İçeriğe atla

Evsizlik

Özellikle 1990'dan sonra Japonya'da artan işsizlik ve ekonomik darboğaz, Japonya'daki evsiz sayısında da artışa neden olmuştur. Buna rağmen küresel ölçekte mevcut evsizlik olgusu, ekonomik ve sosyal sorunlara, doğal afetlere, ruhsal ve zihinsel sorunlara dayanabilir (Yaşlı bir evsiz, geçimini sağlamaya veya ihtiyaç duyduklarını yanında taşımasına yarayan el arabasının üstünde yatarken, Tokyo, Japonya).

Evsizlik, düzenli bir barınma mekanına sahip olmama ya da olamama, yaşamını sokaklarda sürdüren durumudur.[1] Sokaklar, terk edilmiş mekanlar, şehir içinde az kullanılan, ücra köşeler, alanlar genellikle evsizlerin barınma alanlarıdır. Toplumsal ve ekonomik bir sorun teşkil eden evsizlik, bireyin ödeme gücünün yetersizliği, zihinsel ya da ruhsal sorunları (şizofreni vs.), toplumsal dışlanma, savaşlar, devletlerin parçalanması ve ülkenin ya da bireyin yaşadığı maddî sıkıntılar gibi çok farklı nedenlerden kaynaklanabilir. Evsizlik olgusunu yaşayan bireye evsiz denilmektedir.

Evsizlik ve nedenleri

Günümüzde dünya çapında yüz milyondan fazla evsiz yaşamaktadır.[2] Özellikle 1980 sonrası küresel ölçekte yaşanan krizler ve 2000'li yıllarda meydana gelen ekonomik krizler ile ortaya çıkan işsizlik, büyük oranda evsiz nüfusun artışına kaynaklık etmiştir. Plansız ve çarpık kentleşme, özellikle yoksul kesim üzerinde büyük bir evsizlik riski yaratmaktadır.

Göç ve kentleşmenin birlikte artışı ile farklı ekonomik koşullardan, farklı sosyo-kültürel yapılardan gelen insanların bir arada bulunması, uyum sorununu da beraberinde getirmektedir. Evsizlik, kişinin psikolojik sorunlar yaşaması, ruh sağlığının bozulması, aile içi şiddet gibi nedenlerle doğrudan ilintilidir.[3]

Doğal afetler gibi savaşların ve çatışmaların sürekliliği de evsizlik olgusunu tetikleyen etmenlerdendir. Sivillerin barınma ihtiyacını ortadan kaldıran yerleşim yerlerine müdahaleler, pek çok insanın evsiz kalmasına neden olmaktadır.[4]

Paris'te bir evsiz, 2005

Sonuçları

Herhangi bir sosyal topluluğa mensup olamama ve bu bağın kaybedilmiş olması, içinde bulunulan evsizlik olgusundan kurtuluş için gerekli dayanışmaya ulaşılamamasını da beraberinde getirmektedir. Kamu hizmetlerinden yoksunluk, yasalarla tanımlanmış sosyal ve ekonomik haklara erişimemeyi de bünyesinde taşımaktadır. Çünkü evsiz kimseye mekansal açıdan erişimin zorluğu, sağlıklı bir kayıt ve veri tabanı için imkân sağlamamaktadır. Evsilerin, toplum tarafından tehlikeli, muhtemel bir tehdit olarak algılanması da, bu olumsuz dışlanmayı pekiştirmekte ve evsiz kişi için kalıcı hâle getirmektedir.[5]

Kaynakça

  1. ^ "Türk Dil Kurumu | Sözlük". sozluk.gov.tr. 29 Aralık 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Mart 2022. 
  2. ^ "İnsan hakları ve evsizlik". 17 Aralık 2009 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Aralık 2009. 
  3. ^ "kadın sığınma evleri Erişim Tarihi: 03.01.2010". 7 Ocak 2010 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Ocak 2010. 
  4. ^ "Göç ve savaşlar Erişim Tarihi:03.01.2010". 25 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Ocak 2010. 
  5. ^ "Kentleşme Erişim Tarihi:08.12.2009" (PDF). 14 Aralık 2010 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Ocak 2010. 

