İçeriğe atla

Feminist seksoloji

Feminist seksoloji, kadınların cinsel yaşamlarıyla ilgili olarak cinsiyet ve toplumsal cinsiyetin kesişimine odaklanan bir seksoloji çalışma dalıdır. Seksoloji, genel olarak psikanalizde büyük bir rol oynayan Freudcu teori üzerinden bir temele sahiptir.[1] Seksolojinin bu spesifik alanı ise, klasik seksolojiden farklı olarak cinsellik deneyimlerini kapsayıcı olarak ele almaya ve geçmişte seksolojide ifade edilen sorunlu fikirleri yıkmaya çalışır. Feminist seksoloji, kapsayıcı seksoloji alanıyla birçok ilkede ortaktır; özellikle kadın cinselliği için belirli bir metod veya "normallik" önermeye çalışmaz, sadece kadınların cinselliklerini ifade ettikleri farklı, çeşitli yolları inceler ve not eder. Yeni ancak hızla büyüyen bir alandır.

Temalar

Feminist seksologların incelediği konuların çoğu üreme hakları, seks işçiliği, gey ve transseksüel kimlikler, evlilik, pornografi ve toplumsal cinsiyet rollerini içerir ancak bunlarla sınırlı değildir. Feminist seksoloji alanındaki çalışmaların önemli bir çoğunluğu, son birkaç on yılda, 1960'lar ve 1970'lerdeki cinsel özgürlük hareketlerine, kolayca idare edilen ve etkili bir doğum kontrol yönteminin tanıtılmasına, lezbiyen ve transseksüel görünürlüğüne ve kadınların kendi hayatları üzerinde giderek artan yetkisi üzerine yapılmıştır. Batı toplumu bağlamında seks yanlısı bir tutuma gerçekten ulaşılıp ulaşılamayacağı, cinsel devrimin kadınlara gerçekten yararlı olup olmadığı konusunda çok sayıda tartışma bulunmaktadır.

Lezbiyenlik

Lezbiyenlik, feminist seksolojinin ana temalarından biridir. Genel toplum ve kültür tarafından lezbiyenler çoğunlukla göz ardı edilir ve bunun bir sonucu olarak lezbiyen kadınların kamusal ve profesyonel alanlarda yok sayılması durumu ortaya çıkar. Örneğin, işyerinde lezbiyen kadınlar sıklıkla hâlâ cinsel olarak objeleştirilmektedir ve 'heteroseksüel kadın' rolünü oynamaya zorlanırlar. Feminist teorisyen Adrienne Rich, "Zorunlu Heteroseksüellik" başlıklı makalesinde bu tür bir baskıyı şöyle ele almaktadır:

Kadınlar iş yaşamındaki varlıklarını sürdürmek için cinsel tacize katlanmak zorunda kalıyor ve kayıtsız, sevecen, istekli görünen bir şekilde heteroseksüel davranmayı öğreniyorlar… işyerinde cinsel tekliflere kararlı bir şekilde direnen kadın, 'kurumuş, cinsiyetsiz veya lezbiyen' olmakla suçlanıyor.[2]

Rich, "Zorunlu Heteroseksüellik" kitabının 649. sayfasında ayrıca "Lezbiyen varoluşu hem bir tabuyu yıkmayı hem de zorunlu bir yaşam tarzını reddetmeyi içerir" demektedir.[2]

Fuhuş

"Seks Düşünmek" adlı makalesinde Gayle Rubin, fahişeliğin bir zamanlar sosyal açıdan kabul edilebilir bir meslek iken günümüz toplumunda yalnız bırakılmış ve yargılanmış bir mesleğe dönüşümünü ve "Cinsiyetin modernleşmesi" olarak bilinen toplum algısındaki değişimi tartışmıştır. Fuhuş durumunda cinsiyetin modernleşmesi şu şekilde tanımlanmaktadır; seks işçileri, eşcinseller, sadomazoşistler ve benzeri cinsiyet gruplarının yerelleştirilmiş popülasyonlar halinde örgütlenmesi". "Seks Düşünmek" kitabının 156. sayfasında Rubin, fuhuş mesleği ve onun günümüz toplumundaki yeri ile ilgili olarak şöyle demiştir;

Seks işçiliği bir meslektir…seks işçileri, cinsel faaliyetleri bazında damgalanan suçlu bir cinsel nüfustur… seks işçileri, polisin birincil avıdır.[3]

Fuhuş karşıtı yasal düzenlemeler de son yıllarda su yüzüne çıkmaya başlamış, yerel yargı bölgelerinde fahişelik ortadan kaldırmış ve çeşitli cinsel ticaret biçimlerini kısıtlamıştır. 163. sayfada Rubin, bu eylemlerin nasıl gerekçelendirildiğini şu şekilde yazmıştır:

