İçeriğe atla

Felsefe ve edebiyat

Aristofanes, Bulutlar adlı oyununda Sokrates'i komik bir figür olarak sunar.

Felsefe ve edebiyat, filozofların ve felsefi konuların edebiyat ile ilişkilerini (felsefenin edebiyatı) ve edebiyat tarafından ortaya atılan konuların felsefe ile ilişkilerini içeren daldır.

Felsefe ve edebiyat arasındaki ilişkiler çok yönlü, karmaşık ve etkileşim içindedir. Ele aldıkları konu bakımından benzer ve uyumlu tarafları olduğu gibi amaç ve araçlar yönünden (edebiyatın estetik, felsefenin ise göndergesel bir işlevi olması gibi) farklılaştıkları taraflar da vardır.[1]

Felsefe ve edebiyatın ilişkileri

Felsefe ve edebiyat ilişkisi anlatıda başlar. Her ikisi de anlatısını kurabilmek için ortak dili kullanır, hem felsefe hem de edebiyat metinleri dil yapıtlarıdır. Ve iki bilim çoğu konuda birbirinden yararlanır. Felsefi düşünceleri aktarmak edebi eserler ile mümkündür ve edebiyat eserlerinde felsefi içeriklere düşünceler, sorular ve eser karakterlerinin diyalogları şeklinde yer verilir. Yazarların belirli bir konuyu eserlerinde aktarmasıyla dönemin filozoflarının o konu/problem üzerine tartışmaya başlamış olmaları gibi örnekler felsefenin de edebiyattan etkilendiğini, kaynaklık ettiğini gösterir.[1]

Felsefe bir dünya görüşü, düşünce, duygu, varoluş ve hayata dair fikirlerin düşünülmesi, geliştirilmesi olabilir ama genel kanının aksine kavranması zor, gizemli ve çelişkili değildir.

Edebiyat ise epey kaba bir tarifle duygu, düşünce ve hayata dair fikirlerin estetik ve sanatsal bir biçimde ifade edilmesidir. Her ikisi de müşterek kaynaklardan, hayattan, varlıktan, doğa ve evrenden, insandan, iletişimden, bireyin ya da toplumun deneyimlerinden, bilinçten, tarihten ve bunların yansımasıyla ortaya çıkan soyut meselelerden beslenseler ve ifade aracı olarak ortak bir dili sistemli bir şekilde kullansalar da yöntem olarak farklılaşırlar. Felsefe daha ziyade genel ve kapsayıcı olanla ilgilenirken, edebiyat özel ve farklı olanın peşindedir.[2] Felsefenin amacı bir konu/problemde sistematik bir düşünce ortaya koymak iken ve dilin göndergesel işlevi kullanılırken; ebediyatın amacı okuyucuda estetik duygusu uyandırmaktır ve dilin sanatsal işlevi kullanılır.

Jacques Derrida'nın ifade ettiği gibi edebiyatı "insanın her şekilde her şeyi söylemesine olanak tanıyan kurgusal bir kurum" olarak düşünüldüğünde, felsefenin zorunluklarının edebiyat için geçerli olmadığı sonucuna varılabilir. Edebiyat, dili yalnızca estetik bir kaygıyla, çağrışımlarla, betimlemelerle kullanma özgürlüğüne sahiptir. Bilhassa kurmaca söz konusu olduğunda felsefenin gerektirdiği akıl işin içinden tamamen sıyrılarak, yerini hayal gücüne ve bunun sağladığı özgürlüğe bırakır. Felsefecilerin ve edebiyatçıların iki alan arasında edebiyat eleştirisinden bağımsız bir ilişki kurma ve onu anlamlandırma çabaları yıllardır devam ediyor. Şimdilik edebiyatın bilindik felsefi tartışmalar aracılığıyla elde edebileceğimiz kavrayışı sağlayıp sağlayamayacağı, dahası böyle bir yükümlülüğünün olup olmadığı konusunda bir uzlaşmaya varamamış olsalar da, edebiyatın okura olasılıklar üzerine düşündürerek ve hayal gücünü teşvik ederek felsefi bir bakış açısı sağladığı konusunda hemfikirlerdir. Amerikalı felsefeci Martha Nussbaum, edebi eserlerin toplumsal kavrayışı ve anlayışı geliştirdikleri için ahlak felsefesinin ürünleri olarak görülebileceğini savunmasına rağmen edebiyatın bizi daha duyarlı, daha yeterli insanlara dönüştürmek için yeterli olmayacağını söylemektedir. Felsefi kurmaca, tanımı üzerinde mutabakat sağlanmamış bir edebi tür olmasına rağmen, felsefi görüşleri konu edinen kurgu eserler genellikle bu kategoride değerlendiriyor. Bunu da pek çok alt türe ayırmak mümkün elbette, ama temelde ikiye ayrılabilir.[3] Bunlar felsefeyi edebiyatın konusu olarak görenler ve edebiyatı felsefenin bir yöntemi olarak benimseyerdirler. Felsefe denince akla gelen yazarlar arasında Jean-Paul Sartre, Albert Camus, Franz Kafka, William Faulkner, Fyodor Dostoyevski, Iris Murdoch, Ahmet Hamdi Tanpınar, David Foster Wallace, Lars Iyer ve David Markson'ı saymak mümkündür. Bunların arasında Sartre, Camus, Iyer gibileri felsefi sorulara yanıt aramak için edebiyatın betimleyici ve canlı dilini kullanarak kurmacayı bir araç gibi gören yazarlar da varDavid Markson, r; Murdoch, Tanpınar, Wallace gibi kurduğu metne felsefi dokunuşlarla yeni katmanlar ekleyenler, hatta kurguyu felsefi bir soru haline getirenler de vardır.[4]