Ayrıca bakınız

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Şehir</span> büyük yerleşim yeri

Şehir veya kent, en büyük yerleşim birimidir. Şehirler genellikle barınma, emlak, sanitasyon, kamu hizmeti, temel kamu hizmetleri, arazi kullanımı, imalat, hizmet, toplu ulaşım, kavşak ve iletişim için kapsamlı altyapı ve sistemlere sahiptir. Şehirler eski ve modern mimariye sahiptir. Yoğunlukları insanlar, merkezî iş alanı, iş kümesi, devlet kurumları ve işletmeler arasındaki etkileşimi kolaylaştırır ve bazen mal ve hizmet dağıtımının verimliliğini artırır. Şehirler ayrıca önemli bir finans merkezi ve kültür merkezi de olabilirler.

<span class="mw-page-title-main">Turizm</span> eğlence veya iş için yolculuk

Turizm ya da gezim, dinlenmek, eğlenmek, görmek ve tanımak gibi amaçlarla yapılan geziler ve bir ülkeye veya bir bölgeye gezmen (turist) çekmek için alınan ekonomik, kültürel, teknik önlemlerin, yapılan çalışmaların tümüdür. Turistik gezi, insanların sadece bir yerden bir yere gitmesi değil kültürel, ekonomik ve toplumsal olarak da iletişim içinde olmalarıdır. Turizm sayesinde insanlar hem diğer ülkelerin, hem kendi ülkelerinde yaşadıkları bölgenin dışındaki güzelliklerin, hem de geçmişte yaşamış olan insanların bırakmış oldukları kültürel mirasın farkına vararak, gelecek kuşaklara daha yaşanılabilir bir dünya bırakmanın gerekliliğine inanarak hayata farklı açılardan bakabilirler. Turistler gittikleri ülke ya da bölgede gördükleri yerler karşılığında o yöre halkına para kazandırırlar. Yani turizm ziyaret edilen ülke ve bölgenin ekonomisine büyük bir maddi katkı sağlar. Turizm açısından Türkiye'ye en çok Antalya ve Bodrum gelir kazandırır. Turizm sözcüğü ilkin 21. yüzyılda bazı İngilizlerin Avrupa'ya yaptığı yolculuklar için kullanılmıştır. II. Dünya Savaşı'ndan sonra bu eylem, dünya çapında yaygınlık kazanınca, turizm sözcüğü de dilden düşmez olmuştur. Eskiden yalnız zengin ve aylak kimselerin yaptığı bu geziler, ulaşım kolaylıklarının sürekli olarak gelişmesi ve kısa zamanda herkesin tatil yapmasını sağlayan toplumsal gelişmeler sonucunda gittikçe çoğalmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Büyük Buhran</span> dünya çapında ekonomik bunalım (1929–1939)

Büyük Buhran, Büyük Depresyon veya 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı, 1929'da başlayan ve 1930'lu yıllar boyunca devam eden ekonomik buhrana verilen isimdir. Buhran, Kuzey Amerika ve Avrupa'yı merkez almasına rağmen, dünyanın geri kalanında da yıkıcı etkiler yaratmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Kentleşme</span>

Kentleşme, kentsel yaşam biçimlerinin gelişimi olarak tarif edilmektedir. Başka bir deyişle, dar bir alana yerleşen büyük nüfus birikimi, yeni fiziksel ve sosyal oluşum, karmaşık ilişkiler ağı, iş dallarının farklılaşması ve kendine özgü bir kültürel sistemin ortaya çıkması olarak tanımlanmaktadır. Kentleşme, kente göç eden bireyin ya da kentte ikamet eden nüfusun değişim sürecini oluşturur ve sosyal, kültürel, ekonomik özellikleri ile ele alınır. Kentlileşme sosyal bakımdan, kente özgü tavır ve davranış biçimlerinin benimsenmesi ile gerçekleşirken kırsal alanlarda yaşayanlar daha farklı ekonomik ve sosyo-kültürel yaşam biçimine sahiptir.