[Bu eylemler] sağlığa, güvenliğe, kadınlara ve çocuklara… veya bizzat doğrudan medeniyete yönelik tehditler olarak tasvir edilerek rasyonel hale getirilir. Faaliyetin zararsız olarak kabul edildiği bağlamda dahi, görünmeden daha kötü bir şeye 'yol açtığı' iddia edilebildiği için yasaklanabilir.[3]

Çocuklar ve cinsellik

"Seks Düşünmek: Cinsellik Politikasının Radikal Bir Teorisi İçin Notlar" adlı makalesinde Gayle Rubin; toplumun çocuklara toplumsal cinsiyet ve cinsiyeti öğrettiğini belirtir. Ona göre; Çocuklar doğduklarında bu kavramlar hakkında hiçbir şey bilmezler çünkü toplumsal cinsiyet ve cinsiyet sosyal olarak inşa edilmiş fikirlerdir. Toplum, çocuklarımıza sosyal normları eylemler yoluyla öğretir. Bu davranış yoluyla cinsiyeti modeller ve çocuklar erkek ya da kadın olmalarına bağlı olarak belirli bir şekilde davranmayı öğrenirler.

On dokuzuncu yüzyılda mastürbasyon eylemi bir tabu olarak toplumda yer bulmuştur ve sağlıksız bir fiil olarak görülmüştür. Bir çocuğun erken cinsel ilgisi olarak düşünülen şey, şiddetle caydırılmıştır, çünkü herhangi bir türlü cinsel heyecan duygusunun çocuğun sağlığına zarar verebileceği ve olgunlaşmasını engelleyeceği düşünülmüştür. Geçmişte ebeveynler, çocuklarının mastürbasyon yapmasını önleyebilmek için, kendilerine dokunmamaları için onları bağlamak ve hatta cinsel organlarında kalıcı cerrahi değişiklikler yapmak gibi aşırı önlemlere başvurmuşlardır. Günümüz toplumunda bu aşırı önlemler büyük ölçüde terk edilmiş olsa da, cinsellik fikrinin çocuklar için zararlı olduğu yönündeki tutum hala devam etmektedir.

Anne Fausto-Stearling'e göre de Bebek Genital Cerrahisi, tanımlanmış bir cinsiyet kategorisine uymayan (bazenleri ebeveynin rızası dahilinde veya olmayarak) bebeklere yapılan kozmetik bir ameliyattır. Ameliyat, cinsel üreme organlarını çocuğun isteklerini veya daha sonraki yaşamında neyi seçmiş olabileceğini dikkate almadan erkek veya kadın cinsiyet ikililerini yeniden şekillendirir. Bu durum, çocuk büyüdükçe cinsiyet karmaşası yaşamasına ve mutsuz olmasına yol açabilir ve hatta çocuğun üreme organlarının nasıl geliştiği üzerinde biyolojik fiziksel bir etkiye sahip olabilir.

Seks ve saygınlık

Gayle Rubin, modern toplumun cinsel eylemleri teorik değerler üzerinden yargıladığını savunmaktadır. "Evli, üreme kapasitesine sahip heteroseksüeller erotik piramidin en tepesinde yalnızdır" der. Bu da demektir ki, cinsel ilişkiye giren kişiler evli, heteroseksüel ve üreme olasılığı mevcut olduğundan toplum nezdinde cinsellik faaliyetleri daha yüksek bir öneme sahiptir. Evlenmemiş kişilerin heteroseksüel seksi de değerlidir, ancak "o kadar değildir". Tek eşli, heteronormatif toplumda lezbiyen ve gey ilişkilerine pek saygı duyulmasa da, yine de asgari ölçüde geçerli bulunabilir. "Şu anda en çok hor görülen cinsel sınıflar arasında transseksüeller, travestiler, fetişistler, sadomazoşistler, fahişeler gibi seks işçileri ve porno modelleri yer alıyor..." Yalnız seks eylemleri veya mastürbasyon ise, bu hiyerarşinin bir parçası olarak bile kabul edilmez. Bu cinsel eylemler, üreme ve çocuk yaratma yeteneklerinden dolayı bu şekilde düzenlenmiştir. "Bu sisteme göre 'iyi', 'normal' ve 'doğal' olan cinsellik ideal olarak heteroseksüel, evli, tek eşli, üreme ve ticari olmayan olmalıdır. Eşcinsellik, fetiş nesneleri, pornografi kullanımı ve rastgele seks gibi toplumsal olarak belirlenmiş bu kuralları çiğneyen seksle ilgili her şey "kötü" ve "doğal olmayan" olarak kabul edilir:

Tüm bu cinsel değer hiyerarşileri -dini, psikiyatrik veya popüler- ırkçılık, etnosentrizm ve dini şovenizmin ideolojik sistemleriyle aşağı yukarı aynı şekilde işler. Cinsel açıdan ayrıcalık sahibi olanların esenliğini ve cinsel ayaktakımının sıkıntılarını ussallaştırıyorlar.[3]

Odak noktaları

Erkek gücü

Ataerkil cinsel istek kültürü altında, kadınlar cinsel davranışlarla ilgili gerçek duygularını ifade etmemeleri için baskı altına alınır. Kadınların arzu korkusu onları susturur ve toplumun ilişkilerde gücün ve otoritenin erkeklerde olduğuna dair inancını haklı çıkarır. Kadınların cinsel ihtiyaçlarını ifade etmelerine izin verilmez, erkek gücü mastürbasyona da karşı kabul edilir.