Konuyla ilgili yayınlar

  • The Oxford Companion to Philosophy, Ted Honderich, ed., (Oxford University Press, 1995) 0-19-866132-0
  • Borges, Jorge Luis, Collected Fictions, 1998. Translated by Andrew Hurley. 0-14-028680-2.
  • Magee, Bryan, The Philosophy of Schopenhauer (Oxford University Press, revised edition, 1977) 0-19-823722-7.

Dergiler

Kaynakça

  1. ^ a b Gündoğan, Ali Osman (2016). Mustafa Günay (Ed.). Felsefe ve Edebiyat. Çizgi Kitabevi. ISBN 978-605-5022-78-5. 
  2. ^ "Edebiyat İle Felsefe Arasındaki İlişki Nedir". edebiyat-ile-felsefe-arasindaki-iliski.nedir.org. 25 Ekim 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Mart 2021. 
  3. ^ "İLEM - İlmi Etüdler Derneği". www.ilem.org.tr. 24 Mart 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Mart 2021. 
  4. ^ Ateş, Seda (Kasım 2016). "Felsefenin aklı, kurmacanın hayali". Sabit fikir, 69. ss. 22-26. ISSN 2146-2127. 

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Edebiyat</span> sözlü ya da yazılı anlatıma dayanan sanat

Edebiyat, yazın veya literatür, dil aracılığıyla; duygu, düşünce, hayal, olay, durum veya herhangi bir olgunun edebî bir tarzda ve etkili bir şekilde yazılı veya sözlü anlatımını gerçekleştiren; malzemesi söz ve ses; muhatabı insan olan bir sanat dalıdır. Edebî yazılar yazan sanatçılara edebiyatçı denir. Daha kısıtlayıcı bir tanımla, edebiyatın; bir sanat formu olarak oluşturulan yazılar olduğu düşünülmüştür. Bunun nedeni, günlük kullanımdan farklı olarak edebiyatın, dil ürünü olmasıdır.

<span class="mw-page-title-main">Albert Camus</span> Fransız yazar ve filozof

Albert Camus, Fransız yazar ve filozof.

Deneme, yazarın belli bir konuya ilişkin kişisel duygu ve düşüncelerini anlattığı metinlere denir. Bu türde ilk yazıları 16. yüzyılda Fransız yazar Michel de Montaigne yazdı ve Essais (Denemeler) adıyla yayımladı. Bugün birçok ülkede ilgiyle okunan edebiyat türünün de adını koymuş oldu. Son biçimine ulaşmamış taslaklar olarak da tanımlanmaktadır.

Retorik ya da eski ismiyle Belagat, etkileyici ve ikna edici konuşma sanatıdır. Sözcük güncel kullanımda "etkileyici ve ikna edici olmakla beraber içtenlikten veya anlamlı içerikten yoksun lisan" anlamında da kullanılır. Kavram Yunanca rhētorikos (ῥητορικός) "hitabet" kavramından türemiştir. Antik Yunanistan'da MÖ 5. yüzyılda Sokrates çevresindekiler tarafından kullanılmış olan bu kelime, ilk kez Platon’un Gorgias adlı eserinde geçmiştir.

Fransız edebiyatı, Fransızca kullanılarak ortaya çıkan edebiyat ürünlerini kapsar. Dünyanın en zengin ve en etkileyici edebiyatlarından biridir. Fransız yazarlar başta epik şiir, lirik şiir, drama ve kurgu olmak üzere edebi yazınların tümüne katkıda bulunmuşlardır.