<span class="mw-page-title-main">Kent sosyolojisi</span>

Kent sosyolojisi, tanım olarak Batı'da 19. yüzyıl sonlarında ortaya çıkmış olan disiplinin adıdır. Sosyoloji disiplinleriyle aynı zemini paylaşmakla birlikte büyük ölçüde bu disiplinlerden ayrılan yönlere sahip olarak şekillendi. Kent sosyolojisinin ana sorunu ya da meselesi, modern kent toplumlarının yapısal özelliklerini ve sorunlarını anlamaya çalışmak olarak şekillenmiştir. Buna göre, kent sosyolojisi alanı içinde, belirli bir yöntemsel tercihle araştırmacılar, kentte meydana gelen sosyal gruplaşmaları, bu grupların birbirleriyle olan ilişkilerini, etkileşim ve çatışmalarını, kentsel kurumlaşmaları ve örgütlenme biçimlerini, demografik dağılımın sosyal bağlantılarını ve söz konusu grupların kent sosyal yaşamına uyum problemlerini vb. ele alıp irdeleyebilirler.

<span class="mw-page-title-main">Toplum</span> aynı toprak parçası üzerinde bir arada yaşayan ve temel çıkarlarını sağlamak için iş birliği yapan insanların tümü

Toplum ya da cemiyet, bir arada yaşayan canlıların oluşturduğu topluluktur. Sosyolojide toplum, onu oluşturan canlıların basit bir toplamından ziyade, farklı biçimler ve özellikler gösterip özgün olan ve nesnel yasalar gereğince insanların maddi üretim içindeki gündelik hayat faaliyetleriyle ve sınıfsal savaşımıyla değiştirilen ve gelişen ilişkilerden oluşan sisteme denir. Bir nevi örgütlenmedir.

İç mimarlık, bir mimari mekânın içinde, kullanıcılara işlevsel, yapısal ve estetik ölçütlere göre en uygun tasarımı sunmak için çözümler üreten meslek dalıdır.

<span class="mw-page-title-main">Yoksulluk</span> belirli miktarda maddi mülk veya paranın olmaması durumu

Yoksulluk veya fakirlik, günlük temel ihtiyaçların tamamını veya büyük bir kısmını karşılayacak yeterli gelire sahip olmama durumudur. Özellikle yiyecek, içecek, barınma ve giyim gibi temel ihtiyaçlara zor erişmek veya erişememek yoksulluk olarak tanımlanabilmektedir. Ancak kimi gelişmiş ülkelerde bu tanımın standartlarında değişiklik görülmektedir.

<i>Gurbet Kuşları</i> (film, 1964) 1964 yapımı Türk filmi

Gurbet Kuşları, senaryosunu Turgut Özakman'in yazdığı 1964 yapımı filmdir. Orhan Kemal'in 1962 yılında yayımlanan Gurbet Kuşları adlı romanından uyarlanmıştır. 1. Antalya Film Şenliği'nde "En İyi Yönetmen" ve "En İyi Film" ödüllerine layık görülmüştür.

<span class="mw-page-title-main">Toplumsal tabakalaşma</span> bir toplumda benzer özelliklere sahip nüfus

Toplum biliminde ve diğer sosyal bilimlerde, toplumsal tabakalaşma kavramı hiyerarşik bir düzene ve toplum içerisindeki güç ve refahın bölümlenmesine, bireylerin bu bölümlenmedeki konumlarına atıfta bulunur. Kavram, sosyo-ekonomik bir içerik taşıyan sınıf kavramıyla ilişkilidir ve ekonomik, toplumsal, siyasi ve ideolojik eşitsizlikler ya da farklılıklar temelindeki sosyo-ekonomik koşulların farklı görüngüleri üzerine kuruludur.

<span class="mw-page-title-main">Türkiye demografisi</span> Türkiyede yaşayan çoğunluk ve azınlıklar

Bu maddede Türkiye sınırları içinde yaşayan nüfusa ve bu nüfusun çeşitli özelliklerine ait veriler bulunur.

<span class="mw-page-title-main">Nüfus coğrafyası</span> kıta ülke, bölge, bölüm ve yöre ölçeğinde nüfusun dağılışı ile dağılışı etkileyen doğal ve beşeri faktörleri araştıran coğrafya disiplini

Nüfus coğrafyası, nüfusla ilgilenen bir beşeri coğrafya dalıdır. Doğal çevre ile nüfus arasındaki ilgiyi araştırır. Kıta ülke, bölge, bölüm ve yöre ölçeğinde nüfusun dağılışı ile dağılışı etkileyen doğal ve beşeri faktörleri araştırır.