Kadınlara cinsel arzu konusunda muhafazakar olmaları öğretilirken, aynı zamanda çelişkili bir şekilde bedenlerinin cinsel bir sese sahip olmadan erkeklerin zevkine hazır olması gerektiği de öğretilir. Seksolojinin psikoloji içinde de bir temeli vardır ve DSM-5'in kadın cinsel işlev bozukluklarını kategorize etme biçimi, kadınların cinselliği üzerindeki erkek gücü isteklerine odaklıdır.[4][5] Kadınlar arasında cinsel işlev bozukluğu söz konusu olduğunda, çoğu kadın, belirli bir süre içinde "kişisel sıkıntıya" neden olarak kabul edilen "cinsel isteği azaltmış" kategorisine dahil edilir. Ancak çoğu zaman, kadınların hissettiği kişisel sıkıntı, ilişki sorunlarından ve cinsel istek eksikliğinden rahatsız olan bir partnerden kaynaklanıyor olabilir. "Kadınlar, kişisel olarak cinsel tepkilerine iyi uyum sağlasalar bile, evliliklerinde cinsiyetle ilgili gerginlikler yaşadıkları için cinsel olarak bozuk olarak teşhis ediliyor ve tedavi ediliyor."[4] DSM-5, bir kadının cinsel faaliyette bulunmak istememesinin diğer nedenlerini tanımaz. Bu nedenler; "cinsel iletişim, duygu, tüm vücut deneyimi, tabu ve tehlike, bağlılık, çekim, cinsel bilgi, güvenlik, saygı, bedenler, meme döngüleri, hamilelik, doğum kontrolü veya yaşlanma hakkında duygular." olabilir.[4]

Kadınların kendi cinsellikleri hakkında söz sahibi olamamaları, feminist teorinin çeşitli alanlarında oldukça tanınan bir sorundur. Audre Lorde "Erotik Kullanımı: Güç Olarak Erotik"te, erotik olanın erkek arzusuna dayanmayan cinsellik hakkında bir ses elde etmek için güç olarak kullanılabileceği çözümünü sunmuştur.[6] Lorde, "Baskıya karşı eylemlerimiz, benlikle bütünleşir, motive olur ve içeriden güçlenir" demiştir. Lorde için, "erotik" sadece cinsellik değildir; insanların hayatta yaptıklarını sevme ve tutkulu olma gücüdür. "Erotik olanı" "güç" olarak görümüştür çünkü kadınların erotik "gücü" varsa, ses sahibi olabileceklerine ve hayatlarında kendileri olabileceklerini iddia eder.[6] Ayrıca zorunlu heteroseksüellik kavramı, toplumu lezbiyen cinselliğinin norm dışı olduğuna inandırmaktadır. Cinsel eylemlerin çoğunun üreme amacı olmadan gerçekleştiğine dair genel bir kabul olsa da; Toplumun çoğuna göre cinsiyet, tanımı doğası gereği hala biyolojik kabul edilir, yani cinsiyet "heteroseksüel sekstir ve vajinal ilişkiyi gerektirir."[7] Erkekler, lezbiyenlerin güçlerini yeneceklerine inandıkları için, heteroseksüelliği varsayılan bir cinsel yönelim olarak dayatırlar ve dışarı çıkmalarını zorlaştırmak için lezbiyenleri küçümserler. Lezbiyenlik, erkek egemenliği için bir tehdittir çünkü kadının aşağılığı, zayıflığı ve edilgenliğiyle ilgili miti yok eder.[8]

Bununla birlikte, eşcinsellik hakkındaki fikirlerin kökleri, akademik iktidardaki erkekler tarafından ortaya atılan sorunlu fikirlerden kaynaklanmaktadır. Genel olarak eşcinsellik, tarihsel olarak 20. yüzyıl seksologları ve psikanalistleri tarafından insanların normalleşmesi gereken bir bozukluk olarak görülmüştür.[9] Sigmund Freud'un bakış açısına göre eşcinsellik, psikoseksüel evrelerdeki bozukluklar nedeniyle insanların etkilendiği bir patoloji olarak görülüyordu.[9] Freud'un eşcinsellik hakkındaki teorilerinden, bazıları eşcinselliğin tedavi edilebilecek bir şey olduğu sonucuna varmaktadır. Ek olarak, Richard von Krafft-Ebing, nasıl tedavi edilebileceğini hâlâ tartışmasına rağmen, lezbiyenlikten "çaresiz" olarak bahsetmiştir.[10]

