, kimi sözlüklerde «ruhun dünyevi gerçeklikten kurtulduğu kendinden geçme ve coşkunluk hali» olarak tanımlanmakta olup, kişinin bilinci ve hafızası yerinde olmakla birlikte kendine ilişkin hiçbir algılamasının olmadığı ve kişinin tümüyle kendi haricindeki bir nesneyle ya da varlıkla ilgi kurduğu nadir şuur hallerinden biridir. Parapsikoloji’de « değişik şuur halleri»nden biri olarak ele alınan vecd, spiritüalist sözlüklerde ise «ruh ile beden ilişkisinin belirli bir dereceye kadar gevşediği, dış dünya ile bağların kesildiği özel bir hal, bir degajman hali» olarak tanımlanır.
Ramesh S. Balsekar. Sri Nisargadatta Maharaj'nın müridi ve Advaita üstadı. Nisargadatta ile tanışmadan önce Advaita ve özellikle Ramana Maharshi ve Wei Wu Wei'nin öğretilerine yakınlık duydu. Bank of India başkanlığı yapan Ramesh Balsekar 20'den fazla kitap yazdı ve ölümünden kısa bir süre öncesine kadar evinde talebelerine ve sevenlerine konuşmalarıyla öğretisini aktarmaya devam etti.
Bekâ tasavvufta insana özgü niteliklerden ve ilişkilerden sıyrılarak sürekli olarak tanrısal özde kalma. Aynı zamanda geçici olduğu düşünülen bu evrenin karşıtı olan ölümsüz varlık alanı için de bu terim kullanılır.
Ego ölümü, "öznel öz kimliğin tamamen kaybıdır". Terim, birbiriyle ilişkili anlamlarla birlikte çeşitli iç içe bağlamlarda kullanılır. Analitik psikolojide, psişenin temel bir dönüşümünü ifade eden psişik ölüm ile eşanlamlı terim olarak kullanılır. Ölüm ve yeniden doğuş mitolojisinde, ego ölümü, Joseph Campbell tarafından Monomit mitolojisi üzerine yaptığı araştırmada tanımlandığı gibi, kendine teslim olma ve geçiş aşamasıdır. Bu dünya mitolojisinde tekrarlanan bir temadır ve aynı zamanda çağdaş batı düşüncesinin bazı kollarında bir metafor olarak kullanılır.