
Kulak (auris), işitme işlevini gören ve denge organını içinde bulunduran anatomik yapıdır. Vestibüler sistemi kullanarak işitmeyi ve vücut dengesini sağlar. Kulak; dış kulak, orta kulak ve iç kulak olacak şekilde üç kısımda incelenir.

Kafatası, omurgalılarda başı oluşturan kemik bir yapıdır. Yüzün yapılarını destekler ve beyin için koruyucu bir boşluk sağlar. Kafatası iki bölümden oluşur: kranyum ve mandibula. İnsanlarda bu iki kısım, nörokranyum ve en büyük kemiği olarak mandibulayı içeren viscerocranium'dur. Kafatası, iskeletin en ön kısmını oluşturur ve bir sefalizasyon ürünüdür - beyni ve gözler, kulaklar, burun ve ağız gibi çeşitli duyusal yapıları barındırır. İnsanlarda bu duyusal yapılar yüz iskeletinin bir parçasıdır.

Üst çene kemiği, maksilla veya maxilla, iskeletin yüz bölümünde Altçene kemiğinden sonraki en büyük alanı kaplayan ve çift olan bu kemik, göz çukuru, burun boşluğu ve ağız boşluğu gibi boşlukların meydana gelmesine yardım eder. Üst çene kemiğinin içinde üstçene kemiği giriti denilen büyük bir boşluk vardır. Üst çene kemiğinde, tabanı burun boşluğuna bakan bir piramit şeklinde üstçene kemiği gövdesi denilen bir cisim vardır. Ayrıca kemiğin elmacık çıkıntısı, alın çıkıntısı, diş yuvası çıkıntısı ve damak çıkıntısı denilen dört çıkıntısı, üst, ön, alt ve arka olmak üzere dört kenarı vardır.

Sella turcica (tekil) sellae turcicae (çoğul), insanların yanı sıra şempanze, orangutan ve gorillerin dahil olduğu insangiller familyasının (Hominidae) kafataslarındaki sfenoit kemikte bulunan eyer şeklindeki çukur.
Koklea veya kulak salyangozu, iç kulağın işitsel kısmıdır. İç kulağın içinde spiral şekilli bir boşluktur. İnsanlarda kendi ekseni etrafında 2,5 dönüş yapar. Kohlea; içinde perilenf sıvısı bulunan, üste vestibular, altta timpanik kanal bulunduran bir yapıdır. Bu kanalların arasında bulunan kohlear kanalda, daha yoğun olan endolenf sıvısı ve sinirsel iletimi başlatacak Corti organı bulunur. Corti organı; kulakta duyu almaçlarının en yoğun olduğu işitmeden sorumlu yerdir.

Fasiyal sinir on iki çift olan kraniyal sinirlerin yedincisidir. Sinir, beyinsapından, pons ile omurilik soğanı arasından çıkar. N. facialis, somatomotor, duyusal ve parasempatik lifler içerir. Dolayısıyla ponsta yerleşen 3 farklı çekirdeğe (nucleus) sahiptir. Yüz ifadelerini kontrol eden kaslara hükmeder. Dilin ön üçte ikisinden ve ağız boşluğundan gelen tat duyusunu iletir. Kafa ve boyunda çeşitli gangliyonlara parasempatik lif bağlantısı sağlar.

Fleksör karpi ulnaris, insan önkolunda bulunan bir kas. El bileğine fleksiyon (bükme) ve adduksiyon hareketlerini yaptırır.

Çekiç, orta kulakta yer alan, kulak zarına temas eden ve örs kemikçiğine bağlı çekiç şeklinde küçük bir kulak kemiğidir. Latincesi malleus olan kemik, bu dilde de çekiç manasına gelmektedir. Ses titreşimlerini kulak zarından incus'a (örse) iletir.

Üzengi insanların ve diğer memelilerin orta kulağında, ses titreşimlerinin iç kulağa iletilmesinde rol oynayan bir kemiktir. Üzengi şeklindeki küçük kemik sesi oval pencereye iletir. Üzengi, insan vücudundaki en küçük ve en hafif kemiktir ve üzengi ile benzerliğinden dolayı Latincede de üzengi manasına gelen "stapes" ismi kullanılmaktadır. Üzengi kemiğinin sesle beraber hareket edip etmemesi incelenerek, işitme kaybı ve çeşitli hastalıklar tespit edilebilir.

Wirsung kanalı, pankreatik kanal gibi isimlere de bilinen ana pankreas kanalı, pankreası ana safra kanalı ile birleştiren ve sindirime yardımcı pankreas öz suyunu bu kanallara sağlayan bir kanaldır. Latince ismi ductus pancreaticus olan ana pankreas kanalı, Vater kabarcığından hemen önce ana safra kanalına bağlanır, bundan sonra her iki kanal da major duodenal papillada oniki parmak bağırsağının ikinci kısmının medial tarafını perfore eder. Bildirilen birçok anatomik varyant vardır, ancak bunlar oldukça nadirdir.

Bukkal yağ yastığı ve bukkal yağ yastığı, yanaktaki birkaç kapsüllenmiş yağ kütlesinden biridir. Buccinator kas ve birkaç daha yüzeysel kas arasında yüzün her iki tarafında bulunan derin bir yağ yastığıdır. Bukkal yağ yastığının alt kısmı bukkal boşluk içinde bulunur. Doğrudan yanak derisinin altında olan malar yağ yastığı ile karıştırılmamalıdır. Ayrıca çene yağ pedleri ile de karıştırılmamalıdır. İçi boş yanakların ve nazolabial katlantının oluşumunda rol oynar, ancak çene hattı oluşumunda rol oynamaz.