Cinsel şiddet

Cinsel saldırı, tecavüz ve aile içi cinsel şiddet toplumdaki ciddi sorunlardır. Her yıl, her 1000 üniversiteli kadından 35'i için, hayatını değiştiren olaylar cinsel saldırıyı içerir.[11] Pek çok insan geceleri dışarıda kaldıkları, kısa etek giydikleri veya flört ettikleri için kadınları cinsel taciz ve tecavüzden sorumlu tutar. Toplum, suçu kadınların davranışlarına atmakta, onları kötü hissettirmeye çalışmaktadır. Kadınlar kendilerini “baş belası” olarak görmeye başladıklarında ise sessiz kalırlar. Ayrıca birçok mağdur, ailelerini utandırmaktan korkar ve tecavüz mağdurlarının nadiren adalete kavuştuklarına inanır; bunun yerine azarlanacaklardır. Tüm kadınlar bu baskıyla karşı karşıya kalsa da, beyaz olmayan kadınlar cinsel saldırıya karşı beyaz kadınlara göre daha savunmasızdır. Jezebel klişesi, beyaz olmayan kadınları "tecavüz edilemez" olarak tasvir eder.[12] Jezebel klişesi, 17. yüzyıl Avrupalısının Afrika'ya seyahat etmesi ve yerlilerin çıplaklığını ve çok eşliliğini kontrol edilemez cinsel şehvet olarak yanlış yorumlamasıyla başlamıştır. Siyah kadınlara yönelik bu görüş, köle sahipleri tarafından bu kadınların cinsel istismarını, tecavüzünü ve sömürüsünü haklı çıkarmanın bir yolu olarak kölelik sırasında da sürdürülmüştü.[13] Bu klişe, bugün hala sinema, müzik, televizyon ve diğer medya biçimlerinde yaygın olarak kullanılmaktadır.[13]

  • Jezebel: Afrikalı Amerikalı kadınları gelişigüzel, baştan çıkarıcı, hiperseksüel, umursamaz ve seksi bir manipülasyon yolu olarak kullanmaya istekli olarak gören klişe.[14] Bu klişe sebebiyle, Siyah kadınların cinsel saldırıya uğramaktan sorumlu olması gerektiği inancı yaygınlaşmıştır. Toplum, tecavüzü yalnızca onu isteyen kadınların başına gelen bir suç olarak haklı çıkarmaya çalışır.

Cinsel şiddet trans ve cinsiyet uyumsuz kişilerin de karşılaştığı önemli bir sorundur. Trans kişiler genellikle tıp uzmanları, polis memurları, mahkeme sistemi ve diğer yetkili kişiler tarafından ayrımcılığa uğrmaktadır.[15] Bu nedenle, translar cinsel saldırıya karşı son derece savunmasızdır ve çoğu zaman yargılayıcı olmayan bir ortamda yardım arama, başa çıkma ve iyileşme kaynakları sunulmaz. Irk, sınıf ve yeteneğin kesişim noktalarına bakıldığında, transların birden fazla baskı düzeyiyle karşılaştıklarından, cinsel saldırıya uğrama olasılıkları daha da yüksektir.[15]

Bedensel özerklik

Kadınlar, üreme hakları veya genel olarak bedenleri ile ilgili karar alamama sorunuyla karşı karşıyadır. Kadınlar hala doğum kontrolüne erişim ve kürtaj söz konusu olduğunda seçme hakkı için mücadele etmektedir. Doğum kontrolü ve kürtaj son derece siyasallaşmıştır ve bu da kadınların bedenlerini siyasallaştırmıştır.[16] Yoksul kadınların ve beyaz olmayan kadınların üremeyle ilgili seçimler yapma konusunda daha da az seçeneğe ve erişime sahip olması muhtemeldir. Yargıtay Davası Webster v. Üreme Sağlığı Hizmetleri, Missouri'deki kamu tesislerinin ve çalışanlarının, anne için hayat kurtarıcı bir prosedür olmadığı sürece kürtaj yapmasını yasakladı.[16] Bundan önce, Maher v. Roe, sosyal yardım ödemelerinin, doğumla ilgili harcamalar için kullanılabilse de tedavi amaçlı olmayan düşükler için kullanılamayacağını belirledi.[16] Bu mahkeme kararları, nihayetinde, yoksul kadınların kürtaj yaptırmayı seçmesine izin vermeyecek şekilde işledi.