Ekolojik sosyalizm Sosyalizmin yönlerini yeşil politika, ekoloji ve alternatif küreselleşme veya küreselleşme karşıtlığı ile birleştiren bir ideolojidir. Eko-sosyalistler genel olarak kapitalist sistemin genişlemesinin, baskıcı devletler ve ulusötesi yapıların gözetimi altında küreselleşme ve emperyalizm yoluyla sosyal dışlanma, yoksulluk, savaş ve çevresel bozulmanın nedeni olduğuna inanmaktadır.

Hanehalkı, aynı konutta ya da aynı konutun bir bölümünde yaşayan, bir veya daha fazla kişiden oluşan topluluktur. Bu topluluk; aralarında akrabalık bağı bulunsun veya bulunmasın, konutun hizmet ve yönetimine iştirak eden, kazanç ve masraflarını ayırmayan kişilerden meydana gelir.

<span class="mw-page-title-main">Tarihsel sosyoloji</span>

Sosyoloji ve tarih arasında yer alan bir araştırma disiplinidir. Bu iki kavram arasında sıkı bir ilişki bulunur. En yüzeysel anlamıyla tarihi, geçmişteki olaylara ait bilgilerin keşfedilip, toplanması ve bir araya getirilip sunan bilim olarak tanımlarsak sosyolojiyi de tarih boyunca yaşayan insanların, toplumların çeşitli yönlerini inceleyen bilim olarak kabul etmeliyiz. Bir tarihi olay örneği ile sosyoloji tarih ilişkisini anlayabiliriz. Her tarihi olay bir sosyo-kültürel olaydır. Sosyoloji de bu sosyo-kültürel olayları, sosyal ilişkileri araştırır. Böylece tarih ile sosyoloji birbirleriyle örtüşür.

Sosyal dışlanma, toplumsal dışlanma ya da sosyal marjinalizasyon, toplum içinde karşılaşılan engeller ve toplumun dışına itilme durumlarını anlatan bir terimdir. Avrupa'da yaygın olan bu terim ilk olarak Fransa'da kullanılmıştır. Eğitim, sosyoloji, psikoloji, siyaset ve ekonomi gibi çeşitli disiplinlerde kullanılır.

Türkiye'deki Suriyeli karşıtlığı, 2011'de başlayan Suriye İç Savaşı ile Türkiye'ye gelen Suriyelilerin, mülteci kamplarında kalırken sonrasında gelen düzensiz göçlerle şehirlere yayılmasına karşı oluşan yaygın toplumsal tepkidir.

<span class="mw-page-title-main">Göç sosyolojisi</span>

Göç sosyolojisi ya da göç hareketleri insanlık tarihi kadar eskiye dayanan toplumsal bir olgudur. Öyle ki göç, bir kişinin veya belirli bir kitlenin farklı amaçlarla, belli bir zaman aralığında, bulundukları noktadan farklı noktalara gerçekleştirdikleri nüfus hareketleridir. Göç eden bireylerin geldikleri kaynak nokta ve ulaşmayı amaçladıkları hedef noktalar üzerinden tanımlanan bu demografik geçişler, toplumların sahip oldukları sosyal yapıyı ve değişim hacmini etkilemektedir.

Türkiye’de kentleşme, genel nitelikleri itibarıyla gelişmekte olan ülkelerin kentleşme süreçleriyle benzerlik göstermektedir.

<span class="mw-page-title-main">İtalyan diasporası</span>

İtalyan diasporası, İtalya'dan göç etmiş bir nüfus grubunu ifade eder. İtalya tarihinde iki göç dalgası vardı: İlki 1880'de başladı ve 1920'lerin başlarından 1940'lara kadar faşist rejimde sona erdi. Yoksulluk, göçün ana nedenidir. Diğer nedenlerden biri de özellikle Güney İtalya'da arazi bölünmesinin yarattığı sıkıntıdır. İkinci göç dalgası ise, II. Dünya Savaşı'nın bitiminden sonra 1970'lere kadar devametti. 1880 ve 1980 yılları arasında yaklaşık 15 milyon İtalyan, tarihin en büyük göç dalgalarından biri olarak İtalya'yı terk etti. 1980'de yaklaşık 25.000.000 İtalyan'ın İtalya dışında ikamet ettiği tahmin ediliyordu.