<span class="mw-page-title-main">Georg Wilhelm Friedrich Hegel</span> Alman filozof

Georg Wilhelm Friedrich Hegel, Alman filozof.

<span class="mw-page-title-main">Varoluşçuluk</span> Felsefi ve edebi akım

Varoluşçuluk veya egzistansiyalizm, 19. yüzyıl sonları ile 20. yüzyılda kendi içlerindeki derin öğretisel farklılıklarına karşın felsefi düşüncenin salt düşünen özne ile değil eyleyen, duyumsayan, yaşayan bir birey olarak insan öznesi ile başladığı inancını paylaşan belli başlı Avrupalı filozofların çalışmalarına karşılık gelen terim. Varoluşçu düşüncede her ne kadar 'özgürlük' yaygın olarak tepe nokta kabul edilse de akımın ilksel erdemi, otantisitedir. Varoluşçuluğa göre bireyin başlangıç noktası "varoluşsal tutum" olarak adlandırılan tutumla, yani görünürde anlamsız veya absürt bir dünya karşısında bir kopma ve keşmekeşlik duygusu ile nitelenir. Pek çok Varoluşçu, geleneksel ya da akademik felsefeyi biçim ve biçemsel yönden gerçek insan deneyiminden fazlasıyla soyut ve uzak olarak görmüştür. Ruhbilimsel ve kültürel devinimlerin bireysel deneyimlerle birlikte var olabileceğini savunan bu felsefi akımda, erdemlilik ve bilimsel düşünce birlikteliğinin insan var oluşunu anlamlandırmak için yeterli olamayacağını, bundan dolayı mevcut birlikteliğin gerçek değer yargıları içinde yönetilen ileri düzey bir kategori olduğu düşünülmüştür. İnsanın varoluşunu anlamlandırma, kesin olarak bahsedilen bu otantik gerçeklikle mümkündür.

Sovyetler Birliği’nde felsefe, resmi olarak Marksist-Leninist düşünce odaklıydı, bu kuramsal olarak nihai felsefi doğru ve nesnellik temeliydi. 1920’ler ve 1930’lar boyunca, Rus düşüncesinin diğer eğilimleri baskılandı. Stalin 1931’de diyalektik materyalizm’i Marksizm Leninizm ile özdeşleştiren bir karar çıkartarak, bütün komünist devletlerde ve Comintern aracılığıyla çoğu Komünist partide geçerli olacak resmi felsefe haline getirdi.. Bolşevik yönetimin başlangıcından itibaren Sovyet felsefesinin resmi amacı, Komünist düşüncelerin kuramsal olarak anlatılmasıydı. Bununla birlikte, 1917 Ekim Devrimi nden sonra, hem felsefi hem siyasi mücadeleler damgasını vurmuş ve artık eskisi gibi dogmatik olunmayıp daha ilerici ve olumlu konular tartışılır hale getirmiştir. Evald Vasilevich Ilyenkov 1960’ların önde gelen filozoflarından biriydi, Leninist Diyalektik ve Positivizmin Metafizikliği (1979) kitabında, 1920’lerin “mekanikçiler ile “diyalektikçiler” tartışmasını yeniden açtı. 1960’lar ve 1970’lerde analitik felsefe ve mantık deneyciliği dahil Batı felsefeleri Sovyet düşüncesi üzerinde iz bırakmaya başladılar. Keza bu durum da SSCB'nin Stalin sonrası yönetiminde komünist idealini ne derece yeteneksiz kullandığının ve emperyalist ülkelerinin felsefelerine gittikçe kayan bir ivme kazandığının göstergesidir.

<span class="mw-page-title-main">Estetik</span> Sanatla, güzellikle ve tatla ilgilenen felsefe dalı

Estetik, güzel duygu ya da bedii, güzelliği ve güzelliğin insan belleğindeki ve duygularındaki etkilerini konu olarak ele alan felsefe dalıdır.

<span class="mw-page-title-main">Jean-Paul Sartre</span> Fransız filozof (1905-1980)

Jean-Paul Charles Aymard Sartre, Fransız yazar ve düşünür. Felsefi içerikli romanlarının yanı sıra her yönüyle kendine özgü olarak geliştirdiği Varoluşçu felsefesiyle de yer etmiş; bunların yanında varoluşçu Marksizm şekillendirmesi ve siyasetteki etkinlikleriyle 20. yüzyıl'a damgasını vuran düşünürlerden biri olmuştur. Sartre, bir anlatıcı, denemeci, romancı, filozof ve eylemci olarak yalnızca Fransız aydınlarının temsilcisi olmakla kalmamış, özgün bir entelektüel tanımlamasının da temsilcisi olmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Dil felsefesi</span>