Ayrıca, beyaz olmayan kadınlar, özellikle Siyah, Latin ve Kızılderili kadınlar, kısırlaştırma istismarının kurbanı oldular. Yerli Amerikalı kadınlar, emperyalizm, kapitalizm, ataerkillik ve sosyoekonomik statü ideolojilerinin bir sonucu olarak rızaları olmadan veya baskı altına alınarak kısırlaştırılmakla karşı karşıya kaldılar.[17] Kısırlaştırmanın kötüye kullanılması ve doğum kontrolünün kullanılması, fakir beyaz olmayan kadınlar için "bir hak değil, bir görev" olarak görülüyordu.[18] Üreme hakları ve vücudun kontrolü ile ilgili meseleler batı dünyasına özgü değildir, aynı zamanda küresel meselelerdir. Dünyanın dört bir yanındaki, özellikle Afrika ve Asya'daki birçok kadın seks ticareti, seks köleliği, çocuk işçiliği, kadın sünneti veya kesme ve kısırlaştırmanın kurbanıdır. Bu kadınların ne kendi bedenleri üzerinde kontrolleri ne de kendi adlarına konuşma özgürlükleri vardır. Half the Sky: Turning Zulümleri Dünya Çapında Kadınlar İçin Fırsata Dönüştürmek kitabından uyarlanan belgesel, altı farklı ülkede bu konulara odaklanır. Bu yerlerde kadınların ne tür bir cinsel baskıyla karşı karşıya kaldığından, hükûmetin sorunları nasıl görmezden gelip meşrulaştırdığından ve bu mağdurlar için hangi kuruluşların mücadele etmeye çalıştığından bahsetmektedir.[19]

Etkili olan düşünürler

  • Anne Fausto-Sterling - Biyoloji geçmişi olan Fausto-Sterling, toplumsal cinsiyetin nasıl etkileşime girdiği ve biyoloji, toplum ve kültür tarafından nasıl şekillendirildiği konusunda birkaç kitap yazmıştır. Sexing the Body adlı kitabında, cinsiyetimizin ve toplumsal cinsiyetimizin toplum tarafından bir tür olarak tanımlanmasının, cinsel kimliklerimizi ve eylemlerimizi nasıl ikinci plana attığını yakından inceliyor. Myths of Gender and Love, Power and Knowledge (Hilary Rose ile birlikte yazdığı) kitapları da dahil olmak üzere diğer çalışmalarında da bu konuları ele alıyor.)
  • Kültürel bir antropolog olan Gayle Rubin -Rubin, başta fahişelik, pornografi, sadomazoşizm ve cinsel alt kültürler olmak üzere birçok konuya odaklanır. " Feminist Seks Savaşları " olarak adlandırılan 1980'lerde cinsel kimlik ve toplumsal yapının kesişimini güçlü bir şekilde tartışarak seksolojinin "seks yanlısı" arenasında güçlü bir ses oldu . Ayrıca eşcinsel deri sahnesini inceleyen Patrick Califia ile çalıştı.

Diğerleri

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ Cohler (3 Ocak 2008). "Freud, Anna, and the Problem of Female Sexuality". Psychoanalytic Inquiry. 28 (1): 3-26. doi:10.1080/07351690701787085. ISSN 0735-1690. 
  2. ^ a b Rich, A. (1980). Compulsory heterosexuality and lesbian existence. Signs: Journal of women in culture and society, 5(4), 631-660.
  3. ^ a b c Rubin, G. (1984). Thinking sex: Notes for a radical theory of the politics of sexuality. Social Perspectives in Lesbian and Gay Studies; A Reader, 100-133.
  4. ^ a b c "Female Sexual Dysfunction, Feminist Sexology, and the Psychiatry of the Normal". Feminist Studies. 41 (2): 259-292. 2015. doi:10.15767/feministstudies.41.2.259.  Birden fazla yazar-name-list parameters kullanıldı (yardım); Yazar |ad1= eksik |soyadı1= (yardım)
  5. ^ Angel, K. (2010). The history of ‘female sexual dysfunction’ as a mental disorder in the 20th century. Current opinion in psychiatry, 23(6), 536.
  6. ^ a b Lorde, Audre. The Uses of the Erotic. Kore Press, Jan. 2000.
  7. ^ "The Politics of Sexual Knowledge: Feminism and Sexology Textbooks". Frontiers: A Journal of Women Studies. 9. 
  8. ^ Bunch, Charlotte. Lesbians in Revolt. 1972.
  9. ^ a b Sexology in culture : labelling bodies and desires. Bland, Lucy., Doan, Laura L., 1951-. Chicago: University of Chicago Press. 1998. ISBN 9780226056678. OCLC 38747894. 
  10. ^ Maciejewski, S. P. (2016). The Relationship Between Sexology and the Lesbian Identity in Early 20th-Century Britain.
  11. ^ Fisher, Bonnie S., Francis T. Cullen, and Michael G. Turner. The Sexual Victimization of College Women. National Institute of Justice, Dec. 2000.
  12. ^ "Communities of Color and the Impacts of Sexual Violence | Sexual Assault Prevention and Awareness Center". 5 Eylül 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  13. ^ a b "The Jezebel Stereotype - Anti-black Imagery - Jim Crow Museum - Ferris State University". ferris.edu (İngilizce). 9 Mayıs 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Ekim 2017. 
  14. ^ "Mammy, Jezebel, Sapphire, or Queen? Stereotypes of the African-American Female • Great Plains Skeptic". Great Plains Skeptic (İngilizce). 28 Nisan 2015. 10 Ekim 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Ekim 2017. 
  15. ^ a b "#IAmOneOfThem: Why We Need To Represent Trans People In Sexual Assault Advocacy". Huffington Post (İngilizce). 7 Nisan 2017. 12 Nisan 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Ekim 2017.  Yazar |ad1= eksik |soyadı1= (yardım)
  16. ^ a b c The politics of women's bodies : sexuality, appearance, and behavior. Weitz, Rose, 1952-. New York: Oxford University Press. 1998. ISBN 9780195109948. OCLC 36470306. 
  17. ^ "The Lost Generation: American Indian Women and Sterilization Abuse". Social Justice. 31 (4 (98)): 40-53. 2004.  Birden fazla yazar-name-list parameters kullanıldı (yardım); Yazar |ad1= eksik |soyadı1= (yardım)
  18. ^ Davis, A. (2003). Racism, birth control and reproductive rights. Feminist Postcolonial Theory–A Reader, 353-367.
  19. ^ "Half the Sky | Independent Lens". PBS. 14 Kasım 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  20. ^ "Leonore Tiefer's official page". 17 Ekim 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Mayıs 2023. 