Milohiyoid kas, mandibuladan hiyoid kemiğe uzanan, ağız boşluğunun tabanını oluşturan eşli bir kastır. İsmini, azı dişlerine (molar) yakın olan iki tutunma yerinden alır. Bu kasların embriyolojik orijini mezodermaldir. Milohiyoid kas birinci faringeal arktan gelişir.

Karpal tünel veya karpal kanal, insan vücudunda ön kol ile el arasında palmar bilek bölgesinde yer alan geçit. Tünel, bilek kemikleri ve fleksör retinakulum ile sınırlanmıştır. Normal bireylerde, önkol kaslarının fleksör grubuna ait birkaç kasın tendonları ile median sinir karpal tünelden geçer.

Vestibülokohlear sinir sekizinci kranial sinir olarak bilinir ve iç kulaktan aldığı işitme ve denge ile ilgili bilgileri beyine aktarır.

Glossofaringeal sinir 9. kranial sinirdir. Afferent duyu ve efferent motor nöronlar içeren karma bir sinirdir. üst medulla oblangatadan, vagus sinirinin hemen önünden çıkar. Glossofaringeal sinirin motor dalları embriyonik dönemdeki medulla oblangatanın tabanından, duyu dalları ise kranial nöral katlantıdan köken alır.

Hipoglossal sinir 12. kraniyal sinirdir. Vagus sinirinin uyardığı palatoglossus kası hariç dilin tüm intrinsik ve ekstrinsik kaslarını innerve eder. Saf motor nöronlardan oluşan bir sinirdir. Beyin sapında hipoglossal sinir çekirdeğinden çıkan lifler aşağı oksipital kemiğin hipoglossal kanalına doğru ilerler. Bu kanaldan geçerek boynun önünden yukarı dil altına doğru yönlenir. Dilin kasları içerisinde terminal dallarını verir.

Kavernöz sinus dural venöz sinuslerden biridir. Sella turcicanın yanında, sfenoid kemik ve temporal kemik arasında, lateral sellar kompartman olarak tanımlanan alan içerisinde bulunur.

Faringeal (farengeal) arklar ya da Brankiyal arklar, baş-boyun gelişmesindeki başlangıç noktalarıdır. Baş-boyun oluşmasında birincil etkinliği olan faringeal arklar, intrauterin yaşamın 4. haftasında, nöral krest hücrelerinin bölgeye göçüyle birlikte birlikte belirmeye başlar. Kafa tabanı ve boyun bölgesi 7.haftada şekillenir. Embriyonun kafa bölgesindeki mezenkimal doku, birbirlerinden yarıklarla ayrılmış olan arklar (tümsekler) oluşur. Mezodermden oluşan arkların iç yüzlerinde endoderm, dış yüzlerindeyse ektorderm bulunur. Nöral krest hücrelerinin proliferasyonu ve mezodermal hücrelerin yoğunlaşmasıyla, her arkın ortasında kıkırdak dokusu oluşur. Tümsek niteliğindeki oluşumlara faringeal ark, bunları birbirinden ayıran dış yüzdeki çöküntülere ise faringeal yarık adı verilir. İç yüze bakıldığında, faringeal arkları birbirlerinden ayıran oluşumların farinksin yan duvarlarında beliren keseler olduğu görülür. İlk evrede 6 ark vardır. Beşinci ark ortaya çıkısından kısa bir süre sonra involüsyon geçirerek silinir. Her arkta, o arka özgü biri motor, öteki sensitif iki sinir dalı, arter-ven ikilisi, kıkırdak dokusu ve kas bileşenleri vardır. Bu bileşenlere, yüz dokuları, dil, dudaklar, çeneler, damak, farinks, salgı bezleri ve bu bölgeleri innerve eden sinirler de katılır. Çene-yüz (maksillofasiyal) malformasyonların büyük bir bölümü 1. ve 2. faringeal arklardaki sapmalardan kaynaklanır.

Ara sinir, fasiyal sinirin bir dalı olup fasiyal sinirinin motor komponenti ile vestibulokoklear sinir arasında yer alır.Fasiyal sinirin duyusal ve parasempatik liflerini içerir. Fasiyal kanala ulaştığında, genikulat gangliondaki fasiyal sinirin motor kökü ile birleşir. Alex Alfieri, ara sinirin fasiyal sinirin bir parçası değil, ayrı bir kraniyal sinir olarak değerlendirilmesi gerektiğini öne sürmektedir.

Paranthropus aethiopicus, yaklaşık 2.7 ila 2.3 milyon yıl önce Doğu Afrika'nın Geç Pliyosen devri'nden Erken Pleistosen'e kadar yaşamış soyu tükenmiş bir güçlü australopithecine türüdür. Bununla birlikte, Paranthropus'un geçersiz bir gruplandırma olup olmadığı ve Australopithecus ile eş anlamlı olup olmadığı çok tartışılmaktadır, bu nedenle tür genellikle Australopithecus aethiopicus olarak da tanımlanır. Durum ne olursa olsun, çok daha sağlam olan P. boisei'nin atası olarak kabul edilir. P. aethiopicus'un P. boisei kapsamına alınması gerekip gerekmediği tartışmalıdır ve sırasıyla P. boisei sensu lato ve P. boisei sensu stricto terimlerinin kullanılabileceği tartışılmaktadır.