Dil felsefesi, analitik felsefede dilin doğası ve dili; dil kullanıcıları ve dünya arasındaki ilişkileri araştırır. Dil ile felsefe arasındaki ilişki temelde filozofların dili kullanarak felsefe yapmalarından kaynaklanmaktadır. Özelde ise bu araştırmalar anlamın doğası, kasıtlılık, referans, cümlelerin yapısı, kavramlar, öğrenme ve düşünce içerir; dil felsefesi başlığı altında dilin özü, anlamı, kökeni ve yapısı felsefî açıdan sorgulanmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Analitik felsefe</span> felsefenin ana işlevinin analiz olması gerektiğini öne süren felsefe geleneği

Analitik felsefe, felsefenin ana işlevinin analiz olması gerektiğini öne süren felsefe geleneğidir. Ezici çoğunlukla Anglosfer ve İskandinav dünyasında yaygındır. Kıta felsefesi ile birlikte, çağdaş felsefede ön planda olan iki gelenekten biridir. Nadir bir kullanım olsa da, çözümleyici felsefe ismiyle de bilinir.

<span class="mw-page-title-main">20. yüzyıl felsefesi</span>

20. yüzyıl felsefesi, 19. yüzyıl sonlarından başlayıp günümüze kadar gelen ve devam eden düşünce geleneklerini ve felsefi akımları kapsar. Her çağın felsefesinin kendi toplumsal, kültürel ve siyasal koşullarıyla etkileşimli olduğu gibi, 20. yüzyıl felsefesi de kendi siyasal ve toplumsal gelişmelerinden etkilenmiştir. Çağın siyasal olayları, kültürel ve teknolojik gelişmeler, bilimsel alandaki yeni sonuçlar, ortaya çıkan yeni düşünce eğilimlerinin hepsi 20. yüzyıl felsefesinde görülen bilime yönelik sorgulayıcı yaklaşımların, aklın sorgulanması girişimlerinin, dile yönelik ilginin, özne kavramı üzerinde yürütülen tartışmaların, zihin problemlerinin, yeni bir boyut kazanan bilgi sorununun, cinsellik soruşturmasının, yabancılaşma ve iktidar sorunsalının arka planını oluşturmaktadır. Bu çağın düşünürlerinin çoğunluğu bir şekilde çalışmalarında çağın kuramsal sorunlarını dillendirmiş ve yanıt arayışında olmuştur.

Jean Iris Murdoch, İrlandalı yazar ve filozof. Murdoch 26 roman, 5 oyun, 5 felsefe ve bir adet toplu şiirler kitabı üretmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Alain Badiou</span> Fransız filozof ve yazar (d. 1937)

Alain Badiou, önde gelen Fransız sol kanat düşünür, École Normale Supérieure'nin (ENS) eski felsefe bölüm başkanı.

Maurice Blanchot, Fransız edebiyat kuramcısı Edebiyat teorisyeni ve yazardır. Gilles Deleuze, Michel Foucault, Jacques Derrida gibi Postyapısalcı filozoflar üzerinde önemli bir etki bıraktı.

<span class="mw-page-title-main">Felsefe</span> soyut, genel ve temel birtakım probleme ilişkin yapılan sistematik çalışma

Felsefe veya düşünbilim; varlık, bilgi, değerler, gerçek, doğruluk, zihin ve dil gibi konularla ilgili soyut, genel ve temel problemlere ilişkin yapılan sistematik çalışmalardır. Felsefe ile uğraşan kişilere filozof denir.

<i>Bulantı</i> (roman)

Bulantı, Jean-Paul Sartre'ın 1938 yılında yayımlanan edebiyat alanındaki ilk yapıtıdır. Roman, 20. yüzyılın en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilir.

<span class="mw-page-title-main">Altar Kaplan</span>

Altar Kaplan Türk roman yazarı.

Donald Herbert Davidson Amerikalı filozoftur. 1981'den 2003'e kadar Kaliforniya Üniversitesi'nde felsefe dersleri verdi. Bu sırada Stanford, Rockefeller, Princeton ve Chicago Üniversitelerinde de derslere girdi. Davidson, karizmatik kişiliği ile derin ve zor düşünceleriyle bilinirdi. 1960'lardan beri yürüttüğü çalışmaları, başta zihin felsefesi, dil felsefesi ve eylem kuramı olmak üzere felsefenin çeşitli alanlarında etkili olmuştur. Davidson bir analitik felsefeci olup bu alanda çalışmalar yürütmüş olsa da kıta felsefesinde, özellikle de edebiyat teorisinde ilgi görmüştür.