Dış bağlantılar

Ek okumalar

  • Rayna R Reiter, (Ed.) (1975). "The Traffic in Women: Notes on the 'Political Economy' of Sex". Toward an Anthropology of Women. New York: Monthly Review Press. ISBN 978-0853453727.  r eksik |soyadı1= (yardım)
  • Gayle Rubin. "Feminist Puritanism", in Robert A. Nye ed., Sexuality, Oxford, Oxford University Press (1999). 0192880195ISBN 0192880195
  • Anne Fausto-Sterling. Sexing the Body: Gender Politics and the Construction of Sexuality, 1st ed., Basic Books (2000).
  • Linda Grant. "What Sexual Revolution?", in Robert A. Nye ed., Sexuality, Oxford, Oxford University Press (1999).
  • Sheila Jeffreys. "The Sexual Revolution Was For Men", in Robert A. Nye ed., Sexuality, Oxford, Oxford University Press (1999).
  • Elizabeth Lapovsky Kennedy and Madeline D. Davis. "Lesbian Generations", in Robert A. Nye ed., Sexuality, Oxford, Oxford University Press (1999).
  • Anne Johnson and Jane Wadsworth. "The Evolution of Sexual Practices", in Robert A. Nye ed., Sexuality, Oxford, Oxford University Press (1999).
  • Anne McClintock. "Female-Friendly Porn", in Robert A. Nye ed., Sexuality, Oxford, Oxford University Press (1999).
  • Judith Halberstam. Female Masculinity. Duke University Press (1998).
  • Luce Irigaray. Speculum of the Other Woman. Trans. Gillian C. Gill. Ithaca: Cornell University Press, (1985).
  • Jill M.Wood & Others. "Women's Sexual Desire: A Feminist Critique" Pennsylvania University.
  • Naomi B. McCormick. "Feminism and Sexology".

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Eşcinsellik</span> Aynı cinsiyetteki insanlar arasındaki romantiklik, cinsel çekim ya da cinsel davranış

Eşcinsellik veya homoseksüellik, aynı cinsiyetteki insanlar arasındaki romantizm, cinsel çekim ya da cinsel davranıştır. Eşcinsellik, bir yönelim olarak “kişiyi ağırlıklı olarak ya da tümüyle kendisiyle aynı cinsiyette olan kişilere karşı romantik ya da cinsel çekimleri yaşamaya yönlendiren kalıcı kişisel nitelik” olarak ifade edilir. Aynı zamanda kişiyi bu çekimlere dayanan davranışlarla ilişkili kimlik hissi ve bu çekimleri paylaşan diğer kişilerden oluşan topluluğa olan üyeliğini de tanımlar.

<span class="mw-page-title-main">Feminizm</span> İdeoloji

Feminizm, kadınların haklarını tanıyarak bu hakların korunması amacıyla eşitsizliklerin ortadan kaldırılmasına yönelik çeşitli ideolojiler, toplumsal hareketler ve kitle örgütlerinden oluşan hareket. Sözcüğün köken olarak Latince "femina" ve onun Fransızca türevi olan "féminisme" sözcüğünden geldiği ve Türkçe eş anlamlısının hatunculuk olduğu belirtilmektedir. Kadın hareketi doğrudan kadınları ilgilendiren ve dolaylı olarak kültürü ilgilendiren konularda bilinç uyandırır. Feminizmin temel amaçları; eğitim, iş, çocuk bakımı, yönetim gibi konularda eşit haklara sahip olmaktan, yasal kürtaj hakkından, kadın sağlığı konusunda ilerlemelere, tacizin ve tecavüzün engellenmesinden lezbiyen haklarına kadar uzanır.

<span class="mw-page-title-main">Pornografi</span> Cinsel ilişkinin tasviri

Pornografi, cinsel konunun yalnızca cinsel uyarılma amacıyla betimlenmesidir. Pornografi, dergi, animasyon, yazı, film, video ve video oyunları gibi çeşitli medyalarla sunulabilir. Bu tanım seks gösterileri ve striptiz gibi canlı gösterileri içermez. Günümüz pornografik betimlerinin birincil konuları, hareketsiz fotoğraflar için poz veren pornografik modeller ve filme alınmış cinsel eylemlerde bulunan oyunculardır.

Biseksüellik, hem erkeklere hem de kadınlara veya birden fazla cinsiyete yönelik romantik veya cinsel çekim ya da cinsel davranıştır.

<span class="mw-page-title-main">Oral seks</span> ağız yoluyla yapılan cinsel ilişki türü

Oral seks, oral ilişki veya ağızdan ilişki, sertleşme hâldeki bir penis, uyarılmış bir vajina veya anüsün ağızla uyarılmasını içeren bir cinsel ilişki türüdür. Cunnilungus olarak bilinen oral seks türü vajina veya vulva üzerinde yapılırken, fellatio olarak bilinen diğer tür ise penis üzerinde yapılır. Oral seks, tarih boyunca hemen her toplumda heteroseksüel ve eşcinsel insanlar tarafından uygulanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Cinsel yönelim</span> kalıcı cinsel çekim modeli

Cinsel yönelim kişilerin karşı cinsiyete, hemcins veya cinsiyete veya birden fazla cinsiyete karşı romantik veya Cinsel çekim hissetmeye yönlendiren kalıcı kişisel bir niteliktir. Bu çekimler genellikle karşıcinsellik (heteroseksüellik), eşcinsellik (homoseksüellik), biseksüellik, altında toplanır; bununla beraber aseksüellik de bazen dördüncü kategori olarak tanımlanır. Bu kategoriler cinsel kimliklerin daha ayrıntılı dünyasını yönleridir. Örneğin, insanlar panseksüel veya poliseksüel, veya hiçbirinden olmak gibi diğer etiketleri de kullanabilir. Amerikan Psikologlar Derneği'ne göre, cinsel yönelim "aynı zamanda bir kişinin bu çekimlere dayanan, davranışlarla ilişkili kimlik hissi ve bu çekimleri paylaşan diğer kişilerden oluşan topluluğa olan üyeliğini de tanımlar".

<span class="mw-page-title-main">Biyoloji ve cinsel yönelim</span>

Biyoloji ve cinsel yönelim, biyolojinin insan cinsel yöneliminin gelişimindeki rolünü inceleyen araştırma konusudur. Cinsel yönelimin kökeni olarak kesin bir şekilde tek bir ana sebep veya kaynak bulunamamıştır. Çeşitli araştırmaların sonuçları farklı hatta çelişen noktalara işaret etmektedir. Bilim insanları cinsel yönelimin genetik, hormonal ve çevresel faktörlerin bir kombinasyonu olduğu üstüne hipotez kurmuştur. Cinsel yönelimin nedenlerini açıklama konusunda biyolojik teoriler daha çok benimsenmiştir ve biyolojik faktörler, genetik faktörlerle erken rahim ortamının kompleks etkileşimini içerebilir. Heteroseksüel, eşcinsel, biseksüel veya aseksüel yönelimin gelişimiyle bağlantılı olabilen bu faktörler genleri, doğum öncesi hormonları ve beyin yapısını kapsamaktadır.

Kadın hakları hareketinin ya da feminist hareketinin ikinci dalgası, başta ABD'de olmak üzere Batıda 1960'ların başında başlayıp 1970'lerin son yıllarına kadar süren feminist faaliyetleri içeren bir dönemi kapsar.

Sheila Jeffreys, Birleşik Krallık'ta cinsellik tarihi ve politikası incelemeleriyle tanınan lezbiyen feminist, akademisyen ve etkincidir.

Cinsel kimlik, kişinin romantik ve cinsel çekim hissettiği kişilerle ilgili kendisini nasıl tanımladığıdır. Cinsel kimlik aynı zamanda kişilerin kendilerini bir cinsel yönelimle tanımladığında veya tanımlamadığında ya da herhangi bir cinsel yönelimle tanımlamamayı uygun bulduğunda kullanılan cinsel yönelim kimliği olarak da bilinir. Cinsel kimlik ve cinsel davranış, cinsel yönelim ile yakından bağlantılı olsa da birbirinden ayrılır. Cinsel kimlik kişinin kendisini kavrayışını, cinsel davranış kişi tarafından uygulanan cinsel eylemi, cinsel yönelim ise kişinin karşı cinse, hemcinse, her iki cinsiyete hissettiği ya da hiçbir cinse hissetmediği romantik ya da cinsel çekimi ifade eder.

Çevre ve cinsel yönelim insanların cinsel yöneliminin gelişimindeki olası çevresel faktörleri konu alır. Bazı araştırmacılar çevresel faktörleri hormonal faktörlerden ayırırken diğerleri doğum öncesi hormonlar gibi biyolojik faktörleri çevresel faktörlerin bir parçası olarak görür.

Cinsel akışkanlık, cinsellik veya cinsel kimlikte bir veya daha fazla değişikliktir. Cinsel yönelim çoğu insan için istikrarlıdır ancak bazı araştırmalar bazı insanların cinsel yönelimlerinde değişiklik yaşanabileceğini göstermektedir ve bu kadınlarda erkeklere göre daha olasıdır. Cinsel yönelimin psikoterapi ile değiştirilebileceğine dair bilimsel bir kanıt yoktur. Cinsel kimlik bir bireyin hayatı boyunca değişebilir ve biyolojik cinsiyet, cinsel davranış veya gerçek cinsel yönelim ile uyumlu olabilir veya olmayabilir.

<span class="mw-page-title-main">Kinsey ölçeği</span>

Kinsey ölçeği ya da diğer adıyla Heteroseksüel-Homoseksüel Derecelendirme Ölçeği, bir kişinin cinsel yönelimini belirli bir deneyime veya bir uyarıcıya verdiği reaksiyona göre tanımlamak için kullanılan ölçek. Ölçek 0 ila 6 arasındadır; 0 sadece heteroseksüel, 6 sadece homoseksüel anlamına gelir. Kinsey Raporlarının hem erkek hem de kadın versiyonlarında "X" olarak nitelendirilen, "sosyo-cinsel temas veya tepki yok" anlamına gelen bir ölçüt daha vardır. Raporlar ilk olarak Sexual Behavior in the Human Male (1948) adlı kitapta Alfred Kinsey, Wardell Pomeroy ve diğerleri tarafından yayımlandı. İnsan Erkeğinde Cinsel Davranış'ta (1948) yayınlandı. Daha sonra kitabın kadın versiyonu olan Sexual Behavior in the Human Female (1953) kitabında da yer aldı.

Antiseksüalizm cinsel ilişkiye ve cinselliğe karşı olma veya düşmanlık tutumudur.

Postgenderizm ya da Post Cinsiyetçilik, toplumsal cinsiyetin kültürel, psikolojik ve sosyal olarak aşınmasından doğan

Hetero-esnek, birincil olarak heteroseksüel yönelimde minimal eşcinsel aktivite ile karakterize edilen bir cinsel yönelim veya durumsal cinsel davranıştır ve onu biseksüellikten ayırabilir veya ayırmayabilir. "Çoğunlukla düz" olarak nitelendirilmiştir. Bazen heteroseksüellik ve biseksüellik arasındaki geniş bir cinsel yönelim sürekliliğini tarif etmek için iki bi-meraklı da eş tutulsa da, diğer yazarlar hetero-esneği, iki bi-meraklının ima ettiği "cinselliği denemek arzusu"ndan ayırıyorlar. Eşcinselliğin baskın olduğu buna karşılık gelen durum da homo-esnek olarak adlandırılmıştır.

Cinsellik hakkı, kişinin cinselliğini ifade etme ve cinsel yöneliminden dolayı ayrımcılığa uğramama hakkıdır. Daha basit bir anlatımla, lezbiyen, gey, biseksüel ve trans (LGBT) bireylerin haklarının heteroseksüellerle eşit derecede korunmasıdır.

Feminist teoride, heteroataerkillik veya cisheteroataerkillik, cis erkeklerin ve heteroseksüellerin, cis dişilerin ve diğer cinsel yönelimlerin ve cinsiyet kimliklerinin üzerinde yetkiye sahip olduğu sosyopolitik bir sistemdir. Bu terim, kadınlara yönelik ayrımcılıkla LGBTQ bireylere yönelik ayrımcılığın aynı cinsiyetçi sosyal ilkeden kaynaklandığını vurgular.

Toplumsal cinsiyet ve cinsel çeşitlilik (GSD) veya basitçe cinsel çeşitlilik, bu çoğulluğu oluşturan kimliklerin, davranışların veya özelliklerin her birini belirtmeye gerek kalmadan cinsiyet özelliklerinin, cinsel yönelimlerin ve cinsiyet kimliklerinin tüm çeşitliliğini ifade eder.

<span class="mw-page-title-main">Kadınlar arası cinsel ilişki</span>

Lezbiyen cinsel uygulamalar, cinsel yönelimleri ne olursa olsun, kadınların dahil olduğu cinsel faaliyetlerdir. Başka bir kadınla seks yapan kadın, yalnızca kadınlara cinsel ilgi duyuyorsa kendini lezbiyen olarak tanımlayabilir, yalnızca kadınlara cinsel çekim hissetmiyorsa biseksüel olarak tanımlayabilir veya cinsel kimlikten tamamen vazgeçebilir. Bu terim aynı zamanda cinselliğinden emin olmayan veya cinselliğini araştıran heteroseksüel veya aseksüel bir kadın için de kullanılabilir.